30 Haziran 2016 Perşembe

#Zorkun Yaylası-Atatürk Havaalanı....
Ne alaka değil mi?
Biri,yaklaşık 1600 rakımlı,her tarafı çam ağaçlarıyla kaplı,muhteşem doğası ve havasıyla Osmaniye'nin yaylası;diğeri, çok iyi korunduğu savlanan,transit geçişte dünyanın en önemli havaalanlarından biri.
Dün,Zorkun Yaylasında,kahvede oturan,tavlasını oynayan yaşlılar,pamuk şekeriyle dili kırmızıya boyanmış çocuklar,zararsız dedikodu yapan kadınlar Atatürk Havaalanından kopuk bir yaşamın içindeydi.
Havaalanları,insanları sevdiklerine ulaştırır,sevdiklerinden koparır.Vedalar da yaşanır,sarılmalar da ama aslolan elbette gidişin geri dönüşüdür.
Hasretliklerin bir gün biteceği düşüncesiyle el sallanır gidene.Gidip de dönememek de var biliyorsunuz.Uçak düşebilir en fazla.
Peki,Atatürk Havaalanında öldürülen insanlar için ne düşünelim?
Niye öldü 44 can?
Uçak mı düştü,hava muhalefeti mi oldu;ne?
Gidenlerin,gelenlerin içinde 'Ben geldim;Hadi eyvallah,görüşürüz'diye sarılanlar,gözyaşı dökenler......
44 can bunu yapamadı.Yalnız onlar mı?Geride bıraktıkları sevdikleri....
Hepsi öldü şu anda.
Hani,İzmir'i,3.5 saate indirecek-miş! denen konfetili,balonlu,alkışlı köprüyü açtınız ya!
Hani,o insanları bile bile ölüme gönderdiniz ya!
Hani,sırıta sırıta,bir gurur vesilesiymiş gibi poz verip,manşetlere çıkıyorsunuz ya!
O köprünün ....
Neyse!
Geride, tıpkı daha önceki terör saldırılarında olduğu gibi ölen insanların dramatik öyküleri,gülüşlü fotoğrafları ve giden hayatları kaldı.
Ne zamana sürecek bu durum kadar biliyor musunuz?
Ülkemizde dolanan canlı bombaların istihbaratını alan ve bir şey yapmayan ve kanla beslenen bu insanların yüzünden yeni katliamlar yaşanana kadar.
Reyhanlı,Suruç,Diyarbakır,Ankara,İstanbul.....
Onları da yaşamıştık bir zamanlar ama acı,acıyı katlıyor her geçen gün bu ülkede.
Öldüre öldüre alıştırıyorlar bizi!

28 Haziran 2016 Salı

#Atatürk Havalimanı....
Bir şekilde yolu düşenler bilir.Çok iyi korunan bir havaalanıdır.X-Ray cihazlarında geçerken donunuza kadar incelenirsiniz.
Ne parfüm şişesini geçirebilirsiniz ne de su şişesini.
Her aşamada kemer,toka,küpe,ayakkabı,üstünüz,başınız taranır.
Peki.....
Sade bir vatandaşın bu kadar kontrolden geçtiği bir havalanında,nasıl olur da,canlı bombalar ve Kalaşnikof serbestçe girebilir?
Badem bıyıklarıyla ekran çıkmış Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,daha olaydan bi'haber,'Bir patlama oldu,yok silahla taradı'diye açıklama yapıyor.
Ülkenin en büyük havalanında terör eylemi yaşanıyor,insanlar paramparça oluyor ama bunlar,memleketin ağzına daha ne kadar yapılır diye yargıyla uğraşıyor hala.
Hani,sayın cumhurbaşkanı ülkenin onurunu ayaklar altına alıp,her önüne gelenden özür diliyor ya;
İşte,bu saatten sonra,tüm dünyadan özür dilesen de nafile.....
Cumhurbaşkanının bir jöleli manyak danışmanı var.Jöleyi öyle yoğun kullanıyor ki,beyin hücreleri fabrika ayarlarına dönmüş bir türlü gelişmiyor.
İşte bu zat demiş ki;'İstanbul'da patlama oldu ama büyütülecek bir şey yok.Bu haberleri yapınca boyunuz mu büyüyor?'
Yani,kıt aklıyla diyor ki;' terör yaşanabilir,insanlar ölebilir abartmayın'
Eğer,bir terör olayında,RTÜK anında yayın yasağı getiriyorsa bilin ki,orda çok fazla ölü vardır.
Milleti alıştıra alıştıra öldürüyorlar.
Bu terör eylemleri AKP hükümetinin izlediği yanlış politikaların sonucu değil midir?
Hala alkış tutanlar var biliyorum bu hükümete ama şunu da anlayın artık;Böyle giderse,her eve bir şehit cenazesi düşecek,her haneye bir parçalanmış beden gidecek.
Söylemiştin dersiniz!
#Hani dilimizde 'Tükürdüğünü yalamak'diye bir deyim vardır.
Ya da;'Bakacağın yüze tükürme,tüküreceğin yüze bakma'diye.
Yanar döner siyaset mi olur Allah aşkına?
Dün,küfrettiğin,'İsrail dölü'diyerek Somalı madenciye tekme attığın Davos kahramanı 'One Minute'fatihi;
'Eyyy Rusya...'diye başlayan nidaların başbakanı çok sayın cumhurbaşkanı özür dileme turuna çıktı artık.
İnsan sormaz mı,madem bu ... yiyeceğidin ne diye efelendin?'diye?
Rus uçağını düşürdük sanki bir marifetmiş gibi,Rus turist gelmedi,esnaf,turizmci perişan;
Üstelik,pilotu öldüren kişiyi de serbest bırakacaksın;Rusya da aptaldı zaten!
Yine en çok tarım ürünü pazarladığımız Rusya'ya efelendin,üretici perişan;
Putin'e yazılan özür mektubunu madem gönderecektin,neden turizm sezonu açılmadan yapmadın?
Bunca mağduriyetin gereği neydi?
'One Minute 'dedin,İsrail'in Filistin'e amborgosunu aklınca durduracaktın ama ve ambargoya devam çünkü İsrail ile yapılan anlaşmaların maddelerinde ön anlaşma sağlandı,kesin taahhüt yok henüz.
Sırada kim var?
'Kardeşim Esad',Katil ESED olmuştu nicedir.
Ondan da özür dile de tam olsun.
1948 yılında kurulan el kadar ülke İsrail karşısında diz çöken bir siyaset-çi!
Sahi!
Ne oldu Mavi Marmara davası?
Ölen kişi bazında 2 milyon dolar ödeyecek İsrail.
Peki,ambargo ne olacak?
Başbakan 'Ambargo kalkacak'diyor,İsrail 'Hayır' çünkü varılan ön anlaşmada böyle bir madde yok.Neden halkı kandırıyorlar?
İnsanın aklına deli sorular geliyor nedense.İsrail ile doğalgaz alımı anlaşması yapılınca bundan en çok kim yararlanacak acaba?
Sayın cumhurbaşkanının oğulları gemicikleriyle ne taşıyor İsrail'e?
Özür dilemek insan zul değildir ve hata yapıyorsanız elbette özür dileyeceksiniz ama.....
Kendi ülkende insanını tekmeleyip'İsrail dölü'diyerek aşağılayıp,anaları seçim meydanlarında yuhalatan bir insan,dışarda özür falan dileyemez.Önce ülkenden özür dile bakalım.
Rusya,İsrail ve tüm sınır komşularımızla AKP iktidarı sayesinde papaz olmadık mı?
Bu neyin özrü?
İnsana,Tükürdüğünü böyle yalatırlar işte ve bize de,böyle siyasetçilerle yönetilmenin utancı düşer.

27 Haziran 2016 Pazartesi

#Bu fotoğraf karesi fotoshop değil,hayatın gerçeği.
Antalya-Adrasan-Olimpos'da,hayvanlar işte böyle yandı.
Hani, Kumluca Belediye Başkanı- Ak Partili Hüsamettin Çetinkaya;' Maddi kaybımız çok ama sevindirici olan can kaybımız yok.'dedi ya!
Can kaybı yokmuş ama mal kaybı fazlasıyla var belli ki.
Can kaybı deyince bu kıt akıllılar ne anlıyor acaba?Kolonlar,sütunlar,fayanslar,insanlar mı?
Peki,ya bu yangınlarda kaçamayarak diri diri yanan kaplumbağalar,sincaplar,tilkiler,ayılar,geyikler,yaban hayvanları ve ağaçlar ve bitkiler ne olacak?
Yoksa onlar canlı değil de maket mi?
Böyle kuş beyinliler diyeceğim,kuşlara hakaret olacak.
İki ayaklı hayvanlardan çektiği kadar bu memleket bir şeyden çekmedi.
Bir canlı diri diri yanarken ne kadar acı çeker sizce?Yanmış et kokusuna ne kadar dayanabilirsiniz?
Birkaç yıl önce,spor yaparken iki çocuk gördüm,ellerinde kibritle.Çocukları uyardım,otlar kuru,burası orman,sakın kibriti ateşlemeyin diye.
Çocuklar küçük,yapmazlar sandım,ne büyük hata!
1 km yürüdüm ve dumanları gördüm.Çocuklar kibriti ateşlemişti ve kuru otlar ve ağaçlar kısmen yanıyordu.İtfaiyeyi aradım,tesisten yardım istedim ve yangını söndürdük.Biraz hasar var sanıyordum ama....
Ertesi gün,yine spora çıkarken döndüm ve onu gördüm.Can havliyle kendini atmaya çalışmış bir kaplumbağa vardı yerde ve kabuğu yanmıştı ve cansızdı.
Hayatımda,içimin bu kadar yandığı çok az an olmuştur.Kimbilir ne kadar acı çekmişti?.

Çocukların elinden o kibriti almadığıma hep pişman oldum.
Diri diri yanmak böyle bir şeymiş meğer.Çığlık ata ata,çaresizce ölümü beklemek...
Adrasan-Olimpos'da o ateşi yakan her kimse,elleriniz kırılsın inşallah!

#Antalya.....
Eskiden,ülkemizin en güzel tatil yörelerinden biriydi ama insanoğlunun açgözlülüğü sayesinde beton yığınına dönmüş bir şehir oldu artık.
Son gittiğimde ne eski dükkanlar yerindeydi ne de sokaklar...
Çukurova.....
Anız yangınları başladı artık ve nefes dahi alamazsınız bu bölgede.Hava basık,yakıcı bir rüzgar ve ağzınıza dolan isli partiküller vardır yaz boyu hayatımızda.
Çiftçi tarlayı yakar,diğer ürünü çabucak ekmek için ama yakarken de topraktaki mineralleri,üstteki verimli tabakayı,tarladaki her türden canlıyı yaktığını hiç önemsemez.
Turaç kuşu vardır örneğin bu bölgede yaşayan ve bu kuşlar uçamaz;tarlalardan beslenir.
Tarla yandığında Turaç kuşu,yavruları,kaplumbağalar,yılanlar,solucanlar,tüm börtü böcek de yanar tarlayla birlikte.
Tarlanın kıyısında oturmuş,kahvemi içiyordum,tarladan çıkan kaplumbağaları gördüm ağır ağır gidiyorlardı.
Arkadaşım anlattı.O tarla ekilmeden önce yakılmış.Dedi ki:'Gece yarısı tiz seslerle uyandım ve patlamalarla.
Öyle keskin bir yanık kokusu vardı ki,nefesim tıkandı.
Gün ağardığında,tarlanın kıyısında yanmış hayvanlar vardı.O patlama sesleri de yangından kaçamayan kaplumbağaların kabuklarının patlama sesleriymiş meğer.'
İçime bir acı çöktü o anda ve kahve boğazımdan geçmedi.
Hayvanların çektiği acıyı hissetmeye çalıştım ama nasıl anlayabilirdim ki,bir kaplumbağanın canlı canlı yanarken ki duyduğu acıyı?
Siz hiç, kaplumbağanın canı yanarken çıkardığı sesi duydunuz mu?
Ben duydum.
Ormanda bulduğum yaralı bir kaplumbağayı evde iyileştirmeye getirmiştim ve gece boyunca acı içindeki çıkardığı o tiz sesi dinlemiştim.Bir çocuk gibi inliyordu hayvan.
Onu iyileştirmiştim ama her kaplumbağa o kadar şanslı mıydı peki?
Örneğin Adrasan-Olimpos'daki kaplumbağalar,sincaplar,kuşlar,sürüngenler şanslı mıydı?
Doğa,hiçbir zaman kendini yok etmez.Ne yangın çıkar ne sel basar ne de heyelan yaşanır ta ki insan eli oraya ulaşana kadar.
Adrasan,kendini mi yaktı?
Hangi açgözlü birileri yanan yerlere oteller,apartlar,villalar konduracak dersiniz?
Adrasan-Olimpos yanıyor ama benim de ta burdan canım yanıyor.
Ordaki kaplumbağalar,sürüngenler,sincaplar börtü böceğe ne oldu?
Bu hayvanların kanı sizi tutsun inşallah!
Ve umarım,oraya inşaat yapacak kadar ömrünüz olmaz.
Ve dilerim ....
Zeus,Poseidon,Ares,Artemis,Hephaistos hatta HADES'in gazabına uğrayın Allahın cezaları!
Değer mi doğayı bu hale getirmenize,değer mi?

26 Haziran 2016 Pazar

#Saç diplerinize kadar yorgun düştüğünüz,kirpiklerinizden bıkkınlığın aktığı bir an yaşadınız mı hiç?
Adrasan'ı da yaktılar artık,kaçacak yer de kalmadı.
Poseidon yetişse bari.
Biri kurtulurdu hiç değilse!

25 Haziran 2016 Cumartesi

#Aysun Kayacı...
Bu ismi anımsadınız mı?
'Dağdaki çobanla benim oyun aynı olabilir mi?'demişti ve linç edilmeye kalkılmıştı.
Şimdi,aynı şey Erol Evgin'e yapılmaya çalışılıyor.
Erol Evgin....
Yaşı 50-60 üstü olanların,bir şekilde sevdasına değen yumuşacık şarkıların sanatçısı.
Her zaman naif,duygulu ve zarif bir insan olarak yer almıştır sanat dünyasında.
Yani;bizim pek de alışkın olmadığımız bir zarafettedir.
Erol Evgin de,tıpkı Aysun Kayacı gibi,memlekette giden yanlışı görmüş ve 'Parmak basanla, 3 üniversite bitirenin birer oy hakkı olması adaletli mi? 'demiştir.
Peki,haksız mı?
Burdaki parmak basmak hikayesi elbette aşağılama değil,toplumsal öngörüyü ve bunun için yapılacakları planlayan ve de biat etmeden,yanlışa dur diyen insanları anlatmaktadır.
Herkes,üniversite bitirecek diye bir kural yok elbette ancak;araştıran,sorgulayan,yorumlayan insan aydın insandır.
Ülke olarak dibe vurduk aslında.Turizmci kan ağlıyor,esnaf kan ağlıyor,emekli,memur deseniz sürünüyor.
Bir tek,AK-SARAY ve şurasının keyfi yerinde.
Ne evlerine şehit tabutları geliyor ne de ay sonunu nasıl getireceklerini düşünüyorlar.
Onlar için gösterişli bir yaşam,şık iftar sofraları önemli şu anda.
Peki,nereye kadar gidecek bu durum?
Erol Evgin gibi yürekli sanatçılar da olmasa,sesimiz çıkmasa daha mı iyi?
S-Akil sanatçı bozuntularını,iftar sofrasına koşan sanatçı müsveddelerinin yağdanlıktaki telaşını izlemedik mi?
Bize,yürekli adamlar gerek!
Koskoca bir mimar Erol Evgin.Yıllardır sade yaşantısında,hiçbir sansasyona karışmadan işini yapıyor.
Diploması var mı yoksa sahte mi biri,kalkmış ve Erol Evgin'i 'Sen sanatçı olsan ne olur, profesör olsan ne olur, doçent olsan ne olur?diyerek aşağılıyor.
Ne hakla?
Atatürk ile kendini kıyaslıyor ya sürekli.
Atatürk,sanatçının ayağına giden bir liderdi.İşte aradaki kalite farkı budur.
Türkiye Muhtarlar Federasyonu Malatya Şubesi yönetimi sanatçı Erol Evgin’i kınamış.
E,sarayda sürekli alkış tutmanın bir getirisi olacaktı.
İyi yalayın da bari,yalamanız boşa gitmesin.
Sizden MUHTAR bile olmaz ama neyse....
Aslında denecek çok şey var ama....
İŞTE ÖYLE BİR ŞEY!

24 Haziran 2016 Cuma

#Kayseri'de bir imam haberi vardı belki okudunuz.Olay,ayyuka çıkınca ben de iki çift kelam edeyim istedim ama üzülerek.
İmam,gece rahatsızlanınca hastaneye kaldırılıyor ve imamın makatından salatalık çıkarılıyordu.
Neresinden tutsanız elinizde kalacak bir konu bu.
Öncelikle,hasta hakları diye bir şey var ve hastanın mahremiyeti.Hastane ne hakla bunu açıklar?Gizli kalması gereken bir olay basına verilemez.Ayıptır!
Ve sorumluların derhal açığa alınması gerekir.
Gelelim bu ülkenin cinsel cehaletine.....
İnsanımız,cinsel yaşamla ne zaman tanışıyor?Hayatında,birinin elini kaç yaşında tutuyor gençler?
Bırakın sarılmayı,dokunmayı....
Gizli saklı buluşmalar,tabular,yasaklar....
İşte gelinen nokta budur.Karşısında bir kadın olmayınca cinsel açlığını bastıramayan bir insan çözümü makatına salatalık sokmakta bulur.
Üstelik de imam....
İmamların cinsel hayatı olamaz mı?
Elbette olur ama karşı cinsle.
Çocukları karma eğitimden alırsan,kız-erkek yurtlarını ayırırsan,ergenlikte yasaklara başlarsan,karşı cinsi tanıma fırsatını vermezsen sonucu bu olur.
Belki de bu imam,çocukluğunda tecavüze uğramıştır.
Ensar Vakfında,öğretmenin tecavüz ettiği 45 çocuğun,ciddi bir psikiyatr desteği almazsa ,ileriki yaşamında ne yapacağını sanıyorsunuz?
Onlar da salatalığı sebze değil,cinsel araç yerine koyacaktır.
Çocuklarımıza,ergenliğe girdikleri andan başlayarak doğru cinsel bilgilendirme yapmamız gerekiyor,ilerde basına böyle malzeme olmasınlar diye.
Yazık değil mi bu imama?
Nasıl da rencide oldu şu anda.
Peki,bu onun suçu mu?
#'Biiiiz,müslüman olduğumuz için bizi AB'ye almıyorlar.Konuyu,referanduma taşıyabilirzi.Bakalım halkımız ne diyecek?'
Recep Tayyip Erdoğan-Cumhurbaşkanı
Öyle mi acaba?
Halkımızı aldatmak nasıl da kolay biliyorsunuz.Olmayacak hayali sallıyorsun gerçekmiş gibi,halkımız da iyi bir şeyler olacağını sanıyor.
Sorsan'Nedir bu AB?' çoğunun fikri bile yoktur.
AB'ye üyelik için aranan şartlar var.Öncelikle ekonomik ve siyasal koşullar aranır.Sonra da;Özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri vs.
Bunların hangisi bizde var?
'Kadınlara ayrımcılık yok'diyor örneğin,ya da Çocuk Hakları Sözleşmesi.
İmzalaman neyi değiştiriyor,uygulamadıktan sonra?
Senin ülkende her gün ortalama 5 kadın öldürülüyor.Şiddet,taciz,tecavüzlerin istatistiği var mı?
El kadar kız çocuklarını dini nikahla eşşek kadar adamların koynuna sen sokuyorsun.
Senin dini vakıflarında çocuklar tecavüze uğruyor.
Senin Gaziantep belediyenin düzenlediği etkinlikte, saçını beze dolamış yazar bozuntusu kadın Nurten Ceceli,"Dünün çocukları,Fatma Gül’ün Suçu Ne dizisini izledi. Çocuklar bu diziyi izlerken küçücüklerdi, sonra onlar büyüdü Özgecan’ın katili oldular. Tecavüz etmeyi anasının yanında kendi evinde izleyen çocuğa sen soramazsın Özgecan’a niye dokundun diye" diyerek kadın cinayetlerini meşru kıldı,haberin var mı?
Ya da Karaman'da yaşanan 45 çocuğa tecavüz olayında, senin kurduğun Çocuk İstismarını Araştırma Komisyonunda, AK Partili komisyon üyesi Hatice Dudu Özkal ‘Çocuk sahibi olan herkes çocuğuna sahip olabilseydi bu sapkınlıklar yaşanmazdı. Bu sapkınlıkların hepsi insani bir olaydır’ diyerek dini vakıfları değil,aileleri suçladı,biliyor muydun?
Duydun mu,tecavüz insani bir olaymış.Bunu senin gibi geri kalmış bir kadın üyen söyledi.
Sen de kalkmış,hala 'Müslüman olmadığımız için bizi almıyorlar'diye sızlanıyorsun.
Kardeşim!
Sende demokrasi yok,özgürlük yok,eşitlik yok;dibe vurmuş bir ekonomi,küpünü sayende dolduran azınlık,mutsuz bir toplum var.
Bununla mı seni AB'ye alacaklardı?
Sen önce GEZİ'nin hesabını ver bakalım?
Her gün gelen şehitlerin hesabını ver,sonra sızlan mikrofonlara.
'Biiiz,müslüman olmadığımız için AB'ye almıyorlar değil; Biiiz,adam gibi bir ülke olamadığımız için almıyorlar'diyeceksin.
Dürüst ol,dürüst!

23 Haziran 2016 Perşembe

#Adana ve tüm Çukurova,ana haberlere konu olacak kadar yanıyor şu anda.Sıcaklığın 50 dereceyi bulduğu da şaşırtıcı değil.
Cidden dayanılmaz bir hava ile karşı karşıyayız.
Nem elbette hepimizi bunaltan etmen.
Hareket etmenize hiç gerek yok,oturduğunuz yerde suya kesiyorsunuz.
Bu havalarda ölümler de çok arttı. 
Peki,neden hava bu kadar sıcak?
Küresel ısınma denen baş belası,yalnız ülkemizin değil,tüm dünyanın sorunu artık.
İklimlerin değişmesi,bunaltıcı sıcaklar,yazın ortasında dolu yağması hep biz,insanoğlunun eseri.
Peki,ne yapılabilir bundan sonra?
Sanayileşmiş ülkelerin imza atmadığı Kyoto sözleşmesini bir kenara bırakalım ama acaba yerel yönetimler ne yapabilir bu konuda?
Şehirler hava almıyor çünkü,dağ,taş beton bloklarla çevrili artık.
Yollar,enlem ve boylam olarak birbirini kesmiyor,dolayısıyla,hava akımı yaşanmıyor şehirlerde.
Bulduğu her toprak parçasına bina izni veren ve ruhsatlandıran belediyeler baş sorumludur.
Örneğin burası.Toroslar,Amanoslar,tüm Akdeniz'i çevreliyor.İrili,ufaklı tepelerin içinde yerleşkeler kuruluyor.
Doğu-Batı cephesi kapalı yerde,kuzey-güney hava akımını da yüksek binalarla doldurursanız,rüzgar nerden esecek burda?
Burası Çukurova....
Adı üstünde Çukurda bir yerdeyiz.Şehirlerde ağaç,park,yeşil alan bırakmadılar.
Ağacı kesersen,ormanı yok edersen hava kirliliği,yağmur,esinti,iklim dengesini nasıl sağlayacaksınız ey yöneticiler?
Önünüze gelen yere ruhsat verip,bina diktiriyorsunuz.
Yetmedi mi yaptıklarınız?
Sıcaklardan bunaldık artık anlamıyor musunuz?
Ya yol olun ya da yoldan çekilin.Sizden daha iyisi her zaman bulunacaktır.
Emin olun,sıcağın da bir derecesi var ama biz derecesiz günler yaşıyoruz Çukurova'da.
Her yanımız sulama kanalları,uçsuz bucaksız tarlalar ve sinek ve sıcak...
Ve nem!
#'Ben bitti demeden bitmez!'
Ama bitti,ne olacak şimdi?
Ego zirve yaparsa,kendinden daha büyüğü yok sanrısına kapılırsa-n olacağı budur;HEZİMET!
Ekranda Fatih Terim belgeselini izliyorum.Başarısı,başarısızlığa karışmış,şişirilmiş bir sporcu-teknik direktör.
Hele son, EURO 2016 için Fransa'da, Milli Takımı uğrattığı yenilgiler de son damlası oldu.
Dünyanın en çok ücret alan üç kişisinden biri Terim.Futbolda başarıyı başka takımların yengileri veya yenilgileri üzerine kurarsan, avucunu böyle yalarsın.
Fatih Terim başarısızdır ve çekilmelidir.
Futbol Federasyonu,Paris'e tam 900 kişi götürdü,bedava.Futbol yazarları da dahil,bu 900 kişinin masraflarını kim ödedi?
Tabi ki,bizler!
Fatih Terim, yılda 3.5 milyon Euro maaşı alıyor.
Elinizi vicdanınıza koyun Allah aşkına.Bu adama bu paralar hangi başarısına göre veriliyor?
Kırmızı-Beyaz formayı unutup,Turkuaz renkli formayla,koşmayan futbolcuları maça çıkarırsan,doğru oyun kuramaz, ve kendini dev aynasında görürsen,haritada yerini bile bulamayacağın el kadar ülkelerin altında kalırsın ve hala utanmadan konuşur,bir çocuk gibi TRT'ye küsersin,hakaret etti diye 21 kişiye dava açarsın.....
Olmadı,cumhurbaşkanının yamacına sığınırsın.Hamiye gereksinmen var çünkü bunca başarısızlıktan sonra.
Arkana cumhurbaşkanını alırsan,daha uzun yıllar Milli Takım Teknik Direktörü olarak kalırsın.
3.5 MİLYON EURO...
İnsan,Türkiye'deki yoksulluğa bakar ve bu rakamı almaktan utanır birazcık.
BAŞARISIZSIN ÖTESİ VAR MI?
İnsan,böyle zamanlarda gitmeyi bilmeli ama nerde?
Ülkemizdeki her şey gibi,futbolun da AR DAMARI ÇATLAMIŞ belli ki!
Yamacında gez,yamacında....
Sana yakışanı da budur çünkü!

22 Haziran 2016 Çarşamba

#'Oruç tutarken denize girilir mi,girilirse oruç bozulur mu?'
Prof.Mustafa Karataş'a bu soru soruldu.Prof. da 'Sadece ağızdan, burundan değil; insanın cinsel organlarından da su girse orucu bozulur.'dedi.
Adamlar Ay'a,biz yaya'lafı yalan mı?
Bu adamlar,hayatı hep kadınlar üstüne kuruyor farkında mısınız?Kadın regl görüyor'Hastalık,pis,kir'diye anlatıyorlar;kadın denize girecek' cinsel organına su girerse...'diye başlıyorlar.
İnsan merak ediyor,neden İslam dini erkekleri hedef alan açıklamaları içermiyor da,hep kadın üstünden gidiyor?
Havalar çok sıcak,deniz mevsimi açıldı.Plajlar,beyaz donlu,kendi şortlu kadın haşemalı insanlarla dolup,taşacak.
Kadını beze dolayan zihniyet,yattığı yerden bikinili kadınları kesecek ağzından salyaları akıtarak.
kadın,es kaza haşemalıysa ve denize girerse görüntü daha da vahim elbette.
Kadınların denize bir girişi var haşemayla,bir de çıkışı.
Denizin üstünde birden baloncuk olmuş kıyafetler beliriyor ve bu kadınlar denizden çıkarken kıyafetleri üstlerine yapışıyor.Geneli çıplak bedenine haşema giymiş oluyor ve meme uçları,kalça kıvrımlar....
Hayal gücünüze pek de bir şey kalmıyor aslında.Kadını bu denli baskılamak,yasaklamak,kapatmak....
İsyan etseniz ne yazar?Hayatında deniz mi vardı bu kadınların?
Kocası,haşema da olsa denize götürmüş ya!
Buna da şükür diyerek kaderine razı oluyor.
Ve ekranda,din şarlatanları çıkmış,oruçluyken denize girmeyin,cinsel organınızdan su girerse oruç bozulur'diyor.
Ve yine kadın,yine kadın...
Bu kafalarla nereye gideceğiz acaba?
Milletin plaja gidecek hali de kalmadı ama eğer yolunuz bir halk plajına düşerse,yalnızca çevrenize bakının lütfen.Ne çok olduklarını göreceksiniz bu tür insanların.
Üzücü!
#Bu dinci kesimin, kadınlarla bir derdi var ve her gelen gideni aratıyor.
Kadınların bir güç olduğunu fark edip,sindirme çabasına giriyorlar aslında.
Cübbelisinden tutun da,her sakal uzatanın şeyh ilan edildiği ülkemizde ,kravatlısından takkelisine herkes din uzmanı kesildi ve dini kullanarak toplumu duygusal, ortamı da paralarla sömürüyorlar.
Birkaç başlık görünce 'Allah akıl,fikir versin bunlara 'dedim ama bunların ardına düşenlere asıl o akıl lazım.
Ülkemizde ne ara bu kadar şeyhler,şıhlar türedi?Tekke ve Zaviyeler 1925 yılında kapatılmamış mıydı yoksa?
Şeyhin biri demiş ki;'Cariye caizdir,nikah şart değil,100 tane al.Allahı teala,4 tanenin dışındakiler haramdır dedi.Bileğin ne kadar güçlüyse,o kadar cariye alabilirsin.'
Yazıyı okudum,okudum....
Adam,kadın değil,bakkaldan domates alıyor mübarek.100 adet kadın....
Kadın mal mı ki de,alınıp,satılan bir nesne olsun?
Adama bakıyorum;göbeğine kadar inmiş sakalı,boyalı saçlarıyla insanlara hükmetmeye kalkıyor.
Bu adam yemek yerken,o sakalına yemeğin suyunu da döküyordur mudur?
Peki,bedeninin hijyen ve temizlik kurallarına da uyuyor mudur?
Annem hep derdi ki;'Bir insana sıfat da lazım'
Be kuş beyinli (Kuşlardan özür)hiç mi aynaya bakmıyorsun?Hangi kadın,senin gibi birinin ardına düşer de cariye-n olur?
Şu görüntüne bak da konuş.Sıfatında bir meymenet var mı ki,100 adet cariyeyi yatağa atmaya kalkıyorsun?
Yıllara,aylara,haftalara,günlere de dağıttın mı bari cariyeleri?
Performansın ne alemde peki?
100 kadına yetmek de epey efor ister hani? Viagrayla mı işi götüreceksin yoksa?
Seni geri zekalı seni!
Bunların bir de ekran yüzleri var.Örneğin Hasan Açıkalın diye biri bakınız ne diyor:'Müslümanların ciddi problemi var.Kendi inançlarına göre evlenemiyor,boşanamıyorlar.İslama göre tek eşlilik var.'
Özür dileyerek biraz Adanalı ağzıyla'Lan gerizekalı.Cumhuriyet rejimini,kadınlara tanıdığı hakları saymıyor musun?
Senin bacın,eşin,kızın var mı?Paylaş hepsini diğerleriyle.Kızını ver örneğin muta nikahıyla birine.
'Boş ol,boş ol,boş ol'deyince kızın yanına dönecek nasıl olsa.Al,tepe tepe kullan aileni.Başkasının eşi,kızı,kızkardeşi sana kolay geliyor değil mi?
İşte sana fırsat!Ailendeki kadınları paylaş İslam dini yasalarına göre.Bu kadar meraklıysan eğer İslam dininin kurallarına....
Ahlaksız herifler.Bir de utanmadan ekrana çıkıp zırvalıyorlar.
Allah belanızı versin topunuzun!

21 Haziran 2016 Salı

#Eriyorum
Eriyorsun
Eriyor.
Erime fiilinin çekim halleri değil bu,ya da bir dondurma reklamı.
Cidden eriyoruz.
Çukurova.....
Memleketin her yeri sıcak ve yanıyor elbette ama Çukurova'da beter bir sıcak var şu anda.
Mevsimler birbirine karışınca,beden de uyum sorunu yaşıyor.Kıştan,birden sıcaklara düştük.Nerde,o güzelim bahar yağmurları,ağaçların tomurcuklanması,çiçeklerin açması?
Her şey ters yüz oldu memlekette.
Çok sıcak,çok.
Terleme demek çok hafif bir tanım,bütün gözeneklerimizden su çıkıyor şu anda.Az kaldı buhar olup uçacağız.
Suyu litrelerle değil,galonlarla içiyoruz artık.
Sık sık kesilen elektrik yüzünden cihazlar da şaşırdı.Ne klimalar yetiyor ne de fanlar.
Sıcaktan uyunmuyor üstelik.Es kaza balkona çıksanız sinekler hazırolda bekliyor.
Çukurova....
Ne beter bir memleketsin böyle?Yazın cehennemin diğer adı,kışın zemheri....
Bir orta yolu tutturamadın gitti.
Bundan daha sıcak olur mu ki?
Kaçacak bir dağ başı,bir deniz kıyısı yok mu arkadaş?
Dip not:Her ota birilerini toplayan malum zat,şu sanatçı müsveddelerini yeniden toplayıp,sıcaklara da bir çözüm arar mı ki?
Belki,bir işe yararlardı bu kez? 
Çok sıcak,çok....
#Kavga anında,insanlar birbirine 'Karaktersiz' diye bağırır.
Karaktersiz demek,hayata karşı duruşunda ilkeli olmayan,omurgasız,yani eğilip,bükülen bir anlayış, duruş demek.
Siyasetçilerin karakter yoksunluğunu zaten biliyoruz.Dün,'AKP'ye gideceğime çaycı olurum'diyen Numan Kurtulmuş gibilerin varolduğu ülkemizde karakterli olmak epeyce zor olmalı. 
Madem,karakter dedik....
Dün,sayın Erdoğan sanat ve spor dünyasına bir iftar yemeği verdi.Bu iftar yemeklerinin masrafını kim karşılıyor bilmek istiyorum ayrı konu.Benim cebimden çıkıyorsa hepsine haram olsun.
Biliyorsunuz LGBT'lilerin yürüyüşü yasaklandı.
Başta,sayın Erdoğan olmak üzere,yobaz takımı LGBT'lileri dışlar,hakaret eder,hatta şiddet uygulanır.
Bülent Ersoy da,en ünlü LGBT'li insan.Yıllarca çok çile çekti cinsel tercihi yüzünden;aşağılandı,sahne yasağı aldı.
Peki,bu insan,nasıl olur da,tüm LGBT'lileri aşağılan sayın Erdoğan'ın yemeğine katılır?
İnsanda biraz karakter olmalı.
Peki ya Murat Dalkılıç'a ne demeli?
Hani,gezi olaylarında 'Akrabamın gözü çıktı,lanet olsun size'diye twit atıyordu,ne oldu?
Gezi'de akrabasının gözünün çıkma nedeni birinin yemeğine nasıl katılır?
Yavuz Bingöl'ü zaten adam yerine koymak hata olur.Sanat dünyasının en baba yalakası ünvanı onun.
S-Akillerden Orhan Gencebay,dansöz şarkıcı Sibel Can,Burcu Esmersoy ve diğerleri....
Cumhurbaşkanı,sanatçılardan terör konusunda yardım istiyor.
Ben de diyorum ki;Yavuz Bingöl alır sazı eline,Bülent Ersoy da,o korkunç yorumuyla ne dediğini anlamadığımız şarkılarla saza eşlik eder;hatta 'Megri Megri' diyerek cumhurbaşkanıyla halaya tutuşur;Burcu Esmersoy ise,bikinili fotoğraflarını teröristlere göndererek ikna yeteneğini kullanır,Orhan Gencebay 'Batsın bu dünya,bitsin bu terör'diye ağlak şarkılar söyler.
Bir iftar yemeği nelere kadir görüyorsunuz.
Şarkılarla,türkülerle teröre 'DUR'diyeceğiz.
Tuğçe Kazaz'ı göremedim.Ha bir de Ebru Gündeş....
Ama olmaz ki,onlarsız iftar yemeği mi olur?
Karaktersiz-lik nedir diye hala merak ediyor musunuz?
İşte,dün iftar yemeğindeki gördüklerinizin adıdır!
Bu insanlara 'Sanatçı'demek,sanatçılara hakaret.
Bir de bunun spor-cu ayağı var ki....
Yılda 3,5 milyon Euro alan Fatih Terim....
Fransa'ya, Turkuaz formalı Milli Takımı götürüp,bunca parayı cebe indirip,ülkeyi futbolda hezimete uğratan teknik direktör....
Ne de yakışmış çorapsız ayaklarıyla moda ikonu olmak.
Hey Maşallah!

20 Haziran 2016 Pazartesi

#Ne kadar da ucuz ölümler ülkesi olduk.
Elazığ'da,tren bir minibüse çarptı ve 9 insan öldü.
Haber,artık alıştığımız trafik kazası gibi gelebilir ama ekranda minibüse gözüm takıldı.
İşçiler,ya kamyonda ya traktör römorkunda ya da minibüste taşınıyor bu ülkede.
Peki,kapalı kasa minibüste işçi taşımanın bir açıklamasını yapabilecek biri var mıdır?Ucuz iş gücü diye,bu insanları kapalı bir araçta taşıtacak kadar vicdansız insanlar emin olun şimdi gönül rahatlığıyla yaşıyorlardır.
9 insan,insan eliyle öldürüldü bu ülkede.
Ardından,17 yaşındaki kızcağızın babası ve abisinin bıçak darbesiyle öldürüldüğünü dinliyorsunuz.
Suçu ne derseniz;birini sevmiş ve evlenmek istemiş hepsi bu.
17 yaşındaki bir çocuk neden üniversite hayali kurmaz da evlenmeye kalkar?
Arka planda kızın oturduğu evin duvarlarındaki derin çatlakları görüyorum.
Yoksulluk,cehalet,çaresizlik...
Bir kaçış mı acaba evlilik?
Ardından,27 kez koruma kararı verilen kadıncağızın şartlı salıverilen koca dehşetini izliyorum.
Bu kararı veren hakimler neden serbest peki?
Suça ortaklık değil midir bu adamı şartlı salıvermek?
Bunlar yaşanırken,ekrana çıkmış ve Cihangir'deki saldırıyı aklamaya çalışıyor,liselilere üst akıl lafıyla hakaret ediyor ve gençlerin zekalarıyla adeta alay ediyor.
Tutturmuş bir Topçu Kışlası.
Biliyoruz ki,ülkede artık hiçbir şey iyi gitmiyor ve halk ayaklanıyor.Ortada DİPLOMASI da yok.
Gündemi nasıl değiştirecek-ti?
Türk halkının zekasıyla iyice alay ediyor ve orantısız güçle ayakta kalmaya çalışıyor-lar.
Başarırlar mı dersiniz?

19 Haziran 2016 Pazar

#Suriyeli yaklaşık 3 milyon insanı yerinden,yurdundan eden her kimse,hiç birinizin yatacak yeri yok.
Başta,BOP düşünün ardına düşen ve kendini eşbaşkan sayan zat olmak üzere,iktidar partisi,yeterli muhalefet yapamayan partiler....
Hepiniz suçlusunuz Suriye konusunda.
Bakınız,bugün ne oldu?
Bugün Babalar Günü ve ben,her yıl olduğu gibi babamın mezarını ziyaret ederim.
Mezarlıktan dönüyorum,bir adam yaşları 4-5 olan üç çocuğu hırpalıyor.
Çocuğun birinin ayağı çıplak,birinin terliği var ama 4 yaşında olanın ayağında sanırım 44 numara,kocaman,işporta işi,naylon bir terlik var.Terlik,nerdeyse çocuk kadar,o derece ufacık bir çocuk anlayacağınız.
Adam,'Defolun burdan hırsızlar'diye çocuklara bağırıp,iteliyordu.Diğerleri koştu ama 4 yaşındaki ayağındaki terlikle kaçmaya çalışırken yere kapaklandı.
Canı öyle yanmıştı ki,nasıl ağlıyor anlatamam.
Adam düşen çocuğu kaldırmak bir yana hala bağırıyordu.Koştum,çocuğu kaldırdım ki ne göreyim?Avuç içleri kaldırım taşlarından soyulmuş,eti sıyrılmış.
Yavrum!
O kadar ağlıyordu ki,ne yapacağımıı bilemedim ve adam çıkıştım'Küçücük çocuktan ne istediniz?'
'Bunların hepsi hırsız Suriyeli.Bıktık bunlardan.İnşaattaki demirleri çalışıyorlar'demez mi!
'El kadar çocuk ne demiri çalar Allah aşkına?Tamam!Büyükleri bir şeyleri yapıyor olabilir ama bunlar çocuk.Böyle hırpalamak,canını yakmak da ne oluyor?Bu masum yavruların ne suçu var?
Çocuğun ellerini yıkamak istedim,su sordum,adam omuz silkti.
Ne ara bu kadar vicdansız olduk biz?
Yapabileceğim hiçbir şey yoktu o anda.Kenardan evinize gidin demekten başka.
Bu insanlara bu dramı yaşatan,destek olan;Allah kahretsin topunuzu.
Adamları yurdundan ettiniz,çocukları evsiz,insanları çaresiz bıraktınız.
Kim ister,evini barkını bırakmayı?
Siz ister misiniz de,bu insanlara zulüm ediyorsunuz?
Öyle içimi acıttı ki,o çocuğun gözyaşları.
Baban olması neyi değiştiriyor ki,hayat bu kadar acımasız olunca?

18 Haziran 2016 Cumartesi

#Evladına 'Bu adam benim BABAM' dedirten bütün babaların gününü kutluyorum ve babama rahmet diliyorum.
Keşke yanımda olsaydı ve keşke onunla büyümenin ne demek olduğunu bilebilseydim.
Bugün Babalar Günü.
Google,çok güzel bir doodle yapmış güne özel.Bir çift baba ayakkabısı ve yanında bir çift çocuk patiği.
Babalar ve evlatları.....
Bizim için anneler hep daha ön planda olmuştur.Çünkü,bizi içinde büyüten,cana can veren,hayatımızın her aşamasında yanımızda olan varlıktır anne.
İşte bu nedenle,Anneler Günü geldiğinde koşa koşa hediye almaya gideriz.
Peki ya Babalar için de durum aynı mı?
Elbette hayır!
Burdan,evlatlarını sarıp sarmalayan,koklayan,evlat sahibi olmanın anlamını bilen babaları bir kenara koyuyorum elbette.
Baba olmak,biyolojik olarak katkı sağlamak değildir.Evlat,doğduğu andan itibaren babanın da bir parçasıdır.Uykusuz gecelere de ortak olmalıdır,biberonunu vermeye de.
Ayağı takıldığında kaldıracak kişi annenin yanında baba da olmalıdır,karne sevincine ortak olan da.
Baba,yalnızca servis parasını ödeyen,harçlığını veren,gider karşılayan kişi değildir.
Baba,diğer yarımdır ve öyle olmalıdır.
Peki,çocuklarını kız-erkek ayırmadan kaç baba uçurtma uçurmuştur,kaç baba maça gitmiştir,kaç baba veli toplantısına katılmıştır,kaç baba saçını okşayıp,'Yavrum bir derdin var mı?'demiştir.
Emin olun,bir elin parmaklarını geçmez böyle babalar.
Dolayısıyla,'Biz babayız,bize aynı özen gösterilmiyor'diye sızlanmayın.
Siz,ne kadar yakınsanız,evlatlarınız da size o kadar yakındır sevgili babalar.
Şikayet etmeyin ve çocuklarınız büyürken yanlarında olun.Sevgi,şefkat içinizden gelendir.Neden çocuklarınıza bunu göstermiyorsunuz?
Çevremde,sokakta,yolda öyle babalar görüyorum ki....
Yapmayın!
Evlat sahibi olmak özeldir ve tanrı size babalık onurunu vermişse bahane aramayın,sevdiğinizi gösterin.
Bugün Babalar Günü....
Annenin diğer yarısı Baba.
Tanrı,anlamını bilen babaları evlatlarından ayırmasın ve gölgeleri hep evlatlarının üzerinde olsun ama taş gibi oturmadan,sevgiyle,şefkatle....
#Para,hayatımızda ne kadar önemli olmalı?
Elbette çok.Parasız hayat olmaz çünkü.
Peki,para için insanlar birbirine düşer mi?
Üstelik,bir can gitmişse.....
Şehit uzman onbaşı Sabri Acem'in (26) ölümüyle boşanmak üzere olduğu eşi ve ailesinin tazminat kavgasını okuyorum ve çok üzülüyorum.
26 yaşında bir genç şehit olmuş,bunlar 96 bin liralık paranın peşinde.
Belki,bu bir hak ama ben en çok eşine hayret ediyorum.Evlenmiş,adam 2 ay sonra boşanma davası açmış.Dava sürerken şehit olunca o para eşe mi düşer?Üstelik,şehit düşerse,tazminatın ailesine verilmesi beyanı varken?
Parayı bir kenara bırakıyorum ama eğer bu adamdan boşanmaya karar vermişsen,o evlilik bitmeye hazır demektir.
Vazgeçtiğin bir adam ölünce parayı nasıl istiyorsun be kadın?
Hani istemiyordun bu adamı?26 yaşında bir genç şehit olunca kıymete binmiş demek ki.
Yazık,yazık!
İstanbul-Cihangir'i bilirsiniz.Eski evlerden bozma,deniz manzaralı kafeler,sokağa taşan lokantalar,her köşeden yayılan müzik...
Başka bir dünyadır,Cihangir.
Firuzağa'da,Koreli birinin işlettiği bir mekanda,bir tanıtım sırasında içki içiyorlar diye 'Yakarız,öldürürüz,mübarek ramazan ayında içmeyeceksiniz'diyerek insanları dövdüler.
Burdan,kindar ve dindar nesil yetiştirme heveslilerine bir söz olsun:İşte ülkede yarattığınız ortam.
Sana ne be adam?Sen kim oluyorsun da,senin gibi oruç tutmuyor diye insanlara saldırıyorsun?Sen kim oluyorsun da dini,şiddetine alet ediyorsun?
İçmiyorsan,otur evinde çekirdeğini çitle.
İnsan avına mı çıktın ramazan ayında?Derdin,o insanların içki içmesi değil,derdin;sen de istiyorsun ama yapamıyorsun diyedir.
Sen de git,iki şişe bira kap ve iç.
İçinden geçen tam da bu değil mi? Ama yapamıyorsun.
Camine git,namazını kıl,haline şükret,ötesine karışma.
Seni gidi yobaz bozuntusu seni!
Uygar ol,uygar!

17 Haziran 2016 Cuma

#İnsan yorulunca,ya da ben yorulunca,dağ,bayır gezerim ve doğada soluklanırım.Ne demişti şair;'Henüz keşfedilmemiş ne çok yer var?'
Ya da söylemedi de,ben uydurdum şimdi. 
Hep adını duyduğum ama bir türlü gidemediğim yaylalar,kiraz bahçeleri,çilek tarlaları,kuşlar,börtü,böcek....
Hadi bir gayret dedim ve yola düştük arkadaşımla.Burdan,ona da bir selam olsun ve teşekkür ediyorum bu gezide bana eşlik ettiği için. 
Hiç mısır tarlasından mısır toplamamıştım.Hangisinin toplanması gerektiğini öğrendim.
Sumbas,Mehmetli Beldesi,çok ünlü Bağdaş Yaylasından başladık ve irili,ufaklı bir çok yayladan geçtik.Beyoğlu,Çığşar,Akifiye,Çokak,Andırın....
Andırın'a,sırf Navruz Teyzeyi yeniden görebilmek için gittim ama yine bulamadım;üzüldüm.
Doğa,gerçekten çok güzel.Kiraz bahçelerinden kiraz çaldım.Çaldım,çünkü izin alacak kimse yoktu.Göz hakkı diye bir şey var değil mi? 
Her tarafta HES'ler....Ağaç katliamı had safhada.
Hırlayan ve saldıran köpekler,arabaların altında kalmış tavşan,kirpi yavruları,yayla sezonunu henüz açmış yaşlı insanlar....

Doğa güzel gerçekten ama bu kadar sakinlik için de biraz daha yaşlanmalı sanırım. 
Nerde hareket,orda ben elbette. 

#Bugün,çocuklarımız karne aldı.Sokakta,okul önlerinde gördüğüm her çocuğa İŞ BANKASI'nın verdiği tatil kitabını söyledim.Kitabın ismi Mars'a Nasıl Giderim?
Çocukları,bilimle tanıştırmak amacıyla hazırlatılmış güzel bir kitap.
Sevgili anne-babalar....
Lütfen çocuklarınızı karnesiyle İş Bankasının herhangi bir şubesine götürün ve ücretsiz kitabını alın.
Banka,yıllardır bu uygulamayı yapıyor.Onca reklamı da dönüyor ama çoğu kişinin haberi yok hala.
Bizim çocukluğumuzda yoktu böyle şeyler.Bu nedenle,bankayı kutluyorum.
Bizim zamanımızda,çok başarılı olanlar teşekkürname-takdirname alırdı.Nasıl da çabalardık o belgeler için.
Şimdinin boş bir kağıdı,o zamanın prestij belgesiydi ve aklıma annem düştü bugün.
Mütevazi olmayacağım,çok başarılı bir öğrenciydim.Her karne sonunda önce anneme gösterirdim karnemi sonra babama.
Annemin hep benimle gurur duymasını isterdim ama annem hiç göstermezdi bunu.Çocukken,annem beni sevmiyor diye ağlardım ama bilmezdim o yıllarda annelerin gizli saklı sevgi gösterilerini.
Bir gün,takdirnamemi aldım anneme gösteriyorum ama annemde tık yok.
Komşu kadın geldi,kızı teşekkürname almış;nasıl gururlanıyor....
Takdirnamemi annemin gözüne sokuyorum sürekli,komşuya desin ki:'Bak,benim kızım teşekkür değil,takdirname aldı'desin diye ama nafile...
Anneme küsmüştüm o gün.
Akşamına annem,başımı okşadı ve dedi ki:'Bak kızım!Sen zaten bu belgeleri hep getiriyorsun ve ben buna alıştım.Bu,seninle gurur duymadığımı göstermez,aksine çok gurur duyuyorum ama komşunun kızı teşekkür almıştı.Eğer,benim kızım takdirname aldı deseydim,belki üzülürdü.'
Annemden aldığım ilk derslerden biridir bu.Karşındakini ezmemek.
Sonra,babama koşmuştum ve babam 'Aferin benim güzel kızıma'diyerek boynuma bir altın takmıştı.
İnsanın babası kuyumcu olunca,ödülü de böyle oluyordu. 
Yıllar geçti üstünden ama ben her karne dağıtıldığında o güne dönerim.
Ama ben de takdirname almıştım. 

15 Haziran 2016 Çarşamba

#Atalar der ki;'Sahibine bakarlar,nalı,mıhı çakarlar'
Bizim siyasileri görünce,insan ister istemez,böyle saça böyle tarak diyor.
Okumuşu da aynı kültürel doku eksikliğinde,okumamışı da.
Bir insanın ne kadar birikimli,deneyimli,iyi eğitim almış ve olgun olduğunu görmek istiyorsanız damarına basacaksınız.Ortaya öyle bir dökülüyorlar ki;PES diyorsunuz.
Müzik piyasasını izler misiniz?Şarkı söyleyemesem de,iyi bir dinleyiciyimdir ve kulağıma gelen iyi melodileri pek kaçırmam,dinlerim.
Popüler müzikte,iyisi de var,kötüsü de ama en çok kötü sesler elbette....
Mankenden şarkıcı,alaylıdan müzisyen olur mu derseniz;elbette olur.Hayat,bir öğrenme yolculuğudur ve bitmez.Herkes konservatuvar bitirecek diye bir kural da yok biliyorsunuz.
Kulağıma bir konuşma geldi.Konu şuymuş:Müzik listelerinde,sen birincisin,yok ben birinciyim falan....
Demet Akalın ve Aynur Aydın denen iki kadın şarkıcı,öyle alt kültür ve varoş ağzıyla kavga ediyorlar ki;bel altı vurmak,edep,adabı muaşeret yerlerde sürünüyor.
Aynur Aydın denen kızcağız;'Menopozlu Teyze'diyerek Demet Akalın'a bel altı vuruyor da çok da ayıp ediyor.
Çok toy belli ki.Bir insana yaşı,kusurları ve özel durumuyla asla gidilmez.
Diyelim ki,menopozda D.Akalın.Aynur Aydın da,bir süre sonra o yaşa gelmeyecek mi?Ne ayıp şeyler bunlar!
Hiç birimiz 18 yaşında kalmıyoruz.Yıllar,insanı silindir gibi ezip,geçiyor.Bizden öncekilerin yaşadığını,sırası geldiğinde biz de yaşayacağız.
İnsanız,doğamızın gereği bu.Menopoz da,Andropoz da bizim için.
Çok ayıpladım bu kızcağızı.
Ben,her ikisine de diyorum ki;'İyi şarkı söylüyor musunuz?Sesiniz güzel mi,şarkılarınız içimize işliyor mu,o halde sorun yok ama ya iyi şarkı söylemiyorsanız....?'
Ve üzülerek,söylemiyorsunuz.Biriniz çınlıyor,diğeriniz kötü şarkı seçiyor.
Ve ben her ikinizin bu ucuz polemiğini duymak istemiyorum ama her yerdesiniz.Sizden kaçış yok.
Biraz kalite arkadaşlar,biraz kalite!
#Sabah,kahvemi Ruhi Su'nun sesinden, Yemen Türküsü eşliğinde.içiyorum.
Plaktan yayılan cızırtı,anneannemin Yemen çöllerinde kaybolan nişanlısını anlattığı anılara karışıyor.
Ülkemiz, Yemen'den Kurtuluş Savaşı'na, nerden nereye geldi?
Görgüsüzlük,hadsizlik,cahillik sarmalına girdik uzun süredir.
Gözüm,Emine Erdoğan'ın ansızın ! ziyaret ettiği iftar sofrasına takıldı bir anda.
Masaya hazırlanan yemeğin,yer sofrasına taşınmasını ibretle izledim.Emine Hanım,AK-SARAY'da,tanesi 1000 liralık kadehlerde suyunu içerken,altın varaklı tabaklarda yemeğini yerken,nasıl da acı bir tabloya figür olmuş farkında olmadan.
İki çocuğu engelli olan bir aileye habersiz giderken! tam da çocuklara göre oyuncaklar vs götürmesi ve sofranın da masada hazır olması ne tuhaf bir habersizliktir değil mi?
Masadan,yer sofrasına inmek nedir acaba?
Oysa;bir hükümetin görevi halkını yer sofrasından masada yemek yiyecek düzeye getirmesi değil midir?
Kendi yer sofrasında,kocası ekranlarda toplumu aptal yerine koymanın rehaveti içinde,veriştirdikçe,veriştiriyor.
Sayın cumhurbaşkanı,konuştukça bana afakanlar basıyor.Çünkü diyor ki;'Yeni Geziciler yaratmak için liselileri kullanıyorlar.Sanki,liselilerin aklı yokmuş gibi,bir de aşağılıyor gençleri.
Terör azdı diyor,sanki teröristlerle pazarlığa muhalefet partileri oturmuş gibi hiçbir sorumluluk almıyor.
Rusya'ya mektup gönderiyor,kendinden başka herkesi suçlayarak üstelik.
Rus uçağının düşürülmesi talimatını kendisinin verdiğini söylememiş miydi eski başbakan sayın Davutoğlu?Sayın Davutoğlu AKP'li başbakan değil miydi yoksa?
Almanya'ya efeleniyor soykırımı tanıdılar diye ama aynı Almanya'ya İncirlik üssünden askeri tesis veriyor.
Biri,lütfen bu yanar dönerliği bize açıklasın artık.
Dünyaya kendimizi maskara ediyoruz bunların sayesinde.
Ne dış politikada ilkeli bir duruş sergiliyorlar,ne içerde işleri yoluna koyabiliyorlar.
Bu kadar da beceriksizler.
Sade bir vatandaş olarak sayın cumhurbaşkanına sormak istiyorum:14 yıldır iktidar partisi AKP değil mi?
Bunca sürede terör azdıysa,kadın cinayetleri arttıysa,çocuk tecavüzleri ayyuka çıktıysa,iç ve dış politikada çuvalladıysak siz sorumlu değil misiniz de,hiç yüzünüz kızarmadan konuşabiliyorsunuz?
Her ülkeyi babanızın çiftliği bellediniz anlaşılan.Ta Amerika'ya,Muhammed Ali'nin cenazesine 2 MİLYON LİRA'yı babanızın cebinden mi karşıladınız?
Türk Halkının atamadığı yumruğu,Muhammed Ali ölümüyle size attı üstelik de,koskoca bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak aşağılayarak.
Bundan daha kötü bir hale nasıl düşürülürsünüz acaba,bir fikriniz var mı?
Hani,herkesi aşağılıyorsunuz ya!
Sorayım istedim.

13 Haziran 2016 Pazartesi

#Hayat,çok yoğun geçiyor.Bunca hengamenin içinde bir nefeslik sosyal medyaya takıldım ve facebook'u açtım ki ne göreyim?
Facebook,bana 'Merhaba.Bugün nasılsın?'deyince bir sevindirik oldum anlatamam. 
Uzun zamandır kimseler bana 'Nasılsın?'dememiş, anladım. :)
Umudumuz sanal aleme kaldı desenize.
Sosyalleşmeyi,karşılıklı sohbeti,bir solukluk kahve molasını yapmayı nasıl da unutmuşuz?
İnsanlarda göz teması yok,ses sese iletişim yok, hayatı paylaşmak yok.
Facebook,bana Nasılsın?deyince 'Valla çok yorgunum.Yıllar,yıllar....'demek istiyorum.
Katille selfie çektiren kuş beyinliler,karısını boğazlayanlar,'Niye namaz kılmıyorsun lan HAYVAN'diye kükreyenler....
Bunların bir de elebaşı var ki,evlere şenlik.
Neyse ki,son günlerde çok yoğunum ve ne televizyonu açıp sesini duyuyorum ne de öfkeden deliye dönmüş gözlerini görüyorum.
'Ne olacak bu gidişin sonu,sevgili Facebook' demek istedim ama beni anlar mı ki?
Ama cidden çok yorgunum artık.En çok da insanlar yoruyor beni.Söz verip de tutmayanlar,randevuya gelmeyenler,beni öteleyenler....
Cidden usandım hepinizden.
Bu kadar çaba,telaş,çalışma niye sizce?
3 yıldır tatile çıkamıyorum.Tatil istiyorum artık.
Biri de çıkıp demiyor ki;'Al kardeş şu 5 yıldızlı otelin,ya da havuzlu villanın ya da .... anahtarını.
Emrin olur,al,git tatil yap'
Ama sosyal medyada bunları yayınlıyorsunuz? 
Bunca yıllık hukukumuz var.Hiç mi hatırımız yok yani?
Aslında biliyorum,çok içinizden geçiyor ama biliyorsunuz tüm yaz çalışacağımı ve bu yıl da tatilin haram olduğunu değil mi?
Canlarım benim! 

12 Haziran 2016 Pazar

#AKP neden 14 yıldır iktidar?
Bu kafayla giden bir toplum olduğu sürece,değil 14 yıl,24 yıl daha iktidarda kalırlar.
Bütün sınırlarımı zorlayarak,ekranda Nihat Hatipoğlu ve Mustafa Karataş denen ve her ramazan ayında ekranlardan köşeyi dönen bu iki zatı izledim.
Vatandaşın,şehitlerden,kadın cinayetlerinden,çocuk tecavüzlerinden çok da TIN dediği,o tuhaf sorular sorular.....
Bakınız örnekler:
-Saçına,gecenin bir yarısı güneş gözlüğünü taç yapmış bir genç kadın diyor ki;'Hocam;domuz ürünlerinden elde edilen makyaj malzemeleri caiz midir?'
Hocanın yanıtı:'Kesinlikle caiz değildir.Ruj sürmeyeceksiniz,yalayabilirsiniz ve bu haramdır.Oje sürmeyeceksiniz,kokunun içeriğine bakacaksınız falan.'
Bunu soran kadının gözlerindeki ey-lineer,usta bir makyözün elinden çıkmış halde,tırnaklar ojeli,saçlar boyalı,dekoltesi yüksek.
-Genç bir erkek;'Hocam;göğsümdeki ve bacaklarımdaki kılları aldırsam caiz midir?'
Hocanın yanıtı:'Eğer,bir hastalık riski yoksa asla caiz değildir.'Bunu söyleyen Nihat Hatipoğlu'nun elleri kıllardan öyle arınmış ve bakımlı ki....
Benim ellerim,onunkinin yanında ırgat eli gibi kalır.
-12 yaşlarında bir erkek çocuğu;'Hocam;gitar çalıyorum,yabancı müzik dinliyorum,caiz midir?'
Hocanın yanıtı:'Evladım,gitar çal ama çaldığın müzikler ilahi,Türk Halk Müziği,Türk Sanat Müziği olsun.Başka melodiler çalma.Başka müzikler dinleme.'
Gitar ve ilahi işbirliği....
Yeni bir sentez olabilir mi sizce?
Biri de,benim paramla nemalanan TRT'de çıkmış ve 'Namaz kılmayan hayvandır'diyor.
Hayvan sensin desem,hayvanlara hakaret.Allahın ....,sen kim oluyorsun da,beni inancımla yargılıyorsun?Sen,git ve namazını kıl,orucunu tut,engel olan mı var?
Aşağılık,ahlaksız zerzavatlar...
Emin olun,bunları izledikçe zıvanadan çıkıyorum.
Yahu!
Memleketimiz yanıyor,yanıyor.Bu din şarlatanlarına,böyle aptalca sorularla pirim vereceğinize,neden ülke gündemini izlemiyorsunuz?
Ekranlardan yayılan feryatları da mı duymuyorsunuz?
Allah,hepinizin.....

11 Haziran 2016 Cumartesi

#Bir diploma konusudur gidiyor günlerdir.
Ben de,Marmara Üniversitesi mezunuyum ve sosyal medyada sayın cumhurbaşkanının örnektir diplomasını görünce,kendi diplomamı çıkardım ve her ikisini de yan yana koydum. 
Bu işte bir tuhaflık değil,bir çok tuhaflık var.
Bilmeyenler için yazayım:
Bizim üniversite,16 Ocak 1883 tarihinde Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi adıyla kuruldu ve 1982 yılında Marmara Üniversitesi adını aldı.
Ülkemizin yüzakı ve en köklü üniversitelerinden biridir Marmara Üniversitesi.
Sayın cumhurbaşkanı,İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ticari Bilimler Fakültesi'nden 1980-1981 öğretim yılı Şubat döneminde mezun olmuş.
Peki,1981 yılında mezun olan birine ya geçici belge verilir ya da diploma.
Geçici belge verildiği savlanıyorsa,bu belge nerdeydi ve neden şimdi ortaya çıktı??
Geçici belge ne zaman verilir biliyor musunuz?
Üniversiteyi bitirdim ve acil dönmem gerekiyordu Adana'ya.Durumu anlattım ve üstünde FOTOĞRAFLI olmadan asla verilmeyen geçici mezuniyet belgemi aldım.
Sayın cumhurbaşkanına dalavereyi nasıl kotaracaklarını bilmeden,alelacele bir düzmece belge hazırlamışlar,üstünde ne fotoğrafı var,ne belge no var, ne de mezun olduğu bölüm var.Üstelik,üstünde geçici belge diye bir ibare de yok.Altına not düşmüşler.
Böyle mezuniyet mi olur Allah aşkına?
Hepsi yalan anlayacağınız.
Bende hem diploma hem de geçici mezuniyet belgesi var da,ordan biliyorum bunları.
Diyelim ki;diploma verildi.
Peki,1982 yılında Marmara Üniversitesi olan bir okul,nasıl olur da,1981 yılında mezun olan birine Marmara Antetli diploma verir?
Ve bu diploma neden örnektir etiketiyle basına dağıtıldı?
Diplomamı kaybetsem,üniversiteye gider yenisini çıkartırım.
Bunun aslı nerde?
Dürüst olacaksınız ve yalan söylemeyeceksiniz.
Herkes,üniversite bitirecek diye bir kural mı var? Dört yıllık bir fakülte bitirmediysen açıkça söyle.Bu kadar yalan-dolana ne gerek var?
Diyelim ki;bitirmedin ve cumhurbaşkanı olamayacaksın bu eğitimle.
Bir yasa değişikliğiyle, iki ya da üç yıllık meslek yüksek okulunu bitirenler de cumhurbaşkanı olabilir ibaresi getiriverirsin olur,biter!
Zor mu,bu işler?
Bende iki üniversite diploması var,değil cumhurbaşkanı olmak;sıradan bir işe girmek için bile kafa patlatıyorum,proje yapıyorum,üretiyorum,üretiyorum.
Ben de Marmara Üniversitesini bitirdim ama diplomalarımız aynı içerikte ve görsellikte değil.
Ya ben,rüya görüyorum Marmarayı bitirmedim ya da sayın cumhurbaşkanı hepimizle dalgasını geçiyor.
Ayıp yahu!

10 Haziran 2016 Cuma

#TCDDY kuşetli tren yolculuğunda evli dahi olsa,kadın ve erkeğin aynı vagonda seyahatini yasaklamış.
Ülkemiz,iyice zıvanadan çıktı.Her noktasında tuhaf haller içindeyiz.
Bakınız;1 hafta önce,belediyenin bir türlü kuralına uygun yapmayı beceremediği kaldırımda düştüm ve kolumda sıkıntı yaşıyorum.
Ve yolum hastaneye düştü mecburen.
Devletin hastanesi pislik içinde.Kantininden tutun da,hastaların oturduğu koltuklara kadar,her yer kirli.
Kim diyorsa ki;'iyi ki AKP geldi,artık sıra beklemiyoruz.Sağlık bedava'
Söyleyenin ağzının üstüne çakın bir tokadı;çünkü yalan.
Toplum,o kadar hastalanıyor ki,hastanede adım atacak yer bulamıyorsunuz.
Ama ilginç olan bu değil elbette.
Bakınız nasıl bir sistemin içindeyiz:
Bir görevli,bilgisayarın başında,bir elinde tespih çekiyor,diğer elinde hasta girişi yapıyor.
İlginç gelmedi mi?
TÜBİTAK,Mahremiyeti sağlayan EKG önlüğü projesine onay vermişti ya;anımsadınız mı?
Hastanede EKG odaları erkek ve BAYAN diye ayrılmış durumda.
Kadın da değil,bayan!
Aklı başında biri kalmadı mı bu memlekette çıksın da' Kardeşim,siz manyak mısınız?EKG,kadın-erkek diye ayrılır mı?Hastalığın ayıbı,doktorun cinsiyeti aranır mı?' desin.
Az kaldı,doktorları da ayıracaklar servislerde.
Hem kızlarınızı okutmayın hem de kadın doktor arayın hastanede!
Ne demeli ki sizlere?
Yani;kıssadan hisse:
TCDDY kuşetlerde insanları böyle aşağılıyor diye şaşırmayın;
Yobazlıkları,ilkellikleri,saygısızlıkları ile her yerdeler artık.
Dip not:Düşmeye bağlı kas yırtılması ve doku zedelenmesi yaşıyorum şu anda.Enfeksiyon da var.
Şimdi;yıllardır, defalarca kaldırımlar için uyardığım bu belediyeyi ben ne yapayım?
İlla,bir yerimizi mi kıralım kaldırımları düzenlemeleri için?