29 Nisan 2022 Cuma

 #Hayat, kimine göre rahat, kimine göre eziyet şu anda.

Çok yorucu bir gündü benim için.
Atölyemi kapattım ,evime geldim ,bir bardak çay koydum, haberleri açtım Tuzla'da, bir boya fabrikasında çıkan yangın ve 3 işçi ölmüş.
Bayram geliyor. Kim bilir, o 3 işçinin kimleri yanıyor şimdi?
Belki eşi, çocukları, ana-babası var ve yasta şimdi hepsi.
Bayramı görmeyecek 3 can. Bundan sonra hayatı artık eskisi gibi olmayacak insanları geride bırakarak gittiler bu dünyadan.
Çok üzüldüm ölenlere, yanan fabrikalara, işsiz kalan insanlara ve onca yatırıma.
3 insan öldü ama ordan ekmek yiyen belki yüzlerce insan da etkilendi bu yangından.
Nedenini, niçinini bilmiyorum ama keşke canlar gitmeseydi de giden yalnızca mal olsaydı.
Bir şekilde yerine konabilirdi ama can bu, gitti mi geri dönüşü yok.
Acaba sosyal medyada ne oluyor, Twitter' de örneğin
konu nedir bakayım dedim, hani, belki # açılmıştır diye ama yok.
Peki, Tuzla'daki yangın yerine ne var derseniz?
PEGASUS ,hani mitolojideki şu 'kanatlı atı' isim diye alan uçak şirketi.
Şirket çalışanlarını ,Kadir Gecesinde içki içiyor ve sosyal medyada yayımlamışlar diye işten çıkarmış.
Merak ediyorum, mesai saatin de mi içki içmişler?
Hayır!
Üstlerinde, şirket üniformaları mı var?
Hayır!
Size ne ,insanların çalışma saati dışındaki özel yaşamlarından?
Şirkete mi soracaklar, ne zaman, hangi gece içki içeceklerini?
PEGASUS ' a binmişliğim de var ama bundan sonra asla bu şirketin uçağına binmem.
Özel hayata bu kadar saygısız, uluslararası bir şirket olur mu?
Dünyaya, bu haber geçecek nasıl olsa, nasıl açıklayacaklar acaba bu saçmalığı?
Şu saate kadar, hala Tuzla yangınıyla ilgili bir şey yok ama sosyal medya, işten atılan şirket çalışanlarına hakaret etmekle meşgul.
Bu yaşıma kadar edindiğim deneyimlere göre; Sosyal medyadan ya da hayatın içinden hakaret eden insanlar, aslında kendileri yapmak isteyip de yapamadıkları her şeyi yapabilen insanlara nefretlerini kusuyor ve olabildiğince hakaret ediyor.
Ellerine fırsat geçse, kendileri de aynısını yapacak ama fırsatını bulamıyorlar.
İnsanlardaki bu hassasiyeti okuyunca, aklıma Bakara Makaracı Egemen Bağış geldi.
İşten atılan şu insanlara ettiğiniz küfürlerin yüzde birini , İslam Dinini işine geldiği gibi kullananlara da yaptınız mı, yapabilir misiniz?
Küfür, çok kötü bir şey elbette ve asla yapmayın ama bu insanlara da bu küfürleri edemezsiniz.
Şu fotoğraf karesindeki kişi hakkında ne düşünüyorsunuz örneğin?
İçki içip ''bakara makara her cuma bir ayet sallıyorum'' diyerek dini değerleri aşağılayan Egemen Bağış'a da aynı hassasiyeti gösterdiniz mi?
İşinize geldiği gibi Müslüman olmayacaksınız.
Biraz dürüst olun.
Orda, Tuzla' da 3 insan öldü. Dikkatsizlik mi, iş güvenliğinde bir sorun mu var, ihmal olabilir mi, bilmiyoruz ve bunları tartışmalıyız.
Bari, bundan sonrası için gerekli önlemler alınsın.
Bu bayramda çocukların boynu bükük, eşlerin ve Anne-Babaların gözü yaşlı kaldı bugün.
Çok üzücü çok!
Bir 2 kişi, oturan insanlar ve iç mekan görseli olabilir

28 Nisan 2022 Perşembe

 #Atölyemden...

❤️
Anacığım, nurlarda uyusun, hep derdi ki :'Eskisi olmayanın yenisi olmaz.'
O dönemin tüm Annelerinden bunu duymuşsunuzdur.
Ben de, küçük bir ekleme yapayım : Eskiyi değerlendirmek elbette çok önemlidir ama bazen, eskimiş bir eşyayı onarmak, astarı yüzünden pahalıya çıkan bir maliyete neden olacaksa atın gitsin.
Değmez!
Bu gördüğünüz fiskos masası, kahverengi, ayakları kırılmış, yuvarlak üst tabakası gövdeden ayrılmış, kırık bir eşyaydı.
Aslında, çöpe atabilirdim ancak, atölyemde, arkadaşlarıma eski bir eşyayı nasıl onarabiliriz demek adına tamir ettim.
Zaten, fotoğraflardan da göreceksiniz aşamalarını ama kısaca anlatayım:
Önce, kırık yerleri mobilya tutkalıyla yapıştırdım. Sonra, üst tablayı mobilyacıda eklettim. Dolgu malzemesiyle hasarlı yerlerini onardım.
Zımpara aşamasından sonra tüm yüzeyi siyaha boyadım.
Bu eşyayı siyah ve sarı yapmayı planlamıştım ta başında.
Yuvarlak üst tablanın kenarlarını sarı şeritlerle, silikonla yapıştırdım.
Sonrasında, kendi Akciğer filmimden hazırladığım şablonla stencil baskı çalışması yaptım.
Akciğer filmi, siyah bir film biliyorsunuz. Filmi, çamaşır suyuyla maviye dönüştürdüm, beyaz iş deseni çizdim, kestim ve şablonu hazırladım.
Bunu da, bir ayrıntı diye yazıyorum. 🙂
Deseni, şablon ve stencil fırçasıyla masaya geçirdim.
Verniğini attım ve kullanıma hazır artık.
Hiçbir iş, emek harcamadan ortaya çıkmaz.
Ben, zoru severim ve uğraşırım.
İstesem çöpe atardım ama uğraşmayı seçtim, örnek olması adına.
Fena da olmadı hani. 😉
Masrafına değecekse ve böyle eşyalarınız varsa değerlendirin.
Yok, değmezse atın gitsin.
Emeğin pahası biçilmez.
Kutsaldır, değmeli çabanıza.
Peki, bu işin maliyeti nedir?
O da, bende kalsın ama ucuza çıkmadı elbette. 🙂

 Ülkemizdeki, kayıtlı kayıt dışı 5 milyon Suriyeli, toplamında 10 milyon artık sığınmacı mı dersiniz, mülteci mi hangi sıfatı yükleyeceğimizi bilmediğimiz insan yetmemiş gibi, bir de Suriye Mafyası çıktı başımıza.

Suriyelisi, Afganlısı, Nijeryalısı önüne gelen ülkemize giriyor.
Yol geçen hanına dönmüş sınırlarımızda ' Dur' diyen de yok.
1 milyon Suriyeliye vatandaşlık hakkı verildiği söyleniyor.
1 milyon oy ne demek, umarım farkındayızdır planların?
Öncelikle mülteci nedir, sığınmacı nedir onun adını koymamız gerekir.
Sığınmacı, geçici olarak barındırılan kişilere deniyor.
Mülteci ise, herhangi bir ülkeye, bu bir şikayet olur, gittiği ülkeyi karalamak olur ki, İngiltere' ye gidenlerin geneli ülkemizi kötülerek mülteci statüsünü almıştır.
Yaşadığı ülkede zulüm gördüğünü ve geri dönmek istemediğini söyleyerek kalıcı oturum alan kişidir, mülteci.
Sığınmacı ise, yine ülkesinde güvende olmadığını söyleyen ve geçici konumlanmış insandır.
Bizdeki durum ise, Suriyeliler, bizden daha çok, eğitimden sağlığa hakka sahip, vatandaş oldu.
Az kaldı, kendi ülkemizde mülteciye döneceğiz.
Hastaneye gidiyorsunuz, 30 hasta varsa, 15' i Suriyeli ve sizin önünüzde.
Sınavsız üniversitelere niye giriyor bunlar bizim ülkemizde?
Bizim çocuklarımız yıllarca çabalasın ama kontenjanları Suriyeliler doldursun, böyle bir ülke örneği daha gösterin bize.
AKP iktidarı, seçimleri kaybedecek artık bu kesin, gitmeden önce kalan bir şeyler varsa, onu da Suriyelilere sıvamanın peşinde.
Bolu 'da, bir aracı durduran polis, cinayet şüphelisi, Suriye Mafyasının 5 üyesini bulmuş.
Bir mafyaları eksik kalmıştı cirit atmadık.
Ama asıl konu bu değil elbette.
MEB, bir icat çıkarmış. Bakın ne:
Okullarda, bizim çocuklarımız çok iyi ve hijyenik koşullarda okuyorlar biliyorsunuz,
MEB bakmış ki, zavallı Suriyeli çocuklar, bizim eğitim sistemimize entegre olamıyor. PIKTES diye bir proje hazırlamış ve bize maliyeti 3 MİLYON TL. olacak, 4 biner adet, cüzdan, havlu, masa saati, bloknot, magnet açacak, tükenmez kalem ve yine 4 bin adet bez çanta hazırlamış.
Tamam da niye?
Misafir değil, mülteci değil, sığınmacı değil.
Gönderin ülkelerine hepsini.
Bize sordunuz mu beslemek için?
Otobüslerin rengini bile soruyorsunuz ama bizim cebimizden çıkacak paralarla Suriyelileri ve diğer 10 milyonu beslemeyi sormuyorsunuz, öyle mi?
Ben ülkemde, hiçbirini istemiyorum.
Ülkemiz, AKP sayesinde sığınmacı kampına döndü. Her taraf kara çarşaflı, cahil, kedi eniği gibi yavrulayan insanların olduğu, Arap ülkesine döndü.
Böyle düşünenleri ırkçılıkla suçlayanlar var.
Herhangi birine sorsanız ve 'Evinize, bir Suriyeli aileyi alır mısınız' deseniz, hiçbiri yanaşmaz.
Ülkemiz de bizim evimiz.
Neden isteyeyim bunları?
İstemiyorum!
Herkes evine.
Bayramlarda gidiyorlarsa güvenle , orda kalacaklar.
Çok isteyen varsa, evine alsın , kendi cebinden beslesin bunları.
3 Milyon TL.
Entegrasyonmuş!
Ne kadar da düşünceliymiş meğer bizim MEB!
Kendi okullarına bak önce.
Kendi çocuklarının entegrasyonuna.
Bak bakalım, ne göreceksin?

26 Nisan 2022 Salı

 Ölen kocasının ardından iyi konuşan bir kadın gördünüz mü?

Ben görmedim.
Ta ki, bugüne kadar.
Bugün, atölyemi kapattım ve malum, günlerden pazartesi ve semt pazarı kuruluyor bugün.
Pazara gittim.
Bu ülkede yaşıyorum ama şuna hep hayret etmişimdir: Ramazan gelir, her şeye zam, yılbaşı öncesi, her şeye zam, bayramlar gelir her şeye zam, kış gelir zam, yaz gelir zam.
Yani; zam yapmak için her bahanemiz hazır.
Haftaya pazartesi bayram. Pazar fiyatlarına bayram öncesi zammı mı yansıdı bilmem ama nedir bu fiyatlar kardeşim?
Haberlerde, İstanbul semt pazarlarında konuşan vatandaşlar fiyatlardan şikayetçi.
Hadi, orası İstanbul ve nakliye vs. ekleniyor da, buradaki fiyatlar, İstanbul ile nasıl aynı olur, biri bunu açıklayabilir mi?
Yanıbaşımız tarla, bahçe. Burda üretilen birçok meyve-sebze nasıl İstanbul ile yarışır ?
Patlıcan da 20 TL. Domates de 20 TL., biber de 25 TL. Muz da 22. TL.
Örnekler bunlar. Farkımız yok yani.
Her yer aynı pahada bu ülkede.
Bir tezgahtan domates alıyorum, bastonuna dayanmış, zorla yürüyen iki yaşlı kadın konuşuyor.
-Kocan ölmüş , duymadım, Allah rahmet eylesin.
-Sağol sağol. Öldü. Beni hiç üzmedi, incitmedi, ondan razı oldum, Allah da razı olsun. Allah, herkese nasip etsin böyle kocayı.
Öldükten sonra, kocasının arkasından iyi konuşan bir kadını cidden bu yaşıma kadar hiç görmemiştim.
Çünkü ; ülkemde, erkekler genel olarak zalimdir. Hele eski evliliklerde kocaların zulmünü bilmeyen yoktur.
Bu konuda, dost sohbetlerinde, kocalarının yaptıklarını anlatan kadınları yazsam en çok satan liste başı kitap serisi olur.
Emin olun, bu kadar da olmaz dediğimiz ne yaşanmışlıklar var içlerinde.
Pazarda, iki kadının anlattıklarını duyunca aklıma neler neler geldi.
O yaşta, yalan söylenmiyordur herhalde? Kocası, gerçekten de iyidir.
Pazarı bitirdim , eve dönüyorum, bir kadın limon satıyor.
Gerçekten üzüldüğüm bir andı. Bana o kadar ısrar etti ki, ne olur limonlarımı satın alın diye.
Önünde de, bütün limonlar duruyordu akşamın o saatinde.
Ülkeyi bu sefalete, açlığa, yoksulluğa getirip, hala utanmadan, yüzleri kızarmadan vatandaşın karşısına çıkıyorlar ya!
Daha ne olmalı vatandaşın uyanması için, daha ne olmalı?

 #Yurdum insanının yağmacılığına, insanlıktan uzak davranışına bir örnek:

Bu haberde, siz olsaydınız ne yapardınız?
Vereceğiniz yanıt, ülkemizin insanının doğusundan batısına uygarlaşmasının örneği olacaktır.
Yaşadığınız coğrafya, görgünüz, vicdanınızdır sizi insan yapan.
Bu bir kaza haberi.
Malum, haftaya bayram. Adettendir, bayramda şeker, çikolata, lokum ikram etmek misafirlere.
Sektör, en hareketli dönemini yaşar.
Pandemiden çok çeken üretici ve tüketiciye ilaç gibi gelecek, nefes alma zamanıdır bayramlar.
Bu tır, Şanlıurfa' dan içinde şeker, çikolata ve lokum dolu bir halde yola çıkmış ama kaza yapmış. Tırın şoförü sıkışmış, durumu ağır.
Yolda, böyle bir kaza gördüğünüzde ne yaparsınız?
Önce insan deriz değil mi?
112'yi ve jandarmayı arar, kazayı haber verir ve şoförün yardımına koşarız.
Ama böyle olmamış. Bu gördüğünüz rezil insanlar, şoför orda canının derdine düşmüşken, belki ölecekken, birbirine haber verip, arabalara doluşmuş, kaza yerine gelmiş, yola saçılmış şeker ve çikolataları yağmalamışlar.
Hani, derler ya, bizi böyle inandırdılar ya, Türk insanı misafirperverdir, vicdanlıdır, yardıma koşar diye.
Şu görüntüleri görüp de buna inanır mısınız artık?
Sakın ola ki, bir kaza falan geçirmeyin
Siz, canınızın derdine düşmüşken, çevrenizdeki kişiler çantanıza, cep telefonunuza,üstünüzdeki takılara göz dikmiş olabilir.
Hatta, anımsıyorum bir haberi. Adamın eşi kaza geçirmişti. Adam hastaneye koştuğunda, eşinin parmağındaki alyansının bile çalındığını fark etmişti.
Ne ara, yaralı kadının parmağından o yüzüğü, hangi vicdanla çıkarırdı ki bir insan?
İşte, yurdum insanın en rezil hallerinden biri de bu Urfa haberi.
Ne bileyim, ne denir ki artık bu insanlara?

24 Nisan 2022 Pazar

 Bugün Pazar.....

En sevdiğim gün. ❤️
Yıllar yıllar önce, bir yazı kaleme almışım.
Demişim ki :Bir güzellik yap kendine.
Yalnızca, kendiniz için yapacağınız bir güzellik.
En son ne zaman kendinizi hoş tutacak bir şey yaptınız?
Ama yalnızca kendinizi.
Biraz bencil olun, bugün için.
En son ne zaman aynaya baktınız ve kendinizi iyi hissettiniz örneğin?
Gözleriniz ışıdı, saçlarınız parladı, içinizden taşan bir sevinç,bir coşku ....
Anımsıyor musunuz?
Hep başkaları için yaşadınız, hep onların önceliği sizin önünüze geçti değil mi?
Onların duyguları, onların gereksinmeleri, onların bakımı,onların sağlığı, onların istekleri, onların eksikleri....
Hiç bitmedi değil mi, kendinizi yok sayıp, onlar onlar....
Siz kimsiniz, melek mi?
Ya da, bu dünyaya hep birilerini korumak, kollamak, düşünmek için mi geldiniz?
Hayatınız, hep birilerinin kardeşi, ablası, çocuğu, anne-babası olmak üzerine kuruldu değil mi?
Doğrudur elbette.
Sonuçta, tek başınıza yaşamıyorsunuz şu hayatta. Bir aileniz var, dostlarınız, arkadaşlarınız var.
İlişkileriniz var, hayatın olağan akışında.
Bazen mutlu, bazen mutsuz olduğunuz bir akış.
Peki, ne yapmak isterdiniz bu sabah örneğin?
Pencerenizi nereye açmak isterdiniz?
Bugün pazar. Genelinin tatil günü.
Bahar da geldi.
Aynı coğrafyada yaşayan insanların benzer duygularla dolu olması, şu hayatta neyi istediğini, hedefini, bu hedefe gitme yollarını planlamayı, başarmayı, kendinden yola çıkması gerektiğini bilmesi, öğrenmesi gerekmez mi?
Sorun, insandadır. Kendisini nereye koyacağını bilmeyen insanda.
İnsan, önce kendisini mutlu etme yollarını bulmalı.
Mutlu insan, çevresi için de bir kaynaktır.
Bugün pazar.
Pencereni nerde açmak istiyorsan, oraya aitsindir.
Öbür türlüsü eziyettir hem kendine hem de çevrene.
İnsan, içine yolculuk yapmalı önce.
Ömür dediğimiz şey, kısa süreli bir film.
Varlığın, kimseye emanet değil.
Bu filmin başrol oyuncusu da sensin, yönetmeni de.
Yapamıyorsan, o da senin beceriksizliğin.
Kimseyi suçlama.
Sorun sendedir.
Bugün pazar....
Pencereni nerde açmak istiyorsan, oraya aitsin.
Ötesi fragman.
İyi Pazarlar....❤️

23 Nisan 2022 Cumartesi

 #Bugün 23 Nisan

Neşe doluyor insan. '
Çocukluğumuzun, 23 Nisan' da okunan şiiri.
'Sevinin küçükler
Övünün büyükler
23 Nisan kutlu olsun.'
Bir de, böyle bir şarkıyı söylerdik coşkuyla.
Bugün 23 Nisan...
Dünyada ,ilk ve tek çocuklara bayramı ATAMIZ verdi.
Çocuğun ırkı, dini, dili yoktur.
Çocuk, çocuktur ve dünyanın her köşesinde bir gün bile olsa bayramı olmalı, eğlenceyle, coşkuyla, çalışmadan , dershaneye , kursa, tarlaya, sanayiye gitmeden bayramını kutlamalıdır.
Tabii, bunlar olması gerekenler.
Eğitim hakkından yoksun, yeterli beslenmeyen, çocuk olmayı bilmeyen, kağıt toplayan, lastikçide çalışan, sürekli işgücü üreterek ailesine katkı sunan milyonlarca çocuk var ülkemizde, dünyada.
Benim çocukluğumda, 23 Nisan ,hangi güne gelirse gelsin mutlaka o gün kutlanırdı. Ama şimdi 22 Nisan'da kutlandığını görüyorum. Stadyum gösterileri de yıllardır yok.
Oysa, bu tür etkinlikler çocukların sosyalleşmesini, senkronize olmasını, ekip ruhunu öğretir bayram coşkusunu yaşarken bir yandan.
Şu anda gördüğüm, okullarda laf olsun gösterileri, bir -iki şiir ,o kadar.
Oysa, Milli Bayramlarımız ,'geçmişi unutmayın, bu vatan kolay kazanılmadı ' diyen anlatım günleridir.
Çocukların, gençlerin belleklerini tazeleme ,öğretme günleridir bayramlar.
ATATÜRK, bu nedenle çocuklara, gençlere bayramları miras bırakmıştır.
Bayramlar, layıkıyla kutlanmalıdır.
Bugün, çocukların günü. Çocuklar çalışmasın bugün. Okula, kursa, özel derse gitmesin .
Çocuklar eğlensin, uçurtma uçursun, tiyatroya, sinemaya gitsin , dayak yemesin, tecavüze uğramasın, şeker yesinler bugün, rengarenk balonlar uçursunlar gökyüzüne.
Doyasıya gülsünler, coşsunlar.
Biz büyüklere düşen görev de, çocuklarımıza bunu sağlamak değil mi?
Tarlada çalışan çocuklar, sizin de;
Her gün önünden geçtiğim lastikçide çalışan çocuk, senin de;
Elinde kurs defteri ve kalemliğiyle derse giden çocuk, senin de bayramın kutlu olsun.
Büyüklerin izin verdiği kadar çocuk olan çocuklar....
👶👧🧒👦👩🧑👨👩‍🦱🧑‍🦱👨‍🦱👱‍♀️👱👩‍🦲
Hepinizin bayramı kutlu olsun.
🇹🇷🇹🇷🇹🇷🎈🎈🎈🎉🎀🚲🛴🎯🎳🎻🎸🎷🥁🎼🎨🎭🤹🎪🚴⛹️🤸‍♂️🤾‍♂️⚽️🎾🍦🍨🍡🍢🍣🍕🥪🍟🍔🍠🍎🍓🍒🍊🍉🍌🍇🥝🌽🌼🌸🌺🍀🦋🐞🧚‍♂️🙂
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve Silah Arkadaşlarına, isimsiz binlerce şehidimize minnet ve şükranlarımlar...🙏🇹🇷