Babama.....
Çok disiplinli, titiz, çalışkan, dürüst bir babaydı.
O dönemin babaları gibi, sevdiğini hiç göstermez, yan yollardan her şeyi yapardı.
Birlikte yaşamayı, büyümeyi, karne törenlerimi, başarılarımı, başarısızlıklarımı görmesini çok isterdim.
Hani, her akşam eve gelen, insanların sırtını dayandığı, dağ dediği , güven denen o figür; Baba.
Anne-Babalara ölmeyi yasaklamalı.
En azından, çocuklarına anı bırakacak kadar yaşamalılar.
Hiçbir çocuk yoksun büyümemeli.
Elbette, ölüm diye bir gerçek var ve bir gün hepimiz öleceğiz ama yaşam diye de bir hak var.
Hiç kimse, bir diğer canlının canına kıyamaz.
Ben, siz, öteki....
Düşündüklerimizde özgür olmamız gerekmiyor mu?
Seninle, aynı siyasi görüşte olmayabilirim ama bu, sana silahı eline alıp, beni öldürme hakkını verebilir mi?
Sen kimsin?
Tam 44 koca yıl geçti üstünden.
Çocuk aklımdan hiç çıkmıyor o geceki ve sonrasındaki kareler.
Soğuk, yağmur ve kan kokusu.
İnsan, dehşete düşüyor ve soruyor : Biz, bu acıları neden yaşadık?
Toprağa verdik canlarımızı.
Cenazeler giderken, o caddede, üstümüze taşlar, odunlar atan yüzlerce insan!
Tabutları, bizleri taş yağmuruna tutan ve 'Koministleri öldürdük' diye çığlık atıp alkışlayan o kadın, o çocuk, o genç, o insanlar. .
18-20 yaşında hangi kominizmden söz ediyorsunuz?
Hayatında, eline sapan alıp bir kuşu bile vurmamış gencecik bedenleri öldürüp, üstüne de tabutlarını taşlamak, hangi inancın eseri?
En çok şunu merak ediyorum, eğer bu yazıyı okuyorlarsa ki, onlar kendini biliyor. Unutmuş olamazlar değil mi, televizyonların ana haberlerinde söylenen , gazetelerde yazan 'Kuyumcu Baba ve iki oğluna kurşun yağmuru' haberlerini.
Eliniz, tetiklere bastı, öldürdünüz, ya sonra?
Evinize gidip, çayınızı mı içtiniz, eşinize, hiçbir şey olmamış gibi sarıldınız mı, çocuklarınızın başını bir baba şefkatiyle okşadınız mı örneğin ?
Nasıl başardınız bunu?
Ellerinizdeki kan kokusunu nasıl temizlediniz?
Yıkayınca geçti mi?
Andırın Caddenin girişindeki, başıma doğru taşı atan o kadın...
Anne olmuş mudur?
Bir annenin, evlat acısını anlıyor mudur?
Yaptıklarından utanmış mıdır şimdi?
Babam...
Yaşasaydı, sevgisini gösterir miydi, bilmiyorum?
Son anımsadığım iki şey:
Çocuğum, dükkanda ayağıma kezzap döküldü.
Babam koştu, ayağıma bir şey sürdü ve ne bir iz ne bir acı.
Geçti.
Karnemi aldım, gururla babama gösteriyorum başarı belgemi, elini vitrine uzattı, bir altın çıkardı ve 'Aferin, benim kızıma' dedi, boynuma taktı.
Ve bitti!
Bu kadar anılar.
Yeter mi, bir çocuk için?