Bugün pazar.... ❤️
En sevdiğim gün.
Sosyal medyaya bakıyorum herkes gibi.
Beni çok şaşırtan insanlar da var hala, gülümseten de. 🙂
Sevdadan geberirken , bir türlü yazamayıp, yan yollardan kıvrananlar da var, birbirine sosyal medyadan sataşanlar da var.
İnsanoğlu, türlü türlü der ya türküler.
En iyisi, Aşık Veysel' in türküsünde dediği gibi :
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum, gündüz gece
Bilmiyorum, ne haldeyim
Gidiyorum, gündüz gece.
Bir yazı yazdım, twitterde, koyun boğazlayan, mezar taşında fotoğraf çektiren, sedyede, kolu serumlu özçekim yapanlara dair, belki okudunuz.
Eleştiri doğal elbette.
Şunu da, mutlaka yazmalıyım mutlaka.
Hepsini geçtim, neden serum kısmına takılmış insanlar bilmiyorum?
O halde, serum kısmıyla devam edeyim.
Siz hiç, yoğun bakımda kaldınız mı?
Ya da, siz hiç ameliyata gitmezden önce bekleme aşamalarını yaşadınız mı?
Bakın ne hissediyor insan:
Doktorunuz, 'Hadi yaşadınız, size ameliyat görünüyor' dediğinde, nasıl mutlu oluyorsunuz bilemezsiniz.
Hatta, bir zil takıp oynamadığınız kalıyor.
Elinizde telefon, önce poz poz özçekim yapıyor, hemen sosyal medyada, Facebook, Twitter, İnstagram'dan paylaşıyorsunuz. Sağa sola, telefon açıp, 'Ben, ameliyat oluyorum, yaşasın, çok mutluyum çok mutluyum' diye yalnızsınız ya, çoğalmak için ses veriyorsunuz!
Bunları kim yaşıyor bilmiyorum ama herhalde yapanlar var ki, doğruluğunu savunuyorlar.
Bakınız, insan ameliyata giderken ne hissediyor.
Doktorunuz, 'Bu ameliyatı yapacağız. Şu kadar saat sürecek.' dediğinde ;
Aklınızda deli sorular. ' Ya masada kalırsam, ya çocuğumu bir daha göremezsem, ya sevdiklerimi bensiz bırakırsam. Toprağın altına girmek....
Ölmek fikri!'
Bunlar, düşünme aşaması.Bir de, uygulama kısmına bakalım:
O yeşil kıyafeti giydiriyorlar. Sedyeden, tavandaki ışıkları seyrederek geçiyorsunuz koridorlardan.Kalbiniz,yerinden çıkacak sanıyorsunuz korkudan. Uyuyup, uyanmamak var sonuçta.
Bekleme odasına alıyorlar sizi, sağınızda bağıran hasta, solunuzda sayıklayan hasta.
Korkuyorsunuz!
Yaşanan, tek duygu bu; korku!
Sedye, hareket ediyor ve....
Çevrenizde, doktorlar, hemşireler.
Bir, iki, üç...
Sedyeden, ameliyat masasına aktarılmanız ve tepenizde ışıklar.
Ve....
Bir, iki, say ve uyu.
Doktorlara emanetsiniz artık.
Yalnız değilsiniz yani.
İçerde doktorlar, dışarda sizi sevenler...
Yani, demem o ki;
Hiç kimse, bu aşamaları geçmeden, elinde telefonla 'Yoğun bakıma giriyorum' diye twit atmaz, atamaz.
Elinizde, telefon olabilir mi, Allah aşkına?
Son anda, o telefonu verecek biri varsa yanınızda, o zaman da, yalnız değilsinizdir.
İnsan, insanla çoğalır ama çoğalmanın yolu, sosyal medyadan geçmez.
Sanal ilişkilerle, yalnızca beğeni butonuna basan sayıları çoğaltırsınız, kendinizi yalnızlığa iterek.
İnsan biriktirmek gerek ve bunun için de, önce kendi içinize bakacaksınız, sonra, birilerine dost olacaksınız.
'Yalnızım' diyorsanız, iç sesinize bakın. Siz, ne kadar çoksunuz diye.
Şu türküyü söylemezden önce diyerek , noktayı koyayım:
-Bugün benim efkarım var zarım var
-Değme felek değme telime benim.
Çare, sizdedir! ❤️