26 Nisan 2018 Perşembe

#ORMAN ve SU İŞLERİ BAKANLIĞININ VATANDAŞA JESTİ

Şimdi,diyeceksiniz ki,bayram değil,seyran değil bu jest de nerden çıktı?
21 Mart Dünya Ormancılık Günü. Orman ve Su İşleri Bakanlığı,son 15 yılda,4 MİLYAR 37 MİLYON FİDAN diktiklerini,508 baraj,513 Hidroelektrik vs vs yaptıklarını anlattığı bir zarfı,isme ve adrese dayalı vatandaşlara gönderdi.
Sizin evinize de geldi mi?
Ormanları çok koruduğunu söyleyen bakanlığın gönderdiği zarfın içinden çıkanları fotoğraflarda göreceksiniz.Evine bu zarf gelmeyenler için ben yazmış olayım:
20 sayfalık yaptıkları icraatları anlatan broşür,10 sayfalık gönderilen illere yönelik yapılan çalışmaların reklamı;1 adet,KARAÇAM Tohumu bulunan küçük kese ve....
Hadi,bilin bakalım,içinden asıl çıkan ne?
Sayın cumhurbaşkanının;
-Büyük ve güçlü Türkiye idealine ulaşmak için var gücümüzle çalışıyoruz.Türkiye'yi,eğitimden sağlığa,enerjiden,ulaşıma,tarımdan sanayiye 16 yılda 3.5 kat büyüttük. dediği reklam metni çıkıyor.
Orman Bakanlığının zarfından bu kağıt neden çıkıyor anlayan beri gelsin elbette ama takıldığım nokta bunun da ötesinde.
-Toplamda,33 sayfalık kağıt kullanılan bu zarftan kaç haneye gönderilmiştir?
-Bu zarflar için kaç ağaç kesilmiştir?
-Bu zarfların gönderilme bedellerini kim ödemiştir?
Hani,4 MİLYAR 37 MİLYON fidan dikmişler ya,insan merak ediyor.

Bakınız;Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “3. köprü yapımı maksadıyla 381 bin 96 adet ağaç kesilecektir. 3. havaalanı yapımı maksadıyla 2 milyon 330 bin 12 ağaç kesilecektir. demişti.
Bakanlığın yapmakla övündüğü 508 baraj,327 gölet,513 hidroelektrik santrali için kaç milyon ağaç kesilmiştir.
Bunun hesabını vermek zorundadır bakanlık.

Haberleri izliyorsanız eğer,yalnızca Karadeniz'de,Artvin ve Rize'de HES'ler,maden ocakları,o, bu diyerek yapılan ağaç katliamlarının fotoğraflarını gördünüz mü?
İnsanın içi acıyor o tozun,toprağın içinde kalan doğanın çaresizliğini.
Dereler kurumuş,içinde yaşayan canlılar azalmış,çay yapraklarının üstünü toz kaplamış,ağaçların gövdeleri yerde,kökleri topraktan koparılmış öylece yatıyor.
Bu nasıl bir ihanettir güzel yurduma?
Su elbette gerekli,elektrik de ama bunun yolu bilinçsizce yapılan HES'lerden;
milletin A.....Koyan Mehmet Cengiz gibilere peşkeş çekilen ormanlardan olmaz,olamaz.
Adamdaki güç neyse,yapa yapa bitiremedi memleketi mübarek.
Hep,Allahın sopası diyoruz ya!
Nerde bu sopa,nerde?
En kalbi selamlarıyla gönderilen bu kağıtlar ne zaman gidecek hayatımızdan?
24 Haziran seçimlerinde,aklı selim bir çıkış bulunmazsa,bu adamlar,daha çok milletin ......
Ben demiyorum,o şahıs diyor!
Bana kalan yalnızca bu yazıları yazmaktan duyduğum utanç!

24 Nisan 2018 Salı

#61 gün sonra seçime gideceğiz.
CHP'den demokrasi adına belki de yapılmış en iyi hamle, 15 milletvekilinin İYİ PARTİ'ye geçerek,İYİ PARTİ'nin seçimlere girmesini sağlamasıydı.
% 10 barajını geçemeyecek MHP'nin,AKP'ye yanaşması ya da koltuk değneği olmasıyla diyelim,meclise gireceği de aşikâr.
Siyaset,öyle çirkinleşti ki ülkemizde, 'Bu adamlar mı ülkemizde refahı sağlayarak aydınlık yarınların teminatı olacaklar?'diyor insan.
Referandumda mühürsüz oyları EVET'e çeviren YSK' nın itiraz şansı da kalmayınca şimdi hedefte CEHAPE VE İYİ PARTİ ittifakı ve söz dalaşı başladı.
Korku da demek gerek aslında çünkü,çantada keklik sayılan
seçimde,CHP'nin beklenmeyen hamlesi AKP'yi telaşa düşürdü bir anda.
Bu nedenledir ki;
AKP Sözcüsü'nden Kılıçdaroğlu'na:
- Senin ne CHP ile ne de Mustafa Kemal Atatürk'le bir ilgin kalmamıştır.
-AKP Sözcüsü: Kılıçdaroğlu, SSK genel müdürüyken bi galoş 25 bin liraydı, niye çünkü paradan altı sıfır atılmamıştı
-AKP Sözcüsü Ünal: Grup başkanvekilliği soytarılık yapma yeri değildir, bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına parmak sallama yeri değildir.
-AKP Sözcüsü: Biz hiç zaman buzağıya tapmadık,
-AKP Sözcüsü'nden Kılıçdaroğlu'na: Kasetle gelen, kayıtçı bir profille karşı karşıyayız,
-AKP'de ön seçim yok, milletvekili adayları merkez yoklamasıyla belirlenecek,
-AKP Sözcüsü'nden 15 milletvekilinin İyi Parti'ye geçmesine ilişkin yorum: Pazarlık her zaman parayla olmaz, ahlaki bir sorun var, bu yüzden sert tepki verdik' diyor.
Listeyi uzatmak mümkün elbette.Buraya kadar yazdıklarıma baktığımızda siz ne görüyorsunuz bilemem ama ben korkuyu görüyorum,Acaba? sorusunu görüyorum,çamur atmayı görüyorum,demokrasinin bu partide hiç işlemediğini görüyorum.
-Daha düne kadar belediye başkanlarının evine gidip,ağlatarak istifa ettirenler,şimdi ahlaktan mı söz ediyor yani?
-Daha düne kadar seçmen iradesi diyenler,seçilmiş belediye başkanlarını tek taleple evine postalayanlar hangi seçmen iradesini çiğnemiş oluyor?
Bir de,eski cumhurbaşkanı,AKP'nin Çankaya noteri Abdullah Gül'ü,CHP'den aday yapmaya çalışanlar var,hadi onlara da bir söz olsun:
Abdullah Gül gericiliğin simgesidir ve hiçbir zaman bağımsız bir cumhurbaşkanı olmayı becerememiş,partisinin her dediğini yapmıştır.
Cumhurbaşkanlığı makamı,ülkenin 1 numarasıdır ve o makama gelecek kişinin önce şu meşhur
4 YILLIK ÜNİVERSİTE DİPLOMASINI GÖRELİM ARTIK!
Nasıl bir cumhurbaşkanının olduğu ülke istiyorum biliyor musunuz?
-Artvin'de ataması yapılmadığı için orman işçiliğinde çalışan 25 yaşındaki öğretmen Süleyman Avcı'nın, kesilen bir tomruğun kendisine çarpması sonucu hayatını kaybetmediği bir ülke!
Oyumu verirken kriterim budur!

22 Nisan 2018 Pazar

#Hürriyet Gazetesinin seyahat haberinde şu haberi görünce......
-Şöyle bir eşi, dostu alıp mangalın başına geçmenin vakti sizce de gelmedi mi? Mis gibi bahar havasında çeşit çeşit etlerle midenizi şenlendirirken diğer yandan da doğada kafanızı dinleyin. İşte şehrin içerisindeki mangalın en iyi adresleri…
En son ne zaman evinize et girdi?
Peki,ya etin son fiyatı nedir biliyor musunuz?
Evinize kurban bayramında bile et girmiyorsa etin fiyatını niye bilesiniz değil mi?
Bahar geldi.Eskiden filmlerde,çizgili pijamalarıyla evin babaları,bir gün önceden köfte-patates hazırlayan anneleri,yerlere serilecek kilimler,kucaklarında plastik toplarıyla çocuklar,kamyonlara doluşan mahalleliyle pikniklere gidilirdi.
Her yerden mangal kokuları yükselirdi,tabii çok eskiden.
Ülkemizde,henüz hayvancılık bitirilmemişken,saman yurt dışından henüz ithal edilmemişken,halkı komşudan gelecek kurban etine henüz muhtaç etmemişken yaşanıyordu bunlar.
En son ne zaman ailenizi toplayıp pikniğe gittiniz?
Hadi,pikniği bıraktım,evinizde en son ne zaman etli bir yemek pişirdiniz?
Peki,bu haberi Hürriyet Gazetesi kimin için yapmıştır?
Üstünüze alınmayın sizin için yapılmadı elbette.
Halkımız,hadi bütün koşulları zorlayıp belki tavuk alabilir;mangal atabilir.
Peki,tavuğun kilosu ne kadar biliyor musunuz?
Dört kişilik bir ailenin piknikte yiyeceği yalnızca tavuğun maliyeti 40 liranın üstündedir.
Bunun salatası,içeceği,ekmeği,çayı,yol masrafını saymıyorum bile.
Mantı yapacağım,kasaba gideyim dedim,kıymanın kilosu 50 liraymış.
1 kg kıymadan ne kadar mantı çıkar?
Niyeti bozdum,uzun zamandır yapmıyoruz,hadi bir mangal atalım desem,mangala vereceğim parayla bir araba alırım herhalde?
Ya da,bir koyun kessem mi acaba?
Hiç değilse,mumbar,kelle-paça,et sote falan yaparım ekte.
Daha mı karlı ne?
Sözün özü:En iyi mangal yapılacak adresleri yazı konusu etmek demek;
Milletle dalga geçmek demek !

21 Nisan 2018 Cumartesi

#Bahçemizin gülleri.
Bu gülleri dikerken, hep annemi düşündüm.
Annemin,dillere destan gül bahçesini...
Annem gittiğinde,ortada ne gül bahçesi kalmıştı ne de diğer çiçekleri.
Annem gibi olamasak da başardık güllerini yetiştirmeyi.

20 Nisan 2018 Cuma

#Soner Yalçın'ın yazısını okuyan vardır mutlaka.
Hastane odasında yazmış yazıyı ve diyor ki yazısında:
Erdoğan "yoruldum yapamıyorum" 
Öyle mi gerçekten?
Sayın Erdoğan yorulmuş ve artık yapamıyor olabilir mi?
Peki,gözündeki öfkeyi ve sözcüklerindeki hırsı ne yapacağız?
Bu,dinmiyor ne yazık ki.
Evet,ülke ekonomik açıdan bir darboğaza girdi.Tarım,sanayi,üretici,çiftçi,işçi,memur,ev kadını,öğrenci,onlar,bunlar demiyorum;herkesin zamlardan,vergilerden beli büküldü ve isyan etmeye ramak kaldı.
Peki,bunlar yeni mi?15 yıldır,bu ülke çekmiyor mu her açıdan yaşananları?
Gözümüz görüyor,kulağımız duyuyor çok şükür.
İnsan,açken,hastayken,çaresizken,çoluk çocuğuna bakamıyorken gidip bunlara oy verir,iktidar eder mi 15 yıldır?
Ama ediyor yurdum insanı.
Alavere,dalavereyi bir kenara bırakın,elbette payı var ama halkımız,bile bile oyunu veriyor bu partiye.
E,bu da insanın egosunu yükseltiyor,hırsını artırıyor ve benden başkası büyük değil,ben,en süper insanım sanıyor.
Soner Yalçın'ın yazısını kendime uyarladım da;
Dün,bütün günüm Balcalı Hastanesinde geçti.
Doktorumla tanılama ve tedaviyi konuşurken şunu anlaştık:
Tedavi bir süreçtir ve gereğince yapılmadığı zaman yara kangren olur ve tedavisi olanaksız bir hal alır.
Yani organ kesilir.
Burda,genelleme yapıyorum elbette beninle ilgisi yok.
Peki,bunu durdurabilir miyim?
Eğer,doktorumun sözünü dinlersem,ilaçlarımı düzenli kullanırsam,tedaviyi olması gerektiği gibi yaparsam ameliyattan kurtulabilirim ama ya yapmazsam....
İşte o zaman tehlike!
Bunu topluma uyarlayalım:
Ortada,15 yıllık bir iktidar var ve bu iktidar eğitimden,sağlığa,ekonomiden,sosyal hayata,özgürlükten,demokrasiye,eşitlikten,can güvenliğine,tarımdan,sanayiye çuvallamış mıdır?
Elbette!
Ortada,beni korumayan,geçimimi gereğince sağlamayan,insan olarak değerlemeyen,mutsuz eden bir iktidar var mı?
E o da var!
E,peki ben neden bunlara katlanayım daha fazla?
24 Haziran'da,o sandığa giderim,oyumu da layık olan partiye atarım,sandığımı korurum,dalavere çevrilmesine izin vermem ve geleceğime sahip çıkarım.
Peki,yapar mıyız?
24 Haziran'a kadar dağıtılacak kumanyalara,yövmiyeye,yapılacak hasta bakımı,ana-baba bakımı,engelli bakımı,oydu,buydu diye dağıtılacak rakamın yüksekliğine bakar.
Haydi bakalım,göreceğiz.
O hırs dolu bakışları değiştirmeye gücü yetecek mi halkımızın?
#Uçsuz bucaksız tarlaların içinden geçiyorum Çukurova'da.
Tarlaların nerdeyse tümünde,artık modeli eskimiş,görüntüsü kırık dökük,paslı traktörleriyle çiftçiler güneşin altında emek harcıyor görüyorum.
Hava da öyle sıcak ki şu anda!
Nisan ayı için hiç normal değil bu durum.Eskiden,Nisan Yağmurları vardı bereket getiren,ne oldu o yağmurlara?
Ne olacak bu çiftçinin hali? Mazot pahalı,tohum pahalı,gübre,ilaç pahalı.
Devlet desteği de yalan.Ürünü de para etmiyor
Ülkede,planlanmış bir tarım politikası olmazsa böyle savrulur çiftçiler .
Yazıktır,günahtır bunca emeğe.
Tarlaların içinden geçiyorum ve yeşilin her tonunu görüyorum şu anda.
Yeşil,huzur verir insana değil mi,öyle derler.
Tarlalarda çalışan insanlar da huzuru buluyor mudur dersiniz ?
Şöyle de bir gerçek var ama: Bu kadar sefaletle yaşayan,çalışan çiftçilerin kaçı,24 Haziran erken demeyelim,BASKIN seçimde gidip AKP 'ye oy verecek ?
Peşkeş çekilen ŞEKER fabrikalarının bulunduğu Yozgat,Çorum vs.de AKP' ye çıkan oyları görünce,insan güven zedelenmesi yaşıyor kendi insanına.
Hakkımızda hayırlısı diyelim ve kendi derdime düşeyim artık.
Bu doktor da ameliyat derse bittim ben.
Neyleyim çiftçinin derdini?
Tarlada,bağda,bahçede,bir daha kırkayak görürsem,hepsini öldüreceğim diyeceğim ama yapabilir miyim ki?

18 Nisan 2018 Çarşamba

#-Erken seçim anlayışını vatana ihanet olarak görüyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
-Irkçı,alçak,namert,ikiyüzlü,kafatasçı,zürriyetsiz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Peki,kime söyledi bunca hakareti?
Siyasetle azıcık ilgilenmenize gerek yok,her allahın günü ekranlarda yer alırken de mi izlemiyorsunuz hitap ettiği malum şahsı?
Siz olsanız,bunca hakareti yer misiniz?
Ben yemem!
Hatta,yememekle kalmam,karşımdakinin ağzının üstüne çakarım bir Osmanlı tokadını.
Kimsenin haddine değildir bana hakaret etmek,onur kırıcı laf söylemek.
Peki,yiyenlere ne denir?
E,onu da mı ben yazayım?
Çocukluğumdan bu yana,hayatımda ilk kez portakal çiçeklerinin kokusunu duymadım bu yıl Çukurova'da.
Ağaçlar mı az çiçek açtı,yoksa kokular bana mı ulaşmadı bilmem.
Oysa,Nisan ayında,her yer misler gibi portakal,limon,turunç ağaçlarının çiçek kokularıyla dolardı.
Ağaçlar da mı bize küstü nedir?
Çiçekler az olunca arıları da görmüyorum ortalıkta.
Yaklaşık 1.5 aydır ev ve atölye arasından başka yere gidemiyorum ayağım yüzünden belki de ondandır görmeyişim,bilmiyorum.
Hayatımızdaki dengeler tümüyle bozuldu elbette.
Bunda katkısı olanları da görüyoruz umuyorum?
Sorgulamalıyız bize dayatılan her şeyi.
Çocuklarımız örneğin;24 Haziran'da üniversite sınavına girecek olan çocuklarımız....
Aylarca hazırlandıkları,psikolojilerinin bozulduğu sınav takvimini kim,hangi hakla değiştirdi de 24 Haziran'da seçim kondu?
Peki,2019'da yapılacak seçim neden 24 Haziran'a alındı diye sormayacak mıyız yani?
Bazı insanların geçmişten bugüne yaptığı siyasi yolculuğa baktığınızda yatacak yeri yoktur biliyorsunuz.
-2002'de,erken seçim istediğinde ne oldu?
Ülkeyi AKP iktidarına hediye etti.
-2007'de,önüne gelen her kararnameyi okumadan imzalayan ve Çankaya noteri diye tanımlanan Abdullah Gül'ü kim meclise girerek cumhurbaşkanı seçtirdi?
-7 Haziran 2015 seçimlerinde koalisyon hükümetini reddederek,1 Kasım 2015'de ülkeyi seçime gönderen kim?
-15 Temmuz 2016 darbe girişiminde,Yenikapı mitingine katılarak ülkedeki parlamenter sistemin sonunu getiren ve başkanlık sistemini destekleyen kim?
-16 Nisan 2017'de,Anayasa değişikliği için yapılan referandumda Evet diyen kim?
-18 Ocak 2018' de Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını destekleyeceğini söyleyen kim?
-2019'da yapılacak milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimini,'Erken Seçim İstiyorum' diye açıklayan ve seçimleri 24 Haziran'a aldıran kim?
Başa dönüyorum;
Biri size 'Irkçı,alçak,namert,ikiyüzlü,kafatasçı,zürriyetsiz'diyecek ve siz de 'yüzüme tükürdü,tükürmesine ama yağmur mu yağıyor ne?' diyeceksiniz ve toplumdan saygı bekleyeceksiniz öyle mi?
Hadi ordan!
Tarih, her insanı yargılar bir gün.
Kenan Evren'in tabutunu taşıyacak kimseyi bulamamışlardı biliyorsunuz.
Kaderiniz benzemesin de!

17 Nisan 2018 Salı

#Affetmek üzerine....
Geçende bir dizi izliyorum;adı İstanbullu Gelin.
Dizide,Süreyya ve Dilara isimli iki kadının,ta çocukluk yıllarında,İstanbul'da,bir banliyödeki bankta başlayan dostluğun günümüze kadar ulaşmasını da anlatıyor.
Gün geliyor ve Dilara,içinde o yıllardan bu yana nasıl bir kin ve öfke biriktirmişse kusuveriyor ama aslında Dilara Süreyya'yı hiç sevmemiş,sever gibi yapmış yalnızca.
Buraya kadar öykü tamam ama Süreyya,Dilara'yı bunca kine karşın affedince;dedim ki,affetmek bu kadar kolay mı?
Ben,Süreyya olsaydım,asla affetmezdim örneğin Dilara'yı.
Neden mi?
Hayatta yaşanan her şeyin bıraktığı bir hatır yok mudur insanda?
Bunları düşünürken aklıma çevremde kurduğum dostluklarda ve karşılaştığım durumlarda asla affetmeyeceğim bir dolu şey geldi.
Neden böyle oluyor peki?
İlişkiler ne oluyor da bu denli bozuluyor?
İnsan,içinde neden bu kadar kin ve öfke barındırıyor?
Hepimizin hata yapma hakkı var elbette ama yapılan hatadan da gerekli dersi çıkarmalı insan.
Hep suçu başkasında aramak yerine biraz da aynaya bakmalı,öz eleştiri yapmalı.
Belki de hatanın büyüğü sizde, değil mi?
Bu yaşımda öğrendiğim şey,eğer birini affederseniz iki şey yaşarsınız.
-Ya,o kişinin ikinci kez size yanlış yapmasının yolunu açarsınız;
-Ya da,affetttiğiniz için kendinizi asla affetmezsiniz.
İnsan gençken,hayatta hiç kimse ve hiçbir şeyden vazgeçilmez sanıyor ama yaş ilerleyip,hayatın içinden geçince,aslında herkesten vazgeçilebileceğini öğreniyor.
Eğer,bir insana değer veriyorsanız,onu sarıp sarmalıyorsanız,karşınızdaki kişinin de aynı duygularla sizi değerlemesi gerekir ve bu durumda o kişi size asla hata yapmaz,yapmamalı ama ya yapıyorsa?
İşte burda durmak gerekir.
Bir insanı sevmek çok güzeldir.Çocuğunuz,sevgiliniz,eşiniz,aileniz,dostlarınız,arkadaşlarınız.....
Onları sevdiğiniz kadar onlar da sizi sevecek ki,hayat güzel olsun.
Sevmiyorlarsa da,ki;sevmeyebilirler o zaman da,adı ne olursa olsun hayatınızdan çıkmaları gerekir.
Kimse,kimseyi zorla sevmez.
Hayat,zor,hayat yeterince acımasız.
İnsanın içindeki duyguları parçaladığınızda artık geriye dönüş yoktur.
Tıpkı,kırılan bir bardağın artık eskisi gibi olmayacağı gibi.
Kırıp,dökmeden önce insan iyice düşünmeli.
Duyguları örselediğinizde,sevgiyi erittiğinizde oturup,düşüneceksiniz;
Ben nerde yanlış yaptım!
Psikologlar hep der ki;'Affetmek iki uçlu bir ok ve her iki uç ta iki insana gider.
Affetmek,insanı rahatlatır,huzur verir,karşınızdakini affedin.'
Ben,böyle düşünmüyorum,Psikologlar beni affetsin.
Biri beni kırıp,dökmüşse yapacağım şey onu hayatımdan tümüyle çıkarmak.
Beni üzenin hayatımda ne işi var değil mi?
Affetmeyi,büyüklük falan da saymıyorum.
Duygularınızı hiç kimsenin incitmeye hakkı yoktur.
Affetmek,tıpkı dizide olduğu gibi kolay değildir.
İçinizde hep o burukluğu bırakmaz mı?
Beyninizin bir köşesine yapılanları saklamaz mısınız?
Sevdiğiniz kişi,sizi,sizin onu sevdiğiniz gibi sevmiyorsa bırakın gitsin.
Zaten sizi olması gerektiği kadar sevmemiştir.
Çocuğunuz,sevgiliniz,eşiniz,aileniz,dostlarınız,arkadaşlarınız,ne fark eder?
Duygulardır,insanı insan yapan.
Örselemeyeceksiniz!

16 Nisan 2018 Pazartesi


#Canan Hanım dedi ki: Allahım,nasıl da çalışkanız;evlerimiz nasıl da güzelleşecek bu yaptıklarımızla,;çok hamaratız,çok' . 
E,bana da fotoğraflamak düştü. 

14 Nisan 2018 Cumartesi

#'Peygamberin de diploması yoktu.
Siyaset diploma ile yapılmaz, Diploma ancak yüreğe dokunan mücadele adamı için bir parçadır. Diploma yoksa temsil makamında olamazsın diyen varsa, Peygamberler tarihi okusun. Büyük mücadeleleri hiç adı duyulmayan diploması yok ama yüreği samimiyeti olan diplomasız yiğitler taşır.'
AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk
Diploma önemlidir.
Peki,neden önemlidir?
Çünkü diploma,aldığınız eğitimleri gösteren,gurur duyduğunuz bir simgedir,belgedir.
Bir işe başvurdunuz örneğin;önce aldığınız eğitimi soruyorlar;liseyi mi bitirdiniz,üniversiteyi mi diye.
Herhangi bir konuda uzmanlaştığınızı gösteren diploma olmadan işe girebilir misiniz ?
Kim sizi işe alır o diploma olmadan?
-Siyaset,diploma ile yapılır kardeşim!
-Diploma,yürekle değil,bilgi birikimiyle alınır.
-Diploman yoksa,koskoca ülkeyi temsil hakkın yoktur,olamaz da.
-Bu ülkede,Anayasa diye bir kitap var,yetkileri belirleyen.
Anayasa,sizlerin önemsemediği,kafanıza göre takılacağınız bir kitapsa eğer,bunu da bilelim.
-Bu ülke,büyük bir mücadelenin ardından kurulmuştur ve başında da eğitimli,yıllarca okumuş,yazmış bir deha,MUSTAFA KEMAL ATATÜRK vardır.
Diplomasız,yüreği samimiyetli, insanlarla ülke yönetmeye kalkarsan,işte bu günleri yaşarsın!
Bugünlerde doktorlardan çok şikayetçiyim örneğin ben.Bu doktorları hangi üniversite mezun ettiyse cidden isyanlardayım.
Peki neden?
1 ay önce düştüm ve ayağım arızalı;iyileştiremiyorum da.
Hastalık aynı,tahliller aynı,MR,USG,aynı olursa,doktorun biri ameliyat zorunlu,diğeri ameliyata gerek yok diyebilir mi?
Bu durumda hangisine inanacağım?
Bu uzman doktorlar Mars'da mı eğitim aldı? Hepsi,bizim tıp fakültelerimizden mezun değil mi?
Gittiğim doktorların hangi tıp fakültesini bitirdiğini göremedim ama kadavra görmeden mezun olanlardansa bu doktorlar yandık demektir.
Diploma önemli değil,çok önemlidir.Kişinin hayata atıldığı uzmanlığının belgesidir çünkü.
Peki,aylardır,yıllardır cumhurbaşkanının diploması konuşulur durur siyasette.
Bu kadar zor mu diplomayı göstermek?
Ben,işe girerken diplomalarımı istiyorlar,çıkarıp gösteriyorum gururla.
Cumhurbaşkanı da MARMARA ÜNİVERSİTE'sini bitirmiş diyorlar.
E,ben de aynı üniversiteyi bitirdim.
Öğrenci işlerine gidiyorsunuz ve kaybettiyseniz,yandıysa,yırtıldıysa çok basit;
'Diplomamı kaybettim' diyorsunuz,görevli de size 'Kardeşim,bana ne kaybettiysen,vermiyorum?'demeyeceğine göre diplomanızı
alıp,mikrofonların karşısına geçiyorsunuz ve '
-EYYYYYY muhalefet! Aha da benim diplomam.Cumhurbaşkanlığı için DÖRT YILLIK üniversite mezunu olmak şartı aranıyordu,işte belgesi
Diyemiyorsanız hala
Ben de,o diplomayı görmek isterim kardeşim bir vatandaş olarak!
Sayın cumhurbaşkanıyla,Marmara Üniversite'nin aynı yollarında yürüdüysem eğer,bilmek isterim ama ya yürümediysem....
Belki ben de;
-Beraber yürüdük,biz bu yollarda şarkısını söyleyeceğim,neden bu isteğime engel oluyor sayın cumhurbaşkanı?
İşin bir de peygamberin de diploması yoktu kısmı var ki,işte buna söyleyecek hiçbir sözüm olamaz!
Çünkü;nerden tutsam elimde kalacak bir konu bu.
Cahilsiniz kardeşim,cahil!

12 Nisan 2018 Perşembe

#'Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz'
Mustafa Kemal Atatürk
Ulu Önderimiz böyle söylemiş,söylemesine de,ortada hekim bulursak kendimizi emanet edeceğiz elbette.
Sağlık Bakanlığı ne işe yarıyor bu ülkede?
Ülke genelinde hastanelerde yeterli doktor,hemşire,sağlık görevlisi,ambulans hizmeti,ekipman var mı?
Hastane tabelası asarak,bina dikerek sağlıkta hizmeti sağlıyor mu sistem?
Uzman doktor istiyorum ben.
Hastaneye gittiğimde,sıra beklemeden,bugün git,yarın gel denmeden,MR,Tomografi,USG için aylar sonrasında gün verilmeden bir hastane işleyişi ve iyi eğitim almış,konusunda uzmanlaşmış doktorlar istiyorum ben.
Çok şey mi istiyorum bir vatandaş olarak.
Suriyeliler kadar değerimiz yok mu yani bizim?
Nereye adım atsanız karşınızda Suriyelileri buluyorsunuz.Hastanede karşınızdalar,markette karşınızdalar,otobüste karşınızdalar.
Ellerinde indirim kartları,bedava yaşamla benden iyiler benim ülkemde.
Bunlara hizmette sınır tanımayan devlet,bizden aldığı paralarla Suriyelileri besleyeceğine bana hizmet versin.
Lütfen yanlış anlaşılmasın,ırkçı değilim ya da düşman bu insanlara ama sayıları arttıkça,bana verilmesi gereken hizmet bölünüyor ve ben geride kalıyorum,bu insanlar güle oynaya yaşıyor,ben buna itiraz ediyorum.
Burası,benim ülkem ve onlar gidici.Misafirlik de bir yere kadar artık.
Bu ülkenin en temel sorunu eğitim ve sağlık.
İkisinde de çuvallayan bir durumda AKP.
Zaten,hangisinde başarılı oldu ki,bunlarla da başarılı olsun.
Sözün özü:
Ben,doktor istiyorum kardeşim!
İktidar partisinin görevi ne?
Ülkemin her noktasındaki vatandaşına sağlıktan,eğitime hizmet vermek.
O hastane senin,bu hastane benim diyerek doktor aramak istemiyorum.
Beylik lafları bırakın ve görevinizi yapın bi'zahmet!
İsyan ediyorum artık!
#Bu dünya,bazı güzel yürekli insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor.
Bu tablacı,bir pazarcı aslında.Kalan günlerde tablacılık yapıyor ve lahana satıyor,evini geçindirmek için.
Her geçişinde lahana alıyorum,sarmalık,turşuluk diye.
Bugün,yine atölyenin önünden geçiyor,
ayağa kalkamıyorum ya,içeri girdi ve 'Abooo,hocam noldu sana?' dedi ve ekledi: 'Sana nazar değiyor.Bunu doktor bilemez,bizim mahallede bir kadın var,o hemencecik iyileştirir ayağını.
Bak,araban filan yoksa emrin olur,hemen evden alır,gelirim arabayı,lafı bile olmaz.'
Bu insan,beni tanımaz.Her hafta tezgahından yalnızca alışveriş yaparım.Öyle,bağ bağışlamam yani ama öyle güzel bir yürek var ki bu insanlarda,hiç düşünmeden insanı mutlu eden davranışları yapıveriyorlar.
Ben,kırıkçıkıkçıya gitmem elbette ama gülümsedim,teşekkür ettim, 'Tamam,giderim ' dedim gönlü olsun diye.
Kapıdan çıkarken 'Bak,ihmal etme,yarın git' dedi,tablasını sürdü,gitti.
Émir büyük yerden ama atölyeye uğrar ve 'gittin mi' derse ne diyeceğim? 
Yav ayak,sende iyileş artık.Tablacıya yakalanırsam diyecek sözüm yok.
Atölyeyi açmasam mı acaba uzunca bir süre? 

Ya da,devletimiz bir güzellik yapsa da,uzman doktorları atasa mı artık hastanemize?
Sesimi duyan var mıdır ki? 
Görüntünün olası içeriği: masa ve iç mekan

11 Nisan 2018 Çarşamba

#Benim Gümüş..... 
Atölyeyi açmaya gidiyordum,sağanak halinde yağmur indi ve yanımda bitiverdi.
Ayağımdan yürüyemiyorum zaten bir de yağmurun altında üstüme atlamasın mı hain Gümüş!
Az daha düşüyordum.Neyse ki,diğer ayağımı kurtardım son anda. 
Üstüm,başım çamur oldu ama olsun.Başını okşadım,yağmurdan korudum biraz,bana sevgiyle baktı,baktı ve gitti.
Bu Gümüş var ya;inanın tanıdığım birçok insandan çok daha vefalı ve çok daha güzel bakıyor bana. 
Yağmur da bir indi ki Çukurova'ya, ortalık her şeyden temizlenir mi dersiniz? 

9 Nisan 2018 Pazartesi

#Haberlerde, Fatih Portakal özel hastanelere teşvik haberini okuyor.
Devletin, sağlık politikasının ele alınacak hiçbir yanı yok,neden mi?
Bugün,bir türlü iyileşmeyen ayağım için devletin hastanesine gittim yeniden çünkü tüm bilgilerim orda. Koskoca devletin,koskoca hastanesinde 133.sırayı alabildim ortopedide.
Neden mi?
Hastanede,çoğu poliklinikte doktor yok.Dermatolog yok örneğin,Kalp Damar Cerrahı,Fizik Tedavi Uzmanı yok;kazara hastalansanız bakacak uzman doktor bulamıyorsunuz;bir tek ortopedist var, ona da sıra almanız bir mucize.
Bu devlete,ben bir vatandaş olarak vergimi veriyorum,her türlü sorumluluğumu yerine getiriyorum,hizmetimi veriyorsam,bu devlette bana hizmet verecek.
Ne demek doktor bulamamak?
Ben,neden özel hastanede olan doktora gitmek zorunda bırakılıyorum?
O doktorlar,başka ülkede mi yetişiyor?
Doktorlar,özel hastanelere kaçıyorsa bunun mali külfetini neden ben ödüyorum?
Doktor yok devlet hastanesinde.Ayağım nasıl iyileşecek özele gitmezsem?
Hastanede,muayene sıramı bekliyorum,Sağlık Bakanlığının televizyon spotları dönüyor,izliyorum.
-182'yi arayın;
-Kilo kitle indeksi nasıl hesaplanır;
-İlaç kullanırken yapılması gerekenler diye sıralanırken,birden görüntü değişiyor ve ekranda cumhurbaşkanı beliriyor,sanki kendisini hiç görmüyoruz gibi ve başlıyor:
-Biiiiiz,sağlığı önemsiyoruz;
-Biiiiiz,sağlıkta devrim yaptık;
-Biiiiiz,modern hastaneler yaptık.....
eeeeeeee,
Yaptınız da. ne oldu?
Ben,hastaneye gittiğimde sıra alamıyorsam,bana ne sizin süslü laflarınızdan?
Ben,hastaneye gittiğimde uzman. doktor bulamıyorsam,bana ne sizin aldatan sözlerinizden?
Ben,hastaneye gittiğimde 'Hadi canım,sana özel hastane yolu orda' deniyorsa ;
bana ne sizin yalanlarınızdan?
Memleketi Şehir Hastaneleriyle donattık diye öünürken,hizmet kalitesi düşük,maliyeti yüksek sağlık projenizle bizleri perişan ediyorsanız bana ne sizin yaptığınız,sözümona hizmet anlayışınızdan?
Hem canım yanıyor hala ,hem de cebimden çıkacak paranın miktarı katlanacak ve ben sessiz kalacağım,öyle mi?
Hadi oradan!
Peki,iyileşmek için o özel hastadeki doktora gitmek zorunda mıyım?
Ne yazık ki,evet!
Şimdi,kim bana sağlıkta devrim yapıldığını söyleyebilir?

7 Nisan 2018 Cumartesi

#Son dönemde,ülkemizde yaşananları gördükçe insan cidden zıvanadan çıkıyor.Toplumun akıl sağlığıyla oynaya oynaya herkesi huni takacak duruma getirdiler elhamdilüllah!
Bende dedim ki,'Bu gidişat,gidişat değil,bari azıcık bunlardan uzaklaşalım'diyerek atölyemde bir etkinlik düzenledim.
İnsana,motivasyon da gerek,bu saçmalıklara katlanabilmek için.
Çalışma arkadaşlarımızla birlikte sohbet ettik,türküler söyledik,halay çektik;ben çekmedim elbette çünkü ayağım hala arızalı ve zaten halay da bilmem;oynayanları hayranlıkla izlerim ama....
Neşet Ertaş'tan başlayıp,tüm Anadolu'yu gezdiğimiz türkülerimiz candır,can!
Burdan,günümüze renk katan,sazları ve sesleriyle bize güzel türküler söyleyen Harun Bey,Doğukan Bey ve tüm ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Daha güzel,aydınlık günleri yaşamak dileği ve umuduyla....
Çukurova'da bugün hava kapalı ama biz türkülerimizi söylemeye devam edeceğiz;
Seher Yeli Çık Dağlara
Güneş Topla Benim İçin.
Haber İlet Dört Bir Yana Canım
Güneş Topla Benim İçin!
Umutların arasından
Kirpiklerin karasından
Döşte bıçak yarasından canım
Güneş topla benim için
Seher yeli yar gözünden
Havadaki kuş izinden
Geceleyin gök yüzünden canım
Güneş topla benim için...

#Atölyemizde, 'Aldırma Gönül Aldırma' diyerek türkülerdeyiz. 

4 Nisan 2018 Çarşamba


#Atölyemizde kahve molasındayız.
Çalışan,üreten,becerikli kadınlarımız olduğu sürece,biz her şeyin altından kalkarız evelallah!
Hidayete ermeye de az mı kaldı ne? ;)
Emek veren bütün arkadaşlarımızın emeğine sağlık. 

3 Nisan 2018 Salı

#İbrahim Tatlıses'i sever misiniz?
Dünyada nadir bulunan güzellikte bir sestir.Vurulması kötü oldu.Kim bilir ,daha ne güzel türküler söyleyecekti.Peki,dinler miyim bu sesi?
Yalnızca eski günleri yad ederken, rakıma eşlik ettiğinde keyifle dinliyorum;o kadar.
Sanki ölmüş gibi söz ettim ama akşam akşam,birden İbrahim Tatlıses'in türküsü dolandı dilime:
-Dam üstünde un eler
Tombul tombul memeler
Memeler baş kaldırmış
Kavuşmuyor düğmeler.
'Rakı da içmiyorum ki,nerden estiyse bana.....'
Demeyeceğim elbette.
Bir fotoğraf karesi düştü internete.
Hani,askerlerimize moral vermek için uçağa doluşan o güruh var ya!
Hani,Afrin'de onca şehit varken,klarnet çalarak,alkışlarla tempo tutarak 'Yaylalar,Yaylalar' diye türkü söyleyenler var ya!
İşte,uçağın önünde bir fotoğraf çekilmiş.Ajda Pekkan ve Sibel Can yan yana.
Sibel Can'ın üstünde,yeşil bir bluz var ama heyhat;kadında da bir meme var....
Meme uçları da bluzünden taşıyor.
Yahu!
İnsan biraz dikkat eder.
İnsanın,ister istemez gözü takılıyor o görüntüye.
Askerimize morale mi gidiyorsunuz,kendinizi mi eğliyorsunuz yoksa birilerine yanaşma mı oluyorsunuz anlamıyorum ki?
Gel de şimdi,İbrahim Tatlıses'i anma!
Ama o uçakta,o da vardı değil mi?
YAKIŞIR!
Ne demişti,ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk:
'Hepiniz milletvekili olabilirsiniz,bakan olabilirsiniz,hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz,fakat sanatkar olamazsınız.'
NOKTA!

2 Nisan 2018 Pazartesi

#Türkiye yüzde 7.4 büyümüş diyorlar.
Atölyede,kahvemi aldım,dışarıyı izliyorum.Sokaktan geçenlere bakıyorum,hükümet çok haklı,biz epeyce büyümüşüz ama onların dediği gibi tarımda,sanayide,ekonomide falan değil,geçim sıkıntısından ekmeğe ve nişasta bazlı beslenmeye gitmekten başka çaresi olmayan yurdum insanının bedeni epeyce büyümüş.
Büyümek deyince siz ne anlıyorsunuz?
Ülkemizde televizyon izleyen herkes mikrofonlara konuşan mazot fiyatını anlatan ve borç batağından tarlalarını satan çiftçiyi,isyan eden şeker pancarı üreticisini,kapanan fabrikaların önünde çaresizce konuşan işçiyi,ay sonunu getiremeyen memuru,evine et girmeyen emekliyi gördüğünde bu büyümenin nerde olduğunu sormaz mı?
Dolar ve Avro'nun karşısında pula dönen paramızla mı büyüdük yani?
Yoksa,dış ticaret fazlası veren ÇİN bile 1.7 büyümüşken,üretmeyen,iflas eden yaklaşık 21 bin esnafla,kapanan yaklaşık 2000 fabrikayla,üretemeyen çiftçiyle,ihracattan çok daha fazlasını ithal eden bir düzenle mi % 7.4 büyümeyi başardık?
Dalga mı geçiyorsunuz bizimle?
Büyüdüysek eğer,benim insanım neden geçinemiyor;neden sofrasına ne et ne balık ne de tavuk koyamıyor;neden ay sonunu getiremiyor,neden işsizlik rakamları artıyor,neden,pazarda alıcı da,satıcı da,aracı da isyan ediyor;neden?
Üretmeden,tüketen bir sistem nasıl büyüyor sorarım size?
İhracata dayalı bir ekonomi politikası yürütülmüyorsa nasıl büyüyoruz onu da soruyorum?
İğneden ipliğe,her şeyi ithal eden, dışarıya borçlandıkça borçlanan,dolardaki artışla borçlanmada iyice dibe vuran bir ülke haline gelmişken bu neyin büyümesi?
Büyümek dediğiniz şey,,Afrin'de verilmiş 56 şehidin ardından klarnet çalarak, 2013'de Megri Megri söylerken,2018'de Yaylalar Yaylalar türküsüne geçiş yaparken,uçağa doluşan ve yıkama yağlamacı,sözüm ona sanatçı denilen güruhun önünde konuşmayla olmuyor.
Yahu!
Adamlar,Afrin'den bile neşelenecek bir yan buluyor ve türkü söylüyor,eğleniyor. Orda,56 şehidimiz var allahın cezaları!
Siz,'Baktın Afrin hoş değil, Münbiç'i dolaş da gel, yaylalar, yaylalar!' türküsü söyleyip alkış tutarken,gencecik evlatları şehit düşmüş o anaların gözyaşından da mı utanmadınız?
Ayrıca;o uçağın deposundan maaşına, parası da benden,sizden çıkıyor,helal etmiyorum hiçbirine.
Kahvem bitti,sokağı izliyorum hala; biz gerçekten de büyümüşüz meğer ama nasıl dersiniz?
Ne diyordu reklamın birinde 90-60-90 benim bedenim değil vize notlarım.
Peki,bize bu yalanları söyleyenlere biz, vize sınavında kaç verelim?
Mahmut Hoca gibi 'OTUR SIFIR' diyorum ben!

1 Nisan 2018 Pazar

#TEMA' nın Umut Yeşerten Şarkıları etkinliği kapsamında bir program var ekranda.
Daha fazla çocuğun doğa eğitimine katkı sağlamak için TEMA yazıp,3464'e1 SMS göndermek yetiyor ve 1 SMS 10 lira.
Ataların, 'Ağaç yaşken eğilir' sözünü yabana atmamak gerekir.
Çocuklarımıza,doğa sevgisini ve doğayı koruma bilincini ne kadar erken verirsek,gelecekteki doğa katliamlarını yapacak,içi sevgisiz,dışı doğa düşmanı yetişkinleri görmekten de kurtarırız.
Yalnızca ülkemizde doğaya yapılan işkenceyi,ihaneti,katliamı gördüğümüzde bile TEMA VAKFI'nın ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.
Elleri kırılasıcalar,memlekette kesilmedik ağaç,sökülmemiş fidan bırakmadılar.
Çocuklarımızı
'Baltalar elimizde,
Uzun ip belimizde,
Biz gideriz ormana hey,
Ormana' diye şarkılarla büyütürsek olacağı budur.
Ekranda Özcan Deniz'i izliyorum,çok da mantıklı ve güzel şeyler söylüyorken,bir alt yazı geçiyor ve diyor ki;
Akkuyu'da temel atma töreni salı günü yapılacak.
Bakan da açıklamış:'Son altmış yılın düşünü gerçekleştiriyoruz.'
Bir yanda,doğayı kurtarmak,çocukları eğitmek için etkinlik düzenle,diğer yanda alt yazıda,doğanın içine etmek için not düşülsün;bu ne yaman bir çelişki değil mi?
Sinop'ta,Akkuyu'da,İstanbul'da,İzmit'te ve memleketin her neresi olursa olsun,ağaçlara kıyan,kesip,biçen hepinizin elleri kırılsın inşallah.
Bu karara imza atan her kim varsa da,dilerim,kestiğiniz her bir ağacın ahı tutar da aynı acıyı çeke çeke ölürsünüz.
Bir ağaç kolayına mı yetişiyor da,bu kadar kolay kıyıyorsunuz?
Ben,bir doğaseverim ve elimden geldiğince,otu,böceği,ağacı,kuşu,karıncayı korurum.
Ben de,bu memleketin havası,suyuyla beslendim,beslenmesine de,siz nerde yetiştiniz be kardeşim?
Bu nasıl bir kinmiş doğaya karşı,kesmeyle bitiremediler.
Neyse....
SMS atmayı unutmayın lütfen!
Bir çocuk,bir gelecek çünkü!