29 Nisan 2019 Pazartesi

#Bazı canlıların bize uğur getirdiğine inanırız. Uğur Böceği, tepemize pisleyen ama aslında kirlendiğimiz ve nedense Nimet Abla gişesine koştuğumuz kuşlar, dört yapraklı yonca gibi.
Uğur Böcekleri, her yerde fazlasıyla var.Kuşlar, keza öyle.
Hani, nadir bulunan dört yapraklı yonca gibi olsa belki anlaşılabilir ama illa ki, nemalanacağız bu işten.
Çok şanslı biri olduğum söylenemez. Hatta, anacığımın tabiriyle, 'Körün değneği olsa, gelip bana çarpar' o derecedir halim.
Zeytin bahçemizi geziyorum. Hani, bahçe dedimse, dönümler dolusu değil, küçük bir bahçe.
Bu bahçe, bana çok pahalıya patladı ayrı konu.
Bu bahçede, o kırkayağa basmamak için düştüm ve hala çekiyorum ayağımdan.
Kırkayak'da,adı üstünde kırk ayak var,bende ise iki.Bırak,bir iki ayağı da kırılsın,seninki kırılana kadar değil mi ama yok,illa ki,o hayvana bir şey olmasın!
Oysa,biraz canı yansa da,o idare ederdi ama sen çekiyorsun işte böyle.
Nalet olsun,şu içimdeki vicdana. 
Düştüm diye de olmaz elbette, ağaçlara da bakmak gerek.
Zeytinlerin çiçeklenmesine bakıyordum, bir de ne göreyim; Uğur Böceği.
Şimdi, ben bu böceği şans diye alsam mı? Bakarsınız, el kadar bahçeden yüzlerce kilo zeytin alırım. 😉
Yoksa; yolunu şaşırmış bir böcek diye umursamasam mı ?
Ağustos 'da balta kesen buz misali de bir şeyler olabilir mi?
Bende bu şans varken, olur mu olur! 😉
Ama bakarsınız, bir mucize de olur ve hayat yoluna girer.
Gerçi;
Eminönü' de, o kadar dolaştım, binlerce kuştan biri bile bana rastlamadı ki, hemen oracıktaki Nimet Abla'ya koşayım ama...
Şans işte! 🙂

28 Nisan 2019 Pazar

#Anacığım,nurlarda uyusun hep derdi ki:' Eskisi olmayanın yenisi olmaz.'
Hayatta,her zaman en yeni diye bir şey yok.Gün gelir,elimizde,bir köşeye atılmış bir eşyanın bile bize yaşatacağı bir yenilik olur.
Bazen,unutulmuş bir anı ya da yaşanmışlığa dair izleri süreriz bir kağıt parçasında,bir eşyada ya da bir objede.
Eskiyi değerlendirmek bazen çok işe yarar.
İlla ki,para verip almaya da gerek yok benim yaşam felsefemde.
Epeydir,gözüme çarpıyordu fotoğrafta gördüğünüz bu panolar.
İkisi abimden,biri de ablamın ta Erzurum'dan,öğrencilik yıllarından birer parça.
Harap,kırık dökük şeyleri sevmem.İlla ki dokunmak gerek.
Şunlara bir el atayım dedim,yeniden boyadım,vernikledim ve duvara asılmaya hazır hale getirdim.

Atölyeme gelen,özellikle ileri yaş ziyaretçilerime ,ellerinde eski eşya olup olmadığını soruyorum,ben sorunca kıymete bindiriyorlar ve vermiyorlar. 
Oysa,biliyorum ki,eski evlerin gizli hazineleri çoktur depolara atılmış ve bu insanlar,bu dünyadan gittiğinde ,o eşyalar hurdacıya verilecek ya da çöpe atılacak ama bana verin diyorum,vermiyorlar.
Çok cins bizim insanımız,çok!
Oysa,güzellikle bana verseniz olmaz mı! 

#Umut Yeşerten Şarkılar
TEMA VAKFI' nın çocuklara doğa eğitimi için, Sezen Aksu' nun desteklediği, NTV' de canlı yayınlanan programa bir SMS de siz gönderin lütfen.
1 SMS 10 TL'dir.
Dünya çölleşiyor ve bizlerin bu gidişata 'Dur' dememiz gerekiyor.
Hadi, bir el de siz atın.
Yarınlarımızın güvencesi çocuklarımıza doğayı da emanet etmemiz için eğitmemiz gerekiyor.
Peki, bu eğitim nasıl olacak?
Kolay değil, 81 ilde, çocukları aynı bilinçle yetiştirmek.
TEMA' nın bu girişimine destek olalım.
Hadi, 60 bin çocuğa ulaşalım ve şu ağacı tümden yeşertelim.
1 SMS !
Koskoca Türkiye'de 1 ağaç değil, çok ağaç yeşertebiliriz.
TEMA yazıyorsunuz, 3464'de gönderiyorsunuz.
Hadi!

27 Nisan 2019 Cumartesi

Atölyem ama aynı zamanda kurs verdiğim yerim ve burda erkek,kadın,çocuk,yaşlı herkese yer var.
Sokaktan geçerken yorulan da bir nefes için uğrayıp,oturuyor,sohbete katılıyor,üretmek isteyen de.
Resimden,heykele,takıdan ahşap boyamaya kadar geniş bir yelpazemiz var üretim alanımızda.
Fotoğraflarda gördüğünüz tepsi,çok amaçlı kullanılan,el boyaması bir üründür ve ayıptır söylemesi ben yaptım. 
Ürün,mdf olarak,bize gelir.Çeşitli aşamalardan geçiririz ki,bu da uzun bir süredir işin niteliğine göre;
Astar boyadan ki,gereklidir çünkü;üründeki oluşan herhangi bir hasarı kapatırız bu işlemle.
Sonra zımpara ki,en pis kısmı da budur.Üst baş kalmaz tozdan.
Hele,bunun gibi parçalara ayırdığımız bir ürün çok toz demektir. 
Sonrasında ise,ana boya atılır ve üstüne işleyeceğimiz her neyse o başlar.
Bu,el boyamasından tutun da,dekupaja,transferden stencil baskıya ya da aliminyum folyodan kadife tekniğine kadar öyle çok uygulama yapılabilir ki,seçim size kalmıştır.
Renk uyumu ve işçilik çok önemlidir.
Öyle,'Ben yaptım oldu' diye bir düşünce benim atölyemde asla ve kat'a olamaz!
Son aşaması verniktir.
Boyalarımıza göre su bazlı ya da sentetik vernik kullanırız.
Vernik aşaması,işin son noktasıdır.
Bu tür ahşap ürünleri,suyun altına tutup yıkayanlar oluyor ve bu akla zarar.
Nasıl ki,evinizdeki zigon sehpaları suyla yıkamıyorsunuz;işte bunları da aynen öyle. 
Çalışma arkadaşlarımla,verimli ve bol gülümsemeli bir üretimin içindeyiz.
Burası,herkese açık.
Siz yeter ki,gelmek isteyin. 

26 Nisan 2019 Cuma

#Çok da uzak değil,eskiden,otobüste,dolmuşta ya da sokakta bir çocuk gördüğümüzde göz kırpar,başını okşar,yanağını severdik.
Peki,şimdi ne değişti de,bir çocuk gördüğümüzde saçını sevmeye korkuyoruz?
Lanet olası,aşağılık,rezil müsveddeler çocuklara kıydığı için elimizi çekiyoruz çocuklardan.
Oysa,ışıl ışıl bakan gözleri,kızarmış,sevimli yanakları ve çocuk saflığıyla gülümsemeleri ne de güzel değil mi?
Çocukların gülüşlerini soldurdular peki kim ve neden?
Biz çocukken sokaklar vardı güvenle oynadığımız.Komşularımız vardı,annelerimizin gözünün arkada kalmadığı.
Acıktık mı,kapısını çalıp yemek istediğimiz evler vardı.
Peki,nerde şimdi o güzel insanlar?
Kendi insanımızın ahlaksızlığı yetmezmiş gibi,şimdi de Suriyeliler,Pakistanlılar çıktı başımıza.
Şahsım adına,kendi ülkemde hiç birini istemiyorum.
Herkes evine!
Yeter bunları beslediğimiz..
Cinselliği ayıp,yasak,günah gibi öğretirsen,hayatında bir kez olsun bir kadının elini tutmayıp,dokunmamışsa bir erkek,karşısına çıkan çocuk,kadın,hayvan ne fark eder,ona tecavüz eder.
Sakın,konuyu istismar diyerek yumuşatmasınlar.
Bunun adı TECAVÜZDÜR!
El kadar çocuklardan ne istiyorsunuz lanet olasıcalar?
Hangi özellikleri sizi tahrik etti?
Kırmızı ruj mu sürdüler,mini etek mi giydiler,sokakta kahkaha mı attılar;ne?
Hani,bir dönemin rezil yöneticileri vardı,tecavüzü meşrulaştıran bu özellikleri sayan....
Kendi ülkemden öyle utanıyorum ki.......
Rezilsiniz ,çocukları,kadınları,hayvanları koruma yasasını çıkarmayan siyasiler!
'Bir kereden bir şey olmaz ' diyen o kadın bakan......
Yeminle,içimdeki öfkeyi bastıramıyorum artık.
Çocuklarımızdan nasıl korkuyoruz işte size bir örnek:
Fizik Tedaviden dönüyorum her günkü gibi,yolun karşısında bir kadın bana el ediyor,yanında iki çocukla.
Önce anlamadım.Yanıma geldi ve ' Kızım,torunumu markete kadar götürür müsün? ' dedi.
Öğlen saat 12.Hani,güpegündüz bir zaman dilimi,ne olabilir ki değil mi?
'Çocukların başına gelenleri görüyorsun değil mi? diye konuşunca .....
Çocukların canı dondurma istemiş ama yaşlı,gidemiyor markete.
İlkokul 4. sınıfa gidiyormuş kız torunu.
Eline 5 lira vermiş,markete korkarak gönderiyor.
Çocuğu,markete kadar götürdüm ve geri dönene kadar da bekledim.
O kadar sinirleniyorum ki,ülkemizde yaşanan ve yaşatılanlara.
Lanet olasıcalar!
Cehennemin dibine gidin de kurtulalım sizlerden!

25 Nisan 2019 Perşembe

Yıllar önce,bir belgesel izlemiştim televizyonda.Japon çocukları,küçücük balkonda,saksıda domates yetiştiriyordu.
Çok etkilenmiştim o belgeselden.
Elimde,Ekin Sapı Devrimi kitabı var,doğal tarımı anlatan ama bu anlatıdaki uygulamayı çok önce yaptım;1.5 ay gibi.
Evimin karşısı okul ve her gün,atölyemin önünden çok fazla öğrenci geçiyor.
Amacım,çocukların ilgisini çekmek ve bu yaptığımı denemelerini sağlamaktı.
Bizim öğrencilik yıllarımızda,deney yapardık.Pamuğun içine fasulye tohumunu koyar,nemlendirir ve çatlayınca da toprağa ekerdik.
Ne oldu o deneylere?
Okullarda laboratuvarlar var mı şüpheliyim.Oysa,deney tüplerini patlatırdık lise yıllarında ama şimdi hiç duymuyorum bunları.
Neyse....
İnternette gördüm bu soğan yetiştirme işini,merak ettim ve yapayım istedim.
Evde,5 litrelik bir su şişesini aldım önce.Sonra,delikler açtım makasla.Soğan kıskalarını soktum o deliklerden ve suladım;hepsi bu.
Ben de merak ettim elbette sonucunu.
Aşamalarını göreceksiniz;önce küçük,yeşil filizler verdi,sonra büyüdü,büyüdü ve hasat bile yaptım iki kez.
Atölyemin önünden geçen yalnız çocuklar değil,büyükler de gelip inceleyip,sordular hatta gülümsediler.
Birbirini dürterek konuşmalarına bakıp,ben de gülümsedim onlara.
Çocuklarımız,yeter ki merak etsin ve uygulasın,tek amacım bu.
Tabii,soğan fiyatlarını görünce,bu işi sektörel bazda yapsam mı diye düşünmedim de değil? 
Şaka şaka ama lütfen çocuklarınızla bunu evde deneyin ve çocuklarınızın heyecanlanmasını sağlayın ,bir işe emek vererek neler yapabileceklerini öğretin onlara.
Pilavın yanında da iyi gidiyor taze yeşil soğanlar ayrı konu. 
Daha fazla ifade göster

24 Nisan 2019 Çarşamba

#Birkaç gündür,olaylara dışardan bakıyorum.
Haberleri izliyorum,yorumları okuyorum.....
Bir de ' Adamım' diye ortada geziyorsunuz ya!
Söyleyebildiğim tek şey,' Lanet olsun sizin kalıbınıza.Müsvedde bile sizlerden çok daha değerlidir.'
Memlekette ne doğru acaba diye de düşünmüyor değilim.
'Çivisi çıkmış' desem yaşananlara az bile söylemiş olacağım.
Şu yumruk atan zavallıyı ve bunu savunmaya kalkan avukatı gördüm de....
Devlet,çocuğundan yaşlısına,kadınından erkeğine,askerinden polisine yani; vatan toprağı diye tanımlanan bu bayrak çatısında yaşayan her bir canlıyı korumak,kollamak zorundadır ve hukuk devleti,yasaları doğru işleten bir mekanizmadır ve de olmalıdır.
Oysa yaşananlar tam bir rezillik.
Toplum,hep böyle miydi,yoksa sonradan mı böyle oldu fark edemiyorum artık ama rezil olduğumuz kesin.
Dünya,nelerle uğraşıyor,biz ayıbımız ayyuka çıkmış nelerle uğraşıyoruz.
İki haftadır fizik tedaviye gidiyorum her gün ve hastaneden evime yürüyerek geliyorum.
7 km yol yapıyorum dönüşte ama yürümeyi seviyorum ayrı konu da....
Belediyecilik demek,işini doğru yapan yönetim demek.
Hadi,ben yürüyorum ama engelli vatandaşlarımız o kaldırımları nasıl kullanıyor?
Ne kaldırım, kaldırma benziyor ne de Allahın tek bir gölge edecek ağacı var.
İyi ki yaza girmedik henüz.
Yahu!
Bu bölge,yıl 8 ay güneş altında.Nasıl ağaç dikmezsiniz?
Gerçekten de iş bilmemezlikte sınıf atlamak bu olsa gerek.
Hastanede telefon çekmiyor,haliyle internet de yok.
Elimde bir kitap.....
Ekin Sapı Devrimi.
Yazarı;Masanobu Fukuoka.
Dedim ya,dünya nelerle uğraşıyor,biz yaya!
Hiçbir şeysiz tarımı anlatıyor kitap.
Zeytin bahçesi kurduk ya,nasıl yararlanabilirim dedim ve kitaba daldım.
Toprak sürülmüyor,tarım makinesi,ilaç,suni gübre kullanılmıyor ama verim yüksek.
'Bu nasıl olur ?'dedim.
Hani,alıştırıldık ya,İsrail tohumuna,ilaca,gübreye.
Adamlar,bu işe kafa yormuş,başarmış;
Bunlar ise,hala bir ülkenin Ana muhalefet partisinin başkanına yumruğu çakıp,bir utanmadan,arsızca beyanatlarda bulunuyor.
Günlerdir yapılan açıklamaları okuyorum,izliyorum ve duyduğum şey UTANÇ!
Fukuoka,doğal yollardan mücadeleyle başarılabileceğini kanıtlıyor ama bizler,doğal yollarla bunlardan kurtulmayı bir türlü başaramıyoruz!
Sorun bunlarda mı,bizde mi?

21 Nisan 2019 Pazar

#31 Mart seçimlerinden bu yana yaşananları izliyorum;içimdeki isyan dalgası büyüyor,büyüyor.
Şehitler,Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırı ve akabinde yapılan açıklamalar....
Rezilsiniz!
Tanrı,bu topluma bunları ceza olarak vermiş ve demiş ki:
'Size,Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK gibi bir deha verdim ama siz yolundan saptınız ve bunları iş başına getirdiniz.'
Akli melekeleri yerinde duruyor mu hala diye sorguladığımız bazılarının ülkede açtığı yara büyüdükçe büyüyor.
Ve tanrı devam etti:
'Madem,siz elinizdekinin kıymetini bilmiyorsunuz,alın size ceza!
Siz,toplum olarak hala uyanmıyorsanız ve kimin peşinden gideceğinizi hala anlayamamışsanız,gideceğiniz yer ... ......dur!
Size müstahak!
Evladını vatana hizmet diye gönder,evine tabutu gelsin.
Garibanın kaderi midir şehit olmak?
Ya şehit cenazesine giden ana muhalefet partisinin başkanına yapılanlara ne demeli?
Madımak gibi o gecekonduyu da yaksaydınız da,içiniz rahat etseydi.
Şehitlerin evlerine bakıyorum,bakıyorum....
Kimi nişanlı,kimi evli....
Geride kalan gözü yaşlı ana-babalar,eşler,çocuklar,kardeşler ve diğerleri.
Yazık değil mi askerlerimize?
Seçim bitti,hayatın normale dönmesi gerekmiyor muydu artık?
Hani nerde?
İnsanoğlunun aklı gidip geliyorsa,içindeki hırsı bir türlü dizginleyemiyorsa,yenilgiyi hazmedemiyorsa olacağı budur!
Millet iş,aş derdinde,ekonomi batmış,bunların koltuk sevdası hiç bitmedi,bitmeyecek belli ki!
4 Asker yahu,4 ana kuzusu şehit oldu,farkında mısınız?

19 Nisan 2019 Cuma

#Atalar 'İyilik yap denize at, bir şekilde, birinin işine yarar' der ya!
Ya da, 'Hiçbir iyilik cezasız kalmaz' da denebilir ya!
Evden çıktım, bir kadın....
Kadını tanıyorum elbette.
Öyle de telaşlıyım ki.,hastaneye yetişmem gerek, fizik tedavi görüyorum kırılan ayağım; başımın belası.
Kadın beni durdurdu 'Çocuklarım evde aç, bana yağ al, şeker al, peynir al' diye sıralıyor.
'Vaktim yok' diyorum, arkama düştü illa alacağım yani
Peki neden?
Toplumun sosyal yarası aslında bu konu.
Bu insanlara iş verilse, böyle dilenmezler.
Çok onur kırıcı aslında durumları.
Bu kadın, geçen yıl atölyeme geldi yine aynı istekle.
Çocuk okula aç gidiyormuş.Hiç dayanamam çocukların aç kalmasına. Dedim, 'sen şurda otur'.
Markete gittim, kadın evde yemek yapsın diye aldım işte bir şeyler ama en çok çocuğa süt.
İnsanlara yardım etmek güzel de, bunun sonu da olmamalı değil mi?
Bu kadın işin yolunu buldu aslında.
Hep de dilenerek yaşamayı öğrenmişler.
Atölyeme geliyor ve aralıklı benden yardım istiyor.
Yalnız bu kadın olsa iyi, bu grup benim atölyemi yardım merkezi sanmaya başladı.
Yahu!
Hadi bir kere yaptım, hadi iki, üç, beş de yaptım ama ben uzaktan bakınca çok zengin mi görünüyorum?
Benim de bakmak zorunda olduğum bir çocuğum var.
Sizin gibi verdikçe veriyor diye çocuk doğurup insanlara el açmıyorum.
Bakacağınız kadar çocuk yapsanıza!
Yeminle usandım bunlardan.
'Valla işim var, sonra gel' diyorum, bana randevu veriyor kadın, 'Bak, hastane dönüşü seni bekliyorum' diye. 🙂
Atölyeyi terk mi etsem, yoksa başka yere mi taşısam, ne yapsam? 😉
Birazdan, bugünlük seansım da bitecek.
Kamuflaj mı giyip, evime sızsam acaba? 😉
Ekonomik kriz öyle bir noktaya taşıdı ki toplumu, hepimizin yaşadığı gibi, markete bir giriyorsunuz, iki poşete bir servet ödeyip çıkıyorsunuz.
Ama bu işin tek güzel tarafı, beni görenler Karun kadar zengin sanıyor.
E, bu da bir şey! 😉
Duygularımı sömürüyorlar ve ben bunu da biliyorum ama
'Nalet olsun şu içimdeki insanlığa' ❤️

18 Nisan 2019 Perşembe

#Dünya,güzel insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor.
Yoksa,çekilecek yanı yok inanın.
Evvelki gün,bir görüşmeye gidiyorum,yağmur da yağıyor ama ne gam!
Severim ya,yağmurda yürümeyi.
Sokakta yaşlı bir teyze gördüm,ayağında şalvarı ve mavi lastik ayakkabılarıyla ,yağmurun altında,bir tablada çiriş satıyor.
Çiriş,bu dönemde çıkan,çok şifalı diye tanımlanan,pilavdan kavurmaya,yoğurtlu mezeden ekşilemeye bir çok yerde kullanılan ama bütün evi kokutan bir bitki.
Önünden geçerken teyze,tam da yöre ağzıyla 'Gızım kele,çiriş alsana' dedi; çok işim vardı,duramadım ama içime de battı,o yağmurda,o çirişten para kazanmak için oturması,geri döndüm.Kilosu 10 liraymış.
'Ver teyze'dedim,bana baktı ve 'Vay gurban oliim.Allah tuttuğunu altın etsin gızıım' dedi.
İçimden,'Biz zaten kuyumcuyuz teyze,altın dediğin nedir?' diyerek gülümsedim ve yoluma gittim ama nasıl gittim? 
Bir bahçenin önünden geçtim,gözüm çiçeklere takıldı.
Bahçede de ,yaşlı bir amca.

'Çiçekleriniz ne kadar güzel' dedim ve az ilerden eşi çıktı yine ayağında şalvarı,yaşlı bir kadın.
'Teyze,bu çiçeklerden annem de ekerdi.Annem yok,artık çiçekleri de yok'demeye kalmadı
'Dur gızım,çiçek neymiş'diyerek bana bahçesinden çiçekleri kökünden söktü,yetmedi nane de verdi ama nane de nane hani,çok güzel kokuyor;yetmedi,limon ağacından limon topladı ve poşeti elime tutuşturdu.
Yok böyle bir güzel gönüllülük!
Almam dedikçe kucağıma verdi.
Mecburen artık... 
Atölyemde,eksik bir malzemem var.Bir döşemecinin önünden geçiyorum,malzemeyi sordum,varmış.Bir kağıda sardı ve elime verdi.
E,ben de doğal olarak elimi cüzdanıma attım,bana kötü kötü baktı ve ' Ne parası kızım,bunun parası mı olurmuş,valla almam 'dedi ve beni dükkanından kovaladı.
Biraz hayret,biraz da gururla ayrıldım bölgeden.
Hala,insan olmanın,güzel gönül taşımanın,paranın her yerde hüküm sürmediğinin var olduğu insanları görmek öyle güzeldi ki.
Bunun içindir ki,mahalle kültürünü seviyorum.
Apartman tepelerinde yalnızlığa itilmiş insanlar bu duyguyu anlayamaz.
Son fotoğrafta ise,kapatılmış bir bakkalın camına yapıştırılmış resimleri gördüm.
Nerdedir acaba bu çocuklar şimdi?
Hayatı anlamlandırmak çok güzel,bunun için fırsat yakalamak da ayrı bir güzellik. 🙂❤️