30 Eylül 2020 Çarşamba

#Hayata dair,yakıp yıktığınız,kırıp döktüğünüz hiçbir şeyin telafisi yoktur; siz istediğiniz kadar pişman olun sonrasında.

Hani,çok bilindik bir şeydir ya;kırılan bir bardağın,parçalarını istediğiniz kadar toplayın,yapıştırın ama o bardak,o suyu illa ki sızdırır.
Yapıştırmayla,başaramazsınız,kırılmıştır bir kere.

Her iki fotoğrafta da gördüğünüz su,Gümüşhane'nin Taşköprü Yaylasındaki,ünlü Dipsiz Göl.
Başına gelenleri,sanırım biliyorsunuz.Define söylentisiyle,iki kıt akıllı,gölde define arama izni istiyor.Onlardan daha zeki, Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü,Gümüşhane Müze Müdürlüğüne define arama ruhsatı veriyor.Devletin,jandarması eşliğinde,Buzul Çağından kalma,12 BİN YILLIK gölün suyu boşaltılıyor,define çıkmayınca da.....
Tanrı,insana bir beyin vermiş,kullansın diye.Mantık,akıl,muhakeme gibi özellikleri de eklemiş ki,kafatasının içindeki o kıvrımlı şey,bir işe yarasın.

Bir doğa harikasının canına okumuş olmak için ,kaç üniversite bitirmek gerekiyor?
Hani,bunu yapan zır cahil kaçak define arayanlar olsa,anlayacağız ama bir söylenti üstüne 12 bin yıllık göl bu hale getirilir mi?
O gölde boğulun inşallah!

İnsanların,çevresinde piknik yaptığı,nefes aldığı gölün çevresi şu anda tellerle çevrilmiş,peki niye?
Çünkü;taşıma suyla gölü doldurulan gölün dibi balçık olduğundan,kazara biri girerse dibe saplanıp ölecek.
Bu ülke,bu kafalarla yönetiliyor,en tepeden,en aşağıya kadar.
İnanın,insanın içi acıyor,doğaya bu ihaneti yapanları gördükçe.
Doğanın yerinde olsam,kendisine ihanet edenlere verdikçe veririm belayı.
Sel mi oldu,senin suçun;deprem mi oldu,senin suçun,heyelan mı oldu,senin suçun,yangın mı oldu,senin suçun çünkü!

Gölün dibinde define varmış...
İsterse,dünyanın altını olsun,şu görüntüye değer mi?

Görüntünün olası içeriği: çim, açık hava ve doğa
Görüntünün olası içeriği: açık hava

29 Eylül 2020 Salı

#Mali durumunuz nasıl?

Bakan Albayrak gazetecilere: “Döviz kuru benim için önemli değil, oraya hiç bakmıyorum” dedi.
Valla dedi.
Kendisi,Ekonomiden sorumlu bakan oluyor; anımsatırım.
Yoksa,bu ekonomi işlerinden Çevre ve Şehircilik Bakanı falan mı sorumlu?

Damat Bakan,10 Temmuz 2018'de iş başına geldiğinde,dolar 4.70 tl iken, 2019' da 5.48, sonra 5.76,bugün dolar 7.84 TL.

Damat Bakan,ekonomiden o kadar iyi anlıyor ki, yaptığı her açıklamadan sonra,cebimize giren ve çıkan paraya bakıyoruz,bu işte bir terslik ama....
Damat ,konuşuyor,dolar yükseliyor. Acaba,hiç konuşmasa mı?

-Hani,2023' de,milli gelir 2 Trilyon olacaktı?
'Ekonomiden sorumlu kişi benim 'diyerek ,damattan bile daha iyi anladığını söyleyen .....
-Hani,yalnızca Gaziantep'te,300 fabrika açıldığını söyleyerek ,açılmış fabrikaları,lokantaları,ecza depolarını listeye dahil ederek ,vatandaşa yine,yeniden çay paketi atan....
-Hani,'Ben,tek başıma işlerin başında olursam her şey güllük gülistanlık olacak 'diyen ....
-Hani,vatandaşın,uyusunda büyüsün ninni masallarıyla kendisini teslim ettiği.....

Neyse....
'Bu da soru mu ' diyecek çoğunluk .Mutlu azınlık denen kesimin zaten işleri yolunda.
Sıkıntı çeken; atanamayan öğretmen, ay sonunu getiremeyen işçi-emekli, faturaları nasıl ödeyeceğini kara kara düşünen memur ve bir işi dahi olmayan 22.8 milyon işsiz.

Ekonomiden anlamak ve yorumlamak için ekonomist olmaya hiç gerek yok.
Çarşı-Pazar fiyatlarına bakmak yeterli. 10'lu rakamlarla açıklanan enflasyonun aslı, pazar arabalarında saklı.

Uzun bir aradan sonra,semt pazarına gittim.
Akşam saatleriydi,geç bile kalmıştım.
Nereye dönsem,tezgahlar doluydu hala.
Peki,tezgahlar hala doluysa,neden satılmamıştı onca sebze-meyve?
Yoksa,vatandaşın cebinde para mı yoktu alacak?

Fiyatlara baktım da.....
Geçen yılın aynı döneminde,ben bu parayla çok daha fazlasını alıyordum.Oysa,aynı paraya ,yarısını alıyorum artık.
O halde,enflasyon,nasıl oluyor da,hala 10'lu rakamlarla ifade ediliyor,her şey iki katına çıkmışken?

Hani,damat,'Dolar,benim için çok da tın'diyor ya!
İşte,o pazara giren sebze-meyvenin yetiştiği tohum,atılan gübre-ilaç,traktörün mazotu,çiftçinin alınteri,o dolara endeksli.

Amerika hapşırsa,bizim nezle olduğumuz ekonomide,daha ne kadar dayanılabilir?
Vatandaş,daha ne kadar açlık sınırında yaşayabilir?
Cep delik,cepken delik şu anda.

Kevgire dönmüş durumdayız.Gelen üç kuruş da faturalara,bakkal,manava gidiyor.

Bize ne dolardan,eurodan,sterlinden değil mi?

İthalata dayalı bir düzen,iğneden ipliğe dışa bağımlı bir ekonomi ve damat,'Dolar,çok da umurumda değil' diyor hala.
Bu damat,hangi üniversiteyi bitirdi Allah aşkına?

Beş yaşındaki çocuk bile,parmak hesabıyla kumbarasındaki parayı hesaplar da!

28 Eylül 2020 Pazartesi

 #Yaklaşık,iki yıl önceydi.

Bir video izlemiştim,çocuklara dair.
Uzak,çok uzakta bir köy,Kars'ın Selim İlçesi-Laloğlu Köyünden gelmişti bu çağrı.
Köy çocukları,oyuncak istiyordu videoda.
Bu köy,necidir,ne durumdadır diye biraz araştırdım,muhtarın telefonuna ulaştım ve köy ile ilgili bilgileri aldım.
Başta amacım; çocuklara oyuncak göndermekti yalnızca ama sonrasında,köyü,okulunu,köydeki yaşamı merak ettim ve kampanyamı genişlettim.
Yalnızca oyuncak değildi artık amacım,köy okuluna malzemeler,çocuklara kıyafetler,kütüphanelerine kitaplar,çocukları mutlu edecek ne varsa ve elbette köy halkına ekonomik katkı sağlayacağım her şey.
Bir çağrı yaptım tüm ülkeye ve İstanbul,Ankara,Denizli,Gaziantep,Adana,Antalya Osmaniye,Kadirli İlçesi derken 14 koli yardım topladım.
Çok şükür ki,ailem,dostlarım,arkadaşlarım bir telefonumla 'Derhal 'diyen insanlar var hayatımda.
Bu vesileyle,başta,Belediye Başkanı Sayın Ömer Tarhan ve müdürleri olmak üzere,bana bu konuda destek çıkan ,maddi manevi yardım eden bütün dostlarıma,kurum müdürlerine çok teşekkür ediyorum yeniden. 🙏
Elbirliğiyle,toparladık her şeyi.
Neyle karşılaşacağımı bilmeden,kırık ayağımla yola düştüğümde,tek amacım,o çocukların yüzünde bir gülümseme yaşatmaktı.
Yolculukta ve sonrasında,çok sıkıntılı durumları yaşadığımı belirtmeliyim ama geçti gitti hepsi.
Köye gittiğimde,1936 yılından kalma,tek katlı,tavan tahtaları kırılmış sallanan,duvarlarındaki sıvaları patlamış,kırık dökük bir bina buldum.
Tuvaletleri dışarda,tek musluk,okul bahçesinin başka bir ucunca bir köy okulu....
Bir de,öğretmen lojmanı vardı ki,lojman değil,bir ahırdı çünkü;cidden,bir çoban,koyunlarını koymuştu binaya.
Öğretmenlere reva görülen şeyi içim acıyarak fotoğraflamıştım.
Okulda,biri ana sınıfı,diğeri dört sınıfı kapsayan iki sınıf vardı.
Okulun aynı zamanda müdürü bir öğretmen ve bir de ana sınıfı öğretmeni.
Köydeki çocuklar,ortaokulu,diğer köydeki okulda okuyordu.
Köyde,bir dolu ahır vardı ama hayvan pek yoktu,üstelik de,her yer meraydı.
Çok farklı bir deneyimdi benim için,Laloğlu Köyü.
Köyde,yapılacak çok şey olmakla birlikte,benim amacım çocuklar olduğundan,önce kitapları yerleştirmiştik kütüphaneye,sonra Puzzle yapmıştık birlikte.
Kitap okuduk,bahçede,cam bilyelerle ki,hiç görmemişlerdi,rengarenk cam bilyeleri,çok eğlenmiştik.
Sabun köpüklerinden baloncuklar yapmıştık,içine hayallerimizi koyarak.
Dilek Feneri götürmüştüm,geceleyin gökyüzünü aydınlatsın diye.
Birlikte yakmıştık ateşini.
Giresun'da okuyan bir genç vardı,o demişti:Ben bunu Giresun'da görmüştüm diye.
Üniversite okusunlar diye ,dershanelerden çok kitap aldım,sırf o köydeki gençler,bulamıyordur diye.Bilmem ki,bir yararım oldu mu onlara?
Köy halkına,cevizler götürmüştüm.iklime uygun.
Alternatif ürünü araştırmıştım,gitmeden.
Ne çok şey yapılabilirdi daha ama benden bu kadardı,
Burdan,ta Kars'ın bir köyüne gitmek bir çoklarına göre çok çılgınlıktı ama ben zaten çılgınlıkta sınır tanımadığım için,yaparım! 😉
Neyse....
Kars'a gitmeden önce,bir yetkili bana demişti ki:
Kars'taki çocukları düşüneceğinize,kendi çevrenize bakın.Burda da,çok yoksul çocuk var.
'Her yerdeki çocuklar bizim' diyerek çıkmıştım odasından.
Bir çağrı yaptım da,niye yaptım önceki gün?
Atölyemin önünden,gebe kız çocukları geçiyor.Yaşları çok küçük.
Erkek çocukları geçiyor,okul yüzü görmeyen.
Bu çocuklar için de bir şey yapmalıyım diyerek yola çıktım yeniden.
Elimden geleni yapacağım elbette.
Amerika'dan,arkadaşım da bana destek.
Acaba,siz de destek olur musunuz?
Birkaç kalem,birkaç defter,belki bir ayakkabı,belki bir çanta.Tümüyle okul ve kırtasiye ürünleri yani.
Başka şeye gerek yok.
Yapmak zorunda değilsiniz ama yaparsanız da,çocukları okutabiliriz!👧🧒👦🧑👨👩‍🦱🧑‍🦰
Ne dersiniz?

27 Eylül 2020 Pazar

11 KASIM AĞAÇLIĞI-YAZ DÖNÜMÜ

 Çok canımı sıkan bir konu bu,11 Kasım 2019'da yapılan ve milyonlarca liranın boşa savrulduğu Ağaç Dikme Etkinliği.

Hükümetin,doğru yaptığı bir işi mumla arıyoruz memlekette.
Bu kadar kurak bir mevsimde,11 milyon fidan,sulaması,arazi yapısı,bakımı hesaplanmadan neden dikilmeye kalkıldı ve bunca emeğe ,paraya yazık olmadı mı?
O kadar söylendi,'Yanlış zamanlama ' diye ama dinleyen kim?
'Ben dedim,yapılacak!'
Olmaz ki!
Sağlam,kaç fidan kaldı geriye bilmiyorum ama benim dikim yaptığım alanda ,ben bile bunca bakımla fidanlarımı koruyamamışsam ve bugün gittiğimde defnelerin ve çamların bir kısmının kuruduğunu gördüğümde hem çok üzüldüm hem de çok kızdım.
Bu alana,1 yıldır emek harcıyorum.Kuruyan fidanların yerine yenilerini diktim ama bölgede sulama sistemi vaktinde kurulmayınca,taşıma suyla değirmen dönmez misali,su taşıyarak fidanları suladım ama bakın; fotoğraflarda gördüğünüz üzere,bir kısmını kaybettim.
Mavi Selvi,Defnelerin bir kısmı ve Çam Fidanlarının bir kısmı hala hayata tutunmuş çok şükür.
Ağaçlık alanım,çok taşlık ve çok dikenli bir bölge.
Pazar sabahı,kargalar bile uyanmamışken,şu alana bir gideyim dedim ama inanın,dikenlerin içinden yürümek ve hasar görmeden çıkmak mümkün değildi.
Ben de,dikim yapacak başka alan kalmamış gibi.....
'Daha sağlıklı bir arazi bulsanaydın' diye kızdım kendime.
Alanda,çeşit çeşit bitki ve 'Karga Kavunu' denen bir meyve de vardı.Bu meyve,sinüzite çok iyi gelirmiş ama fazlası öldürücü etki yapıyormuş.
Öyle söylüyorlar bilenler.
Kuruyan ağaçlarıma çok canım sıkıldı ama ilk kez Susam ( Küncü) Tarlası gördüm bu sayede.
Tarlanın içine toplanmıştı öbekler halinde.Nasıl kurutuluyor da,susam elde ediliyor bilmiyorum ama sanırım dallardan çırpılıyor susamları.
Tarlamız,toprağımız yok,hiç de anlamıyorum bu işlerden,cehaletimi hoşgörün lütfen.

Pazar günüm,böyle başladı,toprağın kokusu ve dikenlerin içinde.
Bir de sonucu iyi olsaydı....

26 Eylül 2020 Cumartesi

#Bir çağrı....

Pandemi nedeniyle okullar uzun süredir kapalı.Çocuklarımız,kaybedilmek üzere.

Bir süre sonra,bu çocuklar okula gidecek elbette.
Bizim gibi ülkelerde,böyle ekstrem bir durumda,önlem almak,planlama yapmak ve geleceği düşünmek hayal.
Çünkü,başa getirilen insanlarda böyle bir vizyon yok.

Neyse.....
Uzun yıllardır,okula gönderilmeyen çocuklar için çabalar,projeler yapar dururum.Aileleriyle görüşürüm,Deniz Yıldızı'nın hikayesini yazmak için bütün masraflarını üstlenerek okutacağımı söylerim,yetkililerde,sürekli toplantılarda konuşurum ama bu çocuklar yine okula gitmez.
13-14 yaşında,bir akrabası kaçırır genelini ve gebe kız çocukları geçer atölyemin önünden,ellerinde tespih ve çakıyla el kadar erkek çocukları geçer.
Bugüne kadar,bu çocuklar için somut bir adım atıldığını ben görmedim.
Şöyle bir örnek vereyim:Resmi bir toplantıda,okula kayıtlı ama gitmeyen çocukları anlatıyordum,kafasındaki saçtan utanan ve dolanan bir kadın,beni yalancılıkla suçladı.Yetkili biriydi belli ki ama dünyadan haberi yoktu.
Ertesi toplantıda,çocukları T.C'leriyle birlikte isim isim raporladım ve götürdüm.
Ben,belgesiz iş yapmam,beni tanıyanlar ne kadar garantici olduğumu bilir.
O kadını,bir daha görmedim.
Herkes,kulağının üstüne yattı anlayacağınız.

Bu çocuklar için ne yapabilirim derken,çok uzaktan,Amerika'dan bir arkadaşım,çocuklara yardım etmek istediğini söyleyince,hadi bir gayret dedim ve işe soyundum yeniden.
Projem şu: Öncelikle,kız çocukları ama hepsi okumalı elbette,acil durumdaki çocukların tüm okul gereksinmelerini karşılamak ve ailelerinin 'Forması yok,spor ayakkabısı yok,çantası yok' bahanelerini ortadan kaldırarak çocukları okula göndermek ve devamlılığını sağlamak:
Yoksulluk,bu çocukların kader değildir ve o evde doğmuş olmak.
Bu çocukların da içinden neden bir Aziz Sancar,Bedri Rahmi,Metin Oktay çıkmasın!
Bu şansı,ellerinden almamalıyız.
Ben de,Milli Eğtimle işbirliğine girdim.Şu anda,çocuklar belirleniyor.
Bu bir,çocuklara yardım projesi değil.
Bu,okula gitmeyen çocukları okula gönderme projesi.
Amerika'dan arkadaşım yardım ediyor,acaba diyorum,bu çocuklar için,sizler de bir şeyler yapabilir misiniz?
Belki bir çanta,birkaç defter,bir formayı almak ister misiniz?
Havuzda,para toplamaya çalışıyorum ki,daha fazla çocuğa ulaşabileyim.
Bütün harcamalar,faturalandırılacak ve belgelenecektir,bu konuda şüpheniz olmasın!
'Çorbada,benim de bi'çimdik tuzum olsun' derseniz,lütfen mesaj yoluyla bana ulaşın ,haberleşelim ve birlikte hareket edelim.
Biliyorum,ülkdemiz,derin bir ekonomik krizde ve sizler de çok zor durumdasınız.
Küçük miktarlarla çoğalabiliriz,illa ki,milyonlar harcamanıza da gerek yok.
Ne dersiniz?
Elbirliğiyle,şu kız çocuklarını okula kazandıralım mı?

25 Eylül 2020 Cuma

 #Bugün,'Bozkırın Tezenesi' büyük usta Neşet Ertaş'ın ölüm günü.

Herkes bir gün ölecek ama geride bıraktıklarıyla anılmak başka bir şey elbette.

Hani; Yunus Emre'nin dizelerinde dediği gibi;
-Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.

Neşet Ertaş,elbette türküleriyle yaşayacak bir halk ozanı.
Ten,herkeste bir gün ölür ama unutulmaz olmak....

Atölyemde,senfoni orkestrasıyla söylenen Neşet Ertaş türkülerini açarım bazen.
Bir de çay alırım elime ve sokağı izlerim.
Türkülerdedir sokağın dili.
Yılların yorgunluğunu üstünde taşıyanlar da sokaktan geçer,aşk acısı çekenler de;
-Evvelim sen oldun
-Ahirim sensin diyen ,ulaşılamayan sevdaların insanı da geçer camın önünden,

-Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez diyen de geçer.

Neşet Ertaş türkülerinde ,hep bir beklentili ama karşılığını bulamamış sevdaların izini bulurum nedense.
Bu benim bakışım elbette.

Şu türküyü dinlediğimde ise;

-Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın
Ben de gülemedim yalan dünyada
Sen beni gönlünce mutlu mu sandın
Ömrümü boş yere çalan dünyada.

Kime sorsanız mutsuz.
Kime sorsanız,bir derdi var bitmeyen.

Dünya yalan değil elbette; hayatın adını doğru koyamayan bizleriz.

Türküler,ders gibidir anlayana.
Boşuna değildir,onca yaşanmışlığın saza,söze dökülmesi.
Deneyimdir ,bize aktarılan duygular.

Ten de,bir gün gidecek ama gitmeden yapılacaklar, yaşanacaklardır bizi güldürecek şeyler.

Dünya yalan değil, gerçek-çi olmayan bizleriz!

Bozkırın Tezenesi ,türküleriyle yaşayacak nesiller boyu.

Büyük usta,Neşet Ertaş'a saygıyla...

#Haluk Levent ve Ahbap Platformu......

Çok iyi işler çıkaran bir platform bu.
Ülkemizin dört bir yanına el uzatıyorlar.Bir çok kurumdan da çok daha iyi çalışıyorar doğrusu.

Yurdum insanı,kafasını pek çalıştırmadan,üretmeden bir şeyleri elde etmeye bayılıyor.
Kolaycılık,kanımıza işlemiş durumda.

Ahbap Platformunda bir haber okudum ve üstüne bir şeyler yazayım istedim.
Çaresizlik başka bir şey ve insan,çaresiz kaldığı durumda elbette yardım ister ama o ana kadar ne yaptığı da önemli.
Hayata tutunmak,bir iş yapmak ya da bir meslek öğrenmek adına ne yaptılar diye de merak etmişimdir.

Şunu da,dip not olarak belirteyim:Meslek edindirme kursları var birçok belediye ve Halk Eğitim Merkezlerinde.
Hani,insan,her şeyi yapar da,'Artık,elimden bir şey gelmiyor 'der,işte onu anlarım ama birilerine el açayım,oturduğum yerden bana gelsin diye bir şey yok.

Siirt'ten yazan bir kadın.7 çocuk yapmışlar.
Çalışma,Seviş,algısıyla yola çıkmışlar anlaşılan.
Çocukların,yaş aralığına baktım,çünkü;kadın yaşadığı evi ve çocukları fotoğraflamış atmış ki,bu bile teknolojiyi bilmeyi gerektirir.
Neyse....
Çocukların en küçüğü ,belki 1 yaşında,3 ve üstü diye de sılanmışlar.
Çocuk yapmak,birkaç dakika,onlara bakmak bir ömür sürer.
Bu insanları cidden anlamıyorum.Bunca yaş aralığında çocuğu,kime ,neye güvenerek yaptınız?
Hani,eviniz,arabanız,katınız,yatınız ve bol sıfırlı maaşınız olur anlarım;çoğalmayı seviyorsunuz anlarım ama tavanı akan bir ev,kulağı sağır,işsiz bir kocayla da bunca çocuk yapılmaz ki!
Kocasına,işitme cihazı istiyor kadın.
Eve baktım biraz.Kartonpiyerli,tavanı su sızdıran,çamaşır makinesinin üstünde ,marketlerde en pahalı cinsten krem temizleyici olan bir ev bu.

Bu arada,işimin ve mesleğimin temeli ayrıntıdır,belirteyim.

Be kadın,kocanın kulağı sağır anladık ve evde oturuyor.Sen,ne yapıyorsun?
Kocanın kulakları sağır olabilir ama evde çocuklarına da bakamaz değil ya.
Elinden ne iş gelir,hiç düşündün mü?
İyi yemek,pasta-börek yapıyor olabilirsin,iyi temizlik yapabilisin,ya da başka bir yeteneğin illa ki vardır.
Birçok kadın,mantı yapıyor,pasta yapıyor,yemek yapıyor ve satıyor.
Sen de yapabilirsin.

Üst komşuna çıktın mı örneğin o sızıntıyı tamir ettirsin diye?O küfün içinde oturacağına,bir şeyler yapmalısın.Sonuçta,aflatoksin,çocuklarına ve size zarar,soluyorsunuz.

Kafa hiç çalışmıyor.En kolay yol,istemek!

Acımasız olduğumu düşünmeyin lütfen ama sağımız,solumuz,hiçbir şey yapmayan ama PTT ve banka kuyruklarında para dilenen,üretmeyi aklından bile geçirmeyen ve bunu yaşam biçimi haline getiren insanlarla dolu.
O paralar,gökten yağmıyor biliyorsunuz.
Çalışanın,emeklinin,işçinin,memurun,çol-çocuğun rızkından kesilerek, ulufe gibi dağıtılıyor.
Bi'silkinin artık yahu!

22 Eylül 2020 Salı

 #Çok çalışarak çok mal edinilebilir mi?

Bu ülkede,istediğiniz kadar çalışın,elde edeceğiniz kazanımlar ,krediyle ,evlendiğinizde takılan altınlarla ve çocuğunuzun sünnet düğününde gelenlerle alacağınız bir ev ve bankaya borç takarak alacağınız belki bir arabadır.
Çok çalışarak mal edinilmesi hayal bile edilemez.

Anacığım,nurlarda uyusun hep derdi ki: 'Çok laf yalansız,çok mal haramsız olmaz.'
Parmağında tek yüzükle gelip,dünyanın en zengin sekiz liderinden biri olmak da bu söze girer.
Eğer,çok çalışarak mal sahibi olunsaydı ben olurdum ama dikili ağacım bile yok ki; zaten buna gerek de yok, ayrı konu.
Dünyada kalacak anahtarlar için kendini bu kadar zorlayan ve yaşamayı unutanları anlamam mümkün değil.
Bu da, benim yaşam felsefem.

Bunca söze neden girdiğime gelince....
Şu,ünlü Uşşaki tarikatının ,12 yaşındaki kız çocuğuna bekaretini bozmadan dokunduğunu söyleyen o rezil şey var ya!
Önce, bu şeyin,İstanbul Üniversitesini bitiren bir milli güreşçi olduğunu belirteyim ama bu ülkede,futbolun dışındaki sporcuların zengin olduğu görülemez!

Öncelikle bu şeyin,İstanbul Üniversitesini bitiren bir milli güreşçi olduğunu belirteyim ama bu ülkede, futbolun dışındaki sporcuların zengin olduğu görülemez!

-İstanbul Şişli'de 6 Bina / Arsa
-Avcılar'da,4 Bina / Arsa
-Sakarya-Akyazı'da, 3 Bina /Arsa ve 5 Daire
-Sakarya - Akyazı'da, 3 Bina / Arsa ve 5 Daire
-Yalova'da 1 Bina / Arsa

Siz, eşek olursanız, üstünüze binen çok olur.
Kaç, ahmaklıkta sınır tanımayanın üstünden aldı acaba bu mülkleri?
Emin olun, evlerinde yiyecek lokmaları bile yoktur ama ellerinde ne varsa getirip .bunun önüne atmışlardır.

Hep merak etmişimdir şunu: 1150 odalı sarayınız var; ya da, yazlığınız, kışlığınız, yatınız, katınız, atınız,en lüksünden arabanız var.
Yılda, ne kadar süre, bunları kullanıyorsunuz?
Evlerinize, senede kaç kere uğruyorsunuz örneğin?Yazlığınıza,teknenize,kaç gün uğruyorsunuz?
Bunları almak için kim bilir ne hinlikler düşündünüz,kaç kişinin alın terini sömürdünüz?
Kaç yetimin,öksüzün rızkından çaldınız?

Bu şeyin,mal marlığını okuyunca;üniversiteyi bitirmeden önce çalışmaya başlamıştım zaten. Okul bitti,yine çalışmaya devam ettim.
Sonra bıraktım,sonra yine başladım ama bu şeyin mal varlığına bakıyorum da....

Bu ülkede,para kazanmak hiç zor değil aslında. Bir tarikata girdiniz mi, dini sömürecek ve kitleleri salak yerine koyacak üç-beş söylem de geliştirdiniz mi, kim tutar sizi bundan sonra?

Cübbeli Ahmet'in havuzlu villasını ve bikinili kızlarla jet-ski'deki oyunlarını anımsıyorsunuz değil mi?

İşte, ülkenin gerçeği bu!
Siz, eşek olursanız, üstünüze binen çok olur!
Seçim sizin!

21 Eylül 2020 Pazartesi

 

#Aslolan emek olunca, her şey, insan hayatında ne kadar da önemli oluyor. ❤️
'Yapmam' dediğimiz şeyleri öyle bir yapıyoruz ki....
'Asla,asla deme' diyenler çok haklı elbette.
Hayat, durduğu yerde durmuyor. Mevsimler geçiyor, ömür geçiyor.
Bugün, Lavantalarıma ve zeytinlere bakmaya gittim.
İnsanın, toprağı, bağı bahçesi olmayınca, biraz toprak görgüsüzü oluyor.
Zeytinlerimiz,henüz çok küçük.Geçen kış,don olayı ve sıcak-soğuk dengesizliğinden bütün çiçeklerini döktü nerdeyse.
Oysa,ne çok bekliyordum dalından zeytin hasat etmeyi.
Kısmet değilmiş,seneye artık.
Umut....🙏
Zeytinlere ve elbette Lavantalara gözümüz gibi bakıyoruz.Sıcaklardan bizler perişan olduk,bitkiler ne yapsın değil mi?
Damlama sulamayı açtım biraz,ağaçları ve Lavantaları kontrol ettim.
'Asla yapmam ' dediğim şeyler vardır ama dedim ya;'Asla,asla dememeli insan' .☺️
Elimi,çıplak toprağa hiç süremem örneğin.Herhangi bir böceğe dokunma hissine bile dayanamam.
Ağaçları ve lavantaları kontrol ederken,bir de ne göreyim;kabuklu salyangozlar yapışmış dallara.
Bu böcekler,bitkilerin öz suyunu emer ve bitkiyi kuruturmuş.
Elde olan,üç-beş ağaç olunca çok kıymetli elbette.
Çıplak elimle,dallardaki bütün böcekleri temizledim.
Hani,bazen tinsinti içinde 'Iyyyy' dersiniz ya!
Ne yapayım,onca emek var bu ağaçlarda.
Lavantalar için de,yeni dikim alanları açacağım,dolayısıyla ,böceksiz hava sahası yaratmam gerek.
Valla yaptım ama hem de eldivensiz.😂
Demek ki,büyük konuşmamak gerekiyormuş.
Dünyada,yapılmaz diye de bir şey yokmuş.
Lavantadan,olmadı zeytinlerden köşeyi dönmek gibi bir hedefim var.
Bu yolda,her şey yapılabilir. 😂

20 Eylül 2020 Pazar

 #Bir insanda,başarı ölçüsü nedir size göre?

Geldiği nokta,konumundaki değişiklik,yaptığı işlerdeki gösterge,kâr-zarar hesabı....
Liste,uzar gider.
19 yıldır iktidarda olan AKP Hükümetinin bakanlarını başarılı buluyor musunuz?
Eskiden,bütün bakanları ezbere bilirdik ama şimdi,bakanlar kim,ne işe yarıyorlar bilmiyoruz bile çünkü;aklına esen bi'dolu bakanlık kurulmuş ve bunların bir de alt yapı müdürlükleri...
Memleket,cidden Yağma Hasan'ın böreğine dönüşmüş durumda.
Badem bıyık bırakanın makam sahibi olduğu günümüzde,diğerlerini çok da 'TIN ' ama şu MEB ve Sağlık Bakanını başarılı bulanları hayretler içinde izliyorum.
Neye göre başarılı bu bakanlar?
Sağlık Bakanı örneğin.
Her akşam,kendine göre rakamları açıklamaktan öte ne yapıyor bu bakan?
Hep derim,makam sahibi olmayla iyi bir iş çıkarmıyorsunuz.
'Ben bilmem ,ben açıklayamam,sayın Cumhurbaşkanı açıklayacak' gibi söylemler yapan insanların oturmamış bir makamı vardır.
Bu bakana güveniyor musunuz?
Ben,güvenmiyorum!

Gelelim,şu Milli Eğitim Bakanına.
Benim,okula giden çocuğum yok.Ben,çocuğumu okuttum,mühendis yaptım.Dolayısıyla,beni bağlayan bir şey yok alınan kararlarda ama ülkedeki diğer çocuklar da benim çocuğum olduğuna göre,yarınlarımızın güvencesi çocuklarımızın en iyi eğitimi alması gerekiyor.
Yarın,yüz yüze eğitim kademeli olarak başlıyor.
Bu bakan demiş ki: 'Önümüzdeki üç hafta içinde,çocuklarımıza ücretsiz maske desteği vereceğiz.Ülke genelinde okullarda gerekli tüm dezenfeksiyon çalışmaları tamamlandı,hijyen ve dezenfektan ihtiyaçları da il müdürlükleri tarafından karşılandı. Ayrıca ihtiyaç durumunda kullanılmak üzere tüm okullarda ateş ölçer bulundurulması sağlandı.'
Nerden tutsanız elinizde kalıyor bu açıklama.
Okullarda,velilerden istenen malzemelerin listesi şu:
-Markası belirtilen 12'li tuvalet kağıdı.
-1 lt Çamaşır Suyu
-100'lük peçete
-Kolonya

Okulların dezenfekte işini velilere yıkmışlar,malzeme tedarikçisi veliler ise,İl Müdürlükleri ve bu bakan ne işe yarıyor?
İhtiyaç durumunda ateş ölçer vermek de ne oluyor?
Bu çocukların,okula girerken ve çıkarken ateşi düzenli ölçülmeyecek mi yani?
Ya,taşıyıcı olan bazı çocuklar,evlerindeki ileri yaş akrabalarına bulaştırırsa ne olacak?

Sağlık Bakanı,buna da bir çözüm bulur mutlaka.
Koronavirüsten ölmemiştir de,kalp krizinden,emboliden,nezleden falan ölmüştür çoğu.

İnternetten eğitim alamayan öğrenci sayısı: 3 milyon 621 bin 772
Çoğu çocuğun evinde televizyon bile yok.
Milli Eğitim Bakanını anımsıyorum,tarlada çalışan çocuk işçilere kitap götürmüştü,çocuklar patates,soğan toplarken masal kitabı okusun diye!
Kafa bu işte!
Sahi!
Milyarlarca liranın çöpe gittiği bir FATİH PROJESİ vardı değil mi?
Hani,bütün öğrencilere tablet dağıtılacaktı.
Kim,ne kadar rant sağladı bu işten acaba?

Bu bakana güveniyor musunuz?
Ben ,güvenmiyorum!

10 Eylül 2020 Perşembe

 #Sosyal Medya kullanıcılığı üzerine....

Z kuşağı çocukları,elbette çok şanslı teknoloji açısından.Nerdeyse,ellerinde cep telefonuyla doğuyorlar ve zihinleri de boş olunca,her şeyi çok kolay öğreniyorlar.
Yani,bizim gibi X ve kısmen Y kuşağı gibi değiller.
Teknolojiyle,geç tanışan insanların,bunları kullanması ya da,nasıl kullanacağı konusunda öğrenme güçlüğü diyelim,bazen yanlış anlaşılacak durumlara neden olabiliyor.
Benimkisi,bir gözlem elbette.
Sosyal medya demek,cep telefonu,bilgisayar,tablet gibi cihazlarla,bir TIK'ın ucunda iletişim demek.
Peki,bu iletişimi ne kadar doğru yapıyoruz?
Örneğin;Canımız istedi diye,aklımıza esen bir saatte,birilerine mesaj çekebilir miyiz,ya da,diğer aramalardan birini yapabilir miyiz,yapmalı mıyız?
Uykusuz kaldık diyelim ama uykusuz kalan biziz,karşıdaki değil ki!
Mesaj çekmek ya da aramak,karşıdaki kişiye saygısızlık olmaz mı?
Ya da; senli-benli iletişim kurma biçimi....
İnsan,çocuğuyla,ailesiyle,yakın arkadaşlarıyla elbette karşılıklı iletişim halinde olabilir ki,bu da çok doğaldır ama 'Kanka' boyutunda iletişim kurmak için, sanki biraz dikkatli olmak gerekiyor.
Sonuçta,burası sosyal medya ve çoğu kişi,bırakın birbirini tanımak,yüz yüze bile karşılaşmıyor.

Evet !
Hayat,hepimizin üstüne üstüne geliyor ve çok bunaldık ama kiminle,ne tarz konuşacağımızı da bilmeliyiz değil mi?
Herkesle,her şey konuşulmaz,irdelemeli sorular sorulmaz,'Na'ber,uyudun mu' gibi mesajlar yazılmaz.
Sonuçta,çok yakın değil insanlar birbiriyle.

Bu konudaki serzenişleri ve bazen kabaca uyarıları görünce,yazayım istedim.
Benim başıma gelmiyor mu?
Elbette geliyor ama hani,bilmem ki,biraz insanı tanımalı,sayfasını incelemeli,'Acaba,bunları yazabilir miyim' diye anlayabilmeli.
Sonuçta;kimseyi derinliğine tanıyamazsınız.İnsan,kendi gizeminde bir varlık çünkü ama 'insan,insanın kurdu' demiş atalar.
Çok da zor olmamalı,neyi,nerde yazacağını,soracağını bilmek.
Sonuçta;çoğumuz X kuşağıyız.
Yol yordam bilecek yaşta olan.....
Yoksa, X kuşağı görüntüsünde ama Z kuşağı fikrinde miyiz hala?

4 Eylül 2020 Cuma

 #Gündem,öyle yoğun ki,hangi bir konuya el atsanız,diğeri eksik kalıyor.

Şu,Uşşaki Tarikatı.....
Tarikat!
Atatürk,bütün tekke ve zaviyeleri kapatmamış mıydı 1925 yılında?
Nerden çıktı bu tekkeler,cemaatler ,tarikatlar?
Kim izin verdi,kim destekledi?
Şu,tecavüz meselesine yayın yasağı da geldi ya;üç vakte kadar çıkar o ahlaksız!
Sanki,diğerleri farklı olmuş gibi.
Neyse.....
Ben,günlerdir,şu çay atma meselesine takıldım aslında.
Hani,hastane sahibi sağlık bakanı ,Giresun'daki çay atma töreninde ,nerdeyse vatandaşı suçladı ya!
Fiziki mesafe,maske,hijyen....
Hani,bunlar çok önemli ya,pandemiyle mücadelede.
Bu Giresunlular da bir tuhaf yani.
Hani,yine Karadeniz'de,Trabzon-Aşkale karayolunun 983 MİLYON'luk ihalesini alan Mehmet Cengiz'in yaptığı,incecik asfalt yol çökmüştü ve 5 ölü,10 kayıp ki,onlar da zaten ölü,evleri başlarına yıkılmıştı,canları sele kapılmıştı,hayvanları,tarım alanları ellerinden gitmişti ya!
İşte bu,Giresunlular,onca kaybın ve acının içinde,bakmışlar ki,cumhurbaşkanı geliyor,nerden buldularsa,o çamur deryasının içinde,bayrakları almışlar ve koşmuşlar meydana.
Nerden biliyorlarmış,o meydanda miting yapılacağını,işte orası da ayrı muamma!
Hani,ülkemizde koronavirüs vardı,maske şarttı,takmayana ceza kesiliyordu,fiziksel mesafe mutlak olacaktı ya!
'Koronaviirüs ,bize uğramaz,sonuçta,üstümüze atılan çay paketleri daha mühim' demiş olmalılar ki,koşmuşlar ve başlamışlar tezahürata.
Ne yapsınlar yani,'Ölen ölür,kalan sağlar bizimdir'diye bir felsefe de yok mu?
Evde demlenecek çay da lazım değil mi?
Spontane gelişecek şey çok azdır hayatta.
Halkın sağlığı,her şeyden önemli olmalıdır.
O otobüs,o meydana,çay paketleri hazırlanarak gitmedi mi?
O konuşma metni,önceden hazırlanmadı mı?
İnsanların üstüne,çay paketleri atarak,insanlar aşağılanmadı mı?
Bunu yapan da,o çayı alan da yanlış değil mi?
Koronavirüsle mücadele yolu bu mu?
Halkın sağlığını koruma yolu bu mu?
Canınız,malınız gitmiş yahu!
Çay paketi kapacağınıza,azıcık protesto etmeyi denesenize!
Sonuçta,o dere yataklarına apartmanları siz dikmediniz,o ağaçları,ormanları siz yok etmediniz.
Su,akacağı yolu bilir,bunu da biliyorsunuz.
O halde?

2 Eylül 2020 Çarşamba

ANIZ YANGINLARI-ÇUKUROVA'NIN KABUSU 

Her yıl,hiçbir çözüm üretilmeyen ANIZ YANGINLARI'yla yine baş başayız!
Her yıl,hiçbir çözüm üretilmeyen ANIZ YANGINLARI'yla yine baş başayız!

Peki,nedir bu Anız Yangınları?
Bilmeyenler için yeniden yazayım:Türkiye,eskiden kendine yeten bir tarım ülkesiydi ama 19 yıldır,tıpkı anız yangını kabusu gibi ülkenin üstüne çöken iktidar ,hiçbir tarım politikası yapamayıp,çiftçiyi kaderine terk edince,ata-dede usulü tarıma alışmış çiftçi de,doğru mu yanlış mı demeden,alacağı teşviki ve maliyeti en düşük hesaplamasıyla tüm Çukurova'da,fıstık,ayçiçeği alternatifini alt limitte tutarak mısır ekiyor.
Dağ taş mısır bölgede.En az maliyetli ürün olduğu için tercih nedeni elbette.
Bu mısırlar,hasat edilecek,tarlalar yeni ürüne hazırlanacak ki,ikinci üründen kâr yapsın çiftçi.
Mısır hasadı sonrasında,ikinci ürünü ekmek için,sapları yok etmesi gerek.
En kolay yolu seçiyor ve tarlaları yakıyor.
Tabii,yalnızca yanan toprak değil,toprağın verimli tabakası,içindeki mineraller,besin ögeleri,ne kadar yılan,sürüngen,kaplumbağa,kuş varsa yanıyor tarlalarda.
Çiftçi,bunları biliyor elbette ama sapların toplanma maliyetini ve zamanı düşünerek dağı taşı yakıyor.
Günlerdir,nefes alamıyoruz külden,dumandan ve hava kirliliğinden.
Bu bölgenin Adana,Osmaniye,Maraş ve Antep milletvekilleri ne işe yarıyor gibi absürt bir soru da sorayım.
Adamlar,meclise bile gitmeye gerek duymadan,her ay maaş almak için seçildiğinden,ne diye uğraşsınlar,bölge halkının çektiği sıkıntıyı çözsünler,çiftçiye yardım edecek projeler üretsinler,değil mi?
Ceyhan,Düziçi,Osmaniye,Kadirli,Kozan .....
Bu bölgede,mısır ekim alanları çok fazla ve bunların hasat sonrası çıkardığı hava kirliliği,doğayı tahribatı,varın siz düşünün artık.
Hayatım boyunca sigara içmedim ama doktora gitsem,emin olun,ciğerlerim katran karasıdır.Bütün bölge halkı
KOAH olmaya aday.
Peki,çözüm ne?

Dünya,tarım aletleri konusunda çığır açacak tasarımlar yapıyor.
Burası,bir tarım ülkesi.
Hani,para da bulamıyoruz ya!
Dizi dizi konvoylarla sıralanan o araçları verseler bile,tüm ülkeye yetecek tarım aleti alınır.
Köylüye,kiralayın,ortaklaşa almalarını sağlayın,kooperatip kurun,destek olun,ne bileyim,ben çiftçi değilim ki,çiftçinin de,köylünün de sorunlarını derinlemesine bileyim.
Nefes alamıyorum,genzimi kül ve duman kokusu sarıyor.

Milletvekilleri,Valiler,Kaymakamlar,İl ve İlçe Tarım Müdürleri.......
Bi' zahmet,nazik yerlerinizi koltuklarınızdan kaldırın ve çözüm bulun bu ANIZ YANGINLARINA!
Olan bize oluyor,size değil.