30 Temmuz 2014 Çarşamba

Pirelli takvimlerinin 2015 çekimlerini gördünüz mü?
Ben gördüm,sayfama atıyorum ama kayboluyor.
Bana bakın! Kadınların seksapalitesini kıskanıp da,sayfamı şikayet falan ettinizse çok kızacağım. 
Çünkü;daha önce de yaşadım bunları.
Ama özellikle kırmızı ve siyah deri çok çekici görünüyor.
Yani kıyafetler. 
Kadınlar da eh işte !
Tamam,kabul,kadınlar cidden şahane.
Tanrı,bu kadınları yaratırken özel bir işlem mi uyguluyor,nedir? 
Kadın dediğiniz armut bedenli olur.Tıpkı,Akdeniz kadınları gibi.
Şimdi,böyle 90-60-90 hatun yaratmanın alemi var mı?
Olan var,olmayan var.
Anlaşıldı,siz de kıskandınız değil mi? 
Ne kadar çeşitli bir ülkeyiz......
Her gün yeni bir icat söylemle güne başlıyoruz.AKP hükümetinin gözü en yaşlı bakanı Bülent Arınç da olmasa,inanın yazacak konu bulamayacağız. 
Tanrı,bunları başımızdan hiç eksik etmesin.2015 değil,2023 değil,sonsuza kadar T.Erdoğan ve tayfası hep başımızda olsun.
Amin. 
Güleriz,ağlanacak halimize misali,hadi biraz gündem diyelim:
Biliyorsunuz,cumhurbaşkanlığı seçimleri kapıda.İçinin her şeyi yüzüne yansımış,fotojenik,karizmatik !,çekici başbakanımız;
Ben yazıyorum da,siz ciddiye almayın. 
Çankaya'ya çıkmak için gün sayıyor.
Hepimizin bildiği gibi,bu adil bir seçim yarışı değil.Başta TRT olmak üzere,başbakanın ..... yalayan yandaş medya ne E.İhsanoğlu'na ne de S.Demirtaş'a ekranlarında hiç yer vermiyor.Bu adaylar,yapacaklarını nasıl anlatacak ve kendilerini tanıtacak?
Bankalara hesaplar da açıldı.S.Demirtaş ve E.İhsanoğlu'nun bütün hesapları açık.
Peki,başbakanın hesapları neden gizli?
Bu seçim çalışmalarına vatandaştan toplanan paralar mı yardım edecek;yoksa örtülü ödenek,havuzda toplanan paralar,devletin kasası ve de başbakanlıktan istifa etmeyerek,devletin bütün olanaklarını,uçağını,otobüsünü,araçlarını,benzinini kullanarak mı yapacak?
Eğer,başbakan,dürüst bir insan olsaydı,her şey şeffaf olurdu.
Siz,ortada şeffaflık falan görüyor musunuz?
Bu seçimleri başbakan kazanacak ama yine hile yoluyla biliyorsunuz.Tıpkı,diğerlerinde olduğu gibi.
Dün,3 şehit,bugün 1;IŞİD'in tutsak aldığı konsolosluk çalışanları ve şoförler,katledilen Türkmenler,Filistin'de yaşanan insanlık dramı,Suriye çıkmazı,yakalanan TIR'LAR.
Hani,mama,çocuk bezi falan taşıyordu ya!
Bütün bunlar bile,başbakanı Çankaya'ya çıkarmaz biliyorsunuz.
Ama SEÇSİS sistemi,arkasına aldığı YSK,gurbetçi oylarının uçakla ve denetimsiz gelişi başbakana,bilgisayar başında bu seçimi kazandıracak.
Tüm toplumun değil,kendisine biat edenlerin cumhurbaşkanı,başbakanı,AKP Başkanı,askeri,polisi,doktoru,jinekoloğu,mimarı vs olarak tepemize tek adam olarak gelecek.
Umarız gelmez diyorum ve ÇATI ADAY diye ortalığa dökülen CHP ve MHP'nin,neden E.İhsanoğlu'nun yanında hiç görünmediklerini de soruyorum.
Aday,böyle mi desteklenir?Kendi başına,kendini topluma anlatma çabasında,bir yalnız aday E.İhsanoğlu.
İşi zor anlayacağınız.
Diğerinin,zaten hiç şansı yok.O da,ödün kopararak,2. turda çekilecek.

Neyse,gelelim asıl konumuza:
Bülent Arınç,dün''Kadınlar sokakta kahkaha atmamalı''diyerek şahane bir açıklama yapmıştı.Bakın bugün,daha şahanesini yapmış. 
Bakınız ne demiş:"Kocasını bırakıp, sevgilisiyle tatile çıkanlar, direği gördüğünde dayanamayıp direğe çıkanlar...''
Siz,bundan ne anladınız? 
Ben şunu anladım:Ülkemizdeki bütün kadınların ekonomik durumları akla zarar uçuklukta.Her kadının,kocasının yanında,bir de sevgilisi var.Kadınlar,yıllık izinlerini alıp,çocukları kocaya bırakıp,sevgilileriyle Bodrum senin,Kuşadası benim tatile çıkıyorlar.
Direk dansı da çok moda biliyorsunuz.Fantezi diye de,sevgilinin karşısında direk dansı yapıyor.Olaya ateş de lazım değil mi? 

Ülkemizdeki kadınların yarıdan fazlasının çalışmadığını,kocaya bağımlı olduklarını,evde çocuk baktıklarını,değil sevgili,çoğunun gözünü kocasının açtığını ve ölene kadar da sadık kaldığını,Pazar,market yoksulluğunda yaşadığını,kıt,kanaat geçindiğini,tatil yerlerinin rüyalarında bile sansürlü olduğunu,sürekli şiddet görüp,tecavüze uğradığını,es kaza boşanmaya kalkarsa da öldürüldüğünü kesinlikle duymadık,görmedik,bilmiyoruz.

Akılları,fikirleri kadın.
Bunlar hep MESİR MACUNUNUN karşılığı.Manisalı ya B.Arınç. 
Siz de bi'kendinize gelin.Ne o,öyle kokleşmek,sarilmek,gıdikleşmek,oyneşmek....
Ateşle,barut yan yana durur mu?
Bi'ayrılın bakiim.
Gülmeyin-somurtun,elleşmeyin-uzak durun.Çok ayıp şeyler bunlar. 
''Ah!Mümkün olsa da,siz kadınları tümden eve kapatsak,haremimize hepinizi katsak.....''
Ama bunları konu edenler hep AKP'liler ve geneli 60 yaş üstü.
Ne olacak şimdi? 
Bütün Manisa, mesir macunlarını bunlara gönderse yararı olur mu ki? 
Hadi,bir kıyak da benden olsun.Eczanelerde mavi haplar var biliyorsunuz.
Aman dikkat! Yaşlılarda sıkıntı yaratıyormuş.
Siz,en iyisi bir doktora gidin.Hatta Psikiyatriste.Sizi anca paklar.Kafayı kadınlara bu denli taktığınıza göre,yardım almalısınız artık.
Size bir şey olursa,biz ne yaparız?
Allah muhafaza. 

29 Temmuz 2014 Salı

Her ne kadar bayramın ikinci günüyse de......
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşsa da.....
Başbakanın,sanki çok fotojenikmiş gibi,adaylık için çektirdiği vesikalıkla basında boy gösterse de....
-Laf aramızda, cidden böyle bir erkeğin hayatında olması bir kadın için en vahim durum olsa gerek. 
Bunları şimdilik öteleyelim ve ekranda gözüme takılan yemek programlarına bir bakalım.
Günlerdir fırının başında ,bizim aşirete yemek yetiştirme çabasında olunca,haliyle daha bir önem kazanıyor bu programlar. 
Arda'nın Mutfağı Tv8 ve Özgür Şef-Kanaltürk......
Öncelikle,en iyi aşçılar neden Bolu'dan çıkar bilmiyorum ama bu iki erkek aşçının elinden kabuklu ceviz bile yenmez emin olun. 
Bir de işletmecilermiş üstelik.Hatta,Issız Adam filmi bu mekanda çekilmiş.
Bunların elinden yemek yiyenlerin vay haline! 
Neden mi bu kadar acımasız yazıyorum?
Bir kere,her ikisinde de hijyen diye bir kavram yok.Önlerine bağladıkları beze yumurta da kırsalar ellerini siliyorlar,tavuk kesseler de.
Browni yapıyor kesme tahtasının üstünde,az sonra aynı tahta da et doğruyor.
Bunlara,kesme tahtalarında,özellikle et kestikten sonra bir işlem yapılmayacağını öğreten olmamış sanırım.
Bakteri üremesi diye bir şey var ya! 
Ve aynı bıçakla soğan da doğruyorlar,pasta da kesiyorlar.
Yuh! Diyorum,başka da bir şey demiyorum. 
Ama en çok ellerini hiç yıkamamalarına şaşırıyorum.Nasıl aşçı bunlar Allah aşkına?
Bir yemek yaparken on kez elinizi yıkarsınız çünkü eliniz ete de bulaşır,soğana da.
Kokuları bulaşıyor elinize her şeyden önce.Hiç yıkamadan olur mu?
Böyle yemek yapma hiç görmedim inanın.
Finali daha da vahim.Elbette bir yemeğin sunumu çok önemli.Ama bir füzyon mutfağı saçmalığı tutturmuşlar,ıspanağı,kremaya bulayarak yemek pişirdiklerini sanıyorlar.Nerde,bizim o güzelim Hünkar beğendimiz,sarmısaklı mantımız,içli köftemiz.....
Eski usul yemek yapmanın suyu mu çıktı da,abuk subuk şeyleri karıştırıp tat elde etmeye çalışıyorlar anlamadım ki? 
Otu,çöpü de harmanladılar mı,alın size yemek programları.
Bir de,bonfileyi eline alıp,''Hepimizin elinde olan malzemelerle yemek yapıyoruz.''kısmı var ki,işte ona hiç girmiyorum.
Allah aşkına,asgari ücretin 846 lira olduğu bir ülkede,kaç ailenin evinde bonfile girer?Bonfileyi bırakın,kemiği bile giremez.
Milletle dalga geçiyorlar.

Neyse.....
En iyisi,ben fırının başına gideyim de,bizim şu bilindik Tavuk Döner'i yapayım.Şöyle,mis gibi tereyağını da kızdırayım.Yanına bir de ayran.Bir de salata.
E,daha ne olsun? 

Füzyon mutfağıymış...
Sizin olsun o mutfak.Bizim misler gibi yemeklerimiz var.Bugüne kadar ölen de olmadığına göre yemeklerimden,Bolulu aşçılarla aşık atabilir miyim acaba? 
Şaka şaka,asla böyle iddialı olamam.
Kararınca diyelim. 

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Bayram bittiğine göre gündemde neler varmış acaba? 
Biliyorsunuz,Ankara'nın başına çok mümtaz bir şahsiyet seçilmişti.İsmini boşverin.
Metroda öpüşenlere takmıştı bir zamanlar.Bildiniz değil mi?
''Flört fahişeliktir''diyen kafalardan daha iyisi çıkmıyor sanıyorduk ama ataların ''Yaşa ki,neler göresin''sözüne örneklemeler yazmakla bitmiyor.  
Bakınız;konu yeri yine Ankara.Belediye otobüslerine,bu başkanın izni olmadan bir afiş asla asılamaz biliyorsunuz.
Bu afiş ne diyor?
Yazarı Nevzat Laleli.Kitabın adı:Flört Yangını.
İçeriği ne dersek?
Yazar diyor ki:''Yukarıya,flört eden iki gencin fotoğrafını koydum ki,gençler,hayatın hep flört tadında yaşanmadığını bilsin.
Genç kızlar bütün ziynetlerinizi,sizi nikahlayacak kocanıza vermek istemez misiniz?
Delikanlılar;evleneceğiniz kızın sizden önce başkalarıyla flört yapmasını ve sanki ısırılmış bir elmanın talibi olmak ister miydiniz? ''
Flört etmeyi ne sanıyor cidden anlamak mümkün olmasa da.....
Yazar,bu aklı kendine saklasaymış keşke.
Sana ne be adam,gençlerin flörtünden?
Her ..... maydanoz olmak zorunda mısınız yani?
Bunların kafası hep kadına çalışıyor görüyorsunuz.Bir türlü dertleri bitmedi kadın bedeniyle.
Flörtü,genç kız ve erkeğin yatak fantezisi mi sanıyor acaba?
Bunun gibi namus bekçileri,karşılarından gelen her kadını cinsel obje olarak gördüklerinden,akılları belden yukarı çıkmıyor bir türlü.
Flört,gençlerin birbirini tanıma dönemidir.El ele tutuşur,sarılır,öpüşür.Ne var bunda?
Kadını,ısırılmış elma yerine koyacak kadar aşağılık bu bakışı şiddetle kınıyorum.
Pardon da,ısırdığını düşünen kim?Erkekler.....
Kadını aşağılarken,erkeğe de ne sıfat yüklüyor görüyor musunuz?
Dünya yüzündeki bütün erkekler sapık,cinsel yaşam düşkünü,kadını yatağa atma derdinde....
Kadının bütün ziyneti dediğini de anladınız sanırım.
Küçük beyinli,algısı zayıf insanın bir örneğini görüyorsunuz.
Namusu,kadının bacak arasında arayan ve beynini yok sayan böyle ahlaksız adamlar yüzünden,
Bülent Arınç gibiler de çıkar ve '''Kadın,sokakta kahkaha atmamalı''der.
Oldu,her .... karıştınız sıra kadının sokakta gülmesine geldi.
Siz yeter ki isteyin,biz sizlerin emrine amadeyiz.Siz isteyin,biz çocuk doğururuz,kürtaj oluruz,çocuğumuzu nasıl doğuracağımıza siz karar verirsiniz, gıkımız çıkmaz çünkü sizler,tanrının yarattığı çok müstesna şahsiyetlersiniz.
Size karşı çıkmak ne haddimize?

Diyorum ki;''Acaba bu adamlar,karşılarında yüzü gülümsemeyle aydınlanan bir kadınla hiç başbaşa kalmadıkları için mi böyleler?'' 
Kadınlardan korkuyor da olabilirler.
Ya ham yaparlarsa..... 
Yazık!
Kıyamam şimdi bunlara.
Şaka şaka,öyle bir kıyarım ki...... 

27 Temmuz 2014 Pazar

Hadi bir de not düşeyim.Çok rica ediyorum,bana asla ve kat'a,cep telefonundan 10 bin kişiye toplu çekilen bayram mesajı falan göndermeyin. 
Mümkünse hiç mesaj yazmayın çünkü en nefret ettiğim şey,kişiye özel yapılmayan davranışlar.
Mesaj ne Allah aşkına?Görüşmenin,hadi olmadı telefonla iletişimin suyu mu çıktı?
Bana telefon açın,ses sese kutlayalım bayramı.
Ya da,ben sizi ararım. 

Valla,bu kez de mesaj atarsanız kızacağım. 
Bugün bayram.
Adı gibi ŞEKER tadında geçmesi en büyük dileğimiz elbette ama yine biliyoruz ki,şeker tadında falan geçmeyecek.
Eskide kaldı,çocuklarına bayramlık telaşına düşen anne-babalar,çocuklara mendil hazırlayan yaşlı teyzeler,komşulara yapılan ziyaretler,alınan şeker ve lokumlar.....
Tıpkı,bu tatlar gibi mazide kaldı bayramlar.
İçinden ''Nerde o eski bayramlar''özlemi geçirenler,emin olun,yastığının altına alınan ayakkabısını saklayan ve ''Acaba,ayakkabılarım gerçek mi?''diye uykusunun arasında yoklayan ve ayakkabısını hissedince de,yüzünde bir gülümsemeyle uyuyan bizim kuşağımız.
Şimdilerde bayram demek ''Hükümet, 9 güne çıkarsa da,bir tatil yerine kaçsak''biçimine döndü.
Kimsenin,bayramı falan önemsediği yok inanın.
Tabi,bayramı fırsat bilip,ailelerine koşmak adına yollara düşenler de var.
İşte,bayramı cehenneme dönüştüren de bu grup.
Tıkanan trafik bir yana,henüz arefe gününde dahi 41 kişi kazalarda ölmüşse,bayramı ve dönüş çilesindeki artacak sayıyı varın,siz düşünün.
Bayram mı,katliam mı belli değil bu özel günler.
İnsanlar dikkatsiz,yollar yetersiz,denetimler eksik olunca şaşırmalı mıyız bunca kazaya?
Bakmayın siz Duble yollarla memleketi donattıklarını söyleyenlere.
Ülkemizdeki kişi sayısına düşen araç sayısı,hangi Avrupa ülkesinde var acaba?
Adamlar metrolarla donatmış memleketi.Bunca araç trafiğini düzeltmek için üç,beş,köprü,viyadük,otoyol yapacaklarına,tren,havayolu,deniz ulaşımını geliştirseler ve insanları toplu taşımaya alıştırsalar olmaz mı?
Memlekette Cumhuriyet döneminden bile fazla demir ağ döşedik diyenlerin halinin perişanlığı ortada.Hızlı tren bile yola çıktığı ilk gün arıza yaptı.
(Bu hükümetin,Pamukova hızlı tren faciasını da unuttunuz eminim.)
Bu da ya gezicilerin ya da paralelcilerin işi mutlaka.
Başbakan,henüz bu konudaki engin bilgilerini bizimle paylaşmayınca bilemiyoruz. ama bağlaması yakındır.

Hani,çok medeni olduk ve çağ atladık uçaklarımızla diyenlere,asgari ücretle uçak biletlerinin fiyatını bir karşılaştırsın istiyorum.Otobüslere doluşanlar,yollara düşenler işte bunlar oluyor.Siz ,4 kişilik bir ailenin 2 kişilik koltuk biletiyle memleket yolculuğuna çıkışlarına hiç tanık oldunuz mu?
Bayramlarda,otogarların hali budur işte.

Ülkemizde,bayramlar bile çile inanın.Haberleri izlemeye korkar oldum.Yerde yatan ölüler,gözyaşlarına boğulan insanlar......
Bayram gelmiş neyime moduna giriyor insan.

Umuyorum ve diliyorum ki,huzurlu,en az can kaybıyla geçen,çocukların öksüz,yetim kalmadığı,annelerin ağlamadığı;Filistin'de,Irak'da,Afganistan'da,çocukların ve masum insanların öldürülmediği birkaç gün yaşarız.
En azından mola verseler katliamlarına ne iyi olurdu değil mi?
Dünyada ve ülkemizde barış dolu bir bayram geçirmemizi diliyorum.

Ama en büyük dileğim de:Bizi yöneten şu siyasi iradenin aklını başına toplaması ve bir yandan terörü beslerken,diğer yandan ''MIŞ'' gibi yapmamaları.

İzin verin de ÇOCUKLAR, ŞEKER DE YİYEBİLSİNLER BU BAYRAMDA.
Üstüne eklenecek hiçbir şey bulunabilir mi?

26 Temmuz 2014 Cumartesi

Ressam Bob olsaydı şöyle mi yazardı acaba:
''Şuraya bir deniz çizelim.
Şuraya ayışığının denize yansıyan aksini.
Şuraya dalgaların köpük köpük kıyıya vurmasını.
Şuraya hafiften esen ılık bir rüzgar.....
Şuraya uzaktan usul usul gelen sakin bir müzik.
Şuraya da bir kadın çizelim,yanında üç,beş şişe buz gibi bira.''

Ne müthiş bir tablo olurdu.... 
Ama yalnızca tablo olurdu yaşama yansımayan.

24 Temmuz 2014 Perşembe

Sizin de,''Yeter'' diyerek isyan ettiğiniz anlar oluyor mu?
Oluyordur mutlaka.
Peki,öyle anlarda ne yapıyorsunuz?
Kaçmak,ötelemek,hiçbir şey yapmadan kabullenmek,şişenin dibini bulmak....
Seçenekler çok da;
iş yapabilmekte.

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Gecenin bu saatinde anılar yazıp,eğlenmek vardı ama izin vermiyorlar ki,şaka gibi adamlar. 
Efendim,AKP'ye biat etmekte,yağdanlıkta sınır tanımayan Doç.Dr.Arif Çam diye biri,soyadı gibi çam devirerek,maşallah gündeme oturdu. 
Öncelikle,bu adam ne içiyorsa aynından istiyorum diyerek,incilerine gelelim:
-5 katlı bir evde oturuyorum.Tayyip bey istesin,5. kattan aşağı gözüm kapalı atlarım.
-Peygamber efendimiz S.AV.bir hadisinde, 2000'li yıllarda,TAYYİP adında bir İslam güneşi doğacağını buyurmuştu.
Bunların bir de Kürşat Tüzmen versiyonu vardı.
O da demişti ki:''Tayyip Erdoğan,uçurumdan atlayın desin,atlarız. 

Hani bir şarkı vardır MFÖ'nün.Grup der ki:''
Nerden başlasam,
Nasıl anlatsam.
Kaç kişiydik o zaman bak.'' diye de devam eder.
Şimdi.....
Be adam,öncelikle,seni Doç yapanı eline alacaksın.... 
Yahu!Bir de akademik kariyer yapmışsın ama kafa bir adım ilerlememiş.5. kat yetmez 15 katlık bir yere çık ve kendini ordan at.Bari,toplum senin gibilerden kurtulur-du.
Biri istedi diye kendini atan biri sağlıklı bir düşüncede midir?
Bunun gibiler okuttukları öğrencilere ne verebilir ki?
Peygamber efendimize gelince....
Hani,bir dönem çok popüler olan Nostradamus kehanetleri vardı.Orda bile bu kadar uçuk,kaçık bir ifade bulunmuyor. 
Taaaaa 1400 yıl öncesinden TAYYİP gibi bir dehanın,üstelik de ülkenin başına bela olacağını öngörmenin izahı var mıdır? 
Güneşi bilirdik de.Hani,şu dünyayı aydınlatan,ısı ve ışık kaynağı, sarı bir yuvarlak.
Hani,gökyüzünün aydınlığı......
Yahu! Aydınlık diye tanımlanan güneş,ülkenin kabusu oldu.Karanlığın öteki yüzü üstelik.
Ne öngörüymüş yarabbi! 
Kürşat Tüzmen'i tümüyle es geçiyorum.Atletik bedenini sergilemek için karnını içeri çekme ızdırabını hala unutmadık. 
Bir de,boğazın serin sularında gösterisi olurdu.
Bir de boyalı saçlarıyla,adeta bir delikanlı gibi davranırken düştüğü komik durumu.
Aslı olmayan bu adamların suretleri de dolu olmuyor ki.

Neye göre,hangi mantıkla bu konuşmaları yapıyorlar,inanın akla zarar bir durum.
Hadi,bu kadar yıkama,yağlama Tayyip Erdoğan'ın hoşuna gidiyordur ama okuyanlar ne der diye hiç mi düşünmez bu adamlar?
Ey akıl!
Nerdesin? 
Ya da,geldiysen kapıyı iki kere tıkla.
Ne diyorum ben yarabbi?
İnsanda akıl mı bırakıyorlar? 

Ya da,''Benim en büyük mirasım akıl ve bilimdir''diyen yüce ATATÜRK.
O kadar da devrimler yaptın,ülkeyi aydınlattın ama bak!Hala, böyle adamlar yetişiyor bu ülkede.
Asıl sen nerdesin?
Tanrı,''Yürü ya kulum''dememiş aslında.
Tanrı,işini iyi bilen,sahtekâr,rüşvetçilere ''yürü ya kulum''demiş.
Maşallah,bu işi öyle iyi kıvırıyorlar ki,yemeye doymadılar gitti.
17 ve 25 Aralık rüşvet operasyonuna bazıları,''hükümete yönelik darbe girişimi deseler de,bu iş,memleketin gözümüze baka baka soyulma işlemidir. 
Rüşvet alan DÖRT BAKAN hakkında hazırlanan fezlekeler ne oldu?Komisyon kuruldu mu örneğin?Dizin mi eksikti yoksa da iade edilmişti meclise?
Peki ya sonuç ne?
Bakınız;yüzleri dahi kızarmayan bu adamlardan inciler nedir:Eski TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar,42 milyonluk(Yani,eski parayla 42 Trilyonluk)arsayı çok masum bir alım diye niteliyor.
Hatta,hızını alamamış ve bunu konu etmek bile çok ayıp diyor.
Adam haklı.42 Trilyon dediğiniz nedir ki?Elinizin kiri.75 milyonun gidin banka hesaplarına bakın,buna yakın paraları görürsünüz.
Refah içinde yaşarken,bir bakanın alt tarafı Çanakkale'de 2000 dönüm arsa kapatması,İstanbul'da 42 Trilyonluk arsa alması,sayın Bayraktar'ın 70-80 belki de 100 milyon lira diyerek,rakamları tam bilemediği,eşinin de 14.5 milyon liralık hissedarı olduğu şirketinin varlığını sorgulamak çok ayıp-mış.
Gerçekten çok ayıp ediyoruz toplum olarak.Bunları sorgulamak ne haddimize?
Gelelim diğer soygunculara:Zafer Çağlayan'ın,Reza Zarrab'dan aldığı 700 bin liralık saati,Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in,oğlunun rezidansından çıkan 7 çelik kasa ve 1 milyon lira......
Sahi!Bunların vergi tutarı nedir?
Yoksa bunları da mı sorgulamak çok ayıp?
Hiç utanmıyorsunuz değil mi?
Milletin alın terini,emeğini,hayallerini,aşını,ekmeğini götürüyorsunuz ve yüzünüz dahi kızarmıyor.
Yalnız dört bakan mı?Bunların bir de başı vardı.
Hani,oğulları gemi filosu kuran,vakıflara para yağan çok hayırlı evlatları vardı.
Anımsadınız mı siz de?
İşte,bu oğlanlar denizi çok sevmiş olmalı ki,biri daha gemi işine girmiş.75 milyona bir gemi-CİK almış.
Bir vatandaş olarak çok ayıp edeceğim ama,sormak istiyorum:
Kardeşim,bu paraların kaynağı ne?
Bunca gemi,vakıf,arazi,şirket kuruyorsunuz ama vergi listesinde sizleri göremiyoruz.
Neden acaba?
Ben de istesem verirler mi o parayı?Vermeleri için babamın,başbakan mı olması gerek.Ne dersiniz?
Havuzda da epeyce para birikmiş olmalı hani.
Örtülü ödenek,ihale alacak iş adamlarının cömertliği yetmemiş olacak ki,masraflar için halktan yardım mı istediniz yani?
Bir fotoğraf karesi:Yer:Gaziantep ve bankaya para yatırmak için sıraya girmiş vatandaşlar.
Kimin için?
Başbakanın seçim harcamalarına.
Bu millet,aklını başına toplamazsa,uyumaya devam ederse,bunca hırsızlığı görmez de,bankaya koşarsa her şeyi hak ediyor demektir.
Hadi onlar cin gibi de,yahu! adamlar sizin rüyanızda bile göremeyeceğiniz paralarınızı çalıyor.
Bu ne ağır uykuymuş kardeşim?
Bi'uyanamadınız gitti.

22 Temmuz 2014 Salı

Ataların çok sevdiğim bir durum değerlendirmesidir.
''Düğüne giden oynar,ölüye giden ağlar.''
Dün,toplumsal davranışların yanlışlığını yazmıştım,hadi konuya devam edelim.Düğüne giderken,en özel giysiler,takılar kullanılır.Saçlar yapılır,makyaj süperdir.
Bir de,özel günlerin ziyaretleri vardır.İşte o anlarda,toplumun nasıl çocuk yetiştirdiğini görme fırsatını yakalarsınız.
Bayramlarda,komşu ziyaretleri yapılır,şeker,kolonya alınır.Öyle,Bodrum'a,Kuşadası'na kaçma hayali kurulmaz.
Geleneklerimize ne oldu bilmiyorum?
Bir bayram günü komşuya gitmiştim.17 yaşındaki genç kız,koltuğa yayılmış,hiç istifini bozmadan,cep telefonuyla oynuyordu.Ne hoşgeldiniz demek vardı ne de nezaketli bir tutumu.O günden sonra gitmedim zaten o eve.
Çok kızıyorum çocuklarını böyle kaba yetiştiren ebeveynlere.

Peki,ya ölüye giderken ne yapılır,ne yapılmalı?
Cenaze evi matem yeridir.Giysileri de bu kurala uymalıdır.Ne pullu,boncuklu,kırmızılı kıyafetler giyersiniz ne de şort,parmak arası terlik.
Yas evinin bir ayrımı olmalı değil mi?
Ölüye de saygı kalmamış gençlerimizde.Cenaze evine gidiyorsunuz,herkesin elinde laptop ya da cep telefonu.Ordan oraya yürüyorlar,konuşuyorlar.
İçeri gelen insan mı,bitki mi önemli değil onlar için.Ne kadar ayıp.
Ölen kişiyi de hesaba almamak bu.Evden bir cenaze çıkmış.oturduğu koltuk artık boş kalacak.Dolaptaki giysileri sahipsiz.terlikleri de kalkacak ortamdan.
Artık yaşamınızdan geçip,gitmiş o insan.Azıcık saygıyı hak etmeli.
Ne kadar önemliymiş bu telefon ve bilgisayar?
Aslında suç bu gençlerin değil,bunları yetiştiren ana-babaların eseri bu çocuklar.
Nezaketi öğretmezseniz,gelenekleri bilmeyen,yerinde davranmayan,odun gibi nesiller yetiştirirsiniz.
Elbette yeniliklere açık olmalıyız her zaman ancak,gelenekçi bir toplum yapımız da var.
Karşı komşunuzdan bir içimlik kahve isteyemeyecek kadar yabancıysanız,insanlığınız dibe vurmaya başlamış demektir.
Komşuluk,dostluk,arkadaşlık gibi kavramlar çok önemli.Bir düğün ya da bir ölüm yaşadığınızda,kapınızı insanların çalmasını istiyorsanız,insan biriktireceksiniz.
Ne güzeldi eskiden komşuluk ilişkileri.Bir cenaze olduğunda,ev sahibi acısını yaşasın diye komşular tencerelerle yemek taşırdı eve.
Büyük kentlerde bunu kimseler bilmez ama biz hala bu geleneği yaşatıyoruz..
Okuyanlar,''Ne kadar eski kafalı bir bakış''diyebilirler ama......
İnsanlıktan uzaklaşmış,komşu kapısı nedir bilmeyen insan olacaksam varsın geri kafalı olayım.

Geleneklerimizi seviyorum ve elimden geldiğince de yaşatacağım.
Herkes,çocuğunu iyi yetiştirsin lütfen.
Ben o görevi iyi yaptığımı düşünüyorum. 
Hep eleştiriyorum AKP'yi biliyorsunuz.
Parti olarak değil,kafa yapısı çağın çok gerisinde olduğu ve böyle bir zihniyetin Atatürk ülkesine yakışmadığına inandığım için.
Doğru yaptığı bir şey var mı bu hükümetin bakalım mı?
Yüzlerce milyon dolara mal olan,dünyada eşi görülmemiş tesis diye bize sunulan,yandaş iş adamlarına peşkeş çektikleri Erzurum'daki tesisisin çökmesini izlediniz değil mi?
Yerin altına 1 metre çakılan kazıklarla, 49 metrelik çalmadan tutun da,demirden,çimentodan,yeterli fizibilitesi yapılmayan araziye kadar.....
Kimin eseri bu tesis?
Memleketi sel götürüyor ama İstanbul,kuraklığın eşiğinde.Neden acaba?
Şöyle mi düşünsek:Bütün alanları betona boğup,derelerin üstüne ev kondurup,suyun akacağı ne bir alan ne de yağmuru süzecek toprak bırakılmadığı ve gidemeyen suyun baraja ulaşamadığı için olabilir mi?
3.köprü-3. havaalanı diyerek milyonlarca ağacı kesmek ve yağmuru kesmek olabilir mi?
Kimin eseri bu?
Kadın cinayetleri,AKP iktidarı döneminde % 1400 artmış durumda.Her gün,en az 3 kadın öldürülüyor.
Yasal düzenleme yapıldı mı?Cezai yaptırım uygulanıyor mu?AKP'nin aile bakanı ne işe yarıyor?
Dün,Adana-İmamoğlu'nda,bir erkeğin,kaçırdığı eşini,üstelik de 2 çocuğuna rağmen ıslatıp dövdüğünü,aç bıraktığını,hamile kadını tekmelediğini,hayvan dışkısı yedirdiğini,en sonunda da 8 kurşunla öldürdüğünü okuduğunuzda siz ne hissedersiniz?
Bunca kadın cinayetine sessiz kalmak kimin eseri?
Çocuk pornosunda ve tecavüzünde liste başıyız.
Tecavüzcülere ne gibi bir yasal yaptırım uygulanıyor? 13 yaşındaki kız çocuklarına kendi rızasıyla tecavüz ettirdi diyen hakimleri kim atadı?
Peki,bu kimin eseri.
Her gün işçilerimiz devlet eliyle öldürülüyor.İnşaattan düşen de,köprüden uçan da,madende yanan da rantçı AKP'nin peşkeş çektiği iş adamalarının eseri.
Peki,bu iş adamlarına bunca desteği kim veriyor?
Oğlu,genç yaşında gemi filosu kuruyor,kızı vakıf sahibi oluyor.Evlatlarının memleketi soyma hızına kimse yetişemiyor.
Çocuklarını bırakın,yedi göbek sülalesi,damadı,gelini yemeye doymuyor.
Peki,bu kimin eseri?
Siz iktidarda olsaydınız,memleketi böyle soyar mıydınız?
İktidara gelenin asli görevi memleketi yemek anlaşılan.
Sizin atalarınızın kanıyla kazanılan bu ülkeyi,bu kadar hor kullanan bir iktidara hala yan çıkıyorsanız,her şeyi hak ediyorsunuz demektir.
Ya da şöyle düşünün:Bu adamlar giderse ne olur?
Kimsenin elinde sihirli bir değnek yok biliyorsunuz.Bunların pisliğini temizlemek için çok güçlü bir iktidar gerekir.
Sağcısı,solcusuyla,elele vererek bu iktidardan kurtulsak ve ülkemizi refaha çıkarmak için hep birlikte çalışsak,üretsek,kazancımızı eşit paylaşsak olmaz mı?
Bunu yapmanın yolunu biliyorsunuz.GİDİP,OYUNUZU VERECEKSİNİZ.
Yalnız kendiniz için değil,çocuklarınızın,torunlarınızın geleceğini bu adamlardan kurtarmak için.
SEÇİM SİZİN.
Dostlarımla,cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşuyoruz.Bir çoğu diyor ki:''Oy vermeyeceğim çünkü,her ikisini de onaylamıyorum.''
Oysa;verilmeyen her oy Recep Tayyip Erdoğan'ı cumhurbaşkanı yapacak hala öğrenemediler.
İşçi Partisi ve Aydınlık Gazetesi yazarları sürekli sandığı boykot çağrısı yapıyor.
Hadi,sandığı boykot ettiniz diyelim!
Siz kaç kişisiniz de, boykotla Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasına engel olacaksınız?
Seçimlerde oy vermek,her şeyi; bırakın bir vatandaşlık görevi.Bizi yönetecek insanları seçmek için bir tercih yapacaksak oy vermeliyiz.Sonrasında pişman olmanın anlamı var mı?
Çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nu,ben de çok içime sindirmiş değilim.Bugüne kadar yaptıklarını okuyorum,özellikle kadın ve türban konusunda kendisini şiddetle eleştiriyorum.
Ancak;biri ülkemizde bütün değerleri yerle bir eden zihniyetin temsilcisi,diğeri bir akademisyen.
Nerde duracağını,neyi konuşacağını biliyor en azından.Nezaketli bir üslubu var.Vatandaşı azarlamıyor,tokatlamıyor,tekme attırmıyor.
Cumhurbaşkanlığı makamı,pasif bir makam. Meclisten gelen kararlara imza atacak.Konukları ağırlayacak hepsi bu.
Hiç düşünmüyor musunuz,bunca hırs dolu bir başbakan bu makamı neden istiyor diye?
RTE.pasif kalacak bir insan mı?
Eğer cumhurbaşkanı olursa,AKP'nin başına getireceği etkisiz eleman başkanı kullanacak ve ülkenin hem cumhurbaşkanı,hem başbakanı,hem bakanları hem Genelkurmay Başkanı.....Her yere kendisi el atmaya hevesli.
Bir hukuk devletinde ast,üst ilişkisi ve bir yönetim yapılanması vardır.
Bizim ülkemizde bunları gören var mı?
Öyle bir başbakanımız var ki,kürtaja karışıyor,sezaryene karar veriyor,çocuk sayısını ayarlıyor,her yerden bitiyor.
Bir ülkenin başbakanı nerde duracağını bilmeli.Onca kurulan bakanlıklar bostan korkuluğu mu?
Başbakan,mesleklerde sınır tanımıyor.İyi ki İktisadi İlimleri bitirdi ama şu meslekleri de çok iyi biliyor.Jjinekolog,mühendis,doktor,işçi,mimar,öğretmen,çiftçi,imam,madenci.
Ne şanslıyız,her konuda bilgi sahibi bir başbakanımız var.
Var da ne işe yarıyor derseniz?
Bağlı olduğu bakanlıklar bir halt yapmayı beceremediklerinden ve karşısında asla söz sahibi olamadıklarından başbakan her konuda çözüm buluyor,onu da yüzüne,gözüne bulaştırıyor.
Nerde görülmüş,bir başbakanın vatandaşına hakaret ettiği,sınır tanımazlığı ve ölçüsüzlüğü?
Dünyada eşi,benzeri yok bu insanın inanın.
Böyle birini,ülkenin en üst makamına seçmek istiyor musunuz,sorun bu?
Başbakanın,bırakın cumhurbaşkanlığını,yarının halifeliğine soyunacağını ve memleketi 2023'e hazırladığını bilmek için falcı olmaya gerek var mı?
Siz,sayın seçmenler.....
-Derelerinizin,ırmaklarınızın,havanızın,suyunuzun elinizden gitmesini istiyor musunuz?
-Yatak odanıza kadar girilmesini izin veriyor musunuz?
-Memleketin parsel parsel satılmasına göz yummak istiyor musunuz?
-Hepimizin A...... koyan iş adamlarına ormanımızı,dağımızı,toprağımızı vermelerini istiyor musunuz?
-Soma'da,madencileri öldürürken,işverenlere 250 milyon lira destek çıkmalarına sesiniz çıkmayacaksa...
-Köprülerden,inşaatlardan,yangınlardan işçilerimiz öldürülürken ''Kader''diyecekseniz.
-Oğlunu,kızını,çevresini ihya eden bir başbakanı daha da yükseklere taşıyacaksanız,gidip oy verin bu BAŞBAKANA.
Ama bilesiniz ki,ülke bir cehenneme döndüğünde hep beraber YANACAĞIZ.
O zaman ''ELİM KIRILSAYDI DA....'''pişmanlığınız fayda etmeyecek BİLİYORSUNUZ DEĞİL Mİ?

21 Temmuz 2014 Pazartesi

İnsanlar,nerde,nasıl giyineceğini bir türlü bilmiyor ülkemizde.Bir davete gidersiniz,şık bir tuvaletle,bara gidersiniz mini bir etekle,üniversiteye gidersiniz kot ve tişörtle,plaja gidersiniz bikini,mayoyla.
Her yerin resmiyetinin kıyafeti ayrıdır.Nasıl ki,sıkmabaş ve o ucube kılıkla üniversite kapısına gitmezsiniz,plaja da iç çamaşırı ya da haşemayla gidilmez.
-Burda,şu türbana bir çakmam gerek.Bu kadar irrite olduğum başka bir şey var mı bilmem? 
Deniz-kum-güneş üçlüsü kadar muhteşem bir üçlü var mı?
Tanrı,bütün bu nimetleri yararlanın diye yaratmış.İnkara kalkışmanın alemi ne? 
Bugünlerde,don-atletle plajda gezen,orta yaşlı bir zamparanın fotoğrafı yayınlanıyor nette.
Onu görünce bir anım aklıma geldi.
Tabi,ben anı yazınca,işin ucunda mutlaka bir absürtlük vardır. 
Kızımla,yıllar önce Mersin-Kızkalesi'ne tatile gittik.Yaz sıcağında,kumda yatmak ne mümkün?Hele de Çukurova söz konusuysa. 
Bronzlaşmak da lazım.İnatla Eda Taşpınar kadar olmasak da dayanıyoruz sıcağa. 
Bir koşturma oldu.''Yine mi biri boğulmaya kalktı?'' diye söyleniyorum.Yüzme bilmiyorsanız ne işiniz var denizle,değil mi? 
Plajda şu konuşmalar yankılandı:''Şşşşt,hop,kardeşim.Bu ne hal?Örtün şunun üstünü,çoluk,çocuk var ya..''
İnsanın merakı daha bir cezbedici oluyor elbette. 
Kafamı bir kaldırdım ve hemen kızımın gözlerini kapattım.
Manzara şuydu:Gençten bir delikanlı,sıcaktan bunalmış ve denize girmiş.''Ne var bunda?''diyeceksiniz. 
Ama......
Üstünde beyaz iç çamaşırlarıyla.
Denize girerken iyi de,bir de bunun ıslanmış halde çıkışı var,değil mi? 
Delikanlı,tüm plajın karşısında anadan üryan bir görüntüde duruyor.İşin garibi,farkında değil görüntüsünün.,Bir insanın,üstüne yapışmış beyaz çamaşırla nasıl göründüğünü hayal edebilirsiniz sanırım. 
İşte,tam da öyleydi.
Kadınlar bakarken,erkekler çok utandı sanırım.
Tatil boyunca,o genci bir daha görmedim plajda.Sanırım,yok olmayı seçmiştir kendisi de.
Tabi,bu anı yıllar önceydi.Hadi,Güneydoğudan gelmiş,hayatında sulama kanalından başka su görmemiş garibandı o,ama son günlerde plajlarda dolaşan bu adama ne oluyor?
Hiç mi çağ atlamadın be adam? 

Dip not:Bir de,haşemayla denize giren kadınlar var.Hani,onlar da iç çamaşırı giymiyor.
Diyorum ki,o denize bir giriş,bir de meme uçları ve bütün hatları meydanda çıkışları var.
İnsanda biraz hayal gücü bıraksalar ne iyi olacak. 
9.cumhurbaşkanımız,90 yaşındaki Süleyman Demirel için,doğduğu yer İslamköy'de bir anıt mezar yapılacakmış.
58 bin metrekare alana, 9'uncu cumhurbaşkanı olmasını simgeleyen 9 da gölet.......

1998'de de,cumhurbaşkanı Turgut Özal için,bizim paralarımızla bir anıt mezar yapılmıştı,anımsar mısınız?

Bir insana anıt mezar neden yapılır?Memlekete bir hayırları mı dokunmuş?İnsanlık adına,ülkesi adına uluslararası arenada iyi bir şeyler mi yapmışlar?
Biri,darbelerle gidip,gelen ve ülke siyasetine iyisiyle,kötüsüyle ket vurmuş;diğeri papatyalarıyla ve yakın çevresiyle zevk-i sefa içinde palazlanmış ve konforla yaşamış biri.
Üstelik,yapılan anıtın maliyetinin üstlenilmesi bize sorulmadan.
Benim emeğimle ve haksızca yapılan hiçbir ödüllendirmeyi helal etmiyorum.O anıtın parasını da.Mesut Yılmaz cebinden karşılasaydı bu kadar değer veriyorsa.
Bu adamlar ülkenin cumhurbaşkanıdır,benim değil.Memleketi soyan tayfanın bir bölümüdür Demirel sülalesi de,Özal sülalesi de.
Öldüler diye unutalım mı yani geçmişi?

Diyelim ki,göl manzaralı anıt mezar yaptırdınız..Sonuçta,siz o toprağın altına girdiniz.Üstünüzde beton simge olsa ne olur,olmasa ne olur?
Önemli olan,artık bu yaşamdan gitmiş olmanız değil mi? Süslü ve gösterişli bir algıya düştüğünüz zaman,arkanızdan konuşulacak şeyler,hele ki,başkalarının alın teriyle yapılmış ise,size rahmet değil bela okumak olacaktır.

Komşularımızdan biri Ali Amca öldü bugün.Yaşı da 90 civarıydı.Tıpkı Süleyman Demirel gibi.
Elinde,hep sefertasıyla yemeğini taşıyan,eski usul insanlardandı.Her gün,evin önünden geçer,giderdi.
Şimdi artık geçmeyecek.
Az sonra,o da,dünyadan geçmiş milyarlarca insandan biri olarak toprağa verilecek.Komşuları olarak bizler,en fazla torunları anacak onu .Sonrası yok bu işin.
Arkanızdan iyi şeyler söylenerek uğurlanmak var.
Güzel komşumuzdu Ali Amca.
Rahmet olsun.

Gelelim diğerlerine......
İçlerinde iyi andıklarınız var mı?Yaşayan,ölen......
Kim bilir kaç gencin kanına girdiler,ülkeyi kaosa sürükledikleri yıllarda?
Kendileri, aşırı tıkınmaktan ölürken memleket sefaletle boğuşurdu.
Ölüp gittiler ama iyi anmıyorum hiçbirini.
İyi izler bırakarak gitmeli yaşamdan.Üstüne tonlarda ağırlıkta beton dikseler ne olur,dikmeseler ne olur?
İyi anılıyor musunuz,ondan haber verin?

20 Temmuz 2014 Pazar

"Belki de Tanrı, seveceğimiz kişiyle tanışmadan bizi yanlış kişilerle tanıştırıyor. Onu tanıdığımızda daha da mutlu olmamız için."
Marquez

Tanrının,bizi sınama yaş aralığı nedir acaba?Bir gün karşımıza çıkacak diye beklenir mi?
Ya;o arada yanımızdan geçenler büyük ikramiye ise ne olacak? 

Ne demiş İlhan Berk:
''Sen gelsen, bana sarılsan. Üstüm başım aşk koksa.''

Bence Marquez'i dinlemeyin sakın. Tanrı,karşınıza sürekli...... çıkarıyorsa suçu biraz da kendinizde arayın.Demek ki,iyi seçim yapamıyorsunuz.Suçu yukarıya atacağınıza karşınıza çıkan seçenekleri iyi değerlendirin.Yanlış diye diye belki de siz yanlış yapıyorsunuzdur. 

İlhan Berk'e kulak vermelisiniz.Aşk kokusu baharda kaldı demeyin sakın.Aşk,her mevsimde güzeldir.Tabi,yaşamayı biliyorsanız. 

Ne demişti Ataol Behramoğlu: Aşk iki kişiliktir.
Diğer yarınızı bulmaya bakın ve elinizi çabuk tutun.
Aşk bu,bekler mi? 
Çukurova yanıyor.Tek damla yağmur da düşmüyor uzun süredir.
Nasıl olduysa,bunca yorgunluğa rağmen uyku tutmuş ve rüyamda Recep Tayyip Erdoğan'ı gördüm. 
Görecek adam kıtlığı mı vardı bilmem.İnsan,rüyasında Brad Pitt'i görür,Kenan İmirzalıoğlu'nu görür;ne bileyim şöyle eli yüzü düzgün birini görür. 
Kısmet işte. 
Rüyamda gördüm dedimse,hani,şu gazeteci kadının ''Kocamın kollarındayken,başbakanı hayal ediyorum'' dediği cinsten değil.
Sahi! O kadını kocası hala boşamadı değil mi? Epeyce sindirmiş olmalı. 
Rüyamda başbakan,elinde bir falçatayla,birini köşeye sıkıştırmış yüzünü kesiyor.
Aklıma hemen,başbakanın ''CEHAPE'li başkanı K.Kılıçdaroğlu'nu mu,yoksa rakibi E.İhsanoğlu'nu mu kesiyor''sorusu geliyor.
Takıntısı ya onlar. 
Neyse,bana yöneliyor,elinde hala falçata.
''Yandım''diyorum.''Hakkında en nefretlik yazıları yazdığım için kesin,beni de kesecek.'' 
Fakat ve lakin,gözlerini bana dikiyor ve o an fark ediyorum ki;başbakanın gözleri yemyeşil.
Oysa,öfkesinden, her ne kadar anlamasak da kahverengi olmalı. 
Dudaklarımdan Şükran Ay'ın,bir zamanlar en çok söylediği şarkı ''Senin en güzel yerin,kahverengi gözlerin''dökülüyor. 
Hadi,beni anlarım,kahverengi gözlerim var ama başbakanı yeşil görmek de ne oluyor?
Yahu! diyorum.''Bu adam nefret dolu bakışlarıyla,öfkeden çıldırmış ses tonuyla,bir türlü sahip olmadığı beden diliyle ve ölçüsüz konuşmalarıyla bizim ülkemizin başbakanı değil mi?
Ne işi var benim rüyamda? '' 
Hayır! Etkileyici bir erkek olsa ama nafile. 
Badem bıyıkları ve etkisiz duruşuyla tümden kapsama alanı dışında biri ama ne hikmetse rüyaya izinsiz giriş yapmış işte.

Panikle uyandım.Gece çok sıcaktı ama o yeşil gözlerin buz gibi bakışı soğuk bir rüzgar indirdi tepeden,tırnağa.
Memleketin canına okuduğu yetmemiş olacak ki,''daha yapacaklarım bitmedi'' diye bir Nuri Alço duruşuyla final yaptı. 
Sayın başbakan,rica ediyorum artık rüyama falan girmeyin.Gündüzleri yeterince kabussunuz,bari gecelerimize dokunmayın. 
Hem,ben o size hayran,ağzı ayrık,ayran budalası kadın gazeteciye benziyor muyum Allah aşkına?
Kadın,kocasının kollarında hayal ediyor,bense elinde faşçatayla bir başbakan.

Yahu'! Rüyama neden şöyle boylu,poslu,karizması şahane,sakalı,bıyığı olmayan,ses tonu etkileyici,güzel kokan( Sahi!Rüyalarda insan kokar mı? ) biri çıkmıyor da başbakan çıkıyor?
Kesin üstüm açık kaldı bu sıcakta.