28 Ağustos 2020 Cuma

 #MUSA DİNÇ-GÜL VE DÜŞÜN KİTABI ÜZERİNE..

İki yıl önce,Kars'ın Selim İlçesi-Laloğlu Köyünün okuluna ve köy çocuklarına ziyarete gittim.Kütüphane kurmak,okulu görmek ,eksiklerini derken olayı büyüttüm ve çok kapsamlı bir yardıma dönüştürdüm.
Köyü anlatmayacağım ama gitmeden önce,gerek satın alınmış,gerekse toplanmış kitapları tek tek taradım.Çocuklara yönelik zararlı bir içerik var mı diye araştırdım ve bunları yaparken de,en az on beş kitabı attım.
İlkokul ve ortaokul çağındaki çocuklara uygun değildi çünkü.
Ben,sade bir vatandaşım ama bir iş yapacaksam da,en iyisi olmalı,hata yapmamalıyım.
Çocuk ve ergenlik çağındaki çocukların beyinleri,henüz çok tazedir ve ne verirseniz onu depola; doğru yanlış.
Bu yaş grubu,sorgulayamaz,duyduğuna inanır ve öyle de temeli atılır.
Bu nedenledir ki,çocukları bilimden uzak,dini vakıf ve kurslara gönderdiğinizde,işte,o videolardaki zırvalıkları konuşan,düşünen bir nesil yaratırsınız;aklını huriler,bakireler ve seksle bozmuş bir nesil.....
Amaçladıkları hedefe adım adım gittikleri doğru ama şimdiki konumuz; şu günlerdir konuşulan kitap.
Bu sabah,yazar Musa Dinç'i canlı izledim ve .....
Bu şahıs,annesinden duyduğu kendince mizah ama aslında bir felaket olan ve yine kendince fabl kisvesine soktuğu rezilliği ,üstelik de DÖRT BASKI yapmış bu kitabın toplatıldığını ,özür dilemek falan konuşuyor işte.
FABL nedir?
İlkokuldayken,en çok duyduğumuz konulardan biridir bu.
Hayvanların ağzından,insanlara ders verici öykülerdir;Fabl!
Leylekle,Tilkinin ,tavşanla,kaplumbağanın arasında geçen küçük hikayeler.
Bu hikayelerde tecavüz olmaz,sarkıntılık olmaz,bakirelik olmaz,gerdek gecesi tanımı olmaz.
Bu,Musa Dinç denen şahıs,ya FABL nedir bilmiyor ya da,kimse anlamaz nasıl olsa diye,duyduğu ama tecavüz,gerdek olayı gibi yaşandığı dönmede dehşet uyandırması gereken ama belli ki,olağan sayılmış öyküleri,kendinde yorumlamış ve mizah sanarak yazmaya kalkmış,kalkmasına da,tecavüzün mizahı olur mu?
Peki ya,Tilki ve Ayı gibi iki farklı türün cinsel birlikteliği olur mu?
Kurnaz tilki,Boz Ayıdan öyle çekmiş ki,aklını TOMOGRAFİK süzgeçten geçirdiğini iddia ettiği öyküde,Tomografik sözcüğünü biliyor ama o beynin i işlevini bilmiyor belli ki yazar; 'en iyisi,ayıya tecavüz edip,namusunu beş paralık edeyim de gününü görsün' demiş.
Boz Ayı,Tilkinin niyetini anlamış ama Japon yapıştırıcısı ile yere yapışmışcasına kaderine razı olmuş,tilki,arkasına geçmiş,ayının bakireliğini bozmuş.

Allah Aşkına,bunu yazan yazar,denetleyen editör ve basan yayın evi....
Ne düşünürsünüz?
Bu,çocuk kitabı mı?
Kim denetledi,kim DÖRT BASKI yapılırken göz yumdu,kim dağıttı bu rezilliği?
Bir de imza günü düzenlemiş meğer.
Kitap,şimdi toplatılmış olabilir,ya öncekiler.....
Onları okuyan çocuklar!
Bu ülkede kadın,kız-erkek çocuk geçtim; ördek,tavuk,eşek,keçi,kedi,köpek hatta damacanaya bile tecavüz edilmiyor mu?
Bu sapıklıklar,her gün karşımıza çıkmıyor mu?
Toplum,iyice aklını seksle bozdu bozmasına da,huriler,cennet diye diye iyice delirdi.
Bir insanın beyni,7/24 seks odaklı yaşar mı?
Neyin kafasını yaşıyorsunuz?
Buna tıp dilinde ne deniyor bilmiyorum ama Manyaklık boyutuna geldi her şey.
Ülkenin başına bela mısınız?
Yazarı,çizeri,gazetecisi ,öteki,beriki.....
Ne yana dönseniz aklını kaçırmış zihniyet!
Düşün bu ülkenin yakasından artık,düşün!

14 Ağustos 2020 Cuma

“VERA'YA

Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana

Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm”
NAZIM HİKMET

Bu şiir,Nazım Hikmet'in ,en son sevdiği kadın ! VERA'ya ,ölmeden önce yazdığı son şiir.
Ayran gönüllü sevdalar,işi kılıfına uydurma halleridir bana göre.
Bir gönüle,kaç sevda sığar ki!

Neyse....
Konumuz,Nazım ve her limanda bir sevgili tutan denizciler misali,hayatından geçen kadınlar değil elbette.

Çok şiir okuyan bir toplum değiliz ama şiirleri hayatımıza uyarlama konusunda ustalığımız da yok değil hani.

Gelip gitmeyenler,ısrarcı olanlar,vakitlice gitmeyi bilmeyenler hayatın her alanında karşımızda değil mi zaten?
İş,ilişkiyi bitirme becerisinde ama bizler,yıllardır aynı şeyi defalarca yapıp yapıp farklı sonuç almayı ummaktan vazgeçmediğimiz için Albert Einstein'in sözünü hep haklı çıkarıyoruz.

Demişiz ki:

Gelsene
Kalsana
Yapsana

Ama onlar demiş ki:

Geldim
Gördüm
Yedim

Peki,Öldün mü?

Hayır! demiş
Ve eklemiş:
Siz,bu kafada olduğunuz sürece,ben,daha çoook ;
-Yerim
-Yerim
-Yerim!

13 Ağustos 2020 Perşembe

 #Bugün, üretim günüm. ❤️

Sanki, diğer günler değilmiş gibi.😉
Lavantalar, kendi üretimim elbette.
Sabunları da, zaten ben yapıyorum.
Evimin her köşesi, şu anda mis gibi Lavanta, Gül, Tropikal Meyve ve Okyanus kokularıyla ürettiğim sabun kokuyor.
Bu kadar güzel kokunun içinde,insanın başı döner valla. 😉
Kendim yaptığım için demiyorum ama iyi iş çıkardığımı söylemeliyim ki, zaten hiç sevmem eksik kalmış ve baştan savma yapılmış her ne varsa.
Sabunlarım, bugün dinlensin artık, yarın da, hani şu, tüller, süslü kurdelalar falan var ya; işte onlarla da hazırlayıp, satışa sunacağım.
Hani, ekonomiden Çokomel ve Eti Puf kadar anlayan damat var ya...
Ona bakarsak, memlekette geçim sorunu diye bir şey asla ve kat'a yok.
Vatandaş, maaşını dolarla alıyor, hatta, maaş öyle çok geliyor ki, Mersedes ve BMV fiyatları azıcık çıktı diye veryansın ediyor.
Şöyle bir ağız tadıyla İtalya, Venedik, İbiza turu yapacak ailesiyle yurdum insanı ama gel gör ki, dolar çıkmış, ne yapsın, artık Bodrum falan idare edecek.
Evin Bodrum'u değil, ne fesatsınız, hani şu, Cevat Şakir'in sürgün yeri var ya, Ege'de, işte o Bodrum. 😂
Neyse....
Tatil, herkese lazım.
E, parasız tatil de olmaz.
Üretmeden, para da kazanılmayacağına göre... 😉

Allah, devletimize zeval vermesin!
Verdiği maaşı, nereye harcayacağımızı bilemiyoruz.
Damat gibi, teknelerde.... 😉

Sorsam ki,'sizin derdiniz ne?'

Alacağım yanıtlar yüzde bin şunlar olurdu kuşkusuz:

-Yurt dışına ucuza giderken şimdi pahalı olması!
-Seyahat çok pahalı artık!
-Niye,Mersedes,BMV pahalı oldu?

Vatandaş olarak böyle dertleriniz yok mu?
Çok ayıp!
Niye yok?

-Yoksa;siz de, dolarla maaş alanlardan değil misiniz?
-Yoksa siz,dolar yükselince 'Aman canım,dolardan bana ne,yükselirse yükselsin,bana dokunan ne var? diyenlerden misiniz?
-Yoksa siz,hala bunları izleyip, 'Valla,ekonomi tıkırında.Allah razı olsun bu hükümetten' diyerek el açıp,her ay PTT ve banka kuyruklarında şükredenlerden misiniz?

Dolar ve Euro artışının ne anlama geldiğini biliyor musunuz?
'Bana de' diyebilir misiniz?
Eğer diyorsanız,beter olun!

Bakkala,markete,,çarşı pazara gittiğinizde,cebinizden çıkan para ne?
Elektrik,doğalgaz,aracınızın yakıtı,öteki beriki,neyle dönüyor sanıyorsunuz?
Türk Lirasıyla mı?
Üreten bir ülke miyiz biz?
İğneden,ipliğe,fasulyeden mercimeğe ,pamuktan vidaya yani,hammaddenin tamamına yakınını dolar üzerinden ,dışardan alıyorsak, marketten gramla aldığın peynire de yansıyacak bu kur artışı,yaktığın elektriğin faturasına da.

Üretmeyen bir ülke,dışa bağımlıdır.
Bu hükümetin uyguladığı ekonomi politikası,başından beri yanlıştır.
Ekonominin başına,Çokomel ve Eti Puf sevdalısı bir damat bakanı koyarsan, mimiklerindeki ifade,sözcüklerindeki yetersizlikle ve dalga geçen üslubuyla bu memleket,daha ne kadar dayanabilir?

Muhalefetin,kendini toplaması gerekiyor artık.

Şahsi olarak,cebimde dolarım yok,maaşımı dolarla almıyorum,altımda,Mersedes ya da BMV'yi bıraktım arabam bile yok.

Ama yaşamak için düzenli bir gelire,alım gücü yüksek bir maaşa gereksinmem var.
Bana,veriyor musunuz hükümet olarak?

Ne konuşuyorsunuz hala?

12 Ağustos 2020 Çarşamba

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ......

'İstanbul Sözleşmesi şöyle iyi böyle kötü bi s.ktirin gidin yeter be! 1 sene önce yanıma alabildiğim kızım sırf örtündü ve imam-hatibe gidecek diye anası tarafından kaçırılmış, bana 1 soru sormadan okula yazılmış, hâlâ gevezelik! Ocağına ateş düşmeden konuşan O… Çocuğudur!!!!'
FATİH TEZCAN

Bu ülkenin savcıları nerde?
Adam diyemeyeceğim bu şey,hepimize küfrediyor.
Ne yapıyorsunuz sayın savcılar?
Korkmayın da,şu şey için suç duyurusunda bulunun bi'zahmet!
Bu ve bunun gibileri doğuran analar,size de yazıklar olsun!
Hiç mi,bunlara eğitim,aile terbiyesi adına bir şey vermediniz?

Kızı örtünmüş de,imam hatip okuluna gidecekmiş de,annesi almış da....
Senin gibi birinden kurtulduğu için o kız çocuğu şanslı,daha ne olsun?

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'ni,ekranlarda erkekler tartışıyor,kararı erkekler veriyor da,hayırdır!
Tecavüze uğrayan kadınlar,cinayete kurban giden kadınlar,öldürülen,yakılan kadınlar ;bu ülkede,kız-erkek çocuk demeden,ördek,tavuk,keçi,kedi köpek demeden,kadın,çoluk çocuk demeden tecavüz edeceksiniz,kalkıp bir de,İstanbul Sözleşmesi imzadan çekilsin diyeceksiniz öyle mi?
Siz,ne AHLAKSIZ yaratıklarsınız ki,bunlara karşı çıkacağınıza taraf oluyorsunuz?

URFA/ SİVEREK' de,14 yaşındaki kız çocuğu,dayısı ve abisi tarafından defalarca tecavüze uğruyor,gebe kalıyor,hastanede doğuruyor ve aile kızı hastanede bırakıyor,annesi kardeşinden şikayetçi oluyor ama oğlunu şikayet etmiyor;kız çocuğu da şikayetçi olmuyor peki neden?
Çünkü; Abisi,cezaevinden çıkınca kendisini dövermiş,bu nedenle korkuyormuş ve şikayetçi olmuyormuş.

Bu ülkenin kanayan yarasıdır,ENSEST İLİŞKİ!
Aile içi tecavüzler,baba,abi,dayı,amca......
Yetmez ama Allah Belanızı Versin!
Elinize doğuyor bu çocuklar.
Kucağınızda sallıyorsunuz,uyurken üstünü örtüyorsunuz,ağzına emzik de mi vermediniz,lanet olasıcalar?

İnsan,kızına,kardeşine kıyar mı hiç?
İnsan,rızası olmayan hiçbir kadına kıyar mı ?

Dün,kardeşim ,Neşet Ertaş'ın ' Gönül Dağı' türküsünü söyledi.
O türküde diyor ki:

Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle giden
Yar oy yar oy yar oy yar oy yar oy
Yol gizli gizli, yol gizli gizli.

-Sevdim;Öldürdüm
-Boşanmak istedi;Öldürdüm.
-Beni istemedi;Öldürdüm
-Çalışmak istedi;Öldürdüm.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ,işte bunun için gerekli!
Ya,gereğini yapacak ve bütün maddeleri uygulayacaksınız,
Ya da,Çektinin gidin artık!

11 Ağustos 2020 Salı

 EREN BÜLBÜL.......

Bazı fotoğraf kareleri görürüm;o karedeki çocuk bakışı beni öyle etkiler,öyle etkiler ki,üstüne hiçbir şey yazmak istemem.

2017' de ,bu güzel çocuk,Eren Bülbül'ün bakışlarını söndürdüler ya!
Ve hala o koltuklarda oturuyorsunuz ya!
Bir cehennem varsa,en dibini boylarsınız umarım!

En çok çocuklar......
Güzel gülüşlü,güzel bakışlı çocuklar.....❤️

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, dağ, gökyüzü, açık hava ve doğa

8 Ağustos 2020 Cumartesi

 Bazen, kitapta geçen bir tümce, bir şarkıda geçen sözcük ya da, şiirde geçen bir dize.....

Elimde,Khaled Hosseini'nin 'Uçurtma Avcısı' kitabı var.Bitmeye yakın, kitap.
Sona doğru,bir tümce okudum,kitabı okumayı bıraktım,kendime bir kahve yaptım ve üstüne düşündüm.
Romanın kahramanına kızsam mı,acısam mı bilmiyorum ama o tümce var ya,o tümce...
İnsan olmak,hata yapmak,sonrasında kalbinizi sızlatan o sızı.....
Kısacası;Hayatın özeti.

Bugünlerde,bir türkü dilime dolandı örneğin.
Oğuz Aksaç yorumluyor,' Yolumuz Gurbete Düştü' diyor türküde.
Senfoni Orkestrası ,çok iyi çalıyor,belirteyim.
O kadar keyifle dinliyorum ki bu türküyü günlerdir.....
Çünkü;çok iyi yorumlanmış,elbette bana göre.
Vurucu bir bölüm geliyor kulağıma
-Bu mudur senin eserin
-Sinemi yaktı kederin
-Ölürsem olmaz haberin
-Hazin hazin ağlar gönül.

Ne kadar kırık bir hikayenin eseri bu türkü.

Bugünlerde,bir şiir takılıyor dilime.
Edip Cansever'in şiiri ;

YERÇEKİMLİ KARANFİL

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.

Bu şiiri her okuduğumda,salaş bir meyhanede,fonda Müzeyyen Senar ve bir duble rakı geliyor nedense.
Ortada,ne meyhane kaldı gidecek,ne de Müzeyyen Senar'ın plakları...

Hayat,insana her duyguyu yaşatıyor,ister bir kitapta,ister bir şarkıda,istersen bir şiirin dizesinde.

 Buzdolabı sayısıyla refah durumu ölçülür mü?

Başka bir ülkede olsa,buna bir şekilde güler insanlar ama bize hiç komik gelmiyor doğrusu.

Sayın Erdoğan,iktidara geldikleri 2002 yılından bu yana,ülkemizdeki buzdolabı satışlarını örnekleyerek ekonomideki şahlanışımızı ve vatandaşın refahını ölçmeye çalışmış çalışmasına ama veriler ne diyor acaba?
-Örneğin;
-2000 yılında,nüfusumuz: 67.804.
-2002 'de buzdolabı satışı: 1 milyon 88 bin.
-2019 yılında nüfus sayımız : 83.154.997
-2019 yılında,buzdolabı satışı: 2 milyon 406 bin.

-Ülkemizde,çalışan sayısı: 20.5 milyon.
-Ülkemizde,işsiz sayısı : 22.8 milyon.

İşsiz sayısının, çalışan sayısını geçtiği ülkemizde,buzdolabı satışı ki,bu bile nüfus artış hızına odaklı geri bir çizgide; bize her şeyin yolunda olduğunu gösterir mi?

Aklımızla,cidden dalga geçiyorlar artık.

Buzdolabı gibi beyaz eşyaların raf ömrü 10 yıl.
2 milyon 406 bin buzdolabı satışının rakamsal verilerine baktığımızda, istatistiksel dağılımı nedir örneğin?
Yani, evlenen çiftler mi almıştır, eskiyen eşya mı değiştirilmiştir, ya da,insanlar beğenmedikleri için mi buzdolaplarını değiştirmiştir?
Biliyorsunuz,buzdolapları da derin dondurucu,yalnızca soğutucu,gardrop tipi,çift kapılı diye model model tasarlanıyor ve fiyat aralığı da 2 bin liradan başlıyor,13-14 bin lira diye de uzuyor.
Satılan,buzdolaplarının fiyat aralığı nedir? Bunu bilelim ki,vatandaş gardrop tipini mi almış,yoksa,en ucuz dolabına mı yönelmiş anlayalım değil mi?

İşsizliğin,çalışan sayısını geçtiği ülkemizde ,en pahalısından,hobi olarak buzdolabı almaya koşmuyordur vatandaş diye düşünüyorum.
Yoksa,koşuyor da,biz mi bilmiyoruz?

Sayın Erdoğan'a bakarsak,kişi başına düşen milli gelir 9 BİN 127 DOLAR-MIŞ!

Cidden merak ediyorum,milli gelirden kişi başına düşen payda oranlama nasıl yapıldı?
Ülkemizde kayıtlı-kayıtsız 5 MİLYON' un üstünde yaşayan yalnızca SURİYELİ varken ve bu pay,83.154.997 + SURİYELİLER+ diğer mültecilere ,yani; nüfusa göre dağılıyorken,benim payıma nasıl 9 BİN 127 DOLAR düşüyor ve bu parayı ben,cebimde görmüyorsam,bu para nerde?

Gözümüzün içine baka baka bizleri ahmak yerine koyuyorlar ya!
Ben,bu ülkenin vatandaşı olarak cebimdeki paraya bakarım.Harcama kalemlerimdeki gelir-gider dengesini bulmak için hesaplamalar yaparım.
Bütçemdeki açığı nasıl kapatacağımı bulmaya çalışırım.
Çarşı-pazar,elektrik,su ve diğer faturaları ay sonunda nasıl denkleştireceğime bakarım.

İşim var mı,işim?

Ne konuşuyorsunuz siz hala?

7 Ağustos 2020 Cuma

 

#Hani;bazen, hiçbirimizi güldürmeyen fıkralar anlatılır.Hiç komik değildir ama ayıp olmasın diye yalandan gülümseriz.
Bir fıkra mı ,değil mi yoksa,hepimizi ahmak yerine koymaya kalkan bir zihniyetin alaycı bakış açısı mı bilmem ,bir şey okudum gazetede.
Diyor ki;Hükümetimiz,cumhurbaşkanımızın DİRAYETLİ YÖNETİMİ ile dimdik ayaktadır.Her türlü kriz senaryosunu şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da boşa çıkaracağız ve hedeflerimize yürüyeceğiz.
Siz,güldünüz mü bu açıklamaya?
Ben gülmedim.
Dimdik ayakta olan var mı içinizde?
Dolarda 7,37, Euroda 8,71 seviyesi aşıldı.Gram altın, 484 TL’yi aşmışken,dimdik ayakta kalan kim?
Tarım sektörü mü,sanayi mi,çalışan mı,emekli mi,yoksa milyonları bulan işsiz sayısı mı;kim ayakta şu anda?
Geçen hafta gittiğim marketten aldığım aynı ürünleri,bugün daha pahalıya alıyorsam,yarınım belirsizse,geleceğe yönelik kaygılarım artmışsa,bundan kim sorumlu,kim dimdik ayakta olduğumu iddia edebilir?
Yeter artık!
Ülkenin, bütün dengeleri değişti,bütün değer yargıları yerlerde sürünüyor.Kendi özgür iradesine sahip çıkamayan kurumlar, vesayet altına alınmış insanlar;tepetaklak olmuş bir ekonomi ve dibe vurmuş bir ülke,kalkmış hala kriz senaryosundan söz edip,hedefe odaklı gittiklerini söylüyorlar.
Hangi kriz senaryosu?
Ülke batmış,fantastik senaryo derdindeler.
Hayır!
Bir de inanıyorlar buna ve herkesi inandırmaya çalışıyorlar ya! İnsan daha çok çileden çıkıyor.
Ben,cebimdeki paraya bakarım.Gelir-gider dengeme bakarım,Ben,vatandaş olarak dibe vurmuşsam,sen bana dimdik ayakta olmaktan söz edemezsin!
Peki,ne yapılmalı?
Ben,ekonomist değilim ama gördüğüm;kendine hayran ve yaptığı her şeyin doğruluğuna inanan bu kitlenin,derhal yönetimden gitmesi gerekiyor.
Ana Muhalefet Partisi CHP,İYİ PARTİ ve diğer partilerle ortak uzlaşıyla ,seçim istemeli ve bu gidişata bir son vermeli.
Yerel seçimlerin başarısının rüzgarı,bu işi tetikleyecektir.
Biraz cesaret,iyi bir parti programı ve toplumları heyecanlandıracak projeler....
Halk,bıktı artık bunlardan.
' Zararın,neresinden dönersek kârdır'
CHP,bunu görmeli ve 2023'ü beklemeden seçim istemeli.
Yoksa,bizi kimse kurtaramayacak!
Batıyoruz!
YOUTUBE.COM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanlarının Türkiye ekonomisine yön verme şansı olmadığını söyleyerek, "Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim be...

6 Ağustos 2020 Perşembe

#Zorkun Yaylasından bir kare. ❤️

Bu sabah, haber kanalında, Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu'nu izledim. Dün de, BBP başkanı, Mustafa Destici'yi izlemiştim. En çok takıldığım konu;İstanbul Sözleşmesiydi elbette. Bakalım, ne düşünüyorlardı bu konuda?
Destici,üzerine söylenecek söz bulamıyorum elbette. İstanbul Sözleşmesinin tüm maddelerini okuduğunda emin değilim,hatta hiç okumamış, okuduysa da hiç anlamamış biri ama Ahmet Davutoğlu, konuya çok hakimdi ve çok açıklayıcı bir konuşma yaptı ama bu, geçmişteki hatalarını örtbas etmiyor elbette.
'Stratejik Derinlik' diyerek, Ortadoğu' nun ve yanlış dış siyasetin bir ayağı da kendisi oluyor.
Yani, adı' Gelecek ' ama kendisi gelecek vadedecek mi acaba ülkeye, tartışılır!

Bunları geçtim, günlerdir bir o yana bir yana açıklamalarından anlam çıkarmaya çalıştığımız, Muharrem İnce....
İzlediği yol, yol değil ama kendisini bitirmek için neden bu kadar çaba harcıyor anlamak mümkün değil?
Öngörüsüz bir siyasetçi olduğunu bir kez daha kanıtlıyor bizlere.
Eline, ne geçeceğini sanıyor acaba yeni bir parti kurunca?
Tek başına iktidar olacağı sanrısına mı kapılmış nedir?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördük halini.
Yerel seçimleri, adaylara ve üstüne basa basa Kürt oylarına bağlayınca ki, sanki Kürt vatandaşlarının özel bir statüsü varmış gibi, oynadığı tribün onu siyasetin tozlu raflarına gönderecek ayrı konu.

Kürtler üzerine söylemleri ayrı bir güne erteleyeyim de.....
Bunca ölüm, patlamalar, hırs, ahmaklıkla izlenen siyasetin kötü yüzü yerine, yaylamızdan bir kare alayım da,' bir yanımız bahar bahçe' olsun dedim.
Çukurova, yanıyor. Sıcaklık bir yandan, nem bir yandan, koronavirüs riski bir yandan, kaçacak bir yer olsa da dedim ama.....
Zorkun Yaylamız da hayal şu anda.
Tertemiz havası, buz gibi suyu, kuş sesleri, yemyeşil doğası varken, cehennemin diğer adı, Çukurova' da yanmak....
Kader!
Ama papatyalarımız şahane elbette. Umuyorum, hepsi solmadan yeniden görebilirim; umarım. 🙏

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, bitki, ağaç, açık hava ve doğa

#'Ne yani böylesi korkunç bir dünyanın bir de cehennemi mi var?'

Böyle diyor; 'Ortaçağı Düşlemek' kitabında,Umberto Eco.

'Daha ne olmalı' dediğimizde,her keresinde,biraz daha fazla şiddet,kan,gözyaşı,ölümü gördüğümüz günümüz dünyasında,hep daha fazlasını yaşar olduk,
Artık,şaşırmıyoruz,okuyup geçiyoruz çoğu haberi çünkü;öyle sıradan,öyle kanıksar olduk ki her şeyi.....
Sonumuz hayırlı değil, insanlık olarak.

Koronavirüs,hızla yayılıyor.Birinci dalganın,ikinci bekleneni gelişiyor ki,bu,ikinci dalga değişmiş,TTB öyle diyor.
COVİD-19,hasta sayısı,entübe hasta sayısı ki,artık bunları bilmiyoruz veri olarak;test sayısı ve sonuçlar için bile anlaşamayan bakanlar,uzman doktorlar,TTB arasında,nereye bakacağını,kime inanacağını bilemeyen bir toplum olduk.
Ortada bir yalan var ama kim söylüyor acaba?
31 Ağustos'ta okulları açmaya kalkıyorlar ama görünen o ki,alınan önlemler yeterli değil.
Plajlar dolu,kafeler dolu,AVM'ler dolu,park ve sahiller dolu ve biz,COVİD-19 ile mücadele mi ediyoruz yani?
Allaha emanet yaşıyoruz belli ki!

Bir haber okudum yine ve sormak istiyorum,bu kadın cinayetleri nereye kadar sürecek,İstanbul Sözleşmesi ,ne zaman uygulanmaya başlayacak,aklını yitirmiş bazıları ne zaman susacak acaba?
Sanki,İstanbul Sözleşmesi tam anlamıyla uygulanıyor gibi,lüzumlu lüzumsuz herkes konuşuyor ve konuyu LGBTİ'lere indirgeyerek ki,bu konuda da çok cahiller ve asıl konu;güçsüzün,güçlü karşısında korunmasıyken ve bu bağlamda,kadına yönelik şiddeti bitirmek gerekirken,İstanbul Sözleşmesinin aile birliğini bozacağı,eşcinselliği yaygınlaştıracağı gibi ahmakça bir söylemde bulunmaya devam ediyorlar hala.

Tokat'ta,22 yaşındaki 6 aylık damat,baba evine dönen eşinin babasını ve annesini vurmuş.Baba ölmüş,anne yoğun bakımda.
22 yaşında bir insan neden evlenir?
Eşi kaç yaşındadır?
Hayat,hakkında ne biliyorsunuz da evlenmeye kalkıyorsunuz? Her ikisi için de soruyorum:İşiniz var mı,mesleğiniz var mı,kendi ayaklarınız üstünde durabilecek ekonomiye ulaştınız mı,6 aylık evlilikte tartışma olur mu ,hadi oldu,her tartışmada baba evine dönecek durumdaysanız,o evlilik için yeterince olgun değilsiniz demektir.
Ne diye evleniyorsunuz da,böyle olaylara neden oluyorsunuz?
Bir insan,üstünde ruhsatsız tabancayla,neden eşiyle konuşmaya gider,anlayan var mı?
Olası bir durumda,o silah kullanılır.
Peki,silahı nerden buldu?

Sorular sorular....

Bu ülkede,uzun süre hiçbir şey yolunda gitmeyecek belli ki!
Vuran,kıran,öldüren,tecavüz eden edene.
Kim toparlayacak bunları?
Muhalefet,aklını başına toplamalı artık!
Ülke elden gidiyor ve battıkça batıyoruz her açıdan şu anda!

Görüntünün olası içeriği: gökyüzü, bulut, dağ ve açık hava
Görüntünün olası içeriği: gökyüzü ve açık hava
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar, çocuk ve açık hava
Görüntünün olası içeriği: gökyüzü ve açık hava

4 Ağustos 2020 Salı

#Sabah ,saat 6'da evden çıktım.
Bugün,çiçekleri götürecektim sevdiklerime.

Bu toplumun,kendini bulmasına duyduğum inancı yitirdim iyice bu sabah.
Geçtiğim her sokakta ve caddede, maske ve eldivenler atılmıştı yerlere.
Bayram nedeniyle mezarlıklara gelmiş insanlar ama çıkışta,o maskeleri yerlere atarak,yakın zamanda,kendilerinin de orda bulunmasına yol açacaklarını bilmeyen cehaletle davranmışlar elbette.

'Koronavirüs ,tedbir,maske ,fiziksel mesafe' diye diye adamların dilinde tüy bitti ama ne kamu spotları işe yarıyor,ne de yurdum insanı bu konuyu önemsiyor artık.
Ekranda,denizleri ve sahilleri dolduranlara baktım da....
Havalar,cidden her bölgede çok sıcak.Nefes almak da çok zor maskeyle,vatandaş da haklı olarak isyanda ama bu iş,ta başından sokağa çıkma yasaklı başlasaydı ve gerekli önlemler ciddiyetiyle alınsaydı,bu iş,buralara kadar gelir miydi?
Yalnız maske mi?
Her yer çöp içindeydi sokaklarda.Çöp torbası alma kültürü olmayan toplumumuzda,delinmiş market poşetlerine çöpü koyarak kaldırımlara atmak ve evini temizlerken ,sokağın canına okumak,ancak bizim gibi geri kalmış ülkelerin harcı.

Kaldırımların işgali de ayrı bir yazı konusu ama bir savaş çıkarsa eğer,su kıtlığı yüzünden çıkacak ama yurdum insanı,suyu bedava bulmuş gibi,almış eline bir hortum,ıslatmadık yer bırakmamış.
Az daha,kapaklanıyordum yere,o derece kaygan olmuştu zemin.

Her şeyi mi yalan yanlış yapıyoruz Allah Aşkına?
Kılıfına uydurmak,bahane üretmek,işine geldiği gibi davranmak da nedir?

Yani;bu toplumun çoğunun,elle tutulur bir yanı kalmamış.

Sabah,ekranda BBP Başkanı Mustafa Destici'yi izledim.....

Bu ülkenin ıslah olacağına duyduğum ümit hepten bitti.

Hani,' Siyasi görüşünüz nedir?' sorusuna
'Recep Tayyip Erdoğan 'diyerek,sayın Erdoğan'ı bir siyasi oluşum sanan ,yenilerin AKP'li sanatçısı Serdar Ortaç,şarkısında diyor ki:
-Yanarım yanarım aldanırım
-Anasını sattığımın dünyası...
-Kafayı yormam, sonuna bakmam
-Ben adam olmam.

Tam da halimiz bu!