31 Ekim 2017 Salı

#Son günlerin en kötü fıkrası nedir biliyor musunuz?
'CHP,faşist bir partidir'
Başbakan yardımcısı-Bekir Bozdağ
Peki ya,Suudi Arabistan'da kadınların artık stadyumlarda maç izleyebileceğini duydunuz mu?
2018 yılında,kadınlar maça girebilecekmiş.
Geçende de araba kullanma özgürlüğü verildi biliyorsunuz.
Peki,bu özgürlüğü kim veriyor? Suudi Arabistan'ın veliaht prensi Muhammed bin Salman.
Koskoca ülkede,kadınların ne giyeceğine,nasıl yaşayacağına,hayatın içinde ne kadar olabileceğine kim karar veriyor;Suudi Arabistan veliaht prensi.
Kadınların söz hakkı var mı?
Elbette yok.
Peki,biz Türk kadınını bunlardan ayıran özellik ne?
Atatürk gibi bir deha dünya liderine sahip olmak.
Bizim tepemizde de 'Onu giyme,bunu yapma,şu kadar doğur,bu kadar seviş,çalışma,üretme,evinde otur'diyen birileri var mı?
Olsaydı,bunun adı faşizm olurdu.
Peki,biz faşizmle mi yönetiliyoruz?
İstediğimizi giyiyor,istediğimiz gibi yaşıyor,istediğimiz kadar çocuk yapıyor,istediğimiz gibi çalışıyor muyuz?
Kısmen evet!
Ama bu bizi faşizmin kucağında yapmıyor henüz de,itiliyor muyuz acaba?
Hani,köprüden önce son çıkışta olabilir miyiz?
Faşizm,baskıdır,zulümdür,tek adam diktatöryasında bir gidişatın adıdır.
İstanbul'da Kadir Topbaş istifa etti;Ankara'da İ.Melih Gökçek;Bursa ve Balıkesir'de en son ağlaya ağlaya gitti belediye başkanı.
'Emir,demiri keser' derken emir nerden geldi acaba?
Peki,ya hani seçimle gelen,seçimle giderdi!
Bekir Bozdağ haklı hanımlar,beyler!
CHP,Faşist bir partidir!
Nokta!
Ama dip notu da unutmuyoruz elbette:
Yahu! Bu Suudi kadınlar o çarşafların,peçelerin içinde nasıl tezahürat yapacak?
Hani,bağırması,hakeme giydirmesi için ağzını açmak zorunda.
Saydıracak kadınlar,saydırmasına da,acaba kime?
Yanıt:CEHAPE!

28 Ekim 2017 Cumartesi

#29 Ekim 2017
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU VE MUTLU OLSUN
Eğer,bugün,bu ülkede özgürce yaşıyorsam;kuldan bireye,ümmetten ulusa dönüşmüşsem,nefes aldığım bir ülkem,üstüne bastığım toprağım varsa VATANIM DİYE!
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'ni bize veren ulu önderimiz
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK,
SİLAH ARKADAŞLARI ve
BİNLERCE ŞEHİDİMİZE MİNNET VE ŞÜKRANLARIMLA,
OLMASAYDI OLMAZDIK!
Ve bu vatanın nasıl kazanıldığını bile bile nankörlük eden,bölmeye,yıkmaya çalışanlar da var elbette.
Bunların topunu alıp Çanakkale'ye götüreceksin,kuru ekmek ve üzüm hoşafını önlerine koyup,şaşaalı sofralarından çok değil,üç gün uzak tutacaksın.
Ellerindeki bütün olanakları alacaksın.
Hele o beze dolanan kadınları Arap coğrafyasına göndereceksin ve sınıfsızlığı,aşağılanmayı tattıracaksın.
BAKALIM NE KADAR DAYANABİLECEKLER!
O zaman anlayacaklar ATATÜRK'ü de,DEVRİMLERİ DE!
Nankörlük etmenin alemi yok.Kendinizi bulun ve bu cennet vatanı kana bulayanlara,sömürenlere,soyup,soğana çevirenlere hep beraber DUR! diyelim artık.
Sizin gidecek bir vatanınız var sanırım ama bizim yok.
BU VATAN BİZİM!
#Hayatımızın her alanında ahlaki çöküntüyü yaşıyoruz ve öyle kanıksadık ki yaşadıklarımızı,sanki çok olağanmış gibi algılıyor ve gerekeni yapmıyoruz.
Sonra da,'Bu toplum ne ara böyle bozuldu?'diye söyleniyoruz.
Gıdadan,giyime,siyasetten toplumsal gidişata her şeyimiz bozuk.
Yöresel Ürünler fuarı açılmış dün.Bugün,atölyemi kapattıktan sonra merakımdan gittim,biraz da alışveriş yaptım.
Erzurum'un Cağ Kebabından tutun da,Erzincan'ın peynir çeşitlerine;Malatya'nın ki,benim memleketim,kayısısından dut kurusuna,pekmezinden pestiline;Trabzon'un ünlü Kuymak'ından ,Beypazarı'ın o şahane kurusuna kadar say sayabildiğin kadar ürünü.
Ticareti canlandırmak ve yöresel lezzetleri tanımak için çok olumlu bir girişimdir bu.
Ben örneğin,Trabzon'a hiç gitmedim.Nerden alayım orda yetişen mısırın ununu,peynirini,tereyağını da Kuymak yapayım?
Peynir her yerde var ama ordaki doğada beslenen hayvanların peyniri daha farklı demek ki,bu lezzeti versin değil mi?
Yöresel tatları aldım elbette ve şöyle bir tadına bakayım dedim....
Fındıklı pestil diye sattıkları,içine fındık yerine yer fıstığı konmuş pestil olursa;cevizli samsanın içinde cevizi mercekle arıyorsanız,dut kurularının elek altı getirip sizi kazıklıyorlarsa yöre ürünleri diye,siz de kızmaz mısınız bu ahlaksızlığa?
Ben,bu ürünlere para verdim kardeşim!
Neden bana Malatya'nın o şahane dut kurusunun yerine elenmişlerini satıyorsunuz?
Burdaki ben,biz oluyoruz elbette.Çünkü,orda çok insan vardı alışveriş yapan ve eminim,hepsi benim gibi düşünüyor şu anda.
Bu lezzetleri tadan bilir.Pestilin kıvamını da,cevizin hasını da,gün kurusunun tadını da.
Ta oralardan kalkıp geliyorsunuz üstelik.
Cidden ayıp bu yapılan.
En fazla çöpe atarım aldıklarımı ama aklımda hep aldatılmışlık kalacak.
İçlerinde,eminim işini çok dürüst yapanlar da var,onları tenzih ediyorum elbette.
Bazı ürünleri tattığımda çok beğendim ve yarın onlardan alacağım.
Dürüstlük her zaman kazandırır insana.
Hile,hurdayla iş yapılmaz.
Küçük esnafın böyle olduğu bu toplumda,deveyi havuduyla götüren üsttekileri gördüğümüzde;
Böyle yönecilere böyle ahali diyorum.
İtirazı olan var mı?

27 Ekim 2017 Cuma

#Elimde STEFAN ZWEIG'ın AMOK KOŞUCUSU kitabı var birkaç gündür.
Toplum olarak, ne kadar saygısız,seviyesiz,kültürsüz bir çizgiye sürüklendiğimizi anlamak için ekranları izlemek yeterli.
Altı aydır,uzman doktorların birbirine attığı tenis topuna döndüm.
Bu doktorlara baktığımda,bunları ilkokuldan başlayarak tıp fakültesine getiren eğitim sisteme hatırı sayılır bir gönderme yapıyorum.
Sağlıkta her şey düzeldi diyen cahillere de bir çift sözüm olsun:MR çektirmek için on gün ve ötesi,sonuçları almak için onbeş gün ve ötesi dediğinizde,belki de lüzumsuz çektirilen MR'ler,usg'ler,tedaviler,ilaçlarla çözümsüzlüğe,vakit kaybına ve ekonomik girdiyle sonuçlanan bir süreçteyim.
Hani,sağlıkta sıra beklemiyorduk,her şey ücretsizdi? Bunu anlamak için eczaneye gidin de görün neymiş sağlıktaki devrim!
MR'ye girenler çoktur elbette içinizde.Benim gibi klostrofobisi olanlar için çekilmez bir durumdur.
Kalbiniz yerinden çıkmaya durur o anda.
'Çıkarın beni burdan diye'çığlık atmak istersiniz ama dayanırsınız mecburen.
Randevu saatine kadar çok gerginim elbette ve kanalları tarıyorum.Yemekteyiz diye bir program gördüm.
Yemek yarışması.
İnsanlar,evlerinde diğer yarışmacıları ağırlıyor sofrada.
Oktay,Dilek,Esra,Recep diye sıralanıyor yarışmacılar.
Hayatımda,bu kadar terbiyesiz,küstah,adap bilmeyen,görgüsüz insanları bir arada görmedim.
Bunlara hiç aile terbiyesi verilmemiş olmalı ki,konuştukları sözcükler,birbirlerine hitabetleri yerlerde sürünür ölçüsüzlükte.
Misafir gidilen evde de,ev sahibinde de bir ağırlık olmalı.
Okullara mutlaka bir görgü dersi koymak gerekiyor bunları izleyince.
MR'deyim.Gözümü açmamak için kendimi kasıyorum sürekli çünkü açarsam,yüzüme gelen aleti görüp,paniğe kapılacağım.
Gözlerimi sımsıkı kapatıyorum ve aklımdan az önce okuduğum AMOK KOŞUCUSU'ndaki doktorun kadının peşinden çılgınca koştuğu sahneleri geçiriyorum.Nasıl bir kendinden geçme arzusudur bu?
Yetmiyor,süre uzun,Emre Altuğ'un eski şarkılarını mırıldanıyorum ama birden aklıma yeni çıkardığı 'Yıldırım Gürses Şarkıları'albümü geliyor ve ÇAL KANUNUM ÇAL diye söylenen o muhteşem şarkıyı dinliyorum aklımda.
Bunca güzel şarkının içinde aklıma şu yemekteyizdeki yarışmacıların küstahlığı,terbiyesizliği geliyor;bunları yetiştiren okullara da saydırıyorum içimden.
Ne ara biz böyle olduk,ne ara?
AMOK KOŞUCUSU nedir bilir misiniz?
MR çektirirken tıpkı bir amok koşucusu gibi, aklınızdan geçen ve sağa sola çılgınca savrulan bir düşünce sarmalında dolaşıyorsunuz.
Ta ki,görevlinin sizi aletten çıkarmaya başladığını ve 'Hadi geçmiş olsun'deyişini duyup,gözlerinizi açtığınızda bittiği ana kadar.
Bu gidişatın hüküm sürdüğü bir ülkede,bundan daha iyi ne yaşanabilir sizce?
Eve dönerken aklımdan şunu geçiriyordum:'o yarışmacılar acaba kime oy veriyor?'
Bu kadar pespayeliğin,bu kadar alt kültürün getirisi yüksek çıta değildir herhalde?
Peki,nereye kadar sürecek daha bu durum?

24 Ekim 2017 Salı

#Hepimizin hayatında soluklanma alanları vardır.Benimkisi de atölyem.
Bana yetmiyor elbette.Bu,görünen kısmı,bir de heykellerimi yaptığım ve toz-toprağa karıştığım açık alanım,tablolarımı bir türlü sergileyemediğim ve oraya buraya sakladığım mekanlarım var;ne olacak sonum bilmem. 
Çalışma arkadaşlarım da var elbette.Üretim yapıyoruz birlikte ve ortaya böyle güzel işler çıkarıyoruz.
Emek dediğiniz zaman,orda duracaksınız.Ekonomik bir karşılığı var elbette her işin ama bedavaya da vermiyoruz sonuçta.
Emeği hor gören,pazarlık yapan çok insan çıkıyor karşımıza ama bilmiyorlar ki,göz ucuyla bile bakıp geçtiğiniz şeyler günlerin çalışmasında ortaya çıkıyor.

Amacım,önce kendimi mutlu etmek bu atölyeyi açarken ama asıl hedefim kadınlara bir meslek öğretip,kendi paralarını kazanmalarını sağlamak.
İnanıyorum ki,bizim kadınlarımız çok yetenekli ama bu yeteneklerini değerlendirecekleri bir fırsat bulamıyorlar.
İşte ben de,bir katkım olur mu diye bu işe soyundum.
Haydi hayırlısı..... 

21 Ekim 2017 Cumartesi

20 Ekim 2017 Cuma

#Hepimiz dürüstüz,yalanı,dolanı bilmeyiz,riyakârlık,zinhar uğramaz da.....
Aslında,çok ikiyüzlü,yalancı,algısı kirli,bedeni kirli,ahlaksız,sürekli din üzerinden siyaset yapan,dini referans alarak işlerini yürüten insanlardan oluşuyoruz.
Hastaneden dönüyordum az önce,caminin olduğu sokağı kapatmışlar.Öğle namazı içinmiş.
Yerlere,tümüyle hasır sermişler,üstüne de seccade koyup namaz kılacak ahali.
Ama sabah aynı sokaktan geçerken o yoldan kedileri,köpekler direkleri hedef alarak üstelik gördüm.
Günün herhangi bir saatinde,o sokaktan geçtiğinizde yerlere tükürenleri,çöplerini atanları,burnunu sümkürenleri görüyorsunuz zaten.
Aynı sokakta bu olur mu?
Camilerin çoğunda cemaat yok biliyor muydunuz?
Geçen yıl,kiliseden camiye dönüştürülen bir yapıyı fotoğraflıyordum,başımı uzattım,hocayla birlikte on kişi vardı namaz kılan.Kubbede,kırmızı bir haçla üstelik.
İbadeti nerde yapacağımızı,tarihi yapıları nasıl kullanacağımızı öğrenemeyeceğiz uzun süre sanırım.
Sokaktaki o cemaate bir sözüm olsun:
Madem,namaz kılacaksınız,neden yerlere doluşacağınıza o camilere gitmiyorsunuz?
Neden az önce tükürdüğünüz yere iman için doluşuyorsunuz?
İşin içinde bir de kendini gösterip,'Bakın ey cemaat!Ben de cumaya katılıyorum'demek için.
Neden mi böyle düşünüyorum?
Ordaki,birçok insanı tanıyorum.Haklarındakileri şeyleri biliyorum.Kimi faizci,kimi tecavüzcü,kimi hırsız,kimi de alemin karısına,kızına sarkan insanlar ama camiye gidince birden müslüman oldular sanıyorlar.
Basına yansıyan var bir de yansımayan ama bildiğimiz şeyler çoğu.
Kollarının altına sıkıştırmışlar seccadeyi,koşar adım camiye...
İslam dininde hırsızlık,mahreme uçkur çözme,yalan,fesat hele faiz var mı?
İçini kirlet ama cumaya koş!
Böyle bir şey var mı? diye düşünürken;
Olmasa bunlar türer miydi?
Önce içini temiz tutacaksın,sonra bedenini.
Öyle de pis kokuyorlar ki çoğu,kadını,erkeği.
Suya sabuna dokunun be kardeşim.!
Temizlik imandan gelmiyor muydu?
Ne imanmış sergilediğiniz!

18 Ekim 2017 Çarşamba

#O öğretmenin elini kıracaksınız!
Elini kırmak mecazi anlamda elbette,Buna da anlamadan tepki verenler çıkacak diye belirtiyorum.
Hangi öğretmen biliyorsunuz elbette.Adana'da,Şakirpaşa İlköğretim Okulundaki D,harfini yazamadığı için dövülen o çocuğun haberinin olduğu öğretmen demek istemiyorum o şeye,hakkında soruşturma açmak değil,derhal meslekten atılması gerekiyor.
Tıpkı; ÇANAKKALE'nin Bayramiç İlçesi'ndeki Mustafa Kemal İlkokulunda,dizüstü bilgisayarı oyun oynamak için evine götüren çocuğa HIRSIZ diyerek tüm okulun önünde teşhir eden o müdür gibi;böyle öğretmen ve müdürlerin meslekten atılması gerekir.
Soruşturma açıp,olay unutulunca başka bir okulda devam ettirmeyeceksiniz,meslekten atacaksınız bunları.
Çocuklarımız,kıymetlimiz,siz ne hakla onları böyle hırpalarsınız,ruhlarında derin yaralar açarsınız?
Sevgili anne-babalar,çocuklarınıza sahip çıkın ve böyle olayların peşini bırakmayın,unutulmasına da izin vermeyin.
Eğer o çocuk benim olsaydı,o öğretmenin mesleğini yapmasına asla izin verdirmezdim;başka çocukların da canını yakmasın diye.
Bunları öğretmen yapanda kabahat aslında.
Elimde bir yetki olsa,yaşadığım bölgede,öğretmenlerin çoğunu okuldan uzaklaştırırım inanın.Böyle öğretmen mi olur?
Saçı sakalı birbirine karışmış,giyim kuşamı öğretmene yakışmayan,kravat yok,önlük yok,yaka kartı yok,okula gittiğinizde veli mi,öğretmen mi anlayamıyorsunuz üstelik;yürümekte zorlanıyor,enerjisi bitmiş,yılını doldurmuş ama hala ısrarla öğretmenlik yapıyor.
Bir de saçını beze dolayan güruh var ki;kendileri kadın olmanın,Atatürk'ün,laik sistemin,medeni kanunun ,kendilerine verdiği hakların bilincinde değil,eğitilmemiş,öğrencilere mi faydası olacak?
Öğretmen,dünyanın en kutsal insanı.Adı üstünde öğreten insan ve ben, çocuklarımızı emanet ettiğimiz bütün öğretmenlerimizin mesleklerini layıkıyla yapmalarını istiyorum.
Böyle öğretmenler olmaz olsun!
Bir yanda atanamayan 400 Bin genç,dinamik,heyecanla mesleğini yapmak için bekleyen öğretmenler,diğer yanda bunlar.
Atın bunları ve yerlerine o gençleri alın.
Soruşturma diyerek öteleyemezsiniz bu olayları.
Emin olun,yenisi yaşanana kadar bu da unutulur.
Unutturmayın!
#Efes Antik Kenti....
Yaz,yeni bitmiş olabilir.Şimdiden,önümüzdeki yazın planını yapmak gerek.
Düşünün;soğuk bir kıştan çıktınız,önünüzde uzun bir yaz sizi bekliyor.Şöyle yatınızla Akdeniz,Ege turuna çıksanız ne iyi olur değil mi? Hadi,tura çıkmışken,bir de geçmişi ta M.Ö 1000'li yıllara dayanan,Yunan,Roma sanatının izlerini taşıyan,UNESCO'nın Dünya Mirası ilan ettiği,geçtiğimiz günlerde,tarihi taşların üstünde halay çekilip,sünnet düğünü yapılan o muhteşem kent var ya;
İşte,oraya da uğramak istediniz ama gelin görün ki,yatınızı bağlayacak bir liman yok.
Ne yapacaksınız şimdi,Efes'e de uğramak istiyorsunuz?
İşte burda,sizi düşünen bir hükümetimiz var,hadi yaşadınız.
Çünkü....
AKP hükümeti,ülkemizdeki yaşanan ve bir türlü bitmeyen terör,iş kazaları,kadın cinayetleri,çocuk tecavüzleri,yolsuzluk dosyaları,ekonomik iflası,işsizliği falan bırakmış ve kafa yoracak bir şey aramış ve EFES ANTİK KENTİ'ne deniz getirmeye karar vermiş.
2500 yıl önce deniz varmış ve o deniz 9 km geri çekilmiş olabilir.
O deniz Efes'e gelecek!
Yok,rakıyla kafayı falan bulmadık çok şükür.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı,memlekette yanan ormanları bırakmış,yeni orman yapmayı bırakmış ve Efes'e deniz getirmeye karar vermiş.Hem de,bunun için proje bile yapmışlar.
Şimdi siz;'9 km'lik denizi oraya getirmenin maliyetiyle kaç fabrika kurulur işsizliğe çözüm bulunur;kaç okul yapılır çocuklara,atanamayan öğretmenlere hayrı dokunur;kaç hastane yapılır da hastalara şifa dağıtılır' gibi absürt sorular sorarsınız.
Sahi,sorarsınız değil mi?
Sormayı unuttum:Hepinizin evinin önünde bir yat bağlı değil mi?
Hani,tatile çıkarken lazım olur diye!

17 Ekim 2017 Salı

#ABD Büyükelçisi John Bass : 'Türkiye'de 9 aydır terör eylemi olmuyorsa ABD'nin sayesinde' dediğinde aklımdan 'Eyvah!
Yakın zamanda ses getiren bir terör eylemi yaşanacak' diye geçirdim. 
Mersin'deki patlamayı duyunca siz şaşırdınız mı?
Dünyanın düzeni böyle olmamalı ama böyle işte.
Bir hedefiniz varsa,ona doğru giderken her yol mübahtır.
Aba altından sopa göstermek,yalan söylemek,hırs,masum insanların kanına girmek.....
Dünyanın devi de olsanız; neden?
Bütün ülkelerin petrolünü aldınız,iç savaş çıkardınız,haritaları değiştirdiniz;neden?
Somali'de patlayan bomba örneğin.Ne suçu var ölen onca insanın?
O anda,orda olmaktan başka suçu ne?
Dünyanın her yeri kan gölü.
Peki nedeni ne?
Petrol elbette ve sömürülecek her ne varsa yeraltı ve yerüstüne dair alacaksın.
Bir yandan teknolojiyle çığır açacaksın hayatta,diğer yandan bir düzen tutturmuşsun ve eziyorsun ezebildiğin kadar yoksulu,fakiri,çaresizi.
Çok yaşasanız,siz de YÜZ yaşayacaksınız sayın liderler.Trump'ı da aynı,Putin'i de aynı,Merkel'i de aynı.
Tanrı,size ayrıcalık tanımayacak biliyorsunuz.
Sizin,bizden farkınız,hırsınızla gözünüzün dönmesi ve bu gücü kötüye kullanmanız.
Biraz da iyi olmak için mi çabalasanız acaba?
Güç sarhoşluğu kötüdür ve siz sarhoşken birilerinin kanı oluk oluk akıyor dünyada.
Hani;tarih yargılar diyoruz ya!
İnsanların kanı akıyor,canı gidiyorken tarih sizi yargılasa ne olur,yargılamasa ne olur?
Yiten canlar bir daha gelir mi?
Haberleri izlemeye dayanamıyorum artık.
Her yerde kan kokusu var çünkü.

16 Ekim 2017 Pazartesi

#Bugün,her pazartesi olduğu gibi semt pazarı günüm.
Ve şehitler gelmeye devam ediyor ülkemde.
Osmaniye 254. şehidini vermiş örneğin.Şehit ateşinin düşmediği il,hane kaldı mı memlekette?
Bugün,semt pazarı günüm.'Ülkemizde,neden hala şehitler gelmeye devam ediyor?' sorusuna yanıt arıyorsanız semt pazarına gideceksiniz.
Neden semt pazarı?Çünkü,partileri iktidarlara taşıyan bu halk gider semt pazarlarına.
Tazeliği aramak elbette öncelik ama fiyatlarının marketlerden az daha aşağı olması,öğleden sonra tezgahlarda kalan ürünlerin fiyatlarının azıcık aşağı çekilmesi ve akşam saatlerinde döküntülerin toplanması tercih nedeni.
Eğer,pazarlarda bile bu fiyatlar konuluyorsa vatandaşın önüne ve hala oy vermeye devam ediyorsa şu andaki iktidar partisine,Türk halkının her açıdan cidden incelenmesi gerekir.
Celladına aşık olan bir durumumuz var topyekün.
Eğer,sizin karnınız açsa,çocuklarınızı sağlıklı besleyemiyor,okutamıyor,büyütemiyor ve ona rahat bir yaşam sunamıyorsanız neden bunu hiç sorgulamıyorsunuz?
Sen,evinde duru suya bulgur pilavı yerken,eti rüyanda bile göremiyorken,pazar artıkları için bekliyorken;hiç düşünmüyorsun bu yoksulluğu neden yaşadığını?
Siyasi kanat,saraylarda,villalarda,lüks konutlarda yaşasın;mükellef sofralarda tıkınsın,sen de aç'bilaç gez,üç kuruş paraya razı ol ve hiç düşünme bu sefalete mahkumiyetini?
Pazarı gezdim boydan boya.
Fiyatlar,sanki bir tarım ülkesinde değil de,meyve-sebze yetişmeyen kuzey ülkelerinde etiketlendiriliyor.
Hiçbirinin yanına yaklaşılmıyor inanın.Pazar arabasının yarıdan azına kanaat o kadar çok insan görüyorum ki!
Ne yiyip,ne içiyorlar bu insanlar evinde?
Hep karpuz aldığım bir pazarcı vardı,ortalarda görünmüyordu.
Nedenini sordum;Eşiyle,yufka ekmek yapmaya gittiğini söyledi.Pazarda satacakmış ve ekmek için başka çaresi yokmuş.
Ayağında artık bezermiş bir şalvar,üstünde,kim bilir kaç yıl önce alınmış rengi kaçmış bir gömlek ve ekmek kavgası....
Ama bu insanların yüzünden bu toplum bu halde.
Evine şehit de düşse,camsız pencereli,sıvasız duvarlı,toprak zeminde de otursa,yine gidip oyunu veriyor bunlara.
Cidden incelenmesi gerekiyor bu toplumun.
Daha nereye kadar.....

15 Ekim 2017 Pazar

#Sabah,kuşların ekmeğini veriyorum,bir kulağımda haberlerde kahvaltımı yaparken.
Kuşların karın doyurma telaşını izlerken,spikerin evlenen birilerinin haberini okuduğunu duydum ve evlilik üzerine bir pazar yazısı olsun istedim.
Evlilik dediğimizde,evlenenin 'Nerden evlendim,lanet olası?';bekar olanın da 'Bekarlık sultanlık falan değil,şu ütüyü,çamaşırı,yemeği yapacak biri olsa da evlensem'diye sızlandığı konuşmalara tanık oluyoruz değil mi?
Evlilikte,denkliği yakalarsanız her açıdan şahane bir şey yaşanan ama ya o denkliği bulamadığınız bir evlilik yaparsanız ne olacak?
İşte,kavga,gürültü,ağız dalaşı,boşanmaya giden bir süreci yaşarsınız.
Bunu,toplumsal araştırma yapan uzmanlar söylüyor,ben de katılıyorum zaten.
Çok matah bir şey değil evlilik,olmasa da olur.
Her açıdan denklik dedim.Bu her açıdan yaş,konum,eğitim,sosyal statü,ekonomik düzey,hepsi demek.
Eksik kalan ya da fazlası,size üç günlük hayalin ardından dönecek sıkıntılı günlerdir.
Yaş aralığı en önemlisi elbette.Enerjinizin,hayallerinizin,yaşayacağınız her şeyin ritmi için bu yaş çok önemlidir.
Otuzlu yaşlarında bir kadınla,altmışlı yaşlarını süren bir erkeğin denkliği asla olmaz,olamaz.
Bunun aksi de sıkıntı elbette.
Bu yaşlardaki bir kadının enerjisi yüksektir. Gezmek,tozmak,eğlenmek,konserler,tatiller,giyim,kuşam ve hayata bakışı yaşının gereğidir ama ya erkek?
Erkeğin enerjisi nerde sürünüyordur sizce? Ne yapacaklar;akşamları ıhlamur alıp,battaniyeye sarılıp,televizyon karşısında uyuklayacaklar mı?
Burda,aklıma biraz da fesatlık düşmüyor da değil elbette?
E,bir de bunun cinsellik boyutu var değil mi?
Gizli,saklı,utana,sıkıla eczane de aranmaz ki!
Peki,bir kadın,kendinden nerdeyse otuz yaş büyük biriyle neden beraber yaşar,neden evlenir?
Örnekleri çok çünkü.
Hani,bir inşaatçı var,sürekli çıtırlarla gezen.
Statü,aşk,daha konforlu bir yaşam ya da şişkin bir cüzdan olabilir mi?
'İnsanda biraz da sıfat gerekir' derdi anacığım.Sıfatlarında,sıfat yoksa,bu kadınlar bu erkeklerde ne buluyor acaba?
Bir kadın olarak,bakıyorum,bakıyorum ve ben bunu hiç anlayamıyorum inanın.
Para dediğiniz nedir ki?
Bir erkeğin dekoru olmaya değer mi,ya da kendinizi bu kadar değersiz kılmaya?
Şu son haberdeki evliliğe bakıyorum da;
Bu kadın,böyle düşünsel yapıdaki bir erkekte ne buldu acaba?
En çok statü gibi göründü bana.
Zenginin malı,züğürdün çenesi misali oldu bu yazı ama haberleri izleyince aklıma düştü işte.
İlginç!

14 Ekim 2017 Cumartesi

#Geleneklerimiz var içinde güzellikleri,hoşlukları barındıran;geleneklerimiz var artık tedavülden kalması gereken ama ben bugün güzel olanlardan söz etmek istiyorum.
Buna neden olan şey ise,mahalleden yankılanan davul sesi.
Okuntuluk nedir bilir misiniz?Genç nesil bilmez ama bizim yaşımızdakiler bilir bunu.
Kapı çalındı ve kızımın arkadaşı davetiye ile okuntuluk getirdi bana.
Okuntuluk,genelde havludur ve yakın bulunan kişilere düğün davetidir.
Zaman ne çabuk geçiyor.Çocuklarımız büyüdü ve evleniyorlar artık.
Sedacığıma,burdan sevgilerimi iletiyorum elbette,düğününe katılacağım.
Ama beni üzen konu bu değil.
Geleneklerimiz dedik;Anacığım,nurlarda uyusun,bizi yetiştirirken cenaze konusunda çok özenli davranırdı ve yoldan geçen bir cenaze görürsek eğer,cenaze gözden kaybolana kadar ayakta beklemenin ölene son bir saygı olduğunu anlatırdı.
Anladık da elbette!
Bizim de,bunu çocuklarımıza öğretmemiz gerekiyor ki;bu kadar önemli bir gelenek yaşatılsın ve çocuklarımız ölüye de,diriye de saygıyı öğrensin.
Komşumuzun gencecik oğlu trafik kazasında öldü dün.Onbeş gün sonra düğünü varmış.Çok acı bir durum elbette şu andaki hüzün.
Mahallenizde bir cenaze varsa,müzik açılmaz,gülerek konuşulmaz ve cenaze evine yemekler taşınır,ev sahibi yemek yapmasın ve acısını yaşasın diye.
Yemek geleneği de pek kalmadı.Bir yemek şirketi tutuluyor ama komşudan gelen yemeğin anlamını asla taşımıyor.
Bence,cenaze evine yemekler,pastalar gitmeli bir süre.
Bu,güzel bir davranıştır.
Mahalleden davul sesi geliyor.Belli ki,bir düğün var.
Bir yanda onbeş gün sonra evlenecekken,toprağın altına giren bir evlat,diğer yanda halaya duran insanlar.
Hani,komşuda cenaze varken müzik çalınmaz,televizyon açılmazdı?
Bu davul sesi,o komşunun evine de gelmiyor mu?
Acılarını ne kadar da katlayan bir durumdur değil mi bu davul?
İnsan olarak geleneklerimizi unutur ve nesillere aktarmazsak,geldiğimiz nokta budur.
Bir yanda gözü yaşlı insanlar;diğer yanda düğün dernek.
Hayat bu demiyorum.Elbette ölüm de var yaşanacak,düğün de ama biraz ölüye saygı mı ne?
En azından davul çalmasalardı iyiydi!
Çocuklarımıza lütfen bunları öğretelim.Öğretelim ki;büyüdüklerinde nerde,nasıl davranacaklarını bilsinler.

13 Ekim 2017 Cuma

#Hani denir ya;'Siz,hayatınızı planlarken,hayat da kendi planını yapar'diye.
Nefes almamız.yaşam ile ölüm arasında ince bir çizgiye bağlı.
Hepimiz bir şekilde dünyaya geliyoruz ve bir yaşam hakkımız var.
Vakti geldiğinde de öleceğiz elbette.Doğanın kuralı bu.
Bunu çabuklaştırmanın ne gereği var?
Kurallar vardır uymamız gereken.Uyarsanız ne âlâ ama ya uymazsanız neler olabilir hiç düşündünüz mü?
Ölümle tanışabilirsiniz örneğin.
Peki,bu tanışmaya gerek var mı?Oysa,yaşanacak ne güzel günleriniz var kim bilir ve bunu siz bilmiyorsunuz.
Lütfen;emniyet kemerinizi takın,alkol alıyorsanız da araç kullanmayın,hız limitlerine uyun,uykusuz yola çıkmayın.
Hiçbir şey,sizin canınızdan daha değerli değil çünkü.
Kurallar uyulmak içindir,laf olsun diye değil.
Siz önleminizi alın da,hayatın kendi planı devreye girsin yine.
İnsanlardaki gereksiz hırs,öfke,ego ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamayı da anlayamıyorum doğrusu.
Çok yaşasanız yüz yaşarsınız ki;o da hastalıklı ve eziyetli bir yaşamdır size ve çevrenizdekilere.
Doktorum hep der ki;'Sağlıklı ölmek gerek.'
Peki,bunun için ne yapmalı?
Sağlıklı beslenmek,bol su içmek,spor yapmak,dikkatli yaşamak diye rutin açıklamalar yapılır.
Bunları yapsanız da öleceksiniz elbette ama sağlıklı öleceksiniz;kimseye yük olmadan.
Cumhurbaşkanını,başbakanı,bakanları,vekilleri izliyorum ekranda.
Gözlerinden ışıklar saçarak,öfkeden ağzından çıkanları kulakları hiç duymayarak,ötesini,berisini hiç düşünmeden ülkeyi bir kaosa sürükleyerek yaşamanın anlamı var mı?
Bana göre yok ama onlara göre var belli ki.
Hep aklımdan geçirmişimdir;sayın cumhurbaşkanı da bir fani ve bizim gibi uyuyor.
Hepimizin yaptığı gibi,gözlerini tavana dikip bir şeyleri de düşünüyor mutlaka uykudan önce.
Hiç aklına gelmiyor mu 'Ben,bugün aldığım,dikte ettiğim şu kararı verdim,vermesine ama ya yanlış yaptıysam?' diye.
Ben olsam,kendimi sorgulardım.
Sorgulardım çünkü;Kerkük 83,Musul 84 diye saçmalayanların bu konuşmanın gideceği yeri bilmediğinin nedenini anlardım.
Sırada ne var;Newyork,Los Angeles,Roma,Moskova falan mı?
Sen daha yurt dışındaki tek toprağın Süleymanşah Türbesine sahip çıkamamışsın;sen daha Ege'deki 18 adamızı koruyamamışsın;kalkmış Kerkük,Musul diyorsun da,ne hakla?
Arkasına 5 Bin ülkücüyü alacakmış da....
Hala arkasında 5 Bin kişi olduğunu sanan biri de var bu ülkede üstelik.
Atatürk 'Yurtta Barış Dünyada Barış' sözünü kitaplarda kalsın diye mi söyledi?
Nereye gidiyor bizim askerimiz yine?
Tabutlar sıra sıra gelince mi anlayacağız bu işin yanlışlığını?
Ülkemizin iç ve dış siyasette izlediği yol, yol değil.
Tepeden tırnağa tüm ülkenin sağlıklı beslenmeye,bol oksijen almaya ve zihni açacak her türlü aktiviteyi yapmaya gereksinmesi var.
Biliyorsunuz,sağlıklı ruh,sağlıklı bedenlerde yaşar ama bizim sağlığımız uzun süredir bozuk toplum olarak.
Allah sonumuzu hayretsin!

12 Ekim 2017 Perşembe

#Çok yoğun ve yorucu bir gün geçirdim bugün.Bizim yaramazla da hiç ilgilenemedim.
Akşam,sokak hayvanlarına yemek veriyorum,arkamdan geliyor.Sevgi istiyor benden biliyorum.
-Kızım,gelme diyorum anlamıyor.
Öyle küçük ki,bir arabanın altında kalması işten bile değil.
Tam da o anda,bir araba farlarını yaka yaka döndü köşeden; bizimkisi bir korkuyla apartmana kaçtı ki görmelisiniz.
Bütün tüyleri ayağa kalktı sanırım.
Eve çıktım ve haberleri izliyorum.Fatih Portakal başladı ana başlıkları konuşmaya.
Birden;işte o!
Sesi,görüntüsü ve öfkeden savrulan ölçüsüz sözleriyle ekranda.
Bizim kedi arabadan kaçtı korkudan,ben o görüntünün ürkünçlüğünden hemen odadan çıktım.
Ne yapayım;Alfred Hitchcock 'un filmleri bile bundan daha az etkiliyor beni. 😉
Kapının önüne çıktım 'Aman da kimin tatlı kızıymış'diye sevdim,okşadım tüylerini.
Ve yine aynı senaryo;başını avucuma koydu ve incecik sesiyle onu içeri almamı isteyen yalvaran gözlerle bana baktı.
Kızım dedim,canına mı susadın?
İçerde bir canavar var.Sen,en iyisi kutunda rahat rahat uyu.
Bizde artık mecburen çekeceğiz bunları.🙂

11 Ekim 2017 Çarşamba

#Birkaç gündür yaşadığım olumsuzluklara bakıyorum,bakıyorum da....
Bizim yavru kedi,sesimi her duyduğunda başını getiriyor, avucumun içine koyuyor.Sonra,sırtüstü yatıyor ve karnını sevmemi bekliyor.
Aramızda,böyle bir aşk var.
İnsanın,hayvanla arasındaki iletişimi kurması ne de kolay.Önüne koyduğunuz bir kap yemek,bir kap su hepsi ama bunun için bile size bakışı değişiyor.
Kedi,daha minicik ama ona bakışınızı,sesinizin tonundaki değişimi hemen anlıyor ve ya kutusuna dönüyor ya da gelip elinize yatıyor.
Peki ya insanoğluyla iletişim kurmak ne kadar kolay dersiniz?
İnsanoğlu,nankör öncelikle.Çıkarı olmadan size asla yaklaşmıyor çoğu.
Elbette herkesi katmıyorum buna,lütfen yanlış anlaşılmasın konu.
İşin ucunda para varsa çok kıymetlisiniz ve önceliğiniz var ama ya yoksa ne olacak?
İşte o zaman da öteleniyorsunuz.
Eskiden,ülkemdeki adalete,hukuka,hakkaniyete çok inanırdım ama eskiden.
Şimdilerde,buna hiç güvenmiyorum.
İnsana da güvenmiyorum,hukuka da.
Bir kedi kadar olamıyoruz birbirimize.
Eğer ortada bir yanlışlık varsa çözülmelidir ama adil olarak.
Peki,hangi hukuk bunu yapacak?
Dosyaları iyice incelemeden karar veren hakimler mi,dümen suyuna giden hukukçular mı,yoksa işine nasıl gelirse diye çark eden avukatlar mı;kim yapacak ?
Çok sıkıldım bu işlerden.İnsanların ahlaksızlığından,arsızlığından,yalancılığından....
İzole ediyorum aslında hayatımdan bunları ama bir şekilde sızıyorlar yeniden.
Yanlış iş yapan hiç ama hiç kimseyi sevmiyorum.
Dürüst olacaksınız en başta,dürüst!
Alıp başımı,bir dağ başına kaçasım var artık bunlardan ama dağlar da yandı,bitti,kül oldu bu memlekette!
Sözün özü:Yeminle,elimin tersine geldiğinde ağzını,burnunu kırma isteğiyle dolduğum epeyce insan var bu hayatta.
Gidin ve az ötede değil,çok uzak ötede oynayın kardeşim!
Minik kedimize çok bağlandım.Adı Sevimli
Ama cidden öyle sevimli;
Başını,avucuma bir koyması var ki....
Bir yavru kedi kadar olamıyoruz işte şu lanet olası hayatta!
Facebook,günün dökümünde ne düşündüğümüzü soruyor ya;
Birkaç kişiyi elime geçirirsem,yeminle ağzını,burnunu kırıp,dağıtma isteğim var.
Memleketi,bazı kımıl zararlısından bile zararlı müsveddelerden,toplum yararına kurtarmanın dayanılmaz çekiciliğindeyim.
İki gram beyni olanlar işlerini yürütüyor bu ülkede,sen istediğin kadar haktan,hukuktan,adaletten söz et.
Hangi adalet?
İşte,tam da bunu düşünüyorum  şu anda.

#Pazar sabahı,bizim kediyle savaşıyorum hala.
Normalde,bütün yavru kediler süt içer değil mi ama bizim kedi ne obursa artık süt içmiyor.
Doğduğunda annesini emmedi mi acaba,sütü tanımıyor çünkü.
Bir de,içgüdüsel derler buna ama bizim kedi cins mi ne? 
Kendime süt hazırlamaya üşeniyorum ama misafirimiz ya;sütü ısıttım,içine minik ekmekler doğradım,yok içmiyor.
Tereyağında yumurta bile yaptım,yemiyor.
Açlıktan ölecek derken,küçük bir köfteyi parçalayıp önüne koydum ki;
Sabah sabah süt yerine köfte yiyen,etobur cinslikte bir kedimizin olduğunu da anladım böylece. 
Ama şunu öğrendi iki günde:Eve girme hamlesi yapıyor,boynunu kırarak,incecik bir sesle miyavlıyor,sanıyor ki eve alacağım;'Çık dışarı,seni yaramaz' diyorum,bana bakıyor,edalı edalı yürüyerek,son bir bakış atıyor bir umut diye ama nafile,
Evde hayvan olmaz!
Bana vicdan sökmez bu konuda,net.
O da öğrenecek. 

10 Ekim 2017 Salı


#Evimizin yeni misafiri.Dün akşam sokağa atmışlardı,sesine gittim ve eve getirdim bu yavruyu.
Muhtemelen,sokak hayvanlarını beslediğimizi bilen birileri attı bu kediyi.
Düne kadar su kaplarını çalıyorlardı,artık koyduğum yemekleri de çalıyorlar.
Hayvan besleyenlerin işi mutlaka.Bedava yemek bulmuşlar,hiç kaçırırlar mı?
Nasıl da tuhaf bir toplum olduk görüyorsunuz.
Kedinin bir gözünde enfeksiyon var,tedavi ettirmek gerek,bakacağız artık.Öyle güzel bakıyor ki;başını okşuyorum,hemen yatıyor seveyim diye.
Bütün canlıların tepkisi aynı.Bebeği de sevseniz gülücükler saçıyor;kediyi de sevseniz sevildiğini bilen tepki veriyor.
Evde hayvan beslemiyorum ama sokaktakilere her zaman sahip çıkıyorum.
Keşke,herkes dokunsa bu hayvanlara.
Kapının önünde miyavlıyor,biliyorum ki yalnız kaldı ve karanlıktan korkuyor.
Daha bebek elbette.Konforunu sağlarım da ev olmaz.
Anlatıyorum,anlatıyorum,bana bakıp ajitasyon yaparak miyavlıyor ama olmaz ki ! 

5 Ekim 2017 Perşembe

#Kanal D' nin bir dizisinin fragmanında,el kadar bebeğin başına o şeyi doladıklarını görünce.....
Gündemi pek izleyemiyorum bu aralar çünkü atölyemi yeni sezona hazırlıyorum.Boya,badana,temizlik,yeniden düzenleme derken çok yoruluyorum ve hiçbir şeye vaktim kalmıyor.
Fakat,lakin,ancak;her gün gelen şehit haberleri içimi acıtmaya devam ediyor etmesine de.....
Hani,referandumda EVET çıkmazsa ülkede kaos yaşanır ve terör devam ederdi!
EVET çıktı,her türlü alavere,dalavereyle.Mühürsüz oyların canı sağolsun ve tabii YSK'nın.
Kolay değil, % 57 HAYIR oyunu EVET'e çevirmek ama bizim ülkemizde sıradan bir şey bu.
Peki,istediğiniz olduysa,bu ülkede neden hala şehit gelmeye devam ediyor ve neden hala terör bitmiyor?
Gündem sıcak elbette ama dedim ya,takipleyemiyorum bu aralar.
Akşam olup,karanlığa kalınca,yapılacak tek şey kumandayı elinize alıp,televizyon izlemek.
Haber aralarında,bütün kanalların birer Müge Anlı'ya dönen dedektifçilik oyunlarının arasında dizilerin fragmanları yayınlanıyor biliyorsunuz.
Birden gözüme Ver Elini Aşk denen dizinin tanıtımı takıldı.
Ve sahnede başı örtülü bir Antepli kız,yanında kendini kazanova sanan bir erkek ve aralarında 8-9 aylık kız bebek,dini nikah kıyıyorlar ve bebeğin başına örtü bağlamışlar.
'Uyku sersemi oldum sanırım,yanlış gördüm herhalde 'derken,bütün fragmanlarda aynı şey dönüp,durmuyor mu?
Allah kahretsin sizi.
O diziyi yazan da,oynayan da,yöneten de.
Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?Hiç utanmıyor musunuz el kadar bebeğin üstünden mesaj vermeye?
Dizide,yılların tiyatrocusu Köksal Engür ve Asuman Dabak'ı ve nice iyi tiyatrocuları izleyince;
Para için yapılır mı bu sayın oyuncular?
Neye alet ediliyorsunuz farkında mısınız?
Bu bebeğin anne-babası yok mu acaba?
Nasıl izin verirler buna,nasıl?
Bu akşam,o dizi varmış,hani izleyenler varsa belki sizin de iki çift sözünüz olur!
Bu yazıyla,o dizinin reklamını yaptığımın farkındayım ama lütfen görün bunları.
Ülke,nereye gidiyor diye!

4 Ekim 2017 Çarşamba

#İnsanlar büyüdükçe zalimleşiyor.Hep çocuk da kalamayacağımıza göre,en iyisi nesilleri yetiştirirken vicdan ve merhamet tohumlarını ekerek yetiştirmek.
Bugün,hastaneden dönüyorum,eve girerken bu çocuğa rastladım.Sokağa bıraktığım yemeği yiyen kedinin peşine düşmüştü.
Çıkarsız,beklentisiz sadece seviyordu kediyi ama ne sevme.Kediyle bir konuşması vardı,eve girmedim onu izledim.
Aramızda geçen konuşmalar:
-Sen,kedileri çok mu seviyorsun?
-Ben,sok seviyoyum ama babam sevmiyoy.
-O zaman,sen de her gün gel,burda sev.
-Babam dedi ki,küçük kedi getiyme,büyük kedi getiyme ama ben bu kediyi eve götüyeceğim.
-Baban kızmasın sana,istemiyorsa besleyemezsin hayvana yazık olur.
-Sen bana biy toyba vey,ben bunu toybaya koyayım,babam yavyu olmayınca belki izin veyiy.
Kediyi sevdi;kedi de nasıl sevimli,benim bile okşayasım geldi.Tertemiz bir kediydi işte.
Kedi,sıkıldı ve kaçtı.Bizimkinin alt dudağı sallandı hemen.
Üzüntüyle giderken bana baktı ve 'Ben hey gün geleceğim.Sen toybaya kediyi koy,beni bekle oluy mu?dedi.
Peki dedim,senin için toybaya kocağım.
Kediyi nasıl yakalayacaksam ayrı konu elbette.😉
Yanına kardeşini aldı ve büyümüş de küçülmüş haliyle,elleri ceplerinde Bak unutma tamam mı diyerek uzaklaştı.
Bugün baktım,aynı yerde kediyi bekliyordu ama kedi yoktu.Ona,kedinin okulda diğer çocukların bacaklarına dolandığını söylemedim.
Bu çocuğun adı Mustafa.

Gözleri çok güzel bakan bir çocuktu.
Seviyorum böyle güzel çocukları.🙂

#Bugün,4 Ekim Dünya Hayvanları İnsanlardan Koruma Günü.
Neden insanlardan korumalı peki?
Çünkü;hayvanları kendi haline bıraksak,hiyerarşik düzen içinde beslenecekler,doğanın devamını sağlayacaklar ama biz insanoğluyla karşılaştıkları anda hayatları tehlikeye giriyor tüm canlıların.
Zevk için hayvan öldüren başka bir canlı türü var mı?
Neymiş;kuşları vuruyorlarmış ama doğada zaten çoklarmış;domuzu vuruyorlarmış,zaten İslamda harammış,tilkiyi öldürüyorlarmış çünkü kürkü değerliymiş.
Listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz ama bu,hayvanlara insan eliyle zarar verildiği gerçeğini değiştirmiyor.
Her gün,sokağa hayvanlar için su ve yemek koyuyorum.
Hayvanlara özel yemek mi pişiriyorum;elbette hayır ama evdeki yemek artıkları,kemikler,kasaptan çöpe gitmesin diye aldığım artıklar....
İnsansanız ve vicdanınız varsa insan,hayvan,ağaç,bitki demeden her şeyi korumanız gerekir.
Doğa,bir bütündür ve herkesin yaşam alanları ayrılmıştır ama siz onların yaşam alanlarını işgal eder,yayla,dağ,bayır diye diye konut dikerseniz, Bodrum'da,domuzlar yola iner,Yozgat'da ayılar çöpe gelir.
Çünkü,siz hatalısınız,hayvanlar değil.
Her gün hayvanları beslemeye gayret gösteriyorum.Havalar hala sıcak ve onlar da tıpkı bizim gibi acıkıyor,susuyor.
Bir kap su,bir kap yemek hepsi bu.
Yükünüzü yormaz merak etmeyin.
Hani,Fransızca bir tabir vardır DEJAVU diye.
işte ben de,her gün,hayvanlara su kabı koyuyorum ve her gün plastik toplayanlar Ç-alıyor.
Bakınız,alıyor demiyorum,çalıyor.
O kabı almasanız ne olur?Köşeyi dönmeyeceksiniz bir kap için.
Allahtan,peynir alıyorum sürekli de kap sıkıntısı çekmiyorum.
Her gün yahu her gün...
Anlamıyorum ki bu insanları!
Dip not:Dün,sosyal medyada,Antalya'da,ön patisinden çite çivilenmiş o köpeği gördünüz mü?
Allah belanızı versin e mi!
Zalimsiniz,zalim!

3 Ekim 2017 Salı

#Sabah ezanını bu kadar kötü okuyan hocanın sesiyle uyanırken,çok yakınımda öterek hala insanları uyandırmaya çalışan horozun varlığına seviniyorum
Kesilmeden,bugünlere kadar yaşamayı nasıl başardı acaba? 
Geceler,epeyce soğumuş artık,üşümeye uyanma günlerine düştük yine.
Sevmiyorum kışı ve üşümeyi.
Elveda pikenin hafifliği,hiç hoş gelmedin yorganlı günler.
Ne diyor şarkıda MFÖ; 'Uyku,biraz uyku
Bütün isteğim buydu! 
#Madem çöp dedim,insanların duyarlılığı ya da umursamazlığı üstüne yaşadığım iki olay:
Ama şunu da belirteyim;Benim hala umudum var,bir gün herkes temizliği öğrenecek.
İlk olay:
Yürüyorum,önümden bir adam gidiyor.Yere attığı çöplerden sigarasının paketini açtığını anlıyorum çünkü;önce sarı şerit atılıyor,sonra üst jelatin,sonrasında da altı yere atıla atıla gidiliyor.
Adamı izliyorum,çelimsiz bir şey,yani vurdun mu yarısı boşa gider cinsinden.
Adamın çöple arası 2 metre.
Dayanamadım ve 'Beyefendi,bakın çöp şurda,neden çöpünüzü yere atıyorsunuz?'
Bana döndü ve 'Sana ne'dedi,'Sana hesap mı vereceğim?'
Bir an afalladım,sandım ki adam özür dileyecek ve attıklarını toplayıp çöpe atacak.
Benimkisi de laf işte;bu memleketten ne bekliyorsam?
İçimden,adamın ağzının üstüne bir tane çakıp yürümek geçti ama yapamadım elbette,yoluma devam ettim.
İkinci olay:Kaldırımda yürüyorum,bir minibüsün yanından geçiyorum,cam açıldı,adamın biri elindeki portakal kabuklarını önüme attı.
Durdum,yerden kabukları aldım ve arabanın içine attım.
Adam,birden irkildi ve 'Napıyon sen'diye bana efelendi;ki bu büyük hata!
-Kardeşim,burası çöplük mü,ne hakla bu kabukları yere atıyorsun,sokaklar babanın malı değil,doğru kullanmayı öğren'dedim;
Adam,arabanın kapısını açtı,
Tabii,burda Cem Karaca'nın ünlü şarkısı Tamirci Çırağını aklınıza getirmiyorsunuz;😉
Üstü başı kirli,ufak tefek biri indi ve 'Özür dilerim' dedi;yerdeki kalan kabukları topladı ve çöpe attı.
Ve ben ŞOK! 🙂
Kıssadan hisse:Böyle bir durumla karşılaşırsanız gereğini yapın.En fazla;ya elinizin tersini çalıştırırsınız ya da yürüyüp gider,içinizden bildiğiniz bütün küfürleri edersiniz.Yani;aptal herif,budala,salak şey gibi.
Ötesi bizi bozar çünkü.😉
#Ak-Sarayın,sadece temizlik masrafının yıllık: 2 milyon TL olduğunu okuyunca.....
Ne yapıyorsunuz kardeşim bunca parayla?Emin misiniz yalnızca sarayı temizlediğinize? Bu parayla değil sarayı,tüm ülkeyi tertemiz yapmamız işten bile değil.
Bunun için,birazcık temizlik fikri,birazcık deterjan e biraz da emek; haliyle.
Desem ki;'Temiz bir insan mısınız?'
Hemen hepimiz ne kadar temiz,titiz,çevreye saygılı,evi mis gibi kokan,tozun zerresinin bile olmadığı evlerde yaşadığımızı söyleriz değil mi?
Peki,aynı temizliği ve özeni sokaklarımızda gösteriyor muyuz?
Evimizdeki çöpleri poşetleyerek atıyor muyuz örneğin;ya da kağıdı,pili,plastik şişeyi,camı ayrıştırarak atıyor muyuz;yoksa,Allah ne verdiyse diye sallıyor muyuz konteynerlere çöplerimizi?
Bir mahallede yaşıyorum sizler gibi.Çöpümü de dikkatli atıyorum,ayrıştırarak,sokağımın temizliğini de yapıyorum elden geldiğince.
Belediyeye kızıyorum zaman zaman ama insanımız pis olunca,kızgınlığım azalıyor.
Adam,konteynerin yanında oturuyor,elinde ne varsa sokağa bırakıyor,be mübarek,işte orda çöp var,atsana!
Yok,illaki kirletecek çevreyi.

Artık,ana arterleri temizleyen ama ara sokaklara dokunmayan belediyeye de kızdım ve aldık elimize kardeşimle tırmık,süpürge,kürek,çöp poşetleri,bütün sokağı tepeden tırnağa temizledik.
İki gün,yahu iki gün temiz kalsaydı bari.
Sabah,sokağa baktım ki,her yerde çöp var.
Vallahi,elime bir sopa alacağım ve allah ne verdiyse diye girişeceğim artık bu insanlara.
Ben çöpçü müyüm kardeşim?
Evim temiz ama sokağım da temiz olmalı.
Burdan belediyeye de bir not:Ben,sokağımı temizledim.Kaldırım çalışması ve asfalt dökülmesinin alt yapısını yaptım.
E bundan sonra da,herhalde bu işleri yaparsınız değil mi sayın başkan?