30 Kasım 2018 Cuma

#Poşet Lobisi.....
Bir devlet düşünün,memlekette onca çözülecek sorun varken kafayı poşete takmış olsun.
Poşet önemli elbette.
Hani,insanın aklına,'Acaba,devletimiz,doğayı çok düşündüğü için mi bunu yapıyor?'sorusu gelmiyor da değil çünkü,ne de olsa 'Temizlik imandan gelir 'diye bir şey vardı değil mi?
Allahtan ki,bu düşünce verilmiş İslam dünyasına,bunun içindir ki,ortalık pislikten,çöpten,tükürükten,sigara izmaritinden,çekirdek kabuklarından;denize,dağa,ovaya savrulan poşetlerden geçilmiyor.
Hükümet,bunu gördü de,önlem almak ve aşırı poşet tüketimini önlemek için mi yapmıştı bu yasa değişikliğini?
Koskoca meclisin anlı şanlı 600 milletvekili,ülkemizde her gün iş cinayetlerinde öldürülen işçileri,çocuk tecavüzlerini,tarikat yurtlarını,kadın cinayetlerini,tarımda,sanayide iflası,dibe vuran ekonomiyi düşünecek,çözüm üretecek değildi ya!
Poşet önemliydi elbette.
Çünkü,bizler o vekilleri poşet israfını önlemek için çözüm bulsunlar diye meclise göndermiştik.
Doğa sever ! AKP hükümetinin icraatlarına bakıyorum da,memlekette kesilmedik ağaç,kıyılmadık orman,ezilmedik ot,çiçek,kanadı kırılmadık hayvan bıraktı mı acaba?
Niyeydi bu poşet merakı?
Bizim çocukluğumuzda kese kağıtları vardı ve bakkala,manava gittiğimizde aldıklarımızı bunlarla eve taşırdık.
Şimdi alternatif ne?
File mi;pazar arabası mı,ne?
Hadi,markette bunu başardınız,pazarda ne yapacaksınız?
Bir maydanoz,bir dereotu,1 kg patates aldığınızda ne yapacaksınız?
1 maydanoza 2 tl verip,üstüne de 25 kuruş poşet parası mı vereceksiniz?
Çünkü,siz devlet olarak öyle çok para veriyorsunuz ki vatandaşa,bozdur bozdur harca diye parayı nereye vereceğini bilmiyor haklı olarak.
Ben neden poşete para veriyorum?
Ülkeyi batırıp,poşetten gelecek parayla düzeltmeyi düşünüyorlar herhalde?
Gündem değiştirmek ve vatandaşın uyanmasına engel olmak için Soğan Lobisi,Poşet Lobisi....
Sırada ne var?
Soluduğumuz havaya ne zaman el atacaksınız acaba?
Sizler,hala bu yaşananları görmeyip,alkış tutuyorsanız bu hükümete,her şeyi hak ediyorsunuz kardeşim!
Sonra da ağlamayın!
#Kitap toplama kampanyası ile ilgili çağrımı yinelemek istiyorum.
Köy çocuklarının tiyatro çalışması için kitaplara gereksinmeleri var.
Ayrıca;köydeki kadın-erkek herkesin okuyacağı kitaplar da gerekiyor.
Her türden kitap olabilir;masal,roman,şiir,araştırma ya da tiyatroya ait tekstler.
Bu konuda,yardımcı olmak isteyenlerin bana kitapları ulaştırmasını rica ediyorum.
Köye,kitapların çabucak gitmesi gerekiyor artık.
Cumartesi-Pazar atölyem açık.
Lütfen benimle iletişime geçin.
Geçin ki,o köydeki çocuklar da kendilerine değer verildiğini anlasın.
Çocukların,hayata dair iyi yetişmesinin yolu,okumak,çok okumaktan geçiyor.
'Bir kitaptan ne çıkar ?' demeyin lütfen,bir kitap,bir insanın yolunu açacak kadar bilgi verebilir.
Bir,iki,üç derken,bir bakmışsınız,bir kütüphane dolusu kitap toplamışız.
Öğrencilik yıllarımda kitap fuarlarını hiç kaçırmazdım İstanbul'da.Şimdi,artık çoğu yaşamayan yazarların bir imzası için saatlerce kuyrukta beklerdim.
Çok kıymetliydi Necati Cumalı,Oktay Akbal,Ataol Behramoğlu ve niceleri.
Önceleri,bütün imzalı kitapları saklıyordum ama paylaşmak çok önemli.
Çok yere gönderdim o kitapları.
Şimdi de,bu köy için elbirliği yapmak gerek.
Okuduğunuz kitapları saklamayın.Sizdeki görevinin bittiğini düşünün ve başka insanların ufkunu açmak için siz de aracı olun.
Kitapları bekliyorum!

29 Kasım 2018 Perşembe

#AKP Bursa Milletvekili Osman Mesten, Adana'nın Aladağ ilçesindeki 11'i çocuk, biri eğitmen 12 kişinin hayatını kaybettiği, "19 milyona yaklaşan ortaöğrenim öğrencisine sahibiz. Bu kadar öğrencinin olduğu bir yerde zaman zaman beklemediğimiz hadiseler, müessif hadiseler olabilir"
dediğinde....
Yerel seçimler yaklaşıyor.
Ekranda,aileleri izliyorum.Ellerinde,yangında ölen çocuklarının isimleri yazılı kağıtlar,gözlerinde yaşlarla hak arıyorlar ve sorumluların cezalandırılacağını sanıyorlar ama yok böyle bir dünya.
Çocukları,tarikat yurtlarına mahkum eden zihniyet 16 yıldır iktidarda ne yazık ki.
Ne bekliyordunuz,seçimle iş başına gelince,ülkeyi kalkındırma hamleleri,yeni yatırımlar,fabrikalar,okullar,hastaneler vs açacaklarını mı?
Şehir dışına yaptıkları ve vatandaşın ulaşamadığı Şehir Hastaneleri,Urfa'daki vatandaşın ömründe hiç geçmeyeceği ama parasını ödeyeceği köprüler,otoyollar,katledilen doğa,ona buna peşkeş çekilen dağlar,yollar,ovalar,dereler,ırmaklar....
Peki,bu hükümetin bize kazanımı ne 16 yıldır?
Çocuklarımız,tarikat yurtlarında yakılıyor.Daha dün gibi,Aladağ'da,açılmayan kapıların önünde yığılan çocukların görüntüsü;daha dün gibi,hiçbir denetim yapılmadan yanıcı malzemelerle kaplı ve hayatımıza bir anda giren Kaçak Akım Rölesi denen kavram.
Çocukları orda yaktınız,yanmalarına göz yumdunuz.
Bunun sorumlusu aranmayacak mı da,utanmadan,yangına mazeret arıyorsunuz?
Yaklaşık 19 milyon öğrenci olması,yurtlarda yakılmasına gerekçe mi yani?
Siz,ne işe yarıyorsunuz?
Devletin görevi;kadını,erkeği,genci,yaşlısı,çocuğu,hayvanı,otu,ağacı korumaktır.
16 yıldır neyi korudular da,yaklaşan yerel seçimlerde bunlara oy vereceksiniz?
Bunca yaşanan rezaletlere rağmen,çocuklarımız yanıyor,işçilerimiz ölüyor,kadınlarımız öldürülüyor,kedi-köpek,ağaç,dal kırılıyorsa ve sizler,eğer gidip hala bu hükümete oy verirseniz yazıklar olsun!
Çocuklar yanıyor,çocuklar bu ülkede.
Yanarken,dumandan boğulurken,sıcaklık tenlerine ulaşırken ne hissetmiştir o çocuklar,bunu düşünün.
11 çocuk tarikat yurdunda yandı bu ülkede.
Utanın Utanın!

#Sabahın köründe, okulun fotoğraflarını çekmiştim,şimdi de, akşamın karanlığında yine okulu fotoğraflıyorum.
Hava, iyice karardı, herkes evinin yolunu tuttu hatta akşam yemeğini bile yedi bizim gibi ama çocuklar hala okulda öğretmenler hala tahtanın başında ders anlatıyor, görüyorum pencereden.
Bu çocuklar ne zaman dağılacak, ne zaman evine gidecek, ne zaman yemeğini yiyecek, ne zaman dinlenecek, ne zaman ders yapacak?
Bu çocuklara, bu öğretmenlere de bunu yapıyorsunuz ya.....
Her iki görüntü de aynı, yine karanlık, yine karanlık!
Eziyet çekenler yine çocuklar.
Herkes, bazılarının çocukları gibi doğuştan şanslı olmuyor.
Yazık bu çocuklara yazık!

27 Kasım 2018 Salı


#Gün, henüz ağarmadı. Sokak lambalarının sönmesine daha çok var.
Bugün, yoğun bir gün olacak benim için, görüşmelerim, işlerim.....
Hani, '5 dakka daha no' lur'diye annemizin bizi okula gönderme telaşıyla yorganı üstümüzden aldığı yıllar vardı!
Hani,günümüz koşullarında bunun artık bittiğini sanırdık, çünkü ;çocukların dinç kafayla derse başlaması için uykusunu iyi alması gerekiyordu ya!
Hani, öğretmen ders anlatırken sıralarda çocuklar uyumaz ya dünyanın gelişmiş ülkelerinde;
İşte bunlar, uygar dünyanın öğrenci halleri ve iyi eğitim sisteminde yaşanıyor.
'Kalksam mı ki, azıcık daha tembellik yapsam ne olur ki' diye kendimi rehavete bırakmışken, evimin karşısı okul ve çocuklar çoktan ders başı yaptılar bile.
Bu karanlıkta, öğretmen çocukların yüzlerini bile seçemiyor kuşkusuz, sanırım ses analizi yapıyor çünkü;öğrenciler beden dersinde ve karanlıkta sıralanmışlar ' 1,2 3,4...' diye kendilerinin varlığını kanıtlıyor şu anda.
Bakınız;bu ülkede, sırf bu çocuklara, böyle rezil bir dayatmayı yapan tepedekikere anne-babalar oy vermese, bu hükümet iktidarı rüyasında bile göremez ama herkes boynunu uzatmış, kaderine razı gelmiş bekliyor.
Yahu!
Benim çocuğum artık büyüdü ve benim çocuğum için , 'Okula geç kalacaksın,kalk artık kızım, kahvaltını yine yapamadın, Eyvah! Ya karanlıkta başına bir şey gelirse' gibi kaygılarım değişti ama bu çocuklar sizin. Gecenin köründe yola düşüyorlar. Eminim kaygılanıyorsunuz da ama birkaç yıldır yapılan bu rezil yaz saatinin devamlılığı uygulanmasına neden sesinizi yükseltmiyorsunuz?
Bu çocuklar sizin. Kolay getirmediniz herhalde bu yaşlara değil mi?
Yaklaşık,18 milyon öğrencinin ailesi, epeyce oy demektir farkında olun artık.
Kaderinize biraz karşı çıksanız mı acaba?
Çocuklarınızın, namaz saatleri değiştirilen cemaat kadar kıymeti yok mu?
Her sabah, bu çocukları izliyorum evimden. Atölyemi açacağım, kursum var ama vaktim de var 5 dakka 10 dakka!daha uyuyabilirim.
Bu çocuklara yazık değil mi?
Sanki benim çocularımmış gibi üzülüyorum hallerine.
Uykulu gözlerle rüyada dönülür, beden dersinde sola değil!
#Yine bir çağrı yapmak istiyorum,ilgilenenler olursa elbette.
Bu kez,yakın bir köyde, tiyatro çalışması başlatıldı çocuklar için ama kitapları yokmuş.
Beni aradı tiyatrocu-öğretmen hanım.Ben,elimden geleni yapacağım ama belki sizler de katkıda bulunmak istersiniz.
Her şey çocuklar için biliyorsunuz.
Köy kütüphanesine çocuklar ve yetişkinler için kitap lazım.
Kitap vermek isteyenler,çocuklara ve özellikle kadınlara okuyacakları kitapları göndermek isteyenler olursa lütfen benimle iletişime geçsin.
Bu kez de,daha yakın bir köyde çocukların gözlerinde gülümseme başlatalım.
Ne dersiniz? 

26 Kasım 2018 Pazartesi

#' Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var'
En sevdiğim Ataol Behramoğlu dizelerindendir.
'Hiçbir iyilik cezasız kalmaz' da,bir diğer en sevdiğim sözdür.
İnsan,yaşadıkça neler öğreniyor neler!
0536 ile başlayan telefon numaram bir süreliğine kapsam dışı.
Rehberimde ekli olup da,telefonun azizliğine uğrayarak silinen numaralar var ve bu numaralarla sosyal medyada iletişimde olduğum sizler de.
Lütfen,bana mesajla telefon numaranızı atın ki,ben de size döneyim.
Hadi,bu da bana yaptığınız bir iyilik olsun.Cezası yoktur. 
Teşekkürler.
#Kars ziyareti üzerine bir yazı daha olsun ve son olsun artık.
Kars'a gitmeyi planladığımda kurumlara gittim,sosyal medyadan çağrı yaptım ama sosyal medya hiç ilgilenmedi,yalnızca belediye başkanı ve müdürleri konuyla ilgilendi.
Belediye Başkanımız örneğin,ATATÜRK'le ilgili yardımda bulundu,NUTUK Kitaplarını yine Murat Bey,kıyafetlerin bir kısmını da Hakan Bey sağladı.
Götürdüğüm bütün yardımlar için herhangi bir kişi ya da kurumdan herhangi bir maddi destek almadım.
Ailem,yakın dostlarım ve arkadaşlarım çağrıma karşılık verdi.
Kimi dostlar,kitap,kırtasiye,kimi dostlar oyuncak,kıyafet getirdi ama götürülen onca koliyi doldurmak yalnızca işin bir parçasıydı.
Elimden geldiğince her şeyi kendi paramla aldım,
Onca masrafı kendim karşıladım.
Benim,herhangi bir kişi ya da kurumla işim yoktur,olamaz da.
Destek dediğiniz şey,maddi manevi olur ama benim çağrımda parasal yönü olmayan,ortak çabayla herkesin kendi insiyatifinde yaptığı hoşluktu.
Ben,para için çalışmıyorum,dahası; para benim için kullanacağım bir materyal yalnızca.
Elimden geldiğince,gücüm yettiğince herkese ulaşmaya çalışırım.
Bu,dünde Laloğlu Köyü olur,yarın başka bir köy,benim için hiç fark etmez.
Çocukları önemsediğim için yapıyorum her şeyi.
Laloğlu Köyü için de,kimse bana bağ bağışlamadı,milyonları içeren yardım göndermedi ama bütün dostlarım o çocuklara yardım etmek için elinden geleni yaptı,olan buydu.
Kolay değildir,bir yeri her açıdan düşünmek.Bir karşılığı da yok benim için.
O çocukları,üniversite sıralarında görmek yeter bana.
Çocukları mutlu etmek istemiştim ama yeterince anlaşılamamışım demek ki.
Her insan hata yapabilir.Ben de,mizahi bir dille yaptığım her şeyin yanlış anlaşılabileceğini düşünmeliydim,hata yapmışım.
Burdan,köyün muhtarına,eşine ve çocuklarına beni evlerinde ağırladıkları için çok teşekkür ediyorum.
Beni evine çaya davet eden gelin hanıma da ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.
Annem,nurlarda uyusun,ondan öğrendiğim bir şey vardır:
Bize hep şunu söyledi:Biri,sizin için en küçük bir şey de yapsa teşekkür edin ve bunu unutmayın.
Ben de,teşekkür listemde,ister bir kalem,isterse bir mont ya da kitap-kırtasiye alsın;büyüklüğüne küçüklüğüne bakmadan herkese teşekkür ederim,etmem de gerek.
Ben böyle öğrendim
Köy için yanımda olan herkese yeniden çok teşekkür ediyorum.

25 Kasım 2018 Pazar

#25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü 
Diye bir gün vardı değil mi?
Ekranda,şiddete 'DUR' demek için Taksim-Tünel arasında sıkışan,yaptıklarının vatandaşlık hakkı ve özgürlük olduğunu sanan kadınların yürüyüşünü ve uğradıkları şiddeti izledim.
Kadınların üzerine plastik mermi ve biber gazı sıkan polisler,bizim polislerimizdi.
İçlerinde belki,kendi eşleri,kardeşleri,kızları da vardı ama kadınları en özgürlük olma günlerinde bile kıskaca almaktan ve acımasızca hırpalamaktan geri kalmadı güvenlik güçlerimiz.
'Ekmek parası,işsiz kalma kaygısı 'diyerek saldıran polislerimiz içlerinde ne düşündüler bilmiyorum ama bizim Dışişleri Bakanlığımız,utanmaz,rezil ! Fransa'da,sokak göstericilerine şiddet uygulayan Fransız Polisini şiddetle uyardığında ve kınadığında;kendi ülkesine FRANSIZ kalan bu hükümete söyleyecek çok şey var aslında.
Her gün,ülkemizde bir kadın öldürülüyor.Dayak,şiddet,baskı,tecavüz olaylarını hiç sıralamıyorum bile.
Kadın bedeni üzerinden siyaset yapan o reziller,kadın bedenini malı gibi kullanabileceğini sanan ahlaksızlar,kadına canının istediği her şeyi yapabileceğini sanan o alçaklar....
Atatürk,Türk Kadınını birey yaptı,özgürlük verdi,kadın ve erkeği hayatın her alanında eşit kıldı.
-Siz kim oluyorsunuz da,kadını yok sayıyorsunuz;
-Siz kim oluyorsunuz da,erkeğin kas gücünü kadınla kıyaslıyor ve yarışa sokuyorsunuz;
-Siz kim oluyorsunuz da,bizim bedenimiz,bizim hayatımız üstünde hak sahibi oluyorsunuz?
-Siz kimsiniz?
Bizim doğurduğumuz,bizim can verdiğimiz erkeklersiniz.
Eğer bir hak sahibi olunacaksa,o hak bizimdir.
-Ben,bir kadın olarak geleceğimden kaygı duyuyorsam,
-Ben, bir kadın olarak kendimi özgür hissetmiyorsam;
-Ben, bir kadın olarak evde,sokakta,iş'de,aş da erkekle eşit oldurulamıyorsam ve korkuyla yaşıyorsam,
Bu sizin eserinizdir ey siyasiler!
Bir kadın olarak,16 yıldır uyguladığınız kadını aşağılayıcı polikalarınızdan,Kadından ve Aileden sorumlu o makama getirdiğiniz 'Bir kereden bir şey olmaz 'diyerek çocuk tecavüzlerine destek çıkan o rezil bakanlarınızdan;'Tecavüze uğrayan,tecavüzcüsüyle evlendirilsin' diye öneri getiren o rezil milletvekillerinizden usandım artık.
Ar damarı diye bir şey var,en son noktada çatlayan.
Nerde bu damar,nerde?
Ya bizimle aynı yolda yürürsünüz;ya da kadınlar olarak sizi o makamlardan indirmek için oylarımızla,elimizden geleni yaparız.
Bedenimiz bizim,hayatımız bizim.
Sizlere hesap verecek değiliz!
Ya hayatımızda kalın,ya da çektirin gidin artık, kadını malı gibi gören erkekler!
Kas gücü ayrıcalık değildir.beynin,benim beynimle eşit mi,sen ona bakacaksın.
Koş bakalım,koşuda beni geç.
Ya sonra!
#Kars-Selim İlçesi-Laloğlu Köyü yolculuğuna dair....
Kars'a gitmek,twitter'de gördüğüm bir videoyla başladı.
Çocuklar,oyuncak istiyordu Laloğlu Köyünde.
Bu çağrıya kulak verdim ve yolculuğum böyle başladı.
Videoyu gördüğüm ilk andan itibaren kurumlarla,kişilerle,dostlarımla ve arkadaşlarımla iletişime geçtim ve elbette sosyal medyadan da çağrı yaptım.
Beni destekleyen de oldu,eleştiren de,hatta tepki veren de ama bu durum,beni yolumdan almadı.
Çocukların gözlerinde gülümsemeye aracı olan,başta Belediye Başkanı sayın Ömer Tarhan olmak üzere
-Murat Unutkan
-Hakan Semercioğlu
-Yasemin Fetullahoğlu
-Rukiye-Tahir Fetullahoğlu
-Mustafa Fetullahoğlu
-Öykü Yaşar
-Nihal Kuyumcu
-Şengül-Cahit Boğa
-Bilge Kubilay
-Zeliha Köksal
-Yeter Terkeşli Yüceol
-Sebahaddin Yıldızhan
-İsmet Soytorun
-Seyhan Arman
-Serap Kaya
-Çiğdem Eciroğlu
-Engin Kaya
-Adnan Meral
-Kenan Kınay
-Haydar Cantürk
-Adaklı Kırtasiye
-İsmi saklı değerli insanlar
ve sevgili arkadaşım,dostum Mehtapcığım'a çok teşekkür ediyorum.
Hepimiz,birlikte güzel bir şey başardık ve Laloğlu Köyündeki çocukları mutlu ettik.
Gönül birlikteliği yaşamanın hazzını bana yaşattığınız için ayrıca teşekkür ediyorum
İyi ki varsınız. 
#KARS-SELİM İLÇESİ-LALOĞLU KÖYÜ İZLENİMLERİ-16
Ve KARS İLİ
Kars deyince,aklımıza kaz yemekleri,kalesi,Ani Harabeleri,Çıldır Gölü,eski kaşarı,Sarıkamış kayak merkezi .... geliyor.
Tabii, ben bunların çoğunu göremedim çünkü Kars,Selim İlçesine 33 km,ilçe de köye 16 km olunca mesafeler ve araç olmaması beni engelledi ama bu,hiçbir yerini görmedim anlamına da gelmiyor elbette. 
Kars'a gittiğimde,Kars'ın kurtuluşunun 98. yıldönümüydü ve uzun caddesi bayraklarla donatılmıştı.
İki Kars var aslında.İlki,yeni binalarla kuşatılmış Kars,diğeri de,eski,yıkık,viran ve kısmi restorasyonlarla yenilenmiş Kars.
İlgimi çeken eski Kars elbette.
Öyle evlerden geçtim ki,ülkemiz tarihi bir cennet aslında ve turizme kazandırılsa ve içinden geçen öyküler yaşatılsa,eminim çok iyi bir girdili şehir olacak Kars.
Kaz yemeklerini hiç yemedim çünkü,havalar soğumadığı için kaz kesilmiyormuş ama aslında,gittiğim yöre insanlarında incelik ve misafir ağırlama gibi kibarlıklar olmayınca yemedim ne kaz ciğerini ne de aslında Erzurum'a ait olan ve her yerde gördüğüm Cağ Kebabını.
Bilmediğim için,bizim burdakiler gibi at eti mi,eşek eti mi iteleyecekler diye güven sorunundan yiyemedim.
Çıldır Gölüne ise donmadığından ve buzdan balık avlanmadığından gitmedim.
Ani Harabelerine ve peynir üreten köylerine araçsız gidilmiyormuş,yine göremedim ama peynir çeşitlerini Kars'ın içinde buldum.
Kale muhteşem,kaleden Kars'ı izlemek müthişti.Türbeleri ve camileri çok temizdi.
Kars'da,bir evi gezdim.Sanırım,ermenilere aitti ve yıkık ve viran....
Kars'ta yaşayan bir yetkili olsaydım,o evi bir sanat galerisi haline getirirdim doğrusu.
Çok özellikli bir evdi çünkü.

Fotoğraflarla,2 saatte gezebildiğim Kars,işte böyle bir şehirdi.
İçinden geçtiğim ve tarihin kokusunu hala hissettiren,güzel bir şehirdi KARS.
Ama İsmet Paşa İlkokulunu gördüğümde,'Bu ülkenin,böyle büyük bir devlet adamının adını taşıyan okula bu reva görülemez.'dedim.Camları kırık,kirli,sahipsiz gibi bir bina,tarihimize saygısızlıktır.
Burdan da,yetkililere bir çağrı olsun bu.
KARS'tan bir kaz ciğeri bile yiyemeden geçtim ama iyi ki de geçtim. 



23 Kasım 2018 Cuma

#KARS-SELİM İLÇESİ-LALOĞLU KÖYÜ İZLENİMLERİ-15
Laloğlu Köyü ile son çalışmamı en sona sakladım çünkü;en önemli kısım bu benim için.
Gelecekte,aklı başında,iyi düşünen,mantıklı,sorgulayan ve çok iyi yetişmiş bireylerin yolu,çocukları iyi eğitmekten ve tarihimizi iyi öğretmekten geçer.
Bu nedenle,okumayı çok önemsiyorum ve köydeki çocukların da kendi tarihini iyi bilmesini amaçladığım için başucu kitabımız NUTUK ve ATAMIZIN fotoğraflarını götürdüm köy okuluna.
Çocuklara,NUTUK'u anlayabilecekleri bir dille uzun uzun anlattım önce.
Sonra da,' ATATÜRK kimdir,ülkemiz için nasıl bir önemi vardır,bu ülkenin en büyük TÜRK'ü kimdir?'diye sorduğumda,
ATATÜRK diye bağırdıklarında,işte,doğru yaptığım bir iş dedim kendime. 
İstikläl Marşımızın da üstünde yer aldığı portre çalışması özel olarak yaptırıldı.Bu nedenle çok kıymetlidir.
Okul,tadilatta olduğu için çok uğraşmama rağmen bir türlü sağlam bir duvar bulamadık ki,yerine asalım.
Kargo şirketi,diğer fotoğrafın camını kırarak teslim etmiş meğer,açınca gördüm ve çok kızdım.
Muhtara söyledim yaptırmasını.Akşama kadar köyde olunca,ilçeye gitmek geceye kalıyordu,yoksa,bu işleri kimseye bırakmam.
Söz konusu ATAMIZ ise,gerisi teferruattır benim için. 
Bir köy maceramı daha böylece bitirdim.
Laloğlu Köyü,benim için sonlandı.Diktiğimiz ceviz ağaçlarının peşinde olacağım bundan sonraki süreçte.
Bir de çocuklar nereye kadar okuyacak;bakalım,üniversite sıralarına ulaşacaklar mı;

Bir de,sağlıklı büyüyecekler mi;
Bir de,o köyde ekonomik gidişat değişecek mi;
Bir de,köye kahve açılacak mı,bakkal açılacak mı,Sarıçam ağaçları dikilecek mi....
Bu köyle benim işim daha bitmez. 

21 Kasım 2018 Çarşamba

#KARS-SELİM İLÇESİ-LALOĞLU KÖYÜ İZLENİMLERİ-14
Hayat,bazen sürprizlerle doludur.Karşınıza bazen öyle görüntüler çıkar ki,gülmekle şaşkınlık arasında kalırsınız.
'Bu kadar da ilkellik olabilir mi? Bu nasıl bir yaşam kalitesi? Altı kaval,üstü şişhane'dedikleri şeylerle Laloğlu Köyünde karşılaştım.
Laloğlu Köyünde,yıkılmakta olan,hatta yıkılan taş evlerin yanısıra,betonarme evler de yapılmaya başlamıştı.
Sahipleri,genelde köyde yaşamayan ve yazın tatilde köye dönen insanların evleri daha yaşamsal öneme sahip evlerdi çoğu.
Köyde,iki ev türünden söz etmek istiyorum bugün.
Biri muhtarın,diğeri köye tatillerde gelen birinin ama ikisi de türünün hangi örneği bilmiyorum.
Muhtarın evi,hayatımda gördüğüm enleri sıralasam sonunu göremeyeceğim,bir evdi.
Evde banyo yok,tuvalet dışarda,İki küçük oda ve bir girişten oluşuyordu.
Mutfakta,bir musluk vardı ve elimi yıkamaya utandım.Yani,köyde eli kirletmemek en makbul olan şeydi.
Bu çağda olur mu diyeceğimiz şey,insanların hala sobalı içerde ve leğende yıkanıyor olmasıydı.
Elimi yıkamak istediğimde,dışarıya bir leğen koydular ve tasla su döktüler elime.
Şaka yapmıyorum cidden böyleydi.
Güzel yanı,iki kedi vardı ve evde gerine gerine dolaşıyorlardı.Tüyü dökülmüş,her yere oturmuş çok da tın'dı yani durum. 
Diğer eve gelince....
Malum,ayağımda kırıklar var bir türlü iyileşemeyen.Bir eve gittik mecburen.
Köydeki,banyo-tuvalet tanımına uyan lüks iki evden biri bu ev.
Eve girdim,dışardan betonarme bir eve benziyor.İçindeki kötü işçiliği anlatacak sözcük bulamıyorum.Fayansları,her yana çakılan çivileri,modern olmaya çalışırken,ergonomiden uzak bir ev modeli ancak bu kadar olurdu.
Beni asıl şaşırtan şey ise,evdeki görselliklerdi.
Yerde zemin nerdeyse yok,duvarları eğri büğrü ama gel gör ki,eve girişteki holde bir altın varak ayna ve konsolu vardı,beni benden aldı inanın. 
Evdeki sürprizler bitmiyordu.Ev sahibi,hiç üşenmemiş ve prizlerin çevresine,duvarlara öyle varaklı süslemeler yapmış ki,hani,köyde olmasam kendimi Beştepe'deki sarayda sanacağım. 
Evin sahibi becerikli biri.Deniz ürünlerinden çok güzel masalar yapmıştı.
Köyde,bir kahveye çağıran olmadı ki,bu masaların üstünde,deniz esintisini hissederek bir kahve içeyim?
Tanrı misafiri kavramı bu köye hiç uğramamıştı sanırım.
Olmaz ki! 
BeğenDaha fazla ifade göster
Yorum Yap

20 Kasım 2018 Salı


#KARS-SELİM İLÇESİ-LALOĞLU KÖYÜ İZLENİMLERİ-13
Laloğlu Köyünde,çocuklar için yaptığım son eğlenceli etkinlik dilek feneri oldu.
Çocuklara dedim ki;'Akşam,size bir sürprizim daha var.Hepiniz yanıma geleceksiniz.'
Üç günde,öyle bir tempoda yaşadık ki çocuklarla,her gün yeni icatla karşılarına çıkmasam olmazdı elbette. 
'Hep beraber dilek feneri uçuracağız 'dedim gülerek ve ardından gelecek soruyu biliyordum.'Dilek feneri nedir?' dediler bana anladığınız üzere.
Kısaca anlattım çocuklara.Parafin yandıkça içeri dolan havayla ve ateşin ısısıyla balon şişecek,şiştikçe büyüyecek ve burdaki hepimiz içine kocaman dileklerimizi koyacağız ve gökyüzüne salacağız ama akşam olması şart. '
Gün daha kararmamıştı ve heyecanla beni bekliyorlardı.
'Çocuklar,daha uçuramayız çünkü hava aydınlık.Hava kararacak ki,ışığı görelim' diyorum,yok,dinlemiyorlar.
Feneri hazırlamayı uzattıkça uzattım ki zamandan kazanayım.
'Şimdi,hep beraber fenerimizin içine ennnn çok istediğimiz dileğimizi koymaya başlıyoruz'dedim ve başladık. 
'İçinizden tutacaksınız ve sır,kimseye söylemeyeceksiniz'dedim.
Nasıl da ciddiye aldılar olayı.
Ben de dilek diledim elbette.benim de istediklerim yok mu,değil mi? 
Bağırışlar,el çırpmalar ve şaşkın bakışları altında fenerimizi gönderdik.
Köyün,gençlerinden biri seslendi :' Bizim köylüler ya şimdi bunu ufo sanır ve jandarmayı ararsa?'
Gülüştük. 
Çocuklar sordular:'Dileklerimiz gerçek olur mu?'
'Çocuklar'dedim;
'Çalışmazsanız,okumazsanız,hayal kurup gerçekleştirmek için yorulmazsanız bu fenerin içine koyduğunuz dilekleriniz gerçekleşmeyecek.
Bana söz verin,çok çalışacak ve hepiniz okuyacaksınız.Ben,bunun için geldim yanınıza.'
Benim,Osmaniye'nin Kadirli İlçesinden ta Kars'ın Selim İlçesinin Laloğlu Köyüne,öncelikle çocuklar,sonrasında köyün geleceği için yaptığım bir yolculuktu bu.
Umuyorum ve diliyorum ki,Laloğlu Köyünde her şey daha güzel ve olması gerektiği gibi yaşansın.Elimden geldiğince,dilim döndüğünce çocuklar gülümsesin,okusun,yarının iyi yetişmiş bireyleri olsun diyeydi bu yolculuk.
Ve köyün kalkınması için yapılması olası girişimler.
Dilek Fenerinden ne dileğime gelince:
O da söylenmez değil mi?
Çok çalışmam lazım,çok!