31 Ekim 2014 Cuma

#Ermenek'de madencilerimiz,Isparta''da tarım işçilerimiz öldü-rüldü.
Gündem elbette çok üzüntülü ama küçük bir mola yazısı.
Bazen,hayatınıza çok güzel insanlar girer.Çıkarsız,özverili,yüreği sevgi doludur.Siz,farkında olmasanız bile,sizi,sizden daha fazla korur,sever,sizin için çaba harcar.
Hayatımıza''İyi ki varsın''dediğimiz kaç insan giriyor ki?
Hayatımda,annemden sonra tanıdığım en usta aşçıdır o.
Bir yemek virtüözüdür.Yemek yaparken gözleri bu kadar ışıldayan,insanlara lezzeti tattırırken bu kadar mutlu olan biri daha var mıdır bilmem?
Karşınıza çıkan en sulu gözlü psikologdur.Bir insanın kardeşinin psikolog olmasından daha tehlikeli bir durum yok inanın. 
Attığınız her adımdan bir anlam çıkarabilir diye tetikte yaşamak nedir bilir misiniz?
Şaka elbette. 
Kızımın ''Naminnası'',benim kardeşim....
Birlikte büyürken,o hep abla olmuştur.İlkokuldayken,elimden paralarımı alıp,kitap almaya koştuğu günleri hiç unutmam. 
Bu kadar da kitap kurdudur.Onun kadar iyi okuyan,zengin bir kitap arşivi olan,çok düşünen,çok yorumlayan,siyaseti onun kadar iyi bilen çok az insan tanırsınız.
Çok birikimlidir,çok.
Karşısında konuşmak herkesin harcı değildir diyelim ve.....
Ona hiç abla demedim.Benim için hep YASEMİN oldu.
Yasemin çiçeği kadar narin,kırılgan,içi sevgi dolu,gözü çok sulu sevgili kardeşim,
İYİ Kİ DOĞDUN,İYİ Kİ BENİM KARDEŞİMSİN.
Seninle aynı evde büyümenin güzel yanları çok elbette.
Hayattaki,her açıdan en büyük destekçim,güzel insan,sağlıkla,mutlulukla,hayatında hep güzellikle yaşa.
Ve uzun süre de bizimle kal.Öyle,hastalık üstüne,hastalık da icat etme artık. 
Dip not:Çocukluktaki en büyük keyfim,okul kantininden aldığım,iki bisküvi arasındaki lokumu yemekti.
Harçlıklarımı elimden alıp alıp,kitapçıya koştuğunu da hiç unutmadım.. 
SENİ SEVİYORUZ. 
#Ermenek'teki yaşlı,yorgun,umutsuz yüzler,
Ellerini dizlerine dayamış ağlayan madenci,
11 bin ton suyu sanki boşaltabilirlermiş gibi bir umutla boru döşeyen kadınlar.....
Fotoğraf karelerine her baktığımda,içim daha çok acıyor.
Yetmedi mi bu kadar ölüm?
Durdurmak için neden bir şey yapmıyorsunuz?
AKP hükümeti sermayeye hizmet eder.Bunu madenci bilmez.Onların işi çaresizlikten ölmek.
Peki,ya siz muhalefet partileri.....
Siz ne işe yarıyorsunuz?
#Son yıllarda beni en çok etkileyen iki söz var.
İlki,oğlu şehit düşen annenin;
''BEN,OĞLUMA BİSİKLET BİLE ALMADIM,DÜŞER DE DİZLERİ KANAR DİYE''
Devlet,dizleri kanamasın diye bisiklet alınmayan çocuğun cansız bedenini o annenin önüne koydu;
Diğeri ise;
''OĞLUM YÜZME BİLMEZDİ.SUYUN İÇİNDE NE YAPTI?''
diyen,Karaman-Ermenek'de,11 bin ton suyun içinde öldürülen 18 madenciden biri,Tezcan Gökçe'nin annesinin sözü.
Devlet,tabi,yakın zamanda çıkarabilirlerse,o madencinin cansız bedenini de,o annenin önüne koyacak.
Ayağına çizme giyip,Ermenek'e gidince olay bitti yani
SOMA'daki gibi tokatlayıp,tekme atacak birilerini de buldular mı acaba?
Ne diyordu Çalışma Bakanı Faruk Çelik
''Bir madeni kapatmaya kalktığınızda,50 kişiyi devreye sokuyorlar.''
Bir devletin düştüğü aczi bundan daha iyi ne anlatabilir?
Kardeşim,siz devletsiniz.Ne hakla,rüşvete,ranta boyun eğersiniz ve o çaresiz insanları yerin yüzlerce metre altında ölüme gönderirsiniz?
Siz ne işe yarıyorsunuz mecliste?
Bu halk,size neden güveniyor da,ceylan derili koltuklara gönderiyor?
Her ay,milyarlarca lirayı cebinize indiriyorsunuz.
Siz ne anlarsınız yoksulun açlığından,çaresizliğinden?
UYAR MADENCİLİĞİN sahibi,ortadan toz olmuş.Ne bekliyordunuz?
Madenin kapısında bekleyip,yaptığından vicdan azabı çekmesini mi?
O madene işletme ruhsatını kim verdi söyler misiniz?
12 yıldır memlekete kan ağlatan,işçiyi de,sermayedarı da koruması gerekirken,
rüşvet çarkını işleten,sermayedarı koruyan,işçileri ölüme gönderen AKP HÜKÜMETİDİR.
Bir de çıkmış,hiç utanmadan,madenlere aracı koyanlara boyun eğdiğini söylüyor,bakan.
Bir anne....
Yüzünde,75 yılın derin izleri,gözlerinde hüzün,ellerini kavuşturmuş,kim bilir içinden kaç dua okuyarak evladını bekliyor madenin kapısında.
Ayağında solmuş bir şalvar,üstünde eski bir yelek,lastik ayakkabılarıyla ''YOKSULUM,ÇARESİZİM''diye bağırıyor.
Gözleri yaşlı, konuşuyor:''Kızım,biz tarımla uğraşırdık.Toprağımız vardı,ekerdik ama mahsul para etmeyince,çaresiz madene indi çocuklarım.''
Bu ülkede,bir TARIM POLİTİKASI VAR MI?
Çiftçi,toprak ekmezse,ürünü para etmezse ne yapacak?
Tarım Bakanı Mehdi Eker,ne işe yarıyor derseniz?
Memleketin her noktası kan ağlarken,yağmur duasına çıksın,işleri allaha havale etsin.
Memlekette işler hak,hukukla değil,allahın katında bitiyor demek ki!
İçim öyle yanıyor ki,sabah haberlerini izleyince.Ne yapmalı,nasıl değiştirmeli bu düzeni?
Yasaları değiştirmek ellerindeyken,kıllarını bile oynatmayan,madende,tersanede,inşaatlarda işçilerin ölümüne göz yuman bu hükümete lanet okuyorum.
O mecliste oturup da,milletin parasını yiyen AKP,CHP,MHP,HDP ve diğer tüm VEKİLLER.....
Bu ölümlere göz yuman,hükümeti sıkıştırmayan,gereğini yapmayan herkes....
''Allah belanızı versin hepinizin.''demek istiyorum ama....
Allah da bunların yanında olmalı ki,kimsenin cezasını bulduğu yok.
Ekran karşısında çaresiz kadınları,erkekleri izliyorum ve gözyaşlarımı tutamıyorum.
Bu mudur yaşanması gerekenler ülkemde?
İŞÇİSİN,ÖLECEKSİN.BAŞKA ÇAREN YOK.

30 Ekim 2014 Perşembe

#İnternette fenomen olan bir ilan var biliyorsunuz.Eşini,hayvani dürtülerle aldattığını söyleyen,bu yüzden eşinin kendisini boşadığını ve affedilmek istediğini yazan bir erkek Çağatay Korkut.
Bu akşam,aldatan erkekler,aldatılan kadınlar,çatırdayan evlilikler konusunu mizahla harmanlayıp yazacaktım ama.....
Haberlerde,Karaman-Ermenek'de,madende, tonlarca suyun içinde kalan,ailelerin umutla beklediği ama hepsinin devlet eliyle öldürüldüğüne inanmadığı madencilerden Tezcan Gökçe'nin annesinin feryadını okuyunca,her şey anlamını yitirdi.
Ne diyordu anne:''OĞLUM YÜZME BİLMEZDİ.SUYUN İÇİNDE NE YAPTI?''
Bu bir annenin çığlığıdır.
Oğlunun öldüğünü kabul etmeyen.
Tıpkı,kocası madende ölüyken,doğurduğu bebeğine kocasıyla isim vermeyi bekleyen kadın gibi.
''Babam nerde? ''diye ağlaşan masum çocuklar,gözü yaşlı anneler,gözyaşlarını saklayan babalar,kardeşler...
Bir umut Enerji Bakanına sarılıyorlar,çocuklarını kurtarsınlar diye.
Oysa bilmiyorlar ki,o madencileri,yerin yüzlerce metre altına onlar gömdü.
Üzülmek neye yarar,düzeni değiştiremedikten sonra?
AĞLA SEVGİLİ YURDUM
Karısına aşerdiği ayvayı alırken öldürülen subayına,Yüksekova'da,annesine aldığı telefonu kargoya verirken öldürülen askerlerimize,cansız bedeni kömür karasına bulanmış madencilerimize,üç kuruş paraya,taşeronlara çalışan ve inşaatlardan düşüp,ölen işçilerimize
AĞLA.
ELDEN BAŞKA NE GELİR?
#Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek'e yumurta atan halkevleri üyesi 2 kadına 5 yıl, 2 ay, 20 gün ceza verilmiş.
Ayrıca;kadınların attığı yumurta Gökçek'in ceketine geldiğini için 'mala zarar vermek' suçundan 500 TL para cezasına çarptırıldı iki kadın. 
Burdaki,''MAL''  İ.Melih Gökçek olmadığına göre,bir ceketin bile daha değerli kılınması çok manidar değil mi? 
#Soma maden cinayetini unuttunuz mu? Mayıs ayında,içinde yaşam odaları olmayan,iş güvenliği sağlanmamış madende,sözde 301 işçi öldürüldü devlet eliyle.
Sonuçta,o maden,yine yaşam odaları kurulmadan yeniden açıldı.Bu,yeni cinayetlere davetiye biliyorsunuz.
Bu ülkede,hiçbir şey ders olmuyor bize.Karaman'daki maden kazasında 18 işçi,biliniyor ki,artık yok.İçeriye sıcak su dolmuş bir madenden sağ çıkmalarını mı bekliyorlar acaba?
Ulaştırma Bakanı mikrofonlara ''ÖZEL BİR ŞİRKETE AİT İŞLETME. ZANNEDERSEM BİR TAŞERON VASITASIYLA İŞLETİLMESİ SÖZ KONUSUYMUŞ.''
Çalışma Bakanı Faruk Çelik ise:''İnşallah kardeşlerimize sağ salim ulaşırız''diyor.
Devlet,inşallahla,maşallahla yönetilmeli çünkü.
Enerji Bakanı Taner Yıldız ise:''Suyun,hangi gerekçeyle oraya dolduğunu bilmiyoruz.''diyor.
Çok haklı.Su bu,bir yerden gelecek.Sanırım,su gelmeden önce bunlardan izin almalıydı.Valla madene dolacağım,bir mahsuru var mı diye?
Bizimle dalga mı geçiyor bu adamlar?
SOMA'dan gerekli dersi çıkarsaydınız,rant uğruna özel şirketlere ve taşeron şirketlere maden işletmeciliğini ve işçi güvenliğini,gerekli yasal düzenlemeleri yapmadan verirseniz ne bekliyorsunuz?
O işçileri yine siz öldürdünüz,gerçek bu.
Daha,konuya vakıf değiller.Mişli,mışlı konuşmalarla devlet yönetmeye kalkıyorlar.
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını iptal edenler,Soma'da 301 işçi ölürken düğüne gitmişlerdi biliyorsunuz.
Karaman'ı bahane ettiler kutlama yapmamak için.Çok da umurlarındaydı işçilerin ölümü?
Eğer,işçilerin bir değeri olsaydı,SOMA'daki o maden,hiçbir önlem alınmadan yeniden işletmeye açılabilir miydi?
Soma'daki madenci ölümlerine Amerika'dan,Avrupa'dan örneklemeler yapan eski başbakan ''Bu işin fıtratında var''dememiş miydi,işçiler ölürken.
Karaman'daki işçilerin yaşaması zaten mucizeydi.Bunca cinayeti devlet eliyle işletip de,suçlu aramak yalnızca bizde görülecek bir durum sanırım.
Utanmasalar,''öğle yemeğini madende yemeselerdi ölmeyeceklerdi'' diyecekler.
Aslında,refah içinde yaşarken,bu işçilerin derdi ne de,yerin yüzlerce metre altına inip de,hobi olarak kömür çıkarıyorlar?
Rahatlık batıyor belli ki.
Bu işin fıtratında var.ÖLECEKSİNİZ.

28 Ekim 2014 Salı

#Hükümet,kutlamaları iptal etti.
Şaşırdık mı?
Elbette hayır.
Her sene,bir hastalık icat ediyorlardı,Anıtkabir'de sap gibi durmamak için,şimdi de Karaman'daki maden faciası olmasaydı ne bahane bulacaklardı acaba?
Ya da,şöyle düşünelim:Karaman'da bu maden faciası neden oldu?
Soma'daki,madenleri,yaşam odaları kurmayan şirkete''Her şey yolunda''diyerek,yeniden açtırmadı mı bu hükümet?
O halde?
Soma'dan gerekli ders çıkarılmadan,iş güvenliği yasası değiştirilmeden bu kazalar bitecek mi sanıyorsunuz?
Cunhuriyet bayramını kutlamamak için bahaneyi kendileri yarattı.
Gurur duysunlar,ülkedeki yarattıkları tabloyla.
Çok da umurlarındaydı gelen şehitler,ölen madenciler.
Sahi! Şehitlerimize''Kelle '' demişti AKP'li biri değil mi?
Kimdi o?
Anıtkabir'de sap gibi durmaktan kaçan biri.
Anımsadınız mı?
Yine mi olmadı?
Kendine AK-SARAY yaptıran şahıs.Koskoca ülkenin zirvesindeki isim.
Gözleri çakmak çakmak öfke saçan,Atatürk'e nefreti doruktaki tek kişi.
Artık biliyorsunuzdur umarım.
#Google kadar olamadık sanırım.Onlar bile Cumhuriyet bayramımızı 29 Ekim'de kutluyor ama memleketin her köşesinde,tüm partiler,sivil toplum kuruluşları,ellerinde çelenkler, polisle savaşıp,bayramı 28 Ekim'de kutluyor.
Bu bayram,polislerin de bayramı değil mi?Onca küfrü,şiddeti kimin emriyle kendi vatandaşına uyguluyor?
Korku,insanlara neler yaptırıyor görüyorsunuz.
Bu arada,kurtuluşunu kutlayacağımız bir ülke ve bayram kaldıysa ortada ve hala özgür bir ülkenin varlığına inananlar varsa;
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
#Bugün 28 Ekim.Cumhuriyet Bayramını yarın kutlayacağız.
Peki de.....
Bu partilere,devlet erkanına,yapılan kutlama açıklamalarına ne oluyor?
Tarihi mi şaşırdılar diyeceğim ama takvimler 28 Ekim'i gösteriyor.Yani,Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetimizi ilan etmek için bütün hazırlıkları 28 Ekim ve öncesinde yaptı da.....
Partilerden mesaj geliyor,Atatürk anıtına bugün çelenk konacak diye.
Niye bugün?
Atatürk anıtına yarın çelenk ya da çiçek koymak yasak-mış.Ülkemizin emperyalizmden kurtulup,yıkılmış Osmanlıdan yeni bir ülke yaratmanın haklı gururunu yaşamak için AKP hükümetinin dayatmalarına boyun eğeceğiz öyle mi?
Ne hakla,halkın bayramını kutlamaya engel olurlar?Ne hakla iktidar oldular diye hakimiyeti milletin elinden almaya çalışırlar?
Hepsi,topu dört milli bayramımız var ve AKP ve Atatürk'ten ''İKİ AYYAŞ'' diye söz eden ve de nefretini gizlemeyen şahıs istedi diye bizim bayramımızı kutlayamayacağız öyle mi?
Yarın,o anıta çiçek de götüreceğim,atama da şükranlarımı da sunacağım ve önünde saygıyla eğileceğim.
Gücü yeten beni durdursun bakalım!
Yazıklar olsun AKP dayatmasına boyun eğen başta CHP olmak üzere,MHP ve irili ufaklı partilere.
Bu ülke de,bu topraklar da bizim.Halkın sesini çıkarmak da sizlerin görevi.
91 yıldır ÇANKAYA'da verilen resepsiyonu,Atatürk'ün,bataklıktan var ettiği Atatürk Orman Çiftliğini,tüm yargı kararlarına rağmen çiğneyip,ağaçları kestirip,içine de AK-SARAY'ını konduran ve burda resepsiyon veren şahsa herkesin ''DUR''demesi gerekmez mi?
Memleketimiz,AKP'nin istediği gibi at oynatacağı bir ülke mi oldu yani?
Bu ne aymazlık böyle?
Biraz sesiniz çıksın.
AKP hükümeti ve her şeyin baş mimarı yarın ''Anıtkabir'e Gidilmeyecek''derse,gitmeyecek misiniz yani?
Kendi de mecburen Sap gibi duracak.Artık,hastalık icat edecek durumu da yok.Her ne kadar Sara hasatası olup,Mitomani Ve Hubris tanısı konsa da ....
Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin 2023'de helvasını yiyecek ve rahmet okutacak olsa da....
Mecbur.

27 Ekim 2014 Pazartesi

#Bir insanın yapacağı en talihsiz şey,başkalarının isteklerine,düşüncelerine iyice düşünmeden ortak olmak ve açıklama yapmak.
Önüne ve sonuna bakılmadan yapılan her girişim insana hayır yerine şer getirir.
Erkeklerin ve kadınların mantığı farklı çalışıyor biliyorsunuz.Erkek düz mantığı olayları çabuk kabul eder,kadının çok yönlü mantığı iyice irdeler konuyu.
Bazı kadınları bundan ayırmak mı gerekir acaba?
Erkek mantığına hizmet ederken amaç ne,neden-sonuç ilişkisi ne diye hiç mi bakılmaz?
Üstelik,bu kadın bir de okumuşsa durum daha da vahim bir hal alıyor.
Belki,siz de okudunuz.
AKP Kadın Kolları İzmir İl Başkanı Özen Kızılırmak, yeni doğan bebeklerin kulağına ezanla isimlerinin fısıldanması ile yeni evli çiftlerin imam nikahı ve resmi nikah törenlerinin camide yapılması için Diyanet İşleri Başkanlığı'na proje sunacaklarını söyledi.
Peki,gerekçesi ne bu talebin dersek;projenin manevi duyguları artıracağını, camilerin daha çok hayatın içinde olacağını söylüyor bu hanım.
Kadın,hızını alamamış ve şunları da ekliyor:
Hıristiyanlar,yeni doğan bebeklerini kiliseye götürüyor,vaftiz ediyor.Biz de,yeni doğan bebeği camiye götürelim.Eş,dostu davet edelim.Şerbetler, lokumlar dağıtılsın.
Hıristiyanlar kilisede evleniyor.Bizde de,isteyen camide dini nikahın yanında resmi nikah kıysın ama.....
Bu iş için,Diyanet İşleri Başkanlığına yetki verilmesi gerekiyor.
Ben gözümün önüne getirdiğimde hoş bir manzara olacağını düşünüyorum. İnsanlar camiye gitmeli, imam nikahı kıydırmalı, çocuğunun kulağına ezanla ismini okutmalı. Müslüman bir ülkede bunların olmaması için bir neden yok."
Hani bazen,ağzınızdan YUH! O-HA!,HAY SENİN GİBİLERİN AKLINA! sözleri
dökülür ya!
Akıl noksanlığı böyle bir şey olsa gerek.
Be kadın,bu memlekette,günde kaç kadın öldürülüyor haberin var mı?Kaç çocuk tecavüze uğruyor biliyor musun?
Günde,kaç işçi inşaatlardan düşüp,ölüyor izliyor musun?
Her şey bitti,tek derdimiz resmi nikahın camilere taşınmasına kaldı demek?
Pardon da,camiler ibadet yerleridir.ne lokum dağıtırsın ne de şerbet ikram edersin.Sen önce,şu kavramları iyice öğren.
Resmi nikah,adı üstünde resmi bir işlemdir.Resmi kurumlarda ve devletin atadığı görevlilerce kıyılır.
İmamların yapmadığı bir bu kalmıştı anlaşılan.Bu imamlar,önce İslam dinini iyice bir öğrenseler ve her aklına esenin uyarladığı ilmihallerden vazgeçseler ve de Atatürk'ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı da görevinin dini doğru öğretmek olduğunu bir anlasa-lar artık...
Din,siyasi malzeme değildir.Kimsenin de inancını sorgulayamazsınız ama...
Sapla samanı da karıştırmamak gerek değil mi Özen hanım?
Adınız gibi,memleket meselelerine daha fazla ÖZEN gösterseniz ve bu boş işlerle uğraşmasanız daha mı iyi olurdu ne?
Böyle talihsiz bir açıklamayı bir kadının yapmasından daha vahim ne olabilir acaba?
#Anne,balkondan bağırıyor ''O kurşunu sıkanı bulun.''
Bulunacak mı sanıyorsunuz?Elbette hayır.Bugüne kadar öldürülen hangi öğretmen,doktor,mühendis,işçi,memurun katilleri bulundu da,Yüksekova'daki şehit edilen askerlerinki bulunacak?
Başbakan Ahmet Davutoğlu,hiç sıkılmadan mikrofonlara''Açılım süreci devam ediyor.Kararlılığımız sürecek.Haince eylemi gerçekleştirenler hak ettiği cezayı bulacaklar" diye konuştu.
Sahi mi?
Yani;askerlerimizi vuran katilleri bulacaklarmış.Kendileri bile inanmıyor,toplumu aldatıyorlar.
O annelerin gözyaşlarının,çektiği evlat acısının hesabını kim verecek?
Ya Bülent Arınç'a ne demeli?
İmralı'daki,terörist başı Abdullah Öcalan'ın sekreterya isteğinin karşılanacağını söylüyor.
Olmadı,bu adamın İmralı'da ne işi var,çıkarın gitsin.Zaten,mahkum mu,yoksa ülkenin üstündeki söz sahibi biri mi belli değil.
Dünyanın hiçbir yerinde,konforlu mahkum odası,televizyon, WhatsApplı telefon,günlük gazetelerin sunulduğu,canının istediği saat spor yaptığı,keyfe keder yaşayan bir mahkum modeli var mı?
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti,bir katilden korkuyor.
PKK terörünü başımıza bela eden ve ''Dağdaki,üç-beş eşkiya''diye küçümseyen Turgut Özal'dır.
İşte geldiğimiz sonuç:O,üç-beş eşkiya diye küçümsenen teröristler palazlandı ve binlere ulaşan bir tehdit oldu ülkemiz için.
Bu adamlar,yattığı yerde yatmasın.Çok yemekten öldü,ülkenin de canına okuma yolunda iz bıraktı.Onca şehidin hesabını kim verecek?
Bir anneyi,evladını toprağa verirken göreniniz vardır kuşkusuz.
9 ay,içinde büyüttüğü,can verdiği,uykusuz gecelerde başında beklediği,tırnağı kırılsa kendi canının yandığı evladının cansız bedenine sarılmak.....
Bunu annemden biliyorum.Abim 20 yaşındaydı kurşunlarla delik deşik edildiğinde.
Eve,cansız bedeni geldiğince,annemin çığlıklarını,akan gözünün yaşını,çektiği acıyı en iyi bilenlerdenim.
Her anne,evladından önce ölmek ister.Çünkü,derler ki;''Evlat acısı hiçbir şeye benzemez.İnsanın ciğeri sökülür acıdan.''
O anne,balkondan bağırıyordu ''O kurşunu sıkanı bulun''diye.
Bugün,kafasının ardından vurulmuş oğluna son kez sarılacak.
Yapanlar cezasını çekecekmiş.
Sahi mi?
Açılım dediğiniz bölücü hareketin getirisidir bu şehitler.Siz kimi kandırıyorsunuz?
Kendi oğlunuzu pamuklara sararken,yoksulun oğlunun canı tabi ki,size ucuz gelir.
Ama hiç düşündünüz mü,bu ülkenin cumhurbaşkanı,başbakanı ve açılıma destek veren s-akiller,vekiller......
Sizin de oğullarınız ölümsüz değil.

26 Ekim 2014 Pazar

#Hayatı gel-gitlerle yaşamak,ikilemlere düşmek rutin bir akış mı acaba?
Bir yandan,aşure yapıp,insanlara paylaşıyorsunuz,diğer yandan insanlar ölüyor,öldürülüyor ve hepimiz seyirci miyiz,yoksa olayların başrol oyuncusu mu belli değil.
Tatlı tatlı yerken,Hakkari-Yüksekova'da,enselerinden vurulan 3 gencecik,suçsuz askerin,kaldırıma yayılmış,yer yer donmuş kanına bakıyorsunuz ve yediğiniz tatlının,aslında acısını hissediyorsunuz.
Üç,genç insanın suçu neydi?Kimin idealinin kurbanı oldular?
Katiller korkaktır unutmayın.Bir katil,kurbanının gözünün içine baka baka vuramaz.Ancak,arkasından yaklaşır ve kurbanının gözlerine bakmadan öldürür.
Peki,şartlar eşit mi?
Bir yanda,masum,silahsız ve tek suçu,Yüksekova'da askerlik yapmak olan üç genç,diğer yanda,eli silahlı,korkak ve insanı ancak arkadan vurmaya cesaretli katiller....
Ve geride,hükümete beddua veren,gözü yaşlı üç anne daha.
Siz hiç,son 12 yıldır AKP kanadından bir vekil,bir bakan çocuğunun ülkenin doğusunda askerlik yaptığını,hiç istemeyiz ama bir tekinin dahi oğlunun şehit düştüğünü okudunuz mu?
Elbette,hiçbir gencimiz ölmesin çünkü hepsinin geride bırakacağı annesi,sevdiği,ailesi var.
Peki,alçakça katledilen gençlerimizin ne suçu var-dı?
Bedelli askerliğe parası olmadığı,yoksulun çocuğu olduğu gerçeği olabilir mi?
Herkesin babası RTE mi ki, Burdur valisini hizaya getirip,21 gün askerlik adı altında gününü gün eden bir oğul olsun?
üç gence kıyan,alçaklar,elinize ne geçti anneleri ağlatmaktan başka?
Askerleri öldürdünüz diye ülke bölünecek mi sanıyorsunuz?Size bu sözleri verenler de iktidardan gider merak etmeyin.
Herkes gider ama Türkiye Cumhuriyeti hep var olacaktır.
Aşureyi herkesle paylaşırken,gözümün önünden o, üç genç insanın yerde,kan içinde yatan halleri hiç gitmedi.Üstlerinde eşofmanları.....
Acıyı bal eylemedik elbette çünkü,acı acıdır.
Hayat devam mı ediyor?
O üç gencin annesi için asla.

25 Ekim 2014 Cumartesi

#AKP,Etik Araştırma Merkezi kuracakmış.
''Hey allahım,aklım sana mukayyet ol'' diye bir söz var biliyorsunuz.
Yahu! AKP'nin 4 bakanı değil miydi 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yapılmasına neden olan?
-Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar
-AB'den sorumlu Egemen Bağış
-İçişleri Bakanı Muammer Güler
-Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan
ve Rıza Sarraf ve bakan çocukları ve Türgev Vakfı ve tepeden tırnağa hırsızlığa,yolsuzluğa,rüşvete bulaşmış kızlar,oğullar....
Bu dört bakan,memlekette milyonlarca dolarlık kara para aklama, rüşvet ve altın kaçakçılığı suçlamalarında yer almadı mı?
Haklarında fezleke hazırlanan,meclise sunulması geciktirilen ve en sonunda AKP'nin biatçı bir hakimi tarafından ''Takipsizlik kararı''verilen bu rüşvet çarkı değil miydi?
AKP'nin önerdiği Etik Araştırma Merkezi ''
Milletvekillerinin siyasetten haksız kazanç elde edip etmediğini araştıracakmış.
Eski Dışişleri Bakanı yeni başbakan ! Ahmet Davutoğlu,konuya sıcak bakıyormuş,duydunuz mu?
Dini,imanı para olmuş bu adamlar hangi yüzle komisyon kuruyorlar,lütfen söyler misiniz?
Milleti enayi yerine koymanın başka adı var mı?
Bu millet,bunu da yer mi?
YER ELBETTE !

24 Ekim 2014 Cuma

#Hayatınızda,bir kez olsun,elinize bir fidan alıp diktiniz mi?
Fidanı geçtim,bir saksıya nane ektiniz mi?Hani,pazardan alırsınız ve dalı toprağa ekersiniz ya!
Günler geçtikçe,o dal kök salar ve naneniz,saksıda yeşerir.
Çok kolaydır üretmek.,Peki,bir ağaç ne kadar sürede büyür dersiniz?
İklimine göre fidanı seçeceksiniz,toprağa koyacaksınız,hele bu bir ormanlık alansa,en az 5 koca yıl,o ağaca bakmanız,sulamanız,her türlü bakımını yapmalısınız ki,ağaç kendine gelsin ve ormana dönüşsün.
İşte,bu kadar zordur bir ağacı yetiştirmek.
Eğer,ağacı kendiniz ekmişseniz bile kesme hakkınız yoktur.Orman İşletmesinden mutlaka onay almanız gerekir.
Tabi,bunlar olması gerekenler.
Ya yapılmayanlar....
Aklına esenin,istediği ağaca kıydığı günümüzde,gerek yaşadığım bölgede ve gerekse ülke genelindeki ağaca kıyım olaylarına çok canım sıkılıyor.
Gezi Parkıyla başlayan konu,şimdi de,Üsküdar-Validebağ kıyımıyla sürüyor.
Çevresinde 26 cami bulunan bölgeye,sırf yeşili yok etmek adına yeni bir cami dikmenin anlamı nedir?
Olay,bir öç alma olayıdır.Gezide yapamadıklarını,Validebağ'da yapacaklar akıllarınca.
Bu AKP'nin yeşille ne derdi var anlamıyorum doğrusu.Gelen ağaca takmış,giden ağaca.
Ne istiyorsunuz ekmediğiniz ağaçlardan?
7.İdare Mahkemesi durdurma kararı almış ama mahkeme kararına uymayan belediye ağaçları kesiyor.
Bunların hesabını kim soracak allah aşkına?
Kadınları,saçlarından yerlerde sürüklüyorlar,gençleri dövüyorlar,ağaca,insana kıyıyorlar.
Ne için?
Sözde,hiç lazım olmayacak cami inşaatı,altına da AVM yaparlar artık.AVM deseler,halk sokağa dökülecek biliyorlar ama cami dediniz mi,dini duyguları sömürmenin yolunu açarsınız.
Siz hiç,Sultanahmet'in,Topkapı'nın,Edirne Camisinin altının ticarethaneye döndüğünü gördünüz mü?
Cami,ibadet amaçlı yapılır,rant kapısı değildir.
Merak ediyorum,Gezi'de başaramadılar ve halkın yeşil alanı kurtuldu ama olası bir İstanbul depreminde,Üsküdar'da oturanlar nereye sığınacak?
Yapılan 26 camiye sığınırlar artık.Çürük,çarık yapılmış camiler yıkılınca da tez elden dini görev de tamamlanmış olur,fena mı?
Yeşili yok etmek adına cami kondur,ticaret yap,yıkılırsa da,enkazda kalanlara''Sen sağ,ben selamet''derler artık.
Bu kadar ağaç düşmanı,halk düşmanı olunur.
AK-Sarayında oturmak için,Atatürk'ün,bataklıktan var ettiği AOÇ'de,binlerce ağaca kıyan kişi mi halkı düşünecekti yani?
Bunların yedekleri de aynı,Üsküdar'da göründüğü gibi.
Ama,bu Üsküdarlıya da müstahak.
Seçmeselerdi.

23 Ekim 2014 Perşembe

#CSO'yu nasıl bilirsiniz?
'Merhumu nasıl bilirdiniz?''gibi bir soru oldu farkındayım ama bu gidişle zaten CSO'ya da rahmet okuyacağız bu hükümet sayesinde.
Tabi,CSO nedir diyeceksiniz?Açılımı;Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası.
Türkiye'nin yüz akı bir orkestradır.İstanbul'da İDSO'yu hiç kaçırmazdım ama yolum her Ankara'ya düştüğünde mutlaka konserlerine giderdim.
Büyük bir keyiftir klasik müziği bu orkestradan dinlemek.
Bu yılın konser programından Fazıl Say'ın eserlerinin çıkarıldığını okuduğumda, belki de hayatında klasik müzik konserine hiç gitmemiş Kültür Bakanının hangi akla hizmet bunu yaptığını anlamadım inanın.Anlayan da çıkar mı bilmem?
Bu adamların aklı,fikri sanatı sansürlemekte.Enerjilerini sanata yatırıma harcasalar emin olun ülkedeki kültürel çıta yükselecek ama nerde?
Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel'in başkanlığındaki 51.Altın Portakal Film Festivalinde, Gezi Filminin sansürlenip,yarışma dışına çıkarılması ve sansüre herkes imza atarken yönetmen Kutluğ Ataman'ın,350 bin liralık ödül için taraf tutması sinema adına bir k-ayıptır. ‘En İyi Film Ödülünü Kuzu ile alan K.Ataman,kuzu kuzu razı olmuştur sansüre.
Müzikte,sinemada,tiyatroda,resimde,heykelde sansür yapabileceğini sanmak büyük aymazlıktır.
Sanata sansür uygulayabileceklerini sananlar büyük yanılgı içindedirler.
Kimsenin gücü yetmez sanatı ve sanatçıyı baskılamaya.
Hayatında bir fırça alıp,tuvale sürmemiş,herhangi bir enstrüman çalmamış,bir çamura dokunmamış,konsere gitmemiş,bale izlememiş,banyoda bile şarkı söylememiş adamların sanat hakkında ne fikri olabilir?
Tiyatro eserindeki figürana kadar karışan,metinleri sansürleyen,operada tayt giymeyi yasaklayan,filmleri kesip,kırpan bu adamları bırakın sanata sansür uygulamayı,sanatın yanından bile geçirmemek gerekir.
Ankara'da sanatın içine tüküren,Kars'taki İnsanlık Anıtına ucube deyip yıktıran bu cahiller yüzünden sanat bu ülkede ilerleyemez.
Dünya çapında bir müzik otoritesi,büyük sanatçı Fazıl Say'a,sırf Gezi Parkı olaylarında taraf tuttu,beste yaptı diye sansür uygulamaya kalmak cehaletin daniskası değil midir?
Sanatta ahlak aranmaz.Ayıp olmaz.Ahlak bekçiliği sanatçının işi değildir.Sanatçı,muhaliftir,eleştirendir.Sanat,insanın aklını karıştırmalı,sorgulatmalıdır.
Sanat,aydın insanın harcıdır.Nü tablolara tülbent gerenler,konserleri yasaklayanlar,bir eserin karşısında arayışa girmeyenler.....
AZ İLERDE OYNAYIN.BU İŞLER SİZİ AŞAR.

22 Ekim 2014 Çarşamba

#Japonya'da,iki kadın bakan, siyasi bağışlardan elde edilen 95 bin doları kişisel alışverişte kullandıkları için istifa ettiler ve Japonya başbakanı,bu kadınları kabineye aldığı için özür diledi halktan.
Japonya,geleneklerine sıkı sıkıya bağlı,onur dendi mi duracağınız bir toplum biliyorsunuz.
Kobe depreminde,insanlar öldü diye,belediye başkanı intihar etmişti anımsarsanız.Bizde,bir deprem olur,insanlar ölür ve bırakın intihar etmeyi,pişkince ekranlara çıkıp ''Takdiri ilahi''derler yüzsüz yöneticiler.
Van depreminin üstünden koskoca 3 yıl geçti ve halk hala perişan ve konteynerlerde yaşam savaşı veriyor.
Nerde bu yöneticiler acaba?
Bir ülkede,bakanlar,halkın parasını kişisel kullandı diye istifa ederken bizim ülkemizde durum ne acaba?
17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk skandalında ''Takipsizlik Kararı''verildi.
MASAK nedir biliyor musunuz?
Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı.
Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler ve oğlu Barış Güler,Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve oğlu S.Kaan Çağlayan,Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar,AB'den sorumlu bakan Egemen Bağış ve ülkenin cari açığının % 15'i kapatan ama vergi vermeyi unutan Rıza Sarraf için bir rapor düzenlendi.
Bu rapora göre;Türkiye,İran ve Dubai'ye 2012 yılında muazzam bir ticari işlem gerçekleştirmiş.Bu artışı,Rıza Sarraf'ın şirketleri bizim bankaların üstünden yapmış.Hani,Halk Bankası genel müdürü Süleyman Aslan vardı.Evindeki ayakkabı kutularından 4.5 milyon dolar çıkmıştı ve doğal bulmuşlardı.
İşte bu MASAK,2012'de yapılan bu ticari işlemin,ülke ekonomisine çok büyük katkı sağladığını raporlamış.
Az bile demişler.Ülkemiz üzerinden yapılan altın kaçakçılığının getirisi,ülkenin cari açığının %15'i karşılıyorsa,Rıza Sarraf'ın elini bırakıp,ayağını öpmek gerek.
Bir de,adamcağızı tutukladılar. Şimdi,Rıza Sarraf,''Ben bu ülkeye,kimselerin yapamadığı ticari hacmi kazandırdım ama beni içeri tıktılar.Ben,bu işin karşılığı olarak,tazminat isterim''dese ne olacak?
Şu olacak:Vatandaşın cebinden toplanacak paralar,kesintiler,vergiler memleketi rüşvete boğan bu adamlara verilecek.
Bize müstahak mı?
EVET.
Dip not:''Yalnız,bu bakanlar ve çocukları mı?''derseniz....
Memlekette hırsız mı arıyorsunuz?
Şöyle bir bakın bakalım ülke gündemine.Ne görüyorsunuz?

21 Ekim 2014 Salı

#''Ulu sözü dinlemeyen uluya uluya ölür''
''Otu çek köküne bak.''
Annemin en çok kullandığı ve hiçbir zaman da haksız çıkmadığı iki söz.
Eminim,bir çoğunuzun annesi de benzer ifadelerle size yol gösteriyordur.
Dinliyor musunuz bilmem ama .....
İnsan,yirmili yaşlarında dünyayı değiştireceğini sanır.Ama yaş kırkı geçtiğinde,değişenin dünya değil kendisi olduğunu fark eder.
İşte,daha yolun başındayken anneler hafiften kulağımızı çekmeye başlar.
Ulu sözü,yabana atılmamalıdır.Bilinmelidir ki,onlar tecrübedir,hayatı analiz etmiş insanlardır ve ağızlarından çıkan her söz bilgelikle söylenmiştir.
Bir anne
(Neden baba değil de anne derseniz?Anneler,önsezisi en yüksek,olayları çok daha iyi analiz eden ve çocuklarının her hareketini izleyen insandır.)
Size,karşılaştığınız her insan için ''Otu çek köküne bak''der ve siz dinlemezseniz,bir sonraki adım ''Ulu sözü dinlemeyen,uluya uluya ölür''dür.
Hiç haksız çıktıkları görülmemiştir annelerin.
Bütün ilişki biçiminde,karşınıza çıkan her türün size getirisini iyi hesaplamak istiyorsanız,kökenine bakın.
Kaliteli bir iplikten dokunmamış kumaşın iyi çıkmasını beklemeyin,çıkmaz çünkü.
Soyağacı çok önemlidir.Eşiniz,iş arkadaşınız,komşunuz hiç fark etmez.Mayası iyi tutmuş insan,size her yerde iyidir.
Günümüzde pek kalmasalar da,siz yine de karşınıza çıkan insanları iyi izleyin ve çabuk karar vermeyin.
Kötü,her yerde kötüdür.Sakın,başlangıçta ''Nasıl olsa değişir''sanrısına kapılmayın,asla olmaz bu durum.
Değişen siz olursunuz emin olun.
Anneler,ulu bir çınar gibidir.Ağızlarından çıkan her sözü dikkate almak gerekir.Sonucunda uluya uluya ölmek de var çünkü.
Arkanızda keşkeler,pişmanlıklar bırakmak istemiyorsanız,anneniz kulağınızı çektiğinde bilin ki,canınızı yakmak için değil,daha fazla mutsuz olmayasınız diyedir.
Anne....
Dört harf,iki heceden çok daha fazlasıdır.
Hep hayatınızda kalacağını ve sizin kulağınızı çekeceğini sanmayın.
Bir gün,kuş olup uçarlar gökyüzüne.
O zaman sözlerinin ne kadar önemli olduğunu anlarsınız.Hele bir de anneyseniz......

20 Ekim 2014 Pazartesi

#-''Hırsızlık,babadan oğula geçer''
Eski başbakan,yeni cumhurbaşkanı mı ya da hangi sıfatı yükleyeceğimizi bilemediğimiz RTE'nin ünlü sözünü,tüm aileyi ekranlarda her gördüğünüzde yeniden anımsadığınızda;
-17-25 Aralık rüşvet,dolandırıcılık,hırsızlık olaylarının müsebbibi,4 bakan,oğulları ve memleketin cari açığının % 15'ni ödediğini açıklayan ve tek kuruş vergi vermeyen Reza Zarrab'ın ve diğerlerinin davasında,yüce hukuk sistemimizin Takipsizlik kararı verdiğini,üstüne de,mağdur oldukları gerekçesiyle,devletten,yani bizlerden tazminat alabileceklerini okuduğunuzda;
-Sayıştay raporlarında,her allahın günü,şu örnekte olduğu gibi; Vakıf üniversitelerinin 167 milyon liralık KDV vurgunu diye yeni bir dolandırıcılık hikayesi okuduğunuzda ve nasıl da vatandaş olarak söğüşlendiğinizi anladığınızda;
-Nihat Hatipoğlu gibi,din bezirganlarının,dini duyguları istismar ederek köşeyi dönerken,üstüne de Recep Tayyip Erdoğan'ı ''Halifelik ve cumhurbaşkanlığı eşdeğerdir''diyerek halife ilan ettiğinde;
Ankara'da,polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük'ün,katillerinin yerine ailesinin sanık sandalyesine oturtulduğunu okuduğunuzda;
-Halkımız açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken,AOÇ'yi talan edip,kendine AK-SARAY yaptıran ve Atatürk'ün adını sildirmek ve kazanımlarını yok etmek için elinden geleni,ardına koymayanı üzüntüyle izlediğinizde;
-Milletin A.......Koyan işadamlarına, ihale üstüne ihale verildiğini okuduğunuzda;
-Doğayı,ağacı,ormanı peşkeş çekip,memleketi HES'lere boğarken,gariban köylüyü coplattırdığında;
-PKK ve elebaşı Abdullah Öcalan'la müzakereye otururken,Çukurca'da 1996'da 16 askerimiz şehir düşerken gazi olan Bülent Kocaoğlan'a 135 bin liraya takılan protez bacak için HACİZ GETİREN AKP hükümetinin her bir bireyini ekranlarda gördüğünüzde.....
Memleketimin düştüğü içler acısı duruma üzülmek bir yana;
''Allah belanızı versin topunuzun'' diyorum.
Bu işi de allaha havale ediyoruz çünkü bu milletin uyanacağı falan yok artık.
Sopası varsa indirsin artık.
Yetmedi mi ülkeye verdikleri zarar?

19 Ekim 2014 Pazar

#Zaman zaman,siz de saçmalama hakkınızı kullanır mısınız?Okuduğunuz bir yazı,gördüğünüz bir fotoğraf karesi ya da sosyal medyada paylaşılan herhangi bir çekici görsel.
Bir insan,ya da siz,nereye kadar saçmalayabileceğinizi hiç düşündünüz mü?
Ölçüyü kaçırdığınızı fark ettiğiniz hiç oldu mu?
Böyle bir durumda ne yaparsınız?Durumu kurtarmak ya da hiç yaşanmamış gibi davranmak.....
Hepimizin zaman zaman saptığı yollardır bunlar.
Kimse mükemmel değil elbette,hata yapma payımız da olmalı.
Ama.....
Be birader,bu kadar da saçmalanmaz ki?
Bir yazı yazmışım ve blogumda paylaşmışım.Canınız isterse okur beğenirsiniz,istemezseniz es geçersiniz.
Ne zorla yazı okutabilirsiniz ne de beğeni sağlayabilirsiniz.
Adamın biri,yazıma bir yorum yapmış.....
Yuh! desem olmaz,O-HA desem ayıp olacak,Pes! desem hafif kalacak.
Bazen,öyle yorumlar okuyorum ki,''İmdat''deyip kaçasım geliyor inanın. 
Pazarın sabahında,kızımın kuşlarıyla güne güzel başlamışım.İnternetin başına geçtiğimde,böyle bir yorum okursanız,siz olsanız ne yaparsınız?
Valla,ağzını,burnunu kırasım,adama dalasım var ne yalan söyleyeyim. 
Yahu!Ben ne yazmışım,bu ne anlamış.
Şu kuşlar,beni kanatlarına takıp,uzak diyarlara götürmez mi acaba?
Karşılıklı kurtulurduk birbirimizden hani. 

17 Ekim 2014 Cuma

#TCDD yazılı bildirdi. ''Koltuk boş gitse de, bayan yanında erkek yolcuya bilet satılmayacaktır.''
Babasının malı ya!
Yakıt masrafı,çalışan ekip,giderlerin maliyeti önemli değil.Boş gitse de olur.
Nasıl yani mi dediniz?
Peki,ya buna ne dersiniz:
Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürü Temel Kotil, Ebola virüsünün göründüğü kadar kötü olmadığını söyledi. Kotil, "Tabii ki Allah göstermesin bulaşınca öldürüyor" dedi.
Garson!
Bunlar ne içiyorsa aynısından bana da getir. 
#En son ne zaman birine sarıldınız?
Dün,az önce,hiç anımsamıyorsunuz belki de.
Birine sarılmak,dokunmak içten gelen bir davranış biçimi.
Duygusal bir bağ,rahatlık,gülümsemedir sarılmanın getirisi.
Her ülkede cinslik yaşanır biliyorsunuz ama bu gidişle,bizim elimize kimseler su dökemeyecek.
Haberi okudunuz sanırım.
İstiklal Caddesi'nde "Sana güveniyorum, sen de bana güveniyorsan sarıl bana" yazısıyla gözleri bağlı ve elleri açık şekilde bekleyen gence polis 91 lira para cezası kesti.
Neyseki destancı polislerimiz,bu kez biber gazı sıkmamış,coplamamış,91 lira ceza kesmiş.
Buna da şükür.
Peki,bu polislerden yola çıkarsak;
Bu ülkenin cumhurbaşkanı,başbakanı,bakanları,doktoru,mühendisi,mimarı,memuru,işçisi,emeklisi,kadını,erkeği.....
En son ne zaman içten gelen bir duyguya birini kucaklamıştır?
Bir insana dokunmak hazdır ve her iki insanı da mutlu eder.
Başımıza çöreklenmiş bu adamlar sarılmayı bilmedikleri,ya da unuttukları için bu kadar azgın bakışlı,öfkeli,saldırgan ve mutsuzlar acaba?
Geçen yıl,Adana'da,6 lise öğrencisi benzer bir girişimde bulunmuştu ve caddelerdeki insanlar onlara sarıldılar.
Ne var bunda?
Polis ceza yazmadı,kimse de deli gözüyle bakmadı o gençlere.
Sarılmak gibi bir eylemi anımsatmak adına yapılmıştı ve hoştu.
Adamların içi fesat,dışları zaten ortada.
Kendileri yetmiyor gibi,polisi de duygularına alet ediyorlar.
Bıraksalar,belki de o polisler de gençleri kucaklayacak.
Sarılmayı,fuhuş falan mı sandılar acaba?
Belli mi olur?
Kafa nereye hareket de oraya bunlarda. 
Hadi sarılın birbirinize.Ayıp değil,yanlış değil. İnsani bir paylaşım yapıyorsunuz sonuçta. 

16 Ekim 2014 Perşembe

#Bilim adamları,işi gücü bırakmış ve yıllardır mutlu evliliğin sırrını arayıp,duruyor.
Bakınız ne bulmuşlar:
1-Araya hedef koymayın.
2-Evlilikte,her duyduğunuza takılmayın.
3-Hataları görmezden gelin.
4-Evliliğinize zaman ayırın.
5-Başkalarına yardım edin.
6-Bekarlık zor iş,evlenin.
7-Elinizdekinin kıymetini bilin.
Bu 7 maddenin evlilikle ne alakası var?İnsan yaşamında,hedefsizlik,iletişimsizlik,izole bir yaşam sürmek,hatalara takılmak,yalnızlık zaten insanı mutsuz etmez mi?
İlla,evlilik kılıfına sokarak toplumsal algı yaratmak da ne oluyor?
Bilim adamları(Ki,hangi ülkeye mensuplar acaba?) Cern'de,atom parçacığını ararken,uzayda,yeni gezegenler keşfederken, kök hücreyi bulurken ne ara insanların evlilik sorunsalına eğildiler acaba?
Madem,bilim böyle diyor diye inanacak mıyız yani her maddeye?
Ben de diyorum ki:'' Mutlak hedefiniz olsun yaşama dair.İnsanlarla içten,sıcacık iletişim kurun.Herkesin hata yapma payı olduğunu unutmayın ama aynı hatayı iki kere yapanları asla affetmeyin çünkü üzülen siz olursunuz.Beden ve ruh sağlığınızı koruyun.Kimse için üzülmeyin,değmez.
Ve son madde;Canınızı seviyorsanız,keyifli bir yaşam sürmek istiyorsanız,kayınvalide,görümce,elti dırdırı dinlemek istemiyorsanız,sakın evlenmeyin.
Canınıza mı susadınız allah aşkına? 
Yalnızlık canınıza tak ettiyse ve illa ki,evleneceğim diyorsanız da....
3 D kuralını unutmayın.
İşte bu kurallar:
1-Doğru adam-kadın
2-Doğru zaman
3-Doğru yer.
Eğer,bunlardan birini eksik yaparsanız;
Zaten bittiniz demektir çünkü,karşınızdaki canınıza tak ettirecek hayatı henüz siz bilmiyorsunuz bunu.
Dünyaya bir daha mı geleceksiniz?
En iyisi,siz kimseyi dinlemeyin ve KAÇIN. 

15 Ekim 2014 Çarşamba







#Bu nedir?
İlk anda,çocuklara dağıtılan illizyon oyuncağı sanmıştım doğrusu.Ama bu,ortaçağda,Katolik kilisesinin,kadınlara hem doktorluğu yasaklayıp hem de kadının, erkek doktora muayene olmasına izin verilmeyen ve kadın hastanın bu maket üzerinde hastalığını anlatması için icat edilmiş meğer.
Allah,akıl fikir versin diyeceğim ama o yıllarda belki de katı din kurallarının getirisiydi bu.
Peki,günümüzde farklı mı derseniz?İşte bir anı:Geçen yıl,devlet hastanesinde mamografi sırasındayım ve arkamda,aciliyeti olan,türbanlı bir kadın.Yanında da 2 yaşlarında kız çocuğu.Mamografiyi çektirdik,sıra geldi usg'ye.Koca sordu:''İçerdeki doktor kadın mı?
Erkek doktor olduğunu öğrenince,kadını sürükleyerek çıkardı ve şöyle bağırıyordu:Benim karımı erkek doktor elleyemez.
Erkek doktor da çok meraklıydı karısının memelerine.Adamlar,günde onlarca meme görüyor oysa.
Şimdi karar verin lütfen:Ülkemiz,Ortaçağ karanlığından,aydınlık bir ülkeye çıktı mı dersiniz?

#Duydunuz mu?
Gülben Ergen 4 aylık hamile olabilirmiş.
Ya şunu duydunuz mu?
Eskiden,Yeşilçam sinemasının ucuz filmlerinin aktristi Yaşar Alptekin, tekrar ekrana dönebileceğini ancak "sevişmeli, öpüşmeli ve alkollü" sahnelerde oynamayacağını söyledi.
Bir zamanlar Türkan Şoray kanunları vardı bilir misiniz?
Türkan Şoray filmlerinde ''Öpüşmem,sevişmem,yatağa asla girmem''derdi.
O bile ku kanunları yıktı,bu adama ne oluyorsa?
Millet de çok meraklıydı onun çıplak bedenini görmeye.Hem,şimdilerde araya yastık koyuyorlar sevişme sahnelerinde,merak etmesin.
Niye bunları yazıyorum derseniz?
Sabah ekran kuşağında bu haberler tartışılıyordu.

Peki,ekranlarda dedikodu,koca bulma,katili arama programları devam ederken;
Polisimize sınırsız yetki verildiğini.Yeni düzenlemeye göre polis molotof atanları direk vurma yetkisine sahip olacağını Yine eyleme katılanları mahkeme kararı olmaksızın tutuklayabileceğini.Tasarı yasalaşırsa, insanların, muhalif kurumların ifade özgürlüğünü, toplanma özgürlüğünü, bireyin devleti eleştirme hakkını ortadan tümüyle kaldırağını.Avukatların dahi,dosyaları görme hakkının kalmayacağını.
Yani,düşünce ve ifade özgürlüğümüz tümüyle yasaklanacağını;
İstanbul-Haseki Hastanesinde,4 yaşında bir erkek çocuğunun tecavüze uğradığını;
Yeni Akit denen gazetenin,14 yaşındaki B.Ç'ye tecavüz eden yazarı Hüseyin Üzmez gibi,aşağılık birinin ölümünün ardından,gazeteci Ali Karahasanoğlu'nun Üzmez’e; kartel desteği ile, paralel tezgah kuruldu! Ama bu tezgahı deşifre etmeye, Üzmez’in de, bizim de gücümüz yetmedi!”
diyerek,tecavüzcü bir rezilin yaptıklarını, utanmadan paralel yapıya bağladığını
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Hayır!
Elbette çoğunuz bilmiyorsunuz.Çünkü,Gülben Ergen'nin yatak odası,hac fotoğraflarıyla yaptığı reklamı,Yaşar Alptekin'in vücudu bunlardan çok daha önemli.
Ekmeğimizi,aşımızı,özgürlüğümüzü bunlar veriyor çünkü.
Memleket,yangın yerine dönmüş.....
Ne zaman bir uyanış başlayacak,ne zaman?

14 Ekim 2014 Salı

#12 yıldır ülkenin kabusu,cumhurbaşkanı,başbakan,içişleri,dışişleri,adalet ve daha aklınıza hangi bakanlık geliyorsa onun koltuğunda oturan,Çankaya'da oturmak yerine,AOÇ'nin canına okuyarak AK-SARAY'ı konduran; mimar,mühendis,jinekolog,sosyolog,psikolog,belediye başkanı,parti sözcüsü,.....
Her mesleğin tek uzmanı
Ülkemizin medarı iftiharı,ilk icraat olarak maaşına % 97 zam yapılan yüce insanı;
Ve 
Helikopter kazasında şehit olan Astsubay Üstçavuş Ömer Burak Öğüt''ün babaevinin sefaletini gördüğünüzde;
Siz de benim gibi utanıyor musunuz?
Hala utanmayanlar varsa,neden biraz sorgulamıyorsunuz AKP'yi ve izlediği siyaseti?
Ülkeyi savaşın eşiğine getiren,kendi çocuklarını Amerika'da,Avrupa'da okutan insanları neden sorgulamıyorsunuz?
Sizin çocuklarınız Burak'tan,Bilal'den daha mı değersiz yani?
Herkesin dilinde,''Çok istiyorlarsa kendi çocuklarını göndersinler Suriye batağına''sözü var.
Testis kanserinden askerlikten kurtaran Burak mı,yoksa evdeki paraları sıfırlayamayan,21 gün askerlik yapan Bilal mi savaşa gidecek?
Burdur Valisini hizaya getirirken şarjörü silaha takmayı öğrendi mi bakalım?
Sizler,binbir güçlükle okuttuğunuz çocuklarınızın cenazesine sarılırsınız,onların çocukları evde paraları sayar.
Hala anlamadınız mı aranızdaki derin uçurumu?
Ömer Burak Öğüt'ün babaevi.....
Kaldırımın da altında bir ev.Sıvaları dökülmüş,yoksulluk içinde. Güneş giriyor mu belli değil.,
Nerde,Kısıklı'daki villalar nerde bu kondular....
% 97 zam.....
Az bile, bizim halifelik düşü kuran AK-SARAY'ın yüce insanına.
% 3 niye eksik kaldıysa.....

13 Ekim 2014 Pazartesi

#Anadolu'da yaşayan ve annesi 70 yaş civarı olanlar bu yazıyı daha iyi anlayacaktır.
Çeyiz geleneğini bilir misiz?
Evde,kız çocuğu doğduğu anda sandık da hazırlanmaya başlar.Kundaktaki bebeğin kullanacağı danteller,oyalar,yazmalar,yatak örtüleri alınır da,alınır.
O çocuk büyüyecek,okuyacak,bunca çeyizi ne yapacak diye hiç düşünülmez.
Bir servettir annelerin yaptığı çeyiz hazırlığı.
Sanmayın ki,üç,beş milyonluk bir şey.
Bir anne,kızı olmuşsa gözünü kırpmadan bir dantel angles örtüye 1-2 milyarı verir.
Annelerin gözü bu denli karadır çeyiz konusunda.
Kadın,iş sahibi olmuşsa o dantelleri kolalamak bir eziyete dönüşür.Kolay değildir bu işler inanın.
Benim annem de,çeyiz ustası bir kadındı.Yaptırdığı el emeği,göz nuru işlerin hayranı olmayanı yoktu.Çok becerikli,çok usta,çok bilen bir kadındı.
Sandıklar dolusu çeyiz bile ona göre yeterli olmazdı.Bana yaptığı çeyiz sandıkları 1 değil, 3 kızım daha olsaydı fazla gelirdi.O derece anlayın çeyiz merakını.Torunlarıma kalacak artık.
Yalnız bez işleri de değil,incecik porselen yemek takımları,altın kaplama kaşık takımları,Fransız kristalleri,tencere setleri....
Sanırsınız ki,3 oda 1 salon eve değil Versay sarayına gelin gidiyorsunuz.
Tüm Fransa'ya yemek daveti versem tabaklar yine artar. 
Ne şahane bir kadındı benim annem.
Annem demişken,aklıma bir anım düştü.
Gündüz öfke patlamasını konu etmiştim.Acaba,öfkeniz tuttuğunda neyi feda edersiniz?
Hiç düşündünüz mü bu soruyu?
İşte o an-ı:
Sabah....Kahvaltı sofrası ve yarısı içilmiş bir fincan çay.
Birden çok kızdım.Ya elimdekini atacağım,ya karşımdakini kıracağım ya da küfredip,tokatı patlatacağım.
Annemden öğrendiğim kültür küfür ettirmez,tokat da atamam. Kala kala atılacak bir eşya var elimde.
Elimi kaldırdım,tam atacakken birden annemin aldığı yemek takımının fincanı olduğunu fark ettim.
Anne fincanına kıyılır mı? Hem takım da bozulacak. Değer mi? 
Yavaşça,fincanı tabağa koydum,raftan ince belli bir paşabahçe bardağını aldım ve duvara fırlattım.
Nasıl attıysam,tüm komşular pencerede.
Öfken dindi mi derseniz?Hayır.
Dinmesi için koliler dolusu bardak kırmak gerekti o anda. 
Böyle bir durumda,en çok öfkelendiğinizde siz neyi feda edersiniz?
Bardak,fincan.......?
Hiç kimse,sizin annenizin fincanından daha değerli değildir inanın. 
#Hani bana diyorsunuz ya''Neden bu kadar hüzünlü yazılar yazıyorsun''diye....
Dün,kardeşim de bana aynısını söyledi:''Abla,yazıların beni çok üzüyor.''
Kardeşim,benden çok küçük ve yaşanmış yılların biriken acısını bilmez.
İnsan yaşamında hüzün,keder,acı,mutluluk,yaşama dair her duygu var.Sırasıyla hepsi yaşanacak elbette.
Ne acı sonsuza kadar sürer ne de mutlu anlar.Biri yaşanırken,diğeri ötelenir yaşamda ve sırası geldiğinde hayatınıza düşer bir şekilde.
Ama hayattan öğrendiğim bir şey varsa da,ne yaşıyorsanız yaşayın sindire sindire yaşamalı ve öğrenmelisiniz gerçekleri.
Duyguları öteleyerek,dışa vurmayarak geçer sanmayın.İçinizde biriktirdiğiniz her duygu,günü geldiğinde bir patlamayla size daha çok acı verir.
Bağırmak mı istiyorsunuz,bağırın.Elinizdekini yere mi çalmak istiyorsunuz,çalın.Birine öfkenizi kusmak mı istiyorsunuz,bunu yapın.Sakın,duygularınıza gem vurmayın.
Üzülmek,öfkeyi bastırmak en çok size acı verir çünkü.
Siz üzüleceğinize,bırakın karşınızdaki üzülsün.
Hata yapan kim ise,cezasını o çekmeli,bunu görünce inanın rahatlayacaksınız.
Hayatta karşılaştığımız birçok şey,bizim dışımızda gerçekleşir.Yapacak bir şey yoksa,elden de bir şey gelmiyorsa,bırakın akışında gitsin hayat.
Herkesin duygularını yaşama biçimi farklıdır.Nasıl ki acı çekerken içinizden bir şey yapmak gelmez,paylaşarak çoğalma yoluna gitmeli insan.
Biriyle konuşmak gibi,yazıya dökmek gibi.
Kimi,şiir yazar kimi günlük tutar.
Kişisel tercihtir elbette.
Bende,kişisel tercihimi kullanıyorum ve kendime yazılar yazıyorum.Sosyal medyada paylaşıyorsam çoğalmak adınadır.
Okuyanlar,bir döneme tanık olsun,neler yaşanmış öğrensin ve o yılları bilmeden yorum yapmasın diye.
Bir süredir kalemimden üzüntü akıyor biliyorum ama bir süreçtir yaşanan.
Geçecek elbette ama zaman.....

11 Ekim 2014 Cumartesi

#Ailelerin,çocuklarıyla ilişkisi hiçbir zaman eşit olmuyor.Kız çocukları daha evcimen,erkek çocukları daha dışarı odaklı büyütülüyor.
Bu durum,kadınları duygusal açıdan daha bağımlı kılıyor aileye.
Kadın ve erkek kimyasının farklı çalışması da yetiştirilme biçimine bağlı sanırım.
Anneyi kaybettiğiniz zaman,herkes acısını kendi boyutunda yaşıyor elbette. Ama giden annenin kalanını toparlamak hep kız evlatlara düşüyor.Herkesin ailesinde böyle mi bilmiyorum ama yaşadığım çevrede geneli bu.
Annelerin,kendilerine ait sırları vardır her zaman.Dokunulmazlığı olan alanları da.
Benim annemin de,kendine ait,kimsenin el atmasını istemediği bir odası vardı.
Anne gidince,evi toparlama görevi elbette kızlarına düşüyor ve odalar tek tek taranıyor.
Anne evi,çok tedbirli oluyor.''Ya bir gün gerekirse?'' diye bir kenara konmuş bir dolu şeyle karşılaşıyorsunuz.
Gerçekten de,bulamadığınız her şeyi ''Nasıl olsa annemin evinde vardır''diyoruz.
Buluyoruz da.Eksik kalmış düğme,lazım olan sarı ip,hiç yapmadığınız halde,o an gerek olan dantel tığı.
Anne evleri çerçi gibidir.Ne ararsanız bulursunuz.Bir türlü atmaya kıyamadıkları bir dolu eşya.....
Bir yandan dokunuyorsunuz,diğer yandan isyan ediyorsunuz hayata.
Yarım kalmış danteller,yazmalara geçecek oyalar artık sahipsiz kalmış öylece duruyor.
Elinizi attığınız her şeyde anne kokusu var.
Her gün ''Anne''dediğiniz insanı ne kadar tanıyorsunuz?
İçinde ne fırtınalar kopuyor biliyor musunuz?Ya hayattan ne beklediğini,neye ulaştığını....
Elime bir torba geçiyor.Anamın,annemin ve ablamın uzun saçlarını buluyorum.1984'de kaybettiğimiz anam,2005'de kaybettiğimiz ablam ve 24 Ağustos'ta kaybettiğim annem.
Kendileri yok ama saçları kalmış evde.Ne üzücü bir an.
Bir torun ve kardeş olarak anlamaya çalışıyorum annemi.Kaybettiği her canın saçını okşarken ne kadar acı çekiyordu kim bilir?
Bir diğer torbayı elime alıyorum.İçinden çıkanları anlayamıyorum.Paramparça bir kazak,kot pantolon ve bir gömlek.
Kazak delik,deşik.Önü de boydan kesilmiş.
Kardeşime soruyorum,aldığım yanıt beni ta 36 yıl öncesine götürüyor.Oysa,ben o anı anımsıyorum ama abimin üstündeki kazağın rengini unutmuşum.
Kurşun delikleri bunlar.Saymaya çalışıyorum,1,2,3,4,5.....
Bitmiyor bir türlü.Sarı kazağın her yeri delik,deşik.Doktorlar,kalbine gelen kurşunlar için önünü kesilmiş meğer.Bunca kurşun yarası,20 yaşında bir beden ve kaçınılmaz son,ölüm.
Oda bir anda hüzün kokuyor.Abimin eşyalarını yavaşça katlıyorum.
Bir anne,toprağa koyduğu evlatlarına bu kadar yanmış meğer.Uzun saçlarını,kurşunlarla parçalanmış kazağını sakladığına göre.....
İçimden değil,dışımdan anneme bu acıları çektirenlere ......
Neyse,bir gün karşılaşacağız nasıl olsa onlarla.
Naftalin koyup,odanın kapısını kapatmaktan başka yapacak bir şey var mı?
Hepsi terk ediyor hayatı.
Biri de,azıcık daha kalsaydı ya yanımızda!

10 Ekim 2014 Cuma

#Dünya,kafa kesen IŞİD terörünü yeni tanıdı ama bizim ülkemizde daha önce haberlere konu olan bir vahşetin adıydı Münevver Karabulut cinayeti.
Etiler'de,o villanın önünden geçerken bile kanımın nasıl donduğunu bugün, gibi anımsıyorum.
Olayın işleniş biçimi ve kan kokusu sokağa kadar taşmıştı.
Kızı öldürüp,testereyle başını kesen ve çöp konteynerine koyan ünlü Garipoğlu ailesinin oğlu Cem Garipoğluydu.
Bugün,basına yansıyan haberde,hücresinde kendini astığını okuduk.
Sosyal medyada konu çok ilgi çekti.Kimi,''ölmedi kaçmak için'' yaptı diyor,kimi de,''valla ölüsünü görmeden inanmam'' diyor.
Ölüsünü görüp de ne yapacaklarsa artık?Millet,toptan rotayı şaşırdı memlekette.
Cem Garipoğlu'nun vahşetine söyleyecek bir söz yok elbette ama bu kızın ailesine birkaç kelam etmeli.
Hepimizin çocuğu var.Bir aile,17 yaşındaki kızını,gecenin yarısına kadar sokağa nasıl bırakır?
Birey,reşit değil,kaldı ki,bizim geleneklerimizde kız çocukları sokağa bu denli bırakılmaz.
Sokaklar,yalnız kız çocukları için değil,herkes için tehlikeli artık.
Kızın ailesine sormak isterdim:Eğer,karşınızdaki,ünlü ve çok zengin bir ailenin oğlu olmasaydı,yine kızınızı gönderir miydiniz?
Ailenin gösterişli yaşamı,kıza yapılan pahalı hediyeler cezbedip,kızın gelecekteki konumu için göz yumulmuş olabilir mi?
Yani,kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez diye,17 yaşındaki kız çocuğunun otel odalarında sabahlamasına göz yuman bu insanlar çok mu masum yani?
Kaldı ki,anımsarsınız;baba,Garipoğlu ailesinden,kan parası diye 2 milyon lira tazminat istemişti.
Siz olsanız,kızınızı kesen birinden tazminat mı istersiniz,yoksa cezasını çekmesini mi beklersiniz?
Aile,o parayı verseydi Münevver Karabulut'un ailesi sesini çıkarır mıydı sanıyorsunuz?
Bu para nasıl bir şeyse,ne cinayet dinliyor ne de acı.
Haberi okuyunca en çok,ailesinin beklentisinden hayatını kaybeden,gencecik kıza üzüldüm.
Çocuklarımıza sahip çıkalım lütfen.Canları,kola takılan 10 bin liralık saatlerden daha değerli çünkü.
#Ülkemiz,AKP hükümetinin beceriksiz siyaseti yüzünden,12 Eylül'den bu yana,bu denli bir karmaşa yaşamamıştı.
Ortalık,savaş meydanına döndü.Provokatörler de iş başında elbette.Ama,bir ülkenin kurtarıcısının heykelini ve ulusun simgesi bayrağını yakmanın başka bir anlamı var.
Öncelikle,bir anıt heykeli yakmak kendiliğinden oluşmaz.Bronzu yakmaktan söz ediyorsunuz.Kişi,ön hazırlığı olmadan basit bir eylemle bir heykeli yakamaz.
Atatürk heykellerinin yakılması,insanları galeyana getirip,birbirine düşürmek amaçlı.
Kaldı ki,bu vatanı kurtaran bir önderin heykelini ne Türk ne Kürt ne Ermeni yakma küstahlığını gösteremez.
Yakıp,yıktıkları her yer,kendilerinin de üstünde yaşadığı vatan toprağı.Nankörlüğün adıdır bu.
Yaktıkları her ATM'den kendileri de para çekecek,söktükleri her parke taşında kendileri de yürüyecek.
Vandallığın getirisi,hepimizin cebinden çıkacak paranın miktar artışı olacak.Bu kadar akıl tutulması yaşanır mı?
HDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş,ekranlarda,bayrağı ve heykelleri yakaları kınıyor ama bir not da ekliyor:''Biz,sayın Öcalan'la gidişatı mesajlaştık''
Affedersiniz de,bu Öcalan,40 bin kişiyi öldüren PKK terör örgütünün elebaşı değil mi?
Bu ne rahatlık?Adamın elinde WhatsApp uygulamalı bir telefon var.Yani akıllı telefon.Bu telefonla,kullanıcılar birbirlerine resim, video, sesli ve yazılı mesaj gönderiyor.
Dünya yüzünde,internet bağlantılı cep telefonu kullanan,odasında her türlü konfora sahip tek bir mahkum gösterebilir misiniz?
Bir teröristin elini bırakıp,ayağını öpecekler nerdeyse.
Zahmet ediyorlar Bu adamı İmralı'da tutarak.Türkiye'de,hangi mahkum bu adama tanınan haklardan yararlanıyor söyler misiniz?
Adam,bir terör örgütü lideri,nerdeyse pamuklara sarıp yaşatacağız.
Bir de meclise soksalardı.O da yakındır ama.
Kapalı kapılar ardında,ne tavizler verildiğini bilen var mı?
Pervin Buldan,bu kadar cüretkar konuşmayı nasıl yapabiliyor?Heyetin biri gidiyor,biri geliyor İmralı'ya.
Sanırsınız ki,adam mahkum değil,el üstünde tutulan bir zat.
Pardon da,memleketi yakıp,yıkan,35 insanın ölümüne neden olanlar kim?
Ortalıkta sınır kalmasa da,yanıbaşımızda bir insanlık dramı yaşanıyor.
Aklını B.Esad'a takmış AK-SARAY' da oturan başta olmak üzere,kim olduğunuzu,ne yapabileceğinizi biliyor musunuz da,B.Esad karşılığı pazarlık yapabileceğinizi sanıyorsunuz?
Ağzınızın payını almak da kar etmiyor belli ki.
Bir yandan IŞİD terör örgütünü besleyeceksin bir yandan da şart koşacaksın öyle mi?
B.Esad düşerse,bu ülkenin hali nice olur farkında mısınız?
Başbakan Ahmet Davutoğlu.....
Suriye'deki rejim değişikliğiyle uğraşacağınıza kendi memleketinizdeki yangını görsenize artık.
Tokmak olmak da ne zor değil mi?

9 Ekim 2014 Perşembe

#Sanatçı.....
İçini doldurmak için yetenek,boşa almak için de; kadınsanız kalça sallama,erkekseniz de cehalet dolu konuşmalar yapmanız yeterli.Ülkemizde,öyle çok cahil insan var ki sanatçı sıfatını taşıyan,yıllarca eğitim alanına da,alaylı olanına da büyük haksızlık yapılıyor.
Gündem konusunda hiçbir bilgisi olmayan,reyting uğruna her şeyi yapabilen,ampul nerden yanarsa ona pervane olan insan çok.
Üç sanatçı,üç yorum.
Leman Sam.Yılların birikimli sanatçısı.Birçok dilde şarkı söyleyen,fikri olan,güzel bir kadın.Aynı zamanda bir hayvansever.
Kurban Bayramı için attığı tvit yüzünden hakarete uğruyor günlerdir.IŞİD ile acımasızca hayvanı kesenleri aynı kefeye koyduğu için üstelik.
IŞİD'in vahşetini anlatacak sözcük yok elbette.Peki,kurban bayramında işlenen vahşeti görmeyelim mi yani?
Bütün sokaklar kan gölüne dönmüştü.Hayvanları,üstelik de,hayvanları koruma gününde vahşice kesen insanlar,bir can yakmanın ne demek olduğunu biliyorlar mı acaba?
Dini inanç gereği isterseniz kurban kesersiniz ama aynı din size,hayvanın gırtlağına bıçağı acımasızca vurun demiyor.Hayvanı kesmenin usulünü de gösteriyor.Bacaklarını kırarak,boynuna bıçağı saplayarak hayvan kesmenin doğru olduğunu söyleyen biri çıkar mı?
Bu yanlıştır ve palayla insanı kesen IŞİD'den farkı yoktur.Sonuçta,siz bir canlının canını yakıyorsunuz.IŞİD'de allah diye kesiyor,kurban kesen de.....
Bu durumda?
Eskişehir Barosundan Avukat Turgay Balaban,Leman Sam'a dava açmış.
Memlekette hukuksuzluk son hızla gidiyor ama bu avukat işi,gücü bırakmış Leman Sam'ın arkasına düşüyor.Pes!
Bunları mezun eden hukuk fakültelerini.....
Gelelim,Seda Sayan-Aylin Nazlıaka olayına.
Kadırgalı Aysel olarak tanınan,ülkenin en güvenilir kadını seçilen Seda Sayan....
Sırf reyting alacak diye,2 eşini öldürmüş birini programına çıkarması yanlış olmuyor mu?Ne yapacaktı bu adam?Öldüreceği 3. kadını mı arayacaktı?
Ülkemizde,her gün,en az 5 kadın öldürülüyorken,konuya duyarlı olmak gerekmiyor mu?
Kalkmış ve bir kadına yakışmayacak şu ifadeyi kullanıyor,programı yayından kaldırıldı diye:
"Ah Aylin botoksu Aylin... Elinde kına hazır bekleyen Aylin yine yanlış bilgi almışsın, bilinçsiz Aylin... Ah Aylin kaçak su senin beynini sulandırmış, dünyada sorun kalmamış gibi benim peşime düşmüşsün.Vah Aylin vah. Halkçı Aylin, ülke yangın yeri, " Benim yüreğime su serpildi, Seda'nın programı yayından kalktı " demişsin. Keyfin yerinde tabii önce tanınım değil mi..."
Bu kadın mı sanatçı yani?
Bunlar sanatçıysa,ömrünü bu yola harcamış diğerleri ne oluyor?
Bir kadına botokslu diyerek bel altı vurmak yeterince ayıp da,A.Nazlıaka da çıksa ve ''Bugüne kadar yaptırdığın estetiklerin icadısın''dese ne yapacak Seda Sayan?
Bunlar ayıp şeyler.Seda Sayan sanatçı olgunluğunu öğrenememiş belli ki.
Bunun,bir de eski sevgilisi vardı Nihat Doğan.
Attığı tvitleri okuyan var mı bilmem?Çok ciddiye alınacak biri değil ama AKP'nin ....... yalamak için daha ne yapacak acaba?Hayatında,Hatay il sınırından geçmemiş ama bol keseden atıyor.Diyor ki:''Allah adına kardeşimi bile keserim.''
O-HA,YUH ARTIK diyeceğim,ayıp olacak.
Birileri Leman Sam'ı mı eleştirmişti?
#Devletin malı deniz,yemeyen domuz der ya atalar....
Yiye yiye yenecek mal da bırakmadılar devlette ama hala nemalanan en güvenilmesi gereken kurum Emniyet Müdürlüğü olunca ilginçleşiyor konu.
Sayıştay,kurum olarak ne işe yarar?
Sayıştay,genel bütçe kapsamında, kamu ve SGK kurumlarına aktarılan bütçeyi denetleyen,inceleyen,yolsuzlukları saptayan ve hükme bağlayan bir kurum.
Ülkemizdeki yolsuzlukların boyutu artık bilinemediği için Sayıştay bile aciz kaldı artık.
Sayıştay,Maliye Bakanlığından tutun da,Orman ve Su İşleri Bakanlığına kadar usulsüzlük yapılmayan tek bir kurum bile bulamamış nerdeyse.
Sayıştay,Emniyet Genel Müdürlüğünün 2013 raporlarında ise 6 usulsüzlük saptamış.
Usulsüzlüğü yalnızca maddi anlamda düşünmeyin.Mülkiyeti hazineye ait arsa,lojman ve binalar da babalarının malı gibi,kimselere sorulmadan birilerine tahsis edilmiş.
Memleketi soymalarına alıştık aslında.Bunları okuyunca hiç şaşırmıyoruz da ama en can sıkıcı konu şu:
Canımızı,malımızı en çok güvenmemiz gereken kurum emniyet ve mensupları.
Gezi olaylarında,küçücük çocukları,gençleri öldüren,gözlerini çıkaran,yaralayan bu emniyet güçleri değil miydi?
Bizi koruması gerekenler,canlara kıydılar bu ülkede.
İşte bu emniyet,gezi olaylarında,kendi vatandaşına saldıran,öldüren tam 157 bin 913 personele 1 milyon 439 bin 651 tl taltifle ödüllendirmiş meğer.
2013 Sayıştay raporlarında ortaya çıktı.
İnsan,yolsuzluğa gerçekten üzülüyor çünkü zengine dokunmayan bu bütçe garibanın sırtından birikiyor.İşçinin,memurun,esnafın belini büken vergilerle oluşmuyor mu ülke bütçesi?
Ama.....
Can alan bu insanlara ödül veriliyorsa,bu insanın canını iki kez yakıyor doğrusu.
Berkin Elvan'ı,A.İsmail Korkmaz'ı,Ethem Sarısülük'ü ve diğerlerini öldüren,insanları gaza boğan,gözlerini çıkaran polisleri cezaevine koymak varken,bir de ödül mü verildi yani?
Bu çocukların anneleri ne hissediyor acaba şimdi?
Sayıştay'ın beklediği yanıtı bakın Emniyet Müdürlüğü nasıl vermiş:Taltif,olağanüstü durumlarda,yaşamını ortaya koyarak büyük varlık gösteren kişilere yöneliktir.28 Mayıs 2013'de,Taksim-Gezi Parkı düzenlemesini protesto olaylarında,teşkilatımız personelinin büyük kısmı görev almıştır.Tedbir alan personelin yüksek hizmeti geçmiştir.Bu nedenle,taltifle ödüllendirilecek personel sayısı artmış,rakamlar da yükselmiştir.''
Yani;basit bir protesto eylemini kontrol edemedik.Kendi haline bıraksaydık olay büyümeyecekti ama bize verilen emirle vatandaşa biber gazı,cop,tazyikli kimyasal suyla saldırdık.Elimize geçirdiklerimizi öldürdük,çoğunun gözünü çıkardık,kalanı da yaraladık.Çok enerji harcadık,bildiğiniz gibi değil.Yorulan bu polislerimize de emeklerinin karşılığı olarak artı maaş ikramiyesi verdik.
Yoksa,bu bütçe yükselmezdi.Tek suçlu Gezi olayları.''
Yani,bizi kimse görmez sandık.Memleketi herkes yiyor,bizim neyimiz eksik dedik.İç ettiğimiz taşınır,taşınmaz her şeyi babamızın malı gibi kullandık.Suçu da Geziye attık mı olay biterdi ama....
Ah bu Sayıştay yok mu?Oysa,AKP hükümeti nasıl da elini,kolunu bağlamıştı bütün kurumların.Bu da nerden çıktıysa?
Ama bize bir şey olmaz.Malı götüren 4 milletvekili ve memleketi soyan AKP'li tüm siyasilere ve rantçı yandaşlarına bir şey oldu mu da,bize olsun?
Ben,başka bir şey anlamadım bu açıklamadan.
Ya siz?

8 Ekim 2014 Çarşamba

#-Kobani düştü düşecek.(Başbakan mı,cumhurbaşkanı mı olduğunu bir türlü anlamadığımız RTE.
-B.Esad'ı devirmek plana dahilse,Türk askeri sınır ötesi kara harekatı yapabilir.(Davulu eline alan RTE'nin,tokmağı başbakan.Her ne kadar etkisiz eleman olsa da konuşuyor işte.)
-Şiddet misliyle karşılık bulacaktı.(Hala bizi ciddiye alanların olduğuna inanan İçişleri Bakanı Efkan Ala.)
-Adam gibi taş at.(Şırnak'ta polis anonsu.)
İstanbul'da,Cizre'de Atatürk heykelleri,bayrağımız yakılıyor.Yalnız bunlar mı,otobüsler yakılıyor,yollar sökülüyor,her taraf kan revan içinde.Vandallık tüm hızıyla sürüyor ülkemizde.
14 insan öldürüldü.
Bütün bunlar ne için?
Sırasıyla başlayalım:
RTE'nin en büyük düşü tüm ortadoğuya hakim bir kimliğe bürünecek sistemin bir parçası olmak.BOP'un eşbaşkanı olmanın amacı da buydu ama tıpkı Irak,Mısır,Afganistan gibi tüm geri kalmış ortadoğu ülkelerindeki hazin tablo şimdi de sınırımızda yaşanıyor.
Az ötemizde vahşi bir savaş sürüyor.Suriye'deki yönetimin değişeceğine inanan bizimkiler gibi yüksek zekalı siyasilerimiz yüzünden savaş batağına girmek üzereyiz.Kobani,düştü düşecek diyen kafa,yarın IŞİD sınırımıza dayandığında ne yapacak?AK-SARAY'ında rahat uyurken Suruç,Ceylanpınar ve çevresindeki vatandaşlarımızı IŞİD teröründen kim koruyacak?
Hem IŞİD terör örgütüne lojistik her türlü desteği vereceksin hem tüm komşularımızla düşman olacaksın ama Kobani düştü diye sevinecek ve ülkenin geleceğini görmeyeceksin.Bu nasıl devlet adamlığı?
Ülkeyi,nasıl bir savaşa sürüklüyorlar,görmüyorlar mı?
Esad'ı düşürürseniz diye askerimizi göndermeyi hangi mantıkla ve hakla teklif ederler?
Savaşa ne RTE'nin testis kanseri oğlu gidecek ne de 21 gün askerlikle kurtaranı.
Yoksulun oğlu evlat değil mi de IŞİD'in önüne atılıyor askerimiz?
O teskereyi meclisten geçiren AKP-MHP.Bir de utanmadan hesap sorulacağını söylüyorlar.Siz önce yaptıklarınızın hesabını verin.
Ülkeyi yakıp,yıkan vandallar.....
Sizler,ne hakla bizim paralarımızla alınan otobüsleri,ATM'leri,yolları,parke taşlarını yakıp,yıkarsınız?
Ülke ekonomisine ne yaptığınız görmüyor musunuz?Yaktıklarınız,söktükleriniz yerine konarken kaynak nerden çıkacak?Yine senin,benim cebimden.
Bu kadar canınız yanıyorsa,neden İstanbul'da kalıyorsunuz?
İşte sınır orda duruyor.Gidip savaşın çok istiyorsanız ama heykel yakmak,ortalığı kırmak daha kolay değil mi?Yüzünüze poşu bağlamakla olmuyor bu işler.
Cesaretiniz varsa işte Suriye sınırı.
Evindeki perdeleri söküp de kefen yapıp,RTE'nin ardına düşen AKGENÇLİK.
Sizi de alalım.Öyle,gezicilere efelenmek değildi.Sıkıyorsa IŞİD'in karşısına çıkın da görelim cesaretinizi.
Evindeki paraları saymaya doyamayan AKP'li bakan çocukları,arsa kapatan Türgevciler.
Paraları götürdüğünüz ülke tehdit altında babalarınız sayesinde.
Askerlik yapmadığınız için silah doğrultmayı da bilmezsiniz değil mi?
Hadi yine kurtardınız.Ne mutlu size,böyle babalarınız var.
Ama en büyük suç,bu adamları iktidar yapan halkımızda elbette.Yarın,sıra sıra oğullarınızın tabutu önünüze konunca ''Vatan sağolsun''dersiniz artık.