31 Temmuz 2019 Çarşamba

#Sizi bilmem ama ben,ülkemizdeki hukuka güvenmiyorum.
Oysa,eskiden en güvenilir kurumların başında ordu,sonra da hukuk gelirdi.
Peki,beni böyle düşünmeye iten şey neydi?
Ülkemizde,doğru giden şeyi mumla arıyoruz artık.Kadına şiddet,çocuğa tecavüz,trafik terörü,öteki,beriki derken hukukun verdiği kararlara baktığımızda,ya bu hakim ve savcılarda bir sorun var ya da bunları mezun eden hukuk fakültelerinde.
İstanbul-Pendik'te,hamile bir kadının olduğu arabaya saldıran iki insanımsı şey mahkemece serbest bırakıldı.
Seydioğlu Baklavalarının sahibi Hasan ve Hüseyin Sel bu şeylerin adı.
Pişman olmuşlar da,ülke dışına çıkmayacak güveni vermişler de...
eeee
O zaman,önüne her gelen,aklına estiği gibi davransın,sonra da pişman olsun ve serbest kalsın.
Yok mu bunun hukukta bir karşılığı?
Karakolda,tokalaşarak karşılanırlarsa,çok bile kaldılar içerde.
Çıkarken kırmızı halı serdiler mi acaba?
Hakim,bir de 'Elinize sağlık,bir dahakine yine bekleriz,ben burdayım hukuku temsili olarak 'demiş midir?
Ya da,çiçeklerle,konfetilerle karşıladılar mı acaba bu şeyleri?
7 aylık,hamile kadına zarar verememişler fiziksel olarak ama çıkışta,bir hayvanı kurban vermişler bunlara.
Hiç utanmanız yok değil mi?
Ar damarı çatlamış bunların.Sırıta sırıta çıktıklarına göre.
Bunların ailelerinde de iş yokmuş.Başınız önünüzde ,utana sıkıla topluma bakacağınıza,ayaklarının dibinde koyun kesiyorlar şov yaparak.
Madem,hukuk bunlara cezayı vermedi,ben İstanbulluların yerinde olsam,bunların iş yerinden asla tatlı almam.
Batsın,reziller!
Baklava olayı,bana yıllar önce canı çekti diye Antep'in ünlü baklavacısı Güllüoğlu'ndan baklava çalan o dört çocuğu anımsattı.
Ne oldu o çocuklara bilen var mı?
Altı üstü,birkaç dilim baklava aldılar.Suçun büyüklüğüne bakar mısınız?
Camı kırmışlar da,fıstıkları almışlar da.....
Çocuk yahu,aldılarsa ne olmuş?
O çocukların,yaşadığı işkenceleri anlatışlarını izledim,insanlığımdan utandım.
Çocukları savunan avukatın babası da meğer Güllüoğlu'nun avukatıymış.
Gariban olmak böyle bir şeydir.Kediye ciğeri emanet etmek.
O polisleri,o avukatı,o kararı veren hakimleri düşünüyorum da.....
İçimden geçenleri dışa vurmak istemiyorum.
Artık damgalı olan çocuklar,karartılan gelecekleri.
Sabıkalı olduktan sonra nasıl yaşadı,yaşıyor bu çocuklar?
Hele birinin dramını okudukça kalbim sıkıştı.
Ali Avcı.Önce trafik kazası geçiriyor.Annesini,babasını,eşini,kız kardeşini,kızını ve abisinin oğlunu kaybetmiş ve şimdi zorlukla yürüyor.
Olayı savunanlar,fıstıklar en değerli fıstıktı,birkaç adet değil,birkaç tepsi baklava çaldılar;olaya hüküm veren Yargıtay hakimi,vicdanım pek de rahat değil'derken,çalınan dört çocuğun hayatı,birkaç kilo fıstık etmemiş belli ki.
İşte,iki baklava olayı.
Biri,parayı bulan,yaptığı şey yanına kâr kalan,sırtı sıvazlanarak gönderilen iki şey,diğeri masum dört çocuk.
Siz olsanız,bu ülkede hukuka güvenir misiniz?

30 Temmuz 2019 Salı

#Akşamın karanlığına bir adım kalmışken, birden gözüm güneşin son demine takıldı. ❤️
#Travesti Esra'nın hazin hikayesi.
Anacığım,nurlarda uyusun şu sözü çok kullanırdı:
'Malını yiyeyim,tabutuna sarılayım.'
Bu söz,yaşarken sizi adam yerine koymayan ama öldüğünüzde bütün malınızın baş mirasçısı olanlara karşı kullanılır.
Öldüğünüzde,öyle bir kıymete binersiniz ki,dışardan görenler sizi canciğer biri sanabilir.
Böyle durumları önlemek için şunu yapmalı:Yaşarken,bütün mal varlığınızı böyle rezil akrabalara bırakmamak için ÇYDD ya da çocuğu,genci,kadını,askeri,doğayı koruyan kurumlara bırakmalı.
Ben öyle yapardım.
Nedir bu Esra olayı?
Geçen yıl,Beyoğlu'nda,gaspa uğrayıp,boğazı kesilerek öldürülen bir insan Esra.
Ailesi AHLAKIMIZA,DİNİMİZE VE AİLEMİZE TERS'' diyerek morg'tan almamış cenazesini.
Peki,sonra ne yapmış bu güzide,namus ve ahlak düşkünü aile;
Tapuya gidip,Esra'nın üstüne her ne varsa kayıtlı,üstlerine geçirip,satıp,parasını yemişler.
Yetmez ama Allah belanızı versin sizin gibilerin ve zihniyetinizin!
Esra,travesti ve bütün mal varlığını Beyoğlu'nda,orda burda çalışarak kazandı.
Gökten düşmedi herhalde onca daire?
Çalışırken utandığınız evladınızın malını yerken hiç utanmadınız mı?
Rezilsiniz,rezil!
Madem,bu miras ahlaksız yollardan elde edilmişti,reddi miras yapsaydınız ya!
Çok onurunuza dokunmuştu ya evladınızın cinsel kimliği!
Böyle insanları gördükçe,böyle öyküleri okudukça daha bir tiksinti duyuyorum insanlardan.
Akif Beki diye bir gazeteci varmış.Çok önemli bir şahsiyet değil belli ki,okumamış,duymamışım.
Bu şahıs,‘Eşcinsellik propagandası diz boyu, hangi dizisini açsanız sansürsüz bir özendirme akıyor, çizgi filmlere kadar bulaştırdılar, nasılsa denetleyen yok, eşcinselliği olağanlaştıran sahneler fütursuzca sergileniyor.'demiş.
Bu şahsa,eşcincelliğin bulaşıcı bir hastalık olmadığını,dizi izlemeyle de kişinin eşcinsel olmayacağını anlatmak gerek.
Bir de,gazeteci olduğunu savlamış ama memleket böyle gazetecilere kaldıysa vay halimize!
Anacığım,haksız mı şimdi?
Yaşarken kıymetin olmasın,ölünce tabutuna sarılsınlar!

28 Temmuz 2019 Pazar

#Üniversite Hayatı.....
İstanbul'a son gidişimde Anadolu yakasından giriş yaptık.Yolun kıyısında koca koca binalar.Önce,iş yeri,plaza falan sandım ama üniversiteymiş meğer o beton binalar.
Bir de isimleri var,ne alaka ?
Kim,hangi akılla bu betonları dikip,üstüne de üniversite tabelası koydu acaba?
Tabela koyunca üniversite olur mu?Nerde bunların akademik kadrosu?
Üsküdar'da bir yer gördüm örneğin.İlkokul bahçesi gibi bir bina ama üniversiteymiş meğer.
Bu kadar da saçmalık olur mu?
Mantar gibi üniversite açıyorlar,içeriksiz.
Üniversite demek,uzman kadro,deneyimli ve ünvanlı hocalar,doçentler,araştırma görevlileri,bilimsel nitelik,ülke ve dünya bazında bir marka ve nitelikli,iyi değil,çok iyi yetişmiş geleceğin mimarları gençlerimiz demek.
Var mı bu şu andaki üniversitelerimizin çoğunda.?
Televizyonlarda,öğrenci avına çıkmış üniversiteleri görüyorum.Kütüphane,laboratuvar,bilimsel çalışma örnekleri,başarı ölçüsü,barınma,sosyal aktiviteler diye bakıyorum,masa başında yemek yapan kadro,'Hadi gel'diye öğrenciyi çağıran bir başkası....
Üniversite,her şeyden önce yerleşke demek.Bir kapıdan girdiğinizde,kocaman bir dünya karşılar öğrenciyi.Araziler,geniş alanlar,sportif faaliyetlerin çeşitliliğini sergileyen bölümler,öğrenciyi motive edecek ama aynı zamanda yarının uzmanları olarak yetiştirecek eğitim kurumlarıdır üniversiteler.
Tabela üniversitesi olur mu?
Bu nedenle,hala de-da'yı ayıramayan,okuduğunu anlamayan hatta hiç okumayan,araştırmayan,sorgulamayan bir gençlik var karşımızda.
Ülkesine faydalı olacak tarımda,sanayide,bilimde,teknolojide,sporda,sanatta başarılı nesilleri böyle mi yetiştireceğiz?
Eskiden,kadavra görmeyen tıp öğrencisi haberleri olurdu,artık var mı bilmiyorum ama model ve çıplak model görmeden Güzel Sanatlar Fakültesini bitiren yüzlerce öğrenci görüyorum.
Bu nedenle,doğru çizim yapamayan,anatomiyi hiç bilmeyen,bir figürü tuvale yerleştiremeyen,estetik heykel yapamayan insanları görüyorum.
Eğer,bir eğitim veriyorsanız hakkıyla yapacaksınız.
Yoksa,açmayın bu üniversiteleri.
Gençlerimiz,bir telaş üniversiteye kapağı atmak için çalışıyor şu anda.
İdealist,hedef odaklı ,gelecek kaygısı taşımadan seçim yapan kaç öğrenci çıkar şu anda?
Okul bitince iş bulup bulamayacağını bilmeyen,hangi meslek geçerliyse o olsun diyen ama aslında o mesleği hiç istemeyen gençler yine tercih yapacak ve yarının başarısız insanları olarak karşımıza çıkacaklar.
Cumhurbaşkanlığı bir araştırma yapmış.En garantili meslek Tıp,Mühendislik .....
Mühendislik demişler de;Onca mezun olan mühendisi nerde istihdam ettirmiş onu da açıklasaymış ya cumhurbaşkanlığı?
Ne olacak bu mühendislerin hali?
YKS sonucuna göre; % 86 MATEMATİK; % 89 FEN; % 63 TÜRKÇE bilmeyen bir gençlik var karşımızda.
Demek ki,eğitim üniversitede değil,okul öncesinden başlayacak ve çocuklar hedefe odaklı,yeteneklerine ve isteklerine göre seçim yapacak duruma getirilecek.
Sayın Ziya Selçuk,Milli Eğitim Bakanı olmanın verdiği sorumluluğu iyice anlasa ve Pergel köpek kadar çocuklarımız ve gençlerimiz için de mesai yapsa artık!
Gelecek kaybediliyor. çünkü.
Ben söylemiyorum,kendilerinin istatistikleri bunlar.
Ben olsam,bu sonuçlardan utanırdım doğrusu.
Okuduğunu anlamayan,kütüphanenin yolunu bilmeyen,sorgulamayı öğrenmeyen çocuk olur mu?
#Toplumun önemli bir kısmı deniz kıyısında,yaylada,serin olan bir yerlerde.
Bugün pazar ve bir çoğumuza tatil olması gerekiyor.
Tatil neydi?
Deniz de,büyük bir su kütlesiydi galiba?
Orda,uzakta bir yerde dalga sesleri de vuruyordur kıyıya.
Hava çok sıcak,atölyem havadan da sıcak. 
Hayal bu ya!
Gözümü açıp kapatıyorum,hop,deniz kıyısındayım.
Dedim ya hayal!
Nereye dönsem atölyede bitmesi gereken bir iş var.
Tanrım!
Çalış çalış nereye kadar! 

27 Temmuz 2019 Cumartesi

Hava çok sıcak.Sokaklar evlerden serin.Biraz dolaşayım istedim ve ara sokaklardan geçerek şehri izledim.
İlk gördüğüm şey,bir duvara yazılmış,çocuk tecavüzü ile ilgili,bana göre o bölgeden yükselen bir yardım çığlığıydı.
Yazı,aynı kişinin elinden çıkma.Pek rastlamam,duvara yazılmış böyle notlara.
Dikkatle,o bölgeyi araştırmak gerek.Çocukları taramalı bu konuda.
Ama canımı da sıktı doğrusu.
Yürüdüm,bir müzik sesine yöneldim.Canlı canlı şarkılar dinledim,yanıma gelen tavuklarla.Hiç de korkmuyorlardı.
Masal Parkını gezdim.Boyalarının yenilenmesi gerekiyor masal kahramanlarının.İnsanlar da çok hor kullanıyor ayrı konu.
Belediye ne yapsın bu vandallığa?
Mahallelerin içinden geçtim.Çoğu evin ışığı yanmıyordu,sokak lambalarının da öyle.

İnsanlar,ya yaylalara ya da denize kaçmış.
Ne yapsınlar,hava çok sıcak!
Çınarlı yoldan yürüdüm..Oyun parkındaki çocukları izledim uzun süre.
Suyu iyice çekilmiş çayın kıyısında,kurbağaların sesini dinledim.
Çocukluğum geldi aklıma.
Kurbağaların yanından geçince,yüzümüze çil atacağı söylenerek ne çok korkutmuşlardı bizi.
Ağlamışlığım bile vardır.
Çocukluk işte.
Bu suyun,bu kadar çekilmesi HES'ler yüzünden olabilir mi,araştırmak gerek.
Milletvekili,sanki iyi bir şey yapıyormuş gibi konuşuyordu bu HES'ler konusunda.
Bir şehirde,su yoksa,hayat yoktur.
O sudan beslenen canlıların hayatı risk altındadır.
Tabii,o kafalar bunu nerden kavrayacak da,suyu özgür bırakacak?
Her şehir,gecenin karanlığında temiz görünür çünkü;karanlık bütün kirleri kapatır ama gün başlayınca görünür,ne kadar temiz olduğu.
Göreceğiz bakalım yarın!

#Böyle bir atölyede keyifle çalışılmaz mı? 😉
Canlı müzik, şahane şarkılar.
Kardeşimden bedava konser. ❤️
İnsanın enerjisi yükseliyor ve çalıştıkça çalışası geliyor.
Ah bir de şarkılara eşlik edecek güzel bir sesim olsaydı ama nerde? 🙂

26 Temmuz 2019 Cuma

#Seray Sever vak'ası. 
Dün,izinliydim.Şöyle evde rahat bir gün geçireyim dedim.Televizyonun karşısında kahvemi içiyorum.Sıkıldım günde on kere çalan şarkılardan,kanalları tarıyorum.
Birden karşıma Tv 8'de Seray Sever ve bir erkek çıktı.Sürvivor'da yarışmacıymış ama aklı başında biri.Karşı çıkışları,saptamaları hoşuma gitti ve izlemeye başladım programı.
Gülümsemeden başlayan konu,birden ekonomideki sıkıntıya döndü.
Bu kadın,eskiden program yapıyormuş.Manken falan mı bilmiyorum ama mali durumu iyi biri.Kalıcı makyaj,adını unuttuğum kirpik,o bakım az paraya çıkmaz elbette.
Ama bu hanım,pazara gidiyormuş ve cüzdanındaki paraya göre,bakıyormuş ki,alacakları pahalı,mevsiminin gelmesini ve ucuzlamasını bekliyormuş,öyle alıyormuş.
Bir konuda haklı elbette.Her meyve-sebze mevsiminde tüketilmeli.
Kışın domates,biber,salatalık olur mu?
Seralarda yetiştirilirse olur elbette ama tüketmemek gerekir.
Biliyorsunuz,tohumlar zaten GDO'lu.Çiftçi, basıyor hormonu,ilacı.
Yediğimiz,içtiğimiz hastalık.
Dolapta büyüyen salatalığı gördünüz mutlaka.
Bu konuda haklı ama yalnızca bu konuda.
'Fasulye pahalıysa ,siz de daha ucuz sebze bulun yiyin' demek aklı başında birinin söylemi olamaz.
Devlet Bahçeli'de,bir ara patlıcana mı takmıştı ne? 
Çukurova,bereketli toprakların diyarı elbette.Çiftçi,girdilerin getirdiği yükle battıkça batıyor.
Çoğu arazi artık boşta.Türkiye,bir tarım ülkesi.Topraklarımızın ve çiftçimizin bu hale getirilmesinin suçluları ortada görüyorsanız eğer.
Tarımdan anlamayan bir tarım bakanı,ithalata dayalı bir tüketim ekonomisi olunca,pazardaki fasulye için yol gösteren,bir ailenin bir değil,çok yıllık fasulye parasını bir gecede NUSR'ET'ten yemek yiyen bir kadın da çıkar,topluma 'Şunu yiyin,bunu ucuza alın'diye konuşur ve gündem olur.
Pazara eskisi kadar gidemiyorum ayağım yüzünden ama gittiğim her vakitte,mutlaka ,özellikle yaşlı,önünde bir çuvala koymuş 5-10 kg fasulye,pırasa,ıspanak ..... Ne bulursam alıyorum.
Bu insanların emeğine duyduğum saygıdan yapıyorum bunu ama NUSR'ET'ten de asla bir şey yemiyorum.
Zaten,buna cesaret ister. 
NUSR'ET,etlerin üstüne altın tozu serpiyormuş biliyorsunuz.Bu nedenle çok pahalıymış.
Bir de,etleri vura vura et olmaktan çıkarıyormuş ya!
Valla,bunların tümü magazin kültürü. 😂
1 aylık maaşımı böyle yere,tek yemeğe vereceğime,pazara giderim,o paraya her türlü meyve sebzemi alırım,üstelik de üreticiyi desteklerim.
1 aylık maaş,yeter mi ki,buraya gitmeye?
Seray Sever gittiğine göre,durumu iyi demektir. 
Peki,neden hem de pazara gidiyormuş üstelik; cüzdanındaki paraya göre kıt kanaat geçiniyor ve ucuz ürün alıyor imajı veriyor bu kadın?
Kadın,programda bir şeyler söylemeye çalıştı,çalıştı ama bir türlü doğru sözcükleri bulamadığı için konuştukça battı.
Valla sonuna kadar izledim ve
'Vay bu ülkenin başına gelenler.Siz ne yaşıyorsunuz kardeşim?' diye kahvemin son yudumunu aldım ve kanalı değiştirdim.
Bence,bitin!
Çok konuşup,boş konuşmak sizi bitirecek çünkü? 
#Adana'da,üç çocuğun,hamile bir kediyi Pitbull cinsi köpeğe parçalattırdıkları videoyu izledim ve dünden bu yana bunun üstünde düşünüyorum;bu çocuklar bunu neden yapar diye?Pitbull cinsinin beslenmesi yasak diye biliyorum.
Daha önce de,böyle haberleri okudum.Bu hayvanların ülkemizde ne işi var,nasıl ürüyor,kim izin veriyor,sokağa salıverilmesinde kim göz yumuyor?
Bu çocukların yaşları küçük,henüz ergenler.
Peki,bir canlıyı,başka bir canlının öldürmesini seyretmek nasıl bir duygu?
Arabanın altına saklanmış kediyi kuyruğundan çekip çıkarmak ve köpeğin dişlerinin arasına vermek bir vahşettir ve bu çocukların bunu yapması çok düşündürücü.
Muhtemelen,evlerinde şiddet görüyor bu çocuklar ve mahalledeki abilerine öykünüyor olmalılar.
Çünkü;dile getirdikleri konuşma biçimi,birilerinin onları fark etmesi,efelenme tavrı,bu çocukların üç beş seneye kalmaz,mahallede racon kesen,elinde çakı,belki uyuşturucu kullanan gençlere dönüşecek profilde.
Bu çocuklar eğer rehabilite edilmezse,yarın,eşini,sevgilisini,kız kardeşini öldüren,şiddet uygulayan toplum için tehlikeli bireylere dönüşür.
Bunu durdurmak gerekir.
Adana Belediyesi,öncelikle bu köpekler için bir çalışma yapmalı.Bu tür tehlikeli grup,belli bir yerde tutulmalı ve besleyenlere de ciddi bir cezai yaptırım uygulanmalı.
Bugün,kediye saldırır,yarın da bir çocuğa.Ne olacak o zaman?
Önlem almak gerek acilen.
Aslında bu durum Pitbull olayı da değil.Başıboş köpekler,bir de aç kalınca gördüğü her canlıya saldırır.Kaç kişi yaralanıp,ölmedi mi?
Hayvanlar,kendilerini besleyen kadını bile parçalamıştı anımsıyorum çünkü,sayıları çoktu ve kadının getirdiği yiyecek yetmemişti.
Hayvanlar da acıkır,susar.Üremelerini kısıtlamak,aşılamak ve belli alanlarda beslenmelerini sağlamak sorunu çözer aslında.
Toplumdan izole bir yaşam hem insan-hayvan ilişkisinde hem de birlikte yaşamak adına zarar verir.
Bu nedenle,barınakların belli kriterde hazırlanıp,hayvanların şehirde yaşamasını sağlamak gerek.
Hayvanlar,ona zarar vermediğiniz sürece size zarar vermez kolayına.
Mahallemizde birini anımsıyorum örneğin:Yaşlı ya da açlıktan sefil ama bir köşede yatan hayvanlara illa ki taş atar.
Hayvan yatıyor,sesi bile çıkmıyor üstelik ama yok,illa o taşı atacak.
Bazen içimden geçmiyor da değil,şu taşı alp,ben de ona atayım da
canı yansın ve bu hareketi bir daha yapmasın ama yapamıyorum işte.
Köpeklerin,kedilerin canı yanmaz mı?
Karnında yavruları,o kedi ne acı çekmiştir değil mi,köpeğin dişlerinin arasında parçalanırken?
Bu çocukların,derhal ve acilen rehabilite edilecekleri bir yere alınması,hatta barınaklarda çalıştırılması gerekir.
Bu bir ceza değil,onlara baktıkça sevmeyi öğrenirler.
Yoksa,o üç çocuk kaybedilecek!

24 Temmuz 2019 Çarşamba

#Çankırı`da, bir tarladan 4 adet olgunlaşmamış kelek, yani kavunun ilk yavru dönemi; koparan 112 Acil görevlileri, bir taşın altına bir not ve 5 TL para bırakmış, helallik istemeyi de unutmamışlar.
Çiftçi de şaşırmış ve teşekkür etmiş.
Bırakmasalar ne olurdu?
Herkes bilir, göz hakkı diye bir şey var.
Tabii, tarlayı toplayıp götürmek değil, nefis çeker diye tabir edilen, bir-iki ürün koparılır ve kimse de kızmaz burda.
Önemli olan, 112 Acil görevlilerinin yaptığı hoşluk.
Biri, bir yorumda demiş ki: Parayı az vermişler, 50 TL bırakmaları gerekirdi. O, 4 kavun, büyüdüğünde, satış fiyatı diye hesaplanmış ama ben pazarda gördüm, 4 kavun 10 TL.
Ama sorun bu değil, işin ince fikirli hali.
Bu konu, başımdan geçen bir olayı anımsattı bana.
Boya satan büyük bir iş yerinden, her zaman boya, tiner vs alırım.
Fırçalarımı temizleyeceğim tiner kalmamış. Boyacıya gittim, genç biri var,emanet duruyormuş, tinerin fiyatını bilmiyormuş. Daha önce de aldığım için, 1 TL çıkardım ama almadı.'Abla,sonra uğra ver' dedi. Bu bir güvendir elbette.
O Para kaldı ya, içime dert oldu.
Ertesi gün, oraya gittim, 1 TL 'yi uzattım ve' Dün, burdan tiner almıştım 'dedim,neden ödeyemediği de açıkladım.
Bu arada, iş yerinde biri daha var,bizi izliyor.
İş yeri sahibi, bana döndü ve' 50 kuruş daha vereceksiniz zam geldi 'dedi.
Bir an afalladım doğrusu. Koltuktaki adam da, ayıplayan bakışlarla iş yeri sahibine bakıyordu.
50 kuruşu da çıkardım verdim ve bir daha o iş yerinden asla bir şey almadım.
Oysa, çok alışveriş yapan biriyimdir boya - fırça konusunda ama 50 kuruşu, üstelik de, 1 TL için, geri dönmüşsem istemek ve bugün zam geldi demek kadar ayıp bir şey yok benim nazarımda.
Geri dönmeyebilirdim, o parayı hiç önemsemeyebilirdim değil mi, sonuçta 1 TL.
Küçük hesapların peşinde koşanlar her zaman kaybetmeye mahkumdur.
Kim kaybetti?
Dürüstlük, her zaman iyidir. 112 Acil görevlilerinin yaptığı da çok güzel bir harekettir.
Eleştirmeyin lütfen.

23 Temmuz 2019 Salı

#Dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısının ödüllü fotoğraflarına bakarken bir haber gözüme ilişti.
Türk toplumunun çoğunluğunun sanatla pek ilgisi yoktur.Ekmek kavgasından,kim sanatla uğraşacak?
Zaten,mali açıdan da külfettir bir etkinliğe karışmak.
Ama Türk toplumunun bir arızalı hali daha var;doğaya düşman olmak!
Yak,yık,örsele,darp et,yok et!
Bu hükümetle,iyice ayyuka çıktı bu doğa katliamı.
Doğa,kendi içinde devinimini zaten sürdürür ama insan eli değdiği anda,işin rengi değişir.
Bakınız,son yıllarda yapılan ağaç katliamına,gereksiz ve düşüncesizce yapılan HES'lerle kuruyan derelere ,ırmaklara,göllere....
Göçmen kuşların,yem atılarak göç yolunun değişeceğini zırvalayan kuş beyinli desem,kuşlara hakaret insanlar var bu ülkede.
Yeni yapılan o havaalanı,bir arıza çıkardığı zaman daha iyi anlaşılacak,o yerin gereksizliği ve yanlışlığı ama umuyorum,bir cana mal olmadan yanlıştan dönülür.
Caretta Caretta'lar,Mayıs ayında yumurtlamaya gelmişler Antalya sahillerine.Zaten,yumurtlama bölgeleri belli.
Tatil,herkesin hakkı.Denizden yararlanmak da elbette olması gerekeni ama be kardeşim;Caretta Caretta'ların yumurta bıraktığı alanda o şezlongların ne işi var?
Tamam!
Deniz de bir nimet ama başka canlıların yaşam alanlarına giriyorsan orda duracaksın.
O kumsalda da girmeyiver denize.
19 Temmuz'da,üç sarhoş genç,Caretta Caretta'ların yumurtalarının olduğu sahilde ciple dalıp,Off Road yapmışlar,yumurtaların da çoğuna zarar vermişler.
Bunları eline alacaksın,ehliyetlerine el koyacaksın ve o yumurtaların kalanından yavrular çıkana kadar da,o yuvaları koruma görevi vereceksin,üstüne de ciddi bir para cezası.....
Başka türlü adam olmazlar!
Nereye dönseniz bir arıza halleri görüyorsunuz.
Bu memleket,ne zaman adam olacak acaba?
İnsanoğlunun zalimliği,acımasızlığı,vandallığı bitmiyor ki,şöyle rahat rahat nefes alıp,hayatın güzel y-anlarını görelim.
Kadının biri uzanmış sereserpe kumsala.Arkasında,Caretta Caretta'ların can hıraş yumurtalarını koruma telaşı.
Bu ne rahatlık kardeşim!
Kadının,denize gitme,tatil yapma bilinci var ama kendine saklı.
Bu memleket,ya okumuş cahillerden ya da zaten cahil kalmışlardan çekiyor,ne çekiyorsa!

22 Temmuz 2019 Pazartesi

#Uzun zamandır sergi gezmiyorum,herhangi bir sanat etkinliğinde yer almıyorum.Doğanın,kendi içindeki gidişatını,insansız hava sahasında ne güzellikleri barındırdığını unutmuşum nicedir.
Hayvanların dünyasını,mutluluk karelerini çok beğendim.
İnsanın elinin değdiği güzellikler hızla yok olsa ve kirlense de;
Usta insanların kaleminden düşenleri,deklanşöründen yansıyanları özlemişim meğer.❤️
POSTKOLİK.COM
Doğa fotoğrafçılığın tanınmış isimlerinden Pedro Jarque Krebs' in çok konuşulan fotoğrafları
#İstanbul 'u çok özledim ya!
Çok uzun zamandır da gitmiyorum ya!
Tahirciğim ve Seyithan bana ve yalnızca benim için İstanbul' da Sonbahar'ı söylüyorlar. ❤️
Cemal Süreya, mutluluğun yolunu kahvaltıda bulmuş ya!

Bu şarkıdan sonra, İstanbul'a gitmek şart oldu artık. 😉
#Osmaniye`de Çıtır Fincan'da kardeşimi izliyorum.
Çok başarılı çok. ❤️
Birazdan,ekip arkadaşı Seyithan ile, grupkeyfikeder olarak programa başlayacaklar.
Yolunuz düşerse, mutlaka dinleyin derim. 😉
Osmaniye'ye, benim gibi yolunuz düşerse elbette.
Şarkıların içinden geçiyorum şu anda.

Ve kardeşim bana ithafen şarkılar söylüyor.
Tanrım!
İşte mutluluk bu. ❤️🙂

21 Temmuz 2019 Pazar

#Osmaniye....
Zorkun Yaylasına gidip gelmek için mutlaka Osmaniye ilinden geçmeniz gerekiyor.
Hep içinden geçiyorum 'Nasıl bir yer bu Osmaniye?' diye merak ettim ve kaldırımda oturdum şehri izliyorum şu anda.
Kocaman bir köy bu şehir. Her taraf,her cadde, her sokak beton bina.
Gölgesinde soluklanacağınız bir ağacı aramanız lazım.
Belediye başkanı inşaat mühendiymiş ve ben bu kadar başarısız bir belediye başkanını, bu Osmaniyeliler neden seçmiş hayret ediyorum.
MHP'li bir belediye burası. Devlet Bahçelinin de memleketi. Burayı paraya boğuyor olması gerek. Boğuyor mu bilmem ama betona boğulmuş, her yer çöp ve pislik içinde bir şehir burası.
Hatta, Suriyelilerin ana vatanı olmuş bile diyebilirim.
Önümden geçen, kara çarşaflı, kötü kokan, boy boy yavrulamış ve Arapça konuşan insan popülasyonu hayret verecek yoğunlukta.
Muhafazakarlığı yanlış anlamış, bu sıcakta, güneş de çekilmişken, ayağına giymiş beyaz, daracık bir pantolon, üstünü sıktırmış da sıktırmış, gömleğini sokmuş, modayı da yakından izliyor kızımız, başını dolamış dolamış, ayna karşısında kaç saatini harcadı o makyaj için acaba, güneş gözlüğünü de aksesuar sanmış, o dolanmış başına geçirmiş, ahenkle dans ederek önümden geçiyor ; bir, üç, beş....
Yok, bir iki değil, önümden geçen her on genç kızın beşi böyle.
Uygarlıklar , ortadoğululuk arasında sıkışıp kalmış bir nüfus, yere tüküren, çöp atan insan kalabalığıyla, başarısız bir şehir, Osmaniye.
Modern bir şehir, bulduğunuz her toprak parçasına beton dikerek kurulmaz sayın belediye başkanı.
Arada bir Osmaniyeye uğrasanız mı acaba?
Konuştuğum Osmaniyeliler, belediye başkanının sürekli başka şehirlerde gezdiğini söylüyor.
Yeterince park yok, ağaç yok, sıcak değil, çok sıcak bir şehir burası.
Burnunun dibinde Zorkun Yaylası var, Karaçay diye şahane bir mesire alanı var ama hizmet nerede derseniz?
Kalite, kalite!
Seçtiğiniz adam, bu işe layık mı diye neden sorgulamıyorsunuz da, bu insanı defalarca yeniden seçiyorsunuz sevgili Osmaniyeliler?
Hava kararıyor artık. Ufaktan yola düşeyim.
Bu şehir zor adam olur.
Her geçişimde değişen tek şey, balkonun ortasından taşıma kolonu çıkarılmış, o çirkin binaların sayısının artması.
Bu şehrin mimarları da cidden tuhaf!
İnşaat Mühendisi belediye başkanı buysa, binaları dikenler farklı mı olacaktı?
Oysa, ovanın ortasında, bu şehir nasıl da güzelleştirilebilir-di!