31 Aralık 2018 Pazartesi


#Kızımla, geleneksel yılbaşı karesi. 🙂❤️
#Şimdi.....
Yeni bir yıl geliyor,herkese sağlık,mutluluk,başarı falan dilemeyeceğim.
Bunların tümü,insanın kendisiyle nasıl yaşadığına bağlı çünkü.
Ben,burdan,önce,özellikle Nimet Abla gişesinde,onca hayale sığınıp bilet alan herkese para çıksın diliyorum.
Ülkemizde ve dünyadaki tüm siyasilere de Allah,akıl fikir versin.
Eğer vermezse,ne bunlardan kurtuluşumuz var ne de barış gelir.
Güvercinin gagasındaki zeytin dalı simge olarak kalmaya devam eder.
Yeni bir yıla girerken ne kadar da umutsuz yazıyorum değil mi ama gerçekler....
Ne,sağlık dilemeyle sağlık gelir,ne de mutluluk.
Elinizde olanın kıymetini bilmek,olması için de çabalamaktır hayat.
Yani,her şey sizin azminize bağlı. 
Piyangoya umut bağlıyorsunuz ya,daha geçen gün,Milli Piyango'daki butona basmadan düşen numarayı gördüyseniz eğer,yılbaşı çekilişinde o kadar şansınız var demektir.
Yani;Atı alan,Üsküdar'ı çoktan yarılamış olabilir. 
Yine de,bol şans diliyorum.
Çıkarsa,hiçbirinizle akraba falan değiliz.
Para çıkarsa,kaçın! 
#Bir yıla nasıl girersen, öyle geçer derler ya!
Atölyeyi açıyorum, gözüm yerdeki irice bir karıncaya takıldı.
Hava buz gibi, ne işin var, git yuvanda otursana değil mi?
Yok, illa canına susamış.
Kapıları açtım, yerde hiç hareket etmeden duruyor.
Bende bir vicdan başladı bir anda.
Eyvah! Dedim, hayvanı öldürdüm.
Bir kırkayak için ayağımı kırdım biliyorsunuz ve 9 aydır çekiyorum bu kırıktan.
Yarım cm'lik karınca,gözle de görülmüyor ki.
Nasıl üzüldüm anlatamam.
Şimdi, ben bu karıncayı öldürdüysem eğer, yıl boyunca katliam mı yapacağım acaba? 😉
Derken....
Baktım yürüyor.
Allah cezanı vermesin, beni hüzünlere gark ettin dedim, üstüne yürüdüm, kaçtı.
Ne kadar kaçabilirse benden artık. 🙂
Neyse, bu yılı da kazasız, belasız atlatalım da, hayırlısı.
Sabahın köründe, kötü sesli hocanın ezanına uyanınca hidayete mi erdim nedir? 😉
#Saat :06.45
2019'a sayılı saatler kaldı.
Camiiden sabah ezanı okunuyor. Hocanın, sesindeki telaştan, ki, çok kötü okuyor ezanı, ne iyi bir sesi ne de kıraat var okuduğu ezanda, 'Hava buz gibi. Bir an önce şu işi yapayım da, sıcak yatağıma koşayım' hissiyatına kapılıyorum nedense.
2019 'da bizi en çok bekleyen sorunlardan biri de eğitim.
Saat 06.45 ve okulun ışıkları yanıyor. Zil çaldı, çocuklar derse girdi bu saatte.
Yeni Milli Eğitim Bakanına sormak isterdim :Eğitimi, yapboza çevirne görevi şimdi de size verilmiş.
İcraatlarınıza bakılırsa, sizin de öncekilerden bir farkınız yok.
Camiye giden insanlar yetişkin ve her koşulda ibadetini yapar ama el kadar çocuklardan, uykulu gözlerle, aynı saatlerde, okula gelmelerini nasıl bekliyorsunuz?'
Pencereden görüyorum çocukları, sıraların üzerine yatmış uyuyorlar.
Siz, bu çocuklara uyurken ders anlatacak ve başarılı olmalarını bekleyeceksiniz öyle mi?
Çocukların, bu saatte okula gelmeleri için saat 5'de uyanmaları gerek.
Çocukların önüne en sevdiği şeyleri de koysanız yemez saatte.
Bu çocuklar, kahvaltı yapacak, tuvalet ve bakım işlerini yapacak, formasını giyecek, çantasını hazırlayacak ve servise binip, okuluna gidecek, mutlulukla ve dinç kafayla dersini dinleyecek öyle mi?
Bu çocuklar, 6-7-8... yaşlarında.
Yarın,her biri, çok iyi eğitim almış bireyler olur artık sayelerinde.
Yazık bu çocuklara, yazık!
Dayattıkları her şeyden, bu ülkeye hayır gelmez.
Çocuklara yapılanları görmekle işe başlayın yeter.

29 Aralık 2018 Cumartesi

#MHP'nin,İstanbul'da üç ilçede belediye başkan adaylarını cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı!
MHP'ye hayırlı olsun.
Yalnız,merak ettiğim;MHP'nin bir başkanı vardı değil mi?
49 yıllık bir partiyi bu hale düşürmek de büyük başarı doğrusu. 
Neyse....
Pazar pazar siyasete hiç bulaşmayalım,hava çok soğuk ,atölye buz gibi ve bitirilmesi gereken işler var.
Ekmek parası,neylersiniz! 
'Üşüyorum 'desem,herkes üşüyor,kıştayız sonuçta.
Açtım müziğimi.Son günlerde dinlediğim en güzel iki şarkıdan biri demeliyim Sertab Erener'in 'Belki de Dönerim 'şarkısı.
Çok iyi yorumlamış,dinlemenizi öneriyorum.
Kurtlanmış kitap gördünüz mü,ya da farelerin kemirdiği?
Ben ki,elimi hiç sürmem böyle şeylere ama...
Köy okuluna kitap istiyorum ya sizlerden;işte geçen gün biri kitap getirdi bir poşet dolusu.
Yurdum insanında şöyle bir şey var:Bir işi ya istemeden yapıyor ya da 'Yaptım,oldu'diyerek yapıyor.
Ben,kimseyi zorlamam herhangi her şey için.Gönül işidir benim çağrım.Canınız isterse yapacaksınız ama bunu da iyi yapacaksınız.
Çok iyi kitaplar geldi belirtmeliyim.Benim bile okumadıklarım var içlerinde,ben de götürmeden okumaya çalışıyorum.
Yardımcı olan herkese teşekkür ediyorum.
Biri,bir poşet kitap getirdi dedim ama nasıl kitap getirdi?
Poşeti açtım,kitapların üstündeki tozlardan ismini okuyamıyorum.
Neyse dedim,temizlerim.
Ama içlerini açtım ki,kitapların kenarlarını fareler kemirmiş,sayfaları kurtlanmış.
Bu bana yapılır mı Allah aşkına?
Benim atölyemi ,İstanbul'da,Sahaflar vardır,bilen bilir;öyle mi sandılar acaba?
Bu kadar da eski demeyeyim,kötü kitap getirilmez ki?
Mikrop kapmama ramak kaldı inanın.
Kitaplar gidecek artık.Getirmeyi düşünenler varsa hala,lütfen bana ulaştırın.
Gönül işi diyorum;bizde zorlama yok,olamaz da! 
#'Çukurova'da kış mı olur? ' diyenlerin....
Neyse,terlik bende kalsın. 
Dışardaki güneşli,aydınlık bir gün var ancak;hava o kadar soğuk,o kadar soğuk ki,anlatamam.
İstanbul'da,öğrenciyken bu kadar üşümedim inanın.
Evi olmayan,sığınacak bir çatısı bulunmayan her canlının tanrı yardımcısı olsun.
Hadi,insanlar bir şekilde bir çatı bulabilir ama sokakta yaşayan kediler,köpekler,yavruları bu soğuğa dayanamaz.
Lütfen,bu hayvanlar için bir kap yemek koyun.Hiç değilse açlıktan üşümesinler ve daha dayanıklı olsunlar.
Hani,belediyeler,bu canlılar için kedi evleri,köpek kulübeleri yapsaydı ne güzel bir hizmet olurdu değil mi?
Hayatın içinde,birlikte yaşadığımız bu canlıların da üşüyeceğini,acıkacağını unutmayalım lütfen.
Köy için kitapları toplamaya devam ediyorum; kitaplarımız da geliyor görüldüğü üzere.
Fakat,şunu da belirteyim,hala kitap getirmeyi düşünenler varsa ki,bence de vardır. 
Köyde,kullanılmayan eski bir okula kütüphane kuruluyor ve bu kitaplar da oraya gidecek.
Kitapları çocukların ve köy halkının okuyabileceği türden seçerseniz sevinirim.
Ayıklamaya zamanım çok gidiyor ve işime geç kalıyorum.Beni de düşünün lütfen. 
Bugün,atölyeye tanıdığım bir kız çocuğu geldi,yaşı 11.Kitaplara baktı,neden topladığımı sordu,anlattım kısaca.
Sabah,biraz konuştuk yeni bir yılın beklentilerinden.
Ona sordum:'Neyi istiyorsun en çok?
Omuz silkti ve 'Bilmem' dedi.
-Ama olmasını en çok istediğin bir şey yok mu?
-Babamı çok özlüyorum ve hep yanımda olmasını istiyorum dedi.
Babası,yıllardır uzaktaymış ekmek parası için.Birkaç ayda bir geliyormuş.
Çocuk işte,nasıl da özlüyor babasını.
Yeni yılda,babaları uzakta olan bütün çocukların babalarına sarılmalarını diliyorum.

Daha fazla ifade göster

28 Aralık 2018 Cuma

#Noel Baba'yı hayallerden çıkarıp gerçeğe dönüştürmek kişinin becerisine ve algısına bağlı.
Yurdum insanının çoğuna şaşkınlıkla bakıyorum çünkü;her yıl yeni bir yılı karşılarken takındıkları tutum ve davranışlar ne kadar iki yüzlü olduğumuzun da göstergesi.
Antalya'ya gidenler,Demre'ye hiç yolunuz düştü mü?
Kaş ile Finike arasında inanılmaz güzellikte bir coğrafyadan geçiyorsunuz ve Demre'de,Noel Baba Müzesini görüyorsunuz.Gitmediyseniz de,bulduğunuz bir vakitte gidin lütfen.
Noel Babaya ithaf edilen konulara hiç girmiyorum bile bugün.
Ne olmuş,Çukurova'da,kar nedir görmeden geçen yılların içinde,bacadan hediyeler düştüyse?
Ne olmuş,gökyüzünde,bulutlardan Ren Geyiklerinin çektiği kızakla gelerek torbasında hediyeler getiren Noel Babayı hayal ettiysek?
Zararı var mı kimseye?
Noel Baba olmak için,azıcık fikriniz olsun ve insanları mutlu etmek biraz mesai harcayın yeterli.
Ben,Kars'ın Selim İlçesi-Laloğlu Köyü için gerçekten de çok büyük özveri göstererek gittim.
Amacım,çocukları mutlu etmekti.Kar,henüz yağmamıştı ve ben Noel Baba değildim ama elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışmıştım.
Beni,biraz üzdüler ama neyse,geçti artık.
Peki ya şimdi?
Hani,desem ki,sosyal medyadan herkese:
'Hadi,bu yıl,kendi isteğinizle,sokakta gördüğünüz her çocuğa minicik bir hediye alsanız da,yeni bir yılı gülümseyerek karşılasa'
Ne dersiniz?
Yaklaşık,iki aydır,yeni bir köy için kitap toplamaya çalışıyorum;topladım da ama daha fazlasını da istiyorum.
Ordan bakınca,beni ,şu ihaleci,yandaş iş adamı Mehmet Cengiz gibi görüyorsunuz demek ki,e,bu da fena değilmiş. 
Para,kazanılır ve harcanır benim felsefemde.
Keşke,gökten yağmasında,daha fazla iş olsun,çalışayım ve yardıma muhtaç herkese el atayım ama bu mümkün değil.
Sonuçta,benim de belli bir gelirim ve bir evladım var.
Tamam,fazlasını dağıtırım ama yoksul hanelerin hepsine uğrayamam ki ama gönlüm ister elbette.
Ben de isterim;kapının önüne bir hediye paketi koyup,zile basıp kaçmayı ama ... 
Hadi,o zaman birlikte yapalım bu eğlenceyi ve çocuklara irili,ufaklı hediyeler alalım,kapılarına bırakalım.
Ben,atölyemin önünden geçen çocuklara zaten güzellikler yapıyorum her zaman ama bu kez hediyeleri atölyeme kendinizle getirin ve sokaktan geçen her çocuğa verelim,mutlu olsunlar.
Noel Baba,Demre'de yaşayabilir ama biz de şubesini burda açalım olmaz mı? 

26 Aralık 2018 Çarşamba

#Yeni bir yıl geliyor.Ekonomik sıkıntı bir çoğumuzun belini büktü kuşkusuz ve çoğumuzun yeni bir yıl gelmiş çok da umurunda değil,yalnızca Milli Piyango çekilişi dışında.
Bütün umutlar ona bağlı.
Hayaller,ertesi güne sönecek birçok kişide ama umut işte.
Yeni bir yıl,en çok çocuklar için mutluluk.Yılbaşı ağacını süslemek büyük heyecan çocuklar için.Tabii,bir de çekiliş kısmı var.
Ağacın altında,alınan hediyeler konacak ve mutlu bir aile yemeği yenecek.En azından bizim evimizde.
Her yıl,yeğenlerimizle ağacı süsleriz.Daha doğrusu,onlar süsler,biz heyecanlarını seyrederiz.
Çocukları,Noel Babayla kandırmak önce kolaydı ama büyüdüler ve kanmıyorlar artık.
5-6 yaşlarındayken,ağacı süsler,cama dizilir ve bulutlardan Noel Babayı arardık.
Hayal kurardık birlikte.
Keşan müftüsü demiş ya:'Noel Baba,düzgün biri olsa bacadan girmezdi'diye.
Akıl işte,bu kadarını idrak edebiliyor.
Bunu idrak edemeyen biri daha var,Amerika Başkanı Donald Trump.
Amerika'da gelenekmiş;her Noel öncesi,çocuklar Kuzey Amerika Hava-Uzay Savunma Komutanlığı'nı (Norad) arayıp ,Noel Babanın hediye rotasını sorarmış ve bu telefonlar Amerika Başkanına ve eşine bağlanırmış.
Peki,sarı saçlarından sen suçlusun kıvamındaki D.Trump ne demiş 7 yaşındaki çocuğa sizce?
'Yedi yaşında Noel Baba'ya inanmak marjinal, değil mi?
Yedi yaşındaki bir çocuğa marjinal demek,hem de hayallerini süsleyen Noel Baba üzerinden.
İşte,ikinci akıl fukarası örnek de bu.
Bir çocuğun,hadi olmaz ya;es kaza telefonla bizim cumhurbaşkanımıza Noel Baba'nın ne zaman hediye getireceğini soracağını düşünebiliyor musunuz?

Bence de düşünmeyin! 
Yeğenlerimle camın önündeyiz ve heyecanla Noel Baba'nın geyiklerini bekliyoruz.
Yeğenim birden bağırdı:'Hala,gördüm gördüm.'
Çocukların,hayallerini söndürmeyin lütfen.
Hepimiz biliyoruz ki,Noel Baba bizleriz! 

#Hadi yaşadınız;Asgari ücret 2 bin 20 TL oldu.
Paraları savuracak nereyi bulursanız, oraya savurun, artanını da kafanıza göre harcarsınız artık!
Hani, ev kirası, elektrik, su, doğalgaz, market, çocukların giyimi-kuşamı, servisi falan derken elinizde kalan parayla da sosyal hayatınızı renklendirebilirsiniz.
Sahi!
En son, ne zaman sinemaya gitmiştiniz ya da tiyatroya?
Ya da, ömrünüzde hiç gittiniz mi acaba?
Bir yanda, kendisine % 26 zam yapılarak her ay 74 bin 500 TL alan biri, diğer yanda, bir ay boyunca 2 bin 20 liraya yaşamak zorunda bırakılan halk!
Çok adil değil mi?
Peki ya, mikrofonlara konuşurken sayın cumhurbaşkanı, ellerini patlatırcasına alkışlayanlar.....
Sorgulamazsanız ve 'Neden' sorusunu sormazsanız başınıza gelecek her yoksulluğu hak ediyorsunuz demektir.
Televizyondaki programları izliyor musunuz?
Özellikle, öğleden sonra kuşağını.
Herkese yetişmekten kendimi ötelerim ve çok sık hasta olurum. Bir türlü de çabucak iyileşemem.
Atölyeyi kapatıp, kursumu da bitirince tek düşündüğüm şey, battaniyenin altında dinlenmek.
Kumanda, FOX kanalında takılı kalmış.
Bir kaynana yemek programı var. Anladığım kadarıyla, her gelin, beş gün boyunca, beş kaynanayı ağırlıyor.
Kayınvalide demiyorum, kaynana.
Bu kadar nezaketsiz, bu kadar cahil, bu kadar görgüsüz kadınları bir araya reyting için toplamak....
Bir de sunucusu var, evlere şenlik.
Bu sunucunun karşısına birileri yemek yerken bir ayna koymalı. Kadın, yemek yerken ağzını açarak konuşuyor ve ağzındaki her şeyi görüyorsunuz.
Kocaman da bir ağzı var zaten ve hem yemek yiyip hem konuşmak ve hem de ağzını o hale getirmek büyük başarı doğrusu.
Bir kadına baktım, bir de kaynanalara, arada bir de, gelinlerin pabuç kadar diline; bunlar oy veren bir kitle değil mi?
Haberleri oldu mu, kendini 1600 santigrat derecelik çelik eritme kazanına atarak intihar eden işçiden?
Vatandaş, böyle programlarla ayakta uyutulurken, zamlar dışarıdaki yağmurdan bile daha fazla ıslatırken, çalışanlar açlığa mahkum edilirken, birileri memlekette çekilmedik tuğla bırakmayıp, duvarları iyice yıksın.
Bizler de aval aval bakalım.
Peki, ya sonra?
Dışarda çok yağmur yağıyor ve hava çok soğuk.
Üşüyorum, çalışırken ama en çok düşünmeyen,sorgulamayan ve alkışlayan bu insanlar beni üşütüyor.
Ne olacak bu gidişatın sonu?

25 Aralık 2018 Salı


#Havalar,birdenbire çok soğudu ve yağmurlar da başladı.Çocukları,bekliyordum atölyede günlerdir.
Yeni bir yıla gireceğiz,herkesi mutlu etmek gerek ama bana göre en çok çocukları.
Bu çocuklar,11-14 yaş aralığında ve okula gitmiyorlar.
Gerekçeleri;formaları yok ve aileleri de almıyor ama ben biliyorum ki;çocukların okula gitmesi için bu ailelere para yardımı yapılıyor.
Arkasına düşen mi yok bilmiyorum?Bu çocukların neden okula gitmediğini kimse görmüyor mu?
Her gün,sokağımdan geçiyorlar,günün her saatinde ve her keresinde okula neden gitmediklerini soruyorum,yanıtını bildiğim halde.
Çocukları çok önemsiyorum biliyorsunuz ve mutlu etmek gerektiğini de.
Yeni bir yıla girerken,çocuklara Yap-Boz takımı aldım.
Amacım;birlikte bir şeyleri öğrenmek.
Önce,inanmadılar.Biraz sohbet ettik ve paketi açmalarını izledim.
Daha önce yapmadıklarını bildiğim için,ne yapacaklarını bekledim bir süre.
Yapamadılar elbette,sıkıldılar.
Birlikte yapmayı önerdim ve Yap-Bozu yapmanın kolay yollarını anlattım.
Birlikte yaptık,yaptıkça güldük halimize.
Ben bile paslanmışım meğer ama sonuçta başardık.
Çocuklar,yine çok kirli kokuyorlardı ama çocuk onlar ve bu,onların suçu değil.
Sokağa salınan,okutulmayan çocuklar bunlar.
Bir şeyler yapmaya çok çalıştım aslında ama gittiğim hiçbir kurumlardan bir fayda göremedim.
Yarının,elinde bıçaklı gençlerine dönüşeceklerini bilmek için falcı olmaya gerek yok.
El atmalı ama nasıl bu çocuklara?
Bir gün bile,kendilerini değerli kılmalarını sağladım ve bu beni mutlu etti.
Umarım,çocuklar da mutlu olmuştur.

24 Aralık 2018 Pazartesi

#12 Eylül askeri darbesi,ülkemize yıldırım gibi düştü ve bu düşüşün faturası çok ağır oldu.
Darbeyi yapmak için hazırlanan düzen öyle iyi hazırlanmıştı ki,darbe geliyorum dediğinde,artık her şey için çok geçti.
Şimdinin inanan-inanmayanın yerinde,o yıllarda sağcı-solcu vardı.
Fraksiyonlara bölünmüştü sağ-sol.
Dev-Sol,Dev-Genç,ÜGD,Ülkü Ocakları bunlardan bazılarıydı.
Duvarlara yazılmış kısaltmalarını görürdük ama ne olduğunu bilmezdik.
Çocuklukta yaşananları asla unutmuyorsunuz.
23 Aralık 1978 yılından bir an....
Babamı ve iki abimi vurdular.Evden cenazeler çıktı ardı ardına.
O yıllarda,cenazeler cenaze arabasıyla taşınmazdı.Dört kolu olan tabutla giderdi mezarlığa.
20 yaşındaydı abim....
Tabutta gidiyor evden.Annemin çığlıklarını ömrüm boyunca unutmayacağım.
Çocuğuz,ölümü ne biliriz,biz de gidiyoruz mezarlığa.
Andırın Caddesi diye uzun bir cadde var.Onu geçmeden mezarlığa gidemezsiniz.
Abimin tabutu caddeye girdi,Cadde,insan seli,öyle ağır gidiyor ki kalabalık,arada kayboluyoruz kardeşimle.
Caddenin girişinde bir mağazanın üstünde bir kadın belirdi.Başında tülbent,ayağında şalvarı vardı.Hafif bir sur var ve kadını görüyorum .
Kadın,birden elinden bir taşı fırlattı ve işte fitilin ateşlendiği andı.
O anda,cadde boyundaki evlerin çatısında insanlar belirdi ve cenazenin üstüne,bizlerin üstüne yağmur gibi taşlar yağmaya başladı.
Taşlar,tahta parçaları üstümüze yağıyor ver biz nereye sığınacağımızı bilmiyoruz kardeşimle.
Kalabalık,tabutu mezarlığa götürmeye çalışıyor ama taşlar öyle yağıyor ki....
Birden,bir el beni bir arabanın içine attı ve kapı kapandığı anda,cama bir taş vurdu.
Öldürmeye doymamışlardı anlaşılan,bizi de çocuk demeden öldüreceklerdi.
En çok o kadına bakmıştım.Bir kadın,belki de bir anne,nasıl olur da,ölmüş bir insanın tabutuna taş atardı ki?
Bunu neyle açıklamalı?
Öyle planlı hazırlanmışlardı ki;babamların vurulması,cenazelerin tek geçiş noktasının orası olması ve onca taşın toplanması.
MHP'nin geçmişini bilir misiniz,ardına düşenler?
Biraz araştırın bakalım,savunduğunuz partinin elinde ne kadar kan var?
Binlerce insanın canını aldılar.Geride,gözü yaşlı anaları,yetim, boynu bükük çocukları bıraktılar.
Peki,suçlular nerde?
Hakim bana dedi ki:Ailenizi öldürmüş olabilirler ama bir katil olsa bile,katile katil diyemezsiniz.'
Ne denir peki?
Çocuklukta yaşananların izlerini ölene kadar silemezsiniz.
Kanadıkça kanar,bizimki gibi.

23 Aralık 2018 Pazar

#Can Yücel şiirinde der ki:
-Ben,bu hayatta en çok babamı sevdim.
Ben de,bunu diyebilmeyi çok isterdim ama babamı pek tanıma fırsatım olmadı.
Bu nedenledir ki;'Ben,bu hayatta en çok annemi sevdim.'Çünkü;annem,bundan tam 40 yıl önce,40 yaşındayken,evlatları ve eşi katledilen,bir başına kaldığı halde çocuklarına kol kanat geren,büyüten,okutan merhametli,vicdanlı bir anneydi.
Beni büyüten,okutan,hayatı öğreten annemi çok sevdim.
Babama gelince.....
Kaybettiğimizde ,bizler küçüktük ama aklımda kalan babam,çok titiz,çok iyi giyinen,çok otoriter,işini çok iyi yapan,çok temiz,çok dürüst ve çok iyi kokan bir babaydı.
Babamın kullandığı parfümlerin kokusu bugün gibi aklımdadır.
Bu nedenledir ki,kokuları çok önemserim,insanın,güzel kokmasına çok takılırım.
Bir gün,annemin odasında bir çekmeceyi açtım,40 yıldan bu yana saklanan o parfüm şişesini buldum,yarısı dolu.
Kapağını açtığımda yayılan koku babamdı.
İşte,bende kalan yalnızca buydu;parfümünün kokusu.
Eğer,babam yaşasaydı,eminim çok güzel bir ilişkimiz olurdu ama elimizden aldılar.
Peki neden?
Ailem,birine zarar mı vermişti,birinin canına kast mı etmişti,birini mi dolandırmıştı;Hayır!
Benim ailem,Atatürk'e sevdalı,onun yolundan giden bir aileydi yalnızca.
Fikrimiz,MHP ile aynı değildi,işte buydu öldürülme gerekçeleri.
Canlara kıymak için bir neden miydi aynı fikri paylaşmamak?
Bir insana gözlerine bakarak kıyabilir misiniz?
Sırtlarından kurşunlarla taramak çok kolaydır değil mi?
Kurşunları sıkar ve kaçarsınız korkakça.
Ailemi katleden insanlara 'Katil' dediğim için devlet beni suçlu buldu ve 3 ay hapis cezası,5 yıl suç işlememe kaydıyla ertelendi.Bir de para cezası aldım üstelik.
Peki,ne yapmalıydım o,eli kanlı insanlara?
'Ellerinize sağlık,ne iyi ettiniz de ailemi katlettiniz'diyerek çiçek mi verecektim?
Hiç birinden korkmuyorum.Yeniden beni dava edin.
Ellerinizdeki kan,yıkamayla geçecek mi sanıyorsunuz?
Sizler,silahı bulan,tetiğe basan,gözcülük eden,arabayı kullanan sizler....
Geceleri rahat uyuyor musunuz?
Dün,mezarlarına gittim.20 yaşında bir beden.babam,yeğenim ve diğerleri...
Sizin yüzünüzden orda yatıyorlar.
Bizim ailemizi,geleceğimizi,hayallerimizi çaldınız.
Rahat uyuyor musunuz sahiden!
#KAYBETTİĞİM TÜM CANLARIMA ÖZLEMLE....
8 yaşındaydım,düştüm ve kolumu kırdım.
O zamanlar,ortopedist pek bulunmazdı ve benim gibi kolu kırılanların gideceği adres kırık-çıkıkçıydı.
Uzun saçlarım vardı.Annem, her sabah okula gitmeden önce iki örgü yapardı ve beyaz kurdelalarımı bağlardı.
Siyah önlüklerimizi giydiğimiz bir dönemdi o yıllar.
Kolum kırılınca,her gün önlüğümü giy-çıkar zor oluyordu.Bu nedenle elbiseyle okula gidiyordum ve çok keyifliydi herkes siyah önlükle giderken benim renkli elbiselerimin olması.
Farklı olmanın çocuklukta getirdiği bir hazdı aslında.
Annem,benden küçük kardeşlerime koşturunca,benim saçlarımı örmeye vakti olmuyordu.
İşte,bu dönemde,abim devreye giriyordu.
Evimizin bahçesinde bir havuz vardı, hala da var.Abim,beni sandalyeye oturturdu.İki örgü yapamazdı ama saçlarımı özenle tarar ve tek örgü yaparak beni okula gönderirdi.
Öyle mutlu olurdum ki, o saatlerde.
Bir kere,saçlarım taranıyordu,okuluma eksiksiz gidiyordum çünkü annemin işi olsa bile,bana yardım eden bir abim vardı.
Aramızda çok yaş farkı yoktu aslında.Benim,en iyi dostumdu.
Fotoğrafa meraklıydı ve makinesini hep bana verirdi fotoğraflarını çekmem için.
Futbol maçı yapardık tüm kardeşlerimle; iki abim de bizi korur ve hiç gol atmazlardı kalemize.
İki abim ve babam......
Bugün,tam da vuruldukları gün.
Tıpkı,bugün gibi karanlık,soğuk ve yağmurlu bir gündü.
Yağmurun altında,ayakları çıplak annemle nereye koştuğumuzu bilmediğim o kabus gün bugün.
Abilerimin,babamın kanının ambulanstan akarak,yağmura karıştığını izlediğim o anlar.....
İnsanın canı,bu kadar kanar mı?
Kanıyor işte!

22 Aralık 2018 Cumartesi

#Yandım Yandım ve Tarkan ve Mazhar Alanson
Neden bu başlık sabahın bu saatinde ve soğuk atölyemde hiç mi yapacak iş yok? 
Fikirler Çemişkezek,hayaller Paris olunca insanlarda mecburen bu yazılar da yazılıyor tarafımdan.
Zorla yazdırıyorlar ama bilin isterim. 
Yoksa,atölyede bir iş var anlatamam.Akşama kadar çalışsam bitmeyecek. 
Belki okudunuz,Mazharlara vakıf olmuş ki mazhar ( İyiliğe erişmiş insan demek) Mazhar Alanson ,durup dururken 'Yandım Yandım şarkısını ben aslında Kabe'ye yazdım 'dedi.
Yandım Yandım şarkısı,Tarkan'ın 2001 yılında çıkan Karma albümünde yer alan ve çok iyi yorumladığı bir şarkı.
Peki,ne diyor şarkıda:
-Yandım, Yandım
Yandım yandım ahhhh ki ne yandım!
Bana yeniden şarkılar söyleten kadın
Baka baka doyamadım, hem kokladım da
Sarhoşluğu geçmedi hala
İçimde sevdan.
Şarkının sözlerine bakıyorum;bir erkeğin,belki de hiç erişemediği ama hep hayalini kurduğu bir kadının ardından seslendirdiği hüzün dolu bir şarkı.
Mazhar Alanson,1998 yılında verdiği bir röportajda ;'Ben,Yandım Yandım şarkısını Bodrum'da yazdım ama Bodrum'a gittiğimde,bu şarkıyı yazdığım yerde bir otel yükseliyordu' dediğinde ,insan ne düşünmeli?
Neymiş bu 'Yandım Yandım' şarkısı,nereye isterse,oraya atfediliyor.?
Böyle bir şarkı,zaten ancak Bodrum gibi yerlerde yazılır.Aynı Mazhar Alanson 'Bodrum Bodrum' diye şarkı yaparken de aynı kafada değil miydi acaba?
Kabe,müslümanların kutsal yeri.İnsanda ,biraz da bir damar olmalı çatlamaması gereken.
Dini bir kutsalı şarkılara alet etmek de ne oluyor?
Şarkıya baktığınızda,eğer gerçekten Kabe'ye yazıldıysa,bu durumda Kabe,'ye cinsiyet yüklüyor ve bir kadın yerine koymuyor mu?
2009 yılında,,eşi Beyoğlu'ndan meclis üyesine aday olmuştu,bilmiyorum seçildi mi?
Bu kez de muhtar,il genel meclisine falan mı aday acaba?
Bu açıklamanın başka bir izahı var mı?
Bu sanatçılar da iyice tuhaflaştı.
Yılların Zerrin Özer'i
- Ben,kendimi şimdi sanatçı olarak görüyorum diye AKP'ye övgüler diziyor,;
-Ellerini,kendini hırpalarcasına cumhurbaşkanına uzatan,yılların Yavuz Bingöl'ü,,84 bin 290 bağlamayı satışı garantiliyor;
-Cumhurbaşkanının yamacında düşmeyen yılların Orhan Babasının düştüğü durum;
-Anılar diye bağıran Coşkun Sabah'ın açıklamaları....
Ben,utanıyorum bunları gördükçe.
Biraz,kalıbınızın adamı olsanıza!
Onca dillendirilen şarkılara ayıp yaptığınız.
Şu anda atölyemdeyim ve Tarkan'ın Karma albümünü dinliyorum.
Nasıl da güzel akıyor sesi Yandım Yandım derken.
Bana,Tarkan gibi gelin,ilkeli,duruşlu!
Bu adamı da,MFÖ'yü hiç sevmezdim öteden beri.
Sevmediğim kadar varmış!
Bedava bilet verseler gitmem konserlerine,o derece sevmiyorum bu adamın duruşunu.
'TARKAN ' dediniz mi,akan sular duruyor işte böyle.
O bakışlar,o duruş ve o ses. 
İlkeli olun,ilkeli!
#'Yol,yormuyorsa yoldaşındandır'
Böyle içerikli sözleri seviyorum.
Hepimizin hayatında pişmanlıklarımız vardır elbette.Hayat dediğimiz şey düşe kalka,dizlerimiz kanaya kanaya,acıyla sevinci harmanlayarak öğrenilmiyor mu?
Ben,21 Aralık tarihini hiç sevmem örneğin.Mümkün olsa,o günü hayatımdan çıkarır ve takvim yapraklarından yok ederdim.
Ama her kötü yaşanmışlıktan bile çıkarılacak çok ders var biliyorsunuz.
Sizin yol arkadaşlarınız nasıl peki?
Özel hayatınızda,ailenizde,iş yaşantınızda,siyasette.
Baktığınızda,seçimlerinizi ne kadar iyi yaparsanız ,sonucunun da o kadar yormayacağını görürsünüz.
Özel hayatınızda diyelim;Yanınızdaki yol arkadaşınız,sizinle ne kadar denkse her açıdan,ilişkiniz de o kadar sağlıklı ve güzel gider ama değilse,hayatınız bir cehenneme dönecektir.
Yaşayanlar zaten bunu biliyordur.
Ailemizi seçemiyoruz elbette.Eğitimi,görgüsü,yetiştirme biçimi ne kadar iyi olursa anne-babanızın,sizlerin de geleceği buna göre şekilleniyor.
Meslek seçimlerini ise bizim istediğimiz değil,piyasa koşullarındaki duruma göre belirliyoruz ne yazık ki..Bu da bize,istemediğimiz meslekler ve iş arkadaşları olarak geri dönüyor.
'Kaçımız,aynı ortamı paylaştığımız arkadaşlarımızla iyi ilişkiler içindeyiz' diye sorsam ,eminim çoğumuzun listesi kabarıktır.
İş verimi için,fiziki koşullar,alınan ücret ,egodan arınmış,nitelikli iş arkadaşlarının varlığı önemli.
Birileri için siz,doğru bir tercih misiniz;siz birilerini doğru seçebiliyor musunuz örneğin?
Seçim yapma becerimiz ne durumda peki?
Yerel seçimler yaklaşıyor örneğin.Kimi,hangi özelliğinden dolayı seçeceğimizi biliyor muyuz?
Sonuçta,bize hizmet getirsin,oturduğu koltuğun hakkını versin,çalmasın,çırpmasın ,bir ülkeyi,bir kenti yönetme becerisi olsun.
Peki,sizler ülkemizde,şehrimizde bunları yapan nitelikli yöneticileri görüyor musunuz?
Ama bunları siz seçtiniz değil mi?
Ben seçmedim,onu biliyorum.
Niteliksiz çoğunluğun seçimi,nitelikli sonuç doğurmuyor ne yazık ki.
Yerel seçimler kapıda ve sizler o koltuklarda kimi görmek istiyorsanız ona göre oyunuzu vereceksiniz.
Yol arkadaşı,yalnızca özel hayatınızda olmaz;yol arkadaşı işinizde,çevrenizde,yaşadığınız her yerdeki insan tanımıdır.
Sonra pişman olmayın da!
İnsana lazım olan,yol arkadaşıyla yorulmadan yürüyebilmesidir.
Benim önerim;yeni bir yıla da giriyorken,yanınızda yürüyecek insanları iyi seçin ve sizi yoran insanlardan kaçın!

21 Aralık 2018 Cuma

#Çocuklara,tiyatro çalışması da yaptırılan köy okulu için kurulan kütüphaneye kitap gönderecek arkadaşlar lütfen bana ulaştırın kitapları.
Masal kitabı,roman,araştırma kitabı hiç fark etmiyor.
Üniversite sınavına girecek gençlerimiz için kitaplar tamam ama bir kütüphane kurmak için daha fazlası gerek biliyorsunuz.
Zaten,kitap okuyan bir toplum değiliz.
Kitap ve gazete okuma rakamları da ortada.
Çocuklarımıza okuma sevgisini ve alışkanlığını kazandırmak için en iyi yol;sizlerin hayatında ömrünü tamamlamış kitapları,başka insanlara ulaştırmaktan geçiyor.
Lütfen kitapları bana ulaştırın ki,ben de köye göndereyim.
Okumak için,atölyemizden kitapları alan arkadaşlar için de geçerli bu çağrım.
Hala bitiremediniz mi götürdüğünüz kitapları? 
Ne kadar çok kitap,o kadar çok çocuğun hayata güzel bakması demek!
Kars'ın Selim İlçesi-Laloğlu Köyü için söz verip de kitapları getirmeyenleri de bir kenara yazdım bilesiniz.
Belki,sözünüzü bu kez tutmak istersiniz diye anımsatayım dedim.

Verilmiş sözleri hiç unutmamak gibi çok kötü bir huyum da var. 
Atölyem,yarından başlayarak Çarşamba gününe kadar açık.
Bana ulaşın lütfen.
Teşekkürler. 
#'Her kuş,kendi sesiyle güne başlar'
Bu sözü çok beğendim.
Hepimiz,güne kendi yaşam koşullarımızda başlıyoruz.Kimimiz,sıcacık yatağımızda güne uyanıyor,kimimiz,işe yetişme telaşıyla fırlıyoruz.Okula gidecek çocuklar,işe gönderilecek eşler,günün rutin koşturması ve telaşında koyboluyoruz çoğumuz.
Nereye koşuyoruz,neyi bitirme telaşındayız ?
Tamam!
Hayatın devamlılığı için zorunlu hallerimiz çok ama durup bir nefes almıyoruz.Ayaklarımız, bizi nereye götürüyor bilmiyoruz.
Hayatın içinde iyi giden şeyleri bulmak çok da kolay olmuyor ülkemizde.
Nereye dönseniz,bir umutsuzluk,bir bıkkınlık hallerindeyiz.
Ekranda izlediğim,Nimet Abla gişesinin önünde uzanan, yeni yılın bilet alma telaşındaki insanların da umudu büyük ikramiyenin çıkması.
Bu nedenle,'Faiz haram,dinimizde şans oyunları yasak'diyen de orda,'Eğer,para bana çıkarsa yoksullara dağıtacağım'diye sallayan da orda.
'Bir umuttur yaşamak' denir ya.....
Dün geceye kadar çizim yaptım.Bir takı yarışması varmış,son anda haberim oldu.
Anadolu'da kaybolan 16 endemik bitkiden tasarlanacak bir takı yarışması bu.Takıyı tasarladım ama katılamıyorum,üzüldüm.
Ama bu takıyı önümüzdeki zaman diliminde üretebilirim atölyemizde altın olarak.
Belki,kendi markamı bile yaratabilirim bu sayede,bilmiyorum !
Umut,aslında fakirin ekmeği.Varsılların kaygıları başka başka.
Onlar,büyük ihalelerin peşinde,rantın nasıl köşe dönücülüğe dönüşebileceğinin hesabında.
Arada ezilen çimenler olacak elbette filler tepişirken.
Geçen,geçiyor da,kalanı nasıl kurtarmalı acaba?
Düşünüyorum dünden bu yana;en son ne zaman sinemaya gitmiştim anımsamıyorum,ya tiyatro?
Onu da unutmuşum nicedir.
Bir telaştır gidiyor ömürden.
Çukurova Senfoni Orkestrasına gitmeyeli yıllar oldu.
Oysa,Gülsin Onay var biliyorum.
Ne de güzel çalar elleri.
Piyanonun başına geçen her sanatçının ellerini bir yengecin telaşında görürüm her konserde.
Dalgalardan kaçarken,dalgalara koşan bir yengeç gibi.
Yılbaşından sonra da Bethooven varmış örneğin ve İdil Biret geliyormuş Adana'ya.
Bilet bulunur mu ki?
Bir de Anadolu'yu gezen Fazıl Say gelmeli.
Ne keyiflidir o konserler ama nerde....
Hayat akıp gidiyor,seyirci kalıyoruz çoğumuz.
Dedim ya!
Her kuş,kendi sesiyle başlıyor güne.

20 Aralık 2018 Perşembe

#Ülkemiz,adaletsizliğin öyle örnekleriyle dolu ki, gördüğüm fotoğraf karelerinden çok etkileniyorum ve bir şeyler yapamamanın üzüntüsünü yaşıyorum.
Hem de,17-25 Aralık,yolsuzluğun,hırsızlığın,yüzsüzlüğün resmini Abidin Dino'nun bile çizemeyeceği bir zaman diliminde bu kareyi görmek....
Muş'un Korkut ilçesine bağlı Çınarardı köyünde bulunan ilköğretim okulundaki bir öğrencinin çantası bu...
Selvan Erek,isimli bir öğretmen de bunu paylaşmış ve görevden alınmış.Görevine iade edildi mi bilgim yok,onu da belirteyim.
Bu çocuğa,battaniyeden çanta yapan o annenin ellerini öpmek gerek.
Çaresizliğin bir annedeki fotoğrafıdır bu.
Modacılar eminim bu kareyi görse,üstüne atlar ve sayısız kreasyonda kullanır ama Muş'tan yansıyan bir kareden kim utanır acaba?
Milli Eğitim Bakanı,okullara mescid yapmakla uğraşmaz da,bütün çocukların eşit eğitim hakkına kavuşması için proje üretir mi sizce de?
Öğretmeni görevinden alacağınıza,çocukların yaşadığı yoksulluğu gösterdiği için düşünün ve çözüm yolları arayın sayın yetkililer.
Kars'ın Selim İlçesi-Laloğlu Köyünden okulun fotoğraflarını atmıştım,belki anımsarsınız.
1936 yılından kalan bir okulda çocuklara eğitim verdirmeye çalışıyorsunuz hala.
Okulda tuvalet yok,lavabo yok;dışarda iki göz bir yeri tuvalet diye koymuşlar,Çocuklar,bu karda kışta nasıl tuvalete gidip,elini yıkayacaksa varın siz düşünün.
Eğitimde gelinen, adı her neyse o şeyin adıdır bu kare.
Yoksulluk,yoksunluk bu çocukların kaderi olmak zorunda mı?
Bir şeyler yapacağınıza,öğretmene ceza kesiyorsunuz üstelik.
Şunu da ekleyerek bitireyim yazımı:
Annesinin,battaniyeden yaptığı bu çantayla okumaya çalışan bu çocuk,okula nasıl gidiyor acaba?Servis var mı,yoksa karı tepeleyerek ,düşe kalka mı ulaşıyor okuluna?
Üstünde,kalın bir kaban,ayağında botları var mı örneğin?

Düşünüyorum da;Bakara Makaracı Egemen Bağış,700 Bin liralık saat alan Zafer Çağlayan,takla atan Muammer Güler,'her şeyi biliyorlardı' diye ağlayan Erdoğan Bayraktar ve ayakkabı kutularında,elbise torbalarında,çikolata kutularında götürülen milyonlar....
Bunlardan kaç okul yapılır,kaç öğrenci sıcacık üst-başa kavuşur,kaç anne çocuğuna battaniyeden çanta yapmak zorunda kalmaz-dı acaba?
Abidin Dino'nun fırçası bile yetmezdi inanın bunları resimlemeye!