22 Aralık 2020 Salı

     #Yolun başında.

Henüz 20 yaşında.
Yarım kalan bir yürüyüş.

Çok özlüyorum. ❤
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, ayakkabılar ve açık hava
Beğen
Yorum Yap
Paylaş

19 Aralık 2020 Cumartesi

 #Bursa-İnegöl'de,5 katlı bir mobilya fabrikasının çatısına çıkan adam,namaz kılmış.

Bu haberin,haber değeri yok aslında.
Namaz kılmak için çatıya çıkmanın hiçbir ilginç tarafı kalmadı.
Otobüste,uçakta,otoyolda,orda burda,kıbleyi hesap etmeden namaz kılmaya kalkan .......... işte buraya ne yazacağımı bilemedim çünkü; her sıfatı taşıyacak; birileri yok mu?
Var elbette.
Toplum,zıvanadan çıktı.
'Açım,çocuklarım aç,işsizim,çaresizim' diye intihar etmek için çatıya çıkanlara alıştık ki,bu ülkenin ayıbıdır bu.
'Sevdiğim kızı vermiyorlar .Aysel.... Ayşe,Fatma ;adı her neyse artık aşkını ilan ederek kavuşmayı düşünenlere de alıştık ama 5 katlı bir binanın çatı katına çıkıp da,namaz kılmaya kalkmak nedir?
Amaç,iş bulmak değil,para kazanmak değil,sevdiğine kavuşmak değil;peki ne?
Allahın geri zekalısı!
Şov yapacak başka bir yol bulamadın mı?
Bu yaptığınla,bir markanın reklam yüzü olamazsın.
Başına gelecek en iyimser şey,o çatıdan sağ salim aşağı inebilmek.
En kötüsü de....
Salak mısın sen ?
Aşağıya uçman,sendelemene ya da tansiyonunun azıcık oynamasına bakar.
Yeminle,şuursuzsunuz artık!
Düş de,gazetelerin küçücük bir köşesinde iş kazasından yine ölüm diye geçsin.
Yarına unutulacaksın nasıl olsa!
Fotoğraf açıklaması yok.
Beğen
Yorum Yap
Paylaş

16 Aralık 2020 Çarşamba

 #Eskiden,Bodrum'un içinde denize girilirdi.

'Kış gelmiş,Bodrum da nerden çıktı' diyebilirsiniz elbette.
Bodrum,yazın kıymetli bir tatil bölgesi.
Bodrum'u,bu kadar çekici kılan ne acaba?
Cevat Şakir,keşke hiç keşfetmeseydi ve Bodrum,Bodrum olarak kalsaydı.Muhteşem denizi,doğası,mandalina bahçeleri....
Tatilciler,yazın kaçar Bodrum'a . Renkli geceleri.barları,hiç bitmeyen dinamizmde hayatı çok çekicidir.
Eğlencelidir,yani Bodrum'da tatil.
Bodrum,deniz demek,bikinili ,mayolu kadınlar,şortlu erkekler,parmak arası terlikler demek.
Bodrum mimarisi de çok özeldir biliyorsunuz.Beyaz badanalı ,çivi bile çakılması yasak evleri,rengarenk begonvilleri...
Bodrum demişken,dünyaca ünlü sandalet ustası,Ali Güven'i de anmadan olmaz.İnanılmaz , şahane ötesi bir insandı.
Bodrum'un denizi, her yerde güzel değil elbette. Yosunlu bölgeleri de çok ama Ortakent,Torba,Turgutreis....
Muhteşem ötesi bir deniz.Cam gibi adeta.Suyun berraklığı,hele Torba'da,denizin içindeki hayatı izlemek...
Özledim mi ne?
Yani,Bodrum,başka bir dünya.
Kış gelmiş,niye bu kadar Bodrum?
Ortakent dedim,Bodrum mimarisi dedim,bikinili kadınlar dedim...
Yani,islami kesim için,aykırı bir dünya Bodrum.
Peki,o halde,Diyanet İşleri Başkanlığı ki,bu da başkanlık mı,bakanlık mı,her konuda konuşuyor maşallah başındaki zat.
100 milyon liraya,Ortakent'te,10 bin 300 metrekarelik arazide,
10 bin 300 metrekare arazi,Bodrum gibi bir yerde,nasıl bir servet,herhalde anlarsınız!
'Külliye' olarak bilinen "İslam Tanıtım ve Bilgilendirme Merkezi' adı altında,5 katlı iğrenç ötesi Bodrum mimarisine ihanet,bir yapıyı üstelik de,hukuki süreç bitmeden yeniden yapmaya başlamışlar.
Bodrum'da,iki katlı evlerin dışına çıkamaz,duvarına çivi bile çakamazsınız.
Bu diyanetin ne ayrıcalığı var da,Bodrum'a böyle bir yapının inşaatına izin veriliyor?
Bodrum gibi bir turizm cennetinde,Külliye denen ve dini ögelerin dışında hiçbir hizmet alanı olmayan bu yapıya,halk da itiraz ediyorken ne hakla yapıyorlar?
'Ben yaptım,ben dedim,ben istedim oldu!'
Memleketi tarumar ettikleri yetmedi,Bodrum kalmıştı canına okumadıkları tek yer,o da oldu.
Bu ülkede,mahkemeler bir işe yaramıyorsa,hukuk yoksa,herkes kafasına göre takılıyorsa,ülkenin adı mı Cumhuriyet yani?
Ne yapacak diyanet burda çok merak ediyorum?
Kadınlar,denizi uzaktan seyreder artık.
Takkeli,cübbeli erkekler de uzaktan uzaktan sahillerdeki ahaliyi iç geçirerek izler ve ne hayaller kurar kim bilir?
100 milyon TL.
Havaya savuracak ne çok paramız varmış meğer!
Ülkede,lüzumsuz bir yapıya verecek parayı bulanlar,pandemi döneminde işsiz kalan ,kirasını ödeyemeyen,yoksulluktan bunalan vatandaşa dağıtsın o parayı.
Saraylarda otura otura,herkesi kendileri gibi yaşıyor sanıyorlar herhalde?
Millet aç,aç!
Adana'da sokağa çıkın,içiniz acıyor.Bütün kafeler,lokantalar,gıda satan her yer kapalı.Onca garson,komi,aşçı,işçi,milyonlarca insan neyle geçinecek?
Dükkanların çoğu kiralık ya da satılık.Kim alacaksa bu yoklukta?
Yani,ülke perişan,100 milyon TL'ye külliye.
Haberi okuyunca,o kadar sinirlendim ki!
Bir an önce gitselerdi bu ülkenin başından!
Zararın neresinden dönersek kâr edeceğiz!

10 Aralık 2020 Perşembe

#Hasan Ali Toptaş -Kuşlar Yasına Gider
İki hafta önce,'Kuşlar Yasına Gider 'kitabını okudum ve bu taciz iddiaları çıkmazdan önce de,kitap ve edebiyat ve de bu kitabın edebi kimliği üzerine bir yazı kaleme alacaktım ,bu haberler çıkınca hem üzüldüm,hem de şaşırdım.
Son dönemde,ismi o kadar çok geçiyordu ki,kitaplarını merak ediyordum doğrusu.
Kimdir bu Hasan Ali Toptaş?
1958 yılında,Denizli-Baklan'da doğmuş.İlk öykü kitabını 1987 yılında yazmış,1990 yılından bu yana da,ödüllü kitapları olan,romanları filmlere konu olmuş biri.

Veznedarlık, icra memurluğu ve hazine avukatlığında memurluk da yapmış.
Eğitimin,okumanın adam olmakla hiç ilgisi yok ,görüldüğü üzere.
Bu şahıs,bir tacizci!
Tecavüz,işin içinde var mı bilmiyorum ama sosyal medyada birçok kadın,bu şahıstan şikayet ediyorsa,üstünde durmak gerek.
Önce,kitabını biraz yorumlayayım:
Herkesin,göklere çıkardığı edebi dilini fazlasıyla ayrıntılı ve gereksiz buldum.Kitabın başıyla sonu arasındaki geçişler ve finali aradaki ayrıntıları unutturmuş.
İnsan,kitabı bitirdiğinde 'Orda,şu konu geçmişti,gerisi nerde' sorusunu soruyorsa, ne kadar başarılı bir romancıdır?
Diğer kitaplarını da karıştırdım,ayrıntı,ayrıntı....
Bir kitabı okuduğunuzda,sizi bir yere taşımalı.
Gereksiz övgülü bir yazar.
Gelelim,tacizci kimliğine....
Sosyal medyada,adı çıkınca,bakın ne demiş:
'Bilmeden farkında olmadan yaptığım davranışlar nedeniyle kırdığım, üzdüğüm, yaraladığım bütün insanlardan samimiyetle özür diliyorum.'
Özür diledi taciz ettiği kadınlardan ve olay bitti,öyle mi?
Uçkuruna sahip olamamış,bilmeden,farkında olmadan nedir?
Organları,kendisinden bağımsız hareket ediyor belli ki!
Dünyada,böyle zırva bir açıklamayla özür var mı Allah Aşkına?
Bir insan,bilmeden,farkında olmadan, bir değil birden çok kadını taciz etmez.
Ahlaksızlığın adı,özür olamaz!
Gerekli cezayı almalı.
Yazar kimliği başka,bu iş başka demeyin lütfen.Çünkü;bunu savunanlar da var.
Adam,tacizci,ötesi var mı?
İsterse,NOBEL alsın,isterse,dünyanın en iyi yazarı olsun.
Taciz yapmış mı?
NOKTA!
Görüntünün olası içeriği: yazı

9 Aralık 2020 Çarşamba

#Gerçekten de,şaka gibi bir ülkeyiz.

Üniversite bitirenle,ilkokul mezunu arasında bir fark olmalı ama ülkemizde yaşanan akıl tutulması açıklamalarla ,bunun nerdeyse eşit olduğunu görmek çok üzücü.

Öncelikle,Koronavirüs olayı başladığından bu yana,hep söyledim,yine söylüyorum:Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya hiç güvenmiyorum.
Özel hastane sahibi,üstelik de seçilmemiş atanmış birine neden güveneyim ki?
Başından bu yana,rakamlarla halkı aldatmadı mı,gerçekleri hepimizden saklamadı mı?
Virüsa yakalananlar,ölenler gerçek rakamlarla gösterilseydi,halk ,bu kadar rehavete kapılmaz ve belki de bu kadar ölüm yaşanmazdı.
Tüm ülkeyi,28 gün karantinaya almak bu kadar zor muydu?
Alt tarafı,birkaç lüks araca,lüzumsuz bekleyen uçaklara,hiç gidilmeyecek saraylara harcanan para ile vatandaşa kaynak sağlanırdı ama biliyoruz ki:İtibardan tasarruf olmaz!

Sağlık Bakanı,Fatih Altaylı'ya demiş ki:
"Aşıyı beğenmezsek ödeme yapmayacağız. Bu şekilde aşı anlaşması yapabilmiş tek ülkeyiz. Siparişimizi verirken bunu anlaşmaya koyduk. Bizdeki sonuçlar yeterince etkin olmaz ise aşıları iade etme ve beş kuruş bile ödememe hakkımız var. Böyle bir anlaşmayı, herhangi bir aşı firması ile yapabilmiş başka ülke yok.

Doğru,böyle bir aşı siparişini hangi ülke yapardı ki?

Sanırsınız ki;Fahrettin Koca,ülkenin Sağlık Bakanı değil,internetten ayakkabı,parfüm,kazak siparişi falan veren bir ergen;
Ürünü pariş verecek,paket geldiğinde bir de bakacak ki,istediği renk,beden ölçüsü vs değil,derhal geri iade edecek.

Şaka mısınız siz ?
Aşı bu,aşı!
Hani,her gün,yalnızca İstanbul'da en az 200 insanın öldüğü Covid-19 aşısı.
Türk insanı denek mi?
Siz,ne biçim eğitim aldınız da,kendi vatandaşınızı riske atıyorsunuz?

Bakınız;Brezilya,Çin'den aldığı aşılarda ortaya çıkan 'ciddi advers olay’ yüzünden,aşı yapmayı durdurmuş.
Peki,neymiş bu 'Advers' denen olay?
'Ölüm, potansiyel ölümcül, kalıcı sakatlık veya sakatlık, hastanın hastaneye yatırılması gibi durumlar' için kullanılıyormuş.
Brezilya hükümeti ,işi bilmiyor ama bizim Sağlık Bakanı,biliyor,öyle mi?

Sinavoc Biotech’in geliştirdiği ‘CoronaVac’ isimli aşı adayının faz 3 denemeleri Brezilya, Türkiye ve Endonezya’da yürütülüyormuş ve Brezilya ve Endonezya aşı olayını askıya almış.
Kaldı;Türkiye!
Yeniden soruyorum:
Türk insanı,Çin'in aşısının deneği mi oluyor?
Çin'de,Covid-19 vak'ası görülmüyormuş deniyor.

Bu aşıyı yaptırmaya kalkanlar...
Çin'den gelecek aşıyı,canlı yayında,başta cumhurbaşkanı ve ailesi olmak üzere,Sağlık Bakanı,AKP'li ve MHP'li vekiller vurdurursa,siz de vurdurun ama ya onların canı kıymetliyse.....
Bence,bunu düşünün!

7 Aralık 2020 Pazartesi

#Kalbimi en çok acıtan ve kanatan olay;çocuklara yapılan zulüm.

'Toplum,iyice çıldırdı,zıvanadan çıktı,delirdi ' diyorum ve haklıyım.

Haberleri izlemeye korkuyorum artık.Bugün,kaç kadın öldürüldü,kaç çocuğa tecavüz edildi,kaç insan canına kıydı diye.
Duymak istemiyorum,okumak istemiyorum bu haberleri.

Batman’ın Gercüş ilçesine bağlı bir köyde 15 yaşındaki bir çocuğa, 27 kişi tarafından tecavüz edilmiş.
Son okuduğum haber bu.
Bu çocuklar,her zaman karın ağrısı şikayetiyle hastaneye gidiyor ve gebe kaldıkları anlaşılıyor.
15 yaşında.....
Bir çocuk!
Hemen,gizlilik ve yayın yasağı getirilmiş.
Neden?
Kamudaki,hiçbir uzman çavuş,polis,kaymakam yardımcısı,öteki,beriki...
Yani;bu tecavüz olayına karışan kimse olmamış.
Peki,gizlilik kararı vereceğinize,neden kimdir bu 27 kişi,adları,sanları nedir araştırmıyor ve habere erişim engeli koyuyorsunuz?
Madem,kamudaki hiç kimsenin suçu yok,o halde korkacak bir şey de yok değil mi?
27 erkek!
Bir çocuk bedenine dokunan 27 erkek ve gizlilik kararı!

15 yaşında bir kız çocuğu...
Ergen henüz.
Bir çocuğun bedenine dokunmak, hangi sapkın kafanın ürünü?
Pedofiliyi savunmak,üzerini örtmek,yok saymak...
Sizler,nasıl insanlarsınız?
Yayın yasağı getirince,üç vakte kadar bu tecavüz olayı da
unutulur,elbette biliyorsunuz.
Daha öncekilere ne olmuştu,anımsayan var mı?
Bu iktidar,öncekiler,şimdikiler;kadını 2. sınıf bir canlı,cinsel bir obje yerine koyduğu sürece,bu tecavüz olayları bitmez bu ülkede.

15 yaşında,kendi çocuk,çocuk yaşta,oyun oynayacakken Anne olacak.
Lanet olsun sizin gibi erkeklere!
Siz,nasıl bir sapıksınız?
Aklınız fikriniz sekste!

Peki,şimdi ne olacak?
15 yaşındaki bu çocuk,bu bebeği doğuracak...
Sonra?
Ne mi olacak?
Hani,meclise sunulup sunulup geri çekilen bir öneri var.
Bu öneriyi ilk getiren vekillerden biri de Osmaniye - AKP vekili.
'Tecavüze uğrayan,tecavüzcüsüyle evlendirilsin ' diyen o rezil öneri!
Isıtıp ısıtıp,meclisten geçirmeye çalışıyorlar.
Kendi çocuklarını ,15 yaşında kocaya versinler önce;sonra başka çocuklara kıysınlar.

Yetti artık çocuklara yapılan bu zulüm!

Batman-Gerçüş'de,o çocuğa yapılan da unutulursa,yansın dünya,yıkılsın bu evren!

6 Aralık 2020 Pazar

 #Ayıptır söylemesi,Heykeltıraşım aynı zamanda. 🙂

Uzun zamandır,sergiye hazırlanıyorum.Pandemi,araya girince işlerim aksadı elbette ama o sergiyi açacağım. 
Tabii,ortada ne var derseniz; tuvaller boş bekliyor,kil,yoğurulacak,ytong ,işlenecek ama benim sergim bitti bile. 😂
İşin aslı,bir sanatçının aklında olay bittiyse,o iş bitmiştir.
Bende,bitti bu sergi,iş,uygulamaya kaldı,o da kolay. 
Malum,sokağa çıkma yasağı da varken,yeni bir çalışmaya başladım.
İsmi; Bir Dünya Yalnızlık!
Şu anda,taslak aşamasında.İşi uzun .
Çok dikkatli çalışmak gerekiyor.En küçük bir darbede ,yanlış bir vuruşta,malzeme dağılabilir.Milim milim gidiyorum desem doğru.
İşime dalmışken,bir ses geldi kulağıma.Hışırtılı bir ses,yavaş yavaş düşüyor ve her düşüşte kuşlar ötüyordu.
Bahçedeki Ceviz Ağacı....
Sonbaharın,bütün güzel renklerini şu anda üstünde taşıyan ve birkaç güne,bütün yapraklarını dökecek olan Ceviz Ağacı...
İşimi bıraktım,bir süre ağacı,düşen yaprakları ve kuşları izledim.
Barınağı yapraklar tek tek düşerken korkudan mı ötüyorlardı,yoksa,ayrılışın isyanı mıydı bilmiyorum ama güzeldi görüntüler.
İşime döndüğümde,dilime bir şarkı düştü.
Sabahattin Ali'nin sözleri,Ahmet Kaya'nın sesinden dinlediğimiz;

Burda çiçekler açmıyor
Kuşlar süzülüp uçmuyor
Yıldızlar ışık saçmıyor
Geçmiyor günler geçmiyor
....
Dışarıda mevsim baharmış
Gezip dolaşanlar varmış
Günler su gibi akarmış
Geçmiyor günler geçmiyor.

Sanat güzel şey,hayatın itici gücü.

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi
Fotoğraf açıklaması yok.
Görüntünün olası içeriği: ağaç, gökyüzü, bitki, açık hava ve doğa
Görüntünün olası içeriği: bitki, ağaç, gökyüzü, açık hava ve doğa
Görüntünün olası içeriği: bitki, ağaç, açık hava ve doğa

Bugün pazar.... ❤️

En sevdiğim gün.
Sosyal medyaya bakıyorum herkes gibi.
Beni çok şaşırtan insanlar da var hala, gülümseten de. 🙂
Sevdadan geberirken , bir türlü yazamayıp, yan yollardan kıvrananlar da var, birbirine sosyal medyadan sataşanlar da var.
İnsanoğlu, türlü türlü der ya türküler.
En iyisi, Aşık Veysel' in türküsünde dediği gibi :
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum, gündüz gece
Bilmiyorum, ne haldeyim
Gidiyorum, gündüz gece.

Bir yazı yazdım, twitterde, koyun boğazlayan, mezar taşında fotoğraf çektiren, sedyede, kolu serumlu özçekim yapanlara dair, belki okudunuz.
Eleştiri doğal elbette.
Şunu da, mutlaka yazmalıyım mutlaka.
Hepsini geçtim, neden serum kısmına takılmış insanlar bilmiyorum?
O halde, serum kısmıyla devam edeyim.
Siz hiç, yoğun bakımda kaldınız mı?
Ya da, siz hiç ameliyata gitmezden önce bekleme aşamalarını yaşadınız mı?
Bakın ne hissediyor insan:
Doktorunuz, 'Hadi yaşadınız, size ameliyat görünüyor' dediğinde, nasıl mutlu oluyorsunuz bilemezsiniz.
Hatta, bir zil takıp oynamadığınız kalıyor.
Elinizde telefon, önce poz poz özçekim yapıyor, hemen sosyal medyada, Facebook, Twitter, İnstagram'dan paylaşıyorsunuz. Sağa sola, telefon açıp, 'Ben, ameliyat oluyorum, yaşasın, çok mutluyum çok mutluyum' diye yalnızsınız ya, çoğalmak için ses veriyorsunuz!
Bunları kim yaşıyor bilmiyorum ama herhalde yapanlar var ki, doğruluğunu savunuyorlar.
Bakınız, insan ameliyata giderken ne hissediyor.
Doktorunuz, 'Bu ameliyatı yapacağız. Şu kadar saat sürecek.' dediğinde ;
Aklınızda deli sorular. ' Ya masada kalırsam, ya çocuğumu bir daha göremezsem, ya sevdiklerimi bensiz bırakırsam. Toprağın altına girmek....
Ölmek fikri!'
Bunlar, düşünme aşaması.Bir de, uygulama kısmına bakalım:
O yeşil kıyafeti giydiriyorlar. Sedyeden, tavandaki ışıkları seyrederek geçiyorsunuz koridorlardan.Kalbiniz,yerinden çıkacak sanıyorsunuz korkudan. Uyuyup, uyanmamak var sonuçta.
Bekleme odasına alıyorlar sizi, sağınızda bağıran hasta, solunuzda sayıklayan hasta.
Korkuyorsunuz!
Yaşanan, tek duygu bu; korku!
Sedye, hareket ediyor ve....
Çevrenizde, doktorlar, hemşireler.
Bir, iki, üç...
Sedyeden, ameliyat masasına aktarılmanız ve tepenizde ışıklar.
Ve....
Bir, iki, say ve uyu.
Doktorlara emanetsiniz artık.
Yalnız değilsiniz yani.
İçerde doktorlar, dışarda sizi sevenler...
Yani, demem o ki;
Hiç kimse, bu aşamaları geçmeden, elinde telefonla 'Yoğun bakıma giriyorum' diye twit atmaz, atamaz.
Elinizde, telefon olabilir mi, Allah aşkına?
Son anda, o telefonu verecek biri varsa yanınızda, o zaman da, yalnız değilsinizdir.

İnsan, insanla çoğalır ama çoğalmanın yolu, sosyal medyadan geçmez.
Sanal ilişkilerle, yalnızca beğeni butonuna basan sayıları çoğaltırsınız, kendinizi yalnızlığa iterek.
İnsan biriktirmek gerek ve bunun için de, önce kendi içinize bakacaksınız, sonra, birilerine dost olacaksınız.
'Yalnızım' diyorsanız, iç sesinize bakın. Siz, ne kadar çoksunuz diye.

Şu türküyü söylemezden önce diyerek , noktayı koyayım:
-Bugün benim efkarım var zarım var
-Değme felek değme telime benim.

Çare, sizdedir! ❤️