31 Ağustos 2018 Cuma

#Koskoca market zincirlerinde,cuma mesaisi olur mu?
Ülke,iyice çığırından çıktı bir yerlere mesaj gönderip nemalanacaklar diye.
ŞOK Marketinde alışveriş yapıyorum,unuttuğum bir ürün için geri döndüm ve kapıda bir yazı :' Cuma namazı nedeniyle kapalıyız.'
Çok sinirlendim ve diğer marketlere yöneldim ki,BİM,Alışveriş yaptığımdan değil,bir müşteri itti kapısı kapalıydı,A101,hepsinin kapısı duvar olmuş meğer.
Ne demek cuma nedeniyle kapalı olmak?
Muhafazakârlaşmak değil bu.Bir markette,yalnızca erkekler mi çalışıyor; kadın çalışanlar nerde,onlar da mı cumaya gidiyor yoksa?
Yıllarca,bu cuma namazları kılınmıyor muydu bu ülkede? Ben,bunca yaş yaşadım,'Cuma Namazına Gidiyorum'diye göstere göstere kapısına yazı asanları bu iktidar döneminde gördüm.
Caminin önünden geçiyorum; az önce yere tükürdükleri yere sermişler hasırları,üstünde namaza duruyorlar.
Bu mu temizlik ve iman?
Aynı caminin önünden bazı akşamlar geçiyorum,kediler,köpekler,insanlar,buldukları her direk dibine ......
Şov yapmaktır bunun adı.
Bazı camilere gidin,içinde cemaati ara ki bulasınız ama şehir içindeki camilerde nasıl görünecekler?
Her türlü alavere,dalavere bunlarda,her türlü ahlaksızlık bunlarda,her türlü faize para vermek bunlarda ama konu cuma namazı olunca müslüman kesiliyorlar.
Namaza gidenlerin içlerinde,bu saydıklarımı yapan en az 100 kişi gösterebilirim çünkü çoğunu tanıyorum.
Hatta bir kısmı,ahlaksızlıkta zirve yapmış durumdalar.Gördükleri her kadına sarkan tipler de az değil içlerinde ama çok müslümanlar,çok!
Başıma gelen bir örneği de vereyim: KÖSE TATLICISI'nı bilirsiniz.Cidden,çok lezzetli baklavaları ve tatlıları vardır.
İşte bu KÖSE'de,kardeşimle kahve içmeye girdik 2 yıl önce.Cuma günü ve saatin de 11.30 olduğunu bilmiyorduk.
Görevli yanımıza yaklaştı ve cuma namazı için kapatacaklarını,gitmemizi söyledi.
Önümüzde kahveler,bizi dükkandan kibarca kovdular açıkçası.
Ekmek teknesi ekmek!
İçerdeki müşteri cuma namazı diye gönderilmez.
İbadet,temiz olan her yerde yapılır,yeter ki,için temiz olsun.
Cuma namazı diye insan rızkını kapatmaz.
Şov yapıyorsunuz çoğunuz,şov!
Alışverişimi,başka marketten yaptım.
Cuma,onların cuması değil miydi?

30 Ağustos 2018 Perşembe

#-Gururluyum;Böyle bir dünya liderim olduğu için.
-Minnettarım;Bize bu vatanı verdiği için.
-Mutluyum;Bir kadın olarak beni yücelttiği için.
-Üzgünüm;Bıraktığı mirası koruyamadığım için.
Bu vatanı bize kuran,başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere,tüm şehitlerimize,gazilerimize minnet ve şükran duyuyorum.
Ruhları şad olsun!

29 Ağustos 2018 Çarşamba

#Bu gördüğünüz kırtasiye ürünleri ve kitaplar,Kars'ın Selim İlçesinin,Laloğlu Köyü için başlattığım kampanya için geldi.
Ülkemizin,diğer illerinden de,yardım
ulaştırılacak önümüzdeki günlerde.
'Bana ne,benden başka kimse yok mu el atacak,burdaki çocuklar bitti de,Kars'taki çocuklar mı kaldı 'diyenlere rağmen;Çorbada,bir kaşık benim de tuzum' diyebilmektir paylaşmak.
Bugün,Kars'taki çocuklardır el uzanacak,yarın Ardahan.
Çocuklardır mutlu edilmesi gerekenler.Çok da zor değil 1 kitap,2 kalem almak.
Çocukların,gözlerindeki ışığı,yüzlerindeki gülümsemeyi çoğaltmak gerek.
Bana diyorlar ki;Hiç yapacak işin yok mu?Onca koşturmanın içinde ne uğraşıyorsun,yoruyorsun kendini.'
Evet!
Yapacak elbette çok işim var.Bitirmem gereken çalışmalarım,atölyem,kursum,çalışma arkadaşlarım,okuyacak kitaplarım,gezecek,görülecek çok yerim var daha.
Nefes nefese yaşıyorum da denebilir ama yine de vakit var el uzatmaya.
Bahane aramayın,tembellik yapmayın,elinizi bir çocuğa uzatın.Kars,Iğdır,Adana,Diyarbakır demeyin;Çocuk,her yerde çocuktur.

Yardım etmek isterseniz,ben atölyedeyim ya da mail atın.
Haberleşelim.

28 Ağustos 2018 Salı

#Biz çocukken,radyolarda şu türküyü çok duyardık:
'Ahlat'ın başındayım
On altı yaşındayım
Kınamayın vay dostlar
Gül kızın peşindeyim.
Ahlat,Bitlis'in bir ilçesi ama aynı zamanda bir ağaç türü.
On altı yaşındaki bir genç üstüne çıkıp aşkını ilan ediyor çünkü genç.
Adı üstünde;delikanlı çağında yapılan her şey çılgınca ve olağan.
İnsan,yirmili yaşlarında da bir çılgınlık edip,savrulabilir ama yaş kemale erince de çılgın olunmaz ki.
Haksızlık etmeyeyim,her yaşta çılgın olunabilir ama zararı yalnızca kişiyeyse sorun yok da; ya değilse!
Oraya saray,buraya saray,olmadı Ahlat'a saray.
Bu,çılgınlık değil de nedir?
Bu fikri her zamanki gibi öne süren sayın Bahçeli.
Sayın Bahçeli,işi gücü bıraktı ve AKP'nin basın sözcüsü olarak önden önden gidiyor,ardından icraat başlıyor.
Beştepe'deki,1150 odalı saray nerelerine yetmedi de,Marmaris'te yazlık saray;üstelik de 40 BİN AĞAÇ kesilerek inşa edilen bir saray bu;
Bir insanın ömür süresi kendinizi zorlasanız da,hadi Kısıklı'da,doktorları sıraya dizseniz de,hadi kuş sütüyle beslenseniz de,çok yaşasanız 100 yaşayacaksınız.
Tabii,tanrının insana biçtiği ömrü bilemeyiz ama organlarımızın yaşlanma payını da düşünürsek ve yıpranan her organımızı değiştiremeyeceğimize göre;
1150 odayı dolaşmak için yaklaşık üç yıl ister,o da her gün birine gireceksiniz;tabii, bu arada uçaktan inmeyecek,uygar dünyayı es geçip,geri kalmış Arap coğrafyasında gezdikçe gezeceksiniz ama üstüne oraya saray,buraya saray,Ahlat'a saray......
Ne ara bu saraylarda oturacaksınız cidden anlamıyorum?
Peki,bu sarayları kim,hangi parayla yapacak?
Bana sordunuz mu,cumhurbaşkanına yeni bir saray yapılacak para verir misin diye?
Vermiyorum!
Emekli,işçi,memur,ev kadını,öğrenci,işsiz, sefalet içinde yaşarken saray yapmak da ne demek oluyor?
Sayın Erdoğan,babasının parasıyla mı yaptıracak o sarayı; yoksa,sayın Bahçeli tespih koleksiyonu,olmadı antika arabalarını mı satacak sarayı yaptırmak için?
Bitlis valisi ve Ahlat belediye başkanı da hızlarını alamamış olmalı ki;1071 metrekare yemez,10 dönüm feda olsun bu saraya demiş,demesine de;
Kardeşim,o araziler şahsi malınız mı? Kamuya ait alanları,böyle talan etme hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?
Dolar,Avro almış başını gitmiş.Dışardan gelen sermayeyi betona gömmüşsünüz,lüzumsuz köprü,otoyol,havaalanı, diye diye parayı tüketmişsiniz;hala parayı savurmayı nasıl düşünürsünüz?
Fabrika yapın o paraya,tarımı,sanayiyi,eğitimi,sağlığı düzeltin.
Bize lazım olan saray değiş;iş,aş,para.
Sayın Erdoğan,saraylarda yaşayacak diye biz neden bunca borcun altına giriyoruz?
Ben,girebiliyor muyum o saraya?
Benim,önünden bile geçemediğim saraya neden paramı vermek zorundayım?
Nasıl alkışlıyorsunuz hala bu yaşananları cidden anlamıyorum?
Açız,yoksuluz,paramız yok,paramız!
Hala,ülkenin gittiği uçurumu görmüyorsunuz değil mi?

27 Ağustos 2018 Pazartesi

#Sabah,saatlerin çok erkeninde,anneme yaylamızın papatyalarını götürdüm.
Dilimde,Melih Cevdet Anday'ın
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil 
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
dizeleri takılıydı.
Ormanlık alanın kıyısından yürüyorum,başımı çevirdiğimde çeşit çeşit güvercinler gördüm.Anlamam türlerinden ama sanırım,bu işe çok gönül vermiş birinin beslediği güvercinlerdi.Kiminin ayaklarında tüyler vardı,kiminin halka.
Beyaz,gri,alacalı türleriyle çok güzel görünüyorlardı bu sabah.
Hayvanların belki de en özgür oldukları saatlerde karşılaştım onlarla.
Kulağı,kuyruğu kesilmeden.yerdeki su birikintisinde susuzluğunu gideren köpekler; ayakları kırılmadan gözleri oyulmadan dolaşan kediler;serçeler,kumrular,güvercinler.....
Gün ilerleyince,her şey gibi kirlenme başlayacak.Sesler çoğalacak,hayvanlar buldukları gölgeye sığınacak ve ben atölyemde çalışmaya devam edeceğim.
Hava sıcak değil,çok sıcak!
#Yaylanın olmazsa olmazı ateş ve müzik. 
#İklim dengesizliğinin yarattığı olumsuzluğu Zorkun Yaylasında da görmek mümkün artık.İnsanoğlunun tüm vicdansız, düşüncesiz ve bilinçsizce yaptığı ağaç kıyımına rağmen her yer hala orman ve çam ağaçlarıyla dolu.
En çok ağaç,bu bölgede bizim bahçemizde.
Doğal olarak da en çok kuş,sincap da bizdedir.
Zorkun Yaylasının,en eski yaylacılarından biri benim ailemdir.Her taşı,her yok edilen alanı,her kesilen ağacı,her börtü-böceği iyi biliriz
Eskiden örneğin;uzun bacaklı,minik gövdeli ama büyük örümcekler çok olurdu Zorkun'da,artık nerdeyse hiç yok o tür.
Kocaman gövdeli,tüylü bacaklı ve gerçekten de ürkütücü büyük bir tür görüyoruz son yıllarda.Yaylada,kabuklu salyangozu asla göremezsiniz ama sümüklü böcek türü çoktu,artık o da yok.
Gelincik diye bir hayvanı ilk kez gördük yaylada ve bu hayvanlar sincapları yok ediyor.
Dün gece örneğin;Bir sincabın çığlıklarını duydum,belli ki gelincikler birini daha öldürdü.Hayvanın çığlıklarını acıyla dinledim ama gecenin karanlığında bulmak mümkün değildi.
Her sabah bahçemize gelen sincaplar bu sabah yoklar.Dörtken,üçe,üçten de ikiye düştüler belli ki.
Gelinciklerin,bu kadar çoğalması,başka etmenlerin değişkenliğindendir kuşkusuz.
Ve kırkayaklar.....
Benim kabusum böcek türü ve yıllardır geldiğimiz Zorkun'da,bu kadar çoğaldığını ilk kez görüyorum.Dayanılmaz bir koku yayıyorlar ,cidden iğrenç bir tür.
İklim değişti,kuraklık had safhada Zorkun'da.Ortalığın tozu ve yayladan göçen komşularımızın pisliği yüzünden,ortalık sinekten geçilmiyor.
Evlerinde çöpü odalarının ortasına atmayacaklarını bilirler ama göçerken tüm çöplerini dereye atarak,cehennem olur,giderler.
Bazı komşularımız keşke hiç gelmese bu yaylaya.
Uyarsanız da nafile,yine atıyorlar,yine atıyorlar.
Şeytan diyor ki;Bütün çöpleri biriktir ve yayladan giderken,götür bahçesine bırak.
Kahvaltı yaparken,sineklerle mücadele ne demek bilemezsiniz.
Bir yaylayı daha bitiriyoruz bu yıl.Leylekler,erken göçmüş göremedim.
Oysa,Ağustos ayının sonuna doğru göçerlerdi her yıl.
Hayvanların da kimyası bozuldu.
Bir yağmur yağsa da,nadir görülen tür,Benekli Semender''i fotoğraflayabilsem keşke ama ufukta hiç bulut görünmüyor;hava öylesine MAVİ bugün.
#Zorkun Yaylasında,ne yazık ki Turkcell iyi sınav vermiyor.
İnternete girmek,nerdeyse mucize.Bu nedenle,yapılan yorumlara yanıt vermekte geç kalıyorum ya da vakit çok geçmiş oluyor.
Yanıt veremediğim yorumlar için hoşgörün lütfen.
Çok teşekkür ediyorum,iyi dileklerde bulunan ve yorum yapan tüm dostlara .
#İnsan biriktirmek çok önemli.İyi gününüzde de,kötü gününüzde de hep yanınızda olan dostlarınızdır sizi mutlu eden,güçlü kılan.
Hayatımız,her yerde farklı insanlarla renkleniyor elbette.
Zorkun'da da,yaz sezonun rastlaştığımız komşularımız var ve iyi ki de var.
Annem,çok özel bir kadın,anneydi.Dün,annemi anmak için evimizde bir toplantı düzenledik.
Bizim geleneğimizdir;böyle günlerde Darende Helvası özellikle yapılır.Çok özel bir helvadır çünkü.
Annem de çok severdi,nurlarda uyusun.
Komşularımızla annemi andık.Kuran okundu,dualar edildi ,ilahiler söylendi.
Annem,ilahileri çok severdi ve dua okurken,dudaklarının arasından usulca dökülürdü ilahiler.
Ben de çok severim ilahi dinlemeyi.İnsana huzur veren bir melodi yayılır ilahiler okunurken.
Dostları,komşuları,annemi anlattılar.Annemin naifliğini,çiçek merakını,yumuşacık duruşununu ve vakurluğunu anlattılar.
İnsanın,annesini başka gözlerden dinlemesi öyle güzel ki,hele annenizi böyle saygıyla ve hiç ertelemeden anmak için eve toplanmaları,böyle bir anneye sahip olmanın haklı gururunu yaşatıyor bana.
Komşularımıza,burdan teşekkür ediyorum,bizi hiç yalnız bırakmadıkları için.
Anacığım,bir yıl daha sensiz geçti.Çok sevdiğin yayla da geride kalıyor artık.
Ama her yıl olduğu gibi bu yıl da bahçemizin papatyalarını sana getireceğim.
İnsan biriktirmek çok önemli.
İyi olmalı insan ama kötüler de öyle çok ki yaşadığımız çevrede.
Annem hep derdi ki:
-Kızım,Allah karşınıza hep iyileri çıkarsın.
Annelerin duası kabul olur derler.
İnşallah!
#Bugün,günlerden Annem.
Sabah,saat 4.de,bahçeden gelen bir kuş sesine uyandım,bir daha da uyumadım.
Kuş,öyle güzel ötüyordu ki,biliyorum,bahçemizdeki en küçük serçe kuşuydu öten.
Pencerelerin arasından sızan gecenin karanlığının,günün aydınlığına dönüşünü izledim.
Bahçeye indim,annemin çiçeklerini seyrettim uzun süre.
Tam 4 yıl oldu bugün,annemin ayak sesleri avlumuzu terk edeli.
Annemin sesi yok,bahçemizdeki gülüşü yok,her daim hüzünlü bakan buğulu gözleri yok artık hayatımızda.
Herkesin annesi kendine özeldir elbette.
Annem......
Hayatı hep acıyla geçmiş ama hep direnmiş güzel kadın.
Başımı nereye çevirsem,avludaki ayak izlerini arıyorum.
Ölüm,bir gerçek ama kabullenmek öyle zor ki......
Anacığım; ne kadar akıllı,ne kadar hayata duyarlı,ne kadar merhametli,ne kadar bilge ve ne kadar özel bir kadındı.
Bugün vakit,Annem vakti!
#Sosyal medyada,her gün çeşit çeşit fotoğraflar atıyoruz,yazılar yazıyoruz bir çoğumuz.
Yemekti,geziydi anlayabiliyorum ama şunu aklım bir türlü almıyor:
Maneviyatımız hepimiz için çok önemli eminim,hepimiz de görevlerimizi yerine getiriyoruz,ona da eminim ancak; mezarlığa gidip de,mezarlarda selfie çekmek nedir be kardeşim?
Ölüye hiç mi saygınız yok sizin?
Mezarlığa gidiyorsanız,ordaki ailenizi,sevdiklerinizi anmak,dua etmek için gidiyorsunuz değil mi?
Mezarlıklar,dini duygularımızın en yoğun yaşandığı yerler.
Cidden merakımdan soruyorum,mezarlıkta fotoğraf çekenlere:Orda,o soğuk mermere dokunurken,içinizi mutlaka hüzün kaplıyor olmalı; peki,içiniz hüzünlüyken,nasıl oluyor da telefona sarılıp,mezarlıktan anlık çekim yapıp, sosyal medyada paylaşıyorsunuz?
Sizlere,bunun,orda yatan ölülere yapılan en büyük saygısızlık olduğunu kimse öğretmedi mi?
Mezarlığa gittiniz diye madalya mı bekliyorsunuz?
Gittinizse,siz gittiniz ama bunu fotoğraflı belgeye dökmek ayıp olmuyor mu?
Bir söz de,kurban bayramında hayvan kesenlere olsun:
Hayvanı yere yatırıp,bıçağı boynunun yarısına kadar getirmekten başlayıp,kanın aktığı her aşamayı,hayvanı ağaca asıp,yüzme işleminin her milimini fotoğraflayıp,bunu da sosyal medyada yayınlayınca, ne kadar nefretle dolu olduğumu bilmenizi isterim.
Tamam!
Kurban alacak kadar paranız olduğunu eşe,dosta sergilediniz....
Bunu sergilemenizin size,toplumsal fayda bazında ne kattığını düşünüyorsunuz?
Bu görüntülerin,ne kadar utanç verici olduğunu bir gün anlayacak mısınız acaba?
#Zorkun'da,sabaha aydınlık,güneşli,ağrısız bir güne uyanmak paha biçilmez.
Peki,nerden geliyor bu rahatlık derseniz;bir torba ilacı kaldırıp,attım.
Ben yaptım ama siz denemeyin sakın,çünkü ağrı canıma tak edince uyguladığım bir tavsiyedir bu.
Gün ortasında,1 tatlı kaşığı kurutulmuş kantaron çiçeğini,birkaç saniye kaynatarak ! sakın çok kaynatmayın,sıcak suda demlendirin,içtim;akşam ve sabah da,aç karnına,1 tatlı kaşığı kantaron yağı içtim,ağrılarım çok azaldı ama yine yazıyorum,siz denemeyin,benimkisi çaresizliktendi.
Valla canıma tak demişti bu ağrı.
İlacı da,ağrıyı da.....
Yetti canıma artık.Uyduruk hastalıkımsı şeylerle hayatımı ağrıtıyorum.
Vazgeçtim hepsinden. 
Neyse.....
İkinci sessizlik nedeni de şu:Dün,gece boyunca,silahlarında sıkılmadık şarjör,boşaltılmamış fişek bırakmayan, o adam kılıklı ...... bu saatte zıbarıp,yatmaları yüzünden yayla sabahı bu kadar sessiz.
Mümkünse de,ben gidene kadar hiç uyanmasınlar,Allahın...... !
Boşluklara,istediğiniz sıfatları yükleyebilirsiniz.Ben,ayıp olmasın diye yazmıyorum aklımdan geçenleri. 😉
Sincaplar bahçede ekmek yiyor,kuşlar,kızılcık ağaçlarının altındaki böcekleri temizliyor,kuş sesleri ovalara değil,yaylaya dağılıyor,evin önünden geçen derenin huzur veren suyunun sesi.....
İnsan,daha da ne ister ki,derken....
Saat,sabahın erkeni.Yoldan,1 erkek ve 2 de kadın geçiyor.Kadınlar,öyle şen kahkaha atıyorlar ki,sese döndüm,ne güzel,hala gülen insanları görmek.
Ama merak da etmedim değil,insanı,sabahın bu saatinde,bunca güldüren şeyi.
Kıskandım mı ne? 😉
#Bu memlekette,Zorkun Yaylasında sıkılan silahlara 'Dur' diyecek kimse yok mu?
Sıkılan silahları,pompalıları anlatamam Arka arkaya,öyle seri kurşunlar sıkılıyor ki,Zorkun'u teröristler bastı da,çatışma mı çıktı diye korkuyor insan 
Malum,burası daha önce de çatışmaların yaşandığı,Çanakkale'den vatan görevini yapmaya gelen gencecik askerlerimizin şehit düştüğü bir yayla.
Kör bir kurşuna denk gelmemek için avluya çıkamıyoruz.
Yeter artık,yeter!
Üç günlüğüne yaylaya geldim,silah seslerinin gölgesinde dinlenmeye çalışıyorum .
Kimse,benim kadar etkilenmiyor mu bu seslerden?
Sesin şiddetini şöyle anlatayım: Ağrıdan başımı kaldıramıyorum iki gündür.Bahçeye Ortanca Çiçeği ektim.Çiçek,kurumuş diye kovayla su vereyim dedim,bir silah sıkıldı,nasıl bir silahtı bilmiyorum,pompalı mıydı,yoksa başka silah mı,sanki,hayatımda pompalı mı gördüm de tanımlayayım;ayağımın altındaki beton titredi.
Çok yakındaki bir evden sıkıldı çünkü.
Birini öldürmeden rahat durmayacaklar anlaşılan!
O kadar korktum ki silahın sesinden,yeter yahu,yeter!
Yıllardır,bunu dile getiriyoruz,kimse sesimizi duymuyor.
Kendi evimde rahat oturamayacaksam,bu yaylanın ne önemi var?
#Kurban Bayramında,insan kendini kurban gibi hisseder mi?
Kendimi,tam da böyle hissettim bugün.
Bayram günü,insan kafasını bile kaldıramadan,ağrıdan kıvranır mı?
Peki neden?
6 ay önce,bir yavru kırkayak böceğinin üstüne basmamak için bir düştüm,iyi düşmüşüm ki,hala çekiyorum.
Nalet olsun şu içimdeki vicdana, 😉
Hayatım boyunca kırkayak görmek istemiyorum derken,Zorkun Yaylasını bilir misiniz;dağ taş kırkayak dolu.Hem de,yavru falan değil,bildiğiniz,az daha büyüseler yılan sanırsınız,o derece çoklar,Alçaklar! 
Bu düşme yüzünden,doktor doktor geziyorum çok şükür.
Doktora gittim ve tabii ilaç kısmı da var bu işin.
Eczaneye reçeteyi verdim,dönüşte alacağımı söyledim.
Macera,bundan sonra başlıyor elbette. 😉
Eczanede,bir ilaç yığınını gördüm ama üstüme alınmıyorum elbette.
Alt tarafı 1 ağrı kesici,1 kas gevşetici vs sanıyorum verilen ilacı.
Kalfa,bir poşete koydukça koyuyor ilaçları,bana uzattı.
-Bunların hepsi benim mi? diye sordum.
Sanırsınız ki,eczaneyi bana devrediyorlar.
-Ben,bu ilaçları içersem cidden hapı yutarım.İnsanda,mide mi kalır dediysem de.emir,demiri keser biliyorsunuz;iyileşeceksem mecburen içeceğim.
ama bu kadar da ilaç olur mu yahu!
Birini iyileştireyim derken,diğerini bozacağım.
İlaçlar bana baktı,ben ilaçlara baktım,valla yemedi.
Bir insan,bu kadar ağrı çeker mi?
Doktordan da,ilaçtan da,böcekten de.....
Kaçacak bir yer yok mu acaba? 
Alıp başımı,bir dağ başına kaçayım dedim ama zaten Zorkun' da,dağın başındayım.
Ne yapayım, Himalaya 'ya mı kaçayım,Everest'e mi tırmanayım ,ne yapayım?
Bir de,eczaneye ödediğim ilaç yüzdesi var ki....
Eczaneye döndüm ve 'Buyrun,maaş kartım sizin olsun,nasıl olsa içi boşalacak dedim,güldüm ama sorun bakim,espri mi yaptım? 😉
Hay bu ülkedeki sağlık sistemini bu hale getirenleri var ya......
Allah! Benim gibi mide ağrılarına gelesiniz inşallah! 
Valla,kabus gibi ağrı dolu bir gün yaşadım bugün.
Himalayalar paklar mı acaba beni? 😉?
#Nihayet,hayvanların sesi kesildi
Çok şükür,bu bayramda da,hayvan bırakmayıp kestik,etleri buzdolabında stokladık,seneye kadar yeriz artık.
Kelleleri de temizledi kadınlar.Yanık et kokusu,bir süre daha devam edecek.
Kurban kesimine çok duyarlı insanlar da yok değil hani.
Köpek besleyenler de var yaylada.Hayvan,o kadar bağırıyor ki,merak ettim ve canı mı yanıyor diye baktım ki;
Allah razı olsun,şu duyarlı insanlardan.Kurban kesiyorlar,köpeği bir kasanın altına koymuşlar,koyunu keserken,köpek,görüp de psikolojisi bozulmasın diye,hayvanı korumaya almışlar,almasına da,kesilen koyun ne oluyor?
Bir yanda koyunun gırtlağına bıçağı daya,diğer yandan köpeğin psikolojisini düşün.
Ne yaman bir çelişki böyle!
Bir yandan silah sesleri,bir yandan kan kokusu.
Bu nasıl bayram yaşamak yahu!
#Ağırlıklı olarak koyunların,az da olsa keçilerin melemeleri yankılanıyor Zorkun Yaylasında.
Az sonra,tam da tanımlandıkları gibi,kurbanlık koyun gibi yatırılacaklar bıçağın altına.
Az sonra,her evden yakılmış mangalların kömür dumanı yükselecek.
Öğleye doğru da,et kokusu saracak tüm mahalleyi.
Sabahın köründe,bu silah seslerinin nedenini anlayamasam da,kurban bayramını,gerçekten de kurbana döndermeyeceklerini umuyorum ve diliyorum.
Hiç akıllanmayacağız bu silah konusunda,hiç.
Acaba diyorum;hani,hayvancılığımız da yerle yeksan olmuş iken,bir kez olsun hayvanlar kesilmese,kurban paraları LÖSEV gibi yerlere bağışlansa;hem hayvancılığımızı kurtarsak
hem de kanser hastası çocuklarımıza bir yardım eli uzatsak olmaz mı?
Silah seslerinin altında,koyunların az sonra seslerinin kesileceği bir bayram sabahında kahvaltımı yapıyorum şu anda.
Bayramı,bayram gibi hissedenler varsa hala;
İyi bayramlar.
#Liyakat şart!
Şimdi,diyeceksiniz ki,nerden çıktı,yarın bayram,konu mu bitti?
İnsanlar,birbirini sevmek zorunda değil ama saygı duymak zorunda.
İletişim dediğimiz şey de,bu saygı çerçevesinde gelişir.
Bazen,gözümüze takılanlar oluyor,bazılarını seviyoruz ama bazılarından acayip gıcık oluyoruz değil mi?
İşte,ben de bu aralar birine acayip gıcık olmuş durumdayım ve yazdıkça yazıp,kızgınlığımı atmaya çalışıyorum. 😉
Dedim ki:Bu anız yangınlarına nasıl bir çözüm arayışındasınız?
-Bir sen kalmıştın bunu sormadık?
dediğinde,sinirlerim zıpladı ama saygı şart diye sustum.
Peki,8 de 8 kusurlu hareket neydi bu konuşmada?
Sayın yetkili!
Karşınızda 5 yaşında çocuk mu var da,bana SEN diye hitap ediyorsunuz?
Sizinle aynı karından mı çıktık,süt kardeşi falan mıyız,ilkokuldan bu yana bir derin arkadaşlığımız mı var,mahalleden çocukluk arkadaşı mıyız,yoksa,kırk yıllık hatır biriktirecek bir paylaşım mı yaptık da,bana SEN diye hitap etme hadsizliğini yapabileceğinizi sanıyorsunuz?
Kime soracaktım anız yangınında nasıl bir çözüm aranacağını?
Mahalle bakkalı Memed Amcaya mı,fırıncı Ahmet Abiye mi,kime soracaktım?
Siz,zaten görevinizi layıkıyla yapsaydınız,bu konu aylar öncesinden konuşulurken,gerekli birimler,kurumlar,çiftçiler....
Kim varsa toplar,çözüm yolları arardınız
Bir de kalkmış bana SEN diyor!
Hani bazen,bir şeyi yapmayı çok istersiniz ama yapamadan usulca odayı terk edersiniz ya saygıdan
İşte,saygı gösterdiğim kadar saygı duymak isterim.
Kardeşim!
Ben,az çok mürekkep yaşamış,bu topluma çok donanımlı bir evlat yetiştirmiş,aklı başında,neyi ,nerde konuşacağını bilen bir insanım.
Bana,ne cür'etle çizgiyi aşan üslupla konuşa biliyorsunuz?
Çok sinirlendim,çok.
Beni,zıvanadan çıkaran şeydir saygısızlık.
Bayram öncesi de bu olmaz ki!
Liyakat şart kardeşim ama bu iktidarla ne mümkün! 😉
#Gazetede haberi okuyunca nasıl kaygılandım ülkem adına bilemezsiniz.
Nihat Doğan,Amerika'da konser vermeyecekmiş bundan sonra
D.Trump,bu kararın,Türkiye-Amerika arasındaki ilişkiye zarar verecek diye bir basın toplantısı yapmış ve 'Etme Nihat Doğan,sen Amerika'da konser vermezsen biz biteriz.Sana yalvarıyorum,lütfen,lütfen kararını bir daha gözden geçir.Bak,sen konser verirsen,ben de Türkiye'ye uyguladığımız yaptırımları yeniden gözden geçireceğim.Bizi,o muhteşem sesinden mahrum etme,gel,etme eyleme ' diye,gözünün önüne dökülen sarı saçlarını savurarak,buğulu gözlerle mikrofonlara konuştu.
Peki,ya Amerikan halkı ne yaptı?
Amerikan sokaklarında ortalığı savaş alanına dönderip,vitrinlerin camlarını yere indirip,marketleri yağmaladılar.
Marketleri yağmalamalarının konumuzla ilgisi yok ama onların alışkanlığı ya,ondan yazıyorum. 😉
Türk hükümetinin derhal bu konuya el atması gerek.
Nihat Doğan gibi bir güzide sesten insanları mahrum etmek olmaz ki,değil mi?
Bu Nihat Doğan kimdi diye hafızamı yokladım da;
Hani şu,tecavüze uğrayan kadınlar için 'Onlar da mini etek gitmesin 'diyen ŞEY değil miydi?
Amaaaan,ben de neyi konu etmişim?
Gözüme takılınca haber,önemli birinden söz ediliyor sanmıştım;
Nihat Doğan diye biriymiş yahu! 😉
#Serin rüzgarın esintisinde,yüzümü sıcacık güneşe döndüm,ısınmaya çalışıyorum,bahçemizdeki sedirin üstünde.Sanırım hasta oluyorum,bu üşüme pek de hayra alamet değil çünkü.
Gözlerimi kapattım,İstanbul'u değil elbette,Zorkun'u dinliyorum.
Sincapların sesleri gelmeye başladı,az sonra kafama yedikleri kozalakların artıklarını atmaya başlayacaklar biliyorum.
Deli bu sincaplar yeminle.Hedef tahtasına neden beni koyuyorlarsa artık. 😉
Gözlerim kapalı,sıcağı dinliyorum ama arada tekini açıp,duvara koyduğum ekmekleri yiyen kuşları da izlemekten geri kalmıyorum.
Duvarın üstünde tam da şu yaşanıyor:Kuşlar küçük ekmekleri,boynunun altı mavi renkli kertenkeleler az. büyük ekmekleri,sincaplar da en büyük ekmekleri yiyor sırasıyla ve bu hiç değişmiyor.
Hayvanların uyumuna hayranlıkla bakarken,biz insanoğlunu da ibretle anıyorum.
Şarkılar güzel,sıcak güneş ve kuş sesleri derken,arka komşu baltasını kuşanmış ağaç budamaya soyunmuş,ta uzaktan yine mi matkap sesi yahu!
Şu yaylada olsun ,beni üç gün rahat bırakın uleeeen! 😉
Hay sizin gibi yaylacıların diye söylenirken,kardeşim mutfaktan elinde bir tabak sıcak sütlaçla çıkmasın mı?
Çoook severim bilir,sütlacı dumanı tüterken yediğimi.
Öyle de güzel yapar ki.....
Tanrım!
Cennete mi düştüm ben yoksa!😃
Her şeye rağmen huzur islamda.
Şaka şaka,huzur ZORKUN'da 😃
#İnsanoğlu kuş misali,yer değiştirip duruyoruz.
Dün akşam bu saatlerde, Aliss Kafede şarkıların,türkülerin içinden geçiyor;uzun zamandır yapmaya hasret kaldığım,bir ressamla uzun uzun sanata dair sohbet ediyordum,şimdi ise dağın başında,Zorkun'dayım.
Radyonun frekansı yine nostaljide ayarlı.
Sırf bu radyo kanalı yüzünden yaylaya geliyor olabilirim. 😉
Sanat,insanı mutlu kılan,birleştirici,keyif veren bir oluşum.
Dün,nasıl ki,resimden,heykelden,Bedri Baykam'la,Devrim Erbil'le yaptığım sanat dolu sohbetleri anlatırken keyif almışsam,bu akşam da,Zorkun'da çayımı yudumlarken dinlediğim şarkılardan aynı keyfi alıyorum.
Sanatın etkileyici gücü bu.İster,bir tablonun karşısında saatlerce durup seyredin,isterseniz şarkıların arasından geçin,hepsi ayrı ayrı anılara götürüyor insanı.
İnsanoğlu kuş misali dedim;yer,mekan değişse de içimizde yarattığı haz aynı.
-Sen geçerken sahilden sessizce,
Gemiler kalkar yüreğimden gizlice.
diyen şarkı kaç kişide anı bıraktı kim bilir?
Gemileri kaçırmamak gerek,sonrasında,rotasını şaşırıyor insan.
Pusula şart! 😉

18 Ağustos 2018 Cumartesi

#Malum,mevsim tam da salça yapmak için uygun.Domates,hala çok pahalı.Salçanın hazırını da satın alırsınız ama nasıl yapıldığını biliyor musunuz bakalım? 
Ben tercih etmiyorum ve kendim yapıyorum.
Salça yapmak biraz emek istiyor ama en azından kendiniz yapıyorsunuz ve sağlıklı,hijyen yapıyorsunuz üstelik.
Semt pazarından domates alacağınıza ,gidin,bir çeyrek altın alın bence.
Çeyrek altınla salça yapılmaz ama birikim yaparsınız en azından.
Yarın,bir gün,gelecek düğün davetiyelerine domates takmayacağınıza göre.... 
Anacığım,nurlarda uyusun,hep derdi ki:'İşten değil,dişten artar.
İşten artırım yapmayı başaramıyorum,ben de bari domates salçası yaparak dişten artırayım dedim. 
Semt pazarına asla gitmiyoruz ve yol doğru sebze haline çıkıyor.
Bursa domatesi,hem rengi hem de tadı açısından,salça için en uygunu.Pazarda kilosu 3 tl,halde ,1.400 dediler ama ben 1.200'e aldım.Pazarlık şart! 
Domatesleri,fotoğraflarda anlattığım gibi şöyle yaptım:
32 kilo domatese 6 kilo kapya ve yeşil biber aldım.
Kabuklarını soydum çünkü kabuklarından da salça yapacağım.Çekirdeklerini ayıkladım ve bu çekirdekleri de,bahçeye gömdüm.Yok öyle atmak.Her şeyi değerlendirmek gerek,devir tasarruf devri değil mi? 
Kış için taze olarak irili ufaklı doğrayarak dondurucuya koydum.Allah razı olsun şu dondurma kaplarını üretenlerden.Çok işe yarıyor bu dönemde.
Domatesleri rendeledim,tuzunu attım,isterseniz biraz şeker de ekleyebilirsiniz,ben yapmadım.
Kaynattım.kıvamı koyulaşınca,çok sıcakken,elleriniz yanacak elbette Kavanozlara koydum ve sıkıca kapattım.Böyle 2 gün beklettim.
Kabuklarını blendırdan geçirdim,biberleri de ekledim,tuzunu attım ve kaynatmaya koydum.
Koyulaşınca yeniden blendırdan geçirdim,tuzunu kontrol ettim ve çok sıcakken kavanozlara doldurdum.
Bu haldeki domateslerinizi,bütün kış boyunca,hatta ertesi yaza da kullanabilirsiniz.
Çoluk çocuğunuz hiç değilse sağlıklı beslensin değil mi?
Biraz yorucu ama değiyor doğrusu.Sevgili hanımlar,bunu yapmanızı öneriyorum.Kış boyunda, yaz tazeliğindeki ürünleri yemek sağlıklı beslenmek açısından çok önemli biliyorsunuz.
Afiyet olsun. 
#Kars'ın,Selim ilçesinin,Laloğlu köyündeki çocuklar için bir proje başlattım biliyorsunuz.
Çocuklara giyimden,oyuncağa,kitaptan oyun parkına kadar mutlu edecek her ne varsa yapmak istiyorum elbette desteğinizle.
Dün,bütün gün,bu destek için resmi kanallarla görüştüm.
Canımı çok sıkan da oldu,hadi aramızda kalsın;Bir yetkili 'Burdaki köylere neden yardım etmiyorsun da,ta Kars'taki çocukları düşünüyorsun?' dediğinde zıvanadan çıktım,itiraf ediyorum.
Sanki Kars,başka bir ülkeye ait;sanki Kars'daki çocuklar,bizim çocuğumuz değil gibi.
Diyelim ki,Kars,başka bir ülkenin şehri ve ordaki çocukların da oyuncağa,kitaba,kıyafete gereksinmesi var;ne yani,onlara yapmayacak mıyız?
Çocuk bunlar,çocuk ve istedikleri şeyler de yalnızca basit şeyler.
Her gün sigaraya 10 lira verenler,bir kutu renkli kalem,bir resim defterine para veremezler mi yani?
Herkes,1'er adet verse,toplamında çok şey demek değil mi bu?
İmece dediğimiz yardımlaşma kitaplarda mı kaldı yani?
Şunu da eklemeden yazımı bitirmeyeyim: Karşınızda,bıraktım bir kadının olmasını,kim olursa olsun,koltukta kaykılarak oturmak,üst perdeden bakmak,sözcükleriyle sürekli aşağılayarak konuşmak hiç kimseye yakışmaz.
Hele bir de,elindeki soda şişesini bardakla içmek yerine,kafasına dikiyorsa bir insan,o insandan bu memlekete hayır gelmez beklemeyin!
Çok kızgınım,öfkem dinmiyor,
Dip not: Bana kitap,oyuncak,kıyafet ulaştırmak isteyenler lütfen mail atın da,adres belirteyim.
Şimdiden teşekkürler.

17 Ağustos 2018 Cuma

#Bir insanı tanımak çok zor biliyorsunuz.
Az-çok fikriniz olması için de,biraz sohbet,biraz fikir alışverişi,biraz da duruşuna bakmanız yeterli,İnsan,kendini her şekilde yansıtıyor aslında.Önemli olan,onu okuyabilmemiz elbette.
Sosyal medyayı katmıyorum,burda çoğu kişi sahte ama yüzyüze geldiğimiz insanları analiz etmek çok da zor değil.
Bir insan,istediği kadar üniversite okusun,istediği kadar yabancı dil bilsin,istediği kadar Avrupa görsün,üstüne attığınız diploma altın değil,pırlanta olsa da baki kalan yanları çoksa,nafiledir artık o insanın aldığı eğitimin hakkını vermesi.
Yıllar,hepimize bir şeyler katmalı mutlaka.
18'li yaşlar,hayatımızın delidolu yılları ama yaş ilerledikçe,insanlar büyüyor,olgunlaşıyor,hayatı daha bir sorguluyor.
40'lı,50'lili yaşlara geldiğinizde,hayatınızdan öyle çok insan geçiyor ki,eğriyi,doğruyu anlıyorsunuz bir saatten sonra.
Bazen,yanıldığımız da oluyor elbette ama çok az.
Hiç birimiz saraylarda büyümedik.Evimiz,aileden aldığımız terbiye ve sokaktan aldığımız kültürün harmanıyla oluşuyoruz.
Ülkemizin,doğusu ve batısı arasındaki uçurum da büyük sanırdım eskiden ama artık böyle düşünmüyorum.
Batının kültürüyle yetişmiş bir insanın üslup,ses tonu,beden dili ve iletişim kurma becerisinin yüksek olması gerekir ama dedim ya;'Bir insana,altın diploma da verseniz,adam olmuyorsa olmuyordur.'
Kabalık,küstahlık,nezaketsizlik ve karşısındaki insana hitabeti bir insanı tanımanız için yeterliymiş inanın.
Tarlaya sürseniz,işe yaramayacak insanların,hangi liyakatla onurlandırıldığını gördüğünüzde....
Olmuyor,olmuyor işte.
Haksızlık değil midir bu?

16 Ağustos 2018 Perşembe

#16 yıllık AKP hükümeti, toplumu geriye götürmedi, zaten çok da gelişmemiş,okumayan,yazmayan,sorgulamayan ve hayatı günübirlik yaşayan, geri olan toplumu meşrulaştırdı.
Cahiller yine çoktu ama bu kadar cüretkar değildi. AKP cehaleti yüceltti hatta koruma altına aldı.
Bir haber okudum,ülkemizi gelecekte neler bekliyor artık çok daha net görmemiz gerekiyor.
İstanbul-Anadolu Hisarında,bir kafede oturan iki kız kardeşin,avukat olduğunu söyleyen bir şahıs tarafından,“Bu kızların şortu çok kısa ben rahatsız oluyorum kaldırın' diye işletmeye söylemesiyle başlıyor;daha da vahimi;işletmeye gelen polislerin kızlara 'Ayağa kalkın bakalım,şortunuzun kısalığına bakacağız.' demesi.
Ülkemiz nereye gidiyor?
Öyle vahim bir olay ki yaşanan;ne yani,ne giyeceğimizi,şortumuzun kısalığını bu biri avukat,diğerleri polis çağ dışı birilerine göre mi ayarlayacağız?
Şahsım adına;Yapmıyorum,hadi bakalım,elinizden geleni yapın!
Bu devletin hakimi,savcısı yok mu,,bunlara dava açacak?
İşin bir de şu boyutu var:
Hepimiz kafeye gidiyoruz ve çevremize de bakıyoruz öylesine.
Bir avukat ya da herhangi birisiniz,bir kafeye oturuyorsunuz ve baktığınız yer,kafedeki masalarda oturan kadınların şortunun kısalığı mıdır?
O kadınların şortunu görmeniz için,gözünüzü masanın altında,kadınların bacaklarına dikmeniz gerekir.Öbür türlü,ne şortu görürsünüz,ne de kısalığını.
Ahlaksızlık sizdedir ve 'Keşke o bacaklara dokunsam ama nerde' düşüncenizin gerçekleşme olasılığının sıfır olmasına duyduğunuz öfkedir.
Adamdaki fantezinin sınırı bu demek ki,kafedeki kadınların bacaklarını dikizlemek.
İşin diğer boyutu da,mekana gelen polisler.
Devletin polisinin orda ne demesi gerekiyordu:'Sana ne kardeşim! Sen kim oluyorsun da,devletin polisini böyle bir saçmalık için meşgul ediyorsun,gel bakalım karakola'diyeceğine,kadınların şort boyunu denetlemeye kalkıyorsa,ben o kadınların ve mekan sahibinin yerinde olsam,hem avukat hem de o polisler için suç duyurusunda bulunurum.
Ne demek,kadınların şortuna ayar vermek?
Ama o kadınların yerinde olsaydım;önce o avukatın ağzının üstüne bir tane çakardım,sonra da gelen polisleri şikayete giderdim.
Siz kim oluyorsunuz da kadınlara bunu yapabileceğinizi sanıyorsunuz?
Allah kahretsin sizi okutan o hukuk fakültelerini,sizi mezun eden o polis okullarını.
Ama asıl,sizi o makamlara liyakatsız getirenlere çok şey söylemeli!

15 Ağustos 2018 Çarşamba

#Bir sosyal sorumluluk projesi başlatmak istiyorum,bana yardım eder misiniz?
Bazen,ordan,burdan eğlenceli yazılar yazıyorum ama bir haber okuyorum,kalbimin bir teli titriyor bir anda.
Elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum ama ilk kez,bu kadar uzak bir köydeki çocuklar için bir şeyler yapmak istiyorum ve burdan çağrımdır.
Bu çocuklara bir el atsak olur mu hep beraber?
Konu şu: KARS’ın Selim ilçesine bağlı Laloğlu köyünde çocukların oyun parkı yokmuş,oyuncakları yokmuş,eminim masal kitapları da hiç olmadı bu çocukların.
Çocuklar diyor ki:
-Parka gitmek istiyorum
-Okulda neyin olmasını çok isterdin diye soruyor muhabir;
-Paaark istiyorum diyor çocuk.
-Taaaa,şu tepenin arkasında bir park var,oraya gidiyoruz.
-Peki,hiç oyuncağın var mı diyor muhabir;
-Yoooook,hiç oyuncağım yok ki diyor çocuk.
Gözleri ışıl ışıl,yoksulluk ama yoksunlukla bakıyorlar hayata.
Biliyorum ve inanıyorum ki,sayfamda,bu işe yardım edecek çok sayıda dostum var.
Hadi gelin,elbirliğiyle bu çocuklara bir güzellik yaşatalım ve oyuncaktan,kitaba,oyun parkından,kıyafete çocuk olma şansını verelim.
Bana yardım eder misiniz?
Hadi,bi'güzellik yapalım.
Vicdan rahatlaması değil,çocuklara hayallerini vermek yalnızca yapacağımız şey.
Ben,yarın bu işe soyunacağım.
Çünkü,o çocukların gözlerindeki ışıltıyı görmek istiyorum.
Gelirseniz,burdayım.