28 Şubat 2017 Salı

#Biz çocukken,'Aç-Kapa Artema'diye bir reklam vardı ama hayat,musluk reklamında olduğu gibi Aç-Kapa değildir;ilkeli bir duruş ister.
-Açılmak şeytana hizmet etmektir
-Kapanmak benim hayatımda aldığım önemli karardı ama kapanarak sanatçı olunmuyor.Ticari olarak çok ciddi bir kayıp yaşadım.
-Peruk takmak da çare değil türbanı çıkardım'
NİRAN ÜNSAL
Bu kadının özel hayatı bizi asla ilgilendirmez ama umreye gidip,bu lafları ediyorsan ve o kılığa giriyorsan sonunu getireceksin.
Yok öyle,'Yanlış anlaşıldım,kandırıldım' falan lafları.
Bu şarkıcı kesiminde bir umre hayranlığı var.
Eğer,dini inancın gereği umreye gidiyorsan,döndüğünde o eski halinden eser kalmayacak.
Kliplerde yarı çıplak hallere,fit bedenli erkeklerle sarmaş dolaş videolara,makyaja,yay gibi kaşlara veda edeceksiniz.
Önünü,sonunu düşünmeden de gaza gelip umreye falan gitmeyeceksiniz.
Burcu Güneş,Gülben Ergen,Yıldız Tilbe gibi göz önündeki sanatçılar neden umreye gider anlamak mümkün değil?
Ununuzu eleyip,eleğinizi duvara astıysanız elbette sorun yok ama hem şarkıcılık yapacaksınız hem de açılıp,saçılacaksınız;yok böyle bir şey.
Çünkü,geçende Burcu Güneş,Gülben Ergen ve Yıldız Tilbe'nin kliplerine gözüm takıldı da,göbeğine kadar açık,dantelli sütyenlerden taşan memeler,baldır bacak görüntüler,hangi klasmana sokulduğunu anlamadığımız danslarla umre mi olur?
Niran Ünsan oğlunu imam hatipte okutup,çocuklarını Allah inancıyla büyüteceğini söylerken;kafasına peruk takıp şarkıcılık yapacağına inanırken,ne değişti de türban çıktı kafasından?
Ah o ticari kaygı yok mu?
Para olmadan yaşanmıyor değil mi?
Para gerekliyse kim TAKAR türbanı,UMREYİ?

26 Şubat 2017 Pazar

#Bugün,Hierapolis ya da bilindik adıyla Kastabala Antik Kenti'ne doğru bir yolculuk yaptım.
Burdan Nurcan Hanım'a bir teşekkür göndereyim öncelikle çünkü,birlikte keyifli saatler geçirdik gün boyu.
Kastabala....
Adını duydunuz mutlaka.Osmaniye iline 12 km uzaklıkta,M.Ö 2 bin yılında kurulmuş,ülkemizde ne tarihin ne de geçmişimizin hiç ama hiçbir önemi olmadığını,tarihe duyulan saygısızlığı,ihmali;yani ne ararsanız olumsuzluk adına bulabileceğiniz bir tarihi doku kenti.
Her yanda kırılmış devasa sütunlar,ertelenen arkeolojik kazıların altında hüzünle dokunuş bekleyen eserler ve insanlar....
Yön tabelasını bulmak için epeyce ter dökmeniz gerekiyor çünkü güzergahta tabela yok.
Kente iki giriş var.İlki,Osmaniye yönünden,diğeri de Kadirli,Hemite ve köylerin içinden geçerek.
Dikkatli olunması gereken bir yol haritası bekliyor sizleri.
İyi tarafı,kenti ararken,Kırmıtlı Kuş Cennetini,Hemite köyünde Yaşar Kemal'in adına yapılmış parkı ve heykelini de görme şansınız var.
Keşfetmek güzeldir ama tarihi kente ulaştığınızda,yerde çöpler,bira şişeleri ve çaresizce 'Lütfen çöplerinizi yere atmayın çünkü her pazartesi torbalar dolusu çöpü topluyoruz'diyen görevliler;tarihi eser sütunların üstünde oturmuş portakal yiyen kadınlar ve Kültür Bakanlığının kazılar için 45 BİN LİRA verdiğini duyduğunuzda isyan ediyorsunuz.
İnanıyorum ve tüm yüreğimle söylüyorum ki;
Sarayın,çok değil,üç gün elektriklerini yarıya indirin,seneye Kastabala'da inanılmaz bir tarihi şehirle karşılacaksınız.
Bırakın günümüzü,geçmişte,bu topraklarda yaşayan uygarlıklara saygısızlık değil mi Kastabala'nın dramı?
Bugün,Kastabala'yı keşfettik birlikte.Belki yolunuz düşer diye,işte fotoğraflar....

25 Şubat 2017 Cumartesi

#Doğal felaketler deyip geçiyoruz ve bizim başımıza gelmez sanıyoruz ama dünyanın her yeri sallanıyor.
Doğada bir şeyler değişiyor yine.
Nükleer bir deneme mi yapıldı,dünyanın canına mı okuduk hep beraber de,doğa bizden intikamını alıyor bilmiyorum.
Küçük küçük sallanıyoruz birkaç gündür.
Çanakkale'deki depremler gözümüzü korkutmalı sanırım.
Fay hattı dedikleri şey de,bizim algımızın dışında.
Sismologlar,Jeologlar ne der buna bilmiyorum ama korkuyoruz.
Doğal felaketler karşısında ne ciddi bir ilkyardım aldık ne de felaket anında bir tatbikat.
Ne olacak halimiz?
Ortada yeşil alan,açık alan,park bırakmadılar ki,sığınasınız.
En çok TAKSİM MEYDANI'na cami dikmeye kalkanlara bir sözüm olsun:
Bölgeyi çok iyi bilirim.Her yer eski bina ve tarihi eser dolu.
Olası bir 7 ve üzeri depremde,o bölgede yaşayan halk nereye koşacak dersiniz?
O binaların altında kalacaklar.
iyi halt ediyorsunuz her gördüğünüz yeşil alana AVM,rezidans,cami dikmeye.
Bu işin vebalini ödeyebilecek misiniz bakalım?
Oraları geçtim;buralardaki yetkililere seslenmek istiyorum.
Olası bir deprem anında ne yapacaksınız?
Ana arterler,açık alanlar,doğal felaketler karşısında bilinçli bir halk,ilkyardım.....
Ne yaptınız bugüne kadar ve bundan sonrasını kurtarmak için ne yapacaksınız?
Sivil toplum örgütleri,okullarda tatbikat,ilkyardım....
Bunları örgütlemeniz ve yapmanız lazım.
Bize gelmez demeyin,gelir,gelir.
Hem de öyle bir gelir ki,altında hep beraber kalırız.
Önlemini alın lütfen.
#Dün akşam,Halk Arenası'nda Müjdat Gezen-Yılmaz Özdil.Uğur Dündar ve avukatlar ve öğrencileri izledim.
Bir ülkenin aydınlık yüzü,bilinçle ve bilgiyle dayalı tarihi geçmişimizin açıklamaları,ilkeli duruş,kararlılık,yılmamak...
Böyle sanatçılarımız,gazetecilerimiz,birikimli insanlarımızla gurur duyuyoruz elbette ama...
Müjdat Gezen Sanat Merkezini bilen çok elbette.Öğrencilere verdiği ücretsiz sanat eğitimi;pek de kimsenin bilmediği,Yeşilçam'ın unutulan yaşlı sanatçıları için yaptırdığı ve barındırdığı Sanatçı Evi;İzmir'de şehit edilen polis memuru Fethi Sekin'in,üç çocuğunun tüm eğitim giderleri,tiyatro oyunculuğu,hazırladığı oyunlar,üretkenliği ve yetiştirdiği yüzlerce öğrencisiyle bir modern Meddah ve biri çıkıp,bu insanın sanat merkezini yakıyor.
Mehmet Ali A. bir servis şoförü ve sanki çok olağanmış gibi bir şişe benzin alıp,insanların hayatını hiçe sayarak yakma hakkını kendinde görüyor.
Gerekçesini ciddiye almak bile hata olur.
Asıl sorgulamamız gereken hukuk sistemimiz.
Kundaklama yapan birini,hakim nasıl önce serbest bıraktırır,sonra yeniden tutuklatır?
Ya insanlara bir şey olsaydı?
Hani atalar;'Cana geleceğine mala gelsin'derler ama aynı atalar 'Mal canın yongasıdır'da der ama mal önemlidir çünkü,ardında yılların emeği yatar.
Zarar gören tarihi bina,eğitimden uzak kalacak öğrenciler ne olacak?
Bu kadar kolay yani,bir yeri yakıp,zarar vermek ve bununla gurur duymak ve yap-boz gibi gir-çık yapmak.
Suçlu,yargılanır ama bizim ülkemizde suçlu 'Daha olayın külü soğumadan'Terörle bağlantısı yok'denerek aklanmaya çalışılır.
Bir sanatçının tüm birikimini yakmak en ağır şekilde cezalandırılmalı.
Bakın,ben Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden mezunum ve eğitim aldığım yıllarda,bir sanatçı nasıl yetişir,ne gibi zorluklarla karşılaşır iyi bilirim.
Bize verilen emek ve bizim de yıllarımızı vererek geçirdiğimiz süreç zordur.
Bu ülkede sanatçı olmak da zordur.
Ben,cumartesi-pazar bilmem ve sabah 9'dan,akşamın 7'ne kadar çalışırım.
Üretmem lazım,hayatımı devam ettirmem lazım.
Biri,buna zarar verirse,bundan sonraki hayatımı nasıl düzenleyebilirim?
Benim,kişisel atölyem var ama Müjdat Gezen'in bir okulu ve öğrencileri var.
Sanatı bilmeyen,sergi gezmeyen,konsere gitmeyen,sanatın içine tüküren,heykeli ucube bulan insanların eseridir bu kundaklama olayı.
Koskoca bir okulu yakan birine müsamaha gösteren hukuk sistemi,piyano çalan ellerin sahibi.Dengin Ceyhan'a kelepçe takıyorsa, bu ülkede hukuk yok demektir.
Üzüntüyle izliyorum ülkemde sanata ve sanatçıya yapılan her şeyi.

23 Şubat 2017 Perşembe

#Haydi gözünüz aydın!
Orduda da başörtüsü serbestisi getirildi.Çünkü,tek derdimiz kadınların başörtüsü kullanımıydı biliyorsunuz.
Çünkü,hükümetin en büyük görevi,orduda kılık kıyafeti düzenlemek.
Orda,El Bab'da az şehit gelmişti,şimdi de Rakka belasına askerlerimizi bulaştırmaya kalkan zihniyet kadınları çarşafa dolamaya pek bir meraklı çıktı görüyorsunuz.
'Suriye bataklığında askerlerimizin ne işi var ?diye kafa yoracaklarına,o güzel akıllarını kadınların başını bağlamaya yoruyorlar; ne hoş!
Elbette bu girişim de,polemik yaratmaya yönelik.Şimdi,bunu da günlerce tartışırız referandumun gölgesinde.
CHP,açıklama yapar ve bunun üstüne de,AKP'nin ve tüm ülkenin başı da 'Eyyyy CEHAPE! Eyyyy başörtülü bacılarım...'diye başlar artık ve günlerce kısır bir tartışmaya sürükleniriz.
Allahtan,Kabataş yalanı ortaya çıktı,yoksa bu kez de başka bir başörtülü bacılarının üstüne bu kez de hangi fantezinin ürünü erkekler idrarı bırakıp,büyük dışkıya yönelilerdi kim bilir?
Orduda örtü serbest bırakıldı ya!
Düşünüyorum da;
Artık,kadın pilotlar jetleri kullanırken o bez parçalarının üstüne kasklarını takarlar;kadın askerler şapkalarının altına dolanır,dolanırlar...
Açık alanda ne yapacaklar acaba?Rüzgarla birlikte,ahenkle dans eder artık o örtüler.
Bence,etek boylarına da bakmak gerek.O ne öyle?Öyle etek boyu mu olur?En iyisi,gelin çarşafa dolayalım tüm kadınları.Siz de kurtulun,biz de kurtulalım!
Osmaniye'nin AKP'li milletvekili Mücahit Durmuşoğlu demiş ki;
"Bir zamanlar başörtüsü ile kapısından bile girilemeyen askeriyede yeni bir dönem başlıyor, Türkiye özgürlükler anlamında önemli bir adım daha atıyor; aziz milletimize, devletimize ve kahraman ordumuza hayırlı olsun"
Bu milletvekilini biliyorsunuz değil mi?Hani,'Tecavüze uğrayan kız çocuklarını tecavüzcüsüyle evlendirme' önerisini veren 6 vekilden biri oluyor kendisi.
Başörtüsü ne zamandan beri özgürlük oldu?
Kadını kapatan erkeklerin amacına hizmet etmek dışında ne işe yarar bu karar?
Kadın düşünmesin,üretmesin,çocuk doğursun ve eve kapansın,tek dertleri bu.
Gündemi nasıl saptıracaklarını öyle iyi biliyorlar ki,referandumdan çıkacak sonucu değiştirmek için çabalayıp duruyorlar.
Ama HAYIR! çıkacak.
Nafile bir çaba içindeler.Halkımız bunu asla kabul etmeyecek!
Eğer kadınlarımızda da,azıcık düşünme yetisi varsa,bu oyunlara gelmez ve gereğini yaparlar.
Kadınlarımız,başını bağlamaktan çok daha iyi işlere imza atacak kadar yetenekliler biliyorsunuz.
Yazık yazık!

22 Şubat 2017 Çarşamba

#Bu yazının herhangi biri ya da kurumlarla asla ve kat'a ilgisi yoktur.
Kadınlar dedik,kadınlar.....
Dünyanın gözdesi iki kadın var gündemde.İlki;Amerika başkanının eşi,first lady Melania Trump;diğeri de,malumunuz,Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in,en baş yardımcısı diye atadığı eşi Mehriban Aliyeva.
Her ne kadar estetik,botoks falan desek de,kadınlar bakımlı kardeşim.
Ülkemizdeki kadın profillerini kesinlikle tartışmıyoruz.Akdeniz ülkelerinin tümünde kadın profili zaten bellidir.Türk kadını da buna örnektir.Armut biçimli bedenleri,beslenme bozuklukları ve o halkayı parmağına geçirip,iki de çocuk yapınca hayatı garantileyen salaşlıklarıyla kadınları hiç konu etmiyorum bugün.
Benim sözünü ettiğim kadınlar,ta Cibuti'de,Madagascar'da,Patagonya'da yaşıyor.
Kadınlar güzel olacak diye bir kural yok elbette.Herkes, Marilyn Monroe gibi bir ilahe de olmak zorunda değil ama her kadın bakımlı olmak zorundadır.
Hele toplum içine çıkıyorsanız,hele ülke erkinin en tepesinde birilerinin eşiyseniz çok daha dikkatli olacaksınız.
Bu Cibuti'de bazı kadınlar,cidden o elmayı Adem'e vererek ayvayı yediren Havva'nın öyküsünü' yoksa bir hayal miydi o elma öyküsü?'dedirtiyor doğrusu.
Tamam,güzel olmayın,hatta kilonuz da olabilir ama o ne surat be kardeşim?
Hiç mi aynaya bakmıyorsunuz evden çıkarken?
Şu kaşlarınızı aldırın,bıyıklarınızı yoldurun,azıcık bir parlatıcı falan sürün,tırnaklarınızı ojeleyin,şu giyim kuşamınıza dikkat edin yahu!
Sizleri perdelik kumaşa dolayan o modacıyı defedin başınızdan örneğin.
O yüksek ökçelerle Akropolis'e çıkılmayacağını size öğretecek stil danışmanları tutun kendinize.
Yanında yürüdüğünüz eşinizin yarısı olmayı becerin biraz.
Kadın olmanın güzelliğini yansıtsanız topluma olmaz mı?
Tek yaptığınız,pasif kadınlar olarak,görüntü vermek.
Hırvatistan'ın cumhurbaşkanına bakıyorum da.....
Tamam,Onun kadar seksi olmayın ama görüntü kaliteniz yüksel olsun biraz.
Transistörlü radyoların cızırtılı frekans sesi gibisiniz yeminle.
Yenilenin,yenilenin artık!
Bazı kadınların yaratılmasında bir tuhaflık var.Kaburga kemikleri mi eksik kalmış;yoksa çamur mu yetmemiş?
Tanrı,bu frst ladyleri, yaratırken hangi malzemeyi kullanmış acaba?
Bazı kadınlardan ç-alıp,ekleme mi yapmış dersiniz? ;)

21 Şubat 2017 Salı

#Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev,eşini cumhurbaşkanının en birinci yardımcısı olarak atadı.Tek adam dedikleri tam da budur işte.
Bakmayın yönetim biçiminin Başkanlık Tipi Cumhuriyet olmasına;Azerbaycan'da da,iktidar babadan oğula geçirildi.
Bir insana,ülkenin yönetimini,kurumlarını tek başına yönetme yetkisini verirseniz,o da kalkar ve yanında kimi görmek isterse onu taşır.
Ama işin hakkını vermek gerek,İlham Aliyev'in eşi da taş gibi bir hatun doğrusu.
52 yaşında ve 3 çocuk doğurmuş olsa da,cami de yerinde,mihrap da.
Hoş,botokslu ve estetikli yüzü maske gibi dursa da,anatomi şahane kadında.
Bu kadının,herhangi bir birikimi var mı,eğitimi nedir bilmiyorum ama koskoca ülkenin cumhurbaşkanının en yakını olarak atandıysa,vardır bunda bir keramet.
Eş kontenjanında da değildir,değil mi?
Hani,böyle tek adam iktidarlarında,kişi kafasına göre takılır ya!
Canı istedi diye anlama özürlü oğlunu getirebilir,canı istedi diye estetiğin bile işe yaramadığı eşini.
Kim,hangi kişi,can güvenliğini düşünmeyerek karşı çıkabilir tek adama?
Düşünebiliyor musunuz,bizim de aynı durumla karşılaşabileceğimizi?
Yok!
Düşünmeyin bence de.
En iyisi,referandumda nazik yerlerinizi kaldırın ve HAYIR! oyunu vermeye gidin.
Yalnızca sizin için değil,ülkenin geleceği için de gerekli bu.
Düşünsenize;Patagonya cumhurbaşkanının aklına esti diye eşini ennnn birinci yardımcı atamasını.....
Bence de düşünmeyin!
Bir,bize bakıyorum,bir de Azerbaycan'a.......
Hatun da cidden taş gibi kardeşim! ;)

20 Şubat 2017 Pazartesi

#Referandumun kaderini ne sosyal medya kullanıcıları ne de aydın kesimi belirleyecek; bu referandumun kaderini sokaktaki vatandaş,küçük esnaf,kahvede oturan işsiz ve ev kadınları belirleyecek.
Sokakta,çarşıda,pazarda,referandumun nabzını tutuyorum ve.....
Malum,bugün pazartesi ve semt pazarına gittim.Yüzleri gülen insanlara pek rastlanmıyordu.Pazarcılar malını satma telaşında,alıcılar ise pazarı en ucuza kapatma çabasındaydı.
Fiyatlar azıcık oynamış ama fileler hala yarım dolulukta.
Pazarcılarla sohbet ediyorum,'referandum için ne düşünüyorsunuz?'diye soruyorum;bazısı'Şu halimize baksana,eve nasıl ekmek gidecek?'diye hayıflanıyor;diğeri 'Oğlum okudu ama atanamıyor'diyor ama AKP'ye evet diyeceğini söylüyor;bir diğeri ise,bizim evde CHP hakim ama çocuklarımın geleceği için mecburen AKP'ye vereceğim' diyor ama hiçbiri bu referandum nedir ,ne için sandığa gidiyorum,bu işin ülkeye faydası ne? bilmiyor ve bunu bir seçim sanıyor.
Başka türlü 'oyumu AK Partiye vereceğim der mi pazarcı?
Hala oy verdiği partinin AK Parti olduğunu sanıyor.Oysa,o partinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi ama onu bile bilmiyor.
Ülkede rejim değişecek oysa ve bu bir seçim değil,Cumhuriyetle hesaplaşma desen.....
Adalet ve Kalkınma....
Ne güzel bir tanım değil mi?
Bu tanıma bakarsanız,ülkemizde her şeyin adil,hakkaniyetli olduğunu düşünürsünüz değil mi?
Ya da kalkınmış bir ülke ne güzel olurdu.
Peki öyle miyiz dersiniz?
Eğer ben,her hafta pazara çıktığımda,alım gücü düşük,gözlerinin feri sönmüş tüketiciyi;önündeki üç bağ maydanozu akşama kadar satamamış yaşlı köylüyü üzgün gözlerle çevresine bakarken gördüğümde,bu ülkede ne adaletin ne de kalkınmanın olmadığını görüyorum zaten.
Peki,ben görüyorsam vatandaş nasıl görmüyor derseniz....
Bu toplum 'Hem ağlarım hem giderim' felsefesini ziyadesiyle benimsemiş durumda çünkü.
Çünkü;insanımız öyle şaşırmış,öyle beli bükülmüş durumdaki ekonomik gidişattan;kendisine söylenen her şeyi doğru sanıyor ve mikrofonlara 'Her şey yolunda vatandaşlarım.Eğer evet derseniz PKK bitecek,terör bitecek.Hayırcılar PKK ile işbirliği içindeler.. vs vs vs'diye konuşanlara '
Tamam da güzel kardeşim!15 yıldır iktidarda olan sensin.Neden terörün bitmesi referanduma bağlı?Sen ne yaptın 15 yıldır iktidarda kaldığın sürede?'demiyor,diyemiyor,düşünmüyor.
Çünkü....
Ben bugün pazarcılarla konuştum,konuştum ama inanın anlamadım;hem malını satamayıp hem de şükretmesini.
Ben anlamadım,elindeki üç kuruşla pazara çıkıp,pek bir şey alamadan evine dönen kadınların neden şükrettiğini?
Siz anlıyor musunuz?
Dip not:Bugünün en güzel yanı neydi biliyor musunuz?Pazarcı Mahmut Amcamın,benim için sakladığı Nergisler.
Kimseye vermemiş,rokaların altına saklamış bana vermek için.
Eve dönene kadar kokladım,kokladım....
Ne baş döndürücü bir koku!Evim,mis gibi nergis kokuyor.
Referandum sonrası da tıpkı ülkemin de mis gibi,aydınlık günler kokacağı gibi.;)

17 Şubat 2017 Cuma

Kızımın her doğum gününde,klasik Anne-Kız fotoğrafını veririz.
Ve beni dünyada iyileştiren en sihirli sözcük,kızımın bana sarılıp 'Annem'diyerek öpmesidir.
Bir anne daha ne ister? :)

14 Şubat 2017 Salı

#Kızıma.....
Bugün,hayatından bir yaş daha alıyorsun.
Hayat,inişli çıkışlı bir yolculuk kızım.
Bazen hüzün,bazen neşe,bazen isyan demek.Yılları geçirdikçe sen de anlayacaksın bunları.
Yolun uzunluğunu,kısalığını kimse bilemez ama geçirilen ömrü,en olabilir haliyle yaşamalı insan.
Geçmişin izlerini bugüne taşıma ama onlardan gerekli dersleri çıkar ve yoluna bildiğin,inandığın her ne varsa onunla devam et yavrum.
Sana hep güvendim ve hep gurur duydum güzel kızım.
Seninle yolculuğumuzda bana eşlik ettiğin için,heyecanını,hayallerini, benimle paylaştığın için,benim kızım olduğun için,bana senin annen olma şansını verdiğin için,teşekkür ediyorum yavrum.
Seni uyurken izlediğimde,o kıvırcık saçlarını kokladığımda,sana sarıldığımda binlerce kez şükrediyorum,senin gibi bir evladım olduğu için.
Sana bakıyorum,yıllar nasıl da geçmiş meğer.
Dün gibi seni kucağıma almam,dün gibi ilk adımını atışını izlemem.
Kıkırdayarak gülüşlerin,'Anne uf oldu,öp de geçsin'diyen sözlerin dün gibi gözümün önünde.
O güzel bakışların hiç solmasın güzel kızım.
Her zaman ve sen istediğinde her an,ben hep yanında olacağım,çünkü,ben senin annenim.
Hani,hep şikayet ediyorsun ya 'Dünyanın en tacizci annesiyim'diye.
İşte, o benim güzel kızım. ;)
Ömrün uzun olsun,keyifle ve hep benimle geçsin diliyorum;
Ta ki;kanatlanıp uçana kadar.....
Yazdığım en güzel ÖYKÜ'sün sen!
Seni çok seviyorum. :)

#AŞK......
Malum,bugün Sevgililer Günü.
Üstüne yazmak da farz oldu biliyorsunuz. ;)
Aziz Valentine,bu uğurda canını vermiş olsa da;tüketim çılgınlığı dense de;'Hadi ordan,hıristiyanların gününü kutlamak bize mi düştü?'diyenlerin sevgilileri olsa aynı sözü asla kullanmayacağına inanarak;toplu iğne başı kadar tek taşı,ev fiyatına pazarlayanlara,400 liraya pırlanta alana biri bedava diyerek,tek taş pırlantanın asla ve kat' a,alt limiti 1000,üst limiti sınırsız olduğunu bilmeyenlere Sevgililer Gününü kullananlarak kazık atanlara nazaran;
Güzeldir Sevgililer Günü kutlaması.
Tek bir gülün fiyatının 20 lira olması da dert değil,anlamı 'Seni Seviyorum' mesajı olduktan sonra.
İster sözcüklere dökün sevginizi,isterseniz çiçeklerle anlatın ama güzeldir bir insanı sevmek.
Size,kendisini sevdirecek kadar hoş duygular uyandıran bir insanın varlığı yaşam enerjinizdir.
Aşık olduğunuz o günlerde,ayağınız yerden kesilse de,sevgi pıtırcıkları kalbinize dolsa da,başka bir gözle bakıyorsunuz hayata.
Aşk dediğiniz şeyin başlangıcı bellidir de,bitişi muallakta.
Aşkı,ne kadar diri tutarsanız,o kadar heyecanınızı yaşlandırmazsınız.
Tabii,bunun yolu sevmekten ama cidden sevmekten geçer.
Sever gibi yapılmaz aşkta.
Bir insana sevdalanmak güzeldir;hem de çok güzel.
Aşık olan insandan korkmayın çünkü o hayatınızı daha bir güzelleştirmek için yanınızdadır.
Elbette,bugün yanlış dokunuşlardan söz etmiyorum.
İkili ilişkilerde önemlidir karşılıklı duygular.
Aşk,Cemal Süreya'nın 'AŞK' şiirinde söylediği gibi;'
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız'dönemi geçti elbette.
Şimdi AŞK,karnınız acıkıncaya kadar sürüyor.
Duygular,jet hızıyla gelip,ışık hızıyla bitiyor hayatımızda.
Sevgiliniz varsa bugün,çok şanslısınız ama yoksa,7 milyar insanın içinde hala bulamadıysanız,o da sizin beceriksizliğiniz. ;)
Şaka elbette.Belki hala rastlamamışsınızdır.Umudunuzu asla kaybetmeyin çünkü;
Aşk bu;Tesadüfleri Sever! :)

13 Şubat 2017 Pazartesi

#'Kılıçdaroğlu 'Evet' demeseydi,bugün 3 çocuğu olmayacaktı.'
Kötü bir şaka deseniz olmaz;'bir referandum öncesi halkı ikna etmek için bu denli saçmalanır mı?' deseniz yine olmaz.
Bu lafı,geçmişte bakanlık yapmış biri söylüyor da niye söylüyor?
3 çocuk yapmak için evet demek gerekmiyor biliyorsunuz.Eğer öyle olsaydı,meclis sekreterinden,sevgilisinden,metresinden çocuk yapan bakanlar,vekiller olur muydu?
'Hayır' diyenler 15 Temmuz'un yanındadır"
Bu lafı cumhurbaşkanı söylüyor ve HAYIR diyen herkesi Fetöcü ve terörist ilan ederek toplumu yanlış yönlendirerek,ayrıştırıyor.
Peki;
Fetö bir terör örgütü.AKP,iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Fethullah Gülen ile işbirliği içinde değil miydi?Beraber yürümediler mi bu yolda?Ters düşmelerinin nedeni,paylaşamadıkları kurum,rant ve çıkar ilişkisi değil miydi de,şimdi 'Tu kaka oldu Fetö?
Gerçi,hayatımızda hiç böyle darbe girişimi de görmemiştik doğrusu.
Ben,12 Mart'ı okuduğumda ve 12 Eylül darbesine tanık olduğumda,sokağa çıkma yasağını da,estirilen terörü de,yasakları da,çocuktum ama anımsıyorum.
Bu nasıl bir darbeymiş ki,herkes sokakta,meclis çalışıyor,hükümetin bakanları canlı yayında açıklama yapıyor.
Tuhaf bir şeydi ama ne?
Başbakan Binali Yıldırım'ın referendum için söylediği "Neden 'evet' diyoruz? PKK 'hayır' diyor, onun için 'evet' diyoruz. FETÖ 'hayır' diyor, onun için 'evet' diyoruz. HDP 'hayır' diyor, onun için 'evet' diyoruz. 'Hayır'cılara bakın ona göre kararınızı verin'dediğinde ise;
Sayın siyasiler....
Dayattığınız 18 maddeyi okudum.
Bu maddelerin,ülkemde rejimi değiştireceğini,yargıyı vesayet altına alacağını,özgürlüklerin tümüyle rafa kalkacağını,parlamenter sistemin yok olacağını ve ülkenin tüm kurumlarının tek bir kişinin iki dudağının arasına teslim edileceğini biliyorum ve size HAYIR!diyorum.
HAYIR! dediğim için ben PKK'nın yanında değilim;FETÖ'cü değilim;HDP'li değilim.
Çünkü ben,ülkesini seven,özgür yaşam hakkını savunan bir bireyim ve bu hakkımı kullanıyorum.
PKK'lıları Haburda aklayan sizdiniz;Megri Megri diyerek halay çeken sizdiniz,Oslo'da görüşen sizdiniz.İmralıyla pazarlık yapan sizdiniz.
Tüm bunları siz yaparken,ben HAYIR! dediğimde nasıl onlarla eşdeğer tutulurum söyler misiniz?
Siyasi ahlak yoksa ve yaptığınız şeylerin arkasında duramıyorsanız,HAYIR! diyenler doğru yolda demektir.
Size de,PKK'ya da,Fetö'ye de,HDP'ye de,teröre de HAYIR! diyorum.
Ve benim bireylerle işim yok.Fani dünyada,bir gün herkes ölecek ama sistemi değiştirdiğinizde bunun sancısını uzun yıllar çekeceğiz ülke olarak.
Bu nedenle, bu gidişata HAYIR! diyorum.Yarın,HDP ile anlaşırsanız ne olacak?
Ülkemin bölünmesine izin vermiyorum.

11 Şubat 2017 Cumartesi

#Başkanlık sistemine neden HAYIR! diyorum?
-Çünkü;bu ülkenin en önemli sorunlarından biri,16 yaşındaki Cansu ve Cansu gibi kadınların her gün öldürülmesi ve adının da'Kadın Cinayetine bir kurban daha' diyerek sıradanlaştırılmasıdır.
-Çünkü bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,dini vakıf,dernek,imam hatip ve benzeri yerlerde el kadar kız-erkek çocuklarına tecavüz edilmesidir.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,ensest ilişkidir ve 'Bir kereden bir şey olmaz'diyen akıl,vicdan,merhamet fukarası insanlarla yönetiliyor olmaktır.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,eve kapatılan ve üremekten başka görev verilmeyen kadınlardır.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,sıvasız,camsız,perdesiz yoksul evlere şehit cenazelerin gitmesidir.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,ekonominin dibe vurmasıdır.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,işsizliktir.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,Taşeron İşçilik adı altında her gün,iş cinayetlerinde can veren işçilerdir.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,bitmek bilmeyen ve çözüm aranmayan trafik kazalarıdır.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,zengin ve fakir arasındaki derin uçurumdur.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,Yolsuzluktur,Hırsızlıktır,Rantçı Zihniyettir.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,ahlaki çöküntü ve artan fuhuştur.
- Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,onlarca üniversite açıp,nitelikli-niteliksiz eğitimle gençleri mezun edip,sokağa bırakmak ve işsiz kalmalarını seyretmektir.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri,demokrasi ve özgürlükleri rafa kaldırıp,At izini İt izine karıştırıp,insanları mağdur etmektir.
-Çünkü,bu ülkenin en büyük sorunlarından biri......
Liste böyle uzayıp,gider.
Çözülmesi gereken bunca sorun varken;tek derdimiz düş peşinde koşan birinin düşlerine yol arkadaşlığı yapmak mıdır?
HAYIR! diyorum,HAYIR!
EVET diyenlerin de,rejimi değiştirecek 18 maddeyi kesinlikle okumadığına,hakkında en ufak bir fikirleri olmadığına inanıyorum
Çünkü.....
Aklı başında hiç kimse,ATATÜRK'ün kurduğu CUMHURİYET YÖNETİMİ'nin değiştirilmesine onay vermez!

9 Şubat 2017 Perşembe

#Muhtarları toplamış ve 1150 odalı sarayı neden yaptırdığını açıklamak için diyor ki;'Ben Başbakanlığı geldiğimde,inanır mısınız,lavabolarda,bir zamanlar karafatmalar dolaşıyordu.'
Hiç yakışır mıymış,koskoca ülkenin başbakanlığına böyle bir lavabo?
Karafatma bu,her delikten çıkıyor.Adamlar,ellerini yıkamaya kalksa,o da ne,her yerde karafatmalar dolaşıyor.
Ne o öyle,ilaçla mücadele edeceksin de,konuta gelen insanlardan utanacaksın da....
Çok ayıp!
Çözüm çok basit elbette.
Derhal olaya el koyuyoruz.Atatürk'ün,Türk halkına bıraktığı Atatürk Orman Çiftliğini nasıl h-iç edeceğimizi düşünüyoruz ve 1150 odalı sarayı,pardon;Külliye mi neydi,onu konduruyoruz.
Artık,rahat rahat birilerini utanmadan ağırlayabiliriz çünkü,karafatmalar eski başbakanlıkta kaldı.
'Karafatma bu,o kadar da akıllı böcekler değildir canım'diyorsanız yanılıyorsunuz.Senkronizasyonları ve grup davranışları çok iyiymiş.
Koskoca sarayın lavabo deliğinden de çıkabilirler yani.
Karafatmaların 6 farklı familyada, yaklaşık 4.500 türü bulunmaktaymış ve Doğu hamam böceği Türkiye'nin yerli böceğiymiş.
Ama oldu mu şimdi?Yerli ırk bir böceğimiz var ve kurtulmak için başbakanlık konutundan saraya terfi ediyorsunuz.
Bu karafatmalar,kafaları koptuğunda iki hafta yaşıyorlardı değil mi?
Bu konuşmayı gerçekten de dinleyen,aklına hiç 'Yav kardeşim!Sen,milletin parasını neden saraya harcadın?Koskoca Çankaya Köşkü neyine yetmedi?' diye düşünmeden,ellerini patlatırcasına alkışlayan muhtarların boyunlarının üstündeki kafaları,karafatmalar kadar çalışmıyormuş belli ki.
Onlar bile,başları kopunca,iki hafta yaşıyorlarmış yahu!
Sürekli saraya koşuyorsunuz da,masraflarınız kimin cebinden çıkıyor hiç mi kafanız basmıyor?
Hayret edilecek bir dip not olsun:Her şeye Eyyyy! diye başlayıp,herkese ayar veren biri karafatmalara çözüm bulup,hizaya sokamasın.
Olmadı!

8 Şubat 2017 Çarşamba

#Geçtiğimiz günlerin birinde,yüz yüze gelmediğim biriyle karşılaştım, bana baktı,baktı 'Sosyal medyadaki fotoğraflarınıza hiç benzemiyorsunuz,sizi tanıyamadım'dedi.
Doğrudur.
Ona döndüm ve 'Onlar gençlik fotoğraflarım,herkesi böyle kandırıyorum,aslım budur'dedim. ;)
Zaman acımasızdır elbette.Yıllar geçip,yaş aldıkça,yüzdeki çizgiler,saçlardaki aklar fırtına gibi çöker bedene.
Yaşamanın getirisi bu elbette.
Ama şöylede bir gerçek var;saçlarınız fönlü,yüzünüz makyajlı olduğunuzda,çirkin ördek yavrusundan,zarif bir kuğuya dönüşüyorsunuz,zaten bu fotoğraflar da o dönemlerde çekiliyor.
Kim,saç-baş dağılmış halde fotoğraflarını sosyal medyaya koyar Allah aşkına?
Kandırıyoruz yani herkesi. ;)
Hep merak etmişimdir,sektör hep kadınlara çalışıyor,sanki erkekler çok fit;sanki erkekler çok bakımlı da...
Siz hiç duydunuz mu göbeği sarkan bir erkeğe korse icat edildiğini?
Yok,illa ki kadınlar....
Her daim bakımlı olmak zorundayız sanki.
Balenli sütyenler,sarkan karnı saklayan korseler,selülitli bacakları gizleyen çoraplar...
Ama şunu da hep merak ediyorum doğrusu.
Bakıma girdiniz,sarkan memelerinizi dikleştiren sütyenlerle kaldırdınız,jartiyerlerle ne kadar fena yeriniz varsa kapattınız da....
Yahu!
Bunlar bir şekilde o bedenden çıkacak;o zaman ne olacak? ;)
Neyi saklıyorsunuz da,utanıyorsunuz ki?
İnsanın aslı neyse o değil midir?
Yüzünüze yaptıracağınız o botoksla,aynı ifadeyle bakan gözlerinizle,gülmeyen dudaklarınızla,silikonlu yanaklarınızla ortalıkta dolaşan o tuhaf kadınlardan ne farkınız kalır ki?
Bir de sarı saç yaptınız mı?
Hepsi mi aynı olur kardeşim!
Ortalıkta şablon kadınlardan geçilmiyor.60 yaşındaki kadının 20'li yaş sürenlerle aşık atmaya kalkması,olsa olsa dramdır.
Bırakın,yaş aldığınız yıllar yüzünüze sinsin.Kaz ayağı çizgileriniz mi oluştu,varsın olsun,ne var bunda?
Yılların deneyimidir üstünüze sinen koku.
Merak etmeyin,sizi beğenen her halinizle beğenecektir zaten.
Unutmadan;karşınızdaki erkek,kendisi çok mu bakımlı,bir dikkat edin isterseniz. ;)
O arkadaş bana tanıyamadığını söyledi ya!
Ne yapayım şimdi?
Karacaoğlan'ın dediği gibi 'Bir kız bana emmi dedi,neyleyim?'mi diyeyim?
Yoksa....
Memleketin en iyi estetik uzmanını bilen,tanıyan,telefonunu veren biri var mı aranızda? ;)
#Çoğumuz,bir köpeğin doğumuna tanıklık etmişizdir.
Gözleri yumuk,iniltili sesler çıkaran ve annesinin memesini kokuyla arayan üç-beş yavru doğar.
İçgüdüsel olarak memeye yönelir ve emme işlemine başlayarak,büyüme sürecine girerler.
Bu süreçte tehlikesizdirler.
1 hafta,1 ay derken yavru büyümeye başlar ama hala küçük ve zararsızdır.Elinizi uzatınca koşar,ufaktan havlamaya başlarlar ama hala ısırmazlar.
1 yılın sonunda,artık dişleri ısıracak kıvama gelmiş ve gelen geçene efelenmeye başlamıştır havlayarak.
Doğada,hiçbir canlı,ona taş atmazsanız,kuyruğuna basmazsanız,sopayla yönelmezseniz size dokunmaz.
Köpekler de öyle.
Köpeklerin türleri de çok biliyorsunuz.Kurt,Lassie,Golden Retriever,çoban köpeği,bulldog,pit bull,terrier.....
Listeyi uzatmak mümkün.
İçinde,çok tehlikeli türleri de var kuşkusuz ama ülkemizde çok yaygın olan türlerden biri kurttur.
Hani,Bozkurt işaretiyle simgelenen kurt....
Tehlikelidir ve yanınızdan geçerken dikkatli olmak gerekir,çünkü ısırabilir.
Kurt,güçlü bir hayvandır,asildir de.Kurt,güçlü sesiyle havlar,gerektiğinde saldırır ama asla kuyruğunu kıstırıp,geri adım atmaz.
Yani,pisi pisi kıvamına asla gelmez çünkü hayvanın fıtratında yoktur bu.
Çünkü,onun adı Kurttur.
Bunca yıldır köpek besleriz,içlerinde kurt köpeğimiz de oldu ama ben hiçbirinin kurt olmaktan vazgeçtiğini görmedim.
Yani,yatıp da karnına dokunmanızı,'gel oğlum'dediğinizde başını eğip,okşamanızı bekleyenini hiç görmedim.
Anında kulaklarını kabartıp,dikleşen ve hamleye hazır hale gelen,sesleri,gelen tehlikeyi sezen bir cinstir,kurt.
Ülkemizde kurt köpeklerinin de fıtratı değişmiş demek ki.
Havlamıyor,usul usul,tıpkı bir koyun misali başına gelecekleri bekliyor,sezmiyor,ayağa kalkmıyor;aksine pıstıkça pısıyor gariban hayvan.
Bu hayvan ırkına ne oldu?
Kedi desem,kedi değil,yavru köpek desem,e,büyümüş,ergen olmuş,ayıp olur.
Geçmişleri kaç yıllıktı,48 mi?
Uluyan,güçlü bir hayvanken,kuyruğunu kıstıran sefil bir şeye dönüşmek....
'Atla oğlum'derken,gel kuçu kuçu olmak da zor iş arkadaş!
Kıssadan hisse....
Andersen bile bu kadarını hayal edemezdi inanın!

6 Şubat 2017 Pazartesi

#Tanrım!
Ne şanslıyız.Yat ve teknelerde ÖTV süresiz kaldırıldı.Bunun kıymetini bilmeli ve nankör olmamalıyız.
Allah razı olsun bu hükümetten.
Epeydir semt pazarı maceralarını yazmıyorum çünkü pazara gitmiyorum.
Çünkü,pazara gittiğinizde,fileniz en az 100-150 liraya eh işte doluyor.Aylığa vursanız,aylık 600 lira ota,çöpe para veriyorsunuz.
Olmaz ki!
Şaka elbette,biliyorsunuz 1 aydır çok hastayım ve değil pazara gitmek ,atölyeme zor gidiyorum.
Pazarcılarım da beni nasıl özlemiş görmelisiniz.
Pazarın başında durdum ve şöyle bir baktım ki,tezgahlar silme sarı sarı parlıyor.
'Allah Allah' dedim,'kuyumcular pazarda tezgah mı açmış? '
Ve bütün tezgahlar dolu,insanların pazar arabaları boş.
Anladım ki;pazardaki meyve-sebzenin fiyatları kuyumcu tezgahlarını geçmiş meğer.
Yahu!
Bu Rusya uçağı düşürüleli çok olmadı mı?Hani,Rusya'ya satamadığımız tarım ürünleri iç piyasaya sürülünce fiyatlar düşer sanıyorduk ya!
Biber,kabak,muz,karnabahar.... (Şu karnabahar ve kestaneyi yine yiyemedim bu sene) ;)
Fiyatlar mı Mars'a yolculuk yapıyor anlamadım.
Bir teyze var örneğin.Tezgahının önünde hep üç-beş bağ pırasa,biraz da maydanoz satar.
Pırasa aldım ama yalvaran gözlerle 'Kızım,şu tereleri de al,biliyorum kötü görünüyor ama alsan olur mu?'dediğinde,pörsümüş,soğuk vurmuş ve çöpe atacağım tereleri almak farz oluyor elbette.
Az ötede bir traktör,üstü yanmış,ayazdan kavrulmuş marul dolu,hiç satılmamış.
Yaklaştım ve tanesi 50 kuruştan marullarından aldım.Ayak üstü konuştuk ve dedi ki;'Mahsulüm para etmedi.Soğuktan ayaz vurdu ve çok zarardayım'
Biliyor musunuz?
Yat ve Teknelerde ÖTV sınırsız kaldırılmış.
Hep merak ederdim,bu pazara gelen pazarcılar,teyzeler,amcalar tekneyle mi,yatla mı,yoksa kotralarıyla mı pazara geliyorlar diye?
Hani,kıyıya yanaşmakta sorun yaşarlar mı acaba diye?
Bunlar,benzin ve dizelle çalışıyordu değil mi?
Tüh!
Bir de yakıt parası vardı sahi!
Ne acımasız bir dünyada yaşıyoruz.Hem tekne masrafı,hem yakıt.....
Ne yapacak şimdi bu halk?
Ayıp oluyor ama sayın hükümet yetkilileri.
Halkın konforunun içine ..... Olmaz ki!
Şu benim tekneyi nereye bağlasam acaba?
Hem pazara git,hem para saç hem de tekneyi bağlayacak yer ara.
Eyyyy Hükümet!
Kardeşim,şu soruna bir el atıverin.
Halkız biz,Halkız!
Sahi!
Pırlantada durum neydi? ;)

5 Şubat 2017 Pazar

#Burası,benim atölyem.Resimden,Heykele,takıdan,ahşap işlerine,hatta yakın zamanda kıyafet tasarımlarımı da uygulamaya koyacağım sanat evim.
Burda her şeyi yapmak serbest ve öğrenmek isteyen herkese kapım açık.
'Hiç yeteneğim yok,Cin Ali bile çizemem'gibi laflar hiç bana göre değil.Ben öğretirim,yeter ki siz öğrenmek isteyin.
Kapının ardında kırbaç bulundurmuyorum ya da kızılcık sopası elbette ama disiplin şart! ;)
Bu gördüğünüz çalışmaların bir kısmı henüz üretim aşamasında,diğerlerinin de,üç gündür verniklerini atıyorum.
Yarın da montajlarını yapacağım.
Keyifli bir iş.
Amacım,kadınların üretimine destek olmak ve bu amaçla daha çok kadın,daha kendini değerli kılan insan...
Kadınlarımızı çok yetenekli buluyorum ve çok çalışkan.
Sanat,hayalini kurduğunuz her neyse,onun bir objeye,tuvale,kameraya ya da çamura dökülmüş halidir ve herkes yapabilir.Yeter ki,hayal edin,yolunu öğrenin,ki ben burdayım her zaman ;) 
Hayal kurmak güzeldir,hele çevrenize bir ışık yayıyorsanız,daha da güzeldir.
Hayali,gerçeğe dönüştürmenin yolu sanattır.
Biz,bu yolda güzel işler çıkarıyoruz çalışma arkadaşlarımla.
Siz de katılın lütfen bu tür çalışmalara.
Unutmayın!
Cin Ali çizen,her şeyi çizer! ;)
#Referandumun maliyeti ülkeye 190 MİLYON.
Beyaz Eşyada ÖTV (Özel tüketim vergisi) 30 Nisan'a kadar sıfırlandı.
Aklı başında her vatandaşın şunu sorması gerekiyor bu hükümete:
-Madem,ÖTV kaldırılabiliyor,o halde ben neden ÖTV olmadan alış verişimi yapamadım bugüne kadar?
-Neden 30 Nisan? 1 Mayıs'ta ne olacak örneğin?ÖTV,yeniden mi konacak tüketim mallarına?
-30 Nisan referanduma ayarlıysa eğer,siz ne hakla bana referandum rüşveti teklif ediyorsunuz?
-Oy benim değil mi,neye istersem ona basarım.Bana rüşvet vererek oyumu satın alamazsınız.
Madem,bu ÖTV kaldırılabiliyor,bu hayat boyu sürse de,üreten de,tüketici da kazansa olmaz mı?
Belki,birçok insan şu anda evini yenilemek istiyor,belki evlenecek ama ev döşemenin maliyeti belini büküyorsa eğer,ÖTV'siz ticaret sürümden kazandırmaz mı herkese?
Referandumun maliyeti ülkeye 190 MİLYON.
CUMHURİYET'in nesi batıyor bu iktidara da,bir kişinin hırsı uğruna 190 MİLYON havaya savruluyor?
Kimin cebinden çıkacak bu rakam?
190 MİLYON'a,kaç emekliye ikramiye verilir;kaç atanamayan öğretmene okul;kaç hastane,sağlık ocağı yapılır;kaç ,öğrenciye burs verilir;kaç işsize fabrika,atölye kurulur söyler misiniz?
CUMHURİYET'in nesi battı size,nesi?
Biz,halimizden memnunuz.Atamızın kurduğu CUMHURİYET'i adam gibi yönetseniz zaten ortada sorun kalmaz.
İlla,CUMHURİYET'le hesaplaşacaksınız değil mi?
Parlamenter sistemi yıkıp,tek adam diktasını bize dayatmak için referandum yapıp,cebimizden 190 MİLYON'u sandığa gömeceksiniz.
Bize sordunuz mu kardeşim,cebinizden bu parayı vermeyi istiyor musunuz diye?
Ben,şahsım adına İSTEMİYORUM!
Bizim paramızı sandığa saçın,sonra da çıkmış ve
'Komşunu al gel' kampanyasını başlatıyoruz. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızdan düğün, nişan, sünnet gibi özel törenlerini ülkemizde yapmalarını bekliyorum" diyor sayın cumhurbaşkanı.
Sanki gelen turistlerin can güvenliğini sağladın;sanki ülkende her şey yolunda,yurt dışından tatile gelecekler öyle mi?
Biz cidden salağaız da,elin adamı öyle mi?Tur şirketlerinin iptal edilen rezervasyonları ortada.
Adamlar,Türkiye'yi en güvenilmez ve gidilmez ülkeler kategorisine sokmuş,sen kalkmış 'Komşunuda al,gel'kampanyası yapıyorsun.
Bize nereleriyle gülüyorlar acaba yurt dışında?
Ülkede ekonominin canına oku ve umudunu,yurt dışında çalışanların çocuklarının ..... bağla.
Bunlar ne içiyorsa,cidden aynısından hepimize dağıtsınlar.
Başka türlü izahı var mı yaşadığımız şeylerin?

3 Şubat 2017 Cuma

#Dün,haberlerde ,Van'dan İstanbul'a gelen ve okul masrafını çıkarmak için inşaatta çalışırken düşüp,ölen genci gördüğümde dedim ki:
'Bu başkanlık ne menem bir şey ki,referandumdan sonra eğer EVET! çıkarsa,bu gençler yalnızca okuluna gidecek,devlet öğrencilere hak ettiği kadar burs verecek,barındıracak,bu gençler inşaatlardan düşüp ölmeyecek ve ülkemizin yarınlarını inşa edecek kadar donanımlı gençler yetişecek.
Öyle mi?
Ne değişeceğini sanıyoruz EVET çıkınca?
Ülkemizin üstüne,bir anda,sihirli bir değnek değecek ve hayat güllük gülistanlık falan mı olacak?
Hayır canım!
Memleketin tüm sorunları devam edecek,ekonomik kriz zirve yapacak,özgürlükler kısıtlanacak,kadınlar öldürülmeye devam edecek,çocuklar tecavüze uğramaya devam edecek,halk biraz daha fakirleşecek,zengin,zaten bunlar sayesinde parsayı biraz daha götürecek ve ATATÜRK CUMHURİYET'ini yok etmek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklar.
Referandum dediğimiz şey, CUMHURİYET'le hesaplaşmadır.
Olan bu!
Bu nedenle Başkanlık Sistemine HAYIR!

2 Şubat 2017 Perşembe

#Erzurum'da,spor salonunda spor yapan çarşaflı kadınları görünce ben....
Komediyle,dram arası bir şey yaşıyoruz uzun süredir.
Burdan,yanlış anlaşılmasın,spora karşı değilim ama bu ne kılık be birader?
Hani,yerine göre giyinmek diye bir şey vardır.Nasıl ki,evde eşofmanlarla otururuz ama dışarda yemeğe çıkarken konuma uygun giyiniriz;nasıl ki,bir düğüne,bir etkinliğe giderken mekana göre giyiniriz;nasıl ki,plaja giderken parmak arası terlikler ve bikini-mayo alırız yanımıza çünkü deniz kıyafeti budur,nasıl ki, okulda, derse giderken forma ya da okula uygun giyiniriz;işte spor salonuna giderken de spor yapmamızı kolaylaştıracak ayakkabı,şort ya da eşofman giyeriz çünkü aletleri kullanmak,terlediğimizde terimizi atacak nitelikte giysiler giymek sağlığımız açısından çok önemlidir...
Çarşafa dolanarak aletli spor nasıl yapılır acaba?
Düşünüyorum da;yürüyeceksiniz ama bacağınıza dolanan kara etek var,kol kası yapacaksınız,aletlere daldınız;peki o çarşafla o aletleri nasıl indirip,kaldıracaksınız?
Peki,bu kılıkla spor salonunda ne işiniz var?
Laf olsun diye mi ordasınız,yoksa şov yapmak mı amacınız?
Keşke,bütün kadınlarımız spor yapsa;keşke bütün kadınlarımız bu bilinçte olsa ama nerde.....
Erzurum'da,toplamışlar gariban kadınları,güya spor yaptıracaklar.
Yahu!
Sizi önce spor nasıl yapılır,kan değerleri,tansiyon,yağ-şeker oranı ve kalp durumunuz nedir diye bilinçlendirmek gerekmez mi sevgili hanımlar?
Alete çıkınca spor yapılmaz,kendinize zarar vermekten başka.
Hadi,diyelim ki,o kara şeyle spor yaptınız ve terlediniz;nasıl duş alacaksınız?
Almanız gerekiyor biliyorsunuz.
Almayacağınızı da biliyorsunuz.
O ter,üstünüzde soğuyunca,siz şimdi sağlık için spor mu yapmış oluyorsunuz?
Kadınların,çarşafa dolanmaktan daha iyi bir şeyler yapacağına duyduğum inançla....
Şu memlekette,aklı başında bir durumla ne zaman karşılaşacağız,ne zaman?

1 Şubat 2017 Çarşamba

#"Bizim canımıza yetti parlamenter sistem"
II. Abdülhamid'in torunu Nilhan Osmanoğlu Vatansever
Bu hanımı tanıyan var mı bilmem ama referandum öncesi,soyadı gibi Osmanlıya dönük vatan sevgisiyle galeyana gelmiş ve parlamenter sistemden şikayet ediyor.
Nilhan Hanımın özgeçmişine baktım çünkü anlayamadım,neden bu denli şikayet ettiğini?
Okula mı gidememiş,meslek sahibi mi olamamış,özgürlük istemiş de elinden mi alınmış yoksa istediği gibi mi yaşayamamış?
Hanımefendi,tam bir aristokrat.Olağanüstü şatafatlı bir evde yaşıyor.Her yer lüks ve ihtişam kokuyor.Altın varaklı klasik tarzda döşenmiş evinde,şık kıyafeti,elmas küpeleri,saçı,makyajıyla koltukta zarafetle otururken,parlamenter sistemin neyinden nemalanmamış anlamak mümkün değil doğrusu.
Hanımefendi, II. Abdülhamid Han’ın 5. kuşak torun.Lefke Avrupa Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü mezunu.Çeşitli şirketlerde üst düzey yönetici olarak çalışmış, kendi markasını kurmuştur. NİLHAN SULTAN markası adı altında " Sultandan.com " elektronik ticaret sitesinde geleneksel Selçuklu ve Osmanlı ürünlerini satıyor.
Nilhan Hanım,Osmanlıya çok meraklı ve parlamenter sistemden çok şikayetçi ya!
Acaba? Osmanlı Hanedanlığı devam etseydi ve CUMHURİYET kurulmasaydı,bu okullara gidebilecek miydi,bir kadın olarak iş yaşamına girebilecek miydi,kendi markasını oluşturacak kadar donanımlı olabilecek miydi?
Eğer,Osmanlı devam etseydi,bu hanım,kim bilir kimin odasında kapatma olacaktı,kim bilir hangi kadının arasından seçilerek yatağın cariyesi olacaktı,kim bilir kaç çocuk doğuracaktı?
Kadının adı var mıydı da,okuması olacaktı,kadın yerine konulacaktı,istediği gibi bir yaşam sürecekti?
Hanımefendi,size bu nimetleri,o çok şikayet ettiğiniz parlamenter sistem sundu.
İnsan,yemek yediği tabağa tükürmez.
Asalet duruşta değildir.Asalet,tepeden tırnağa insanın üstüne yapışan etikettir.
O vakur oturuş,sizi belki padişahın torunu yapar ama siz hiçbir zaman bir CUMHURİYET KADINI olmayı becerememişsiniz.
Sizin gibi kadınları Suudi Arabistan,İran,Afganistan gibi ülkelere göndermeli.
Göndermeli ki,CUMHURİYETİN VE PARLAMENTER SİSTEMİN nasıl bir NİMET olduğunu anlayın!
EVET! diyerek iki çocuğunuzun hayatını neye emanet ettiğinizi göremeyecek kadar da körsünüz demek ki?
Oysa,dedeniz II.Abdülhamit,kötü yanları da vardı evet ama ,ülkede bir çok yeniliği de yapmış bir padişahtı.
Keşke,bunu anlayabilseydiniz,keşke!