28 Ekim 2018 Pazar

#Diyorlar ki; 'Kars çok soğuk.'
Çukurova'da yaşayan biri için soğuğun derecesini anlamak biraz zor,bakalım,yaşayıp göreceğim.
Ne kadar kalın kazak bulabilirim diye bakıyorum,bakıyorum.....
Çünkü,üşümemek gerek değil mi?
İnsanın kendisini her iklimde koruması gerek,hasta olmamak için.
İstanbul'da öğrenciyken,ayazlı soğuklarından,karından,kışından çok hastalanırdım çünkü,bünye alışık değil-di bu havalara.
Kendimi garantiye almaya çalışıyorum soğuk hava için.
Beni,benden başka kim düşünebilir değil mi şu anda?
Peki.....
Tunceli'de donan o,iki askerimizin suçu neydi?
1150 odalı sarayında, Ejder Meyveli Smoothie içenlerin ne kadar umurunda oldu bu ölümler?
Kendi askerini koruyamayan ve 21. yüzyılda,dünyada örneği görülemeyecek bir durumda ölen askerlerin hesabını kim verecek?
1915 yılında,Sarıkamış'ta yazlık kıyafetleriyle donan askerlerimizin öyküleri hala dillerdeyken,2018 yılında,askerinin donarak ölmesine neden oluyorsun?
Savaşta kurşun sıkmamış,cepheye gitmemiş,yurdunu savunmak için canını vermemiş;
Soğuktan yahu,soğuktan,donarak öldü o çocuklar.
Bu utanç bize yeter!
Başka bir ülkede olsa,o askerlerden kim sorumluysa,tepeden tırnağa mahkemelerde yargılanması gerekirken,iki gündür,hiçbir yetkiliyi gördünüz mü ortada?
Anaların önüne buza kesmiş evlatlarını veriyorsunuz ve otoyol yapmakla,ülkeyi tarumar ederek hava limanları,onlar,bunlar diye ıvır zıvır dolar savurganlığıyla, kasım kasım kasılarak ülke yönetiyorsunuz öyle mi?
O anaların gözyaşlarında boğulun inşallah!
Ben,üşümemek için çabalıyorum çünkü gideceğim yer soğuk değil,çok soğuk.
Peki,Tunceli'de,dağlara gönderilen askerlerimiz bunu biliyor muydu?
İçimdeki öfkeyi tanımlayamıyorum inanın.
21. yüzyılda,insan donarak ölür mü?
Hem de koruman altındaki askerlerin!
Olmaz,olamaz!

27 Ekim 2018 Cumartesi

#Sabah,iyi umutlarla güne başladım.hayat güzel,nefes alacak bir güne daha başlamak güzel gibi romantik algıdaydım.
Aslında,dün twitterde bir haber görmüştüm ama 'Hadi canım,yine mi asparagas haber?Hem de,Sarıkamış'tan 103 yıl sonra iki askerimiz donarak ölecekti?''
Böyle saçma bir haber olur muydu?
21. yüzyıldayız ve askerlerimiz donarak ölecek!
Tunceli'de,operasyona giden askerlerimize mevsime göre kıyafet verilmiyor muydu?
Malum,artık kış mevsiminin kar yağışı başladı tüm yurtta.
Sarıkamış'taki gibi incecik askeri kıyafetlerle askerlerimizi dağlara sürmüş olamazlar değil mi?
Ordumuzun başındakiler bunu biliyor olmalılar!
Peki,bundan kim sorumlu?
İki vatan evladı,hem de 15 BİN lirayı bastıran herkesin bedelli askerlikten kaçtığı günümüzde,kim bilir hangi yoksul,camsız,sıvasız evinin oğlu olarak,karda üşüyerek,donarak can verecek ve bunu okuyan bizler olaya sessiz kalacağız;' Takdir-i İlahi,şehadet şerbeti içtiler,ne mutlu sana evladın şehit oldu'diyenlere tepki göstermeyeceğiz öyle mi?
O şehadet şerbeti nedense hep yoksulun evinde içiliyor.
Hangisinin oğlu askerlik yaptı,sorarım size?
Testis kanserinden yırtan mı,yoksa valiyi hizaya dizen, sözümona bedelli yapan diğerinden mi?
Herkesin evladı kendine kıymetlidir.
Sorun bakalım o ana-babaya,evlatlarının canı gitmesin diye kendi canlarından vazgeçmezler mi?
Bu kadar kolay yani,iki askerimiz donarak öldü ve bizler,iki yanlışın bir doğruyu göstermediği düzende hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edeceğiz !
İçimden geçen sözcükleri dile getirmek istemiyorum.
Ben de bir anneyim ve o,iki askerin annelerinin çığlıklarını burdan duyuyorum.
Zıvanadan çıkmak işten bile değil inanın.
Cehennemin dibine gidin.
Orası bile sizi almayacak!
#Hayat, akıp giderken, bu güzellikleri görecek güne uyanabilmek ne büyük şans.
Ömür dediğimiz şey, iki nefes arası değil mi?

25 Ekim 2018 Perşembe

#Hayatımdan geçen en özel insanlardan biri,Ablama....
Şimdi uzaklarda,hayallerde,rüyalarda,anılarda,fotoğraflarda ve kalbimde kaldı.
Özlem ve sevgiyle....
YOUTUBE.COM
İbrahim Tatlıses - Sarhoş


İyilik,hoşluk,güzellik göstere göstere yapılmaz elbette.İnsanları rencide etmeden,usulca yapılmalı,yapılan her neyse.
Ben,bir noktaya dikkat çekmek için bu paylaşımı yapıyorum,lütfen yanlış anlaşılmasın.
Kişilerden onay almadığım için de şu anda isimleri yayımlamıyorum ama hepsine çok teşekkür ediyorum bana destek oldukları için.
Gelelim şu Laloğlu Köyüne.
Twitter'de göz atarken,köy çocuklarının sesini duydum,en çok oyuncak ve oyun parkı istiyorlardı.Konuyla ilgili girişimde bulundum ama Kars Valiliğinin oyun parkı kuracağını öğrenince 'Acaba,bu çocuklara başka ne yapabilirim?' diye düşündüm ve sosyal medya üzerinden bir kampanya başlattım.
Bakınız.....
Face'de,blogumda,twitter'de öyle çok beğenen olmuş ki;ama yalnızca beğenmişler,gerisi yok.
Bize lazım olan neydi;DESTEK!
Evet!
Ülkemiz,bir darboğazda,ekonomik sıkıntı had safhada ama ben insanlardan çok şey istememiştim;yalnızca elbirliğiyle,bir kalem sen al,bir kitap diğeri alsın,bir diğeri bir oyuncak;hepsi buydu.
Yani;bir elden değil,çok elden güzellik yapmaktı çocuklara.
Her çocuğun oyuncak,kitap,eğitim,üşümeden yaşama hakkı vardır.
Yani,sosyal medyadan beğenmeyle o çocuklara bir yardım gitmiyor,bilin istedim.
Muhtarı aradım ve çocukların neye gereksinmesi olduğunu sordum.
Köyü de araştırdım.Hayvancılıkla geçiniyorlar,iklim nedeniyle ağaç pek yetişmiyor,yani sınırlı bir köy.
Köydeki çocuklara da,köy halkına da nasıl yararım olur diye kafa yordum elbette.
Çok şükür ki,hep yanımda olan ailem,bir görüşmeyle her talebimi karşılayan,bir telefonumla bana yardım eden yetkililer,dostlarım,arkadaşlarım çok.
İyi ki de varlar çünkü onlarla bu hoşluğu başardık.
Bana,'Sana ne Kars'taki çocuklardan,kendi çevrene bak'diyen o çok yetkili ağızları da esefle kınadığımı belirteyim.
Kars'taki de bizim çocuğumuz,Çorum'daki de,Urfa'daki de.
Çocuk bu,hangi şehirde olduğunun bir önemi var mı?
Bir el ile belki bir ses çıkarırsınız ama çok el ile alkış tufanı yaratabilirsiniz-di ama 'Ben de şunu,bunu göndereceğim'diyenlerin hiçbiri bu yardımı yapmadı.
Üzücü!
Hoş görmediğimi ayrıca belirteyim.
Benden bu kadar ama gönlümden çok daha fazlasını yapmak da geçiyordu çocuklar için.
Bir dahaki sefere diyelim .
Herkese teşekkür ediyorum. 
Köliler,gitmeye hazır artık.Peki,ne var bu kolilerde?
Başta,elbette ATAMIZIN NUTUK KİTABI,İSTİKLAL MARŞLI FOTOĞRAFI ve
işte kareler.
Dip not:Bu saatten sonra,o çocuklara bağ da bağışlasanız hiçbir hükmü yoktur,onu da ayrıca belirteyim.
Söz verdiğiniz zaman tutmayı hala öğrenmediyseniz,bu saatten sonra da öğrenmezsiniz zaten!
Dip not:Bu saatten sonra,o çocuklara bağ da bağışlasanız hiçbir hükmü yoktur,onu da ayrıca belirteyim.
Söz verdiğiniz zaman tutmayı hala öğrenmediyseniz,bu saatten sonra da öğrenmezsiniz zaten!

23 Ekim 2018 Salı

#SAVAŞMA SEVİŞ!
Kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi?
Basit bir düşmenin faturasını ödemeyle bitiremiyorum.
Doktor, doktor geziyorum. Dediler ki:Osmaniye Devler Hastanesinde işinin uzmanı bir doktor var.
Doktor, gerçekten de işinin uzmanı. Peki, doktora nasıl ulaşılacak, daha doğrusu doktorlara?
Hastanede, her yer Suriyeli kaynıyor. Ekranlara bakıyorum, isimlerin çoğunu telaffuz dahi edemiyorum.
Tepeden tırnağa çarşaf içinde, gözleri dahi görünmeyen, hemen hepsinin kucağında yeni doğmuş bebekler....
Yahu!
Siz, ülkenizdeki savaştan kaçmadınız mı?
Ülkemize sevişmek için mi geldiniz de sürekli ürüyorsunuz?
Bizim askerimiz Suriye topraklarında can versin, bunlar, ekmek elden, su gölden yaşasın, ne ala memleket!
İstemiyorum Suriyelileri ülkemde.
Kim beslemek istiyorsa alabilir ama ben hala doktoruma ulaşamıyorsam,, bana ne sevişmekten başka üretmeyi bilmeyen Suriyelilerden?
Beştepe'de, babasından kalan maaşla besleyecekse buyursun alsın ama benim paramla, benim vergimle, benim haklarımla kimse başkasını besleyemez.
Şu saat oldu, onca yol geldim doktor için, aç olduğum için ilaçlarımı alamıyorum ve ben hala bekliyorum.
Sizin uyguladığınız sistemin var ya!
Kundaktaki bebekleri, kapkara görüntüleriyle hala ortada geziyorlar ve benden rahatlar benim ülkemde.
Çadırlarda, konteynerlerde, onca insanın içinde nasıl yaptınız bu bebekleri?
Ar damarı çatlamak bu mu acaba?
Biz mi mülteci olduk, onlar mı?
Çektirin gidin artık ülkemden!

22 Ekim 2018 Pazartesi

#Ekranda cumhurbaşkanını izliyorum;halkı sürekli tasarruf etmeye çağırıyor.
Emeklilikte yaşa takılanların ekonomiye getireceği külfetten tutun da,gündem değiştiren CEHAPE sakızı var ya sürekli çiğnenen!
İğneden,ipliğe yağdırılan zamlarla,vergilerle zaten ezilen halkımızın daha neyi kaldı alınacak cidden anlamak zor olsa da....
Sahi!
Katar emirinin hibe ettiği uçak konusu ne oldu?
Çoktan tarihin tozlu raflarına girdi bile değil mi?
Vitrinlerde koca koca 'Enflasyonla topyekün mücadele için % 10 indirim' de yazıyor ya!
Gazetede bir haber gözüme çalındı.Bakın ne diyor haberde:
-Garajında,sadece yıllık yakıtları 3.4 milyon olan 268 araç bulunan saraya bu araçlar yetmemiş olacak ki,38 yeni araç alınacakmış!
Bu araçlardan 10'u,zırhlı araç,ki; 8'i fiyat sınırlamasının dışındaymış;14 binek otomobil, 4 minibüs, 2 panelvan, 6 otobüs ve biri 12 tonluk diğeri 17 tonluk 2 kamyon.
Nasıl ki,1150 odalı sarayda,bir insan her gün birine girse 3 yılda görür odaları;bu kadar araçla ne yapacak acaba?
Caddelerde,bitmek bilmeyen siyah resmi arabaları hepimiz görüyoruz değil mi?
Tasarruf etmeliyiz biliyorsunuz!
Bugün,hastaneden dönüyorum.Bel fıtığından ameliyat olacak bir hasta ve şoför konuşuyor.
Adam,otoyol şirketinde çalışıyormuş,şirket batmış,herkesi eve postalamışlar.,
Bu arada,adam emekli.
Hani,cumhurbaşkanı,'iki emekli maaşı mı olur' derken,kendisi kaç maaş alıyor sorgulamıyoruz ya!
Hani,emekli maaşları asgari ücretin altında değilmiş ya!
Adam anlatıyor:900 lira emekli maaşı varmış.' Nasıl geçineyim,çol-çocuk var ekmek bekleyen.Ayağımı kullanamıyorum,ne yapacağım şimdi,işsizim' diyor ya!
Bir ülkedeki gidişata bakıyorum,bir de halkımızın yaşadıklarına.....
Emin olun,Mart ayındaki yerel seçimlerde göreceksiniz sonucu.
900 lira emekli maaşıyla ağlayan da,Ordu'daki fındık üreticisi de,Elbistan'daki şeker pancarı üreticisi de,Antalya'daki domates üreten çiftçi de 16 yıldır yaptığının aynısını yapacak.
Einstein'in sözünü çok severim:Aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuç almayı uman kişiye ne denir?
İşte,toplum olarak böyleyiz uzun süredir.
Bize müstahak!
Sen,delik cebinde para ararken,38 yeni araba daha alınıyor ve sen hala iyi şeyler olacağına inanıyorsun öyle mi?
% 10 indirim!
Vay canına!

21 Ekim 2018 Pazar

#Can sıkacak çok şey var elbette hayatta.
Gidişat,gidişat değil ve durdurulmuyorlar da.
Siyasi gündemi izlerken,bunları hak etmek için ne yaptık diye de soruyorum kendime?
Yanıtını biliyorum,sinirleniyorum....
Neyse.....
Atölyemi günlerdir hazırlıyorum,çok da yoruldum elbette.
Bir yandan hazırlıklar,bir yandan Kars'a gideceklerin tanzimi derken,makine değilim elbette ve arıza çıkıyor bir şekilde.
İnsanoğlunun tuhaf hallerine de tanık olunca 'İmdat'diyerek kaçma isteğim yok da değil inanın.
Atölyemi yine ve yeniden su bastı.
Anacığım,nurlarda uyusun hep derdi ki:Allah,hiç birinizi kötüyle karşılaştırmasın' ama karşılaşıyoruz işte.
Zıvanadan çıktım desem yeridir bugün.
Atölyemin sularını tahliye etmeye çabalıyorum öfkeyle,bir yandan da kendimi frenliyorum,yoksa ağız,burun demeden dalacağım bana bunu yapanlara.
Bir kedi yaklaştı cama.O kadar acıkmış ki,yağmur sularını içiyordu.Hani,yiyecek bir şey olsa vereceğim ama yoktu.
Neyse ki,bizim sokağın kedisi,akşamları yemek yiyor bizim masadan.
Bir kadın yaklaştı ve konuşmaya başladık.
Yavru bir kedi almış,büyütmüş ama eve giriyor diye oğluna demiş ki:
-Al,götür bu kediyi bir köye at.
Oğlu da götürüp atmış cidden ama kedi,1 hafta sonra geri gelmiş.
Bu kez yılmamış ve kediyi daha uzak bir yere göndermiş;kedi ortada yok.
Ama....
1 ay sonra geri gelmesin mi?
Kadına baktım şöyle bir ve dedim ki:
-Madem,bakmayacaktınız neden aldınız bu kediyi?Hayvan,size bağlanmış ve ailesi saymış.Bu nedenledir ki,gönderdiğiniz her yerden,içgüdüsel olarak size geri dönüyor.
Bahçesi de varmış üstelik kadının.
Dedim ki;O bir canlı ve her canlı gibi sevgi ister.Bir kediye bakmak bu kadar zor değil ki.
Götürüp attığınız her yerden dönüyorsa,size bağlı olduğundandır.Sakın bir daha göndermeyin.Bakamıyorsanız bana getirin,ben beslerim.
O kedinin ahı tutarsa üzülürsünüz.
-Tamam göndermem bir daha dedi ve gitti.
Ah'dan mı korktu,yoksa kediyi gerçekten sevdi mi bilmiyorum ama insanın içinde vicdan ve merhamet olmalı.
Bunları yitirdiğimiz için bu ülkede hayat çığırından çıktı.
Haberlerde gördüm;adamın biri! tavuklarını yiyor diye bir köpeği aracın arkasına bağlamış sürüklüyordu.
Hay sizin gibilerin.....
Kötü komşu,vicdansız insanlar....
Bir bitin yahu,bir bitin artık!
#Sabah 6'da şöyle bir dolaşayım istedim ıslatan yağmur altında.
Fırına, ince tırnak ekmek verdim, bol susamlı. Keyifli bir pazar kahvaltısı yapmak amacım;ne de olsa kızım yanımda.
Şehri dolaşıyorum ekmeği beklerken, içinden hayatlar geçmiş, şimdi yıkık, viran ve yalnız evlerin hüznünü fotoğraflıyorum üzüntüyle.
Balkonunda, kim bilir kimler iz bıraktı?
Kimler mutlu günler geçirdi, kimler hüzne boğuldu acaba?
Hepimizin evi, ana evi, ta ki, ömür bitip çocuklar dağılana kadar.
Herkes, kendi hayatına düşünce evler de kimsesizleşiyor böyle.
Elimde bir yetki olsaydı, bu evleri koruma altına alır ve insanların soluklanacağı mekanlara dönüştürürdüm.

Ekmekler çıkmıştır artık. Yeter soluklanmak bu kadar soğuk ve yağmurlu bir sabahta.
Günaydın.

18 Ekim 2018 Perşembe

#Atölyeyi yeni döneme hazırlıyorum.Kurs da başlayacak eş zamanlı.
Çok yorucu bir tempodayım bugünlerde.Bir yandan Kars'a gidecek eşyaları toparlamak,bir yandan kolileri hazırlamak cidden telaşlı bir enerji istiyor.
İyi de oldu,kendi yeteneksizliğimi de keşfettim bu sayede. 
Bütün kıyafetleri yeniden yıkadım,ütüledim.Etiketleri üstünde olduğu için üretim kimyasalları çocukların tenine değsin istemedim.
Birkaç pantolonun bacakları yapılmamıştı.Terziye göndermeye vaktim de yok.Aldım iğne,ipliği elime.
Allah ne verdiyse diye giriştim.Fena da olmadı hani ama benden terzi olur mu;işte orası muallakta!
Çiziktirdiğim kıyafet tasarımlarını hayata geçirmek için sanki bu terziliği kıvırmam gerekecek;sanki! 
Hiç esprili bir insan değilim ama çocuklara bazen muzipliğim tutuyor.
Bakın,bugün ne oldu?
Evimin karşısı okul.Çocuklar okula giderken,atölyemin kapısı açıldı,iki öğrenci.
Aramızda geçen diyalog:
-Teyze;siz dergi satıyordunuz değil mi?
-Bana teyze demeleri normal,torunum bile olabilirlerdi. 
-Satmıyorum.
Dudakları büzüldü.
-Ama siz geçen yıl dergi vermiştiniz.
-Satmıyorum dedim,dergi yok demedim ki! 
Yüzleri ışıdı birden.
Her yıl,iki ayda bir,bankadan çocuklara yönelik dergi alıyorum.Sağolsunlar hiç esirgemiyorlar dergileri benden.
Önce kendim okuyorum elbette.Kazık kadar olsak da,hala öğrenecek ne çok şey var değil mi? 
İki yıldır,atölyemin önünden geçen bütün çocuklara dağıtıyorum dergileri.
Dergi okuma alışkanlığı kazanmalarını sağladım,seviniyorum.
Merakla yeni sayılarını bekliyorlar,bu da çok güzel.
-Teyze,derginin yeni sayıları geldi mi?diyen dalıyor atölyeme.
Çocuklardaki bu ilgiyi görmek müthiş güzel bir duygu.
Bu arada;dergiler çocuklara hediye.
Satılması fikrine nerden kapıldılarsa artık?
Yeter ki okusun çocuklar.Hiç üşenmem böyle işlere.
Çocuklar mutlu,ben yorgun ve mutlu. 

17 Ekim 2018 Çarşamba

#Kars'ın Selim İlçesi-Laloğlu Köyü için başlattığım girişimde gönderilecek bir şeyler hazırlayanlar lütfen bana ulaştırsın.
Kolileri hazırlıyorum,yola çıkacak artık.
-Ben de gönderecektim.
-Ay,ben de bir şeyler yapacaktım.
-Gerçekten mi?
-Böyle bir şey mi yapmıştınız,hiç duymadım,okumadım,haberim yok diyenler.....
E,ben daha ne yapayım ? İki aydır çağrı yapıp duruyorum.
Koliler hafta sonu yola çıkacak.
Ya bana ulaştırın,ya da sonsuza kadar susun! 
Bu yolda, bana yardım eden herkese teşekkür ediyorum.
Daha sonra ayrıntılı bir teşekkür yazısı tarafımdan kaleme alınacaktır. 

16 Ekim 2018 Salı

#Havalar soğudu diye üzülme; şimdi tam da Dubai zamanı.
Ülkemizin içinde olduğu ekonomik darboğazı düşününce....
Hayal kurmanın sonu var mı? Ben daha Kars'a gideceğim ama Dubai'ye de gitsem hiç fena olmazdı hani. 
Neyse....
Konumuz bu değil.
Sabah kahvemi içiyorum,bir gözüm ekranda.Kadının biri,bir kadın programında şikayet ediyor:
-2 yıllık evliyim,ikiz çocuklarım var,kocam beni aldatıyor hatta flört döneminde bile aldatıyordu;çocuklarım olmasa bu kez boşanacağım ama çocuklarım var.'
Einstein'in çok sevdiğim bir sözüdür:Aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuç almayı uman kişiye aptal denir.
Kadın kısmını çözebilen biri çıkar mı acaba?
Kadın beyninin işleyiş mekanizmasını, bir kadın olarak ben de anlamıyorum.
Daha fazlasını izlemeye dayanamadım.
'Kavun değil ki,koklayarak alalım' lafı vardır biliyorsunuz.
Adam,flört aşamasında bile ne cins kavun olduğunu defalarca anlatmış.
Evlenmiş,çocuklarını bile bırakıp,başka bir kadına ev açmış ve onunla yaşıyor.....
Bu saatten sonra,bu adamdan koca olur mu,çocuklarına baba olur mu da hala beklenti içinde eve dönmesini bekliyor;PES!
Tedavi olabilirmiş de,çocuklarına baba olabilirmiş de.....
Bu kadını tutup,şöyle bir sarsmak gerek.
Bir erkek,senden gittiyse zaten gitmiştir ve dönerse senin de değildir artık.
Sular tersine akar mı da,bu adamdan kocalık bekliyor?
Yaşananları unutmak bu kadar kolay yani!
Git,başka kadınlarla düş-kalk,gönül eğle ama sonunda bana dön!
Şu kadınlarımız azıcık cesaretli,korkusuz,kendiliğinin farkında olsa da,yaşadıklarından bir ders çıkarsa mı artık?
Adam,hayatını yaşıyor,bu kadın evde.....
Tövbe yarabbi!
-Dönerse senindir,dönmezse hiç senin olmamıştır sözü şiirlerde geçerlidir.
Yaşananları,kaset gibi geriye sarıp,baştan dinleyemezsin.
Dünyada erkek kıtlığı mı var?
O sevdiyse başka kadını,git,sen de başkasını sev.
Bu bağımlılığı cidden anlamıyorum.
Bırak yakasını,gitsin!
Tam da bunları düşünürken,başka bir kanalda Selvi Boylum Al Yazmalım filminden bir kare gördüm.
Sevgi neydi?
Sevgi emekti! 

15 Ekim 2018 Pazartesi

#Bugün,15 Ekim MEME KANSERİ FARKINDALIK günü.
Dünyada en sık görülen kanser türü,Meme Kanseri ve ülkemizde her yıl 25 bin kadına Meme Kanseri tanısı konuyor.
Kanser,çağımızın illet hastalığı biliyorsunuz ve çoğu kanser türünün tedavisi de var ama erken tanı şart!
KETEM,kanseri erken tanılama,tarama ve eğitim merkezi ve bu merkezlerde yapılan işlemler ücretsizdir.
Meme Kanseri,kadınların korkulu rüyası.
Erkeklerde de görülüyor elbette.
Yani,insanın kendini izlemesi şart!
Her ay,regl sonrası evde kadınların kendini muayene etmesi çok önemli.
Ele gelen en küçük bir kitle dahi önemli.
Sevgili kadınlar:Lütfen,kendi bedeninizi kontrol edin,bilmiyorsanız yöntemini öğrenin,olmadı KETEM'e başvurun ve tarama yaptırın.
Sağlık bu,ihmale gelmez.Bana bir şey olmaz demeyin.
Yediğimiz,içtiğimiz her şey hormonluyken,hava,su,toprak bu kadar kirlenmişken hastalıktan kaçabileceğimizi düşünmeyin.
Eskidenmiş insanların yüz yaşaması.
Kaşık kaşık yenen tereyağlar da,kaymaklar da,et de,süt de sağlıklıydı ama şimdi başımıza sardılar GDO'yu,kanser türlerinden birine yolu düşmeyen nerdeyse yok.
Birkaç yıl önce,hastanede bir olay yaşamıştım.Mamografi çektiriyorum,arkamda genç bir kadın. Mamografiyi çeken de kadın ,
USG'ye geçtik ama doktorun kadın için söylediğini duydum.Diyordu ki:' Bu kadına öncelik verin,bir terslik görüyorum.'
Ben girdim USG'ye,ardımdan kadın girecek.Kocası kapıya geldi ve içerdeki radyolog'un kadın olup,olmadığını sordu;'Erkek' yanıtını alınca da,kadını kolundan tuttu,sürükleyerek götürdü.Giderken de şöyle diyordu:
-Benim karıma erkek bakamaz!
Yanlarında da,3 yaşlarında bir kız çocuğu vardı.
Arkalarından bakarken dışımdan dedim ki:
-Bu kadın kanserden ölürse,sorumlusu kim olacak?
-Eşine kadın doktor arayan bu adam,kızını tıp fakültesinde okutup,doktor yapar mı?
Belki de öldü o kadın,bilmiyorum ama hep merak ettim akıbetini.
Böyle cehaletin olduğu bir ülkede,kadınlarımızın kendi hayatlarına sahip çıkmaktan başka şansları yok!
MEME KANSERİ,çok önemli.
Lütfen,rutin kontrollerinizi yapın!

14 Ekim 2018 Pazar

#Bu toplumu,bu kadar aptal yerine koymak......
-Çavuşoğlu: ABD umarım anlamıştır, baskıyla Türkiye'den netice alınmaz
-Erdoğan: Türk üniversiteleri, tarihlerinin en güçlü, en bağımsız dönemini yaşıyor
-Süleyman Soylu: Her tarafta bizim borumuz ötüyor
-AK Parti'den Brunson açıklaması: Dayatmalara, tehditlere Türkiye prim vermedi 
-Hülya Koçyiğit: Atatürk'ün huzurunda iyi bir sanatçı olmak için ant içtim.
-Nedim Şener: 5 günlük er olması fark etmez, o asker 15 Temmuz'da darbeye kalkıştı
Ve bütün bu hırgürün arasında "Erdoğan'ın 845 milyonluk bütçesi 2 milyar 818 milyon liraya yükseltildi, Diyanet'e 3 milyar lira daha verildi"
Ve ahlaksızlık ve vicdansızlık ve adaletsizlik ve....
Yer :Ankara
9 aylık bir bebek ailesi! tarafından ex getiriliyor ve otopsi istemiyor
Ama otopsiye gönderiliyor
İlk rapor:
cinsel istismar!
-Allah belanızı versin!
Daha da ne diyeyim?

12 Ekim 2018 Cuma

#'Bu fakir! görevde olduğu müddetçe,o teröristi alamazlar.'
Burdaki fakir sözcüğünün kullanımı ne alaka?Elindeki yüzükle gelip,1150 odalı sarayda oturmayı başarmak da epey fakirlik göstergesi elbette.
11 Ocak 2018-Recep Tayyip Erdoğan.
Atalarımızın ne de güzel sözleri vardır.
-Atma Recep,din kardeşiyiz! der örneğin.
Aniden yolculuğa çıkarsanız valizi hazırlamak zordur.Sonuçta,üstünüz başınız,özel eşyalarınız var toparlanacak.
Bir yolculuğa çıkacağımız zaman ise saatlerce valiz hazırlarız.
'Bu da lazım,şu da lazım' deriz. Planlama,çok önceden başlar çünkü.
Hele bu yolculuk bir kadına aitse,ayrıntının ucu bucağı yoktur.
Erkekler,düz mantıkta olduklarından,tek valiz her şeye yeter.
Yani,sözün özü: Eğer,yolculuğumuz önceden belliyse valiz hazırdır,uçak saati geldiğinde size düşen,valizi alıp gitmektir.
Bunca girizgahı neden yaptığıma gelince:
-Ajan
-Fetöcü
-PKK'ya yardım ve yataklık etti.
-Misyonerlik yapıyordu
-15 Temmuz'u planladı
Türk hukuk sistemi gerçekten de bağımsızdır.
Adam,35 yıl ile yargılanırken serbest kaldı ve uçağa atladığı gibi ....
O valiz,ne ara hazırlandı kardeşim?
Yoksa,önceden hazır mıydı?
Ataların bir de sözü var var,yazmadan geçmeyeyim:
-Tükürdüğünü yalamak!
Vay halimize vay!
#Sabah 5'de uyandım çünkü,uyku tutmuyor.
Peki neden?
-Ülkemiz neden böyle? diye sorgular dururum ama yanıtını da bilirim elbette.
Basiretsiz,yetersiz,donanımsız,eğitimsiz,din tüccarı....diye listeyi uzatabilirim,yönetimlerin iş başında olduğu bir ülke yükselmez,başaramaz,güçlü olamaz.
Peki,böyle insanların yönetimde olduğu insanların çıtası nasıldır?
Sorumsuz,,düşüncesiz,hayata saygısız aynı kendini yönetenler gibidir.
Her ne kadar,balık kuyruğundan kokmaya başlasa da,başı da kokuyor,sonu da kokuyor yurdumda.
İletişim kurduğum yaş aralığının alt limiti 35.
Yani,Cahit Sıtkı'ya göre,yolun yarısındayız ömrün.
Stres ve sinir başlayınca insanda,70'i görür müyüz bilmem?
Biri,geçen gün yazmış 'Hayatta en tuhaf karşıladığım şey,ülkemizdeki insanlar ne ara böyle oldu'sözü.
'Zaten,hep böyleydik ki'
Bu sözün üstüne ben de düşündüm.Biz zaten, atasözlerinde olduğu gibi insanlar olmaktan çıkalı çok olmuştu.
Uzun yıllardır yaşadıklarımıza şöyle bir bakalım:
İnsana saygımız var mı?
En küçük bir olayda küfürler,hakaretler,saygısızlık dökülmüyor mu bizden?
-Hayvana,ağaca,ota,böceğe saygımız var mı?
Ormanları yakıyor,rant uğruna yok ediyor,böceği eziyor,hayvanlara eziyet etmiyor muyuz?
Köpeklerin gözünü oyanlar,kedilerin ayaklarını kesenler,keçiye,eşeğe tecavüz edenler bizden çıkmıyor mu?
Başka bir gezegenden ya da ülkeden gelmiyor herhalde?
Suriyelileri saymıyorum,onları başımıza bela edenlere söylenecek söz çok çünkü.
İnsanlarla uğraşmaktan cidden çok yoruldum artık.
Saygısız,sözsüz,yalancı,hilekär,dürüstlüğün anlamını bilmeyen,işine geldiği gibi davranan ve beni zora sokan insanları bırakın saygıyı,nefret ediyorum artık.
Ne ara bu kadar çoğaldılar? demiyorum.
Zaten hep vardılar ama görmemeyi tercih eden bizleriz.
Hala,mikrofonlara,yüzünde alaycı bir ifadeyle,hepimizle dalga geçerek konuşan,hala yalan dolanla ülke yönetmeye kalkışan,kendi tarihine saygısız,nezaketsiz bu yöneticilerden hala medet umanlar gibi.
Terk edip gidesim var her şeyi ama gideceğim demekle gidilmiyor ki!

11 Ekim 2018 Perşembe

#Bir kızı olmalı insanın!
11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü bugün.
Umudumu kaybetmemekle birlikte,yine de kaygılıyım ülkemdeki kız çocuklarının geleceği için.
Denizli'de,Adana'da,Urfa'da ya da yurdumun herhangi bir yerinde tecavüze uğrayan,şiddet gören çocukları gördükçe içim kanıyor elbette.
'Bir kızı olmalı insanın' dedim yazımın başında.
Binlerce kez şükrediyorum ki,bir kızım var.
Tanrı,herkese benim kızım gibi aydınlık,bilinçli,akıllı,başarılı ve çok çalışkan bir kız çocuğu versin.
Önce,hayırlı bir evlat olmalı elbette ama benim kızım olunca,kız çocuklarının iyi yetişmesini daha bir önemsiyorum.
İyi bir kız evlat yetiştirmek demek,geleceğin iyi nesilleri demek.
Aydınlık bireyleri yetiştirmek için,aydınlık bakışlı kız çocuklarını yetiştirmemiz gerekiyor.Yarının anneleri ne kadar bilinçli büyürse,bu toplum,ÇOCUK GELİN,ŞİDDET,TECAVÜZ gibi rezilliklerden uzak durur.
Bizler,öncelikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve sonrasında da,kız çocuklarının eğitimi için ÇYDD'nin kurucusu Türkan Saylan ve bu amaçla çalışan tüm kadınlar ve yetkililere çok şey borçluyuz.
Kızım,gözümün nuru;iyi ki,böyle bir evladım var.
Gururla bakıyorum evladıma ve kızım nezninde,bütün kız çocuklarının gününü kutluyorum.
Elimden geldiğince okumaları için çabalayacağım.
Doğurmak da önemli ama emektir aslolan!
Hepsi benim çocuğumdur.
Kız çocuklarını bu kadar kolay gözden çıkarmayın artık!

9 Ekim 2018 Salı

#Bazı kadınlara anne olma hakkını vermeyecek tanrı,bazı annelerin de çocuğunu elinden almalı devlet.
Balcalı Hastanesinden dönüyorum ve iki anne var otobüste.
Birinin 3 yaşında oğlu var çocuğu kolundan savurdu babasına ve ' Al şu çocuğunu bıktım bundan ' diyor,sanki o çocuk ikisinin ortak eseri değilmiş gibi;diğer anne ise daha vahimini yapıyor ve 7-8 yaşındaki oğlunun yüzüne okkalı bir tokat vuruyor.Tokatın sesi,benim bile canımı yaktı,el kadar çocuk ne yapsın?
Çocuk,arkasını döndü,gözleri ıslak ve onca insanın içinde yediği tokattan utanarak.
Böyle anne olur mu?
Madem,bakamayacaksın,o zaman doğurma!

7 Ekim 2018 Pazar

#Kars'ın Selim İlçesi-Laloğlu Köyü için başlattığım yardım kampanyasında sona geldim.
Katkı sağlamayı düşünenler varsa bana ulaşabilirler.Ne kadar çok katkı,o kadar çok çocuğun okuması,bilinçlenmesi,üşümemesi demek.
Toparladığım her katkıyı kendim teslim edeceğim ta ülkenin bir ucundaki köye.
O kadar sıkıntılı bir durumdayım ki; ama söz verdim ve o sözü tutacağım ve de Kars'a gideceğim.
Çocukların gözlerindeki ışığı,yüzlerindeki gülümsemeyi görmek istiyorum yalnızca.
Ve ben,bunca derdimin içinde,bunun için çabalıyorsam,sizler neden yapmıyorsunuz?
Bir el tek ses,çok el alkış demektir.
Bir el de ben atayım diyenler için,ben burdayım birkaç gün daha.
Olur da, fikriniz değişirse diye.... 

6 Ekim 2018 Cumartesi

#Hayatın güzel yanlarını görerek yaşamak da var,depresif ruh haliyle yaşamak da.Sonuçta finaliniz belli ama bari aradaki boşluk güzel geçsin değil mi? 
Pazar günüm,en özel günümdür.Tembellik,rehavet ve güzel bir kahvaltı ve müzik.
Müziksiz asla kahvaltı yapmam.Sırasız şarkılar yankılanır televizyonda.
Tabii,bu keyif,atölye çalışmaları başlayınca bitecek ama üç günün beyliği,beylik demişler. 
Kulağıma Neşet Ertaş'ın 
Gönül dağı yağmur yağmur varan olunca
Akar can üstüne sel gizli gizli
Bir tenhada can cananı bulunca
Sinemi yaralar yar oy yar oy yar oy yar
türküsü çalındı.
Kahvaltıyı bıraktım ve bu güzel türküyü dinledim.Korkuyla karışık günlere düştüm ya,ondandır türkünün dokunması bana.
Bir ses daha geldi kulağıma.Bizim ufaklık bağırıyor.
Bu kahvaltı bana haram anladım.Bir yandan türküler,bir yandan bizimkisi.
Ana yüreği işte,yemedim,yedirdim misali. 
Yemeğini verdim,başını avucumun içine koydu.Annesini bulur umuduyla sokağa bıraksam,henüz çok küçük;bırakmasam,beni annesi sanıyor,bağımlı olacağız.
Sonra,beni terk edecek biliyorum ve üzüleceğim.Yüzüme öyle bir bakışı var,masum,çaresiz,bebek....

Yaşamın içine ne anlam yüklerseniz,sizinle geliyor.Bu ufaklık da,benim şimdiki Öyküm.
ÖYKÜ'leri ikiledik.Neyse ki,kızım kıskanç bir çocuk değil.