kırmızı seyahat: Haziran 2020

30 Haziran 2020 Salı

#Yansın bu dünya,yıkılsın bu evren!

Dünden bu yana,Edip Cansever'in 'Masa Da Masaymış Ha ' şiiri dilimde.
Hani,içinde bira sözcüğü geçtiği için,ders kitaplarından çıkarılan ünlü şiir.

Edip Cansever,der ki şiirinde:masaya anahtarını koydu önce,sonra çiçekleri,sütünü,yumurtasını pencereden gelen ışığını koydu,ekmeği,havayı,hayatı koydu masaya.insanları koydu,gökyüzünü koydu,uykusunu,uyanıklığını ,hayallerini koydu bir bir, tokluğunu,açlığını koydu,bir de içindeki bira içme isteğini....
Yani;hayatını koydu masaya.

Yükü ağırdı masanın ama kırılmıyordu,
Masa Da Masaydı Hani,her şeyi üstünde taşıyordu!

Dün,bir çocuk daha öldü bu ülkede ;İkranur!
Dün,önceki gün ve yarın....,
Çocuklar ölüyor,öldürülüyor,kadınlar öldürülüyor,tecavüzler bitmiyor;talan bitmiyor,yağma bitmiyor.
Kadın,çocuk,ağaç,orman,insan,hayvan....
Herkes savunmasız,bu ülkede.

Çözüm arayan da var elbette ama karşılığı yok.
Bir duvara vuruyor bütün öneriler.
Oysa,çürük,harçsız bir duvar,o duvar ama yıkılmıyor nedense!

Ya da,nedeni belli demeli!

Nereye kadar sürecek bu durum?
Daha kaç çocuk ölecek,öldürülecek,kaç kadının canına kıyılacak bu ülkede?
Kaç ağaca,kaç ormana balta vurulacak?
Dişi köpeğe bir ay boyunca tecavüz eden ve öldüren o o şeye ne oldu örneğin?
Tutuklandı mı,gerekli cezayı aldı mı?
Ya Bartın'da,gebe bir Karayaca'yı vurarak köpeğine parçalatan o alçak insan müsveddesine ne olacak örneğin?
Yapanın yanına kâr mı kalacak bunlar?
Bugüne kadar,hep böyle olmadı mı?
Yapılan bütün kıyımlar,bütün zalimlikler cezasız kalmadı mı?
Caydırıcılık nerde?
Sol yanımızın sızısı neden bitmiyor?
Neden,engel olunmuyor bunlara?

Bu masa,daha ne kadar derdi,kaygıyı taşıyabilir?
Daha ne koymamız lazım yıkılması için?
Masa, 'Bana mısın?' diyebilir mi artık?

Koydukça koyuyoruz üstüne hayatı ama direniyor hala.

Yansın bu dünya,yıkılsın bu evren.
Yıkılsın, O Masa Artık!

#Memleket meselelerine biraz kafa yorayım derken,iki haber okudum ve biraz da şu kadın meselesi nedir,kadınlar neden bu kadar tuhaf davranıyor,ona değineyim bugün.
Kadının biri,dördüncü çocuğunu doğurmuş.Ne var bunda demeyin.
Bu kadının kocası,geçtiğimiz aylarda,bir teknede,manken bir kadınla beraber olmuş ve bu da tüm basına düşmemiş miydi?
Hani,bu kadar afişe olmuş bir evliliği sürdürmek neyin karşılığı acaba?
Aşağı yukarı yıpranmış bütün evliliklerde bu aldatma olayı yaşanıyor,istisnaları olmak üzere.
Ya da,istisnası var mı bilmem bu aldatma işinin?

Neyse....
Bir kadın,kendisini aldatan ve fotoğraflı haberi basına düşen bir kocadan neden çocuk yapar?
Hem de,dördüncü çocuk!
Kadınların en temel hatası,bitmeye yüz tutmuş evliliklerini yeni bir çocuk yaparak kurtarmaya kalkmak.
Oysa,yeni bir çocuk,evliliği kurtarmaz.Biten bitmişse ya da bitmeye yüz tutmuşsa,ne yapsa nafiledir kadın.
İsterse,her sene bir çocuk doğursun.
Kocaların en büyük hatası ise biten bir evliliği bitirecek bir algıları olmayışı ve her keresinde affedileceğini bilme fikriyle hareket etmeleri.
Örnekleri çok elbette.Çevrenize bakmanız yeterli:
Bu işten en zararlı çıkan da,istenmeden doğan çocuklar olur.

Kadınları anlamak cidden çok zor.
Hani,bazı kadınlar var,aile ve toplum baskısı nedeniyle evliliğini sürdürüyor,bir şekilde mecburiyet diyelim ama bu konumda,para,mal,mülkün içindeki kadınlara ne oluyor?
Bir kadın,aldatıldığını bile bile o kocaya katlanır mı,üstüne de çocuk yapar mı?
Şaşırtıcı!
Ahlaki çöküntü yaşayan toplumlarda,hoşgörünün sınırı yok belli ki.
Kadın razı,adam razı!
Tuhaf!
Da diyeceğim ama mide bulandırıcı ilişkiler bunlar.
Başkası yapsa,'Ahlaksız 'damgası vurulur ama bunlar yapınca olağan sayılıyor.
Ahlaksızlık kimde acaba?

İbrahim Tatlıses.....
Gelmiş geçmiş en büyük seslerden biri kuşkusuz ama İbrahim Tatlıses dediğinizde,insanların aklına,kadınlara uyguladığı şiddet,kadınları malı sanıp bacaklarından vurdurma ,önüne geleni haremine katma ve bolca çocuk yapması geliyor.
Kadınlar,bu kişide ne buluyor? Sınırsız para,ihtişamlı evler,rüyalarında bile görmeyecekleri saltanat .....
26 yaşındaymış yeni sevgilisi.
Aradaki yaş farkı 42 !
26 yaşındaki bir genç kız,68 yaşındaki bir erkekte neyi arar,neyi bulmayı hedefler?
Çekicilik desem;eskidendi maço Anadolu erkeği halleri.
Vurulduktan sonraki fiziksel görünümü de çekici olmaktan uzaklaştı.
Ortada aşk meşk işleri olmadığı da aşikâr.
O halde?
En çok,bu genç kızların ailelerini düşünürüm.
Nasıl yetiştiriyorlar bu çocukları da,babasını geçtim,dedesi yaşındaki erkeklere yöneliyorlar?
Bu kadar mı açlık çekiyorlar,sıkıntı yaşıyorlar ekonomik olarak da,yönelimleri akranları olacakken bu yaş grubu oluyor?
Ülkemizdeki kadınları,ne düşüyorlar,neden böyle davranıyorlar,tercihlerinde neden kolaya kaçıyorlar diye ayrıca incelemek gerekiyor.

Biraz magazinsel oldu belki ama ülkemizde,böyle de bir gerçek yok mu?

29 Haziran 2020 Pazartesi

#ATÖLYEMDEN..... ❤️

'Bugün,artık atölye işleri başlasın' dedim.
Oturduğunuz yerde,kimse size para vermiyor değil mi?

Şaka bir yana,
bitirdiğim ürünler,artık evlerine gidecek bugün.
Atölye,ağzına kadar eşya dolu.Bunlar gitsin ki,yerine yenileri gelsin de üretim yapalım değil mi?

Benim işim estetik,güzellik ....
Hayata dair,hoş bir nefes alma alanıdır,atölyem.
Biraz mola,biraz kaçıştır herkese.
Arkadaşlarımız da memnun burda olmaktan.
Bu tür üretimler için,ben önden örnek ürün hazırlıyorum.
Siparişlerimizi,evlerin dekorasyon renklerine göre şekillendiriyoruz.
Önerileri getiriyorum,kişinin tercihine göre üretim aşamasına geçiyorum.
Zevkli,heyecanlı,bol sohbet seçenekli bir iş benimkisi.

Ve müzik ve kahve muhabbeti ve bolca çalışma.
Ne ara yapılıyor bu çalışmalar derseniz de;

O da,sır olsun.

Yaptığım bir ürünü,ister tablo,ister heykel,ister takı ya da böyle ahşap olsun,aynısını yapmıyorum ilke olarak.
Kişiye özel gibi bir şey yani.

Her insan,kendine özel değil midir zaten?

ATÖLYEMDEN..... ❤️

11 Fotoğraf

Fotoğraflar / Videolar Ekle

Yüklenecek dosyayı seç

26 Haziran 2020 Cuma

#Çocuklarımızı,yarış atına döndürdüğümüz bir sınav daha yapılacak bugün ve yarın.
Sınava giren bütün çocuklarımıza başarılar diliyorum.

Eğitimde de,fırsat eşitliği yok.Parası olan,zaten istediği okulda okuyor.
Çocuklarımızı yeteneklerine,isteklerine,yapabilecekleri mesleklere göre yönlendirmeden, istemedikler ama iş bulma garantili meslekleri kazansınlar diye iteleyen,zorlayan veliler,okullar ,kurslar....
Hepsine kurban veriyoruz çocuklarımızı..
Kendi öğrencilik yıllarıma döndüm de.
Biz de,bu yollardan geçtik.Sınavlar,sınavlar ve içimizde kopan fırtınalar.......
Başarısız olma korkusu,ailemizin döktüğü onca emeğe ,paraya ve beklentilerine karşılık verememe kaygısı ömürden ömür alır bu süreçte.
Her iki tarafta haklıdır aslında.Ne aileleri ne de gençleri eleştiremeyiz.
Sistem,baştan yanlış çünkü!
-Aileler kaygılıdır çünkü;üniversitede çocuk okutmak ciddi bir maliyet ama sonunda ya işsiz kalırsa!
-Gençler haklı,yanlış bir çarkın için,belki istedikleri,belki istemedikleri bir meslek için ter dökecekler ama ya sonunda işsiz kalırlarsa!
Eğitimde sorunun temeline uzanmak gerek.
İlkokuldan başlayarak ,çocukları yeteneklerine göre sınıflamak,o hedefe odaklı okullarda okutmak ve istihdam yaratacak tarımdan sanayiye,bilimden sanata,ciddi bir devlet politika izlemek!
Meslek Liselerini yaygınlaştırmak gerekiyor.Her genci,4 yıl ve üzeri fakülte okumaya koşullarsanız,nitelikli ara eleman açığını kapatamazsınız.
Aydınlık,düşünmeyen,sorgulamayan nesiller yetiştirmeyi amaçladıkları için,meslek liselerini öteleyip,bütün okulları imam hatiplere dönüştürmeye kalkıyorlar.
Amaç da,niyet de belli.
Sayın cumhurbaşkanının dünkü sosyal medya yayını bir uyarıdır,okumayı bilirlerse.
Siz,istediğiniz kadar gençleri kalıba sokmaya çalışın,adı genç.....
Size itaat etmeyecektir!

Yeğenim de sıvana giriyor.Kaygısını görüyorum.
Dün ona,çok bilindik bir sözü söyledim:-
-Olduğu kadar,olmadığı kader!
Sistem yanlışken,doğruyu aramak zor.Kaldı ki,koskoca YÖK eski Başkanı Ziya Özcan,'FETÖ,yıllardır soruları çaldı' diyor ve bunca gencin hayallerini çalarak ,bu işin vebalini kendisi de üstlenmiyorsa,bu sınavlardan çok şey beklemeyin.
Yine çalmayacaklarının garantisi var mı?
Yarın da,başka bir tarikat çaldı diye ortaya çıkarlarsa ne olacak?
Bu zihniyet,iktidardan gitmediği sürece,bu sınav dramı yaşanacak belli ki!

Gençleri,çok iyi anlıyorum şu anda.Kalpleri,göğüslerinden çıkacak heyecan ve korkuyla nefes alıyorlar şimdi.
Hepimize yaşattılar bu korkuyu.
Sakin olun.
Diyelim ki,sınav istediğiniz gibi geçmedi.
Olmazsa da yapacak bir şey yok!
Dünyanın sonu değil!

#KADININ ADI VAR MI YOK MU?
'Kadının Adı Yok' kitabı,Duygu Asena'nın yazdığı bir kitabının başlığı.

Yeri gelmişken,bu kitabımı verdiğim arkadaş,lütfen kitabımı getir artık.
Hiç sevmiyorum kitaplarımı paylaşmayı ama hatır için verdim,gidiş o gidiş,olmaz ki!

Neyse....
AKP'nin bir kadın milletvekili var ,Özlem Zengin.Soyadı gibi,çok zengin tarihi birikimiyle,bir söz etti etmesine de.....
Bakınız,ne dedi:
-Bu ülkede AK Parti gelene kadar kadının adı yoktu!
Haklı!
AKP,iktidara gelen kadın neciydi ki?
Hala,Nazım'ın şiirinde yazdığı gibi,
-ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız.....

Okumuyorduk,yazmıyorduk,düşünmüyorduk,sorgulamıyorduk.
Allah razı olsun bu AKP hükümetinden.
Ne kadar minnet duysak azdır.
Yoksa,kim bizim adımızı okuyordu ki?

AKP dediğinizde aklınıza ne geliyor kadınlar konusunda?
8 Mart'ta,polisten gördüğü şiddet geliyor benim aklıma öncelikle.
Cumhurbaşkanının,kadın konusundaki sözlerine de bakalım.Kendisi,aynı zamanda AKP'nin de başkanı ya!
Hani,bütünsel AKP bakışı....
-Kadın mıdır,kız mıdır?
-Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz,fıtrata terstir.
-Kadın ve erkek iş hayatında eşit olamaz.
-Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun eksiktir, yarımdır.
-3 çocuk doğur,fikrimi değiştirdim 5;hadi olmadı 6 çocuk yapın....

AKP'li vekillerin diğer sözleri de şu:
Bir kadın tecavüze,şiddete uğradıysa şunları yaptığı için hak etmiştir:Mini etek,şort giydi,kırmızı ruj sürdü,sokakta kahkaha attı.
Ayrıca,gebe kadın sokakta gezemez.

Zihniyetleri böyle sürüp gidiyor.

AKP'nin kadın gerçeği nedir dersek;
18 yıllık AKP iktidarında,kadına yönelik şiddet YÜZDE 1400 arttı.

AKP, 2002 yılında iş başına geldi ve kadın konusunda da ,18 yıldır fikirleri bu.

Peki,Bu ülkenin kurucu lideri,Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ,kadınlar için ne yaptı?
-1926 yılında Medeni Kanun kabul edildi.
-1930 yılında,belediye başkanı seçilme hakkı verildi.
-1933 yılında muhtar olma hakkını kazandı.
-1934 yılında seçme ve seçilme hakkını aldı.
-1935 yılında 17 kadın vekil meclise girdi.
-İlk kadın il başkanı 1950'de seçildi.
-İlk kadın bakan 1971 yılında;
-İlk kadın başbakan 1993 yılında iş başına geldi.

İnsanda,biraz tarih bilgisi de mi olmaz?

Bu AKP-MHP ikilisi değil miydi ,CHP'nin 2017 yılından bu yana Kadına Yönelik Şiddeti Önleme ve Araştırma Komisyonu kurulması önerisini reddeden?
Bu ülkede kadınlar,çocuklar göz göre göre öldürülüyor,tecavüze uğruyorken, seyreden kim?
AKP-MHP İKİLİSİ !
PES ARTIK !

25 Haziran 2020 Perşembe

#Şair Ceketli Çocuk.....
Bu dünyadan,bir Kazım Koyuncu geçti.
'Bütün ölümler erkendir ama bazı ölümler daha erkendir' denir.
İşte,bu tanımın şarkıcısı,hırçın Karadeniz'in şarkılarının,türkülerinin içinden geçen,özgür nefesli bir Kazım Koyuncu geçti,ardında yalnızca şarkılarını bırakarak.
Bu şarkıyı her dinlediğimde,aklımdan türlü türlü düşünce geçer.
Kazım Koyuncu'ya,çok üzülürüm örneğin.Yaşasaydı,eminim ki,bize çok daha fazla şarkı bırakacaktı,içinde felsefesi olan.
Herkes,bir gün gidecek bu hayattan ama giderken cebinde ne kaldığına bakmalı,ne biriktirdiğine.
Mal,mülk,para,şan.şöhret....
Ölüyorsunuz işte,cebinize koymadan bir şeyleri.
Onca hırs,onca para kazanma telaşı,onca kırıp dökmeleriniz,onca gönül kırgınlıklarınızla çekip gidiyorsunuz bu hayattan.
Değmiyor inanın,bir avuç toprak olacak bedeninizi bunca yormaya.
En çok,gönül kırmaktan korkarım.Para,pul dediğiniz bir şekilde kazanılıyor nasılsa.
Birinin gözünden düşen yaşın nedeni olmak,birinin alın terini çalmak,birine zarar vermek.
Kalbini temiz tutmalı insan,hayatı önemsemeli.
Güzel şarkılar söylemeli,dinlemeli.
Şair Ceketli Çocuk,Kazım Koyuncu,bizlere bazen hüzünlü,bazen coşkulu şarkılar bıraktı.
Kulak vermeli bunlara.

24 Haziran 2020 Çarşamba

BAHÇEDEN.... :)

Bugün,Zeytin Bahçesinde bakım işlerim vardı.
Hemen belirteyim,Çukurova'da,tarımda işler çok zor olacak bu yıl.
- 5 dereceyi gören don olayı ve havanın gelgitleri zeytin başta olmak üzere,tüm narenciye ağaçlarını vurdu.
Seneye,zeytini,portakalı, limonu çeyrek altın fiyatında alacak vatandaş.

O derece ürün kaybı var.
Bütün çiftçiler etkilendi,biz de elbette.
Zeytin Bahçemiz,henüz bebeklik evresindeydi ama çiçekleri çok umut vermişti bize.
Don olayından sonra,ne çiçek kaldı üstünde ne de meyvesi.
Limon ve portakal ağaçları da öyle.
Tek tük limon var.
Oysa,Anamın diktiği bu tür, çok verimli ve en eski limon cinsiydi.
Bu yıl,verim kaybımız çok fazla ama bende alternatifler tükenmez elbette.
Deneme ürünüm var .Üstünde çok çalışıyorum.Bu sektörde,dünya markası bile olabilirim desem da yalan elbette.

Toprağı çok sevsem de,1 metre bile arazim yok.
Benimkisi oyalanma .

Hiç anlamam toprak işlerinden,hatta eldivensiz asla çalışamam,elim börtü böceğe değecek diye ama görün ki, aromatik bitkilerimin üstüne kabuklu salyangoz dadanmış.
İlaçlardan ölüyor ama aynı hızla çoğalıyorlar.
Tek tek topladım hepsini.
Bitkilerimi,onlara kurban vermeyeceğim.
Bu ürünü deniyorum,eğer başarırsam belki yol alabilirim diye düşünüyorum.
Çukurova,çok nemli ve iklimi günden güne değişiyor.
Bitkileri hasta eden etmenler de çoğalıyor böylece.
Mücadele ,cidden çok zor.Nereye dönseniz süne,çekirge,bit ve mantar var.
Mücadele ederken toprak da kirleniyor,yer altı suları da.
Ziraat Mühendisleri,ne der bilmiyorum ama toplu mücadele şart!
Çiftçi,bilinçlenecek,ciddi bir tarım politikası hazırlanacak,başka türlü olmaz ama bu hükümetle de olmaz elbette.
Doğa düşmanı ,tarımdan hiç anlamayan insan topluluğu.
Bugün,ikinci hasadı da yaptım.Analize göndereceğim.
Geniş arazilere uygulayamazsam da,sabun ve diğer alanlarda kullanacağım.
Zarar etmeyeceğim yani.

BAHÇEDEN.... :)

18 Fotoğraf

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ağaç, bitki, açık hava ve doğa

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, çocuk, bitki, ağaç, açık hava ve doğa

Görüntünün olası içeriği: bitki, çiçek, açık hava ve doğa

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, bitki, ağaç, açık hava ve doğa

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar, ağaç, ayakkabılar, çocuk, çim, bitki, açık hava ve doğa

Fotoğraflar / Videolar Ekle

Yüklenecek dosyayı seç

Berrin Fetullahoğlu

9 saat

Su akar,yolunu bulur!
Çok bilindik bir atasözüdür bu.
Peki,bize neyi anlatır?
Sen,ne yaparsan yap,istediğin gibi oyna doğayla,hayatla ,o dere de bildiği akacağı yolu bulur,o hayat da.
Günlerdir,sel felaketlerini izliyoruz haberlerde.Yollar,dere olmuş,dağlardan aşağıya seller iniyor,önüne ne katarsa götürüyor....

Devamını Gör

CANIM AĞAÇLARIM.. :) Albümü

Berrin Fetullahoğlu, 15 yeni fotoğraf ekledi.

23 saat

11 Kasım'da düzenlenen ağaç dikme etkinliğini anımsayanlar vardır kuşkusuz.
O fidanların milyonlarcası kurudu ne yazık ki.
Hangi akla hizmet,o fidanları kurak bir iklimde,zamansız diktiler üzücü ama uzmanlar haklı çıktı,keşke çıkmasalardı.
Neyse...
Konumuz,benim,ailem adına dikim yaptığım alan....

Devamını Gör

CANIM AĞAÇLARIM.. :)

15 Fotoğraf

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, bitki, çocuk, açık hava ve doğa

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, çocuk, açık hava ve doğa

Görüntünün olası içeriği: bitki, açık hava ve doğa

Fotoğraflar / Videolar Ekle

Yüklenecek dosyayı seç

Berrin Fetullahoğlu

Dün, 13:49

Omurga dediğimiz şey,emeklemekten yürümeye başlatan organ.Dik duruşu simgeler.
İnsan,bir kez doğruldu mu,bir daha eğilmez.
Peki,fikir eğriliği olur mu?
Ya da,bir insan,neden çark eder dününden bugüne?
Siyasette,örneklerini çok görüyoruz bunun....

Devamını Gör

Berrin Fetullahoğlu

22 Haziran, 20:16

Bugün,cidden çok yorucu bir gündü benim için.
Ordan oraya koşturdum durdum.Bazısını hallettim ama bazısı canımı çok sıktı doğrusu.
Hayatta endişe,kaygı,belirsizlik kadar ürkütücü bir duygu yok.
Bu karmaşık duygularımın içinde,aylardır gitmediğim semt pazarına gittim.
Koronavirüs nedeniyle biliyorsunuz,pazarlar da kapanmıştı....

Devamını Gör