26 Eylül 2022 Pazartesi

 #Bugün, aylardır gitmediğim semt pazarına gittim.

Öncelikle , fark ettiğim şuydu: Marketlerin meyve -sebze fiyatları pazarlardan ucuz.
Neden böyle?
Üreticinin tarlasından tezgahlara gelene kadarki yolculuğunu biliyoruz.
Her şehrin uzaklığına göre maliyetler yükseliyor ve değişiyor, ona da tamam ama burda, yanıbaşımızda üretilen meyve-sebzeler nasıl bu kadar aynı fiyat olup, İstanbul ile yarışıyor?
Kilogram fiyatı 15-25 aralığından aşağı meyve yok.
15 TL. dediysem , mevsim meyvesi şeftali, kavun falan sanmayın.
Erik, bazı yerde elma falan.
4 kişilik bir aile, bir haftalık meyve alsa, 1 kg. şeftali , 1 kg. üzüm, 1 kg. armut ki, 4 en fazla 5 adet, yalnızca meyveye vereceği para en az 60 tl.
Peki ya bunun sebze kısmına ne kadar gider?
Lahana 25 tl. Barbunya 25 tl. Limon , Ispanak, Taze Fasulye...
Hani, ekranlara çıkan beslenme uzmanları ' Sağlıklı beslenin ' diye konuşuyor ya!
Bu fiyatlarla ,nasıl sağlıklı beslenilir?
Domates yahu, burda yetişen domates, az ötede yetişen salatalık.
Geçen yıl kilosunu 3-5 liraya aldığımız meyve-sebzenin yanına yaklaşılmıyor.
'Vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceğiz' diye bağıran-lar!
iyi ki, vatandaşı ezdirmiyor-lar.
Maazallah!
Ya bir de ezdirseler, halimiz nice olurdu?
İtiraf ediyorum, artık çok sinirleniyorum bunları ekranda görmekten.
Ağzını, yaya yaya konuşan, gözlerindeki ışıltıyı görmekten ....
Ya da, daha seçmen yaşının tarihteki yılını bilmeyen ve hiçbir zaman seçmen yaşının 30 olmadığı bu ülkede, karşısına almış cahil cühela, okumayan ,düşünmeyen, sorgulamayan ve tarih bilincinden yoksun gençleri sallıyor da sallıyor birinden...
Siz de bıkmadınız mı gerçekten bunlardan?
Gözleri, ürettiği tarımdan para kazandığı için ışıldayan, bankaya, tohumcuya, gübreciye borçlu olmayan çiftçileri görmek istiyorum artık.
Süt ineklerini kesime göndermeyen besicileri görmek istiyorum.,
Ülkemde, refah, mutlu ,işini heyecanla yapan, borçlarını düşünmeyen esnaf, işçi, memurları ,atanan öğretmenleri, dayak yemeyen doktorları ve bir telefonun ucunda randevu bulduğum hastaneleri görmek istiyorum ülkemde ve biliyorum ki, 20 yıldır, memleketin ocağına incir ağacı diktiler ve bundan ötesi de yok.
Yetmedi mi artık, yetmedi mi bunlar?
Ben, her durumda alırım ama sen de alasın diyedir çabam.
Hani, her mikrofona ilacı alamadığından, doktor bulamadığından, evde tencereni kaynatamadığından söz eden sen var ya!
İşte, bütün çabam senin için.
Anlamıyorsan hala, e, ben daha ne yapayım senin için?

25 Eylül 2022 Pazar

 Bugün Pazar...

En sevdiğim gün. ❤️
Antalya'dan bir kadın öyküsü...
İnsanı , en çok yalnızlık yıkar.
Şu hayatta, yapayalnız kalmak, gidecek bir evinin olmaması, sarılan, öpen, koruyan bir ailenin olmaması ne acı bir durum insan için.
Her zaman şunu derim ve şükrederim,' bir ailem var, evim var, soframda yemeğim var, kardeşlerim var, iyi ki de var.' 🙏
Gittiğim her kenti keşfetmeyi seviyorum. Bu nedenle, karanlığa ve ıssızlığa kaldığım ve biraz da ürktüğüm akşamları da yaşamıyor değilim.
Antalya'yı gezdim, Konyaaltı 'na döneceğim, vakit de çok geç olmuş.
Issız bir sokakta durağa yürüyorum, arkamda bir ayak sesi.
Korkmadım desem yeridir. Malum, güvenli bir ülke değiliz artık, hele kadınlar için.
Ayak sesleri yaklaştı, orta yaşlı bir kadın. Ellerinde poşetler, ayağında yırtık bir terlik, 'Anneme ne kadar da benziyorsunuz, ne güzelsiniz' dedi ve önüme geçti ama dönüp dönüp bana bakıyor, gülümsüyor.
'İyi akşamlar' dedim yürüyorum, kadın da yürüyor, duruyorum, kadın da duruyor.
Durağa geldim, kaldırımda bir koltuk tamircisine bırakılmış eski koltuklar var.
Koltuğa uzandı, 'Yoruldum' dedi ve uyudu.
Gece karanlık, ben, durakta, kadın yalnızlıkta bekliyoruz.
Başını kaldırdı ve yine 'Anneme ne kadar benziyorsunuz' dedi ve uyudu.
Gözlerindeki o hüznü, özlemi, sahipsizliği okumamak için kör olmak gerek.
Gecenin karanlığında, kadının üstünde bir gömlek, altında da tayt giymiş sanmıştım ama yanılmışım. Koltuğa uzandığında fark ettim, bir külot ve belden aşağısı çıplaktı.
Kadını,orda bırakmaya da gönlüm razı olmadı, başına her şey gelebilir çünkü 'Eviniz uzak mı?' dedim,
Başını salladı, poşetleri gösterdi, anladım ki, bütün evi o poşetlerdi.
Uyudu ya da ben öyle sandım,
Otobüs geldi, bindim, kadınla karşı karşıyayım, birden doğruldu, bana baktı, el salladı, gülümsedi.
Otobüs, duraktan ayrılana kadar kadına baktım,o da otobüsü izledi.
Bende gördüğü, gerçekten annesi miydi, benim yaşımdan geçtiği yıllar mıydı, geçmişindeki hayatı mıydı özlediği bilmiyorum ama orda, o koltukta bıraktığım, yapayalnız bir kadındı.
Fotoğrafını çektim uyurken, bende saklı.
Ne zor, şu hayatta yapayalnız kalmak , ne zor.
Bir gün, bir yerde bulurlar artık. İsmi neydi, kimsesi var mıydı, vah yazık, garibe sözleriyle de geçer gider şu hayattan.
İyi Pazarlar.💗

 Antalya-Liman- Karaalioğlu (Karaoğlan) Parkı-Cumhuriyet Meydanı.

❤️
Bir kente gittiğiniz zaman, ilgi alanlarına göre, yemek kültürüne, tarihi dokusuna, kısaca neyi görmek, yaşamak istiyorsa oraya yöneliyor insan.
Antalya'nın, kendine özgü bir yemeğini bulamadım ama Bergamot Reçeli'ni mutlaka tatmalısınız.
Antalya'da, en çekici yerlerin başında parkları, falezleri, Düden ve Manavgat Şelaleleri geliyor.
Falezlerde, çok dikkatli olmak gerek.
Şov uğruna canınızdan olmak an meselesi çünkü.
Aşağısı metrelerce kayalık ama ne cesaret, insanlar orda oturmuyor mu, pes diyorum.
Tekne turlarının yapıldığı yat limanına ise birçok yerden iniliyor, çıkılıyor.
Kaleiçi'ne inen cam asansörü mutlaka denemelisiniz.
Her ne kadar, ben aşağıya bakamasam da, inanılmaz bir görsel şölen ordan şehri seyretmek.
Cumhuriyet Meydanı'ndaki muhteşem anıt heykeli de görmelisiniz.
Sanatçılar Parkı, Karaoğlan Parkı ' ndaki, Nazım Hikmet 'in,' Kurtuluş Savaşı Destanı 'nı okumadan geçmeyin derim.
Parkın içinde, her yerde sergiler, eğlenceler, etkinlikler vardı.
Önümüzdeki günlerde de, konserler, Tiyatrolar, Altın Portakal ve birçok sanatsal çalışma olacak.
Yolunuz düşerse Antalya' ya ve ilginiz de varsa, mutlaka buraları görün, nefes alın derim.
Ben, keyif aldım, yeniden yolumu düşürdüğüm için de mutlu oldum elbette. 🙂

23 Eylül 2022 Cuma

 Antalya - Kaleiçi...

❤️
Kaleiçi, elbette şık, çekici evlerin çoğunlukta olduğu bir yerleşim yeri ama bir de içinden öykülerin geçtiği, sahiplerinin öldüğü, mirasçılarının satışa çıkardığı, restore edilip kurtarılmayı bekleyen evler de var.
Birkaç evin öyküsünü dinledim sahiplerinden.
Duvarlarında sararmış düğün fotoğrafları, ölmüş evlatlarının anısına saygı, kendileri de ölünce hepten unutulacak fotoğraflar...
Ve kapılar...
Tokmakları, evlerin statüsünü gösteren, çeşit çeşit yapılmış eski, yeni kapılar.
İşte, bu evlerden ve kapılardan örnekler...

 Antalya Kaleiçi...

❤️
Kaleiçi, Üçkapılar, liman, yan yollardan, yani birçok noktadan giriş yapılan, Antalya'nın eski yerleşim yeri.
Birçok ev, restorasyondan geçmiş ve butik otel, bar, restoran, kafeterya olarak kullanılıyor.
Bir geçtiğim sokaktan bir daha geçiyor muyum bilmiyorum çünkü hepsi birbirine benziyor. 🙂
Restorasyonu bitmiş evler kadar, yıkılmaya yüz tutmuş çok ev de vardı Kaleiçi'nde.
Çok başarılı ve aslına uygun restorasyon yapılmış evleri hayranlıkla izledim.
Keşke, benim şehrimde de, o güzelim taş konakların bakımı böyle yapılsa ve hizmete girse ama kendim çalıp kendim söylüyorum yıllardır.
Mirasçıların kavgası, bürokratik sürecin uzunluğu gibi çok etken var.
Kaleiçi'nde, Türkçe konuşan görmedim desem yeridir.
Zaten, restoranların menüleri tümüyle İngilizce.
Yediğiniz içtiğiniz ne, dil bilmiyorsanız yandınız. 😉
Genelde bira içiyor insanlar çünkü ; en ucuz içki bira.
Ucuz derken, öyle 30-40 TL. sanmayın sakın. 😉
Kiliseleri, müzeleri, camileri...
Her şeyi aynı bölgede bulacağınız, tarihi, nostaljisi, turizme katkısıyla mutlaka görülmesi gereken bir yer Kaleiçi.
Antalya'ya gidip de, Kaleiçi gezilmeden gelinmez elbette.
İşte, restorasyonu yapılmış evleriyle Kaleiçi... 🙂

21 Eylül 2022 Çarşamba

 Antalya...

❤️
Hadrian Kapısı ya da diğer adıyla Üçkapılar,
130 yılında Roma İmparatoru Hadrianus'un Antalya'yı ziyareti onuruna, kenti çevreleyen sur üzerinde inşa edilmiş anıtsal zafer takı. Her iki yönde de dörder mermer sütun var ve üç kemerli kapı ve yanlarında bulunan iki kuleden oluşuyor.
Aslan başlı figürleri işlenmiş taşlara. Restorasyon ve yapıda temizlik istiyor.
Hadrian Kapısı'ndan Kaleiçi' ne geçiş yapılıyor.
Her yer, restore edilmiş eski yapılardan oluşan butik otel ve barlarla dolu.
Yurdum insanının her yeri çöp sanma sanrısı devam ettiği için, ne tarih dinliyor ne de temizlik duygusunu taşıyor.
Antalya, genel olarak temiz bir şehir ama siz istediğiniz kadar temiz olun, ekipleriniz sürekli çalışsın, vatandaş elindeki peçeteyi, kola kutusunu, sigara izmaritlerini yere atıp, sokaklara tükürdüğü sürece başarılı olma şansınız pek yok.
Turistler, bizden daha temizdi örneğin.
Elindeki çöpü atmak için çöp kutusu arayan turist gördüm ama pisliğini sokağa bırakmayan yurdum insanı nadirdi.
Burası, Kaleiçi'ne açılan yollardan biri ve en çok fotoğrafı çekilen, rağbet gören bir yer de diyebilirim Antalya için.
Antalya, turizmiyle, tarihi dokusuyla, görsel güzellikleriyle tam da yaşanacak şehir.
Ama neresinde?
Öncelikle, tapulu bir eviniz arabanız, hatrı sayılır bir maaşlı bir işiniz olacak Konyaaltı 'nda. 🙂
Şehrin en güzel ve yaşanacak sakinlikte ve güzellikte yeri Konyaaltı çünkü.
Yoksa, Antalya' da yaşamayı unutun. 😉