#Bazen, umutların tükendiği bir anda, bir fotoğraf karesi düşer ve insanın içinde bir umut başlar.
Dünden bu yana, bu kareye bakıyorum. Ne güzel bir davranış bu, insanın içini ısıtan.
Malum, İstanbul başta olmak üzere, Bursa ki, her yıl şiddetli Lodos ve baca zehirlenmesinden ölen insanların haberlerini okuruz; çatıların uçtuğu, yeni yapılmış binaların duvarlarının altında ölen insanlar ve Lodos...
Ucuz yaşamlar ülkesi, bizim ülkemiz. Çatı uçar mı, insanların, arabaların üstüne düşer mi, can alır mı?
Okyanus kıyısında mı yaşıyoruz, kasırgaların yıktığı bir ülke miyiz? Hortum mu yaşıyorduk önceden?
Küresel ısınma, iklim değişikliği.... Adını ne koyarsanız koyun, felaketin eşiğindeyiz hava olaylarında.
Ama bu kare, beni çok etkiledi doğrusu.
Biz, spontane bir olay karşısında, anlık çözüm bulan bir İnsan topluluğu olmadığımız için, ya kaderciyizdir ya da boşvermiş.
İstanbul' u bilen bilir. Köprüden geçerken sallanırsınız.
Bir de Lodos'u düşünmek bile ürkütücü.
Yerimizden kalkmayıp, her şeyi İnternetten sipariş veren bir ülkeye dönüştüğümüz için, kuryelere çok iş düşüyor. Kaç kurye öldü yollarda siparişi vaktinde yetiştirmek için.
Kulağa çok saçma geliyor değil mi?
Markete gidebilirsin, lokantadan, pastaneden kendin alabilirsin oysa.
Yürümüş de olursun, hareket iyidir.
Bir hizmet sektörü ama insanı tembelleştiren de bir durumu var elbette.
Lodos'ta, bu gençlerin savrulmaması mümkün mü o motorun üstünde?
İki belediye otobüsü, köprüyü geçene kadar siper olmuşlar kuryelere.
İnsanın içini ısıtan bir görüntü bu.
Tıpkı, Amerika'da, bir markete giren geyiğin,önüne konan fıstıklı çikolatayı görünce, bütün sülalesini markete getirmesi gibi çok insanca, yüzümüzü gülümseten kareler bunlar.
Seviyorum öyle ince fikirli insanları.
Keşke, soyları devam etse.
Ama sanırım umut var hala.