31 Ocak 2016 Pazar

Güzeldi,güzel....
En azından ben eğlendim.Her ne kadar sucuğun kendisini değil,kokusunu içime çektim ama.....
Olsun! :)wink ifade simgesi
#Bugün,2.si düzenlenen Sucuk-Ekmek şenliğine katılmak hatasında bulundum.
Bu boyla,ezilmeden ordan nasıl kurtuldum bilmiyorum. wink ifade simgesi
Zaten,fazla kalmadım ayrı konu.Sucuk-Ekmek de yemedim,geçen yılki gibi.Yamyam gibi kapışanlardan yemek mümkün mü ki?
Elbette,sucuk yemiyorum,onun da payı var.
Belediyenin düzenlediği güzel bir etkinlik.Uyduruktan kişileri sanatçı diye getirseler de,niyet de güzel,çaba da. wink ifade simgesi
Belediyeye,azıcık bir öneri olsun:Bu türden organizasyonları daha iyi ayrıntılayarak,daha dakik programlayarak yapın lütfen.Gereksiz uzatmalar ve gereksiz gösteriler konserleri engelliyor çünkü.
Neyse.....
Türk insanının Lama soyundan geldiğine artık çok inanıyorum.Yerler tükürükten ve çöpten geçilmiyordu çünkü.
Merak ediyorum,bu insanlar evlerinde çekirdek yeyince yere mi atıyor.Ya da odadan salona geçerken hole mi tükürüyor?
Be mübarekler!
Sokakları,bu kadar kirletme hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?
Cidden,çok pis bir toplumuz.
Sorsanız,mangalda kül bırakmazlar temizlik konusunda ama heyhat....
Yine neyse...
Aslen Mersinli ama yalancıktan Ankaralı Ayşe! isimli bir kadın sanatçı vardı.Valla ne adını duydum ne de şarkılarını.
Kadın,Koçum benim diye bir şey söylemeye başladı,herkes biliyormuş meğer ama...
Yahu!
Bir kadın,bir erkeğe;
Koçum benim,koçum benim
Al yanaklı
Bal dudaklı
Koçum benim
diye şarkı mı söyler? wink ifade simgesi
Dünya tersine mi döndü?
Erkeğin al yanaklısı,bal dudaklısı biraz tuhaf değil mi?
Hani;bir erkek,bir kadına söylese anlayacağım da...
Yine neyse....
Belediyenin yapa-maya-cağı projeler,projeler....
Bir çoğu akla zarar çünkü. smile ifade simgesi
Bizim belediye başkanı,Uludağ-Bursa teleferik hattını kuracakmış meğer.Niye,ne gerek var,amaç ne gibi gereksiz soruları sormayacağım elbette. wink ifade simgesi
Ağacı kesip,piknik alanı yapacakmış örneğin.
Hayvan barınağı da bitiyormuş.O projeyle hem de!
Tanrım!
Tez vakitte,buraya doğru biraz akıllı projeler,işi bilen insanlar ve doğru yolu gören insanlar ihsan eyle lütfen. smile ifade simgesi
Dip not:Elbette,yapılan güzel işleri de takdir ediyoruz.O kadar da acımasız değiliz herhalde! Projelerin bir kısmı cidden işe yarar cinsten ayrı konu. wink ifade simgesi

30 Ocak 2016 Cumartesi

#HDP'li vekiller Meral Danış Beştaş, İdris Baluken ve Osman Baydemir,Cizre'de,bodrum katında bulunan yaralılar için devlet ambulans göndermiyor diye açlık grevine başladılar bakanlıkta.
Cizre'de,bir bodrum katında,19 yaralı var, 6 ölü olduğu 5 kişinin ise durumun çok kritik ve her an ölebileceği haber veriliyor.
Bunlardan biri de 14-15 yaşında çocuk.
Devletin,Cizre'de,evlerinde mahsur kalan vatandaşlara yardım ya da ambulans gönderememesi yeterince vahim zaten.
Bu devlet,ne zaman bu kadar acze düştü?
Bu devlet,hendekler kazılırken,silahlar yığılırken,bombalar döşenirken,yerin altına tüneller yapılırken NERDEYDİ?
Neden göz yumuldu bunca terörist eyleme de,sanki Cizre,özel bir bölgeymiş gibi devletin ambulansı sokağa giremiyor?
Devlet demeyelim de,AKP hükümeti,bunun hesabını versin tüm ülkeye.
Gelelim HDP'li vekillere....
Bakanlıkta açlık grevine başlayacağınıza,Ki,alıştık bunların sürekli açlık grevine girip,bırakmasına,neden bölge halkına yardım gitsin diye yola düşmüyorlar da,Ankara'daki sıcak odalarında greve başlıyorlar?
Eğer,bölge halkının hasta ve PKK saldırısı yüzünden,ambulansın olay yerine gidemediğini biliyorsanız,o zaman o ambulansların önüne düşeceksiniz ve yaralıların yanına yürüyerek gideceksiniz.
PKK'nın sizi de vuracak hali yok ya!
Siz öne siper olursanız,belki o insanlar kurtulacak ama yapmıyorsunuz.
Neden?
Çünkü,canınız çok tatlı değil mi?
Siz Ankara'da oturun,PKK -Kandil ile sırt sırta verin,ülkede terör estirin,çocuk,kadın,yaşlı,polis,asker demeden yüzlerce vatandaşımız öldürülsün ama siz Ankara'da açlık grevi yapın.
Ne göz yaşartıcı bir eylem!
Neden,'Silahları bırakın'çağrısı yapmıyorsunuz?
Neden'Bu acı ve gözyaşı dinsin artık'demiyorsunuz?
Demiyorsunuz,çünkü sizler de kanla besleniyor ve yaşanan terörden nemalanıyorsunuz.
Hem oturup,tıkır tıkır Türkiye Cumhuriyeti Devletinden maaş alın hem de isyan edin.
Yok böyle bir dünya hanımlar,beyler!
Özerklik yok,ana dilde eğitim yok.
Bu ülke,siz kana bulayın diye kurulmadı Kürt,Türk,Laz,Çerkez demeden.Herkesin kanı karıştı bu ülkenin kuruluşunda.
Ya aklınızı başınıza toplayın ya da bu savaş bitmeyecek belli ki.
Kaybeden canlar olur ama bu ülke baki kalır!
Bunu da,aklınızın bir köşesine yazın!

29 Ocak 2016 Cuma

#Cizre'de,bir askerimiz daha şehit oldu.
Bizim tek derdimiz ne;BAŞKANLIK!
Güneydoğu,sanki başka bir ülkeye ait.Yıkılan evler,göç eden insanlar,yaralı halde yardım bekleyen çaresiz halk,delik,deşik olmuş sokaklarıyla Cizre,Nusaybin,Silopi,Sur....
Sanki burası terörden beli kırılmış bir Ortadoğu ülkesi.
Peki,siyasi kanat ne yapıyor?
PKK terörünün bu noktaya gelmesinde AKP hükümeti ne yaptı bugüne kadar?
Çözüm süreci dedi,Oslo'da,PKK ile görüştü...
Sonuç;tek adamlığa giden yolda her yol mübah oldu ve çözüm süreci rafa kalktı.
İşte,her gün gelen şehit cenazelerinin açılımı budur;BAŞKANLIK!
Cumhurbaşkanı,her salı muhtarları topluyor.Bugüne kadar binlerce muhtarı topladı.
Geçtiğimiz salı da,kaymakamları topladı.300 kaymakam,7 binin üstünde muhtar toplandı AK-SARAY'da.
Bunca insanın,maliyetini kim karşılıyor?
Cumhurbaşkanlığı bütçesi mi,başbakanlık mı,örtülü ödenek mi,kim?
Sen,her salı kendini alkışlattıracaksın ve bu kadar cahil insan üzerinden BAŞKANLIK DÜŞÜ'nü gerçekleştirmek için konuşma yapacaksın diye,her allahın günü gelen zamlar ve vergilerden beli bükülen bizler,senin saçtığın paralara hizmet edeceğiz,öyle mi?
İSTEMİYORUM!
Kaymakamları topladığı gün,devletin görevlisi kaymakamları gerekirse mevzuata aykırı davranacaksınız diye suça teşvik ediyor,ihbarcı yapıyor,kendi düşü başkanlık sistemini halka anlatmalarını istiyor.
Bu kaymakamların da emin olun hepsi,avuçlarını patlatırcasına alkışlamışlardır.
Ne de olsa AK-SARAY'da ağırlandılar,az şey mi?
Bir kaymakam da çıkıp;'Siz ne diyorsunuz sayın cumhurbaşkanı?Bizler,devletin resmi görevlisiyiz ve bizler hukukun üstünlüğüne inanırız.Eğer,ortada yanlış giden bir durum varsa,gereken mevzuat dışına çıkmak değil,hukuksal anlamda çözüm yollarını önermektir'diyemiyor!
Bu kaymakamlara,üniversitelerde okurken 'kimseye biat edilmez,görevinizi layıkıyla ve anayasal çerçevede yapacaksınız,halkın çıkarlarını gözeteceksiniz,mevzuata aykırı tutum ve davranışlarda bulunmayacaksınız'diye öğretilmiyor mu?
Bu kadar alkış tutuklarına göre....
Başkanlık da,başkanlık.....
Her gün şehit cenazeleri sıralanıyor ama bizim tek derdimiz;BAŞKANLIK!

28 Ocak 2016 Perşembe

#Bu fotoğrafları dün çektim
Fotoğraflarda gördüğünüz hayvanların hali,belediyenin ayıbıdır.
Belediye başkanından,defalarca randevu istememe rağmen beni ertelemiş,sonrasında da randevu talebimi tümüyle unutmuştur.
Burdan,kendisine bir çağrı olsun diyelim....
Çok iri bir köpek ve günlerdir bizim mahalleye geliyor.Tüm bedeni uyuz.Kaşındıkça bedenini daha çok yaralıyor.Yemek bulamadığı için güçsüz ve diğer köpeklerin saldırısına uğramıştı ve kulağının bir kısmını kaybetmişti.
Diğer köpek ise hamile.Yakında,yavruları olacak,bizim torunlar yani.
Ailem ve komşularımızın bir kısmı (Ki,bizi şikayet edenler de var ayrı konu) bu sokak hayvanlarını besliyoruz ama nereye kadar?
Bu hayvanların periyodik bakımları şart! Aşıları,kısırlaştırılmaları ve beslenmeleri belediyelerin görevi.
Bu köpek için,belediyenin veterinerini aradım ama cenazesi olduğundan gelemedi.
Anlıyorum elbette çünkü daha önce,her aradığımda geliyordu.
Bu köpekler için,belediyenin bütün birimlerini aradım ama kimselere ulaşamadım.
Benim yerimde siz olsanız ne yapardınız?
Sayın belediye başkanı,bana başka seçenek bırakmadığınızın umarım farkına varırsınız artık?

Bu hayvanların barınağı nerde?Ortada,proje diye gösterdiğiniz şeyin,hiçbir somut başarı şansı yok.
Hiç baktınız mı Allah aşkına o projeye?Heyelan bölgesine barınak,zaten akla zarar da,projede,çit çevrili alanı siz barınak mı sanıyorsunuz?Projeye sonradan eklenmiş bir bina var,evet de,böyle barınak projesi olmaz.Kime çizdirdiyseniz derhal vazgeçin lütfen.
1.5 ay önce,barınak görevlilerince,köpeklere katliam yapıldı,zaten duydunuz.Birini görevden alınca iş bitti öyle mi?
Öldürülen onca köpeğin fotoğrafları,özellikle belediyenizin logosu önünde,içinde doz aşımı ilaçların bulunduğu iğneler sizce tarafımdan bekletiliyor olabilir mi?
Ya bu işe bir yol bulun,barınak konusunu konuşalım,ya da yolunu açın.
Yoksa,üzülerek bir haber programına haber olacaksınız,bilesiniz!
Belediyenin yaptığı tüm çalışmaları elbette çok önemsiyor,takdir de ediyorum ve belediyenin zarar görmesini de istemiyorum ancak,bu sokak hayvanlarını da,en az sizin kadar önemsiyorum
Benden söylemesi!

#Uzun adamdan bugün için bıkmış durumdayım.Onu,yarına erteleyelim. wink ifade simgesi;)
Amatör ruhunuzu kaybetmeden profesyonel işler çıkarmak gerekir.
Yani,bir işin başına geçtiğinizde elbette.Bu bir sinema filmi olur,ya da bir tiyatro eseri ama fark etmez,kalite esastır.
Amerikan sinemasını çok beğeniriz her türlü absürt çekimlerine,olağanüstü kahramanlıklarına rağmen.Esas oğlan bir kurşunla on kişiyi devirir,beğeniriz,damdan atlar,dört ayağının üstüne düşen kedi misali hiç yaralanmaz;uçar,zıplar,perende atar ve sayısız figüranı yere devirir.
Nasıl da beğeniriz her keresinde ve mantık falan da aramayız.
Bizim sinemamızda ise Cüneyt Arkınlı,Serdar Gökhanlı,Kartal Tibetli Kara Muratları,Fatihin Fedailerini eleştirir de eleştiririz.
Her ikisi de masal anlatır ama birine inanırız,diğerine güleriz,niye?
Çünkü;adamlar dekordan,figürana,teknik donanımdan mekanlara kadar öyle albenili bir iş çıkarır ki,ağzımız açık kalırız seyrederken.
Dün bir film izledim.Serdar Gökhan ve Meral Zeren oynuyordu.İsmi Kara Orkun.
Film,Tibet'te! geçen,yağız bir delikanlının nişanlısını kaçıran sanırım Bizanslı bir kralın,eşi ve nişanlıya sulanan yardımcıları üzerine kuruluydu.
Tibet'te geçiyor ama tek bir çekik gözlü savaşçı yok.Hepsi,basbayağı,kara yağız Türk evladı,kara kaş,kara göz,kapkara bıyık falan;Terzi masrafı hiç yapmamışlar,metrelerce kumaşı adamlara dolayıp,elbise icat etmişler;sanırsınız ki,iğne,iplik henüz icat edilmemiş;Kraliçenin yırtılan elbisesinden 1913 yılında icat edilen sütyeni görünüyor,tırnaklarında ise ,Mısırlılarda tozdan icat edilen ama bizim kraliçenin parmaklarını süsleyen fosforlu ojeler var.
Esas oğlanımız,ayı tuzağına düşmüşken ne ara ordan kurtulup,ta saraya geliyor anlamıyorsunuz ve bir vuruşta hepsini yere seriyor.
Biz,kadınlar,sütyenlerimizin içine para sıkıştırır ve gerektiği zaman çıkarırız.Bu çok bilindik bir şeydir ama....
Serdar Gökhan'ın,göbeğine kadar açılmış gömleğinden görünen atletik vücudunun neresine o kese kese altını saklıyor ve lüzum üzerine çıkarıp savuruyor,yine anlamıyorsunuz.
Pantolonu da maşallah darlıkta yani. wink ifade simgesi
Öyle namuslu ki bizim Serdar,kraliçe önünde soyunuyor 'Hayır'diyor ama karşısına çıkan daha taze hatunla şahane bir gece geçiriyor. :)
Kraliçeyi beğenmedi zahir?Namus işin kaçış kısmı anlaşılan.
Esas kızımız Meral Zeren'i ise,o tombul bacaklarına ve bedenine sardığı kıyafetlerle tavşan avlayıp,tavuk eti yerken gördüğümde,bende film kopuyor arkadaşlar. wink ifade simgesi:)
Ve tabi ki,mutlu son.Kral ölür,kraliçe ölür,bütün kötü adamlar ölür ve dünya iyilere kalır,Sanıyorsunuz değil mi?
Yok öyle bir şey!
Hani,Holywood sinemasına bayılıyoruz ya!
Ama adamlar işi biliyor gerçekten.
Yoksa;ta 1910 yıllarda,uzun saçlarını at kuyruğu yapmış,top sakallı,saçlarını kazıtmış güreş yapan erkeklerin ne işi var değil mi? ;)wink ifade simgesi

27 Ocak 2016 Çarşamba

#Bu akşam,çok saygı duyduğum bir dostumun, hayatında çok önemli bir yer tutan Delağara belgeselinin gösterimine gittim.
Belgesel güzeldi.Yapanların emeğine sağlık.
Delağara,bu bölgede yaşayan,gücüyle tanınan çok heybetli bir adam.Hayatına dair her şeyi biliyorum.
Neden mi?
Çünkü,sevgili dostum Musa beyin yazdığı bütün Delağara kitaplarının ve diğer kitabının editörlüğünü ben yaptım,imza gününü ben düzenledim.
Hatta,yazdığı çocuk kitabını tiyatro oyununa çevirdim ama sergilemek veliler yüzünden mümkün olmadı.
Önümde,Musa beyin yazdığı son,Delağara Bozoğlan kitabının, ikinci baskısının metinlerini düzenledim, duruyor ama henüz kendisine teslim etmedim.
Musa beyle,kitaplarını inceleriz, düzeltmeleri yaparız ve baskıya gider.
Belgeselde kullanılan ve Delağara'nın altında kalarak ölümüne neden olan o kayayı da ben yaptım dekor olarak.
Bu kadar iyi biliyorum yani Delağara'nın öyküsünü.
Neden bunca yazdığıma gelince....
Belgeselde, oklava sallayan kadından tutun da,davul çalana kadar herkesin adı geçer ama dostluğuna çok önem verdiğiniz ve birlikte çalıştığınız Musa bey,size küçücük bir teşekkürü dahi etmezse,siz de alınırsınız eminim.
İnsan,böyle bir belgesel hazırlayınca,jenerikte teşekkür de eder,hadi konuşma sırasında yapmadınız değil mi?
Bunlar,küçücük ayrıntı gibi görünür ama önemlidir.
Gönül telini kırmamak gerek.
Yoksa,strafordan günlerce çalışarak yaptığım o kaya,gerçek ağırlığına ulaşabilir.
Dostluk önemli....
Ama o teşekkür bana yapılmalıydı,bu da çok önemli.
#Sabah haberlerinde Özgecan'ın annesini ve babasını izledim.Nasıl da acı çekiyorlardı!
Özgecan için babasının yazdığı dizelerin şarkısını dinledim ve çok üzüldüm inanın.
Bir aile için ne korkunç tanımlanacak bir ölüm.Özgecan'ın yakılmış bedenini,ellerini sosyal medyada ilk gördüğümde kanım donmuştu.Bu nasıl bir vahşetti?
Tıpkı,Münevver Karabulut gibi,tıpkı, tecavüze uğrayan ve vahşice katledilen diğer kadınlar gibi.... 
Tanrı,kimseye evlat acısı yaşatmasın.
Peki,bunca zamandır yaşanan kadın cinayetleri,tecavüzler için bu hükümet ne yaptı?
Nerde,Özgecan yasası?
19 yaşında,daha hayatın baharında bu gençlere,kadınlara kıyanların cezası nerde?
Muhabirler sokağa iniyor ve erkeklere soruyor tecavüzü.
Bakın biri ne diyor:Tecavüz için 2 ile 7 yıl arası ceza alsam bile ben caymam ve yapmaya devam ederim çünkü,karşımdan gelen kadınlar açık,saçık,minileri çekmiş geçiyorlar.Ben de laf atıyorum.Yani,adamı baştan çıkarıyormuş meğer giyiminden dolayı kadınlar.
Bir diğeri ise;
Twitterde,Bağdat Caddesinde yaşanan tecavüz için anket düzenleyen Şamil İğde adlı,asıl adı İsmet İğde denen zat var örneğin.
2002 yılında İBDA-C davasından 12 yıl 6 ay hapis cezası almış ve tecavüzü sorgulayacağına 'Bu kızın,o saatte ne işi vardı sokakta?'diyerek,tecavüzü haklı çıkarmaya çalışıyor.
Bu ülkede,böyle kafalar olduğu sürece ne tecavüzler biter ne de kadın cinayetleri.
Hükümet, acilen bir yasal düzenleme yapmalı ve bu suçları af kapsamından çıkarmalı.
Adamı cezaevine tıkacaksın ve ölene kadar da orda bırakacaksın.
Ki;dışarı çıktığında ilk yapacağı şey yine tecavüz olmasın.
Bu adamlar ne ıslah edilir ne de pişman olur,benden söylemesi.
Annem,hep derdi ki;'İt,b... yemeyi terkemez.'
Bunlar aynen böyle.Siz hiç,cezaevinden çıkıp da aynı suçtan yeniden girmeyen birini duydunuz mu?
Katilse,çıkınca yeniden katil oluyor,tecavüzcüyse,yeniden tecavüz ediyor.
Cezaevinde de tecrit edeceksin bunları.Yalnızlıktan zaten bir süre sonra kafayı yiyecektir.Bırakalım,kendini kendi cezalandırsın.
Ya da,hep derim 'LOBOTOMİ yapacaksın bunlara.'
Ağzından salyaları akıtsa bile bir işe yaramayacak.
Toplumda,öyle çok ki,bu işlemin yapılacağı erkek ama ülkemizde yapılmaz ayrı konu.
Çok mu acımasız oldum sizce?
Siz hiç,Özgecan'ın,yarısı yanmış bedenini görmüş müydünüz?
Ben gördüm ve hala unutamıyorum o yavrucağın çektiği acıyı.

26 Ocak 2016 Salı

#İstanbul'u çoğumuz biliriz.İstiklâl Caddesi,Bağdat Caddesi gece,gündüz insan seliyle doludur.
Hayat,orda başka türlü akar.
19 yaşında bir üniversite öğrencisine,dün gece,Bağdat Caddesinde tecavüz etti,bir servis şoförü.İsmi Cengiz A.
Niye adı açıkça yazılmıyor da,Cengiz Evli ve iki de çocuğu varmış bu aşağılık herifin.
Epeyce de sabıkalı biri üstelik.
Böyle birine çocukları nasıl emanet etmişler?Hiç mi araştırmamışlar geçmişini?
Ve pişmanmış ve şeytana uymuş duydunuz mu?
Bu şeytan,nasıl biri ki,insanı yoldan çıkarıyor?
Allah belanı versin senin emi?
Bir genç kızın hayatını kararttın dün gece.Cebinde bıçak kıza tecavüz edeceksin ve 'Pişmanım valla hakim bey'diyerek yırtarsın da şimdi sen?
Duruşmalara çıkarken kravat da tak,belki iyi hal indiriminden de kurtarırsın.
Bir bakmışız,aramızdasın.Tecavüz edecek kadınlar sokaklarda çünkü.
Hadi,bu aşağılık adamı bir kenara koytalım...
Peki,'O kızın,gecenin bir yarısı sokakta ne işi vardı?'diyen diğer aşağılık zihniyetleri ne yapacağız?
Buyrun,sokakta geç saatte gezen her kadına tecavüz edin o zaman!
Kardeşim!
Senin ne kadar sokağa çıkma hakkın varsa,biz kadınların da var.Sen ne yaparsan,aynı şeyi ben de yaparım.Sen kim oluyorsun da,'Sen de sokağa çıkmasaydın'diyerek beni tecavüzden sorumlu tutuyorsun?
Sen kimsin?
Bu zihniyetteki herkesin,topunuzun Allah belasını versin.Hep sizin yüzünüzden yaşanıyor bu tecavüzler.
Sizler!
Sayın siyasiler...
Aileden çok sorumlu bakan hanım...
Siz oturun,sefalet içindeki evlere internet bağlatmanın derdine düşün.
Kadınlar öldürülmüş,tecavüze uğramış ne gam?
Sonuçta sizin kızınız mı tecavüze uğrayan?
Elin kızı nasıl olsa.
Bu da unutulur merak buyurmayın!
Allah sizin de belanızı versin.Düşün yakamızdan artık topunuz.
Düşün ki,daha fazla kadının canı yanmasın bu ülkede!
#KEMAL KILIÇDAROĞLU-RECEP T.ERDOĞAN....
Bugün salı ve CHP'de grup toplantısı var.
Sayın Kılıçdaroğlu,cumhurbaşkanından beklediği yanıtı alamadı elbette çünkü cumhurbaşkanı,ortaya attığı lafı çevirdi,her zamanki gibi.
Şaşırdık mı,elbette hayır!
Cumhurbaşkanı.....
Anayasada,yetki ve görev tanımı açık,seçik beyan olunan bir makam.
Cumhurbaşkanı tarafsızdır,haddini bilir,görevini kötüye kullanmaz.
Recep T.Erdoğan'a gelinceye kadar bu,böyleydi ama şimdi durum nasıl?
AKP'nin halen başı,kimseyi tanımayan,75 milyonu,kendisine biat edecek sanan ve sürekli siyaset yapan bir cumhurbaşkanımız var.
Memnun muyuz,elbette hayır!
Makamlar önemlidir.Kişileri sevmeyebilirsiniz ama makama mutlak saygı duymak zorundasınız.
Bu,sayın Kılıçdaroğlu için de geçerlidir.
Cumhurbaşkanına 'Diktatör Bozuntusu'diyemez,dememeliydi.Her ne olursa olsun,o kişi ülkenin cumhurbaşkanıdır ve makamına saygı gerekirdi.
Hatalı yani söyleminde.
Bir de karşı tarafa bakalım,yani sayın Erdoğan'a....
Bir cumhurbaşkanı,ana muhalefet başta olmak üzere,gazeteciyle,siyasetçiyle,halkla,akademisyenle ağız dalaşına girmez,girmemeli.
Ama söylemlerine bakın;'Hain,şerefsiz,hadsiz,cibilliyetsiz,ahlaksız,pişkin...'
Kılıçdaroğlu'nun karın ağrısı olduğunu ve rezil edeceğini söylüyordu üstelik.
Peki,ne oldu da çark etti?
Yoksa,söyleyecek sözü yine yoktu da kendini haber mi yaptırdı?
Bu ülkede terör,kadın cinayetleri,işsizlik,yoksulluk,sağlık,eğitim....Hayatın her alanında sorun yaşıyorken,muhtarları toplayıp da,kendini alkışlatmayı marifet sanıyor.
Bu muhtarlar da cidden alkışlıyorlar,ne söylediğini anlamadan.Kendilerini,AK-SARAY' a davet edilinde önemli sanıyorlar zahir?
Şereften söz eden cumhurbaşkanı 'Oslo'da,teröristle masaya oturan şerefsizdir 'dememiş miydi?
Ama oturdunuz değil mi ve itiraf da ettiniz.
Şerefsizliği kimde arayalım şimdi?,Pişkinlikte sınır tanımıyoruz maşallah!
Cumhurbaşkanının tek hedefi,kendi anayasasını oluşturarak,tek adam olmak.Bunun için her yolu deniyor.Halka da sataşıyor,dava üstüne dava da açıyor.
Bir cumhurbaşkanı,halkıyla kavga eder mi?
Ediyor!
Sayın Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP ülke için umut mudur?
O kadar emin değilim ama siyasi arenaya bakarsak,tek seçenek CHP.
Bu CHP'nin,tepeden,tırnağa değişmesi ve örgüt yapısını yeniden kurması gerekiyor.Eskiye rağbet olsaydı,nereye bit yağardı biliyorsunuz.
İlkeli,kararlı,istikrarlı ve altı oka saygılı ama gelişime ayak uyduracak bir CHP ancak umuttur.
Yeni anayasa tuzağına da düşmemeli,komisyona üye vermemeli,çekilmelidir.
AKP'nin demeyelim,basiretsiz bir parti çünkü,sayın Erdoğan'ın oyununa gelmemelidir.
Ve sayın Kılıçdaroğlu,mademki bir şeyleri biliyor,bugünkü grup toplantısında her şeyi açıklamalıdır.
Yoksa,geçiniz!

25 Ocak 2016 Pazartesi

Donmak fiilinin bugün bende ve pazar esnafında vücut bulmuş hali;
Donuyorum,
Donuyorlar.....
Araları es geçiyorum elbette çünkü boşluklardaki özneler,fiilin bütün hallerini kapsıyor. smile ifade simgesi:)
Çukurova deyince tüm ülke, sıcaklardan kavrulan ve soğuk nedir bilmeyen bir bölge sanıyor.
Yaz aylarında eyvallah,sıcaklardan kaçacak yer arıyoruz ama -3 derece nedir abi?
Çukurova,Çukurova olalı böyle zalım soğuk görmedi sanırım. wink ifade simgesi
Bugün malum,pazartesi ve benim semt pazarı günüm.Açık pazar kuruluyor ve güneşe rağmen ayazı tarif bile edemiyorum,o derece soğuk esiyor.
Meyve,sebzeyi seçmedim bile sipariş verdim pazar esnafına.Ellerimi ceplerimden çıkaramıyordum ki,böyle soğuk mu olur?
İyi ki,Sibirya'da falan yaşamıyoruz.Valla buzdan heykelimizi yapmaya gerek kalmazdı,direk heykele dönüşürdük,biz Çukurovalılar. smile ifade simgesi ;)
Fiyatlar....
Valla en çok karnabahar düşmüş,en küçüğü 3 liraya ona sevindim.
Diğerleri,bildiğiniz gibi.
Bu memlekette hava sıcak olur fiyatlar yükselir,hava soğuk olur,yine fiyatlar yükselir.Bir türlü orta yolunu bulamadık bu fiyat ayarının.
Tutturan,tutturduğunu..... diyelim. wink ifade simgesi;)
Pazarın içi çok soğuktu ve pazarcılar öyle sarınmışlardı ki,hangisi benim tezgahtı inanın anlamadım ve ses analizi yaptım diyebilirim. wink ifade simgesi
Bizler,işimiz bitince sıcak evlerimize dönüyoruz ama o yoksul insanlar,akşama kadar üç kuruş kazanmak için soğuk,ayaz demeden müşteri bekliyor.
Hele o yaşlı teyzeler,amcalar....
Bahçelerinde yetiştirdikleri maydanoz,dereotu,soğanı satmak için nasıl da cılız sesle bağırıyorlardı.
Bir yanda,saraylarda,hak etmeden oturan görgüsüz insanlar,diğer yanda evine bir ekmek parası için çırpınan insanlar....
Ne adaletsiz bir dünya!
Öyle üşümüşüm ki,aldığım poşetleri tezgahta unutmuşum.Buranın en güzel yani ne biliyor musunuz?
O poşetler,o tezgahta kalır ve kimse alıp,gitmez.Pazarcıya telefon ettim ve eve kadar getirdi benim poşetleri.
Böyle de iyidir esnaf. :)smile ifade simgesi
Dip not:Kestane fiyatlarını bilen var mı? Hiçbir yerde bulamadım kestaneyi çünkü çok pahalı diye getirmemişler.
Çeyrek altın da yükseldi ama....
Yoksa,bizim kestane kuyumcularda mı satışa çıktı yine? ;)wink ifade simgesi
Şöyle,ağız tadıyla bir kestane yedirmediler yine bu kış, kahretsin!

24 Ocak 2016 Pazar

#Mustafa Koç-Turunç Ekşisi ve Hayat......
Turunç ekşisini bilir misiniz?
Nar ve limonun dışında,özellikle Çukurova'da yetişen bir narenciyedir,turunç.
Etli kısımlarından reçel,suyundan da ekşi yapılır.Kendine has bir aroması vardır.Tadını da,ancak bilen bilir.
Mevsim,her ne kadar kış olsa da,baharın eli kulağında.Ağaçlar,meyvesini dökecek ve çiçeğe duracak yakında.
Siz toplamasanız bile,ağaçlar meyvelerini atar dallarından.
Bugün,bahçedeki turunçları topladım ve ekşisini çıkarma işlemini yapıyoruz bir gözüm ekranda ve Mustafa Koç'un cenazesini izliyorum hüzünle.
Ailenin vakur tavrı,metanetli duruşu ve asaletli hali beni çok etkiledi.
Mustafa Koç'un annesi,eşi,kızları,babası,kardeşleri....
Yapılan organizasyon,ailedeki dik duruş,köklerinin ne kadar sağlam atıldığını gösteriyor.Emin olun,asalet sonradan kazanılmaz.
Koç ailesi de çok asil bir aile.
Birden,korumalar eşliğinde devlet erkanı giriyor camiye.Bir onlara bakıyorum,bir de Koç ailesine.....
Ne derin bir uçurum var aralarında.
Hoca soruyor 'Hakkınızı helal ediyor musunuz?'
Saf tutanlar hep birlikte bağırıyor'Helal olsun'
'Acaba' diyorum;
Gezi olayları sırası ve sonrasında,Koç ailesinin otelinden,tesislerine kadar müfettiş gönderip de,bir eksiklik arayan ordaki güruh için,Mustafa Koç'da,hakkını helal etmiş midir?
Hani,tabuta anlamsız gözlerle bakan ve Rahmi Koç'un iki yanına durmuş,o iki zat için örneğin?
Bence de helal etmemiştir.
Ben olsam,ben de etmezdim çünkü.
Ülkeyi,içerde ve dışarda yüz akıyla temsil eden bu aileye çamur atmaya çalışmak da az şey değildi hani!
Bugün,yürekli gazeteci Uğur Mumcu,Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan,CHP Tunceli milletvekili Kamer Genç ve şehit olan askerlerimiz....
Ocak ayı,ne UĞUR'suz bir ay!
Öldüre öldüre bitiremediler aydınları.
Bir gözüm turunç ekşisinde,diğer gözüm cenazeyi izliyor hüzünle.
Çok değerli bir iş adamı olmasının yanında,sanat,spor,kültür,eğitim ve hayatın her alanında bir değerdi,Mustafa Koç ve ülkemiz için çok büyük kayıp.
Hayat devam ediyor diyerek ekşiyle,ekran arasında gidip,geliyorum.
Yarına çıkacağımız belli değil ama ağaçların onca emeği boşa gitmesin diye bir koşturma haliydi bu pazar.
Müzikler bile hüzünlüydü bugün.
Ne vakur duruşlu bir aileydi Koç ailesi.
Bir,cenazedeki siyasi kanada bakıyorum,bir de aileye....
Nasıl da derin bir uçurum var aralarında!

23 Ocak 2016 Cumartesi

#Hani,ilkeli olmak,dürüst olmak,sözünde durmak,yanıt vermek gibi durumlar vardır ya!
Hani,insanızdır ve biri bizden herhangi bir konuda yardım,destek,yol göstericilik ya da ne bileyim,bir şey ister ya!
Hani,bunu karşımızdakine güvendiğimiz ya da onun yapacağına inandığımız durumlar vardır ya!
Son dönemde siz de bunu yaptınız mı?
Birinden yardım,destek vs beklediniz mi?
Hani,aslında herkes değerlidir diye inandırılırız ya!
Demeyin,inanmayın,beklemeyin!
İnsan,yaşadıkça şunu öğreniyor:Tırnağınız varsa,başınızı kaşıyacaksınız.Yok öyle birilerinden yardım falan istemek.
Karşınızdakini değerli kılan sizsiniz aslında.
Belki de,o kişiler,o kadar da değerli değildir.
Ne büyük hayal kırıklığı değil mi uğrayan için?
Yalan,dolan,olduğundan farklılık.....
Neler oluyor insanımıza?
Biraz dürüstlük,biraz nezaket,biraz insanlık, biraz sözünde durmak ve karşınızdakini hayal kırıklığına uğratmamak.
Bu kadar zor mu Allah aşkına?
Sanırım,biraz daha pişmek gerekiyor insanları anlamak için.
Ya da anlamaya çalışmak yerine basın tekmeyi gitsin topuna.
Hiçbiri değmiyor inanın.

22 Ocak 2016 Cuma

#Ülkemiz,şu anda nerde durduğunu bilmeyen,ne yaptığını anlamayan,karmakarışık bir ruh halinde savrulup,duruyor.
Bugün,karne günü.Çocuklar için 15 günlük tatil başlıyor.Eğitim sistemindeki beceriksizlikle,ne kadar iyi eğitim aldıkları şüpheli elbette ama yine de kör,topal da işlese,gidiyoruz bir alamet mi,kıyamet mi bir yere!
PKK terörü,hendek kazdı,mayın döşedi,asker,polis,sivil öldürdü.
Bir iç savaşa doğru gidiyoruz,mezhepsel,dinsel,etnik kimlik, düşünsel açıdan.
Savaş ortamında hastane,okul,cami,kilise gibi hiçbir yere saldırılmaz.
PKK,şimdi de okullara saldırıyor.El kadar bebekleri,çocukları,gençleri öldürmekte artık beis görmüyor.
Ülkemiz,bir uçuruma doğru sürükleniyor.
Bu olaylar kimin işine yarar,sonucunda kim nemalanır az,çok görüyoruz aslında.
Peki,görmeyenler,aslında görüp de toplumu ekranlar aracılığıyla uyuşturanlar da var.
Kanalları tarıyorum neler var diye?
Show tv'de,bir ilahiyatçı Prof.çıkmış örneğin ve eniştesinin tacizine uğrayan iki çocuklu kadına,'tanık bul da,öyle şikayet et,tacizi kanıtla 'diyor.
Kadıncağız da kuzu kuzu dinliyor.Sanki,tacizin belgesi olurmuş gibi.İki kişinin olduğu ortamda tecavüze uğrayacağınız zaman,çıkıp,tanık mı arayacaksınız?
Şikayet etmeniz yetmiyor mu?O zaman,sizi kimse adam yerine koymuyor demektir.
Ve Prof.devam ediyor:'Zina,yasalarda suç değil.Dini nikah da,resmi nikah gibi bağlayıcı olsun,yani lafla değil,yazıyla topluma dikte edilsin,yani yasal dayanağı olsun,o zaman insanlar zina da yapmaz,böyle saldırı da yaşanmaz.'
Dini nikahı,nasıl da topluma kabul ettirmeye çalışıyorlar görüyorsunuz.
Prof.demiyor ki'Derhal karakola git,şikayet et.Suçun belgesi sensin.Resmi nikah mutlak şarttır.Dini nikah,insanı bağlamaz,bağlamamalı da.Zina,suç değildir.Eğer,eşin seni aldatıyorsa,demek ki,aranda ilişki bitmeye durmuş.Kabul etmiyorsan,git ve boşan.Neden çekiyorsun bu adamı?'
İşte,bunları söyleyen insanlar topluma aynadır,'Kuma getirecek kocanı al da koynuna sok'değildir.
Her gün şehit cenazeleri geliyor.Her gün,yeni bir vahşet,cinayet,tecavüz,kayıp haberleriyle uyanıyoruz güne ama ekranlarda ne var?
'Bana eş bul,beni ever,evin yok,araban,yok,sigortan var mı?'diyen evlendirme programları;
'Labne peyniri ekle,bifteği mühürle,rizottolu makarna,parmesan peynirli tarifler'diyen yemek programları.
Ve her cumayı kutsal saymaya durmuş,o şarlatandan buna,cuma günleri ekranları dinsel ögeler,dini hurafeler ve çağdaş yaşamla bağdaşmayan,kadını sinmeye yönlendiren sabah programları.....
Çocuklar,bombaların eşliğinde karne alıyor bugün.
Ne kadar başarılı olabilirler sizce?

21 Ocak 2016 Perşembe

#Mustafa Koç öldü.
Ne zaman ahlaki çöküntüye uğramış,vicdanı körleşmiş güruh yazı yazacak diyordum,geç kalmadılar ve ben yine şaşırmadım.
Koç ailesi deyince benim aklıma gelenler....
Ne zamanki,her yıl 10 Kasım'da,en slogan söz 'OLMASAYDIN OLMAZDIK'diyerek yüreğimizdeki ateşi yeniden canlandırdı;
Ne zamanki;Koç ailesi,gezi parkı olayları sırasında Taksim'de devletin teröründen kaçanlara Divan otelini açtı;
Ne zamanki;Mustafa Koç,Meslek liselerine önem vererek,ara iş gücü istihdamı konusunda yatırıma yöneldi ve devletin yapamadığını yaptı;
Ne zamanki,Mustafa Koç,Akdeniz Fok'u Badem'i evlat edindi;
Ne zamanki,kız çocuklarının önemine değinip,eğitimleri konusunda çaba harcadı;
Ne zamanki,100 binin üstünde insana iş sağladı;
Ne zamanki;Türkiye'nin büyüme hızının baş aktörü bir şirketler topluluğu haline geldi;
Ne zamanki,her yıl bu ülkenin vergi rekortmeni oldu;
Ne zamanki;Arçelik diye bir markayı dünyaya tanıttı;
Ne zamanki;otomotivden,beyaz eşyaya ülkede üretim,istihdam,ihracat vs.de dünya devi bir şirket haline geldi;
İşte,bunu yapan insanlar akıllıdır,yaratıcıdır,yüksek kalitede yaşam alanı yaratmaya odaklıdır,'ben' yerine 'biz 'demeyi bilir,yani kalitedir,yani insandır,yani bu ülke için bir kazançtır ve böyle insanların ölümü de,bu ülkenin geleceği açısından çok büyük kayıptır.
56 yaş,çok genç bir ölümdür ve Mustafa Koç,bu ülkenin başına gelmiş en büyük sanayicilerinden biri,çok başarılı iş adamıdır.
Denize işediği için 2300 liralık borcunu ödemeden öldü diyecek kadar aşağılık insanlar da,böyle adamları asla anlamazlar çünkü çapları yetmez.
Yazık oldu.Oysa,kim bilir daha neler yapacaktı bu ülke için?
Nur içinde uyusun.

20 Ocak 2016 Çarşamba

#Annemin en sevdiğim sözlerindendi:'Sıfatında bir meymenet var mı ki,hayır gelsin?
Şimdi yine Aile ve Sosyal Politikalar bakanı Sema Ramazanoğlu'nu yazacağım,'Böyle saçını dolamış,böyle bakış açılı bir kadından ne çıkar?'diyeceğim ;yine bana salvolarda bulunacaksınız.
Ama haksız mıyım Allah aşkına siz söyleyin? ;)
Konu şu:Memlekette her derdimiz bitti,bundan önceki kadından ennn sorumlu bakan,Ayşenur İslam hanım,her gün kadınlar öldürülürken,çocuklara çığlık atarak tecavüzden korunmayı önermişti.Bunlardaki kafa ancak bu işte,ötesi gelmiyor.
Ülkemizde açlık sınırı 1.450,yoksulluk sınırı 3.966 ve biliyor musunuz,her evde ocakta pişecek aştan önce,internet borcunu yatırayım denen bir bilgisayar ve bunu düşünen aileler var.
Çünkü,internet erişimi işten de,aştan da önce geliyor.
Ülkemizde,her gün kadın cinayetleri yaşanıyor artık kanıksadık biliyorsunuz.Kadınlar öldürülürken seyirci kalan siyasiler,en başta da Aileden çok sorumlu  bakan,Sema Ramazanoğlu,bize çok müjdeli bir haber verdi.
Peki,neydi bu haber?
Bundan sonra,yoksulluk sınırı araştırılacak ailelere,bedava internet verilecekmiş.
Niye mi?
Çünkü....
Bu ailelerin çocukları,meğer internet kafelere gidip de,zararlı sitelere giriyormuş ve çocukları bunlardan korumakmış amaç.
Kafa yorulan bu projeye bakarken annem geliyor aklıma yine.Ne bilge bir kadındı,nur içinde yatsın.
Bedava internet verilecek ailelerin evlerinde,bilgisayar olmazsa olmaz bir araç biliyorsunuz.
Her şeyleri tamam,bir tek internet paketleri eksikti,o da tamamlandı çok şükür.
Hep diyorum,yazınca da bana kızıyorsunuz.İnsanın beynine oksijen gitmesi gerek.
Peki,bunun için ne yapmak gerek?
Güneşe çıkın,güneşe.Kafanıza biraz ışık girsin.
Her şeyleri tamam,bir tek internet paketleri eksikti değil mi?
Bilgisayar olmayan eve bedava internet paketi vermek aklınıza zarar çünkü.
Çocukları böyle mi koruyacaksınız yani?
Önce,sorumlu bir bakan olarak,kadın cinayetlerini,çocuk tecavüzlerini önleyecek önerileriniz olsaydı diyeceğim ama bunu yapmak için de ne gerek biliyorsunuz?
Kafanızı güneşle buluşturmayı deneyin.
Oksijen şart!
#Camdan bir şehri izlemek....
Işıl ışıl Adana'yı seyrediyorum 8. kattan.Karşımdaki apartmanların nerdeyse bütün ışıkları yanıyor.İnsanların uyumaya niyeti yok anlaşılan.
Adana,her daim ışıklar içinde ve hareketlidir. Sabaha kadar da böyledir bu kent.
Karşımda Holıday Oteli.Tüm yüzeyi camla kaplı.
Otel,çok çirkin bir mimariyle yapılmış.Yamuk desem değil,elips desem hiç değil,çirkin yani ama gecenin karanlığında,ta kavşağa kadar şehri seyrediyorum, hoş görünüyor gözüme ve çirkin binayı bile önemsemiyorum şu anda.
Eskiden,bu otelin yapıldığı yerde halı saha vardı.Bir keresinde önünden geçiyorum,bir  araba durdu ve içinden tam 13 yetişkin insan indi.Maça gelmişlerdi ama o arabaya nasıl sığdılar hala anlamam.
Tuhaf bir ülkeyiz artık inanıyorum.
Adana'ya neden bu kadar çok otel yapılıyor cidden anlamıyorum.Turistik bir bölge değil,turist de gelmiyor öyle dişe dokunur sayıda.O halde,neden 5 yıldızlı üstelik de, otel yapılıyor sürekli?
Bir tuhaflık var ama yakında bunu da anlarız.Her yer rant,her yer değişmek zorunda ne yazık ki.Ne dün geçtiğiniz sokak aynı ne de dün girdiğiniz iş yeri,yerinde duruyor.İsmi de değişmiş,cismi de.
Gündüzün trafiği,kalabalığı yerini gecenin karanlığına bıraktı.Yolda yürürken gördüğüm şehri,bir de yukardan izlemeyi nicedir unutmuşum.
Kendi içimize dönmekten yaşamayı unutuyoruz çoğu zaman.
Oysa,bir şehri yaşamak diye bir şey var.Gecesini,gündüzünü ayrı ayrı sevmeli ama ben gecenin karanlığını daha çok seviyorum sanırım çünkü gece,bütün çirkinlikleri örtüyor.
Yalnızca ışıklarını izliyorum Adana'nın.
Evlerdeki ışıklar yavaş yavaş eksiliyor mu ne?
İnsanlar uyumaya gidiyor belli ki!
Karşımda otel ve camlarından şehri izliyorum.
Adana,böyle daha güzel!
Yarın ola,hayrola!

19 Ocak 2016 Salı

#HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın eşi,5 aydır öğretmenlik yaptığı köye adım atmadan maaş alıyormuş.
S.Demirtaş ise,eşinin hamile olduğunu ve bebeğini düşürdüğünü vs söyleyerek konuya açıklık getiriyor.Yazık olmuş eğer doğruysa.Ama benim aklıma oturduğu yerden ya da vasfı olmadan devletten tıkır tıkır maaş alanlar geliyor hemen.
Herhangi bir resmi kuruma gittiğinizde ne görüyorsunuz?Masa başına oturmuş,az buçuk bilgisayar öğrenmiş,sorduğunuz sorulara doğru yanıt vermekten aciz,özellikle kadın memurları.
Onun eşi,diğerinin kardeşi,birinin oğlu diye diye kadroları vasıfsız ne kadar adam varsa dolduruyorlar.
Adam-lar-la karşı karşıya geliyorsunuz.İki çift lafı bir araya getiremeyen,ne eğitimi aldığı açıklanmayan,çalıştığı yerle ilgili hiçbir bilgisi,birikimi,vasfı olmayan bir dolu insanla görüşüyorum ve PES! diyorum bunları işe alanlara da,maaş verenlere de.Emin olun eş,dost,arkadaş kontenjanından öyle çok makam sahibi olan müdürler,yardımcılar,bol keseden maaş alanlar var ki,kurumlarda,S.Demirtaş'ın eşine gelene kadar....
İşini layıkıyla yapanları ayrı bir yere koyuyorum elbette ayrı konu.
Örneğin,geçende bir kuruma gittim,görüşme yapmaya.Karşıma çıkan şahsın ne işle bir b-ilgisi var,ne konuya vakıf ne de sorumluluğu üstüne alıyor.
Hani,salla başı,al maaşı cinsinden biri.
Böyle birini kim,hangi gerekçeyle işe aldıysa artık!
Bilgisayarı açmış bana projeyi gösteriyor ama projeyi bile ters kaydetmişler anlamadığı gibi sorduğum 'çit nerede,korunak nerde,ameliyathane nerde 'sorularıma yanıt bile veremiyordu.
Böyle adamlarla kadro oluşturursan,ne insanı ne de hayvanı koruyamazsın!
Ağaçlar kesilmiş yine ve Orman İşletmesini arıyorum'Nerde bu ağaçlar,neden kesildi,haberiniz var mı?diye.
Çünkü,yapılan duvar istinat duvarı değil,koruma özelliği yok,daha çok dekoratif ama karşıma çıkan memur'Belediye,gerekli görmüştür herhalde'diyorsa;
Bu ülkede ağaçlar da korumasız,hayvanlar da korumasız,insanı hiç yazmıyorum bile.
Özellikle,yandaş adam alma,adam kayırma,adama iş yaratma konusunda belediyeleri tek geçiyorum inanın.Kokuşmuşluk elbette bütün kurumlarda var ama 
belediyeler kadar partizanlık yapan,iş yapıyor gibi görünüp de havanda su döven başka kurum göremiyorum son zamanlarda.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü,koca koca afiş hazırlatmış'Whatsapp'dan bize ulaşın,sorunları birlikte çözelim'diye ama tüm Adana yağmur sularından gölete dönmüş,araçlar üst,baş bırakmıyor geçerken,daha bunu çözememiş,neyi çözecekse artık?
Ama bir şeyini takdir ediyorum elbette.Tüm caddelerde aşısı yapılmış,kulağı küpeli köpekler var,yani sahip çıkmışlar.Bir tek bu güzel.Öbür türlü Adana,zulme uğruyor sayesinde.Ne caddesi ne sokağı bir şeye benzemiyor.Peyzaj nedir,haberi yok anlaşılan.Sayın Sözlü de,yandaşlarını doldurmuş  belediyeye,görülüyor.Başka türlü izahı var mı bu belediyeciliğin?
Köpekleri katledenlere göz yuman belediyeler de var.İşte,vasıflı insanı burda arıyorum ama bulamıyorum.
Gerekeni yapmalı artık biliyorum.
Her yapılana sessiz kaldıkça,adamlar yapılan her işi kimse görmüyor sanıyor.
Salla başı,al maaşı ne 
yandaş dinliyor ne evlat.
Tutan,tuttuğunu öpüyor demeyeceğim,ayıp olmasın,tutan,tuttuğuna maaş veriyor.
S.Demirtaş yaptıysa çok mu?
Bir işi yapmak isterseniz kılıfına uydurmak çok mu zor?
Sizler de farkındasınız değil mi yaşananların?
#AKP hükümetİ,her gün yeni bir uygulamayı işleme koyuyor ve bizler de sorgulamadan kabul ediyoruz.
Gerçi,sorgulasak ne olacak değil mi?
Son açıklanan icraat,doğum yapan kadınlara tanınan haklar.Daha doğrusu,kadını çalışma yaşamından izole etmek için yapılan ve her açıdan ülke ekonomisine,dahası cebimizden ç-alınacaklara yeni bir yöntem.
Uygulama şu:Doğum yapan kadın,yarım gün çalışacak ama tam gün çalışmış gibi maaş alacak.
Aklıma takılan sorular....
-Kadın,yarım gün izinli ve bebeğine bakacak.Peki,kalan yarım günde,o bebeği ne yapacak? Komşusuna mı bırakacak,annesine mi yoksa beline bağlayıp,işe mi götürecek?
Sütünü de biberona sağıp,bırakır artık da,bebek bunu nerde içecek?
-Yarım gün çalışıp,tam gün maaş almak nedir?Hak mı bu peki?
Üretmeden maaş alacaksınız.Sizin iş gücü kaybınız ne olacak?Yani;yapacağınız işi,siz eve giderseniz kim yapacak?Üretime ya da hizmet sektörünün devamlılığına nasıl yansıyacak bu durum?
Kadın hem rahatlığa alışacak hem üretmeden para kazanacak ama aslında bir süre sonra işi bırakacak ve çalışma yaşamından elini,eteğini çekecek.
Çalışmayan kadın evde ne yapacak peki?Sürekli üremeye yönelir artık ve 3,4 ve 6 aylık periyotlarda,hükümetin verdiği paralara tamah edip,doğurdukça,doğurur.
Nüfus artışı,almış başını gidiyor. Bunca üreyen insan nasıl yaşayacak,nasıl okuyacak,nasıl barınacak,nasıl beslenecek yanıtınız var mı?
Doğurmak marifet değil,nasıl bakılacak bunca insana?
Ahlaki çöküntüde zirve yapmış ülkemizde,şimdi de sıra kadınlarımıza geldi demek ki!
-Kadınlara haksız kazanç sağlayacak bu uygulamanın maliyeti nedir?Devletin kasasında bütçe var mı yarı üretimli kazanca?
1300 liralık kaşıkla verilen asgari ücreti kepçeyle değil,nerdeyse tamamını geri alan hükümet nasıl bir yol buldu,açıklasa da biz de öğrensek iyi olurdu ama.....

17 Ocak 2016 Pazar

#Bugün pazar....
Bütün sevdiklerim yanımda olunca kimseleri özlemedim elbette.
CHP'nin hiçbir yenilik getirmeyen kurultayına feci sinirlendim ve 'Bu CHP,ülke siyasetine ne getirecek?'diye söylene söylene kanalları taradım.
Yurdum insanının neden AKP'ye oy verdiğini anlamak istiyorsanız televizyona bakmalısınız.
Elbette müziksiz kahvaltı olmazdı.Bir şarkı çalındı kulağıma ve ekranda bir klip dönüyor.Sesi yok,cismi ortada bir kızcağız söylüyor da söylüyor şarkıyı katlederek.
Çıplaklık ayıp değil,absürt değil,hayatın olağan hali ama göz,estetik istiyor arkadaşlar.
Uzun boylu,sütun gibi bacaklarınızın olması sizi çekici yapmaz.Bu kızcağızın kıyafetlerini kim seçtiyse bedeni öyle sergiliyor ki,insanda merak uyandıracak gizli çekicilik yok oluyor.
Bir de eşlik eden erkek var.Pantolonu,bir tık yapsanız yerde.
Yahu!
Anladık,kadın ve erkek bedeni cidden şiir gibidir bakımlı ve hatları düzgünse ama bu kadar da teşhir olmuyor.Her şey meydanda olmaz ki,azıcık da merak uyandırın bakanda,değil mi? wink ifade simgesi
Diyeceksiniz ki,bu şarkıcının adı ne?Valla bilmiyorum.Çocuğun baklavalarına ve kadının bacaklarına bakmaktan ismini görmemişim. wink ifade simgesi
Helin Avşar diye bir kadın çıktı.Kızılay yararına bir defile düzenleyecekmiş.Muhabir soruyor 'Çadırda mı düzenleyeceksiniz?'
Ortalık kahkahadan yıkılıyor.Kızılay deyince,doğal olarak ilgi çekecek bir organizasyon akla geliyor,o da çadır olabilir diyorsunuz ama heyhat!
Otelde yapacakmış hanımefendi defileyi meğer.
Bu gerizekalıların,neden kahkaha attıklarını anlamıyorsunuz.
Kızılay demişken,Rize Kızılay başkanının çocuklara yaptığı tecavüz aklıma geliyor ve .....
Ne yapayım şimdi,adamın yedi sülalesine küfür mü edeyim,yoksa yarın arsızca,utanmadan o koltuğa yeniden oturacağına mı kahırlanayım?
Çok sürmez inanın aramıza dönmesi.
Ve Alişan ve Çağla Şikel ekrana geliyor.
Kamereman,çekim sırasında yere düşüyor.Herkes gülmeye ve alkışlamaya başlıyor.
Bakıyorsunuz ve bunda da gülecek bir şey bulamıyorsunuz.
Ekrana bakarken,adamcağız,üç kuruşa,üstelik de üstüne zimmetli kamerayla yere düştü,bir yeri kırıldı mı acaba diye siz kaygılanırken, ordakiler gülmeye devam ediyor.
Kameremanın kaygısı,kameraya bir şey mi oldu,çok şükür olmamış derken,insanların şımarık tavrına çileden çıkıyorsunuz.
Bu ülkede,derin bir uçurum var.
Bir yanı yoksulluktan inim inim inleyip,niyeyse;AKP'ye hala oy verirken,diğer yan vur patlasın,çal oynasın modundan çıkmıyor.
Bunca olaya rağmen de,sayın Kılıçdaroğlu,ülke siyasetine hiçbir yenilik getirmeyeceğini bile bile yeniden başkan seçiliyor.
Ben isyan etmeyeyim mi şimdi?

16 Ocak 2016 Cumartesi

#CNN TÜRK'de yine belgesel izledim az önce.
Sardım bu belgesel işine haydı hayırlısı ama ekranlardaki abuk subuk programlardan artık ikrah geldi.
Neyse....
Brezilya'daki kuraklığı anlatıyor.Doğa,öyle bir döngüde ki,sular çekiliyor yaşam boyut değiştiriyor,sular geliyor yaşam yeniden şekilleniyor ama bu döngü hep devam ediyor.Güçsüzün,güçlüye yem olması değil sorun.Konu,hayatın sürekliliği ve aç kalmamak için beslenme.
Doğa,bir şekilde kurmuş düzenini.Besin zinciri,insan eli değmediği sürece rotasından şaşmıyor.
Leopar,yavruya saldırıyor ve çekip alıyor suyun içinden.Geride kalanlar izliyor olayı.
Yavrunun ayakları son bir hamle yapıyor kurtulmak için ama nafile elbette.O çene kasları işi bitirdi.
Ekrana dalıp,leoparın kafasına vurup,yavruyu kurtarmak istiyorum ama biliyorum ki,doğanın dengesi böyle kurulmuş.Birinin hayatı,diğerinin hayatının devamını sağlamak zorunda.
Dönüyorum ve insan ilişkilerine bakıyorum.
Zevk için,hobi için,hırs için birbirimizi öldürüyoruz.Peki,niye yapıyoruz bunu?
2 dönüm daha tarla almak için mi,bir bölgeye konmak için mi,yoksa daha gösterişli evlerde oturmak,daha lüks arabalara binmek için mi?
Ya da AK-SARAY gibi ihtişamlı görgüsüzlükleri sergilemek için mi,ne?
İnsanoğlu tuhaf yaratık.üç günlük ölümlü dünyada ne hırsımız bitiyor ne çıkar ilişkimiz.
Giderken cipin,evin,yatın anahtarını cebimizde götüreceğiz zahir?
Cennette lazım mı ki bunlar?
Bakın,cennet dedim.
Topyekün cennete gidiyoruz bu hırstan gözümüz dönmüş halimizle.
Cehenneme de kim giderse artık! ;)wink ifade simgesi
Ama yine de o yavruyu kurtarsaydım iyiydi.Çok canı yandı biliyorum.
#CHP KURULTAYI-CUMHURBAŞKANI VE DİYANET
1128 akademisyenin niyeti iyi ama sonucu cumhurbaşkanının ekmeğine yağ süren yanlı bildirisi yüzünden ortada ne Sultanahmet katliamı kaldı ne de Diyarbakır Emniyetine yapılan saldırı.
Her durumda,işin işinden nemalanacak bir şey bulma ustası olmuş biriyle aynı göğü paylaşmak cidden zor geliyor ama yapacak ne var sorusunu CHP kurultayında arayacağız.
'Baba,kızına şehvet duyar ne var bunda canım?'diyen diyanet,'Valla sabotaj,yok olmadı,sitede yapılmış ama...,yine olmadı,o arkadaşı görevden aldık'diyerek hem olayı kabul ediyor hem de böyle rezil bir kurumun hala üste çıkmasını sağlıyor.
Ve biz,bu insanlarla da aynı göğü paylaşmak zorunda kalıyoruz,ne acı.
Gelelim CHP kurultayına.....
Seçimlerde % 10 barajı olmaz diyen CHP,nasıl olur da,adaylara % 10 imza barajı koyar?
Sayın Kılıçdaroğlu'nun kurultay konuşmasını okuyorum ve 'Bu CHP'den çok şey beklemeyin'diyorum.
4. kez genel başkanlığa soyunan sayın Kılıçdaroğlu,her seçimde başarısız olmadı mı?Neden yeni adaylara engel olunuyor?
35.kurultaya giden,Atatürk'ün kurduğu CHP' Biz siyaseti din için,insan için yaparız'nasıl der?
CHP,laikliğin teminatı bir partidir ve din üzerinden siyaset yapamaz.Onu yapan AKP,MHP varken çakmasına hiç gerek yok.
CHP,kurultayda kürtçe barış anlamına gelen Aşiti pankartıyla ve türkülerle yola çıkamaz.Onu yapan bir HDP var zaten,CHP'ye gerek yok.
Nerde 10 yıl marşı?
Dostluk,barış,kardeşlik diyen bir parti,ayağını yere basan,somut öneriler ve yeni bir örgüt yapısıyla önümüze gelmelidir.
CHP'nin ilke ve değerlerini koruması gerekir.Atatürk'ün fotoğrafını indiren vekillerle bu CHP ile yol alınmaz.
AKP ve diktatör sevdalısına,koltuk değneği olmuş MHP'ye,PKK'nın ardına düşmüş HDP ile bu ülke kurtulmaz.
Bu ülkeyi kurtaracak tek parti CHP şu anda ama o da,ne yaptığı belli değil bir konumda.
CHP'nin derhal aklını başına alması gerekiyor.yeni anayasa başlığında,ama aslında Başkanlık sistemi dayatılan o görüşmelerden derhal çıkmalıdır.
AKP,zaten 13 milletvekilini MHP'den alacak.
Bari,onurlu durun da CHP diye bir partinin varlığına inanalım.
Kurultayda söylenen boş sözlerle,din üzerinden gidilen siyasetle bu iş olmaz,olmayacak da.
Sayın Kılıçdaroğlu,'bu ülkeye terörü kim getirdi'diye sorgularken,seçimlerde neden bu kadar başarısız olunduğunu da bir'zahmet sorgulasın artık.
Köşesine mi çekilse artık?
Hiç mi,genç,dinamik,yeni,eski CHP diye saçmalamadan,CHP rüzgarıyla toplumu kucaklayacak biri yok CHP'de?
Vardır da,% 10 barajını kim koyduysa artık!

15 Ocak 2016 Cuma

#Sanat sinemadan,tiyatroya,resimden,heykele nasıl da başka bir dünyanın kapılarını açıyor insanlara.
Sanat terbiyesi almak,herhangi bir sanat olayında tutum belirlemek sanatla tanıştıkça gelişen bir durum.
Tiyatro,sinema,konser seyircinin ufkunu açıyor,yaşam algısını geliştiriyor.
Resim sergisine gidersiniz,renklerde kaybolursunuz,heykel sergisine gider boyut ararsınız,sinemaya gider kameradan yayılan hayatı izlersiniz,tiyatro ise anlık geri bildirimlerin yaşandığı,hatayı affetmeyen bir sanat türü.
Çocukluğumdan bu yana açık hava sineması ve tiyatro oyunları açısından çok zengin günler yaşadık aslında ama uzun süre bunlar sekteye uğrayınca,seyircimiz de ne yapacağını bir türlü öğrenmiyor.
Son zamanların icadı,salonda film izlerken patlamış mısır,çikolata vs yemek,kola içmek sanki marifetmiş gibi yaygınlaştı.
Aslında,bir konuya odaklanmışken, eliniz yiyecekte, gözünüz filmde olursa,film kopar ama bunu da öğrenmedik hala,tıpkı tiyatro terbiyesini bir türlü öğrenemediğimiz gibi.
Tiyatro,çok emek ister.Provalar,kostümler,dekor....
Ve perde.....
Oyunların bazısı dram,bazısı komedi,bazısı da trajedidir.
Bazı oyunlar çocuklara,bazısı da yetişkinlere yöneliktir.Oyunları birbirine karıştırırsak ve yetişkin tiyatrosuna çocukları getirirsek,ortada ne oyun kalır ne de keyifli anlar.
Çocuk bu,su ister,çişi gelir,çığlık atar ya da uyur.
Neden getiriyorlar çocukları anlamak mümkün değil.
Tiyatro adabı diye bir şey var ama öğrenmiyoruz ve uzun sürecek sanırım.
Bir söz de yetkililere olsun:
Öncelikle,kültürel çeşitlilik açısından çok güzel işler bunlar ve takdire değer ancak....
Bizim seyircimiz,onlarca oyun getirirsiniz ilgi göstermez ama ne zaman ekrandan tanıdığı bir yüz görür oyunda koşa koşa gider.Bu hep böyledir.
Bu karmaşayı önlemenin yolu da,ya oyunları iki seansa yayarsınız seyirci doyar,ya biletli yaparsınız ya da davetiye bastırırsınız koltuk sayısı kadar,oyunları öyle getirirsiniz.
Zor değil aslında ama bilmiyorum neden yapamıyorsunuz bunu?
Sorun,biraz da sizden kaynaklanıyor anlayacağınız.
Kaliteli oyunlarla dolu tiyatroları istiyorum elbette.Dekoru kötü,oyuncusu kötü,konusu kötü oyunları da istemiyorum.
Kalite herkesin hakkı.
#1128 akademisyenin imzaladığı ve imza sayısının şu anda 2000 olduğu bildirinin tam metnini okuyan var mı?
Sosyal medyada konu çok tartışılıyor ve eleştiri yağmuru var ama....
Neymiş bu metin dedim ve özetle şudur demeden önce,bu ülkede,insanlar düşündüğünü özgürce söyleyebilmelidir ve bunun için işten atmak,gözaltına almak,sorgulamak ne demek?
AK-SARAY istedi diye,kanun gibi algılanıp,YÖK başta olmak üzere,yargı harekete geçiyorsa,bu ülkede ne özgür yargı, ne basın, ne kişi ne de ifade özgürlüğü yok demektir.
Ağızdan çıkan her söz kanun hükmünde kararname gibi algılanıyorsa,bu ülkede tek adam sultasında bir yönetim var demektir ve bunun adı faşizmdir.
Gelelim şu ünlü bildiriye...
Okudum,eleştiriyorum ve onaylamıyorum tek yanlı bakışı ama bu onların linç edilmesine sessiz kalacağım anlamına gelmez.
Aydın olmak nedir?
Herkesten bir gömlek üstün,araştıran,sorgulayan,analiz eden ve çözüm yolu bulan,önerenlere biz aydın diyoruz.
Akademik süzgeçten geçen insanların ağızlarında çıkan her söz,yalnız onları değil,eğer ülke gündemini anlatıyorsa herkesi kapsar çünkü bu sizin özeliniz değil,genel bakış açınızdır.
Ülkede terör kan döküyor,özellikle 7 Haziran seçimlerinden bu yana.
PKK ve IŞİD terörü,ülkeyi kan,revan içinde bırakıyor.Acı gözyaşına,öfke,şiddete yöneliyor artık.
Aydınlar,doğal olarak bu sürece dahil oldular,olması gerektiği gibi ama nasıl?
İmzaladıkları bildiride 'katliama suç ortağı olmuyoruz'diyorlar ama PKK terörünün adı bile geçmiyor.Cizre,Sur,Silopi,Nusaybin,Diyarbakır vs.de yola bomba döşeyen,askerimizi,polisimiz,sivil vatandaşlarımızı acımasızca katleden PKK değil mi?
Nasıl dile getirmezsiniz bunu?
Kürt illerine giderek araştırma yapacaklarmış.
'Kürt illeri nedir?' diye sormak istiyorum bu aydınlara?
Burası Türkiye.Doğusu,batısı,kuzeyi,güneyi bizim.Bu ülkede özerk yapı mı var,Kürtlere özel iller mi var da Kürt İlleri tanımlaması yapılıyor?
PKK,vatandaşı,askeri,polisi öldürürken Kürt,Türk diye ayırıyor mu?
Teröre hayır demenizi destekliyorum herkes gibi ama bunu ifade etme biçiminizi kınıyorum.
Ve yalnızca düşündüğünü ifade ediyor diye onlara bunu reva göreni de şiddetle kınıyorum;
Ve
Herkesi,başta en tepedeki olmak üzere,bu ülkenin aydını,akademisyeni,bürokratı,mahalle bakkalını,kadınını,erkeğini sağ duyuya davet ediyorum.
Bu kan,bu terör bitsin artık.Silahların gölgesinde hayat olur mu?
Biz ne Arap ülkesiyiz ne de Ortadoğu ülkesi.
Bizim yolumuz ve ülkümüz Atatürk'ün çizdiği yoldur.Bunu uygulasak dahi yeter.
Bize ne Suriye'den,bize ne BOP düşünden,bize ne ülkelerin iç işlerinden.
Biz Türkiyeyiz!
Derdimiz bize yük zaten.

14 Ocak 2016 Perşembe

#TLC diye bir kanal icat oldu son günlerde.Güzel de belgesel yayınlıyorlar.
Kızımla,dün belgesel izliyoruz.İzleyici oyuyla seçilen on tehlikeli ama çok da çekici yerin tanıtımı yapılıyor.
İnsanlar bazen dik kayalara tırmanıyor,düşüp belini kırıyor,bazen köpek balıklarıyla yarışıyor;bazen timsah yumurtalarını sayıyor,bazen de kuşlar gibi uçuyorlar.
Doğayı keşfetmek tamam da,bu kadar tehlikeli işlere soyunmak mutlak gerekli mi acaba?
Yıllar önce Fethiye'ye gitmiştim.Gençlik işte,yamaç paraşütü yapmak istedim.Dağa çıktım ama son anda vazgeçtim.
Sanki,hayatımda kuşlar gibi uçmak mı vardı?O işi kuşlar zaten yapıyor.Yapay kanatlar takacaksın ve süzüleceksin aşağıya.
Aşağından baksak da,kuşların gökyüzündeki kanat seslerini dinlesek olmaz mı?Yok,illa yapacağız bunları.
Adrenalin zirve yapacak elbette ama değer mi?
Çünkü,benden önce yamaç paraşütü yapan iki turistten biri rüzgarın yön değiştirmesiyle kayalara çarptı ve öldü.
Belgeseli izliyoruz ve insanlar,insanlar....
Doğayla şaka olmaz ama doğayla yarış da olmaz.
Azgın sularda rafting yapmak,Niagara Şelalesinden kanoyla atlamak neyin kanıtı?
Doğaya;'Bak arkadaş,Sen bana zorsun ama ben seni yenerim'demek mi?
Kimin işine yarar bu hırs?
Dünya yüzüne bir kez geliyoruz.Canan Karatay diyeti de yapsanız,Mehmet Öz diyeti de yapsanız,çok çok 100 yaşayacaksınız.Bunu sonlandırmaya çalışmanın ne alemi var?
Doğa,bir şekilde kendini yaşatır ve dünyaya gelen ağacın da,hayvanın da,insanında bir anlamı var.
Ama görüyorum ki,ağacı da,hayvanı da kendi haline bırakmıyor,bozmak için elimizden geleni yapıyoruz.Ağacı kes,ormanı koru,hayvanı öldür türleri koru ama aslında kendine zarar ver ve dünyayı yaşanılası olmaktan çıkar.
Ekranda,bizimkisi yine konuşuyor.'Biz,ormanı sevmesini de biliriz,ağacı korumasını da.'
Hey maşallah diyorum,ne şanslıyız böyle mümtaz bir şahsiyetimiz var.3. köprü ve 3. havaalanı için kıyılan ağaçlara bakıyorum bir de bizimkine...
Bunlardan nereye kaçacağız biz?
Hangi,on yerden birini beğensek acaba? Tehlikeli yerler diyorum ama bunlar kadar tehlikeli olabilir mi?
Ama doğa güzel,heyecanlı,gizemli ve çekici gerçekten.Güneş batarken,gökyüzünün kızıla boyanan renkleri insanı baştan çıkarıyor doğrusu.
Ah bir de zarar vermesek....
Ah bir de,o aslan,suyu içen ceylanı yemeseydi iyiydi ama... ;)wink ifade simgesi
#8. Büyükelçiler konferansında konuşan cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan:'
Eskiden Türkiye, yeri dahi bilinmeyen bir ülkeyken, bugün sağlam şahsiyetiyle, kararlı dış politika hedefleriyle tanınan ve bilinen bir ülke hâline geldi. Afrika’dan Amerika’ya, uzak Asya’dan Avrupa’ya, ‘insani diplomasi’ ile çok özel ilişkiler geliştirdik'dedi.
'Acaba,biz ne suç işledik de,böyle açıklamalara maruz kalıyoruz'diyerek konuyu açalım biraz.
Türkiye,nerden nereye geldi.....
Bu ülkede,terör en can alıcı konu oldu, 7 Haziran seçimlerinden sonra.Çünkü,yapılan pazarlıktan cayıldı ve BAŞKANLIK SİSTEMİ diye tutturanların hırsı yüzünden her gün şehit cenazesi geliyor ve gelmeye de devam edecek.
Dün,Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne saldırılıp,bebek,kadın,sivil,polis demeden canlara kıyanlar bu işi ne zamandır yapıyor?
PKK terörü,1984 yılında başlıyor bu ülkede ve palazlandıkça palazlanırken,iktidara gelen hükümetler uyudular genel olarak ya da önemsemediler ya da işlerin bu noktaya geleceğini düşünemediler.
Ülkemizde artık yalnız PKK terörü değil,IŞİD tehlikesi de var.
IŞİD,tıpkı diğer müslüman terör örgütleri gibi,Ortadoğu'yu ele geçirme planı yapan o,malum ülkenin kurduğu bir örgüt.
Bunca zaman beslendi,büyütüldü ve servise hazırlandı.Eylem planı da belli,yaptığı vahşette.Beslenmelerine gerekli teçhizatı gönderen de Türkiye ve diğer gelişmiş ülkeler.İki yüzlü olmanın alemi yok biliyorsunuz.
PKK da bir terör örgütü ve yaptığı eylemlerin biçimi de belli.
Oslo'da,MİT görevlilerince masaya oturulduğunda,bu örgütün ülkemizde nerelere sığınak yaptığı,kaç terörist olduğu ve eylem planları bilinmiyor muydu?
Cizre,Nusaybin,Sur,Silopi ve diğerleri....
Bunca bomba düzeneği,kablolar,mühimmat ne zaman,kim tarafından,kimin bilgisi olmadan bu ilçelere getirildi?
Bu ülkenin istihbaratı nerdeydi?Yoksa,göz mü yumuldu?
Sıradan bir vatandaş olarak bilmek istiyorum bunu.
Hendek kazmak,iğneyle yapılmıyor biliyorsunuz.Kilit taşlı,asfalt yolları eşmek için ağır iş makineleri gerekiyor.Herkesin garajında bu makineler olmayacağına göre,bu iş makineleri hangi belediyenin,onca askere rağmen hendekleri nasıl kazıyor,o kablolar ne ara döşeniyor ve mayınlar patlatılıyor?
Bize bunun yanıtını verebilir misiniz ey hükümet yetkilileri?
Emine Erdoğan kürsüde konuşurken içimden yükselen ses:'Ne konuşuyorsun sen?Ülkenin doğusu,batısı terörden yanıyor.Haritada Türkiye'nin yerini bilmeyenler artık,bizi terör ülkesi ve can güvenliği yok diyerek öğrendi artık.
Kadın cinayetleri,işçi ölümleri,ekonomik çöküş,yolsuzluk,hırsızlık ayyuka çıkmış ve dünya liderliğine soyunmuşuz;
Sağlam şahsiyetli,kararlı dış politika diyor kadın.
Birileri,bizim zekamızla,perişan halimizle,terörden bükülen belimizle dalga geçiyor olmalı.
Eskiden,Türkiye denince HİNDİ diyerek alay edilirdi,şimdi de,içimiz yangına dönmüş bağlar gazeli,bunlar bahar,bahçe yaşıyor ve ne anlatıyor?
Dışardaki imajımız;Türkiye bir zamanların Beyrut'u artık.
Tanrım!
Sen aklımıza mukayyet ol gerçekten!