30 Eylül 2017 Cumartesi

#Reenkarnasyona inanır mısınız?
Hani,geçmiş yaşamında illaki Rus Çarı,ya da aristokrat biri olduğuna inanılan bir yaşanmışlık vardır ya!
Ben,reenkarnasyona inanmam,benim aklım bilime odaklıdır ama eğer inanmış olsaydım,mutlaka boya-badanacı birinin bedeninde vuku bulurdum sanırım.😉
Aslında yazı konumuz müzik ya da türkülerimizdeki tuhaf sözler.
Yukarı katta ciddi bir su sorunu var ve evin banyosu mahvoldu.
Sinirime de dokunuyor görüntü.
-Ne yapsam? derken;
şimdi işin yoksa boyacı ara da işime gelmedi ve işe koyuldum.
Banyoyu boyuyorum;dedim ya,içime bir boyacı kaçtı sanırım; elbette müzik de vazgeçilmezim; Bir türkü geliyor kulağıma.
İşi bıraktım,türküyü dinledim.
Antep yöresinin yaygın bir türküsüymüş,bilmiyordum.
Bakınız türkü ne diyor:
Bahçede mişmlş
Sararıp yere düşmüş
Sevdiğim komşu kızı
Aklıma düşmüş
Arabi fellahi
Severim billahi
Çekerim silahı
Vururum vallahi.
Bütün duygularımız şiddet yüklü.
Seviyoruz şiddet,kızıyoruz şiddet!
Türk toplumunun At-Avrat-Silah mantığı vardır,var olmasına da;Atın yerini araba alsa da,silah ve avrat konusunda maşallahımız var.
Belimizden silah eksik olmuyor,es kaza bir kadını sevsek 'Ya benimsin,ya toprağın'oluyor.
Ekranda türküyü izliyorum,toplanmış bir grup erkek,sanki çok iyi bir şey yapıyorlarmış gibi,ellerinde sazlar
Çekerim silahı,
Vururum vallahi diyor.
Şiddet,türkülerde kalsın elbette.
Yeniden boyanın başına giderken aklımdan 'Bu müzikle kıvrak dans eden biri nasıl da güzel oynar diye geçiriyorum.
Tabii,sözlerini asla duymayarak.
Eğer,türkülere kulak asarsak,insan sevmeye de korkar inanın.İşin ucunda vurulmak var ne de olsa! 😉

29 Eylül 2017 Cuma

#Denizli'de,A.D. isimli biri,niye A.D.onu da hiç anlamıyorum;keçiye tecavüz etmiş.
Nasıl anlaşılmış peki derseniz;keçinin sahibi ahıra girmiş ki,ne görsün:A.D.yarı çıplak,keçiye tecavüz ediyor.
Buraya kadar 'Allah senin belanı versin,aşağılık pislik'dedik değil mi hepimiz?
Bitmedi!
A.D.keçinin sahibine 'Keçiye 700 TL vereyim,konuyu kapatalım'demiş.
Keçiyi evine götürüp,fantezi yapacak zahir!
Keçi sahibi,davasından vazgeçmemiş ve A.D.'yi yargılatmaya çalışıyormuş.
Şaşırdık mı bu habere?
Memleketin .... ..... iken,keçinin esamesi okunur mu?
Başbakan demiş ki;' "Diploması olmayan bir adamın etrafında profesör olmuş adamlar fırıl fırıl dönüyor."
Başbakan haklı elbette.İnsanın salak olması lazım,diplomasını dahi görmediğiniz birinin ardına düşmekte değil mi?
Siz şimdi fesatlığa düşer ve 'Kim ki bu adam,yoksa....' diyeceksiniz ama o adam Fethullah Gülen elbette,sizin sandığınız şahıs değil.
Sahi!
Ben,Marmara Üniversitesi mezunuyum.Diplomamı da lüzumlu hallerde gösteriyorum.
Bizim üniversite 1982'de Marmara adını aldı.1981'de,o diploma nasıl verildi ki Marmara Üniversitesi kaşeli?
Benimkisi de fesatlık ama sorsak mı yeniden acaba 'Kardeş,diploma nerde,diploma?'
Duydunuz değil mi;Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında,İmam Hatipler olmadığı için cenazeleri yıkayacak imam yokmuş.Rezil bir durumdaymışız yani.
Sizin de evinizde ölünüz olduğunda,cenazeleriniz kokuyordu değil mi?
O zaman morg da yoktu çünkü.Yoksa;ölülerinizi mumyalıyor muydunuz,hadi itiraf edin.
Ne oldu?
Camileri ahır yaptıların modası geçti mi artık?
Salla ortaya bir konu,toplumu böyle oyala.
Bunların yönettiği toplumda keçileri korumak gerek.
Böyle başa böyle tarak işte.
#Motorlu taşıtlar vergisine % 40 zam yapıldı ya .....
Zamların sağanak halinde geleceğini biliyorduk da,dünyanın hiçbir ülkesinde,üç bakanın sanki memleket hayrına iyi bir haber veriyormuş gibi,menemen testisi gibi dizilip 'Ey vatandaş,harcadığımız paraların hesabını size ver-e-meyeceğiz.Sizin rızkınızdan yedik,yedik doymadık.Milli Savunma Sanayisine harcama yapacağız diyerek sizi uyutmaktan başka yol da bulamadık.Malumunuz,terörle mücadele var; e bunca harcamayı,hangi şirketlerle yaptığımız gizli-saklı anlaşmaları da size sır olduğu için açıklamayacağız' Ver mehteri' diyemeyeceğimiz için,alın size iğneden,ipliğe babalar gibi zam yağmuru'dedik.
İtirazınız mı var?
Zam haberini duyunca,'Tanrım ! Sana şükürler olsun ki,arabam yok.Hoş,bana iyi para versen alırdım ayrı konu;zaten aldığım arabanın yarısını sana vergi olarak geri verecektim; e,bir de üstüne % 40 zam......
Seyise bağırıp,'Getir şurdan atımı 'diyecektim ama atımın da olmadığını unutmuşum.
'Amaaan,bana ne zamdan?' diyecektim ki,bu zam yağmuru benden ne götürecek diye aklıma düştü ki;sormayın ötesini.
Taksiye bineceğim,fazla ödeyeceğim;atölyeme malzeme alacağım,getiren servisim bana yol masrafını dayamayacak mı?Peki,ben bunu çalışma arkadaşlarıma nasıl izah edeceğim?
İstanbul'a gideceğim otobüsle,bilet fiyatlarına yansımayacak mı bu zam?
Bana ne diyebilir miyim peki?
Bu noktada,aklımın almadığı şey şu:Bunca zam yapılıyor yapılmasına da,15 yıldır onca yoksulluğu,sefaleti, eziyeti çeken bu halk,hala AKP'yi nasıl iktidara taşıyor?
Bunun yanıtı da var aslında:
Postaneye gittim fatura yatırmaya,sağımdan geliyorlar yaşlı bakımı almaya,solumdan geliyorlar engelli yardımı almaya.
Bunca dağıtılan paralar sizden,benden,ötekinden kesilenlerden gelmiyor mu?
Helal etmiyorum dağıtanlara da,alanlara da.
Üç bakan çıkmış meydane,üçü de birbirinden şahane ya!
Siz daha alkışlayın ellerinizi patlatırcasına.
Sonra da ağlarsınız motorlu taşıtlara zam geldi,vergiler belimizi büktü diye.
Hiç düşünmezsiniz;1150 odalı sarayın maliyetinin ülkeye getirdiği yükü;hiç düşünmezsiniz,bunca saltanatın nasıl yaşandığını;hiç düşünmezsiniz,siz açken şaşaanın içinde yaşayanları.
Sakın düşünmeyin ve kaderinize razı gelin,sakın!

28 Eylül 2017 Perşembe

#-Hep çocuk kalsak desem,mümkün değil;
-Hep mutlu olsak desem,mümkün değil;
-Hep ne olursak, bu çocukların sevincini yaşarız?

27 Eylül 2017 Çarşamba

#'Fikirler kolay zamanda gelmez, en iyi fikirlerim bulaşık yıkarken aklıma gelir.'
Cumhurbaşkanı başdanışmanı
Hani,bir şarkı vardır 'Nerden başlasam,nasıl anlatsam?'diye.
Ben düşünen,üreten,çalışan,az çok okuyup,yazan bir insanım.
İşim gereği,gördüğüm herhangi bir objeyi ya da nesnel bir durumu işime nasıl yaratabilirim diye sürekli gözlem yaparım ve bazen,delice fikirleri bile aklımın süzgecinden yoklarım.
Bunun için bulaşık yıkamaya durmam çünkü zaman kaybıdır o iş.
Hani,evlerimizde bulaşık makinelerimiz var ya;hani diğer yapacaklarımıza zaman yaratacak teknolojik nimetler.....
Allah razı olsun şu batıdan.Onların icatları da olmasa,hala külle bulaşık yıkıyor olabilirdik,annelerimiz gibi.
Zaman dedik;ne de kıymetli değil mi hepimiz için?
Yapacak çok şey varken üstelik daha da değerli.
Günümü programlıyorum her sabah,akşama düşene kadar epeysini yapmam gerekiyor.Başka türlü nasıl başarırım hayatımı?
Düşünüyorum da,bulaşığı elimde yıkasam ve yıkarken de aklıma dahi fikirler geleceğini umsam;zamandan kaybederim,suyu fazla tüketirim,bir tablet yerine çok daha fazla deterjan koyarım,ellerim yıpranır ve yorulurum.
Yani,zararım çok olur bulaşıktan.
Fikir gelecek diye bulaşık yıkar mıyım?
Bunu neden yapayım?
Dahiyane fikirlerim bulaşık yıkamaya mı odaklı da gelecek?
Peki,sorun nerde?
Sorun bende kardeşim!
O güzel beynimi,gazete okumak,araştırma yapmak,bulmaca çözmek,ülke gündemine kafa yormak ve çözüm bulmak yerine,vaktimi bulaşık yıkamaya ayırırsam,benden ne köy olur ne de kasaba.
Memleketin perişan halinin nedeni,çözüm bulacak şahısların bulaşık yıkamaya odaklı yaşayıp,belki bir umut fikrim geldi diye yaşamaları olabilir mi?
Ya da şöyle yapalım:Sade bir vatandaş olarak,bu fikirdeki insanlara gönlümden koptu, bulaşık makinelerini ben hediye edeyim.
Belki,bulaşığa ayıracakları vakti başka çözümlere yorarlar.
Bize başka şeylerle gelin;bulaşık yıkarken aklınıza gelecek dahiyane fikirlerden medet umarak değil.
Bir tıkla tüm bulaşıklar tertemiz ama beyinler!

26 Eylül 2017 Salı

#Eskiden gizli,saklı diye bir tabir vardı.
Ya da; ar damarı çatlamak diye bir deyim.
Ülkemizdeki ahlaki çöküntüye bir tanım bulamıyorum doğrusu.
Özgürlükçü bir bakış açım vardır ama ekranda her şeyi ortalığa döken insanları gördükçe ben bile zıvanadan çıkıyorum artık.
Son günlerin konusu Mehmet Ali Erbil ve yaşadığı şu kürtaj olmuş genç sevgili biliyorsunuz.
Sanki,yapılan iyi bir şeymiş gibi,kızcağız kanal kanal geziyor ve elinde,kürtaj olduğu bebeğin usg'siyle salya sümük ağlayarak 'Elime 5 bin dolar sıkıştırıldı,yok,çocuğum erkek olacaktı da,kürtaj oldum da,adam yaşlıydı,ne bileyim hamile kalmam sandım da'diye konuştukça içimden değil,dışımdan 'Bu kızın ana-babası,ailesi yok mu?'diyorum.
Her şey mi ortalığa dökülür Allah aşkına?Hiç utanmaları,ar ve hayaları kalmamış bunların.
Be kadın!
-Yaşlı diye buluyorsan neden baban yaşındaki erkekle yatağa girdin?
-Sağlıklı bir kadınsan,bir erkekle cinsellik yaşamanın getirisinin gebelik olabileceğini bilecek yaştasın değil mi?
-Diyelim ki,gebe kaldın.Çok marifetmiş gibi yaptığın,istemiyorsan o bebeği kürtaj olman en doğal hakkın.
Aldırdıysan sorun ne?Yok;aldırdığın için üzülüyorsan;aldırmasaydın o zaman,kafana silah mı dayadılar kürtaj olman için?
-Bu kadının bir ailesi yok mu? Kanallarda kızlarını,üstelik de böyle rezilce görmekten hiç utanmıyorlar mı?
İşin bir de Mehmet Ali Erbil yanı var elbette.
Tiyatro ve sinema kökenli,çok iyi bir aile geçmişi var bu insanın.Çapkınlık maceraları da hiç düşmüyor hayatından.
Ülkemizin en iyi şovmenlerindendir üstelik.
Özel hayatı bizi ilgilendirmiyor kimsenin ama yakışıyor mı hiç Mehmet Ali Erbil gibi birine bu gidişat?
İnsan,hovarda olabilir,çapkın olabilir ama bari bir denklik arasaymış ya?
Aşık olsa,ona da tamam ama iki-üç gecelik macera için bunca rezillik neden?
Çok ikiyüzlü bir toplumuz inanın.Bir yanda böyle konu olanlar,diğer yanda 'Yan baktın,evlenmedin,boşadın'diye öldürülen kadınlar.
Geri kafalıyım belki de ama
Hoş görmüyorum bunları.
#Evimin karşısı okul ve sabahın erkeninden şu saate kadar öğrencileri,verilen eğitimi izliyorum ara ara.
Yaz boyu beslediğim ve atölyemin müdavimi yavru kedilerim var.İşte onlardan biri,sabah ilk ders beden eğitimi yapan öğrencileri izliyor benim gibi.Kedi de yavru,çocuklar da.
İçlerinden birinin ayağına sürtünüyor,incecik sesiyle miyavlıyor ama çocukta tık yok.Ne kedinin başını okşuyor ne de ilgileniyor.
Uzaktan bir öğrenci,biraz da sert bir ses tonuyla 'pıst' dedi,kedi öyle korkuyla kaçtı ki....
Okullarda verilen eğitime gelince;
Çocuklarımıza,öncelikle sevmeyi öğretmemiz gerekiyor.Sevgi,merhamet ve vicdan duygusunu.
Bunlar,elbette öğretilecek duygular ama görüyorum ki,çocuklarda bu pek oluşmamış.
Okullarımızı İslami eğitime teslim edip,bilimden,teknolojiden uzak,öğretmenleri saçından utanacak ve o tuhaf şeylere dolayacak boyuta getirirsek,geleceğimizin teminatı çocuklarımızı kesinlikle ama kesinlikle iyi yetiştiremeyiz.
İlkokuldan liseye,tüm okullarımızda beden eğitimi,resim,müzik dersleri öncelikle olmak üzere,korkutmayan matematik,deneye dayalı fen;her şeyin başı dilimizi doğru öğretmeliyiz.
Türkçeyi doğru okuyan,yazan ve konuşan bir nesil,okuduğunu da iyi anlar,matematiği de iyi çözer,kendisini de iyi ifade eder.
Okuldaki beden eğitimi dersini izliyorum ve sürekli gittiğim hastanede neden bu kadar çok hasta var diye kendime sorduğum sorularımın da yanıtını buluyorum aslında.
Spor yapmayan,bedenimizi iyi kullanmayan,yol yordam öğrenememiş bizler elbette çok hasta oluruz ve ömrümüzü hastanede geçiririz.
Çok iyi bir beden eğitimi öğretmeni var karşımda.Çocuklara şınav çekmenin doğru yanlarını,mekik çekmenin nasıl olması gerektiğini ama asıl,kasları nasıl ısıtıp,nasıl doğru spor yapılması gerektiğini bıkmadan,usanmadan anlatıyor.
Ben bile öğreniyorum evimde.
Bize böyle öğretmenler gerek.
Çocukları seven,doğru iletişim kuran ve iyi eğitim almış öğretmenler.....
Hani,eskinin Milli Savunma Bakanı,şimdinin Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Eğitimde Türkiye'ye çağ atlattık" diyor ya!
Benden bir tavsiye sayın bakana:Siz bu eğitim kafasıyla değil çağ atlamak,ülkeye çağ atlatmak,çocukların üstünden atladığı kasadan bile atlayamazsınız.
Aklımızla dalga mı geçiyorsunuz sayın bakan?

25 Eylül 2017 Pazartesi

#Bir Gece,Ansızın Gelebilirim.
Ne güzel bir şarkıdır,hele Yaşar Özel'in sesinden dinlemek ayrıcalıktır.
Peki,bir gece ansızın kime gidersiniz?Hiç tanımadığınız birine değil kuşkusuz.
Şarkıya bakarsak,gönlümüzün düştüğü;gönlünün de bizi karşılayacağını bildiğimiz kişiye gideriz bir gece ansızın.
Peki,bir süreç yaşanması gerekir değil mi,bir insana yönelmek için?
Tanışacaksınız,tanıyacaksınız,seveceksiniz....
Öbür türlü, damdan düşer gibi dalınmaz hiçbir şeye.
Her olayda neden-sonuç ilişkisi vardır.Bir gerekliliktir bu.
Sonuca giden yolun taşları,nedenle döşenir.
Tepemizden uçaklar gidiyor sürekli.
Peki,bu uçaklar nereye gidiyor?
Hangi plan dahilinde uçuyorlar?
Gecenin bir yarısı,uçakların pilotlarının aklına sevdikleri düşmeyeceğine göre,bu uçaklar neden havalandı?
Bir neden-sonuç ilişkisi kurmamız gerekmez mi?
Habur sınır kapısı neden kapatıldı diye de sormalıyım değil mi çünkü,uçaklarla bağlantılı.
Dünyada 193 ülke var ve bu ülkelerin haritada yerleri de mevcut.Yani,sonradan çizilmemiş;en azından şimdilik.
Peki.....
Haritada yeri olmayan bir ülkenin olmayan başkanına siz ne hakla kırmızı pasaport veriyorsunuz;
Siz ne hakla,olmayan ülkenin olmayan bayrağını,kendi ülkenizin başkenti Ankara ve İstanbul'da göndere çektiriyorsunuz;
Siz ne hakla,kırmızı halılar döşeyerek bu insanı devlet adamı sıfatıyla karşılıyorsunuz;
Siz ne hakla Diyarbakır'da,Türk düşmanı Şivan Perver,Mesut Barzani ve devlet erkanı olarak Megri Megriyle el ele tutuşup,ağlaşıyorsunuz;
Siz ne hakla,bütün bunları yapıp,Barzani'ye parmak sallıyor ve Bir Gece Ansızın Gelebilirim diyebiliyorsunuz;ne hakla?
Tepemizden uçaklar uçuyor ve kendi aklınca çoktan Kürdistan'ı kuran,ülkemizin doğusundaki birçok ili haritasına katan ve bizim elimizle şımaran Barzani'ye şimdi efeleniyoruz öyle mi?
Adama sormazlar mı?
Sen bu işin neresindesin diye?
Keşke hayat şarkılardaki gibi sevdaların yansıması olsaydı ama insanların içindeki hırs,öfke ve egonun inmemesi nedeniyle güzelim şarkıları bile bir tehdit aracına döndürebiliyor.
#Kızım bana der ki;'Annecim,nasıl çekiyorsun bu insanları,paratoner gibisin.'der,gülümserim ve 'Özel bir şey yapmıyorum kızım,beni buluyorlar'derim.😉
Bugün,malumunuz semt pazarı günüm.
Tezgahları gezmeye doyamıyorum,o kadar renkli ve tazecik her şey.
Tabii,cüzdanların durumu ne derseniz?
İşte pazarın halleri:
Şu domatesin ucuz olduğu bir mevsimi yaşayacak mıyız acaba?
Oysa,tam da bu mevsimde,domatesin en bol olduğu zamanda,ucuz olması gerekmiyor mu?
Domates hala -3-4 lira.Taze barbunyaya hiç yaklaşılmıyor.Meyve ki,en çok para harcadığım şey,küçük çaplı bir servet ödüyorsunuz.
İyi ki,kalabalık bir evim yok.5-6 çocuklu bir evde yaşayanlar ne yapıyor bu fiyatlarla acaba?
Benim,en sevdiğim tezgahlardan birine yaklaştım ve 'Senin oğlan bana kötü ürün veriyor,kulağını çekeceğim'dedim,güldü ve 'O Makine Mühendisi,yanımda çalışıyor ama baktı ki olmuyor,şimdi,yeniden üniversite okumaya gitti' dediğinde,
Şu semt pazarında,mühendis,öğretmen,işletmeci birine rastlamayacağım günler gelecek mi diye de düşünmüyor değilim.
Elimi sallasam,bir mühendis pazarcıya rastlıyorum artık.
Şu paratoner kısmına gelince....
Adamın biri,pazarın ortasında bağırmaya başladı;iyi giyimli üstelik;
-Neden kabul ediyorsunuz;neden isyan etmiyorsunuz,şu fiyatlarla dolu pazarı nasıl görmüyorsunuz da hala bunlara oy veriyorsunuz?Bakın,cebimde 50 liram vardı.Aldığım iki poşet ürün.Nasıl geçineceğim?'
Sonra bana döndü ve 'Öyle değil mi hanımefendi?Kimse isyan etmiyor,ölü toprağı mı serpildi bu insanlara?'
Bütün pazar bana bakıyor,ne diyeceğim diye.
Koskoca pazarda,adam destek olarak beni gözüne kestirdi demek ki.
Niye şaşırmadıysam?😉
-Valla çok haklısınız beyefendi dedim;çok haklısınız.
Ne diyeyim ki,adam haklı?
İsyanımı,her hafta zaten anlatıyorum herkese değil mi?
Bugünün güzel olan yanı neydi biliyor musunuz?
Bir pazarcım var,iyi de ürün satıyor.Çok akıllı bir oğlu var,küçük.Onu imam hatip okuluna yazdırmıştı.
Bugün,bana baktı,gülümsedi ve 'Hocam,sözünü tuttum ve oğlanı imam hatipten aldım.'dedi.
Çok akıllı bir çocuk,heba olmasına gönlüm razı gelmedi imam hatiplerde.
İyi de oldu. 🙂

24 Eylül 2017 Pazar

#Zeki Müren....
Bodrum'da tatildeyim.Sabah çıktım,sahilde yürüyorum,bir kafeteryanın önünde biri oturuyor.Çok tanıdık geldi.Yaklaştım,Zeki Müren.
O kadar şişmanlamıştı ki son yıllarında,sandalyede dayanarak zor oturuyordu.
Selamlaştık,günaydınlaştık ve gülümseyerek konuştuk.
Sonrasında zaten kaybettik.
Zeki Müren,bu ülkenin en iyi sanatçılarından biriydi kuşkusuz.
Türkçe'yi,onun kadar güzel konuşan ve yorumlayan çok az insan vardır.
Nezaketi,kibarlığı,zarafeti herkese örnek olmalı.
Sesinin ve yorumculuğunun ötesinde,çok yetenekli bir insandı.Kıyafetlerini kendi tasarlayan,kalbe dokunan o güzelim şarkı sözlerini kendi yazan ve yorumlayan önemli bir insandı.
Sahnedeki titizliğini herkes anlatırdı.Şarkıya başladığında,insanlar çatal-bıçağı bırakırmış ve yalnızca onu izlerlermiş;öyle anlatırlar işine duyduğu saygıyı dinlemeye gidenler.
İstanbul'da,İstiklâl'de Zeki Müren kostümleri sergisi açılmıştı.Kapısına kadar gittim ama içeri giremedim.Çok üzülmüştüm sergiyi kaçırdığıma.
İstanbul da,şurdan şura değil ki,her an gidebilesiniz...
Kızım,iki yaşındaydı.Televizyondan alt yazı geçti,bugün gibi anımsıyorum;Zeki Müren öldü.
Üzüntüyle izlemiştim haberini.
Bugün,ölüm yıldönümü.
Saygıyı da,anılmayı hak eden bir sanatçıdır Zeki Müren;bu ülkenin sanat güneşidir.
Bodrum'a yolum düştüğünde müze haline dönüştürülmüş evine gideceğim;
-Gözlerinin içine
Başka hayal girmesin
Bana ait çizgiler
Dikkat et silinmesin
Şarkısını mırıldanarak.
Ruhu şad olsun!

#Kızımla,keçeden bir çalışma yaptık.
Henüz bitmedi ama keçe çok renkli ve çok keyifli bir malzeme.
Hayatta öğrenilecek ne çok şey var. 🙂
#Herkesin,kendine göre özel bir günü var.
Son yılların moda trendi cuma günlerini kutsayanlar var biliyorsunuz;ki,o niyeyse?
Benim de kutsal günüm pazar günü.
Bir rehavet,bir rehavet sormayın gitsin.
Kahvaltım özeldir,sabahtan akşama müziklerim özeldir ama en çok ailemle yaptığım pazar kahvem ve sohbetim özeldir.
Biraz da cinslik var elbette itiraf ediyorum.😉
Pazar kahvaltısında ne konuşursunuz?
Ordan,burdan laflar,dedikodu yapar,aşktan,meşkten falan konuşursunuz değil mi?
Bizde,hiç öyle sıradanlıklar yaşanmaz çok şükür.
Bir insanın kızı mühendis,kardeşi de psikolog olunca o kahvaltı masasında memleketi kurtarma ve bilimum çözüm arayışları konuşulur.🙂
Kızım,karşımda oturuyor ve sanki konuşacak konu kıtlığı çekiyormuşuz gibi,memleketteki sanayide yaşanan sıkıntılardan,entegre tesis kurmanın maliyetinden,hammadde ithalinin daha karlı olduğundan,üretim-pazarlama departmanlarının yaşadığı sıkıntılardan,devletin sanayi politikasından,yetersiz yetiştirilen mühendislerden bir girdik konuya,omleti ne ara yedim hiç bilmiyorum.😉
Memleketi,bir içki masasında kurtarıyoruz çok şükür,bir de bizim kahvaltı sofrasında.
Sonuç ne derseniz;üstüne içtiğimiz mis gibi kokan,bol köpüklü kahve.
Olacak olacak!
Biliyorum,bir gün,bu ülkede her şey güzel olacak.
Ve ülkemize,benim kızım kadar iyi yetişmiş,akıllı,üretken,projeci ve çözümcü mühendisleri kazandırdığımız zaman,her şey çok güzel olacak! 🙂

23 Eylül 2017 Cumartesi

#Yufka ekmek yapan birileri mutlaka vardır içinizde.
Pek anladığım bir konu değildir bu işler.Annem,öyle becerikli bir kadındı ki;hamuru yoğurur,bize tepeleterek özleştirir,incecik açar ve nar gibi pişirirdi.
Annemin açtığı ekmeklerin arkasını görürdünüz,o kadar ince açardı hamuru.
Hiç yakmadan pişirmek de ayrı bir beceridir yufka ekmeği.
Annemi yad etmek,biraz yufka ekmek,biraz da bazlama yapmak için kardeşimle nostalji yaptık Zorkun Yaylasında.
Ben,hamuru yoğurdum,açtım,kardeşim de sacı hazırladı,pişirdi.
Annem gibi becerikli değilim elbette ama anacığımın şu sözünü hiç unutmadım ve kızıma da öğrettim:
-Her şeyi öğren,öğrenmekten zarar gelmez.Bakarsın,bir gün işine yarar.
Anacığım,nurlarda uyusun.Yaşarken,hiç hamura elimi atmadım ama onu kaybedince,annemi izleyerek de çok şeyi öğrendiğimi anladım.

Yufka ekmeğin tadı bir başkadır.Belki,bahçeniz,ekmek açacak donanımınız yoktur ama bir oklava,yemek masası ve fırın üstüne koyacağınız küçük bir sac da size bu ekmeği yaptıracaktır.
Bu ekmeğin tadını aldığınızda,beyaz undu,çavdarlı,yok kepekli en sağlıklı gibi açıklamaların tümünü çöpe atacaksınız inanın.
Deneyin bence! 

22 Eylül 2017 Cuma


#Gölcük müftüsü bir paylaşım yapmış.Diyor ki;
Mağazalarda,ambalajı açılmış teşhir ürünleri hep yarı fiyatına satılır.
Anlayana....
Bu paylaşımdan kim,neyi anlamalı bilmiyorum ama aklıma takılanlar:
-Bu müftü,camiden arta kalan tüm zamanını AVM ve mağazalarda geçiriyor;
-Bu müftü,açılmış ürünleri defalarca denemiş olmalı ki,yarı fiyatına düştüğünü biliyor;
-Bu müftü,ettiği lafı herhangi bir mağaza ürünü diye mi açıklıyor,yoksa kadınları itham ederek kendi aklınca kadınları mı aşağılıyor?
Sizce nedir bunun açılımı?
İyi niyetimi koruyorum ve bir mağazaya gittiğimde elbette alacağım koltuğa oturuyorum,yatağa uzanıyorum,yastıkları yokluyorum,tencere,tavayı inceliyorum.
Bunlar,koruyucuyla kaplı olsa,bunların hiç birini yapamam değil mi?
Peki,ya iyi niyetli değilsem ve bu zavallı, kadınları itham ediyorsa....
O zaman da aklıma takılanlar;
-Ambalajı açılmış demekle,sanırım bakire olmayı anlatıyor.
Bir kadını,küçücük bir zar parçasıyla değerlendirmek vahim ötesi elbette.
Peki,ya bu müftünün annesi de bu kadar aşağılık bir tanımlama yapılan ambalaj sorunu yaşasaydı,kendisi dünyaya gelecek miydi acaba?
Keşke....
Bu ve bunun gibilerin yaşam algısı o kadar düşük ve çapsız ki,neye yorsan olmuyor.
Ayrıca;beze,çarşafa dolayamadıkları kadınları teşhir ürünü yerine koyuyorlar ya;emin olun,ağızlarından salyalarını akıta akıta peşlerine düşer bu güruh.
Bu müftünün eşini merak ediyorum doğrusu.
Bir eşi var nasıl olsa değil mi?
Ne yapıyor eşiyle,
O piti piti,karamela sepeti,
Terazi,lastik cimlastik mi oynuyor yoksa?
Ya da,ambalajını hiç açmıyor ve fanusta mı saklıyor?
Bir kadın olarak,müftünün sıfatına bakıyorum,bakıyorum da.....
Neyine güvendi de bu paylaşımı yaptı acaba?

21 Eylül 2017 Perşembe

#Bugün,öyle çok ürüne vernik attım ki;tiner, saçımın telinden bütün hücrelerime kadar dolmuş durumda.
Şu anda 'Bir Mucize' şarkısını dinliyorum Gülay'ın sesinden.
Nerde o mucize? 😉
Ama bir gerçek de var ki;bu iş gerçekten de güzel oldu.Kendim bile çok beğendim.🙂

20 Eylül 2017 Çarşamba

#Biraz gözlem,biraz da dikkatle bu toplumu çok iyi analiz edebilirsiniz.
Eğer,bir toplumu tanımak istiyorsanız da toplu yaşam alanlarına gideceksiniz,semt pazarları gibi,hastaneler gibi.
Her gün hastaneye gidiyorum tedavi için biliyorsunuz..Bazen gülüyorum,bazen üzülüyorum tanık olduğum olaylara.
Örneğin USG çekimi yapılacak,çevremde bir- iki erkek ama sayısız kadın hasta var.
Bu da şunu gösteriyor;en çok kadınlar hasta oluyor.
Ve şişmanlık en temel sorun.Kadınlarımız,inanılmaz şişmanlamış durumda.Genci,yaşlısı hiç fark etmiyor.
Sıramı bekliyorum,ordan,burdan konuşuyoruz ve konu,konuyu açıyor.
Sütlerden çalınan kaymaklardan,beyaz ekmeğe;GDO'lu yemlerden meme kanserine kadar her şeyi konuşuyoruz.
Hatta,kadınlara kendilerini nasıl muayene edeceklerini,her ay rutin kontrol yapmalarını,KETEM'İ,Meme Kanserini bildiğimce anlatıyorum,iyi de yapıyorum elbette çünkü hayatlarında bir kez dahi meme kontrolü yapmamışlar,bir kez dahi mamografi çektirmemişler ve riskli yaş grubundalar üstelik.
Kadının biri bana döndü ve 'Beyaz ekmek yemiyorum valla'dedi;
'Ne iyi yapıyorsunuz,zaten zararlı'dedim ve gerisi....
Beyaz ekmek beni doyurmuyor.Akşamdan,ekmeği mayalıyorum,üstüne susamı döşüyorum,sabaha tandıra vuruyorum,oh mis gibi ekmek.O ne bacım,masaya oturdun mu karnın doyacak.'
Önümdeki kadın;'Valla,kızı Ege'ye gelin verdim.Yav o nedir öyle?Önümüze koyuyorlar otu.Biz alışkın değiliz ota,çöpe.Vereceksin bize içli köfteyi,mantıyı.Otlan karın mı doyarmış?'
'Ama sağlıklı,üstelik de Girit mutfağı zeytinyağlılara ve otlara dayanır;zaten uzun yaşıyorlar,kilo da almıyorlar'diyecek oldum ki;
Yanımdaki kadın bana döndü ve 'Senin de kilon çok mu ne?'dedi.
Yalnız,kadın 120 kilo falan.
Çaresiz bakışlarla 'Valla haklısınız,doktorum da bana çok kilon var diyor,su içsem yarıyor diyeceğim ama çok yiyorum,ondan kilo alıyorum'diyerek çok gerçekçi anlatıyorum üstümdeki ağırlığı
da;
Bir kadına bakıyorum,bir de kendime;tamam zayıf değilim ama hemen diyetisyene mi koşsam acaba,kadın beni şişman buldu neyleyim! 😉
Bir de şu TEOG'a değineyim.
Hemşiresinden,hasta bakıcısına herkes şaşkın ve ne olduğunu anlamaya çalışıyor TEOG konusunda.
Biri diyor ki;'Benim çocuğum,tüm yaz tatil bile yapmadı TEOG'a hazırlandı.Ne olacak yani,tüm emekleri boşa mı gidecek?
Diğeri diyor ki;'Benim çocuk YGS-LYS'ye hazırlanıyor.Onlar da kalkacak deniyor.Ben,bunca yıldır para döküyorum çocuk iyi bir yer kazansın diye.Nasıl olacak şimdi,boşa mı döktüm onca parayı ben?'
Bir ülkeyi,bir insanın iki dudağının arasına bırakırsanız olacağı budur.
Ben istedim oldu,NOKTA!
Çocuklar perişanmış,aileler şaşkınmış,onun için çok da TIN yani!
Aklımızı başımıza toplamazsak,daha başımıza çok şey gelir bu iktidar yüzünden.

19 Eylül 2017 Salı

#Atanamayan,yıllarca okul sıralarında dirsek çürüten,üniversite okuyan ama bir türlü iş bulamayan gençlere birkaç örnek:
Bu örnekler,üç yıla yayılan süreçte,tanık olduğum örneklerdir.
Semt pazarına gidiyorum her hafta,bir genç gördüm;usul usul 'Kivi' diye bağırmıyor aslında,susuyor.
Yanına yaklaştım ve 'Siz,pazarcı mısınız gerçekten?'dedim;
'Hayır 'dedi, 'Ben,Bilgisayar Programcısıyım.Mezun oldum,iş bulamıyorum,pazarda kivi satıyorum.
Utanılacak bir şey değil elbette pazarcılık ama bilgisayar programcısı da kivi satmaz ki!
İkinci örnek:
Domates tezgahının başında,tıraşı güzel,üstü iyi giyimli bir genç gördüm.O da,tıpkı Kivi satan genç gibi usulca 'Domates' diyor.
Gözüme takıldı gencin hali ve yaklaştım,sordum ;
'Siz,pazarcı mısınız,hiç benzemiyorsunuz da?'
'Hayır' dedi,'Ben Tarih Öğretmeniyim.İş bulamadım,pazarda babama yardım ediyorum.'
Üçüncü örnek
Sokaktan bir eskici geçiyor.Evde de birikmiş eski leğenler falan var!
Neyse,leğen bahane elbette,çamaşır asıyorum,dikkatimi çekti,eve çağırdım.
Kirli sakallı,ütülü gömlekli eskici olur mu hiç?
Elbette sordum;
Turizm Otelciliği bitirmiş meğer,bir de çocuğu varmış.
'Ne yapayım dedi,iş bulamıyorum,çocuğum var bakacak,ona süt lazım,bez lazım,bende eskicilik yapıyorum.'
Dördüncü örnek;
Her zaman elma aldığım bir tezgah var.Genç de iki erkek.
Biri,sıkıntılı tezgahta.
Polis okulunu bitirmiş ama bir türlü işe alınmıyor.
Babasına her hafta soruyorum,'Senin oğlan atandı mı?'diye;
'Yok abla ,ne atanması?Oysa AKP'ye de oy veriyorum ama bir türlü benim oğlan atanmıyor.Şimdi,asgari ücretle bir iş buldum,onu yapacak artık.'
Peki, dedim,hala oy verecek misin?
'EVET' dedi,EVET!
İçimden 'Beter olun'demek istiyorum ama bir yandan da gariban pazarcılara,kıyamıyorum.
İşte böyle,memleketimden insan manzaraları.
Üzücü,can sıkıcı ama gerçek!
#İnsanlar ya iyidir ya kötü.Bazen iyi,bazen kötü olmak diye bir şey yoktur.
Düzce'de,Gaziler Gününde düzenlenen törende,bu vatan için canını ortaya koyan gazilerimiz sıraya girmişken,çok değerli protokole garsonlar servis yapıyordu.
Televizyonda bunu izledik ama Düzce Valiliği konuyla ilgili açıklama yapmış ve bastonuyla zorla yürüyen gazilere aslında açık büfe verildiği için kendileri ısrarla almış.
Burda şunu sormak istiyorum bu valiye:
Neden gazilere açık büfe de,sizlere özel masa sayın vali?
Sizler,o gazilerimizden daha mı değerlisiniz?
Bu açıklamayı yapmaya bile utanmaları gerek ama neyse....
Memlekette ....te sınır tanımıyoruz maşallah.
BBP MYK Üyesi Muhittin Açıcı denen çok şahsiyetli biri,HDP Eşbaşkan yardımcısı Aysel Tuğluk'un annesinin ordan oraya savrulan cenazesi için , 'Kahpeyi doğuran ölmüş' dediği anda;
sizin gibi insanların,sizin gibi saygısızların sonu ne zaman gelecek diye düşünüyorum doğrusu.
Bir kadına Kahpe demek,ne demek?
Artık yaşamayan bir anaya saygısızlık ne demek?
Allah belanızı versin topunuzun.
Bunlar,kötüye örnek;
Dünyada iyi insanlar yok mu derseniz,işte size bir örnek:
Her gün hastaneye gidiyorum tedavi için.Öyle çok öyküye rastlıyorum ki,yazsam sayısız roman olur.
Hastaneden çıktım,eczaneye geldim ilaç almaya;içeri bir kadın girdi,yanında bir çocukla.
Çocuğun parmağında bir sorun olduğunu,çözmelerini istedi.
Eczacı,parmağa baktı ve iltihaplı olduğunu söyledi,sağlık ocağına götürün dedi.
Sese döndüm ki,çocuğun üstü başı perişan ve öyle kirliydi ki;kokusu da felaket.
Kadına baktım,iyi giyimli,nazik biri.
Çocukla,kadın birbirini tamamlamıyordu.
Kadın döndü ve ' Çocuk için ne yapabilirim başka?'diye sordu.
Eczacı,merhem verdi,kadın parasını ödedi ve şunları söyledi:
-Çocuk benim değil.Yürüyordum,yolda ağlıyor bu çocuk.Elini tutuyordu,baktım yaralıydı.Size getirdim,bir şey yapın diye.'
Eli sarılmış çocuk,kapkara gözleriyle baktı ve gitti.
Sanırım 4-5 yaşlarındaydı.Suriye'den gelmiş bir sığınmacı ailenin çocuğuydu.
Üstü başı perişan,kirli,belki de aç.
Savaşı,yetişkinler yaparken,arada kalan bu çocuklar oluyor ne yazık ki!
Tıpkı,filler tepişirken ezilen çimenler gibi!
İyi insan,her yerde iyidir.O kadın da, çocuğun pisliğine bakmadan yardım eli uzatan,iyi bir kadındı.
Bir yanda,gazilere iyilik yaptığını sanıp,sıraya dizenler,diğer yanda nazik yerlerini süslü sandalyelere yapıştıranlar.
Bir yanda,bir ananın cenazesine bile saygı duymayanlar,diğer yanda,bir çocuğa şefkat duyanlar.
Böyle rezil ve adaletsiz bir dünyada yaşıyoruz işte;
insanlığımızdan utanarak!

18 Eylül 2017 Pazartesi

#Bugün,yeni bir Eğitim-Öğretim yılı başladı elbette içinde bir dolu sorunla.
Hep aynı teraneler farkındayız ama ne değiştiren var ne de yeterince karşı çıkan bu gidişata.
Memleket,bir insanın iki dudağının arasına teslim edilmiş durumda.80 milyon insan ne hissediyor,hayattan ne bekliyor hiç önemi yok.
Varsa yoksa,hedeflenen ideale ulaşmak için ülkedeki bütün değerleri yok etmek.
Evimin karşısı okul.Sabah,törenleri izliyorum üzüntüyle.Çocuklardaki okul heyecanı,bir dolu eksiklik,yine ve yine el kadar kız çocuklarına yapılan o örtünme baskısı arasında seyrediyorum okulu.
Emekliliği çoktan geçmiş,yorgun öğretmenler,hayatla savaşan mutsuz öğretmenler birbirine karışmış durumda.
Bir çözüm bulmak gerek buna,bir çözüm.
-TEOG kalkacak derken,bu sınavı getiren de kendisi,kaldırmaya kalkan da.
Kalmasının ya da kaldırılmasının eğitime vereceği kâr-zararı kimse anlatmıyor.
'Okullardaki fiziki durum nedir,eksikleri nasıl tamamlanacak,tacizciden seçilen servis şoförleri ne olacak,denetim nerde,atanamayan 400 bin öğretmen ne olacak?'sorularını bıraktık,tüm okulları imam hatipleştirmenin hesabını yapıyoruz.
Bu ülkeye çok lazım çünkü imam hatipler.
Okullarda deney yapılacak laboratuvarlar var mı örneğin,ya da kütüphane sayısı nedir?
Ya spor alanları!
Resim atölyesini sorgulamıyorum bile.
Aydınlık yarınlar,bunlarla donattığınız okullar ve eğittiğiniz öğrencilerle mümkündür.
Okuduğunu anlamayan,en basit matematik sorularını dahi çözemeyen öğrencilerle ülke nereye kadar gider?
Elin adamı,robottan insan yapmaya çalışıyor,bizim ülkemizde insandan robot yetiştirilmeye çalışılıyor.
Bu mudur ülkeye yapılması gereken hizmet?
Dünyanın neresinde görülmüş.15 senede 5 Milli Eğitim Bakanı değişmesi?
Gelen,gideni aratıyor mübarek.
Hem yetersizler,hem donanımsızlar hem de çok cahiller bu konuda.
Başkalarının projelerinden ç-alıntı yapan Milli Eğitim Bakanını da gördü bu ülke.
Bunlardan mı hayır çıkacaktı yani eğitime?
Sancılı bir başlangıç yapıldı bu yıl yine.
Daha ilk günden,10 yaşında bir çocuk servis aracının altında kaldı ve öldü.
Bu bir göstergedir,önümüzdeki günlerde bizleri neyin karşılayacağına.
Düşünmeyen,sorgulamayan,hayal kurmayan bir nesil istiyorlar.
Çünkü,geleceğin yetişkinleri karşılarındaki seçmen profili olacak.
Aydınlık bir nesil,düşledikleri geri kalmış ülkenin ayak bağı olacak;biliyorlar.
İstemiyorum sizi,zorla mı!

16 Eylül 2017 Cumartesi


#Bakmak ve görmek.....
Bunlar ne diyeceksiniz şimdi?
Sokaktan topladığım taşlar elbette.
Atölyemi,Ekim ayında açacağım ve atölyeme gelen herkese bir şans diye vereceğim bu Uğur Böceği taşlardan.
Bakmak ve görmek dedim ama aslında,arasındaki farkı anlatmak istedim bu taşlarla.Yolda yürürken,ayağımızla ittiğimiz,bazen tekme attığımız sıradan taşlar bunlar.
Bakmak,bu taşların yanından geçip gitmek;görmek,basit bir taştan neler yaratabileceğini fark etmektir.
Yani,ayrıntı!
Bol şans! 😉
#Bugün,gündemi takip ediyorum 'Acaba,bugün neyi yazsam?'diye;
Önüme çıkan konulara bakıyorum,bakıyorum.....
Haydi bismillah!
İçinde derin acılar içeriyor konular.
-Varan 1;
Süleyman Soylu....
İçişleri Bakanı oluyor kendisi ama eskiden DYP'nin başkanıydı ve siyasi geçmişinde partisinden ihraç edilmişti bir zamanlar.
Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesinde sayın Soylu mezarlığa gidip,gerekenin yapılacağını söyleyip,üstüne de mezarlıkta o utancı bizlere yaşatanlardan biri, MURAT ALP denen şahısla gülümseyerek poz vermesin mi ve bu da medyaya düşmesin mi?
Peki,açıklaması ne sayın Soylu'nun?
“Aşağılıksınız!
Olay üzerine karakoldaydık.Bu esnada orada bulunduğumuzu bilen mahalle eşrafı karakolda bizimle fotoğraf çekilmek istedi ve ayrılırken bir çok kişiyle fotoğraf çekildik.
Önemli olan, hayatımızın her döneminde kimin bizimle fotoğraf çekilip çektirmeyeceği değil hukuk açısından bir suça karışıp karışmadığıdır.'
Gecenin bir yarısı,suçu olmayan biri sırf bakan geldi diye karakola koşup fotoğraf mı çektiriyor yani?
Sayın bakan artist falan mı?
Siz buna inandınız mı?
-Varan 2;
Sayın cumhurbaşkanı;
Mezarlıkta saldıranların içlerinde alkollü olanların da olduğunu bakanımız söyledi.
En kolay yolu bulmuş ve hemen alkole sığınmışlar ama bir cenaze bu,böyle yalanla savunma yapılmaz.
“Gerekirse uçak tahsis edelim, kendi topraklarında defnedebilsinler dedim”
Biliyorsunuz cenaze,gömüldüğü Ankara'dan alınıp,Tunceli'de toprağa verildi de....
Tunceli,ne zamandan beri kendi toprakları oldu?
Ankara da bizim,Tunceli de bizim şehrimiz değil mi?
Zihniyet,işte bu tümcede saklıdır.
Devam ediyor sayın cumhurbaşkanı;
-Ben TEOG olayını istemiyorum, kaldırılması lazım;
-Bu yıl lisans öğrencilerine kredi ve burs 470 TL olarak ödenecek;
-Hükümetin gündeminde bedelli askerlik yok;
-İstanbul Taksim'de bulunan Atatürk Kültür Merkezi (AKM) yıkılacak;
-Barzani'nin açıklaması çok yanlış.
Gördüğünüz gibi her konuda tek karar sahibi sayın cumhurbaşkanı.O söylüyor,emir derhal işleme konuyor.
Peki,Barzani'nin bayrağını Ankara ve İstanbul'da devlet protokolünde çektiren kimdi?
Megri Megri türküsüyle halaya duran kimdi?
Bizde hafıza kaybı mı var sanıyor yoksa?
-Varan 3
Zonguldak’ta, iki kadın doktor bira içtikleri için gözaltına alınmıştı biliyorsunuz.Plajda ‘inceleme’ yapan Vali Ahmet Çınar, polis baskınını savunmaya çalıştı. Görüntünün rahatsız ediciliğini kabul eden Vali Çınar, plajdaki içki yasağını savunurken iki kadın doktorun olay sırasında sarhoş olduğunu ileri sürdü.
Oysa yapılan açıklamada,kadın doktorlardan birinin 50 promil alkol,diğerinde ise hiç alkol olmadığı açıklandı.
Kaldı ki,plajda isterse bira içilir,vali ne hakla karışıyor?
Vali,yalan söyler mi Allah aşkına ama bu hükümetin valisi işte,şaşırmıyorum.
-Varan 4
İstanbul'da,metrobüse binen bir kadın,bir vakıf üniversitesinde dekan olan H.C.U isimli birinin tacizine uğramış.
Dekanın açıklaması:
‘Üstü açık, kolunda dövmesi var.'
Daha da ne diyeyim şimdi buna?
-Varan 5
MEB'lığının okullara gönderdiği ''Belirli Gün ve Haftalar çizelgesi''nde 15 Temmuz var ,İstanbulun Fethi var ancak 23 Nisan,29 Ekim, 30 Ağustos ve 19 Mayıs yok.
Buyrun Cumhuriyet rejiminin cenaze namazına!
Daha da ne yazayım şimdi ben?

15 Eylül 2017 Cuma

#Konakların balkonlarında eski antenler iyi ki de var ama aslında konaklar hala iyi ki var.
Kuşlar nereye konacaktı başka türlü sabahın ışımasında?
Ortada ağaç bırakmadılar ki kuşlar sığınsın.
#İsmet Bey,emin olun,size verdiğim her yanıt ayrı bir köşe yazısı konusu. 
Bazen,bana yaptığınız yorumları aslında mizah için yazdığınızı ciddi ciddi düşünüyorum.
Öncelikle;şu AKİT yazarı,Kabe'de ölen rahmetli Hasan Karakaya ağabeyiniz VİAGRA'dan öldü efendim. 
Hani,şu mavi küçük cinsel gücü artırıcı haplar var ya!
İşte ondan.
Adamdaki nasıl bir fanteziyse artık,Kabe'yi tavaf edip,şeytan taşlarken aklından VİAGRA'lı şeyler geçiyormuş demek ki.
Yoksa,Hac görevi için giden insan VİAGRA'dan ölür mü efendim? 😉
Eğer,bu ölen CHP'den biri olsaydı,yazılacak şeyleri düşünemiyorum bile ama AKİT YAZARI;bakın şu kaderin işine!
Gelelim,beni eleştirdiğiniz ve AKİT yazarı okuduğumu düşündüren yorumunuza.
AKİT de okurum,Cumhuriyet'te.Çünkü,her fikri bilmem gerek yorum yapmak için.
Muhafazakar kesimi eleştirerek aynı kefede olduğumu düşünmüşsünüz de....
Bana hiç kimse,o kadınların neden saçlarından utandıklarının izahını yapamaz.
Örtünme diyorsanız,edep yerleridir ve saç da edep yeri değildir.
Kıçını,başını sergileyip,saçına o şeyi takan hiçbir kadını bana doğrulatamazsınız.
Yürüyüş yaptığım yerlerde,sabahın köründen,akşamın karanlığına ; bayır aşağılarında erkek arkadaşlarıyla sevişen,görüntülerinden utandığım ve başımı çevirerek uzaklaştığım o türbanlı genç kızları nasıl anlatsam size?
Niye peki?
Bu genç kızların,günün her saatinde,o erkeklerle ne işi var dağda,bayırda?
Kadına,erkeğe cinselliği ayıp,yasak,günah diye öğretir ve dayatırsanız olacağı budur.
İç gıdıklayan çamaşırları en çok bu kesim alıyor,doğru.Çünkü;kadını bez parçalarına dolaya dolaya özgürlüklerini elinden alıyorsunuz,kadınlar da gizli bir tatminle bedenini açıyor ayna karşısında.Bunu anlayamıyor musunuz?
Size bir örnek vereyim:Tatil alışverişi yapıyorum,bikini,havlu falan,içeri iki kadın girdi tepeden tırnağa bürünmüş,yalnızca gözleri görünüyor.
Tezgahın üstünde bir şey var.Emin olun,ben bir kadınım ve o şeyi ben bile anlamadım.
Tülden iki şey.Hani,uçaklarda uyumak için göz bandı verirler ya,işte onun gibi.
Nerdeyse yok,lila rengini bile anımsadığım tül parçası.
Elime aldım,ben bile bir şey anlamadım inanın.
Ben,işimi bitirdim,arkamı döndüm ki,o şeyler yok.Meğer kadınlar almış.
Satıcıya döndüm ve 'Onlar neydi?' dedim,güldü;
Seksi iç çamaşırları ve en iyi müşterilerim de bu kapalı kadınlar.Öyle çok satıyorum ki,ürün yetişmiyor.🙂
İşte böyle İsmet Bey!
Beni eleştirirken boşuna yazmadığımı bilin istedim.😉

14 Eylül 2017 Perşembe

#Aysel Tuğluk...
Memleket,tam bir tımarhaneye döndü artık.
Aysel Tuğluk,HDP Eş Genel Başkan Yardımcısıdır.Fikirlerini sevmem,katılmam,onaylamam ama annesi ölmüş bir kadına da bu yapılmaz.
Allah kahretsin sizi.
Hadi,diriye saygı duymuyorsunuz,bari ölüye saygı duyun Allahın cezaları.. 
Bir devletin görevi,vatanını,toprağını,bayrağını,insanını korumaktır.
Buna,ölüler de dahil.
Aysel Tuğluk'u sevmeyebilirsiniz ama annesinin ölümüne saygı duymak zorundasınız.
Bırakın vicdani kısmını,bir anne ölmüş ve toprağa verilecek;nasıl olur da,Aysel Tuğluk'un annesi diye gömülmüş cenaze yeniden topraktan çıkarılır söyler misiniz?
Hangi dinde,hangi kitapta yazıyor bu aşağılık tutum?
Ölüyü mundar ettiniz lanet olasıcalar.
Aysel Tuğluk'un hiçbir fikrini onaylamıyorum ama o kadın,canı yanan bir evlat şu anda.
'Anne'diye ağlarken,annesinin ölüsüne yaşatılan bu vahim durum,bırakın onu,bir insan olarak beni yaraladı.
Annem,toprağa verilirken duyduğum acıyı tarif edemem.
Sizi doğuran kadın artık hayatınızda yok.
Bir de ölüsüne yapılan zulmü nereye koymalı?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu,mezarlığa gitmiş de,idari soruşturma başlatılmış da....
Geçiniz bunları sayın Soylu.
Size düşen görev,o annenin cenazesini Tunceli'ye göndermek değil,orda defnedilmesini sağlamaktı.
İnsan olmak,devlet adamı olmak bunu gerektirir.
Ölü,şehir şehir dolaştırılmaz.
İnsana saygınız var mı ki,dirisi,ölüsü değerli olsun.
O mezarlığa gidip de bu eylemi yapanlar;
Lanet olsun sizin kalıbınıza.
Bir de ortada geziyorsunuzdur 'Adamım' diye!
Ama adam değilsiniz ayrı konu!

13 Eylül 2017 Çarşamba

#Fantezi....
Şimdi,bu başlığı atınca insanın aklına türlü türlü şey gelir.
Önce cinsel çağrışımlar elbette.
Ülkemizde cidden bir dram yaşanıyor uzun süredir.
Aklını seksle bozmuş;kız-erkek,çoluk çocuk demeden tecavüz etmiş bir kesim var,kimsenin sorgulamadığı,yargılamadığı.
Bir genç kıza şort giydi diye tekme atan ahlaksız serbest kaldı.
Ne anladık biz şimdi bu adaletten?
Fantezi dedik de,peki nedir bu fantezi ve cinsellikle çağrışımı ne boyuttadır?
Fantezi;Psikiyatride hayal kurma anlamına gelir.Fantezinin gerisindeki itici güç, tatmin olmamış bir bilinçsiz dilek veya arzu olarak tanımlanır.
Sakarya valisi vardı bilirsiniz;hani,tekbir sesleriyle makamına gelmişti.
İşte,onun bir de kardeşi var,İsmailağa Cemaati üyesi olan Metin Balkanlıoğlu.
İşte bu zat demiş ki:"Tesettürsüz kadınları gelen öpsün, giden yalasın.
Adamdaki fanteziye ne demeli bilmem?
Demek ki,kendi aklınca örtünmeyen her kadını öpmek ve yalamak diye bir şey var.
Empati kuruyorum bir kadın olarak.......
Yok,bu adamlarda var bir şey.
Psikiyatri,bu durumu tatmin olmamış bilinçsizce bir istem diye tanımlıyorsa eğer....
Kafayı kadınlara takmış,sorunlu erkeklerin fantezisi demek ki bu durum.
İşin ilginç yanı,yaptığım bir gözleme göre,fantezi içerikli,iç gıdıklayıcı çamaşırları en çok çarşafa dolanmış kadınlar alıyor.
Kadın,dışını kapattıkça içini açmaya çabalıyor aslında.
Ve satıcıdan öğrendiğime göre,eşlerine en çok fantezi çamaşırlarını bu güruh alıyor.
Burdan neyi anlamamız gerekiyor?
İşin içine seks girdi mi,ortada ne din ne iman kalır kardeşim!
Adam,karşısından gelen her kadını potansiyel seks objesi olarak görüyor.
Aklından geçen de yalnızca öpmek,yalamak.
Allahın manyakları!
Kafayı dinle boza boza toplumun da ayarlarını bozdular!
#Bugün,tanık olduğum bir olayı anlatacağım sizlere.
Duyduğumda,kadıncağız şaka yapıyor sandım meğer ciddiymiş.
Tedavi için her gün hastaneye gidiyorum ve birçok olaya tanık oluyorum elbette.
Tahlil sonuçlarımı alıyorum,iki kadın yaklaştı yanıma.Biri,belinin eğriliğinden yürüyemiyor,yaşlı bir kadın;diğeri daha genç.
Yol gösterdim falan.Aynı servis,aynı yollar ve aynı duraktayız kadınlarla.
Ayakta duramıyor,kaldırıma oturdu yaşlı kadın.
Genç kadın,hırsla kadına döndü ve'Saçın görünüyor,düzle'deyince ilgimi çekti.
Kadıncağız 82 yaşında,saçları aktan görünmüyor ve buruşuk yüzüyle,elini götürdü saçlarına ama ulaşamadı.
Bir kadın uzanıp düzleyince,genç kadına döndüm ve 'Siz,gelini misiniz?Dedim,meğer kızıymış.
Hırsına baksanız kızı sanmazsınız,o derece yani.
Neyse....
Kadıncağız,'Adam üstüme atladı kızım'diyor;ben de, adamın teki herhalde çarptı falan diyorum.
Adam kim teyze dedim ve işte anlattıkları:
Kadın,evinde 2.5 şişe yağ çıkarmış.Komşusu da gelmiş ve geri getireceğini söyleyerek 2 şişe yağı götürmüş ama getirmemiş.
Kadının kocası,sen eve gel,yağları sor,komşunun getirmediğini öğrenince kadının üstüne atla ve belini,kollarını,ayaklarını kır.
Önce şaka sandım anlattıklarını.
Ama teyze,gözleri buğulanarak 'Benim herif üstüme atladı ve beni kırdı'demez mi!
Kızına döndüm ve 'Neden şikayet etmediniz babanızı?dedim;
Bana döndü ve 'Ne!
Babamı şikayet mi edecektim?'
'Hanım' dedim,82 yaşındaki anneni bu hale getiren baba şikayet edilir,neden yapmadın?
Yapmadım dedi ve annesini kaldırımda bıraktı dolmuşa bindi.
İnanın,gözlerim faltaşı gibi açıldı o anda.
Zavallı kadıncağız,yardımla araca bindi ve kim bilir o kırıklarla nasıl evine gitti?
82 yaşındaki bir kadın,isterse 8 yaşında olsun,nasıl dövülür Allah aşkına?
Bugün,aklım durdu tanık olduğum bu olaya.
Kızını biraz konuşturabilseydim,inanın o kocayı ben şikayet edecektim.
Babamı diyor yahu,babamı nasıl şikayet edecektim?
Allah kahretsin seni kadın!