29 Haziran 2018 Cuma


#Bugün,birden heykeltıraş da olduğumu anımsadım.
MARMARA ÜNİVERSİTE'nden aldığım diplomam bile var,diplomasını hala gösteremeyenler de var ya makamlarda. 
Sanatın içine tükürenlerin tükürükleri boşa gitmesin diye,biraz da sanatla uğraşayım dedim ve spontane gelişti gün.
Esin falan da gelmedi.Zaten sevmem öyle alengirli yaklaşımları.
Bana göre,sanata dair bir şey üretecekseniz,ne öyle afili atölyelere gerek var,ne pipoya ne de fulara.
Yeter ki,aklınıza düşsün yaratım süreci!
Henüz taslak aşamasındadır bu çalışma.Bitmesine de daha zaman var.
Gerekli malzemeler;Önce hayal,sonra,atacağınız hale gelmiş kıyafetler çünkü pis bir iş yapıyorsunuz,1 adet tezgaha sığmayan bulaşık makinesi tablası,boşta duruyordu,işe yarasın diye zemin yaptım;1 adet spatula,1 adet taş;taş ne için derseniz;heykeltıraşların çekiç,spatula gibi araçları olur ama ben atölyeden almaya üşendiğim için taş da işimi görür elbette. 
1 adet kırık ytong.
Ytongu biliyorsunuz,inşaatlarda kullanılan,yumuşak dokulu bir malzeme.
Bunu da,bir inşaatın önünden geçiyordum,baktım kırık diye atmışlar,aldım,hepsi bu.
Bedavaya getirdim yani her şeyi. 
Sanat,hayali gerçeğe dönüştürme işidir.Herkesin,mutlak okulunu bitirmesi gerekmiyor,içsel bir yolculuktur da aynı zamanda.
Sanat,seçtiğiniz dala göre pahalıdır elbette ama seçiminizle bunu kolaylaştırabilirsiniz.
Önce hayal....
Sonra da,abartıldığı gibi ki;doğum sancısı çekmenize gerek yok.hayalinizi ister tuvale,isterseniz gazete kağıdına,isterseniz bir taşa da işleyebilirsiniz.
Hiç kimsenin Van Gogh,Monet,Roden,Michalengelo,Cezanne falan olmasına gerek yok.
Sizi mutlu ediyor mu yaptığınız iş,bitmiştir.
Ha,bu arada;öldükten iki-üç yüzyıl sonra torunlarınızın üç göbek torunu bu işten nemalanır mı?
Neden olmasın? 

28 Haziran 2018 Perşembe

#16 yıldır iktidarda olan AKP neden yıpranmadı ve neden seçmen oy veriyor?
Dün,Balcalı Araştırma Hastanesine gidiyorum,dolmuş ağzına kadar insan dolu,nefes alınmıyordu.
Zaten,hava da çok sıcak,hiç çekilmiyordu.
Adana'da,hastaneler sıralanıyor Yüreğir Hastanesi,Numune Hastanesi,Şehir Hastanesi,Balcalı Hastanesi.
Dolmuştaki kadının biri dedi ki:'Allah razı olsun devletimizden.O kadar çok hastane yapıldı ki,istediğimize gidiyoruz.'
Sanırsınız ki,BEŞ YILDIZLI OTEL'e gidiyor.
Gittiği yer hastane.Demek ki sağlığı bozuk.
Zaten bu iktidar,bir şehir hastaneleri açmasıyla,bir de cezaevi açmasıyla övünüyor.
Peki,neden bu kadar çok hastane açılıyor?
Çünkü;toplum hasta.Hem de bedensel ve ruhsal olarak.Kazara,birine dokunsanız kavga çıkıyor.
Bu kadına sormak isterdim ama soramazdım elbette:Neden hasta oluyorsunuz peki?
Sağlıklı besleniyor musunuz örneğin?GDO'lu olmayan,nişasta bazı içermeyen gıdaları yiyor musunuz?
Çarşıdan,pazardan,marketten istediğiniz gibi peynir,süt,yoğurt,et,sebze-meyve alabiliyor musunuz?
En ucuz patates ve soğanı bile alamıyorsunuz artık değil mi?
Atalar; 'Can boğazdan gelir' derken yanlış mı söylüyorlardı?
İyi beslenirseniz,temiz havayı soluyup,temiz suyu içerseniz,temiz çevrede yaşarsanız neden hasta olasınız ki?
İsrail'in dayattığı GDO'lu tohumlarla tarım yaparsak elbette hasta olacağız çünkü vücut kimyamızı bozdular.
E,bozulan kimya için de gelsin Pfizer ,Roche,Novartis ilaç firmaları.
Es kaza,hastaneye gittiğinizde,doktorunuz reçeteye kaç ilaç yazıyor?
Peki,ülkemizde kanser hastalığı neden bu kadar arttı?
İnsanları önce,başta kanser olmak üzere hasta et,sonra da ilaçları pazarla.
Dolmuştaki kadın,' Ne güzel,hastaneler arttı,istediğimiz hastaneye gidiyoruz' diyeceğine;'Neden hasta oluyorum? ' sorusunu sorsa,ne bu kadar hastane yapılır ne de bizler bu kadar hasta oluruz.

İşte,bu kafayla davrandıkları için,hiç sorgulama yapmadıkları için AKP iktidar oluyor 16 yıldır.
Sanki,hastanelerde bedava sağlık hizmeti alıyoruz da,kadıncağız seviniyor.
Eczaneye gittiğinizde karşınıza çıkarılan faturaya bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.
3.5 aydır,sırf ayak ve omuz yüzünden eczanelere küçük çaplı bir servet ödedim.
Peki niye?
O servisten,bu servise,o doktordan,bu doktora,sayısız tahlil,MR,USG derken hayatım kaydı özelinden,tüzeline hastanelerde.
Bu mu bana sunulan sağlık hizmeti?
Sizin olsun para,pul,bana sağlığımı verin yeter!

27 Haziran 2018 Çarşamba

#Seçimler bitince,yine kadınlar üzerinden saçmalama yazıları başladı.
Adamın ! biri,başı açık kadınların özelliklerini vermiş.Okuyunca,erkek milletinin aslında (Tenzih ediyorum elbette önemli bir kısmını) sokaktan geçen hoş,alımlı bir kadına ağzından salyalar akarak bakmıyormuş gibi,bir de yanlış algı oluşturuyor,sanki inanılırlığı varmış gibi.
Peki,neymiş bu başı açık kadınların özelliği:
-Selamün aleyküm yerine Merhaba der
-Erkekleri tahrik etmek için parfüm sıkar
-Yemeği sol elle yer
-Alkol içer
-Gece 3'den önce eve gelmez
-Evli olanların çoğu boşanır
-Kocasının ayaklarını yıkamaz
-Hayvanları,insanlardan daha çok sever.
Bunu yayınlayanın profiline baktım da,üstüne konuşulmaya değmez elbette ama belki buna inananlar vardır diye bakalım biraz.
-Dün değil,her gündüz gece,tanıdığım herkese usulca geçerken Merhaba diyorum.Ne yani,merhaba yerine,uzun uzun tümceler mi kurayım?
-Çukurova yanıyor.Hele bugün Balcalı Hastanesinde insanların ter kokusundan kaçacak yer aradım.Kadını,erkeği parfüm kullanmıyor ve kokuyordu.Bence,sizler deodorant ve parfüm kullanın.Bir kadın olarak inanın baştan çıkmam,temiz koktuğunuz için bile size saygı duyabilirim.
-Masaya oturduğumda,doğal olarak solumda çatal,sağımda bıçak duruyor.Yahu kardeşim,bıçakla kesip,elbette çatalı sol elimle tutacağım.Başka bir modeli var mı yemenin?
Yoksa sizler,ortaya bir tepsi,pilavı avuçlayarak mı yiyorsunuz?
-Alkol.....
Yerine göre hoşluktur.Sohbeti güzelleştirir,ortamı yumuşatır ama kadınlar değil ki,erkekler de içiyor.Ne yapmalı bu durumda?
-Hangi kadın,gece 3'de evine girer Allah Aşkına?İşi,gücü yok mu?Ailesi,çolu,çocuğu yok mu da,barlarda aksın?
-Bir evlilikte işler yürümüyorsa elbette boşanılır.ne yani,mutsuz evlilik daha mı iyi?
-Bakın işte hayvanları,insanlardan daha çok sevdiğimiz doğru.Çünkü,hayvanlar,kadını dövmüyor,tecavüz etmiyor,öldürmüyor.
Bu durumda,haklılık payı yok mu?
En sona,en şahanesini sakladım elbette;şu ayak yıkama meselesi....
Eliniz var,ayağınız var.Oturup,kendi ayağınızı kendiniz yıkayın.Hiç utanmıyor musunuz,ayağınızı bir başkasına yıkatmaya?
Odanın ortasına leğeni getirip,sırtımıza da havluyu atıp,sizin ayağınızı yıkayacağız öyle mi?
Oğlum,sen neyin kafasını yaşıyorsun?
Diyoruz ki,seçimlerde neden AKP iktidar oldu?
Bunun gibi kuş beyinliler yüzünden olmasın?
#Bugün,uçsuz bucaksız tarlaların içinden geçtim.En çok da mısır ve ayçiçeği ekildi bölgede yine.
Ayçiçeklerinin,her yıl bu dönem görüntüsüne takılırım.
Daha,birkaç hafta önce,bütün ayçiçeği tarlaları sapsarı çiçekleriyle arz-ı endam ediyordu.
Şahane bir görüntüdür gerçekten de.İnsana.Van Gogh'un tablolarını anımsatır ama vakit geçiyor artık onlar için de.Kimi yağlık,kimi de kuruyemiş olarak sofralara gelmeye hazırlanıyor.Çoğu tarlada kurumaya başladılar bile.
Arabayla önlerinden geçiyorum,günebakanların başları önlerinde,yüzünü güneşe dönmeye artık gücü kalmamış
bir halde bekliyorlardı.

Bana,tam da bu dönem,utanan ya da utanması gereken insanları anımsatır bu görüntüler ve hep bu dönemde,günebakanlarla,utanılası insanları eşleştiririm düşüncemde.Başları önlerine düşmüş,insan içine çıkmaya yüzü kalmamış insanlar....
Ayçiçekleri,günebakmaya utanırken,o kadar çok utanmayan insanla karşılaşıyorum;ben utanıyorum.


Daha fazla ifade göster

26 Haziran 2018 Salı

#FOX Kanalı ve İsmail Küçükkaya 
Her akşam,haberleri FOX kanalında izlerim.Tarafsız ve cesur habercilik yaptığına inanırım çünkü.
Seçim gecesi,yine ekranda Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya vardı.
Gazetecilik,ilkeli duruş,tarafsız bakışla yalnızca haberi yazmak,sunmaktır.
Gazeteci,bir haberi yakaladığında,kaynağını gizli tutar,tutmak zorundadır.
Muharrem İnce,seçim gecesi İsmail Küçükkaya'nın soru mesajına 'Adam kazandı' diye yanıt vermiş.
Muharrem İnce,50 günde,çok çalışmış,çok iyi projeler sunmuş,mitingler yapmış ve halkı ikna ederek cumhurbaşkanlığına aday olmuştur.
Aldığı oy oranı da,küçümsenecek bir oran değildir kısacık sürede.
Bir aday,seçime dair az-çok oranlar geldiği zaman durumu kestirebilir ancak somut bir açıklama yapmak için oyların önemli bir oranda sayılmasını bekler.Bunda yanlış olan ne var?
Zaten seçim sonrası,sayın Erdoğan'ın seçmenin oyuyla kazandığını açıklamıştır.
Halkımız,parlamenter sistemi reddetti ve devam dedi.Saygı duymak gerek artık değil mi?
Gazeteci,kendisiyle paylaşılan bir durumu,' Haber değeri vardı,bir sonuçta rakı sofrasında değildik' diyerek kendisini haklı çıkaramaz,çıkarmaya da çalışmamalı.
Kaldı ki,rakı sofrası muhabbeti ne demek?
Etik bulmuyorum bu tutumu,kimse kusura bakmayın.
Gazeteciler ikiye bölündü;bir kısmı destekliyor,bir kısmı benim gibi etik bulmuyor.
Sizinle paylaşılan bir bilgiyi,sırf gazetecisiniz diye sormadan kullanamazsınız.
Bakınız,ben sokaktaki çocukların fotoğrafını çekerken bile onlardan izin alıyorum ve sosyal medyada kullanıyorum çünkü onların hayatına saygı duymam gerek.Belki de,kendisini fotoğraflamamı istemez değil mi?
İki gündür,sayın Küçükkaya,haklılığını göstermek için Çiğdem Toker'in yazısını kendisine referans alıyor ve sürekli açıklama yapıyor.
Rahatsız olduğu bir şey olmasaydı bunu yapmaz ve 'Yaptım 'derdi ama sürekli gündemde tutuyor konuyu.
Gazeteci,durumdan nemalanan insan değildir.Muharrem İnce'nin kendisiyle paylaştığı bilgiyi,kullanabileceğinin iznini almadan canlı yayında söylediği anda,sayın Küçükkaya'yı bir daha izlememe kararı aldım.
İnsana saygıdır esas.
Durumdan avanta çıkarmak değil.
Kaldı ki,Türkiye,çok önemli bir seçimle boğuşurken,ülkenin kaderi bir kişinin iki dudağının arasına teslim ediliyorken gazeteci ,daha dikkatli olmalıydı.
Umarım,yaptığını hala doğru olarak bulmuyordur.Yoksa,onu izleyenlerin gözünde haberci değeri düşmüştür.
Gazeteciler de hata yapabilir!
Özür dilemek,bir erdemdir.

25 Haziran 2018 Pazartesi

#Seçimler ve iki kadın ve neden yeniden AKP?
Dün,seçim için sınıftayım,bir yaşlı kadın geldi.Ameliyat olmuş,mührü basamıyor.
Ortak karar aldık yardım ettim,kabine girdik.Eğer isteseydim,mührü kadının değil,benim istediğim yere basabilirdim ama seçmenin fikrine saygım sonsuz ve asla böyle bir yapmam.
Bir seçim kazanılacaksa,emekle,çalışmayla,halkın iradesiyle kazanılmalı;öyle hileyle seçim olmaz.
-Teyze,kime oy vereceksin?
-Tayyip hangi resimdi?
Mührü,R.T.Erdoğan'ın üstüne bastım.Sıra geldi,milletvekili seçmeye;
-Teyze,kime vereceksin?
Tayyip'in üstüne.
Peki dedim ve mührü istediği yere bastım,zarfı kapattım,kutuya attık.
Yaşlı bir kadındı ve elbette bilinçle seçmiyordu ama yaşlı bakımı,hasta bakımı diye diye geçiniyordu ve bu nedenle şükrederek oyunu veriyordu.
Onu anlıyorum çünkü muhtaçlığa alıştırılmış bir kadın.
Gelelim,ikinci kadına;
Geçen hafta,atölyeme bir çingene kadın geldi.
-Nolur bana yardım et,oğlum okula gidiyor,aç gönderiyorum.
-Şimdi,dersim var bırakamam ama yarın gel dedim.
Ertesi gün,markete gittim ve iki poşet gıda aldım.
Gerçekten de,ertesi sabah geldi.
-Bak,çocuğa süt de aldım,sabahları içir ve 3 günde tüket,bozulur;çocuğu aç gönderme sakın dedim,kadın gitti.
Bu sabah,kadın yine geldi.
-Bana gıda al.
-Sen,ne iş yapıyorsun,nasıl geçiniyorsun?dedim
-Devletten yardım alıyormuş meğer.Çocuklara da üstelik.
-Bak,benim de çocuğum var dedim.Ben,onun için çalışıyorum,sen de çalışmalısın.Böyle dilenerek evde yemek pişmez.
-Abovvv dedi.Ben niiiidicim çalışmayı?Hadi,sen bana tüp al,şeker al,çocuklarım aç.
Bu arada,7 çocuğu olduğunu da öğrendim.Benden de genç üstelik.
-Seçimlerde kime oy verdin dedim.
-Tayyip'e verdim dedi.
Kadına şöyle bir baktım,eğitimsiz belki ama çalışabilecek yaşta.Apartmanların merdivenini yıkayabilir,bahçe temizleyebilir,hiçbir şey bilmiyorsa,gözleme,börek yapıp,satabilir ama yapmıyor çünkü,bedava gelen parayla yaşamayı seçmiş.
-Bahçeyi temizler misin?dedim,hayır dedi.
Oysa,çalışacaktı ve para verecektim.
-O zaman,git ve kime oy verdiysen o baksın sana dedim.
Çok kızdım çünkü.
AKP,neden 16 yılın sonunda hala yıpranmadı ve bu kadar oy aldı?
Halkı,yoksullaştırdı ve kendisine muhtaç hale getirdi.Muhtaç insan,kaynak kesilecek diye her keresinde sizin istediğinizi yapar çünkü velinimetisiniz.
Olay budur!
#Seçimler ve Kadınlarımız....
Tüm seçmeni değil yalnızca kadınları yazmak istiyorum bugün.
Ülkemizde,kadınların çoğu haklarından bi'haber,çalışma hakkı olmayan,ekonomik açıdan eşe bağımlı,düşünmeyen,üretemeyen ve yalnızca erkeğe hizmette sınır tanımayan ve de doğurmaktan öte çok da işe yaramayan bir bilinçle yaşıyor.
Kadınların başına gelenleri yıllardır okuyoruz.Tecavüze uğruyor,eşinden,babasından,abisinden,sevgilisinden sürekli şiddet görüyor,öldürülüyor.
Ben de,bu toplumda yaşayan bir kadınım ama güçlü bir kadınım.
Bir erkeğin eli kalkacak;ekonomik,duygusal,fiziksel ve her türlü şiddeti uygulayacak;o eli tutar ve kırarım.
Hiç kimse bana kendi isteğimin dışında bir şey yapamaz,izin vermem buna.
Peki....
Dün yapılan seçimlerde 26 milyon 704 bin 757 kadın oy kullandı.
Hiçbir siyasetçiyi değil,yalnızca Sayın Erdoğan ve AKP zihniyetinin kadınlara yaptığı hakaretlere bakıyorum da....
İşte örnekler:
-RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Kadın ile erkek eşit olamaz,fıtrata aykırı
Kadın mıdır,kız mıdır bilemem.
Anneliği reddeden kadın eksiktir, yarımdır.
Nikahlanın, evlenin, çoğalın.
Kadın çalışmasın, evde otursun ve en az üç çocuk yapsın.
-MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.
-MELİH GÖKÇEK
Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse.
- VEYSEL EROĞLU:
Evdeki işleri yetmiyor mu?
-NUREDDİN YILDIZ
Kadınlar çalışarak fuhuşa hazırlık yapar.
- BÜLENT ARINÇ
Kahkaha atan kadın iffetsizdir.
-SEFER ÜSTÜN
Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur.
-ÖMER TUĞRUL İNANÇER
Hamile kadın sokakta dolaşamaz.
-MEHMET MÜEZZİNOĞLU
Kadınlar için tek kariyer anneliktir.
Dün oy veren 26 milyon 704 bin 757 kadına sormak istiyorum:
Hiç mi onurunuza dokunmadı bu sözler?
Hiç mi utanmadınız,sizin bedeniniz üzerinden siyaset yapan erkeklerden?
Hiç mi,kadın duygularınız incinmedi?
Bu ülkede tecavüze uğruyor,taciz ediliyor,öldürülüyor,aşağılanıyor,horlanıyor,kadın yerine konmuyorsunuz ve 26 milyon 704 bin 757 kadının içinden sizler,gidip yeniden bu zihniyete oy mu verdiniz yani?
Dünden sonra sakın şikayet etmeyin,
Başınıza gelen,gelecek her ne varsa hak ediyorsunuz KARDEŞİM!

24 Haziran 2018 Pazar

#Eve geldim,kısa bir süre FOX Kanalına baktım ve sonra Celin Dion'un konserini izledim.
Öyle muhteşem bir sahnede,öyle güzel bir şovla konser veriyordu ki,kendi kendime 'Neden,bizim sanatçılarımız da böyle güzel işlere imza atmazlar ki ' dedim.
Ve film bitti!
Dip not:Sabah 6'dan,akşam 8'e kadar sandık başındaydım.Islak imzayı alana kadar da ayrılmadım,hem de bu ayağımla.
Şimdi,daha bir şişmiş ayağımdan ve ağrıdan duramıyorum,peki ne için?
-Kadının sözünün geçtiği yerde devlet helak olur,bu nedenle AKP'ye oy verdim diyen kadın için mi?
-Patatesim para etmiyor,çürüdü,döktüm diyen üretici için mi?
-Kendini yakan işsiz adam için mi?
-Atanamayan öğretmen için mi?
-Vatan görevine oğlunu gönderen ama tabutta önüne konan anne için mi?
Kimin içindi bunca çaba?
Ben,bir anne,bir kadın,bir insan,bir birey ve bir vatandaş olarak elimden geldiğince çaba harcadım insanları bilinçlendirmek için.
Yazdım,çizdim,konuştum,ikna ettim,elini tuttum,onu dinledim.
Sonuca bakıyorum da.....
Değmiyormuş inanın.
Eğer,bu toplum .....
Neyse!
Yarın iş var.Bu ayakla ve bu yorgunlukla nasıl olacaksa artık.....

23 Haziran 2018 Cumartesi

#Muharrem İnce,'Trafoya kediler girse, elektrikler kesilse,bile seçim sandıklarının üstüne oturun'dediğinde,ülke olarak ne kadar güvensiz ve utanılası bir demokrasi örneği verdiğimizi düşündüm.
Sayın İnce haklıydı elbette çünkü,biliyorsunuz ki,bu ülkede YSK gibi bir kurum,kör topal işleyen bir adalet sistemi ve de AKP gibi bir parti varken,yapılan seçime güven duyabilir misiniz;ben duymuyorum.
Son yapılan referandumda,mühürsüz oyları geçerli sayarak referandumun sonucunu değiştirdiğimize inandığımız bir YSK yok mu?
Bu seçimde de,aynı şeyi yapmayacaklarını nerden bilelim değil mi?
Demokrasiyi sindirmiş ülkelerde seçimlerde hile olur mu?
Seçmen,sandığa gider,vatandaşlık hakkını kullanır ve evine gider oturur ama bizde ne oluyor?
Örneğin,sabah 6.da okula gideceğim.Kargalar bile uyanmamışken bu saat niye?Çünkü;zarflara mühür basılırken orda olmam ve saymam gerek.
Oy verme işlemi bitince de,geçerli oyu,mühürsüz zarf,oy vermeyenler,çıkan oy sayısı,partilere dağılımı gibi işlemleri takip etmeliyim ki,yine aynı hilelerle karşılaşmayalım.
Peki,böyle mi olmalı?
Neden,demokrat her ülkede olduğu gibi oyumu verip,evine dönüp,kahvemi içmiyorum ve sonuçları ekrandan izlemiyorum?
Olması gereken bu ama bu ülkenin siyaseti öyle kirli ki,oyumu korumak zorunda kalıyorum.
Verdiğim oyumu,çöplükte yanarken bulmak istemiyorum örneğin;ya da atılmış bir su kenarında.
Ülkemiz,çok hayati önemde bir seçime gidiyor yarın.Ya tek adam diktasına boyun eğeceğiz,ya da parlamenter sisteme geri döneceğiz.
Çok önemli bir dönemeçteyiz.Köprüden önce son çıkış da denebilir.
16 yıllık AKP iktidarından memnunsanız gidip,oyunuzu Cumhur İttifakına verin ama bundan sonra da asla halinizden şikayet etmeyin.
Ama,taze kan istiyorsanız,hala ve bir umut taşıyorsanız geleceğe dair oyunuzu Millet İttifakına verin.
Unutmayın,mührünüzü ittifaka da basabilirsiniz,ittifak içindeki partiye de,her ikisi de geçerli ama siz yine de kendi partinize verin oyunuzu.
Soğanı,patatesi,seçimlerden sonra hala 7 liradan yemek istiyorsanız seçim sizin.
Pişman olmak ya da olmamak,işte bütün mesele!
Lütfen,oyunuza ve sandıklara sahip çıkın.Bu kez her şey farklı olacak.
BAŞARACAĞIZ!

22 Haziran 2018 Cuma

#Ben,seçim anketlerine pek takılmam.Kendi anketimi kendim yaparım ve sokağın nabzını tutarım kendimce.
En çok semt pazarına gider,tezgah önünde ve arkasındaki insanlarla sohbet ederim.
Veriyi,en iyi buralardan toplarım çünkü.
Bugün,seke seke yürüyorum yine;ayak ağrızalı olunca haliyle yavaş gidiyorum,cadde boyunca 'dün akşamki miting için ne diyorlar acaba ? diye de kulak kabarttım.
Bakınız,İzmir mitingine dair konuşulanlar:
-Gardaş,gördün mü,dün neydi o İzmir?
-Yıktı geçti,İnce,yıktı geçti İzmir'i.
-Usandık gardaşım,usandık artık bunlardan.Yav,soğanın kilosu 7 lira olur mu?Ne yiyecek bu garibanlar?
Yanlarından geçiyorum;
-Valla,eskiden guru fasulyenin yanına bir guru soğanı yumzukla ezerdik,ne datlı olurdu yemesi.Gardaşım,ne guru fasulyenin dadını bıraktılar ne de soğanın.
Soğanı bile dışardan getireceklermiş,vermiyom oyumu bunlara.
-Valla haklısınız,artık oyu da ona göre verirsiniz dedim,gülüştük.
İki genç konuşuyor:
-Yazılıyı geçtim,mülakata çağırdılar ama hiç umudum yok.
-Dün İzmir'i gördün mü?
-Mülakat da yokmuş artık.
Bu kez tamam!

Muharrem İnce,taze bir nefes olarak geliyor ve toplumdan her kesimi kucaklamayı vadediyor.
İşi zor elbette çünkü; ekonomisi batmış,halkı yoksullaşmış,dış borcun altında ezilmiş bir ülke bulacak 25 Haziran sabahına.
İmkansız mı;elbette değil.
El ele vererek bu zorlukları aşacağız.Üreteceğiz,üreteceğiz ve çok çalışacağız.
Pazar sabahı,sandıklara sahip çıkmamız gerekiyor.
Ben de müşahit oldum ve ayağım cidden sıkıntılı ama sabahın 6.da sandık başındayım.Islak imzayı alana kadar da orda olacağım.
Vatandaş olarak,eğer bunlarda kurtulmak istiyorsak sandıklara sahip çıkacağız.
Yoksa,bedava kek-çay-tatar böreğini mi istiyorsunuz?
Hadi siz,yediniz bedava,ya evdekiler ne yiyecek,taşı mı kaynatacaksınız ocakta?
Yoksa,ailecek kıraathaneye mi taşınacaksınız?
Sahi!
Sizin evde fırın,çamaşır makinesi,buzdolabı vardı değil mi?
Yoksa siz hala taşları birbirine sürterek ateşi bulmaya mı çalışıyorsunuz?
15 yıldan öncesi Taş Devriydi biliyorsunuz.

21 Haziran 2018 Perşembe

#Ülkemizin her yeri Gavur İzmir gibi şu anda.
Bu kez her şey farklı.
İzmir,bu akşam bir başka güzeldi.İnsanlardaki coşku,u-mutlu bekleyiş ekranlara sığmıyordu.
İktidar,artık çantada keklik değil.Bunu görüyorlar ve artık ne söylediklerinin farkında bile değiller.
15 yıl önce fırın yoktu diyor,buzdolabı yoktu diyor,kek diyor,çay diyor,tatar böreği diyor da, diyor.
Bu ülkede,evlerde en çok bulunan beyaz eşya markası Arçelik'tir ve benim yaşımda olanlar için bile çok eskidir evlerdeki beyaz eşyalar.
Anımsıyorum,ilk çıkan şanzımanlı çamaşır makinesi;hani,iki merdanenin arasından çamaşırların sıkılarak çıkarıldığı makine,tek kapaklı buzdolabı,tüple çalışan fırınlar,1960'lı yıllarda nerdeyse her evde vardı.
Kendi evimizden biliyorum çünkü,annem anlatırdı babamın çıkan her beyaz eşyayı ilk anda eve aldığını.
Sayın cumhurbaşkanının ailesi nasılmış acaba,ki;1954 doğumlu kendisi,yer sofrasında oturup,ortadaki tepsiye tahta kaşık falan mı saplıyorlardı da,bunları bilmiyor?
Son 15 yılda evlere girdiğini söylüyorsa,bundan önceki insanlık aleminde tencereler çalı,çırpıyla kaynıyordu,insanlar yiyeceklerini buzun içinde saklıyordu,çamaşırlarını son 15 yıldan önce,yani kendileri iktidara gelmeden önce dere kenarlarında tokaçlayarak yıkıyorlardı herhalde?
Ne şanslı Türk halkı.Bir de kıymet bilmiyorlar.AKP,iyi ki iktidara geldi.Geldi de,teknolojiyle tanıştık sayelerinde.
Yoksa,kim bilecekti buzdolabını,çamaşır makinesini,fırını?
Zaten,kendisi de tek partili dönemde 75 öğrenciyle okumuştu;zaten kendisi de üniversite mezunuydu;zaten kendisi de,üniversiteler açmıştı,tabi,o üniversiteler çok yıllar önce açılmamıştı;zaten kendisi de,konuştukça batmıyordu.
İnsan,bazen köşesine çekilmeli,anılarını yazmalı,daha dinamik,çalışkan,işi bilen,kılıcı kuşanan birilerine yer vermeli,torunlarını sevmeli.
Yapar mı derseniz....
Hırs var ya,o hırs!
Ama film bitti artık.
The End yazdı çoktan da,bunu bile göremiyor ya da görüyor da koalisyona yeşil ışık yakıyor artık.
Seçimlerde her şeyi deneyeceklerini biliyoruz.Bu nedenle,sandıklara sahip çıkmak gerek.Erkenden açıklanacak,manipüle edilecek sonuçlara itibar etmiyoruz ve sandıkları koruyoruz.
Bakınız,ben bile kırık ayağımla müşahit oldum ve akşama kadar sandıktayım.
Siz de sandıklara sahip çıkın,çıkın ki,bu kez başaralım!

20 Haziran 2018 Çarşamba

#Umudumuz çocuklarımız....
Atölyede çalışıyorum,çocukları gördüm.Bayram şekeri verdim önce,susamışlar,su da verdim.
Gözleri öyle güzel bakıyordu ki hepsinin.
Atölyemde,bankadan aldığım dergilerim var.Bilim dergileri bunlar.
Çocuklar,yoksulluğun adı her halleriyle.
Atölyeme çağırdım,biraz sohbet ettik.Dergileri verdim,işime döndüm ki,sokaktan bağıra çağıra okuma sesleri geliyor.
Çıktım ki,kaldırıma oturmuşlar dergi okuyorlar.
Gözlerim ışıdı çocukları böyle görünce.

Daha çok şey yapmalıyım bu çocuklar için.
Geleceğimiz çocuklarımız .Üstleri başları kirli,belki açlar ama çocuklar işte..... 




19 Haziran 2018 Salı

Muharrem İnce'nin Hatay mitingini izliyorum ekrandan.
Dersine çalışan iyi öğrenciler vardır ya;gittiği her bölgeye ve şehre göre hitap konuşması hazırlıyor,çok da iyi yapıyor.
Çukurova,tarımın kalbidir.Mazot,gübre,tohum,ilaç fiyatlarından beli bükülen çiftçiye lazım olan şey umut ve maddi destektir.
Bir ülkede,tarım yoksa,o ülkede refahı da unutun,gelişmeyi de,ekonomiyi de.
Ekonomiyi,ithalatın üstüne kuran ve tarım topraklarına beton diken bu hükümetin,son 16 yıldır yaptıkları ortada.
Hammaddeyi dışardan alarak sanayiyi kurtarabilir misiniz,kendiniz üretmedikten sonra?
Eskiden,coğrafya kitaplarında,kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik diye yazar.
Peki,şimdi ne durumdayız?
Mercimekten,nohuta,şekerden,fasulyeye,etten,samana kadar,hatta hiç utanmadan fıstıklı baklavayı bile ithal edecek hale getirdiler ülkemizi.
Muharrem İnce'yi izlerken alt yazı geçti;yine 3 şehidimiz var diye.
Yine ve yine.....
Hani,referandumda,'Hayır' çıkarsa terör devam edecekti.
Evet çıktı;çıktı da ne değişti?
Her gün şehit cenazeleri gelmiyor mu?
Şehit askerlerimizden birinin son fotoğrafına gözüm takıldı.Nasıl da gülümseyerek bakıyor objektife.
Henüz yaşanmamış hayalleri vardı mutlaka.Hepsi bitti artık.
24 Haziran'da,yalnızca şehit aileleri oy vermese bile bu hükümet iktidar olamaz.
Yoksa siz hala,Pisvekit'den sütlaca,yürüyen Bahçeli'ye,bedava Kek-Çay ve Tatar Böreği menüsüne ve bundan sonraki listesine hangi yemeği ekleyeceğini bilmediğimiz Erdoğan'a na mı oy vereceksiniz?
Muharrem İnce,ekonomiden,işsizliğe,tarımdan,sanayiye,eğitimden,sağlığa,işçiden,emekliye kadar her konuda projelerini anlatıyor.
Peki,ya sayın Erdoğan ne diyor?Eyyy Muharrem,Bay Muharrem,Kek,Çay,Börek,şiirdeki erotizm,Muharrem İnce'nin geçmişi....
-Hani Ekonomi,hani doların önlenemeyen yükselişine bulunan çözüm?
-Hani,İşsizlik verileri ve çözüm yolları?
-Hani,tarım ve sanayide yapılacak yardımlar ve uygulanacak teknolojik gelişmeler?
-Hani,cari açığı kapatacak formüller?
-Hani,refah,aydınlık bir ülke yaratma projesi?
Varsa,yoksa Muharrem de Muharrem!
Bunun adı,korkudur.
İlk turda seçilmek artık hayal,o da biliyor.
Bize aş lazım,iş lazım,geçim lazım.
Bize,fabrika lazım,üretim lazım
Bunları sağla,sonrasında kıraathane mi açarsın,kekin yanına lokumlu Piskevit mi verirsin artık o da sana kalmış!

18 Haziran 2018 Pazartesi

#Birkaç yıl önce,bir haber okumuştum.Bir şehit kızı,babası şehit olduğu için işe girdiğine seviniyordu.
İş bulduğu için babasının ölümüne sevinen bir insan olur muydu?
Babası yaşasaydı,zaten hayatları daha kolay olacaktı.Kaldı ki,baba bu,artık yoktu.Üstelik de,şehit olmuştu.Babasının neden şehit olduğunu sorgulamayıp,iş bulma vesilesi olmasını üzüntüyle okumuştum o zaman.
Böyle insanlar olur muydu derken....
Biliyorsunuz,Soma'da,en büyük maden facialarından biri yaşandı ve 301madenci öldü.Devlet,10 Haziran 2003 ile 13 Mayıs 2014 tarihleri arasında,maden kazasında ölen işçilerin çocukları için kamuda istihdam sağlayan düzenleme yaptı.
Bir madenci kızı Elif Aygün de,13 değil de,14 Mayıs'ta maden kazasında ölen babası için 'Keşke babam 1 gün önce ölseydi’ dediğinde inanın o baba adına çok üzüldüm.
Tarih,tekerrür ediyordu yine,ne acı!
İnsan,babasının öldüğüne mi yanmalı,yoksa,'Ölecek bari,bir gün önce ölseydi de,ben de bu haktan yararlansaydım mı' demeli?
Tamam!
Hayata tutunmak artık çok daha zor.Madem,çalışarak üniversiteyi bitirebilmişsin,para kazanmak için de çok zorlanıyorsun,ona da tamam ama baban yahu,baban o ölen kişi.
Bu bir isyan değil inanın;cehaletin geldiği nokta.
Üniversiteyi bitirmiş bir genç kadın,sorgulama yetisine de kavuşmuştur artık.
Yapacağı şey,SOMA'da ölen madenciler olmalıydı.301 madenci demek,eşini kaybetmiş kadınlar,yetim kalmış onlarca çocuk,gözü yaşlı ana-babalar,kardeşler demektir.
Nasıl sorgulamaz da,bu işten nemalanmaya çalışır cidden aklım almıyor.
Bizim gibi babasını çocukken kaybetmiş,baba sevgisine hasret insanlar öyle çok ki.
'Keşke yanımızda olsaydı'!
Dünyaları feda edebilirdim babam yaşasaydı.
Kimi bulamaz,kimi de bilemez işte böyle.
İsyan etmeli insan ama doğru isyan etmeli.
Bu babada da hiç iş yokmuş.Madem öleceksin,neden 13 değil de,14 Mayıs'da öldün ki?
Bak,kızın senin 1 gün geç ölümün yüzünden kamuda iş fırsatını kaçırdı.
Çok ayıp ettin ölerek,çok!

17 Haziran 2018 Pazar

#Tam da,Babalar Gününde,bir babanın önüne şehit olmuş oğlunun cansız bedenini koyacaksınız ve helallik isteyeceksiniz öyle mi?
Siz olsanız aynı durumda 'Vatan Sağolsun' der misiniz?
Oğullları,testis kanserinden askerlikten kaçanların,garibanın oğlunun ailesini 'şehitlik mertebesine ulaştı; şehadet şerbeti içti 'diyerek kandırmakla seçimi kazanamazsınız.
Hani,bilin istedim!

16 Haziran 2018 Cumartesi

#Yarın Babalar Günü....
Şimdiden,evlatlarının üstüne titreyen tüm babaların gününü kutluyorum.
Bugün,bayramın ikinci günü.Albümlere bakıyordum tam da babamın fotoğraflarına.
Bir misafir geldi ve nasıl olduysa konu babama geldi.Misafir,babamın ve kardeşlerimin öldürüldüğü günün en iyi tanıklarındanmış meğer.
Nerde vurulduklarını,nasıl hastaneye götürüldüklerini,abimin morga konmasını,otopsisini,babamın ölmeden önceki tüm konuşmalarını anlattı bana.
Mahkemede yaşananları,suçluların nasıl salıverildiklerini dinledikçe içimi yaktı bir kez daha çektikleri acılar.
İki gündür,bir yavru köpeğin çektiği acıyı yazıp duruyorum.
Peki,ya yetişkin bir insan kurşunlarla delik deşik edilirse ne kadar acı duyar?
18 ve 20 yaşındaki abilerimi düşünüyorum.Baba olsaydı ölen abim örneğin,kaç çocuğu olurdu?Nasıl bir baba olurdu çocuklarına karşı?
Yanıtını hiç bilemeyeceğimiz sorular bunlar.
Peki ya babam?
Yaşasaydı,bize nasıl bir baba olurdu?
Vurulduğunda,'Beni bırakın,evlatlarımı kurtarın'derken ne kadar acı çekmişti kim bilir her açıdan?
O yavru köpeğe kıyan insanları düşünüyorum ve haklı olan hiçbir yan bulamıyorum.
Peki,ya aileme kıyanlar....
Bir canlıya zarar vermek bu kadar kolay mı yani?
Duygularımız,vicdanımız,merhametimiz ve gidenler ve geride kalanların acıları......
Sol yanım,vicdanım ve merhametim.
Ben ki,sokaktaki her canlıya sahip çıkmaya çalışıyorum ve yaşadıklarıma anlam yükleyemiyorum.
Neden bu kadar canileşebilir ki insanlar?
Yarın Babalar Günü.
Babalara hediyeler alındı çoktan.
Bize düşen de mezar taşı yalnızca.
Babamla,Babalar Gününü hiç kutlamadım.Keşke,birazcık vaktim olsaydı birlikte yaşamak için.
Annenizin,babanızın kıymetini bilin!
Kaybettiğinizde içinizdeki boşluk dolmuyor bir türlü.
#Gün boyu,Sapancadaki öldürülen yavru köpeğin haberi vardı ekranlarda.Konu,öylesine vahşiydi ki,siyasilerin bile miting konuşmalarına yansımıştı.
Hepsini geçtim ama 16 yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin başkanı ve şimdiki cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'ın konuşmasını hayretle izledim.
Hayvanları Koruma Yasasını çıkarmayan AKP Hükümeti,seçimden sonra iktidar olurlarsa yasayı çıkaracaklarını söylüyor.
Hayvanları korumak için neden 24 Haziran'ı bekliyorlar siz anlıyor musunuz?
kümet değil misiniz,bir gecede çıkarın bu yasayı.Ama bunu da oya çevirmenin derdindeler,orda yavru köpekleri keserler mi,tecavüz mü ederler çok da tın yani onlar için!
Fotoğrafta gördüğünüz anne ve yavru köpek,birkaç gündür geliyor.Her akşam yemek ve suyunu veriyorum.Onları izliyorum bir süre ve gördüğüm şey;anne,çekiliyor,yavru yemeğini yesin diye.Hayvan,suyu bile içmiyor yavrusu içsin diye.

Ne zaman ki,yavrunun karnı azıcık şişiyor,işte o zaman yemeğe yaklaşıyor.
Yavru,yemek yerken anne köpek kapıya geliyor,önüme yatıyor.Başını okşuyorum,kafası yara içinde.Hayvanda kene de var,sürekli kaşınıyor.
Elimden gelse,hepsine bakacağım ama olmuyor işte.
Sapanca'da öldürülen köpekle aynı yaşta,henüz bebek.Orda,köpeğe kıydılar,ben bu yavruyu nasıl koruyayım şimdi?
Suçların cezası caydırıcı olmazsa,daha çok köpek öldürülür bu ülkede.
Yasayı çıkaracaksınız derhal,hem de hiç vakit kaybetmeden!


Daha fazla ifade göster

15 Haziran 2018 Cuma

#Bugün,Şeker Bayramının ilk günü.Aradığım,mesaj yazdığım herkese şeker tadında bir bayram diledim.
Hayat,ister insan,isterse hayvan olsun,bazen öyle adaletsiz,öyle öfkelendirici oluyor ki....
Mahallede,bir yavru köpek dolanıyor birkaç gündür.Akşam,yemeğini verdim ve haberleri izliyordum ki,Sakarya Sapanca'da, ormanlık alanda bacakları kesilmiş halde bulunan yavru köpek haberini gördüm.
İçim dondu bir anda.
Bu hayvan,bugün öldü.El kadar yavrunun bacaklarını ve kuyruğunu kesmekiçin,bir insanın nasıl bir cani olması gerekir acaba?
Düşünüyorum ve bir türlü anlayamıyorum bu vahşeti.
Elimizi ufacık kessek,canımız orda atıyor günlerce.
Bir canlı, bu yavru köpek.Elinize,artık ne aldıysanız,bıçak mı,balta mı,makas mı;bir hayvanı bu hale getirmek için,bir insanın içince canavarca bir his taşıması gerekir.

Salata yaparken,elimi kestim bugün.Zonkluyor hala kestiğim yer.
Peki,ya bu hayvanın canı ne kadar yanmıştır?
Ölün gidin allahın cezaları,Sizin gibiler oksijen israfı dünyaya.



14 Haziran 2018 Perşembe

#Yarın bayram.....
Eskiden, bayramların bir anlamı vardı.Hangimiz,kırmızı ayakkabılarımızı yastığın altına sokup,gece uyanıp gerçekten de orda mı yoklamadık ki?
Çok tanıdık geldi değil mi bu ayakkabı olayı.Bizim kuşak,bu yılları iyi bilir.
Bizim çocukluğumuzda cep telefonu yoktu,tablet yoktu,her şeyin dolu dolu alındığı evler yoktu.
Babalarımız,ayakkabımızı alırdı,annemiz elbisemizi dikerdi ve tatlı bir bayram telaşı başlardı evlerde.
Bayramlar,ailelerin bir arada olduğu,tatil yörelerine kaçılmadığı,küçüğün,büyüğün yerini bildiği,günler öncesinden başlayan telaş,tepsi tepsi yapılan baklavalar,tencereler dolusu çeşit çeşit yemek ve temizlik fırtınası demekti.
Bayram sabahı,erkenden kalkılırdı,babalar namaza giderdi,anneler ise gelecek misafirleri ikramlarla ağırlamanın telaşında olurdu.
Eskiden doyum vardı çocuklarda.Şimdiki gibi,çeşit çeşit markalı ayakkabılar,her an hazırda markalı kıyafetler olmazdı.
Onun içindir ki,çocuklar ne bayramı biliyor,ne tatmin duygusunu.İstedikleri her şey,her an olmalı.
Anne-babaları çok kusurlu buluyorum bu konuda.Doğru çocuk yetiştirmiyorlar.
Bazı geleneklerimiz cidden çok güzel.Bayramlar da bunlardan biri.Komşu ziyareti,el öpmek,şeker almak,bayramlıkları kirletmeden oynamak ama önce saygı elbette.
Hem şikayet ediyoruz 'Nerde o eski bayramlar?' diye hem de çocuklarımızı özenle yetiştirmiyoruz.
Kırılma noktalarını biz yapıyoruz aslında,sonra da kabahatli arıyoruz.
Yarın bayram....
Yine temizlenen evler,yine yapılan yemekler,yine baklavalar,çikolatalar,lokumlar yerini aldı ama....
Çocukluğumu düşündüm gün boyu.
Babamın,3 yaşındayken aldığı kırmızı rugan ayakkabılarım,geceleyin uyanıp uyanıp ayakkabımı okşamam,annemin tepsiler dolusu kuru,şerbetli yaptığı baklavaları....
Hepsi mazi oldu artık.
Babamlı yılları çok bilmiyorum ama
Bir evde anne yoksa,o evde bayramların boynu bükük kalıyor.
İstediğiniz kadar çabalayın,sabahın ilkinde elini öpecek bir anneniz yoksa artık ve o koltuk boşsa,bir taraf hep eksik kalacak kalan ömürde.
İYİ BAYRAMLAR!
#Kahramanmaraş'ta,selden ölen anne ve iki çocuğunun haberini izliyorum ekranda.
Baba,tabutların başında,üzgün elbette ve acının getirisiyle 'Allah verdi,Allah aldı,kader'diyor.
Bu baba,şu anda sağlıklı düşünemiyor.Sonuçta,eşini ve iki evladını toprağa veriyor bayram arefesinde.
Toplumumuzda,tuhaf bir kadercilik var.Başımıza gelen her şeyi Allaha havale etmek,kadere yüklemek,alın yazısı demek,düşünmemek,sorgulamamak demek.
Bu aile örneğin;
Baba,bir inşaat işçisi.Eşi,çocuklarını bayram için saç tıraşına götürmüş,belki güçleri yettiğince bayramlık bile almıştır.
Peki,ne oldu da,üç can toprağın altına girdi,sormayalım mı?
Bu aile,yarısı yerin altında bir evde neden yaşamak zorunda,çünkü paraları ancak buna yetiyor.
Kahramanmaraş belediyesi,sele karşı ne gibi önlemler almıştır?
Mazgallar düzenli temizleniyor muydu örneğin,ya da sel sularını tahliye edecek kanalizasyon sistemi döşendi mi kentte?
Peki,ya yıkılan istinat duvarının sorumlusu inşaat şirketi nerde?
Bunları sormazsak,yaşanan ölümlere kader diyebilir miyiz?
Göz göre göre cinayettir bu ve tepeden tırnağa o kentteki tüm yetkililer sorumludur,belediye başkanı da,inşaat şirketi de.
Masum çocuklar ölmüştür.
Bayram öncesinde yaşanır mı,yaşatılır mı bu acı insanlara?
Görüntüleri izliyorum;sel öyle bir akıyor ki,adamın birini önüne katmış,taklalar ata ata götürüyordu.
Bu bize neyi anlatmalı?
Bunca sel geliyorsa,seli önleyecek bölgedeki ağaçların,ormanların durumu nedir?
Ağaçlandırma yapılmış mıdır,yoksa ağaçlara kıyılmış mıdır?
Kahramanmaraş'a yolu düşen varsa,göreceği yegane şey,gökyüzüne uzayan koca koca binalardır.Dağa,taşa bina dikerek uygarlaştıklarını sanıyorlar ya!
Doğa,bir şekilde sizin aldıklarınızı geri alır.
Kahramanmaraş'ta,belediyecilik sınıfta kalmıştır?Benim anladığım bu.
Yazık oldu çocuklara ve anneye.
Yarın bayram ve şeker bile yiyemeyecekler!

13 Haziran 2018 Çarşamba

#Yapılan hiçbir proje,Millet Kıraathanesi kadar çekici değil inanın.
Her gün,yolumun üstündeki kahvenin önünden geçiyorum.İçerisi mahşer yeri gibi kalabalık oluyor her zaman.Hatta,öyle kalabalık oluyor ki,çoğu zaman insanlar kaldırıma sandalye atıyor oturmak için.
Sayın cumhurbaşkanının Millet Kıraathanesi projesine bayıldım doğrusu.
Kıraat,biliyorsunuz okumak demek.Cumhurbaşkanı haklı.Kıraathanelerde okey,batak vs gibi vasıfsız oyunlar oynanmaz.Okeye dördüncü aramak,yancı olmak,taş çalmak gibi şeylerin de hiç vuku bulmaması gerekir.
Yakışır mı hiç yurdum insanına kahvelerde bunları oynamak?
Adı üstünde okuma evi orası.Raflar dolusu kitaplar sizi bekler,kek,çay ve şimdi de,sayın cumhurbaşkanı tatar böreğini de eklemiş,mis gibi,gel de kıraathanelere gitme!
Acaba diyorum,kısır günü falan da mı yapsak?Kıraathaneler,hep erkeklere hizmet vermesin değil mi?
Biz kadınlar neciyiz? Biz de isteriz mercimekli köfte yerken Dostoyevski'nin Suç ve Ceza 'sını okumayı.
Bugüne kadarki menü kek,çay,simit ve tatar böreği üstüneydi.
24 Haziran'a kadar daha zaman var.Sayın cumhurbaşkanı menüyü daha ne kadar genişletecek cidden merak ediyorum.
Valla,ne kadar zengin menü,o kadar kıraathaneye gidiş demek!
Sayın cumhurbaşkanı,'Millet bahçesinde yatıp,yuvarlanacaksınız' diyor konuşmasında.
Yuvarlanmayı mecazen kullanıyor olmalı.Çünkü;kıraathaneler,el kadar yerler.Masa,sandalye,çay ocağı,e bir de kütüphane dediğinizde yuvarlanacak yer mi kalır?
Proje,suçu önlemeyip,yeni cezaevleri açmak gibiyse anlarım.O halde,yeni yeni kıraathaneler açılacak demektir,ne hoş!
Sayın halkımıza benden de küçük bir uyarı olsun:
Eğer,bedava kek ve çaya oyunuzu verirseniz,bu durum size KOL BÖREĞİ olarak geri dönecektir biliyorsunuz.
Piskeviti de ben menüye eklemiş olayım.İçine lokum koyarak tatlı tatlı yersiniz.
Ha bir de bunun acı acı hali var ama,hadi burdan yazmayayım,ayıp olmasın! 
Yıllardır,TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ' dedik durduk,kimse görmedi ama Sayın Erdoğan bunu görüyor artık.
Çantada keklik devri bitti ve
CHP,OKEYE DÖNÜYOR!