31 Temmuz 2016 Pazar

#Çok yorgunum,televizyonun karşısında uyuyakalmışım ve birden şu sesle uyandım! Aslanım benim'
'Ne oluyor?' dedim' İhtilal mi oldu,Türk Milli takımı,Fatih Terim'e rağmen maç mı kazandı?'
Hiçbiri değilmiş!
Kadının biri,var mısın,yok musun mu neyse bir yarışmada,arabayı almak için kocasına bağırıyormuş meğer.
Ekranları kaplayan bu ucuz programlar yüzünden toplumsal çıtamız yerlerde sürünüyor inanın.
Aile terbiyesi,edep,adap,içinde saygıyı barındıran geleneksel davranışlarımız nereye gitti allah aşkına?
Bir kadın,milyonların önünde,bir araba almak için kocasına Koçum Benim der mi?
Arabanın fiyatının ne önemi var?Her tarafı altın kaplama olsa ne yazar,bu insanlarda bu görgüsüzlük ve edep olmadıkça?
Bir süredir ekranlara takılıyorum da....
Hepsi üniversite mezunu ama çömezlik mertebesini ne hikmetse 30 yaşına kadar atlayamamış koca delisi kızlar sarmış.
Bizim genç kızlarımız ne ara bu kadar aptal oldu?
Günümüzde,ellerinde son model telefonlar varken,çilli yüzü,modası geçmiş kıyafetlerle,al yanaklı ve şapşal kızlar kaldı mı da dizilere konu ederek kadınları aşağılıyorlar?
1 saat televizyona bakın,toplumun olaylar karşısında neden bu kadar cahil davrandığını anlarsınız.
Gözünü 'O benim evim,yok senin kocan,olmadı,ev,araba bizim olacak'diyerek hakaretlerin havalarda uçuştuğu abuk,subuk programlar mı reyting göstergesi yani?
Ya bizim zeka seviyemiz iyice düşmüş ya da bizi salak yerine koymayı alışkanlık haline getirmiş bir güruh var karşımızda.
Hiç kayıp değilmiş meğer televizyon izlememek?
Dip not:Şu ATV denen rezil kanalı izleyen var mı?
7/24 ,darbe de darbe programlarından gına geldi artık.
Kesin artık şu sesinizi.Yalakalığın da bir sınır var ama adamlar öyle yağdanlık ki,nereyi yalayacaklarını iyice şaşırmışlar anlaşılan?

30 Temmuz 2016 Cumartesi

#Az sonra işe gideceğim.
Uzun ve keyifli pazar kahvaltılarımdan vazgeçeli çok oldu.Çok özlüyorum o günlerimi ama hayat işte....
Bu sabah da,her sabah gibi kuşların ekmeklerini koydum ve onları izliyorum keyifle.
Çayımı yudumlarken,gözüm tele konan serçeye takıldı.Bir ayağı yoktu serçenin ama o halde bile tele konmuş,ekmek sırasını bekliyordu saygıyla.
Ekmeklere,önce kumrular gelir,ardından da serçeler.
Kendi içlerinde öyle bir hiyerarşik düzen kurmuşlar ki,biri diğerinin hakkını gasp etmiyor.
Hayvanlar kadar olamıyoruz vesselam!
Serçeyi izliyorum hala.Tek ayağıyla bile hayata tutunma çabası içinde.
Bize ne oluyorsa?
Neyi paylaşamıyoruz,neyi bölüşemiyoruz bir türlü anlamıyorum.
Üç günlük dünyadan gün gelip gideceğiz hepimiz.
Bunca hırs,bunca gözü dönmüşlük niyedir ki?
Ben,ekmeğimi kuşlarla paylaşıyorum.Daha az yersem ölmem yani.
Siz de paylaşıyor musunuz,en azından ekmeğinizi?
Öyle rosto,fırında kuzu budu falan demiyorum,ekmek,ekmek!
Hani şu çöpe attığımız nimet!
Tabi sözümüz;meclisten dışarı.
Onların aklına gelmez böyle incelikler.Varsa yoksa ye,ye ye......
Homini gırtlak yemeye doymadılar çünkü.
Pazar yazıma bile girmeyi başardılar yine hay allah!
Ne demişler:
Susma!
Sustukça kuşlar aç kalacak! 
#Sosyal medyada,çarşaf çarşaf fotoğraflı yazılar yer alıyor;Demokrasi nöbetindeyiz diye.
Demokrasi,elbette vazgeçilmezimiz ve bu ülke yıllardır darbelerden,vesayetten,din sömürüsünden çok çekti ve hala da çekiyor.
Benim anlamadığım;günlerce kornalar çalarak,konvoylar yaparak,tekbir nidaları arasında coşan bu halk bu tepkileri nerde veriyor?
İstanbul,Ankara,İzmir,Adana,çeşitli il ve ilçeler.....
Halkımızın birlik içinde tepkili olması güzel ve doğru olanı ama.....
Cemaatin darbesi yüzünden sokağa dökülen ve demokrasi arayan halk,1984 yılından bu yana başımıza bela olan PKK terörüne neden aynı oranda tepki vermiyor?
Neden,son 14 yıldır yeniden başlayan terör konusunda tek yürek olmuyor?
Büyük kentlerimizde patlayan bombalar çok can alıyor ve bu olaylarda Alevi,Sünni,Ateist,dindar demeden insanlarımız öldürülüyor;neden böyle zamanlarda tek yürek olamıyoruz da,cemaat darbeye kalkışınca hak arıyoruz?
Evde tutulan % 50 mi sokağa çıktı yani?
Ona da peki!
Güneydoğu'dan her gün şehit haberleri gelmeye devam ediyor.Dünün çocukları,henüz gençliklerinin baharında toprağa düşüyor bir bir.
Ekranda tabutlara sarılan anneleri,babaları,eşleri,çocukları,kardeşleri izliyorum;
Madem,bu kadar demokrasi havarisi kesildiniz,buyrun hep birlikte güneydoğuya gidelim.
Kazılan hendeklere,döşenen bombalara DUR! diyelim topyekün,olmaz mı?
Sizler,tekbir sesleriyle efelenip,gövde gösterisi yapıp,sonra da rahat yatağınızda mışıl mışıl uyurken,o linç ettiğiniz askerlerimiz bu vatanı koruyor.
Ülkenin güneydoğusu kanayan yara.
Belediyelerin resmi araçları bizzat hendek kazıyor,teröre göz yumuyor.
Peki,bu devlet,bu belediyelere nasıl bir yaptırım uyguluyor?
Bu terör kimin işine yarıyor acaba?
Cemaat darbesi diyerek ekranlarda günlerdir işgal yapanlar,farkında mısınız hala şehit haberleri geliyor.Ne yapmayı düşünüyorsunuz diye sormak istiyorum sizlere?
Öyle,Pendik'te,Kızılay'da,caddelerde,sokaklarda bayrak sallamayla terör durmuyor bu ülkede ve sorun çözülmüyor.
Buyrun,işte birlik olma zamanı.
Terörün önüne attığımız dünkü çocuklar sayesinde evimizde uyuyorsak,onların şehit cenazelerine bir sözümüz olsun da vefa borcumuzu ödeyelim hep birlikte.
Bundan sonraki şehitleri durdurmanın yolu,güneydoğuda da bu gösteri yapmaktan geçiyor.
Yok öyle uygar dünyada bayrak sallamak.
Hadi bakalım,aynı gösteriyi Diyarbakır,Şırnak,Hakkari,Urfa,Nusaybin,Cizre,Mardin ve hendek kazılan,bomba döşenen her yerde bekliyoruz.
Dantelli perdelik kumaşlara dolansanız da olur!
E Hadi!
#Sıcak demiyorum,korkunç sıcak.....
Tanrım!
İşine karışılmaz ama,bu sıcakları verdin vermeye de,bari Çukurova'ya denizi de verseydin ya!
Deniz vardı da biz mi serin sulara dalmıyoruz?
HES'ler yüzünden ne dere kaldı ne ırmak bölgede.Haritada su diye görünen yerlerde koyunlar otluyor.
Hadi bakalım,ne yapalım bu sıcaklarda?
Klimalar hasta ediyor,rüzgar esmeyi unutalı çok oldu.
Kıştan ve soğuk havadan nefret ediyorum ama azıcık,birazcık es be kardeşim!
Sıcak,çok sıcak....
Dur yerinde,dur artık!
Tatile de gidemiyorum zaten.
Az kaldı güneşe ateş etmeme.
Malum,Adanalıların güneşle hep bir derdi olmuştur ya!
Ben eksik mi kalayım yani? 

28 Temmuz 2016 Perşembe

#Bu akşam müzikli bir mekandaydım.Şarkılar,türküler....
Güzel seslerden güzel şarkılar dinlemek bir ayrıcalık elbette ve çok keyif aldım ama bir gözlem....
İnsan,müzik çalan bir yere neden gider?Şarkılara eşlik eder,dans eder,tempo tutar falan değil mi?
Ben ki,sesim cidden çok kötüdür ve asla iyi şarkı söyleyemem ama çok iyi bir dinleyicimdir;ben bile şarkılara eşlik ettim lakin....
Masalardakilerin geneli sevgiliydi ve bilin bakalım ne yapıyorlardı?
Hepsinin elinde cep telefonu ve gözleri ekranda sürekli telefonu karıştırıyorlardı.
Yahu!
Güzel bir mekana gitmişsiniz,duygularınızı coşturacak şarkılar çalıyor,siz ne diye el ele,göz göze olacağınıza telefonla sevgili oluyorsunuz?
İletişimsizlik dedikleri tam da bu işte.
Adamlar,birbirlerini telefon kadar önemsemiyor.Böyle aşk mı olur Allah aşkına?
İçlerinde bir de kıro vardı ki,evlere şenlik.
Adamın karşısında güzelce bir kadın ama o da cep telefonuyla el ele tutuşmuş halde.
Adam eline bir limon dilimi almış,neyi somurduğunu sanıyorsa artık. 
Adam limonu yedikçe bana afakanlar bastı ve gidip o limonu alıp.....
Limon da mı böyle yenir arkadaş!
Neyse....
Güzel şarkılar dinledim bu akşam ama şu gençlerin iletişim sorununa takıldım yalnızca.
Bizim zamanımızda böyle miydi?Aşklar bile bir başka yaşanıyordu.
Cep telefonu çıktı aşklar bozuldu anlaşılan.
Nerde,içimizde uçuşan kelebekler,başımızda esen kavak yelleri,mideye giren kramplar?
Şiirleri bile internetten buluyorsunuz ayıp yahu!
Oysa şarkı diyordu ki;
Bak yine uyku yok gözümde
Zifiriyim bi yerlerde
Dur geri döndür beni sende
Ölüm olsan götür beni de.....
Böyle aşklar şarkılarda mı kaldı yani?
İsyaaaaan! 

27 Temmuz 2016 Çarşamba

#Roboskililer hesap soruyor....
Bu başlığı görünce,'Roboski neresi acaba?'dedim.
Başka bir ülkenin eyaleti mi,ilçesi mi,neresi?
Roboski dediğinizde,çoğu kişi neresi olduğunu bilmeyecek ama Uludere katliamı dediğinizde,bazıları olayı anımsayacaktır.
Kısa bir anımsatma yapalım:4.5 yıl önce,Uludere'de,19'u çocuk,34 kişi terörist olduğu gerekçesiyle öldürüldü.
Dosya,takipsizlik ve eksik belge diyerek rafa kalktı ama şimdi yeniden açılıyor.
Olayların üstünü örterek öteleyemezsiniz,er ya da geç adalet yerini bulur;bulmalıdır da.
Güneydoğu'da,kaçakçıklık çok yaygın biliyorsunuz.Mallar çeşitlilik gösterse de;çay,sigara ve daha adını anmayalım birçok ürün kaçak yollardan ülkemize getiriliyor.Eşekler,başrolde elbette.
O katliamda,insanlar öldürüldü ama birçok eşek de telef oldu.
Tabelalar önemlidir,size yön gösterir.Nereye gittiğinizi,ne kadar yolunuz kaldığını hep tabelalara bakarak öğrenirsiniz.
Ülkemizdeki tabelalar,epeycedir doğru yönü göstermiyor.Bu işte,tabelayı hazırlayanların yön bilgisi eksikliği var elbette.
Ters yöne girersen,başına gelecek her kazaya davetiye çıkarırsın.
Tıpkı,Cumhuriyetimizin kazanımlarını tabelalara doğru yazmayanlar gibi.
Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti.Sınırları da,şehir isimleri de 1923 yılından başlayarak netleşti ama hala tabela değiştirme kafasından çıkamıyorsunuz;yok Uludere,yok Roboski.....
Siz daha memleketin Uludere'sine sahip çıkamıyorsunuz,kalkmış Roboski diye hak arıyorsunuz.Roboski neresi,başka bir ülkenin eyaleti falan mı?
Karmaşayı kendiniz yaratıyorsunuz öncelikle.
Uludere,büyük bir hatadır ve o dönemdeki suçlu her kimse yargılanmalıdır.
Tabi,bundan önce,bu insanlar neden kaçakçılılğa yöneliyor,neden çaresiz sorularının yanıtını vermeniz gerekiyor.
Ve bu ülkenin ünlü haberalma örgütü.....
Daha 19'u çocuk 34 insanın terörist mi,kaçakçı mı olduğunun ayırdına varamıyorsa......
Biz,15 Temmuz'u yaşamışız,246 can gitmiş ve önümüz belirsiz,çok şaşırmalı mıyız sizce?
Uludere=Roboski değildir.Önce buna karar verin.Orası,bir kürt eyaleti mi,yoksa Türkiye Cumhuriyet sınırları içinde bir yerleşim yeri mi?
Karar verin,sonra hak arayın ve olayı Kürt-Türk çatışmasına döndürerek taraf aramayın.
Orda ölenler çoluk,çocuk,genç,yaşlı,adam,,,,
Değil;
İnsandı!
#Resmi Gazetede yayımlanan habere göre,15 YAŞINDAN KÜÇÜK çocuklara tecavüz edenlere kimyasal hadım geldi.
Nedir bu kimyasal hadım?
Tecavüz edenlerin cinsel isteğinin ilaçla yok edilmesi ya da azaltılması.
Peki,kimyasal hadımın koşulları ne derseniz?
Tecavüzcü,ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı,üroloji veya endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı hekimlerinin bulunduğu Sağlık Bakanlığı hastanelerine sevk edilecek.Kişi hakkında rapor tutulacak. Bu raporda, kişi hakkında tıbbi tedaviye gerek olup olmadığı, gerek varsa hangi yöntemin uygulanacağı belirtilecek. Gelen rapor doğrultusunda tıbbi tedavi uygulanıp uygulanmayacağına infaz hâkimliği karar verecek.
Ucu fazlasıyla açık bir uygulama bu.
Neden mi?
Bu tür uzmanların olduğu kaç hastane var ülkemizin dört bir yanında?
Ama tecavüzler 81 ilde yaşanıyor.
Çocuk Hakları Sözleşmesine göre,18 yaşın altındaki her insan çocuk olarak kabul ediliyor.
E,biz de bu sözleşmeyi imzaladığımıza göre;15 yaş sınırı nedir?
Ne yani,adam 15.5 yaşındaki çocuğa tecavüz edince olaydan sıyıracak mı bu durumda?
Ya da;18 yaş altındaki çocuklara tecavüz edenler bu cezadan aklanacak...
Böyle bir rezalet var mı?
Hükümet,laf olsun yasası çıkarmış yine anlayacağınız.
Eğer,çocuklarımızı tecavüzlerden gerçek anlamda koruyacaksanız,bu iş öyle kimyasal hadımla falan olmaz.
Yaş sınırı getirerek üstelik,olayı daha da teşvik ediyorsunuz.
Neden kimyasal hadım?
Kimyasal hadım yaptığınız erkekleri hep cezaevinde mi tutacaksınız,yoksa denetimli serbestlikle sokağa mı salacaksınız?
Sokağa salacaklarınız o psikolojiyle ne yapar hiç düşündünüz mü acaba?
Adamın elinden cinsel gücünü alıyorsunuz ve ortaya salıyorsunuz.
Sağlıklı cinsel yaşam,ergin her bireyin yaşamsal hakkıdır ve siz bu hakkı işlediği suçtan dolayı elinden alıyorsunuz.
Bu uygulama için psikologlardan,psikiyatrlardan görüş aldılar mı acaba?
Atom Bombasıyla eşdeğer bir uygulamadır bu.
Sonuçlarını iyi düşünmek gerekir.
Bu adamların düşünsel zekası yüksek olsa zaten tecavüz etmez.Orta ve alt zeka grubundaki bu erkekleri hadım edip sokağa salmak ne kadar doğru?
Kimyasal hadım yerine,bu adamları cezaevierinden hiç çıkarmazsınız ve hiçbir af kapsamına da sokmazsınız olur,biter.
İyi düşünülmemiş, acele verilmiş,sağlıksız bir karar bu.
Daha kötü sonuçlar doğurursa kim sorumlu olacak?

26 Temmuz 2016 Salı

#Hava çok sıcak,gündem havadan da sıcak.
Hiçbir şey düşünmeden,ne oldu,ne olacak bu gidişatın sonu gibi yanıtı gelmeyecek sorular sormadan;
Uzaktan gelen dalgaların sesi,havadaki iyot kokusu;gündüz sahil,gece eğlence....
Denizin içinde bir masa,masada rakı-balık ikilisi.Uzaktan gelen müzik ve yakamozların eşliğinde bir tatil....
Tatilim geldi,gidemiyorum.Bu nasıl kader Allah aşkına?
Bu yıl da Bodrum düş oldu.Yalnız Bodrum mu?Hiç ciddiye almadığım Mersin dolayları bile düş oldu.
Bodrum Bodrum diye tutturur musun?
Al sana Bodrum!
Spotları hazırlamalı,bir şezlong,azıcık da kum,bir de şişme çocuk havuzu alıp evin Bodrumuna inmeli.
Bodrum işte.
Seç- beğen -al. 
Dip not:Nerde benim parmak arası terliklerim,plaj havlum,güneş kremlerim? 
#Boğaziçi Köprüsü......
Pavlov'un şartlı refleksini bilirsiniz.Koşullanmışlıkla bir canlıyı alıştırırsınız ve sesi her duyduğunda aynı tepkiyi verir.
Yıllarca aynı saksıya ekmek kırıntısı koydum ve serçeler her sabah o saksıda ekmek yedi.
Baktım ki,ekmek kırıntılarına karıncalar geliyor,balkonun en köşesine ekmek kırıntıları için bir kap koydum ve kuşları orda beslemeye başladım.
Her sabah o kuşlar gelip, o saksıda ekmek arıyordu.
Bu durum iki yıldır devam ediyor.Kuşlar,önce saksıya geliyor;oysa iki yıldır ekmek koymuyorum;ekmeği bulamayınca kaba yöneliyor.
Hayat da böyledir.Öğrendiğimiz her şey,beynimizin bir köşesinde depolanır ve ne yaparsanız yapın orda kalır.
Tıpkı;Boğaziçi Köprüsünün adının 15 Temmuz Şehitler Köprüsü diyerek değiştirilmesi gibi.
Değil 246 can,1 milyon 246 can da gitse,o köprünün adı Boğaziçi Köprüsü olarak kalacaktır.
Memleket yangın yerine dönmüş,tek derdimiz köprü adı değiştirmek,Ankara ve İstanbul'a anıtlar dikmek olmamalı.
Açıklamalara kötü bir şaka bile diyemiyorum;absürtlüğün daniskası.
Bakınız,bizim belediye de bir iş yaptı.
Bin yıldır adı Hükümet Caddesi olan caddeyi,meğer Turgut Özal Caddesi yapmış arkadaşlar.
Kime danıştılar,kimden izin aldılar belli değil.
Onlar Turgut Özal deyince cadde ne yazık ki Turgut Özal olmuyor.
Posta adresime Hükümet Caddesi diyorum ve adrese teslim geliyorsa her yazışmam,bu işte bir yanlışlık var demektir.
Kendiniz çalıp,kendiniz söyleyeceğiniz işlerle vakit kaybedeceğinize,bu zor günlerden nasıl kurtuluruz toplum olarak ona bakacaksınız.
Tabi,derdiniz buysa!
Pek de öyle görünmüyor ama neyse....
Yıllarca,sabahın köründen,akşamın karanlığına kadar üstünden geçtiğim boğazın o gerdanlık köprüsünün adını değiştirmeye kalkmak....
Büyük hata!

25 Temmuz 2016 Pazartesi

#Siyaset ciddi bir iştir ve siyaseti doğru okumayanlar yüzünden ülkemiz bu halde şu anda.
Sanat,alaylı,mektepli diye ayırabilirsiniz;her yoldan öğrenilebilir çünkü ama siyaseti alaylı öğrenemezsiniz.Bunun için okuyacak,okuyacaksınız.
Tarihini bilmeyen,doğru analiz yapamayan siyasiler;düşünmeyen,sorgulamayan halk yüzünden ülke bir çıkmaza sürükleniyor uzun süredir.
Bu kadar cehaleti hak etmiyoruz inanın.
Dün gece Habertürk'de,CNN-TÜRK'de programları izliyorum da....
Prof.Nurşen Mazıcı'nın stüdyodan kovulmasını;Prof.Burhan Kuzu'dan dökülen inci tanelerini utançla izledim.
'"O gece ölenlerin hepsinin canı en az Tayyip Erdoğan'ın canı kadar değerlidir'dedi ve stüdyodan kovuldu ve de bir linç kampanyası başlatıldı.
Peki,haksız mıydı sayın Mazıcı?
Hangimizin canı daha az değerlidir diğerinden?
Kendin,binlerce korumayla güvendeyken,cahil halkı sokağa dökmenin açıklamasını yapabilecek biri var mı?
Hangi vekilin,siyasinin kendisinin,yakınlarının burnu kanadı?
246 insan öldürüldü bu ülkede,246 can...
Bir de Burhan Kuzu vak'ası var ki,tam evlere şenlik.
15 Temmuz darbe girişimi ve şimdiye kadar yapılan bütün darbeleri TSK'daki laikçiler yapmadı mı? Son darbeyi yapan Gülen Cemaati'nin de dinle bir ilgisi yok. Yaşam tarzları, içki içmeleri, eşlerinin giyiminden de bu açıkça görülüyor" diyerek Fethullahçı yapıyı LAİK yaptı,iyi mi?
Ve bu zat Anayasa Prof'u.
Bir Nurşen Mazıcı'ya bakıyorum,bir de Burhan Kuzu'ya.....
Bu işte ciddi bir yanlışlık var.
'Bir gün Beştepe'ye tıpış tıpış gelecek'
Tayyip Erdoğan.
Kemal Kılıçdaroğlu,gerçekten de tıpış tıpış gitti Beştepe'ye.
Hem de,arkasında Atatürk'ün fotoğrafı olmayan o salonda kuzu kuzu dinledi memlekette yapılacakları.
İşte,CHP'nin düşürüldüğü durum da bu.
Yazık yazık!
Peki,ne çıktı o toplantıdan?
Boğaziçi Köprüsünün adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olacakmış.
Sahi mi?
Kime sordunuz da bu kararı aldınız acaba?
O köprünün adı BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜDÜR ve öyle de anılacaktır,siz isteseniz de,istemeseniz de.
Ülkeyi yap-boza dönderdiler ve suçlu arayacaklarına,kanun hükmünde kararnamelerle işi götürecekler.
Tehlikenin hala farkında değilsiniz değil mi?
#Şiirlere bula ellerini.
Sonra çık gel.
Birlikte bozlak dinleyelim.
Çay demlerim sana.
Söz.
Çay üzerine öyle çok söz söylenmiş ki;bakın örnekler:
-…anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Can Yücel
-…ama bu kente gelirsen unutma beni ara. Sana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım…
Osman Konuk
-…biz çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz…
Oğuz Atay
-…şimdi ölsek en fazla kahvede çaylar soğur…
Yılmaz Odabaşı
-…masada çay bardakları ve senin ellerin olsun…
Tarık Tufan
-…soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm…
Nevzat Çelik
-…bir gün çay içelim seninle, çaylar benden manzara senden olsun…
Orhan Kemal
Liste böyle uzayıp,gidiyor ve bundan da anlıyoruz ki;Türk Milletinin milli içeceği ne ayran ne de rakı;çay!
Hem de öyle yeşili,beyazı falan değil,bildiğiniz siyah çay.
Dünya yüzünde Seylanlılar bile bizden daha fazla çay içmiyordur inanın.
Şimdi,gecenin bu saatinde,rengi güzel,kokusu güzel,ince belli bir bardak çay olsaydı ne iyi olurdu?
Hadi,üstüne de sen olabilirsin yani.
Ama kim demleyecek?
Sen derken,uzun uzun sohbete arkadaş yani,hemen yanlış anlaşılmasın.
Tamam,açık çay içeceğiz,sevgilinin gözlerini görmek için de...
Sevgiliyle çay mı içilir yahu! 

24 Temmuz 2016 Pazar

#Ben çocukken anneannem ve dedem sürekli masal anlatırdı.Kaf Dağının ardındaki dev,cinler,periler,suya akseden suretler falan.
Çocuktuk ve inanırdık elbette.Yorganı başımıza çeker ve her kapı gıcırtısında,duvara yansıyan her gölgede cinleri,perileri,hortlakları arardık.
Dedim ya;çocuktuk!
Masallar çocuklukta kaldı elbette.Büyüdük ve masallara inancımız kalmadı.
İnsan büyüdükçe düşünmeyi,sorgulamayı,muhakeme etmeyi öğreniyor.
Öbür türlü,çocukluktaki masallara hala inanıyor olsaydık büyümenin anlamı kalır mıydı?
İçimizdeki çocuğu elbette yaşatarak ama yaş almanın da getirdiği olgunluğa erişiyoruz.
Milleti yaptıklarımıza güldürmenin alemi de yok değil mi?
15 Temmuz'da bir darbe girişimi oldu cemaat tarafından.Arkasında,'Hadi canım,nasıl yani,enişte mi,eş,dost çevreden mi öğrenildi darbe girişimi? soruları bırakarak tabi ki.
Darbe kötüdür ve getirisi baskı,kısıtlı yaşam alanları ve korkudur.
Bakmayın siz öyle atılan demokrasi naralarına;hiçbiri gerçek değildir.
Sosyal medyada İ.Melih Gökçek'in twitlerini okuyordum,birden.....
Darbe girişimini Fethullah Gülen'in cinleri yapmamış mı meğer?
Çark nasıl işliyormuş peki?
Fethullah Gülen,insanları cinleri kanalıyla esir alıyormuş.İnsanlar büyüleniyormuş.F.Gülen'in altın olmayan değerli bir metali varmış ve bu metalle birlikte,içinde çeşitli formüller olan cevşeni insanlara dağıtıyormuş ve bunlarla da insanları avucunun içine alıyormuş.
Cevşen denen şey,el kadar bir siyah deriden ya da bezden yapılmış bir takıvari obje.
Minicik cevşenin içine ne formülü olabilir Allah aşkına?Gökçek'e bakarsanız,dünyanızı tersyüz edecek formüller.
Bak şimdi çok merak ettim bu formülleri.
İnanırsanız,sizi şerden korur,inanmazsanız da sizin bileceğiniz şey ama koskoca Türkiye Cumhuriyetinde,15 Temmuzda bir darbe girişimi yapılmış.Bunun stratejik değerlendirmesi,neden-sonuç ilişkisi üzerine kafa yoracağına,o güzel kafasını cinlere,perilere takmış arkadaş.
Şu kafatasının içindeki kıvrımlı bölüm ne işe yarıyor acaba?
Hani sağ lob,sol lob,matematik zeka,duyusal zeka,akıl,mantık gibi işlevsel değerlendirmeler yapıyor ya beyin!
Ankaralılara acıyorum doğrusu.
Fışkiyeydi,robot heykellerdi,içine tükürülen sanattı falan derken adamcağız iyice zıvanadan çıkmış belli ki.
Ya da,çocukken anlatılan masallarla öyle korkutmuşlar ki zavallıyı,hala çocukluk travmasından kurtulamamış.
Yazık!
#24 Temmuz 1923
Bugün,bağımsızlığımızın ve barışın destanının yazıldığı Lozan Antlaşmasının 93. yıldönümü.
Tam bağımsız Türkiye'nin imzasını atan İsmet İnönü başta olmak üzere,bu vatanı bize veren Atatürk ve silah arkadaşlarına şükranla.....

23 Temmuz 2016 Cumartesi

#Ekranda bir fotoğraf karesi ve karşısında sesi titreyen,gözleri buğulanan ve hisli hisli konuşan kişiyi görünce neymiş dedim ve karedekiler:
Çarşafa dolanmış bir kadın,yanında başı açık!(sürekli vurgusu neden yapılıyordu anlamadım demeyeceğim,bak görüyor musun.... amaçlı elbette) kamyonun direksiyonunda,kamyon kasasında gençler,demokrasi bekçiliği yapmaya gidiyormuş meğer.
Yani;az sonra kemerle dövülecek,öldürülecek askerlerimize destek timi.
Neden sesi bu kadar titredi,neden gözleri buğulandı inanın anlamadım.
246 insan öldürüldü ve kornalarla,tekbirlerle,çığlıklarla kutlama yapıldı bu ülkede.
-Hani biz,komşunda cenaze olduğunda televizyonu kapatan bir nesildik ya!
-Hani biz,geleneklerine sıkı sıkı bağlı bir toplumduk ya!
Siz de mi,'Bu ne rezalet?'diyenlerdensiniz?
İki kadına baktım,baktım.....
Kadını çarşafa dolamışlar,kapkara görünüyor.
Bu kadın okudu mu,üretiyor mu,sorguluyor mu peki?
Neden o kara çarşafa girdiğinin bilincinde mi?Ama demokrasiyi savunmaya koşuyormuş,sanki kendi evinde de demokrasi varmış gibi.
Meydanlarda erkekleri görüyorum ve kadınları....
Takkeli,şalvarlı,o mide bulandıran sakallarıyla erkekler.....
Gözlerinden fışkıran öfke,ağızlarından dökülen hınç sözcükleri ve ölüler.....
Kadınları görüyorum;boneli türban ve pardesüleriyle.
Tekbir getiriyorlar sürekli ve ölüm kokuyor nefesleri.Bunlar ana üstelik;linç kültürünün ortağı.
Bu ülkenin kurucusu Atatürk'ün adı hiç geçmiyor sloganlarda.Ya da Laiklik vurgusu;ya da barış; ya da özgürlük;ya da birlik.....
Murat Bardakçı denen tarihçi mi neyse biri' Osmanlıda da tekbir getirilerek,selalar okunarak çağrı yapılıyordu'diyor ya...
Biri de çıkıp;'Kardeş,burası Osmanlı değil Türkiye Cumhuriyeti'demiyor ya.....
İşte ben diyorum.'Kardeşim,burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti.Osmanlı mı kaldı da,yapılan rezalete kılıf uyduruyorsun?Senin gibi tarihçiler yüzünden zaten toplum geçmişini iyi bilmiyor ya!
Neyse...
Yan yana iki kadından gözleri buğulanıyormuş.
Oysa;bir utanç karesidir bu,ülkemizi ve kadınlarımızı düşürdüğünüz durum.
Neyine hisleniyorsunuz bilmem ki?
Evde tuttuğunuz % 50 işte bu.
Linç etmeye hazır,düşünmeyen,sorgulamayan,üretmeyen % 50.
Hislenmekte yalnız kalmasın,hep beraber oturup ağlayalım halimize!
Oyun içinde oyun yaşa-t-yıp, OHAL'e alkış tutmak....
Sahi!
OHAL nedir, anlamını kaç kişi biliyor şu anda?

21 Temmuz 2016 Perşembe

#Kanalları tarıyorsunuz.Hani;'Ağzı olan konuşuyor'misali,önüne gelen yine uzman kesilmiş,darbe üstüne konuşuyor da,konuşuyor.
Memlekette bu kadar stratejist vardı da,bugünlere nasıl geldik acaba?
Bunlarda usandım ve Show kanalına gözüm takıldı.Ekranda bir Psikolog.
Elbette soru soranlar da hep kadın oluyor haliyle.
Bu da,toplumsal sorun haritamızın göstergesi aslında.
Neyse...
Bir kadıncağız,telefon açtı.5 aylık evliymiş ve kocasına kaçmış.
Burda,insanın aklına deli soru geliyor.
Be kadın,acelen neydi?O erkek kaçıyor muydu da,adam gibi gitmedin de,kaçtın? Diploman,işin,paran var mı?
Hayatını,kendi başına idame ettirecek durumda mısın?Evlenince koca eline bakarsan,başına ne gelir hiç düşünmüyor musun?
Kaçarak evlenirsen,o adam senin canına okumaya en aday kişidir.Anlarsın lakin vakit çok geç olur.
Yine neyse...
Kadıncağız,evlendiği günden beri dayak yiyormuş ve diyor ki;'Boşanacağım'
Bir psikolog bu durumda ne söylemeli?
Olması gereken;'Hemen bir hastaneden darp raporu alacaksınız ve kocanızı karakola şikayet edeceksiniz,boşanma sürecine kadar da koruma talebinde bulunacaksınız'
Biz,böyle olacağını sanıyoruz değil mi?
Yoksa,adam,bunca yıl o diplomayı niye alsın?
Tam bir Nihat Hatipoğlu'nun,boşuna psikolog diploması almış versiyonu var karşımızda.
Kadına diyor ki;'Ben,boşanmalara karşıyım.Olabildiğince boşanma.Kocanı karşına al ve konuş.5 ayda,evlilik bitirilmez.Taşlar yerine oturmamış.Ona de ki;bak,kocacığım,eğer bu şiddetini rehabilite edersen ve tedavi olursan evli kalırız ama olmazsan seni boşarım.'
Sunucunun gözleri faltaşı ve 'Ama kadın dayak yiyormuş hocam'
Yok,dinlemiyor.Boşanma,boşanma....
Yahu!
Bir erkek,nedeni ne olursa olsun,kadına el kaldırır mı?
Hadi,diyelim ki kaldırdı.O el,yine kalkar,yine kalkar.
Psikologlar bunu çok iyi bilir.
Bu adama o diplomayı veren okula yazıklar olsun.
Burdan o kadıncağıza benden bir tavsiye:Kızım,sen hemen hastaneye git,darp raporunu al ve en kısa zamanda o adamı boşa.
Ondan sana hayır gelmez.
Yol yakından dön.Yoksa,gazetelerin 3. sayfasına malzeme olacak.Bari,kaç,kendini kurtar.
Nokta!
Dip not:Dayak yiyen bir kadının acısını görmek için psikolog olmaya hiç gerek yok inanın.İnsan olmak yeterli.
O kadar çoklar ki....
#OH-AL-DE.....
Yolunuz hiç hastaneye düştü mü son dönemlerde?
Memleketteki her bir birim,bir diğerinin küçük bir prototipidir.Nasıl işlediği,nasıl yönetildiği,ne kadar başarılı olduğunu anlamak istiyorsanız buralara yolunuz düşecek.
Çünkü,burdaki başarılı yönetim,diğer üst aklın başarısının sonucudur.
Özel hastaneyi tercih etmiyorum çünkü çok fazla Suriyeli var,nasıl bir rantı varsa bu işin?
Devler Hastanesinde ise ciddi bir yönetim zafiyeti var.Tuvaletleri kirli,tuvalet kağıdı ve havlu yok;hatta sıvı el sabunu dahi yok.
Onca hasta yoğunluğundan diyerek bahane bulamazsınız.O kadar temizlik görevlisi ne işe yarıyor?Kontrol mekanizması nerde?
Acil girişlerinde o kadar çok hasta var ki,gözlem odalarında yatacak yatak yok.Serum bağlayacaklar yatak arıyorsunuz döne döne.
Çarşaflar çok kirli ve giden hastanın yerine yeni çarşaf değiştirilmiyor,yatak görevli tarafından hemen düzenleniyor,kanlı bile olsa.
Bu ayrıntılar usg'de,ekg'de de hiç değişmiyor.Çok hasta var cidden ama hijyen olması gereken hastane ortamında bunlar hoşgörülemez.
Devlet hastanesindeki tek iyi taraf;doktorları ve hemşireleri çok ilgili ve sabırlı.
Tanrı yardımcıları olsun ama biz de hasta olarak hak isteriz değil mi?
Yöneticiler işi savsaklamış görünüyor hastanede.
Bunu genele yayarsak....
Neler oluyor son dönemde ülkemizde?
Başarılı bir ekibiniz varsa,gidişatın kontrolü bakkal Memed Efendi de midir,yoksa fırıncı Ali Amca da mı?
Devletin bütün birimleri emrinizdeyken,bütün kadroları sizdeyken,nerdeyse bütün kurum başkanları sizinle çay filizi topluyorken;bu işin açıklaması nedir?
Hiçbir şey,dünden yarına olmaz.Bir altyapı gerekir.
30 yıldır bu planlamanın yapıldığını biz sade vatandaşlar gazetelerden okuyorken;üst akıl, gel nereye takıl kısmı ne yapıyordu acaba?
OH-AL göstere göstere geldi mi acaba?
Günlerdir hastayım ya, iyi düşünmüyor muyum acaba?
Yoksa O-HA-L mi demeli yaşananlara?

19 Temmuz 2016 Salı

#İki gündür cidden çok hastayım.Yüksek ateş ve enfeksiyonla savaşıyorum 
Ama asla işimi ihmal etmiyorum.Aldığım paranın hakkını vermek için çok çalışıyorum.
Çok yorgunum ve dinlenmek ve uyumak istiyorum.Hakkım değil mi bu?
15 Temmuz'dan bu yana yaşadıklarımızı nereye koymalı?
Burnunun dibindeki yaverinden bi'haber cumhurbaşkanı,kendi ordusu tarafından esir alınan ve özel kalem müdüründen bi'haber genel kurmay başkanı.....
Paralel nedir matematikte bilirsiniz.
İki doğrunun aynı düzlemde koşut olarak gitmesidir.
Peki....
Fethullah Gülen paralel yapıysa,daha iki yıl öncesine kadar bunlarla kolkola olan AKP hükümeti değil miydi?
'Ne istediler de vermedik?'diyen de sayın cumhurbaşkanı değil miydi?
Ne ara Tu Kaka oldu bu cemaat?
Türkiye,büyük bir rant pastası.Hangimiz daha fazla yiyeceğiz kavgasının ülkeye getirdiği durum,15 Temmuz olayıdır.
Hiç sormuyor musunuz ey ahali;'15 Temmuz bir gecede mi yaşandı?'
Bunun öncesi,planı,programı vardı herhalde?
'Beraber Yürü-t-dük Biz Bu Yollarda'nın ülkeye getirdiği acı tablo.
Tekbir getirerek,camilerden selalar verdirerek,dini siyasete alet edip,askerleri linç ettirerek bu işten sıyrılamayacaksınız.
Tarih,gün gelecek hepinizi yargılayacak.
Hasta bir vatandaş olarak,bu selalara YETER! diyorum,saçı,sakalı birbirinine karışmış yobazların tekbir seslerine YETER diyorum,
Bu darbeye kalkışana da,göz yumana da,fark etmeyene de YETER diyorum.
Uyumak istiyorum,uyumak.Kornalarınızı,bağırtılarınız,tekbirlerinizi,selalarınızı alın da.....
YETER!
Neyi paylaşamıyorsunuz,neyi?
Hepi topu,78 milyon insanız.
Atamızın devrimlerine,ilkelerine sahip çıksaydınız bunlar yaşanmayacaktı bugün.
1 milyonluk mersedese binen diyanet başkanı ölenlerin cenaze namazını kıldırmayın talimatını verdi.
Kenan Evren,12 Eylül darbesinin katili değil miydi?
Onunkini neden kıldırdınız diye de soruyorum,sade bir vatandaş olarak.
Eşeğe altın semer takarsan kendini yarış atı zannedermiş.
Bizim memleket de,tepeden tırnağa yarış atı olmuş belli ki!

18 Temmuz 2016 Pazartesi

#Bana sosyal medya hesaplarım facebook,blog ve twitter üzerinden.sürekli hakaret ediyorsunuz.
Bana 'Pis laik geber,S....Git,O.Çocuğu'diyorsunuz.
Bana küfretmek sizin ayıbınızdır ve bana dokunmaz.
Aynı fikri paylaşmıyoruz diye bana asla küfredemezsiniz öncelikle bunu bilin.
Eğer,bugüne kadar size hiçbir zaman küfretmemişsem,çizgimi bozmamışsam bu, aldığım terbiyedendir ama çok rica ediyorum bana O.Çocuğu diyerek,mezardaki anneme küfretmeyin.
Benim annem mükemmel bir anneydi ve eğer bugüne gelmişsem annemden aldığım terbiye,görgü ve edep nedenidir..
Ve bir not olsun bana küfredenlere:
Benim annem,karşısındaki insanların ne mal olduğunu bilecek kadar bilge bir kadındı ve sizin annelerinizle de hiç karşılaşmadı.

17 Temmuz 2016 Pazar

#Yolda bir yaşlı amca gördüm.Sanırım 85 civarındaydı.Bastonuna dayanarak yerdeki taşın üstüne oturmaya çabalıyordu.
Yaklaştım 'Amca ne yapıyorsun?'dedim;'Oturacağım kızım'dedi.
'Dur bir dakika 'dedim ve lokantadan bir sandalye istedim ve amcayı oturttum.
Bana baktı ve 'Vay,atana dedene rahmet kızım 'dedi, gülümsedim ve yanında ayrıldım.
Karnı aç mıydı acaba diye sormadığıma çok pişman oldum,düşüncesizlik ettiğim için de kendime kızdım.
Neden mi bunu yazıyorum?
Öyle rezil,öyle kepaze günlere düşürdüler ki ülkemizi,toplumumuzu,insanlığımızı;azıcık rahat bir nefes alın istedim.
Tıpkı,o yaşlı amcanın taş yerine sandalyeye oturmasının verdiği mutluluk gibi.
Atalarıma,var olma sebebim geçmişime hayır duası yaptı ve bu güzel bir şeydi benim için.

16 Temmuz 2016 Cumartesi

#Benim liderim Atatürk.
Devrimleri yolum,ilkeleri ışığımdır.Başka kimseyi başkomutan diye tanımam.
Hele,kendi halkına zulmedenleri asla!
İdam cezası geri gelsin diyorsunuz öyle mi?
Şeriat devleti kurmak için de tutuşuyorsunuz.
Pekala!İdamı geri getirin.
-Yıllardır beslediğiniz,40 bin kişinin katili de idam edilecek mi?
-Valilere dur emrini ben verdim diye şişinenlerin neden olduğu o katliamları yapan,asker,sivil demeden 700 cana kıyanlar da idam edilecek mi?
-Ensar Vakfında el kadar çocuklara tecavüz edenler idam edilecek mi?
-Kadınları katledenler idam edilecek mi?
-Katillere İyi Hal indirimi yapan hakimlere ne ceza verilecek?
-Ülkesine ihanet eden,hırsız,rantçı,rüşvetçi,sivil darbeci herkes idam edilecek mi?
17/25 Aralık bakanları örneğin,ne olacak?
-Hadi idam edilmesin bu hırsız çetesi,şeri hükümlere göre eli,kolu kesilecek mi?
-2-3,5 eşli erkekler recmle taşlanacak mı örneğin?
Dün gece,vatanı koruyan daha su gibi askerlerimizin başını kesen,kemerle öldüresiye döven,hatta öldüren,o iğrenç sakalı,o iğrenç görüntüsüyle bir Ortadoğu yobazı kılığındaki o güruh,idam edilecek mi?
Buyrun,idam kararını çıkarın.Sizi önce ben destekleyeceğim.
Az önce camilerden yine sela okundu ve imam,işi gücü bırkamış topluma demokrasi dersi vermeye kalktı.
İmamlar,devletin din görevlisidir,AKP'nin borazanı değil ama görülüyor ki,sela okuyan imamlarla darbelere engel olunuyormuş.
İnsanları sokağa dökmeye çalışan telefon mesajlarını gün boyunca kaç kez aldınız?
Ne hakla,benim telefonuma,benden izin almadan mesaj gönderiyorsunuz?
Ne sizi istiyorum ne de darbecileri.
Utanmadan,sıkılmadan hala mikrfonlara konuşuyorsunuz.
Ar damarınız çatlamış ve pişkinliğiniz boyunuzu aşmış durumda ama konuşun,konuşun....
Başı kesilen askerin babası da evladının başında gözyaşı döksün.
Allah hepinizin belasını versin.
Darbeymiş....
Ülkenin canına okudunuz,canına.Daha ne kaldı eksiğiniz?
#1930 yılında dinci yobazlarca başı kesilen Kubilay olayını biliyorsunuz değil mi?
Dün geceyi biri cidden doğru analiz etsin.
Bu,gerçekten de yönetime el koyma çabasında yapılmış bir darbe mi?
12 Eylül darbesini yaşayanlardan mısınız?Siz hiç böyle darbe gördünüz mü?
Ordunun başı,ortada yok,çünkü rehin alındığı söyleniyor,üstelik de kahramanca bir tutumla kurtarılıyor.Kimden peki?Kendi Ordusundan.
Ülkemizin koskoca TSK'nin başı,orduda darbe hazırlığı yapılıyor ama ruhu bile duymuyor,esir düşüyor ve şu anda da açıklama yapıyor mikrofonlara.
İnsanın aklına şu soru geliyor.Sayın Akar;siz sıradan biri misiniz de emrinizdeki askerler plan yapıyor,ülkeyi karıştırıyor,her gün şehit haberleri geliyor,TSK'nın uçakları kendi ülkemizi bombalıyor,insanlar ölüyor,ölüyor.....
Sahi!
Siz,düzenli bir ordusu dahi olmayan Suudi Arabistan Kralıyla temaslarda bulunmak için sayın Davutoğlu ile umreye gitmiştiniz değil mi?
Dünya,bizdeki düzmece darbe işini şaşkınlıkla izliyor olmalı.
12 Eylül darbesi nasıl olmuştu biliyor musunuz?
Kenan Evren ve tüm komutanlar TRT'de açıklama yaparak 'Ordu,ülkeye el koymuştur'demişti ve sokağa çıkma yasağı başlamıştı ve devletin bütün birimlerine el konmuştu.Her yer askerdi ve imamlar,camilerden gecenin bir yarısı sala okuyup,din elden gidiyor,haydi herkes sokağa diye milleti kışkırtmıyordu.
Peki,dün ne oldu,darbe mi?
Ordu,gerçekten de üç-beş kişiyle bir darbe yapar da,başbakan,bakanlar ve tüm siyasi kanat mikrofonlara açıklama yapar mı?
Kim inanır bunun darbe olduğuna?
Darbe denen şey, uzun uzun planlanan bir bütündür.Üç askeri köprüye,beş askeri TRT'ye göndererek darbe olmaz.
Darbeler kötüdür ve toplumu geriye götürür.
Peki,AKP'nin,14 yıldır anayasa başta olmak üzere,toplumun tüm değerleriyle oynaması,tüm yapı taşlarını sökmesi,özgürlükleri rafa kaldırması,baskıcı bir yönetim uygulamasının adı nedir?
Sivil Darbe!
Boğaziçi Köprüsünde askerimizin başını kestiler.
Bu bir vahşettir.IŞİD terörünün aynısıdır ve bu,şeriatın ayak sesidir.
Hani,'Şehitler ölmez,vatan bölünmezdi?'Hani,Güneydoğu'da,teröristin kurşunlarıyla,bombalarla şehit olan bizim askerimizdi..
Tekbir getire getire askerimizi kestiler.
Gurur duy Türkiye!
İşte yaşadığımız vahşetin adı bu ve bunu sizin oylarınız yaptı!
Darbeymiş....
Hadi ordan.
Kötü bir senaryonun kötü bir uygulamasıydı yapılan.
Kim inandı derseniz?İşte,askerimizin başını kesenler inandı.'Özgürlük istiyoruz,barış istiyoruz demeyen,Tekbir getirerek meydanlara çıkanlar inandı,silahlara,palalara sarılanlar inandı.
Askerimiz,polisimiz,masum vatandaşlarımız ölüyor,ne için?
Değer mi bunca vahşete?Bu hırs niye?Dinsin artık ülkemdeki şiddet.
Kışı yaşatıyorlar sürekli bize;üşütüyorlar.Bahar gelsin artık.
İşte,dünün özeti budur.
BAŞKANLIĞA GİDEN YOLDA HER ŞEY MÜBAHTIR!

15 Temmuz 2016 Cuma

#Saatlerdir camilerden ezan okunuyor,hoca minareden siyaset yapıyor.
Gecenin 2. de camiden ezan mı okunur?İşte memleketin çivisinin çıktığının kanıtı budur.
Önce mahvet,sonra da hocadan medet um.
Saatlerdir kornalar susmuyor ve ellerinde silahlar tekbir getirerek sokakları inletiyor AKP'liler.
Bu mu demokrasi,bu mu huzur bu mu özgürlük?
Bu geceye sizler bir anlam yükleyebiliyor musunuz?
Kabus mu,dram mı,trajedi mi,ne yaşatıyorlar bizlere bu gece?
155-156 hangi birimi bulursam arıyorum bir şey yapın diye ama bana verdikleri yanıt:Dayanın!
Neye dayanacağım,silahlarla ortalığı inletmelerine mi,çaldıkları kornalara mı,neye?
Memlekete getirdikleri demokrasi bu kadar işte.
Bugüne gelinceye kadar ne yaptılar da bu sonuç doğdu hiç soran var mı?
Sanki,bir gecede oldu bu yaşanan rezalet?
Cep telefonundan halkı sokağa dökmeye çalışıyor.Ne büyük marifet değil mi?
Gezi Parkı olaylarında sokağa çıkanlar hani çapulcuydu,hani yasaktı;şimdi ne değişti de,özgürlük isteyen sokağa çıksın diyor?
İşine nasıl gelirse,o derece özgürlük.
Bu gece zor geçecek ama yarın çok daha zor bir ülke bekliyor bizi.
Yol arkadaşını doğru seçmezsen,saptığın yollar da eğri olur.
İşte,ülkemizin yaşadığı dram tam da bu şu anda.
14 yıldır yanlış yol arkadaşlığı güzelim ülkemizi bu hale getirdi?
Gurur duy kendinle % 49.6.
Batınca,hep beraber batacağız,bilmem farkında mısın?
#Ülkemizde yarattıkları karmaşayı,korkuyu,kaosu görüyor musunuz?
Boğaziçi ve FSM Köprüsündeki askeri hareketliliği.Ankara semalarında uçan jetleri....
Nasıl bir oyun tezgahladılar acaba bu kez ülkemiz için?
Biraz daha mı korku,biraz daha mı sinmişlik,biraz daha ne?
Başbakan Binali Yıldırım 'Küçük bir askeri birimin başkaldırışı,darbe girişimi ve yapanlar cezalandırılacaktır'diyor demesine de.....
12 Eylül darbesini yaşayan bilir.Amerika destekli,tüm ordunun topyekün ülkeye el koymasıydı 12 Eylül darbesi.
Peki şu anda yaşanan ne?
Dünyanın en büyük ordularından biri,Türk ordusunun içinden küçücük bir grup jetleri havalandıracak,köprüleri kapattıracak ve başarısız bir darbe girişimine yeltenecek ve bu halk da bunu yiyecek öyle mi?
Adamlar haklı,biz bunu da yeriz.
Dünyanın neresinde başarısız olacağını bile bile,bir avuç askerle darbe girişimi yapılır?
Bu ülke ne darbeler gördü bugüne kadar üstelik.Böyle darbe girişimi mi olur?
Kimbilir,yine neyin peşindeler?
Terörden beli kırılmış bir ülkeyiz,sorunlar dağ gibi yığılmış önümüzde ve biz askercilik,darbecilik oynuyoruz.
Çözüm bulamadığımız için yan yollara mı sapıyoruz,ne dersiniz?
Bu bir tezgah şu anda ve toplumu düşürmeye çalışacaklar.
Sokağa dökülün,çatışma çıkarın ve kaosa devam.
Kimin işine yarar peki?
Şu ana kadar yaşananlar kimin işine yaradıysa onundur emin olun.
Kim inanır,bir avuç askerin jetleri alçak uçuşla kaldırdığına?
Ne bu,oyuncak mı da pilotlar kafasına göre,düğmeye bastı?
Daha bu ülkeye ne kadar zarar vereceksiniz acaba?
Ne kadar?
#Terörle nereye kadar gidebilirsiniz?
İnsanlara kıyarak hedefinize ne kadar ulaşabilirsiniz?
Cennetin kapısını aralamak düşüyle insanları öldürürseniz gerçekten de o düş gerçekleşebilir mi?
İslami terör tüm dünyayı esir etmiş durumda.Terörün artık doğusu,batısı,gelişmişi,az gelişmişi diye bir tanımı kalmadı Fransa örneğinde olduğu gibi.
Her gün,hem kendi ülkemizde hem de dünyanın bir yerinde terör eylemleriyle güne başlıyoruz.
İnsanlar ölüyor,ölüyor....
Fransa,teröre sesini çıkarmayan bir ülke.7 Ocak 2015'de,Charlie Hebdo ile gündeme düşen terör,13 Kasım 2015'de yeni katliamlarla öne çıktı.
Peki,aynı Fransa,bunca terör olayından hiç mi ders çıkarmadı ve terör ve terörist gruplar için topyekün mücadele açıklaması yapmadı hiç?
Dün yaşanan Nice katliamında 84 insan öldü.
Kafa kesmek,insanları diri diri yakmak,en vahşi yöntemlerle katletmek,masum insanları öldürmek neyin kafasını taşır?
Psikologlar,Psikiyatrlar bu işe ne der bilmiyorum ama bu işte cidden bir tuhaflık var.
Bu denli bir vahşetin neden-sonuç ilişkisi nedir gerçekten öğrensek artık.
Tunuslu biri,koca bir kamyonu alıyor,Sağlı-sollu manevralarla insanları eziyor,bir yandan da silahla tarıyor.
Size de tuhaf gelmiyor mu?
Fransa istihbaratı hala uyuyormuş belli ki.Bu adamın mali durumu,kamyonu bulması,silahı edinmesi,belki trafiğe kapalı alandı;girmesi hiç mi dikkat çekmedi yani?
Bunca terör olayını yaşamış bir ülke,bu kadar aymaz olabilir mi?İstihbaratı alıp,İstanbul ve İzmir'de konsolosluklarını kapatacaksın ama kendi ülkenden bi'haber olacaksın....
Fransa,sandığımız kadar uyanık bir ülke değilmiş demek ki.
Kişisel bir saldırı önlenemez diyorlar ama,o sürece kadar nasıl takiplenmedi bunlar?
Bu adam,bakkaldan su tabancası mı aldı da dikkat çekmedi yani?
Terör bitmez!
Neden mi?
Eğer terör biterse,silah sanayi ne olacak?Onca üretilen bombalar,gelişmiş silahlar,mayınlar bir yerlere satılmalı ki,ülke kendisini geliştirsin.
Geri kalmış ya da az gelişmiş Ortadoğu ülkelerinde bu karmaşa neden yaşanıyor sanıyorsunuz?
Müslüman,müslümanı kırıyor,uygar dünya ülkeleri de nemalanıyor.
Arada olan da masum sivillere oluyor.
Yazık değil mi dün ölen 84 insana?
Besledikleri terör,günü geldi ve kendilerine döndü hepsi bu.
Terörün vicdanı yoktur.Yalnızca kan,gözyaşı ve paramparça olmuş bedenleri vardır.
Hala öğrenemediler terörün gerçek yüzünü demek ki!

14 Temmuz 2016 Perşembe

#Hava o kadar sıcak,o kadar sıcak ki,tanrı evinde kliması olmayana;ya da balkonlu bir evde yaşamayana yardım etsin.
Bu sıcaklar insanı hasta ediyor elbette.Klimaların soğuğu,dışarının sıcağı arasında kalan bizler,boğaz ağrısı,eklem ağrısı diye diye hastanelerin aciline koşacağız değil mi?
Koşmayın!
Maazallah!Ya yakışıklı bir doktor, ya da ahenkle yürüyen bir hemşireye denk gelirseniz ne olacak?
Ya bir de bekarlarsa.....
Gece gece izdivaca girmenin ne alemi var değil mi?
Aciller çok kalabalık ve sizin doktor görecek haliniz mi yok?
Aman sizde!
Koskoca başbakandan daha mı iyi bileceksiniz?
'Acillere kız bakılmaya gidiliyor' diyorsa doğrudur.
'Başbakan,hamamla hastaneyi karıştırdı mı' dediniz?
Yok canım!
Her ikisi de H harfiyle başlıyor.Ha hastane ha hamam ne fark eder.Hem,güzeli bulmak sevaptır,yerinin ne önemi var?
Size düşen iş,gittiğiniz yere göre davranacaksınız yalnızca.Acile girince,'yok karnım ağrıyor,yok doktor,hemşire nerdesiniz?'demeyeceksiniz.
Gözleriniz dört bir yanı tarayacak.Ya gözde bir hemşireyi kaçırırsanız sevgili anneler?
Oğlunuzun kısmetiyle oynamayın lütfen.
-Kalbiniz sağlam,maşallah kolesterol ve şekeriniz de yerinde.
-Acilde kalabalık yapmayın arkadaşlar.
-Bekar hemşireler,doktorlar şu tarafta.
-Hey sen!
-Kırmızı alana giren teyze.Orası tehlikeli bölge.Sen,en iyisi yeşil alanda bekle.
-Bekleme yapma,bekleme yapma.Kızı gördüysen aradan çık.
-Kaynak olmayın teyzeler,o kızlar gitti-gider.
-Doktor Bey,kalbim ağrıyor,sanki yerinden çıkacakmış gibi.
Sizi gördüğüm için olmasın! 
Dip not:Düşük profilli başbakan arayışının semeresini böyle topluyoruz hepimiz.
Boşuna boşuna.....
Memlekette uzun vadede bir şey düzelmeyecek bu düşük profilliler sayesinde.
#Hava o kadar sıcak,o kadar sıcak ki,tanrı evinde kliması olmayana;ya da balkonlu bir evde yaşamayana yardım etsin.
Bu sıcaklar insanı hasta ediyor elbette.Klimaların soğuğu,dışarının sıcağı arasında kalan bizler,boğaz ağrısı,eklem ağrısı diye diye hastanelerin aciline koşacağız değil mi?
Koşmayın!
Maazallah!Ya yakışıklı bir doktor, ya da ahenkle yürüyen bir hemşireye denk gelirseniz ne olacak?
Ya bir de bekarlarsa.....
Gece gece izdivaca girmenin ne alemi var değil mi?
Aciller çok kalabalık ve sizin doktor görecek haliniz mi yok?
Aman sizde!
Koskoca başbakandan daha mı iyi bileceksiniz?
'Acillere kız bakılmaya gidiliyor' diyorsa doğrudur.
'Başbakan,hamamla hastaneyi karıştırdı mı' dediniz?
Yok canım!
Her ikisi de H harfiyle başlıyor.Ha hastane ha hamam ne fark eder.Hem,güzeli bulmak sevaptır,yerinin ne önemi var?
Size düşen iş,gittiğiniz yere göre davranacaksınız yalnızca.Acile girince,'yok karnım ağrıyor,yok doktor,hemşire nerdesiniz?'demeyeceksiniz.
Gözleriniz dört bir yanı tarayacak.Ya gözde bir hemşireyi kaçırırsanız sevgili anneler?
Oğlunuzun kısmetiyle oynamayın lütfen.
-Kalbiniz sağlam,maşallah kolesterol ve şekeriniz de yerinde.
-Acilde kalabalık yapmayın arkadaşlar.
-Bekar hemşireler,doktorlar şu tarafta.
-Hey sen!
-Kırmızı alana giren teyze.Orası tehlikeli bölge.Sen,en iyisi yeşil alanda bekle.
-Bekleme yapma,bekleme yapma.Kızı gördüysen aradan çık.
-Kaynak olmayın teyzeler,o kızlar gitti-gider.
-Doktor Bey,kalbim ağrıyor,sanki yerinden çıkacakmış gibi.
Sizi gördüğüm için olmasın! 
Dip not:Düşük profilli başbakan arayışının semeresini böyle topluyoruz hepimiz.
Boşuna boşuna.....
Memlekette uzun vadede bir şey düzelmeyecek bu düşük profilliler sayesinde.
#Hava o kadar sıcak,o kadar sıcak ki,tanrı evinde kliması olmayana;ya da balkonlu bir evde yaşamayana yardım etsin.
Bu sıcaklar insanı hasta ediyor elbette.Klimaların soğuğu,dışarının sıcağı arasında kalan bizler,boğaz ağrısı,eklem ağrısı diye diye hastanelerin aciline koşacağız değil mi?
Koşmayın!
Maazallah!Ya yakışıklı bir doktor, ya da ahenkle yürüyen bir hemşireye denk gelirseniz ne olacak?
Ya bir de bekarlarsa.....
Gece gece izdivaca girmenin ne alemi var değil mi?
Aciller çok kalabalık ve sizin doktor görecek haliniz mi yok?
Aman sizde!
Koskoca başbakandan daha mı iyi bileceksiniz?
'Acillere kız bakılmaya gidiliyor' diyorsa doğrudur.
'Başbakan,hamamla hastaneyi karıştırdı mı' dediniz?
Yok canım!
Her ikisi de H harfiyle başlıyor.Ha hastane ha hamam ne fark eder.Hem,güzeli bulmak sevaptır,yerinin ne önemi var?
Size düşen iş,gittiğiniz yere göre davranacaksınız yalnızca.Acile girince,'yok karnım ağrıyor,yok doktor,hemşire nerdesiniz?'demeyeceksiniz.
Gözleriniz dört bir yanı tarayacak.Ya gözde bir hemşireyi kaçırırsanız sevgili anneler?
Oğlunuzun kısmetiyle oynamayın lütfen.
-Kalbiniz sağlam,maşallah kolesterol ve şekeriniz de yerinde.
-Acilde kalabalık yapmayın arkadaşlar.
-Bekar hemşireler,doktorlar şu tarafta.
-Hey sen!
-Kırmızı alana giren teyze.Orası tehlikeli bölge.Sen,en iyisi yeşil alanda bekle.
-Bekleme yapma,bekleme yapma.Kızı gördüysen aradan çık.
-Kaynak olmayın teyzeler,o kızlar gitti-gider.
-Doktor Bey,kalbim ağrıyor,sanki yerinden çıkacakmış gibi.
Sizi gördüğüm için olmasın! 
Dip not:Düşük profilli başbakan arayışının semeresini böyle topluyoruz hepimiz.
Boşuna boşuna.....
Memlekette uzun vadede bir şey düzelmeyecek bu düşük profilliler sayesinde.
#Hava o kadar sıcak,o kadar sıcak ki,tanrı evinde kliması olmayana;ya da balkonlu bir evde yaşamayana yardım etsin.
Bu sıcaklar insanı hasta ediyor elbette.Klimaların soğuğu,dışarının sıcağı arasında kalan bizler,boğaz ağrısı,eklem ağrısı diye diye hastanelerin aciline koşacağız değil mi?
Koşmayın!
Maazallah!Ya yakışıklı bir doktor, ya da ahenkle yürüyen bir hemşireye denk gelirseniz ne olacak?
Ya bir de bekarlarsa.....
Gece gece izdivaca girmenin ne alemi var değil mi?
Aciller çok kalabalık ve sizin doktor görecek haliniz mi yok?
Aman sizde!
Koskoca başbakandan daha mı iyi bileceksiniz?
'Acillere kız bakılmaya gidiliyor' diyorsa doğrudur.
'Başbakan,hamamla hastaneyi karıştırdı mı' dediniz?
Yok canım!
Her ikisi de H harfiyle başlıyor.Ha hastane ha hamam ne fark eder.Hem,güzeli bulmak sevaptır,yerinin ne önemi var?
Size düşen iş,gittiğiniz yere göre davranacaksınız yalnızca.Acile girince,'yok karnım ağrıyor,yok doktor,hemşire nerdesiniz?'demeyeceksiniz.
Gözleriniz dört bir yanı tarayacak.Ya gözde bir hemşireyi kaçırırsanız sevgili anneler?
Oğlunuzun kısmetiyle oynamayın lütfen.
-Kalbiniz sağlam,maşallah kolesterol ve şekeriniz de yerinde.
-Acilde kalabalık yapmayın arkadaşlar.
-Bekar hemşireler,doktorlar şu tarafta.
-Hey sen!
-Kırmızı alana giren teyze.Orası tehlikeli bölge.Sen,en iyisi yeşil alanda bekle.
-Bekleme yapma,bekleme yapma.Kızı gördüysen aradan çık.
-Kaynak olmayın teyzeler,o kızlar gitti-gider.
-Doktor Bey,kalbim ağrıyor,sanki yerinden çıkacakmış gibi.
Sizi gördüğüm için olmasın! 
Dip not:Düşük profilli başbakan arayışının semeresini böyle topluyoruz hepimiz.
Boşuna boşuna.....
Memlekette uzun vadede bir şey düzelmeyecek bu düşük profilliler sayesinde.
#Bir Köprü Hikayesi....
Deli Dumrul'un köprü hikayesini biliyorsunuz değil mi?
Ya da;Sülün Osman'ın saf vatandaşları nasıl dolandırdığını....
Deli Dumrul,akmayan bir çayın üstüne bir köprü yaptırır ve geçenden 30 akçe,geçmeyenden zorla 40 akçe alırmış.
Yöre halkı da, geçmediği köprüye ya dayak yiyerek haraç ödeyecek ya da geçecek ödeyecek ama neden kuru çayın üstünden köprüden geçmesi gerektiğini asla sorgulamayacak-mış.
Sülün Osman ise,ülke tarihinin en iyi dolandırıcısı olarak tanınıyor.Kamuya ait ne varsa köprüler,hanlar,hamamlar..... Ucuza kapatmaya çalışan dolandırıcıları dolandırıyor.
Boğaziçi ve Galata Köprüsü de buna dahil.
Yani;İstanbul köprüleri tarihin her döneminde bir dolandırıcılık öyküsüne tanık olmuştur.
Peki,şimdi sıra hangisinde derseniz;elbette Osmangazi Köprüsünde.
Deli Dumrul vergisi Kars'tan Adana'ya kadar herkesten alınacak ve Adana'da,köyünden,ilçesinden dışarı çıkmayan ve İstanbul'u kartpostallarda gören halk da,bu vergiyi neden ödediğini asla sorgulamayacak.
Şimdinin Deli Dumrul'u Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan,“Geçseniz de geçmeseniz de para ödeyeceksiniz” deyince.....
Bu halk ne zaman uyanacak söyler misiniz?
Biz,78 milyon vatandaş,çoğumuzun üstünden hiç geçmeyeceğimiz Osmangazi Köprüsü için neden 2035 yılına kadar vergi ödeyelim?Bize ne,bize mi sordular bu köprüyü yaparken?
Her gün 40 bin araç geçme sözünü neye göre verdi bu adamlar?
Günlük 40 binden az araç geçerse,aradaki 40 dolarlık farkı firmaya devlet,yani biz ödeyeceğiz.
Her geçişin 89 lira olduğu köprüden günde 40 bin,yılda 14.6 milyon araç geçmek zorunda.Diyelim ki,bu sayı geçmedi.
Aradaki farkı kim ödeyecek?
İşte;Deli Dumrul vergisi budur arkadaşlar!
Ta Kars'ın bilmem ne köyünden,geçmediğin köprünün borcunu ödeyeceksin güzel kardeşim ve bu 2035 yılına kadar böyle.
Sen,hala bu hükümeti savunmaya,oy vermeye devam et.
Et ki,illetin A.... Koyan iş adamları yetmedi,şimdi de iktidardaki hükümet seni yatak odasına fantezi yapsın.
Hak ediyorsun bilesin!

13 Temmuz 2016 Çarşamba

#Ölümlü bir dünyada yaşıyoruz ve bir gün gideceğimiz yer aynı.
Yılları tüketene kadar,hayatımızdan binlerce insan geçer.Kimi iyi izler bırakır,kimi de 'Allahın cezası nerden karşıma çıktı?'dedirtir.
Sala okundu az önce bir ölüm haberini duydum.Sol gözümden tek bir damla yaş düştü yalnızca.Sol yanımı çok acıttığı içindir belki de.
Hayatımda,nadiren birileriyle bir şeyleri paylaşmak isterim.İşte bu kişiyle de hep şunu yapacağımı söylerdim:'Bir gün,bir rakı masasında karşılıklı iki duble atıp,hayatını dinlemeyi çok isterim'
Ama olmadı,yapamadım.
Vakitsizlikten değil,araya giren kötülüklerden.
Annem;nur içinde uyusun hep derdi ki;'Allah,gittiği yerde utandırmasın.'
Amin diyorum ve aslında ne kadar öğrenilmesi gereken bir yaşamın eksik kalan anılarıyla gittiği için de üzülüyorum.
Evlatları açısından çok talihsiz bir babaydı.Özellikle birini okutmak için çok uğraştığını,çok para harcadığını biliyordum ama evladın da hayırlısı elbette.
Oğlu,hani derler ya,'karaktersiz adamın tekiydi diye,aynen öyleydi.Tanırdım ve baba adına çok üzülürdüm,böyle evlatları olduğu için.
Ne kızlarında ne de oğullarında iş yoktu.Baba cahil olabilirdi ama evlatlarda da bir kalite olmalıydı fakat bunlarda ne yazık ki yoktu.
Bir damadı vardı örneğin;'Öldüğü gün,cenaze evden çıkmadan davul çaldırıp,karımın mirasını isteyeceğim'derdi.
Bu derece karakter yoksunu biriydi,eşinin mirası üzerinden hak aramaya kalktığı için,adamın parasının üstüne konmaya kalktığı için.
Hiç sevmezdim bu adamı.Görseniz,yolunuzu değiştireceğiniz biriydi anlayacağınız.
Dünyada,böyle pislikler de var inanın.
Bir de oğlu vardı aynı lafları eden ve bulunduğumuz ortamlarda 'Sen öl de,bak nasıl davulları çaldıracağım'diye konuşan.
Oysa,bu babaydı ona emek harcayan okutmak için çabalayan.
İnsanlar,aynaya bakmayı bilmez aslında.Yüzleşmek ve hatayı kendinde aramak gerek ama çoğumuz yapmıyoruz elbette.
Damadı ve oğlu,davulları cenaze evine götürdüler mi acaba şu anda?Hani,evden çıkmadan oyuna duracaklardı da,
Karısının mirasını da hemen,yarın ister artık.Miras bu,sen kazanmadın ama alman haktır.
Babalara hep acımışımdır.Yıllarca çalışır,didinir para biriktirirler,kendileri yaşamaz,evlatlarına kalacak miras için ömür tüketirler,o evlatlar da o mirası....
Anlayın işte.Çalışıp,kazanmak yoktur onların fıtratında,Baba alınterini kolayca harcamak vardır,kumarda,kadın,kızda,içkide....
Talihsiz bir babaydı tanıdığım kadarıyla.Mutlu öldü mü,onu da bilmiyorum ama hani denir ya;Allah taksiratını affetsin,mekanı cennet olsun.'
Ama bazı insanlar,bazı konuşmaları yapmadan ölürler.Eksin kalan bir konuşmayla öldü bugün.
Umarım,bu konuşmayı yapmadığı için çok pişman olmuştur.
O iki kadehi aynı sofrada paylaşamadığım için de çok üzgünüm.
Rahmet diliyorum.
Nur içinde uyusun.

12 Temmuz 2016 Salı

#Emine Erdoğan.....
Cumhurbaşkanının eşi olmanın dışında hiçbir vasfı olmayan bir kadın.
Kocası,Nato zirvesinde görüşme yaparken,kendisi de Varşova'da,sıkı sıkı pazarlık yaparak 50 BİN DOLARLIK,YANİ;147 BİN TL'lik alışveriş yapmış.2 saatlik alışverişte,1920’lerden kalma porselen takımı, şifonyer, sandalye ve masa almış.
Hani şarkı der ki;'Nerden başlasam,nasıl anlatsam....'
Emine Erdoğan,ilkokul mezunu bir kadın.Dört çocuk doğurmanın dışında ne bir mesleği ne de bir işe yaramışlığı var.
Çalışmıyor,üretmiyor ve cumhurbaşkanının yanında dekor olarak hayalini bile kuramayacağı ülkeleri geziyor.
Atalar;'Bal tutan parmağını yalar'derken,bunları es geçmiş anlaşılan çünkü,bu güruh bal değil,tüm bedeni yalaya yalaya bitiremediler mübarek.
Bir kadın 147 bin liraya ne alır?
Memleketin tarihinden kalan antika masası,sandalyesi,porseleni yok mu da,ta Varşova'da para saçıyor?
Kaldı ki;cumhurbaşkanının maaşı 32 bin TL.
Asgari ücret ise,1.300 TL.
Ülkemizde,af buyrun,birçok kadın eşek gibi çalıştırılıp asgari ücret alıp,ay sonunu nasıl getireceğini düşünürken,bu kadın,böyle bir parayı nerden bulur,nasıl harcar,ne hakla?
Eleştirdim diye biri beni twitterde,küstah olarak tanımlamış.
Şunu da öğrendim ki,kocasını peygamber ilan etmişlerdi,karısını da kutsamışlar demek ki!
Kadında giyim zevki yerlerde sürünüyor,yüzü badana boya;ne bir estetik duruşu var ne de bir zarafeti ama koskoca cumhurbaşkanı eşi olunca 147 bin tl'yi saçabiliyor.
Bari,azıcık görgüsü olsaydı gamlanmazdık.
Kadıncağız,adedi 1000 liralık kadehlerde su içe içe 1920'lerden kalan her şeyi antika sanıp para döküyor.1150 odalı saray neyine yetmiyor-du be kadın!
Bir kendime bakıyorum bir de bu kadına.....
Yıllardır durmaksızın üretiyorum.Aldığım parayı hak etmek için çok çalışıyorum.2 üniversite bitirim ama kadının Varşova'da saçtığı parayı henüz rüyamda görmedim.Hem de tahta parçalarına üstelik.
3 yıldır tatile gitmiyorum.Bu yaz,kızımla,şöyle üç-beş günlük güzel bir tatil yapayım demiştim ama......
Ege sahillerindeki otel fiyatlarını,bir salataya 65 lira verenleri gördükçe dedim ki kendime:
Otur,oturduğun yerde.Sen,Emine Erdoğan mısın ki,kocan götürsün memleketi,sen de babalar gibi ye.Etin ne,budun ne?
Kızınla tatile çıkmak mı?
Delirdin galiba?O kredi kartları geri nasıl ödenecek?
Yani,velhasıl....
Bu yaz da bize tatil haram,belki seneye. 

11 Temmuz 2016 Pazartesi

#Tecavüz,bir canlının başına gelebilecek en korkunç şeylerden biri.Bakınız kadın demiyorum,çocuk demiyorum bir canlının başına gelecek,düşünülmesi bile akla zarar bir durum.
Bizim gibi cinsel cehaleti yüksek,bilgisiz,cinselliğe aç toplumlarda her gün çocuk,kadın,erkek demeden,ördek,keçi hatta damacanaya bile tecavüz ediliyor.
Cinsel yaşam, iki canlının birbirini istemesiyle yaşanan güzel bir paylaşım ancak....
Evliliklerde dahi,taraflardan birinin diğerine zorla sahip olması tecavüzdür ve bu,hiçbir dilde,dinde değişmez.
Tecavüz,üstü örtülen,utanılan ve sanki suçlu tecavüze uğrayanmış biri algılanan bir vak'a.
Bir kadının, yaşadığı travmayı atlatması çok zordur.
Gazetelerden okuduğumuz kadarıyla,tecavüzcüsüyle evlendirilerek meşrulaştırılan bir olayı yumuşatmaya çalışmak ahlaksızlıktır.
Ben de,cinsel amaçlı saldırıya uğradım.Biraz şans,biraz da koşabilmemin sayesinde kurtuldum ama....
Neydi,karşımdaki erkeği tahrik eden halim?
Mini etek mi giymiştim,çok mu makyaj yapmıştım,şuh kahkaha mı atmıştım;neydi?
Hiçbiri elbette!
Eşofmanlarım,spor ayakkabılarım,elimde fotoğraf makinem ve makyajsız yüzümle yalnızca işimi yapıyordum.
Yani;bazılarının dediği gibi ,saldırıyı çekecek hiçbir özelliğim yoktu.
Yalnızca kadındım,o kadar.
Sapkın insanlar karşısında,hiçbir özellikte olmanıza gerek yok,kadın olmanız yeterli ve eğer benim gibi şanslıysanız kurtuluyorsunuz.Peki,ya değilseniz?
İşte,gazetelerin 3. sayfaları bu insanlarla dolu.
Ben,işin peşini bırakmadım,adamı mahkemeye verdim ama sonuç;para cezasıyla kurtuldu.
Kaldı ki,aynı suçu defalarca işlemişti ve ben bunu kanıtlamıştım.
Hakim'in kararına itiraz ettiğimde,hakim bana döndü ve'Benim kararlarımı yargılayamazsınız'dedi.
İşte,film burda kopar çünkü;böyle adamlar,yarın da başkasına tecavüze yeltenir.Bunların rehabilite edilecekse,edilmesi,olmadı,içerde tutulması gerekirken,adam dışarda.
Böyle adalet olur mu?
Ben,bir kadın olarak hakimin kararlarını sorgularım kardeşim.Hakimler,böyle aklıyorsa eğer saldırganı,sorgularım!
Dünden bu yana,gayrimüslim kadınlara tecavüzü meşru gören kadına bakıyorum da....
Nasıl yani?
Ben,saldırıyı uzun süre atlatamadım,yardım aldım ve hala korkuyorum.
Tecavüz.....
Aman tanrım!
Düşünemiyorum bile,bu travma nasıl atlatılır?
Hele Ensar Vakfında,camilerde,kuran kurslarında,evlerde,parklarda tecavüze uğrayan çocuklar,kadınlar....
Ne olacak bu kurbanların hali?
Hadi,kız çocuklarını tecavüzcüsüyle evlendirecek kadar vicdansız,ahlaksız,aşağılık insan grubusunuz;ya erkek çocuklarını ne yapacaksınız?
Bu çocuklar ne olacak?
Toplumsal cehaletimiz alaşağı olmadıkça bu iş çok zor inanın.
Kadının açıklaması beni dehşete düşürdü ve uyuyamadım ve yaşadığım travma yeniden canlandı.
Demek ki,hala atlatamamışım onca çabama rağmen.
Ya tecavüz?
#'Müslüman erkek,gayrimüslim bir kadına ders vermek amaçlı tecavüz edebilir.'
Suad Saleh-El Ezher Üniversitesi Profesörü
Bu bir kadın ve profesör olmuş üstelik de.Peki,nerde olmuş derseniz?El Ezher üniversitesinde.
El Ezher,Mısır'da kurulmuş,İslam ve fen bilimleri üzerine eğitim veren bir üniversite.Burda rektör yok,şeyh varmış.
Fen bilimleri derken,fen'in neresinden alıyorlar acaba?.
Mazisi böyle olan bir kurumdan aydınlık bir kafa çıkar mı?
Bu bir kadın ve tecavüzü savunuyor.
Bir an için olayı analiz ediyorum da,bu kadın tecavüze uğramamıştır elbette ve kadında yarattığı travmayı da bilmiyordur muhtemelen.
Bir kadın,tecavüzü nasıl savunur aklım almıyor.
Bir kadın,diğer kadınları nasıl gayrimüslim diyerek öteler ve tecavüzü meşru kılar?
Bir kadın,ne hakla tecavüzü ders olarak görür?
Kadına tecavüz edince,kadının bundan çıkaracağı ders ne olabilir?
Mini etek giymesin mi,makyaj yapmasın mı ya da erkeğin yalnızca yatak arkadaşı olmayı benimsesin mi;ne?
Bir kadın,tecavüzcü müslüman erkekleri nasıl böyle savunabilir?
Tecavüz eden erkekleri ve böyle düşünen kadınları bir adaya göndereceksin ve çığlıklarını duymayacaksın.
Belki çıkaracakları bir ders vardır?
Böyle kadınların tecavüzle tanışmasına yol göstermek.....
Ne acımasızca bir bakış oldu değil mi?
Siz izin vermeden birinin size dokunması....
Vahim,vahim!
Peki,böyle düşünen kadınlara ne dersini vermek gerekir?
El Ezher gibi üniversitelerden uzak tutmak olabilir mi?
Baksanıza rektör yok,Şeyh var.
Önünde tapının bari!

10 Temmuz 2016 Pazar

#Ülkemizin her bir köşesi ayrı bir güzellikte ama bizler,bunun kıymetini bir türlü öğrenemedik.
Bugün,bölgedeki köyleri,yaylaları gezdik.Karakütük,Akarca,Yoğunoluk,Paşaoğlu diye sıralandı köyler,yaylalar.
Gençleri hiç göremiyorsunuz oralarda.Nerdeyse tüm yaylaları yaşlı ve emekliler sarmış durumda ama gençler haksız da değil elbette.Hiçbir aktivite yok yaşlıların tavla oynadığı kahvelerden başka.
Her yer Kızılcık Kirazı,Ceviz ve Elma Ağaçları,Kavaklar ve suyu nerdeyse olmayan derelerle dolu.Tabi,HES'lerin katkısını da unutmamak gerek.
Dağların başında Ayçiçeği,Susam,Mısır Tarlaları uzanıyor.
Ve tabi,çöp ....

Bir vadide,belki de yüzün üstünde bira şişesi gördüm,çoğu kırılmış.Sonra da,bu yangınlar nerden çıkıyor diye söyleniyoruz.Dağ,taş çam ormanı ve küçücük bir cam ısısı koca ormanı yakmaya yetiyor.
Bazı köylerin domatesi,bazılarının cevizi ünlü ama hiç pazarlık yapmıyorlar,direk satış.'Canın istiyorsa al' modunda köylüler.Çok mu doymuşlar nedir? 
Çardakta yemek yerken vadiye baktım da;memleketimizin her bir köşesi ayrı ayrı cennet.
Doğa,bir başka güzel;ağacıyla,hayvanıyla,otu,böceğiyle ve de insanıyla ama insanı en sona bırakmalı çünkü,insanoğlu kadar zarar veren başka bir canlı yok bu dünyada.
Bakmak ve görmek arasındaki farkı bilirseniz,güzellikleri de keşfediyorsunuz hiç zorlanmadan.