30 Eylül 2014 Salı

#Sezen Aksu.....
Çok yetenekli bir besteci,söz yazarı ve yorumcu.Söylediği her şarkı,dinleyenin içinde kimi zaman aşk,kimi zaman hüzün kimi zaman da hasret olmuş.
''Hadi Gülümse,Git,Adı Bende Saklı,Ağlamak Güzeldir,Kavaklar.....''Yüzlerce şarkı yazmıştır duygularımız okşayan.
Sanatçı,siyasetle ilgilenmeli mi? Elbette,her insan gibi sanatçının da siyasi fikri olmalı ve bunu dile getirmeli.Sonuçta,toplumun bir parçasıyız hepimiz.
Ama bir farkla;sanatçı,her devre göre tavır değiştirmez.Sanatçı,muhaliftir,şarkısında,romanında,şiirinde,tablosunda hep bunu sergiler.
Sezen Aksu,yıllarca,ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) için,karda,kışta trenlerde klip çekerek,kız çocuklarının okutulması için çabaladı,durdu.
Çünkü,biliyordu ki,bu ülkede çok ÜNZİLE yaşıyor,12'de ana olan.
Kız çocukları okumalı ve özgür olmalıydı.
İzmir'in güzel kızlarına beste yaparken,doğudaki kızları da unutmamıştı.
Peki,aynı Sezen Aksu neden ''Yetmez ama Evet''diyen bir düşünceyi desteklediğini açıklamıştı?
Bu bir çelişki değil miydi?
AKP'yi desteklemek ondan,sanatçı kişiliğinden çok şey götürdü,bunu kendisi de biliyor.
Şimdi,aynı Sezen Aksu,Harbiye konserinde,5 bin kişiye ''Ancak henüz ilkokul çağındaki bir kız çocuğunun başını örterek, onu küçük bir kadına dönüştürmeyi öneren bu cinsiyetçi yaklaşımı sonuna kadar reddediyorum.''nasıl der?
Sezen Aksu,bir yandan KARDELENLERİ KURTARMAYA ÇALIŞIRKEN,diğer yandan,10 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUKLARINI ÖRTECEK BU SİYASİLERİ DESTEKLEMİŞTİ.
İşin buraya geleceğini bilecek kadar akıllı bir kadın üstelik.
Peki,neden şimdi çark etti sayın Aksu?
TEHLİKENİN FARKINA YENİ Mİ VARDI?
ONA,KOCAMAN BİR GÜNAYDIN DEMEK İSTİYORUM ve ekliyorum:
Sayın Aksu atalar der ki:''GEÇTİ BOR'UN PAZARI,SÜR EŞEĞİNİ NİĞDEYİ BIRAK KAPIKULEYİ BİLE GEÇTİ SİZİN EŞEK''
#B.Traven'in İsyan kitabı ve IŞİD terörü.
Traven'in İsyan kitabını okuyan var mı?Ezilen ve binbir işkenceyle çalıştırılan köylülerin isyan edip,hak arama mücadelesini anlatır.
IŞİD terörüyle ne alaka diyebilirsiniz.Okuduğum bir yazı bana o kitabı anımsattı.
İsyan eden köylüler,patron Don Felix'i,sağ kulağından ve yüzünden iple ağacın dalına paralel asarlar.
Bu ne demektir biliyor musunuz?Yerçekimine dayanamayan vücut,aşağı sarkar ve deri bedenden ayrılır.Yani;insan bağıra bağıra ölür.
Canı yanan köylülerin yaptığı vahşet olsa da,patronun yaptığı işkencenin karşılığındaki öç almanın getirisidir bu.
Peki,bu IŞİD terör örgütüne ne oluyor?Kim bunlar?Ne zamandır varlar?Hangi ezilmişliğin intikamını alıyorlar?
Gazetedeki haberi okuyunca,siz de benim gibi düşünecek misiniz acaba?
Bakın,haber ne:Öncelikle,ellerine geçirdikleri,Ezidilerin bütün genç kız ve kadınlarına,kanamadan öldürene kadar ve cinsel organlarını parçalayana kadar bütün erkekler tecavüz ediyormuş.Ezidilerin bir kolunun başkanı,köydeki bütün genç kızları zehirleterek öldürtmüş.Gerekçesi;IŞİD teröristlerinin eline canlı geçmesinler diye.
Nasıl olsa öldürülecekler.Ne acı değil mi,evlatlarınıza tecavüz etmesinler diye öldürüyorsunuz.
Ama asıl konumuzun vahşeti şu: YPG'li (IŞİD'la savaşan bir grup) bir kadını ele geçiren IŞİD,kadını iki bacağından,iki ayrı arabaya bağlamış ve arabaları ters yönde hareket ettirmiş.
Yani,kadını canlı canlı,iki ayrı parçaya ayırmış etinden,derisinden.
Tıpkı,Traven'in öyküsündeki gibi.
Bu nasıl bir vahşettir?Kimin,neyin intikamı bu?
Neyi paylaşamıyorsunuz,neyi istiyorsunuz?
Dünyaya gelen insan,çok çok yaşasa 100 yaşına kadar yaşayacak.Yaşamanın finali zaten ölmek.
Nasıl olsa öleceğimiz bir dünyada bunca vahşetle insanları katletmek niye?Siz de öleceksiniz bir gün.
Bu dünya yeterince büyük değil mi yaşamak için?
Bir cana kıymak.....
Kadını,erkeği ellerinde silahlar,palalar ve insanları kesiyorlar.
Bunun hangi dinde,hangi inançta açıklaması ve haklı bir gerekçesi olabilir?
''Benim gibi düşünmüyorsun,benim gibi giyinmiyorsun,benim gibi yaşamıyorsun'' diye insanlar öldürülür mü?
Bunların beyinlerine bir şey mi enjekte ediyorlar acaba?
Sağlıklı düşünen bir insan bu vahşeti yapar mı?
Silah endüstrisi para kazanacak diye ortadoğuyu kanlı bir savaşa sokanlar,hiç bitmeyecek sanılan petrolün peşinde olanlar,bir gün siz de öleceksiniz unutmayın.
Bu dünyadan nice Bushlar,Obamalar,Erdoğanlar geçti,gitti.
Sizler,dünyaya kazık mı çakacağınız sanıyorsunuz?
Oğullarını askere göndermeyen,başta RTE olmak üzere,tezkere çıkarıp,35 bin Mehmetçiğimizi Suriye cehennemine sokmaya kalkan AKP'liler.
Askerlerimizin,IŞİD teröristlerinin palalarının ucunda kesilmiş kafalarıyla poz verip,futbol oynadıklarında,nereye kaçacaksınız acaba?
Garibanın oğlu,her zamanki gibi ölecek yani.Sizin çocuklarınızın ne ayrıcalığı var?
Sürsenize cepheye.

28 Eylül 2014 Pazar

#“Peki ama yaşamadan nasıl anlayacağız değip değmediğini?”
Duygu Asena


Bütün hüzünler,bütün sevinçler,bütün mutluluklar yaşamaya dair.
İnsansanız canınız da yanacak,dibe de vuracaksınız ama kalkmayı da bileceksiniz.
Hayat,herkese dokunur bir şekilde.Ne sonsuz mutluluk ne de sonsuz hüzün var.
İnsanın yaşamından bütün mevsimler geçer.
İş,kıştan bahara çıkabilmekte.
#Günlerdir yağmura ve fırtınaya teslim tüm ülke.Giresun'daki Karadeniz sahil yolunun vehametini görenler,doğayla oyun oynanmayacağını,doğanın sizin aldığınızı bir şekilde geri alacağını yine anlamayacaklar elbette.
Memlekette ıslak edilmemiş derelerden,üstüne ev dikilen dere yataklarından daha çok ölü haberi okuyacağız emin olun.
Su,akacağı yolu bulamazsa,gördüğü her yerden çıkış akar.
Siz de bilirsiniz ki,sular tersine akmaz.
İki gündür,bizde yağmur ve şiddetli fırtınayla boğuşuyoruz.Sokaklar çamur deryası olmuş durumda.
Rögarlar nerdeyse hiç çalışmıyor,ızgaralar tıkanmış,su toprağı katmış önüne aktıkça akıyor.
Kayıp giden toprağa mı,beceriksiz belediyecilik anlayışına mı,bir türlü kentleşmeyi öğrenememiş insanlara mı üzülseniz bilemiyorsunuz.
İnsanlarımız,ne yazık ki,sokağı,caddeyi,çöpü,atığı kullanmayı öğrenmiyor.Izgaraların içi çöp dolu.Tıkanan her yerden yağmur suları sele dönüşüp,sokakları,evleri,iş yerlerini basıyor günlerdir.
Halkımız elbette hatalı ama belediyelerde hiç suç yok mu?
Belediyecilik,halkın gözünü boyayacak üst hizmet anlayışıyla yürümez.Alt yapısını doğru yapmadığınız her hizmet,size berbat bir yöneticilik eleştirisi olarak geri dönecektir.
Ne kilit taşı doğru döşenmiş ne de kaldırımlar nizama uygun.Her yer köstebek yuvasına dönmüş yollarla dolu.
Dün yapılan yol,bugün bu hale geliyorsa,bu belediyelerin imar müdürlükleri,fen işleri ve karayolları ne işe yarıyor acaba?
Koordineli bir kentleşme yok demek ki.Herkes kafasına göre hizmet yapıyor.Harcanan paralar da sokağa saçılıyor demektir.
İnanın,yolda çamura bulanmadan eve dönemiyorsunuz.Bu ne rezalet allah aşkına?
Görünen yerleri bile aynı beceriksizlikle yapan belediyelerin kadrolaşması ne durumda acaba?
Kaç mühendis,kaç peyzajcı,kaç mimar çalışıyor?Kendilerinden bi'haber çalışanlarla bu belediyecilik ne kadar gidecek acaba?
İşinin ehli kadrolarla bir kent kuramazsanız,en küçük bir yağmurda ortalığı çamur deryasına bularsınız.Sonra da,telefonla ulaşacak bir allahın kulu yoktur karşınızda.
Utandıklarından mı acaba o telefonlar hiç açılmıyor?
Hiç sanmıyorum.Bu millet bunu da unutur nasıl olsa mantığı var herkeste.
Onca gelen para nasıl kullanılıyor,yapılanları kim denetliyor bir vatandaş olarak gerçekten merakla sormak istiyorum.
Konserlere eyvallah da,bana çamursuz sokaklar daha çok gerek.

27 Eylül 2014 Cumartesi

#Birisi bana ''Seyahat etmek neye yarar?İnsan,kendisini hiç terk etmiyor ki?''demişti.
Simone De Beauvoir.

Hani,herkesin,''Bulduğum ilk fırsatta burdan gideceğim''dediği anlar vardır ya!
Hiçbir yere gitmezsiniz aslında.bedeniniz dışardayken içiniz de sizinledir çünkü.
Beyniniz,ruhunuz,yaşadıklarınız hep yanınızda olduğu sürece nereye giderseniz gidin,siz hep hareket noktasında kalmışsınızdır.
Nafile bir girişim gitmek.
Döndüğünüzde anlıyorsunuz.
#Mehmet Bekaroğlu kimdir?
Hüseyin Aygün: “Türbana hiç bir zaman saygı duymadım, asla duymam, Arap erkek egemenlerinin kadını aşağılama aracıdır türban, Arap erkekleri 7. yüzyılda 9 yaşındaki kızları koynuna alıyordu, şimdiki Türk IŞİD’çiler 9 yaşındaki çocukları türbana sarıyorlar, 7. yüzyıldan 21. yüzyıla aynı mantık”
Kemal Kılıçdaroğlu'nun,CHP'yi Atatürk çizgisinden uzaklaştırıp,ortanın solu mu,islami sol mu yoksa AKP çizgisinde bir anlayışla mı karşımıza çıkardığı ve bunun son somut örneği, bir Refah Partili Mehmet Bekaroğlu'nu başkan yardımcısı olarak partiye,kendi kararıyla getirmesinin sonucudur çıkışlar.
Siyasi hayatı Refah,Fazilet,Saadet partileri arasında geçen bu şahsın CHP'de ne işi var?
Bu şahıs,CHP'ye,ilkelerine,ideolojisine zarar verecek bir isim.Delegelerin istemediği ama Kemal Kılıçdaroğlu'nun keyfi tutumu ve islami kanattan oy çalacağı düşüncesiyle partiye kattığı bir isim.
Sayın Kılıçdaroğlu,aslı AKP varken,islami beklentiye dayanan çakma zihniyete kim oy verir?Olsa olsa aslını yaşatırsınız,o kadar.
Bu kadar beceriksiz bir siyaseti ancak CHP yapardı zaten.
Bu şahıs,ekranlara çıkıp ''Mecliste CHP'li başörtülü kadın milletvekili olmalıdır''diye zırvalıyorsa,bugüne kadar B.Ecevit'in Merve Kavakçı'yı meclise sokmamak için verdiği mücadele boşa gitmiş demektir.
Hüseyin Aygün'ü de hiç sevmem.Tunceli'den,yine Kemal Kılıçdaroğlu'nun dayatmasıyla karşımıza çıktı.
Yersiz çıkışları,Dersim diye ortalığa dökülmesi ve CHP'ye yakışmayan bir siyasi çizgisi vardır.Irkçı bir bakışı vardır ama türban konusunda sonuna kadar destekliyorum söylediklerini.
Yanlış olan bir yanı var mı söylediklerinin?
İslam coğrafyasında,el kadar kız çocukları eş diye alınmıyor mu? 6 yaşında nikahına alıp da,9 yaşında yatağa atmak için bekleyen bir zihniyetin ürünü değil mi arap dini?
Hiç mi okumuyorsunuz dinin gelişimini,tarihi?
Devekuşu misali,kafanızı toprağa gömünce işler yolunda olmuyor maalesef.
Atatürk'e ''KEFERE KEMAL''diyen Mehmet Bekaroğlu,türbana destek çıktığı gibi,delegeler reddettiği halde,CHP'ye sokulmuş ve partiye zarar verme görevini üstlenmiştir.
Tabi,bunda en büyük suç Kemal Kılıçdaroğlu'nundur.Bu adamı partide istemiyorum.
Kız çocuklarını beze dolayan bu zihniyet asla kabul edilemez.
Mehmet beye göre,türban konusu tartışılmamalıymış.Oldu tabi.Türbanı tartışmayalım,kadın bedenine el uzatanları tartışmayalım,cinayetleri tartışmayalım.
Türkiye,AKP'nin babasının çiftliği çünkü.İstediği gibi at koştursun.
Bu CHP ne işe yarayacak acaba?

26 Eylül 2014 Cuma

#Hiçbir acı baki değildir. Üflersin geçer. 
Bazılarına daha çok üflemen gerekir, hepsi bu.
Sabahattin Ali
#MEB Bakanı Nabi Avcı''Anaokullarında başörtüsü yok''dedi.
Hadi yine iyisiniz......
Gördünüz mü?Eğitimden sorumlu bakan dediğiniz böyle olur.Neymiş efendim,veliler,kızlarının başını örterek okula gitsin istiyormuş.Yoğun bir talep varmış.Bu istekleri görmezden mi gelselermiş.''Miş,miş,miş.
Bu veliler kim cidden merak ediyorum.Nabi Avcı bunu da açıklasa da,bu velilerin ''BİR DOST''değil, BİLALOĞLAN değil,veli olduğuna inansak.
Hepimiz biliyoruz ki,memlekete şeriatı getirmek için canlarını dişlerine taktılar ve toplumu alıştıra alıştıra bugünlere getirdiler.
Tıpkı,İran örneğini yaşıyoruz artık.
Orda da,''kadınlar başını örtecek'' diye fetva verildiğinde ''Ne olacak canım bir başörtüsünden''diyerek kadınların dramı böyle başlatıldı.
Size de tanıdık gelmiyor mu bu görüntü?
Bu toplumda,kadınlar kendi başlarına bir karar alamazlar.Ya baba baskısıdır ya abi ya mahalle baskısı.
RTE'nin eşi Emine Erdoğan,abisinin zorla başını örttürdüğünü söylemedi mi?
Kadının,en özen gösterdiği yeri saçlarıdır.Kına yakar,boyatır,aklarını saklamaya çabalar.Bu kadınlar mı,özenle taradıkları saçlarını beze dolayacak yani?
Hiç dikkatinizi çekiyor mu?televizyonlar sürekli konuyu tartışıyor.Peki,kim tartışıyor?ERKEKLER.
Kadının bedenini,saçını,örtüsünü hep erkekler tartışıyor.
Üstümüzde nasıl bir hakimiyet kurdular görün.
Adam yerine konmuyoruz bile.Fikrimiz alınıyor mu?
Başta hükümet olmak üzere,hangisi bizi düşünüyor?
Kadın cinayetleri durmuyor,çocuk istismarı durmuyor.İşçi ölümleri durmuyor......
Listeyi uzatın,uzatabildiğiniz kadar.
Peki,bu hükümet neyle uğraşıyor,TÜRBAN.
Bir de BAŞÖRTÜSÜ diyorlar.
Siz,hiç hayatınızda beyaz boneli,allı,güllü,rengarenk başörtüsü gördünüz mü?
Ülkenin hemen her yerini gezdim ve Anadolu kadının taktığı başörtüsünün,türbana nasıl döndüğünü inanın anlamadım.
Bunların kafası neyle çalışıyor allah aşkına?
Bakın,şimdi sıra neye geldi?
Okullara mescit de yerleştirildi.Cumayı da kutsayacaklar,gün gelecek tatil edecekler.
Ama şu anda okulları KIZ-ERKEK KARMA OKULDAN ÇIKARACAKLAR.
Eğitimin yüzkarası Eğitim-Bir-Sen ilk adımı attı bile.
Nesilleri yetiştirecek eğitimci olduklarını unutarak,hiç yüzleri kızarmadan,kravatlı cahiller olarak kızların ayrı okulda okuması gerektiğini açıkladılar.
Laik bir eğitim sisteminin böyle canına okunur işte.
Talebi yapan isimsiz veliler değil,öğretmenler.
Yazıklar olsun,size.Hocalarınız,kim bilir ne emekle sizi o makamlara taşıdılar.
Bir de öğretmen olacaksınız.....
Bir not da CHP'ye:
Ana muhalefet partisi olarak biraz daha bekleyin.AOÇ'de halife olsun,memleketin canına okunsun,siz bekleyin.
Sakın ha o koltuklardan kalkmayın.Ya gerçekten muhalefet yapmaya başlar ve bizi şaşırtırsanız.....
Bugüne kadar alıştık sizin beceriksizliklerinize.
AMAN HA,YAPMAYIN!

25 Eylül 2014 Perşembe

#Sevgili Kasım ve ailesine teşekkürlerimizle.....
İlahileri sever misiniz?
Hiç dinlediniz mi Ruhi Su'nun sesinden?Çok güzel yorumlamıştır plaklarında.''Benim kabem insandır''der inançla.
Ya Münir Nurettin'in sesinden ''Şol Cennetin Irmaklarını'' dinlediniz mi?
Ya da ''Sordum Sarı Çiçeğe,annen,baban var mıdır?''.....
Dinsel ögeleri bir yana bırakın,inanılmaz bir duygu yoğunluğu verir ilahiler insana.
Annem de çok severdi ilahileri.Kandillerde,televizyonda izler,eşlik eder ve kıraatiyla okumuyorlar diye çok kızardı.
Bu akşam,sevgili Kasım Yasdıoğlu ve ailesi bize duygu dolu saatler yaşattılar.
Annem için Yasin ve o güzel ilahileri okudular.
Kasım okudu,bizim içimize acı çöktü.Unutmak olanaksız yaşananları.Zaman dediğiniz şey de küllenecek acıların uzatmaları.
Duyduğunuz her şarkıda,dokunduğunuz her eşyada,oturduğunuz her odada izleri kalmışsa unutulur mu insan?
İlahi duaya karışıyor, gözyaşı hüzne.
Hasan Hüseyin şiirinde der ki:
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe.
Acılara tutunarak yaşamak ne zor işmiş meğer.
#Başörtüsü-Türban-10 -18 yaş arası kız çocukları.
Henüz,resmi gazetede yayınlanmadan uygulamaya girdirilen, ortaokullardan başlayacak başörtüsü diye yutturulan ama aslında,kız çocuklarını türbana dolayan bir çalışma MEB'in ve AKP hükümetinin yaptığı.
Adım adım,ülkeyi şeriata götürüyorlar şu anda.Önce,kamusal alanda başörtüsü dediler,sonra kuranı ders olarak okullara soktular,kuran okunurken kızlar başını bağlayacak dediler ve işte geldiğimiz nokta:Az kaldı anaokullarına da inecek bu uygulama emin olun.
Peki,başörtüsü nedir,türban nedir?
Başörtüsü serbestisi diyorlar ya,ondan sorgulayalım bunu.
Başörtüsü,kare bir örtünün üçgen hale getirilip,çene altından düğüm atılarak bağlandığı bir örtü.
Anadolu'da,yaygın olarak kullanılır.
Amaç kimi yerde tarladaki kadını sıcaktan korumak,kimi yerde yemeğe saç düşmesini engellemek kimi yerde de,inançtır.
Peki,siz,ülkemizde gerek kamusal alanda ve gerekse okullarda,sokaklarda böyle bir çene altı bağlanan örtünme gördünüz mü?
Saçlarını boneye tıkan ve kafalarının arkasında tuhaf bir çıkıntı yapan,üstüne de rengarenk eşarpların bağlandığı şeyin başörtüsüyle ilgisi var mı?
Buna TÜRBAN deniyor.Böyle bir örtünme biçimi hangi islam ülkesinde var,allah aşkına biri göstersin.
Kadınlar ya burkaya sokuluyor,Afganistan gibi,ya da normal giyimli,laf olsun eşarbıyla saçları ortada bir İran,ya da tamamen çarşafa sokulmuş kadın var islam ülkelerinde.Türk kadını bunun neresine giriyor?Burası İran mı,Afganistan mı,Irak mı?
Kıçını başını,daracık kıyafetlere sokan,yüzleri bir ton makyajlı,kırıtarak yürüyen ama saçını türbana dolayan kadın mı inançlı yani?
İnanç bunun neresinde?
Gelelim 10-18 yaş aralığına.
AİHM kurallarına göre,18 yaş altı herkes çocuktur.
Şöyle bir o yıllara dönün lütfen.10 yaşındasınız.Okula gidersiniz,ders çalışırsınız,sokakta oynarsınız,televizyon seyredersiniz,uyursunuz.
15-18 yaş arası,ergenliğe girdiniz,karşı cinsle platonik aşklara başladınız,saçlarınıza her türlü bağlamayı denediniz,annenizden gizli makyaj yaptınız,kaşlarınızdan üç,beş tel almaya kalktınız.Çünkü,beğenilmek istiyorsunuz artık.Çünkü büyüyorsunuz.
Sınavlar,üniversite hayali,dershane arasında koşturuyorsunuz.
Üniversiteye girmenin yolu matematik,fen,biyolojiden geçiyor biliyorsunuz.Din dersi sizi bir yere taşımaz zaten farkındasınız.Çünkü burda laik eğitim verilir okullarda,din eğitimi değil.
Şimdi.....
Bu yaş aralığındaki herhangi bir kız çocuğu,dini iyi öğrenir mi,merak duyar mı,hacı,hocaya da gitse kulağında kalır mı duydukları,aynada saçlarını şekillendirirken beze dolamayı aklından geçirir mi?
Biri de çıksın ve ''kızım,saçlarını kendi isteğiyle örttü'' desin.
Toplum baskısı,aile baskısı,kız çocuğunu ergenken kadın olarak görüp kapatma arzusudur bu durum.
Kız çocuklarına ne yaptıklarının hala farkında değil misiniz?
10-18 yaşındaki çocukları,erkeklerin iştahını açacak kadın gibi görmenin sonucudur bu.
Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin lütfen:Küçücük bedenleri,koca koca adamların koynuna sokan ahlaksız aileler,onlara dokunan erkekler,saçını beze dolayıp kapatan eğitimciler.....
Siz ne hakla bu çocuklara bunları yaparsınız?
MEB Bakanı Nabi Avcı....
Okullarda,fiziki koşullar öyle yerinde ki,tek kaygınız kız çocuklarını beze dolamak kalmıştı.
Aferin size.Sizin gibiler olmasa bu memlekette eğitim hali nice olurdu kim bilir?
İyi ki varsınız.

24 Eylül 2014 Çarşamba

#İnsan,acı yaşarken bir yandan da gülümseten şeylerle karşılaşıyor böyle günlerde.
Tam 1 aydır,annemin evi dolup,taşıyor sevenleriyle.Bir insan,bu kadar mı sevgiyle,iyilikle anılır.....
Ben ölsem,arkamdan bu kadar güzel anan olur mu bilmem?Hele ki,sosyal medyada duyulsa,arkamdan yazılacakları düşünemiyorum bile.Hatırı sayılır kin besleyenim var çok şükür.Kimseye kabalık etmiyorum oysa.İnceden veriştiriyorum nezaketle.
O kadar. 
Annem dedim ve geçen gün yaşadıklarımız:Annemi çok iyi tanıyan çocukluk arkadaşları,komşuları,dostları geliyor ve sürekli,annemin çok güzel bir kadın olduğundan,asaletinden,vakur duruşundan söz ediyorlar.
Hatta biri,evlenirken saçlarını yapmış.O zamanlar maşa olmadığından,dolma oyacağı ısıtılarak saçları buklelenmiş kömür ateşiyle dolu mangalda.Saçlarına pırlantadan kolye yapılmış,taç niyetine.Uzun da bir gelin teli.
Ne zenginlik görüyorsunuz.Şimdilerde,uyduruk bir taç var saçlarda.Ne gelin teli takılıyor ne de o özen gösteriliyor gelinlere.Boya küpüne girip,çıkarıyorlar kadınları.Nerde kaldı o doğal güzellik?
Neyse,bize döndü ve''Çocuklar,anneniz öyle güzel bir kadındı ki,tüm mahalle ona hayrandı.Ne çok kıskanırdık annenizi.Ama siz,hiçbiriniz onun güzelliğini almamışsınız.''
Bir an,ne diyor bu kadın şokunu yaşadım doğrusu.
Annem kadar güzel olmadığımıza mı hayıflanalım,yoksa kadının,biz gözyaşı dökerken ki patavatsızlığına mı bilemedik kızkardeşimle.
Sonrasında annemin düğün resmine baktım uzun uzun.
Gerçekten de ne şahane bir güzellikmiş annemdeki.
Azıcık o güzellikten verseymiş ya bize.
Kıskansam mı diyeceğim ama bu saatten sonra neye yarar?
#Takvimler 24 Eylül'ü gösteriyor.Bugün tam 1 ay oldu annem gideli.Haberlerde,bir büyük ses,Zeki Müren'in de,18. ölüm yıldönümü olduğunu izliyorum.
Büyük bir ses ve bestekardı gerçekten.
Ve anılarım düşüyor aklıma.
İstanbul'da,öğrencilik yıllarımda,annem seviyor diye, Zeki Müren LP'lerini alırdım eve dönerken.Çok arardım ve çoğu zaman bulamazdım ama en son noktam,Beşiktaş'taki,küçücük dükkan olurdu.İllaki orda bulurdum plakları.Yaşlı bir amcaydı.Şimdi o da mazi olmuştur elbette.
Annem,dinlemekten çok büyük keyif alırdı,kahvesini yudumlarken.
Şimdi,ikisi de yok artık.
Plaklar çalmıyor evimizde ne yazık ki.
Ne derdi Zeki Müren şarkısında:
Şimdi uzaklardasın,
Gönül,hicranla doldu.
Hiç ayrılamam derken,
Kavuşmak hayal oldu.
Geride Zeki Müren plakları ve anıları ve hiç geçmeyecek anne kokusu kaldı.
#IŞİD terörü ve türban ilişkisi.
Çok alakalı bir konu.
101 gün,Musul Konsolosluğunda görevli 49 vatandaşımızın neden kurtarılmadığını sorgulamayalım,elimize neyin karşılığı olduğunu bilmediğimiz,''VELEV Kİ TAKAS ETTİK''diyen birinin sözlerine alkış tutup,bir başarı öyküsü çıkaralım öyle mi?
Akıl tutulması falan mı yaşıyorsunuz acaba?
AKP HÜKÜMETİNİN,yaşattığı her başarısızlığın arkasında bir gündem konusu belirlenir ve tüm yazılı,görsel medya işin üstüne gider ve IŞID teröristlerinden,rehinelerin 101 gün neden kurtarılamadığının sorusu hiç sorulmaz.
Nerden çıktı bu okullarda türban serbestisi demeden önce,şunu soralım mı?
Başbakanın,pardon memleketin her makamının tek sahibinin yaptığı açıklamaya göre maddi bir şey vermeden,siyasi diplomasiyle rehineleri aldık.
''VELEV Kİ TAKAS''denen şey nedir?
Takas,sözlüğe göre.malın,mal ile ödenmesi.
Bizimkiler insan olduğuna göre,insanla takas yapılmış olabilir mi?
Nerde,polisimizi,askerimizi şehit eden teröristler?
Ya da,Adana-Ceyhan hattında yakalanan tırlarda ne vardı ve nereye gitti?
İnsani yardım devlet sırrı olmadığına göre.
IŞİD'in elinde MKE damgalı silah haberleri doğru değil inanıyoruz.
Peki,IŞİD bunca silahı,bombayı,tankı,tüfeği nerden buldu?
IŞİD'i kim kurdu ve bu hale kim getirdi?
Bir sorgulasaydık....
49 rehinenin beceriksizliğini unutturmanın tek yolu,gündeme düşecek başka bir konudur.
TÜRBAN.
Kadınları beze doladıkları yetmedi,kızları imam hatipli yaptıkları yetmedi,bütün okulları imam hatipe dönderdikleri yetmedi,şimdi de ortaokul çocuklarının başını beze dolamaya sıra geldi demek ki.
MEB'in başındaki şahsın,Bilaloğlandan talimat alıp,iş kotardığı bir ülkede iyi şeyler bekleyecek miyiz?
O kadar saf mıyız,peki?
Evimin karşısı okul.Sabah saat 7 ve çocuklar beden dersinde.Geçen yıldan bu yana başında türbanıyla bir kız çocuğu derste.Çocuklar nefes tekniği deniyor,koşuyor,bu kızın başındaki püsküllü,kırmızı şey,başına bela oluyor sürekli.Eğildikçe dökülüyor,koştukça dağılıyor.
Diğer çocukların saçlarında rengarenk tokalar,bantlar ama bu kızda bez parçası var.
Bu kız için geçen yıl,okula şikayete gittiğimde,müdür yardımcıları üstüme yürüdü ve biri bana''Ne konuşuyorsun,ben de karıma ve kızıma türban taktırdım.''dedi.
Yani,onlar istememiş ama bu öğretmen taktırmış.Eşine ve 15 yaşındaki kızına sordu mu türbanı dersiniz?
Böyle kalitesiz öğretmenlerden çocuklarımız bilgi alacak öyle mi?Bunlar olsa ne olur,olmasa ne olur?
Gözüme,bahçede tekerlekli sandalyede bir çocuk takıldı.Bedensel engelli ve arkadaşlarını seyrediyor.Öğretmen koşun dedi ve o da,bir gayretle,otomatik olmayan aracını elle iterek onlara yetişmeye çalışıyor.
Yetişebilir mi?Elbette hayır ve geri dönüyor.
Böyle bedensel engelli çocuklarımız okullarda neyle karşılaşıyor?Tuvaletler,sınıflar,atölyeler bunlar için uygun mu?
Çoğu okulda asansör yok.Bu çocukların sorunlarına çözüm bulan var mı?
MEB NE İŞE YARAR BU MEMLEKETTE?
Kız çocuklarını eve kapatır,saçını bez parçasına dolar.çocuk gelin yolunu açar.
Kız çocuklarını eğitmek ve meslek sahibi yapmak mı?
Güldürmeyin insanı.
Anaokullarına da derhal mescit yapılmalı,kız çocukları ayrı sınıflarda oturmalı,çocuklar yağ satarım,bal satarım yerine dua öğrenmeli,şarkı yerine ilahiler söyletmeli.
Hatta,neden türban?
Şiddetle karşı çıkıyorum.Çarşaf giysinler.Madem dini simgelerle okula girilecek,hac da takılmalı,cübbe de,çarşaf da,burka da giymeli öğrenciler.
Onlar yoksun mu kalsın?
Bir veli de çıkıp,''Ben,çocuğumu çarşafla göndereceğim''dese ne yapacaksınız?
Özgürlük demediniz mi,ne farkı var?
Bir de,bebekleri doğarken zıbına değil de çarşafa dolasanız ne iyi olacak?
Türk milletini çarşafa doladınız yetmedi çünkü.
SAHİ! O TIRLARDA NE VARDI?

22 Eylül 2014 Pazartesi

#İnternette bir konu araştırmaya görün.Sitelerdeki reklamların çokluğu bir yana,insana ne kadar lüzumsuz ve doğruluğu tartışılır bilgiler veriyorlar.
Bunları ciddiye alsanız,yolunuzu şaşırırsınız.
Doktorlara gidiyorsunuz,her kafadan bir ses çıkıyor.
Birinin tanısını diğeri doğrulamıyor.İlla ki kusur bulacaklar.
Bazen bakıyorum da,bu doktorları aynı tıp fakülteleri mezun etmiyor mu?
Kazara ''bir yerim ağrıyor''deseniz,tomografiden tutun da,akciğer filmine kadar ne kadar radyasyon içeren araştırma varsa yaptırıyorlar.Tahliller de cabası.
Hasta değilseniz bile yapılan işlemlerden hasta olma olasılığınız yükseliyor inanın.
Elinizi verseniz,değil kolunuzu,tüm bedeninizi sorguya alıyorlar.
Çok mu gerekli derseniz,hükümetin getirdiği puanlama sistemi ve yapılan her işlemden pay alınması,üstüne de döner sermayeden gelenler dediğinizde,doktorların iştahı kabarıyor bir anda.
Eskiden,insana hizmet eden tıp mesleği,artık hasta değil müşteri,doktor değil tüccar yetiştiriyor.
Elbette,mesleğine saygılı ve işin ehli doktorları tenzih ediyorum ama son dönemin gerçeği bu.
Doktorlardan usanan biri olarak internette Disfaji , Özofagografi ve Reflü'yü araştırıyorum ve karşıma çıkanlar:
-Lavabo tıkanıklığı nasıl açılır?
Yemek borusu tıkanmasıyla ne alakası varsa?Arada bir boruyu sökün ve temizleyin.Bir tornavidalık iş yani.Bu kadar zor mu da araya parça atıyorsunuz?
-Kulak tıkanıklığı nasıl giderilir?
Kardeşim,işitme demiyorum,sindirim sorunu.Kulak tıkanıklığını arasam,bana bağırsakları mı vereceksiniz yani?
-En şahanesi de bu.
Elektrik süpürgemin borusu tıkandı ne yapmalıyım?
Geri zekalı kadın,boruları aç ve içindeki pisliği temizle.Bak bakalım o süpürge çalışıyor mu şimdi?Hayatında hiç tozdan tıkanan boru görmedin mi evde?Uzayda mı yaşıyorsun yoksa?Hani,yerçekimsiz durumları falan.Toz,kir de olmaz.
Yani,anlayacağınız,beni çileden çıkardılar artık.
Tanılamada bir türlü başarılı olmayan doktorları da,bu internet sitelerini de.....
Eline alacaksın bir elektrikli süpürge,çek çekebildiğin kadar.
Toz bile daha az zararlıdır bunlardan inanın.
En iyisi,çıkacaksın bir dağ başına,hepsinden uzak yaşayıp,gideceksin.Nasıl olsa öleceğiz,bari temiz havada olsun değil mi? 

19 Eylül 2014 Cuma

#ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİNE SAYGISIZLIK ÜZERİNE.....
Sizi de tanıdıkça şaşkınlığa düşüren insanlar olur mu?
Hüseyin Sözlü'yü tanırsınız sanırım.Eski Ceyhan,şimdinin Adana Büyükşehir Belediye Başkanı.
Kendisini tanırım,akıllı,özellikle Ceyhan'da çok iyi işler yapan,çalışkan bir insandır.
Ama......
Sayın Sözlü,Ceyhan'da belediye başkanı olmakla Adana'da olmak arasındaki farkı iyi öğrenememiş belli ki.
Altın Koza Film Festivalini bilirsiniz.
Adananın göz bebeği,uluslararası ilgi çeken bir festivaldir.
Bu yıl 21.si yapıldı.
İşte,Hüseyin Sözlü,bu festivalin ismi ALTIN KOZA'nın kaldırılması gerektiğini ve bu konuda çalışmaların yapılacağını söyledi.
Kendisi de bir Ziraat Mühendisi olan sayın Sözlü,Adana'da altın kozanın anlamını bilmiyorsa,boşuna o makama gelmiş demektir.
Altın Koza'nın adı nerden geliyor biliyor musunuz?
Pamuk tarlası sahipleri,kozadan çıkan pamukları satarak ilk Yeşilçam filmini çeken yapımcılar oldular.İsim hakkı ve anlamı bundan doğar.
İşte,Altın Koza bu kadar önemlidir Türkiye için.
Fakat,belli ki,sayın Sözlü bunlardan bi'haber.
Kendisi bilmiyorsa bile,danışmanları ne işe yarıyor acaba?
Kürsüde o konuşmayı yaparken hiç uyaran olmadı mı kendisini?
Adana'ya belediye başkanı olunca bunları yapabileceğine kim inandırdıysa onu kutlamak gerek.
Bu işler,sayın Sözlü'yü fazlasıyla aşar.
Adana'nın tüm sorunları bitti,iş festivalin adını değiştirmeye geldi anlaşılan.
Son günlerde yapılan toplu taşımacılık zamlarından ne haber örneğin?
Adana,parkıyla sokağıyla güvenle dolaşabileceğimiz bir kent mi?
Geçen aylarda,üstelik de DUYGU KAFE gibi en kalabalık,en işlek caddede,kızım kapkaca uğradı,telefonunu çaldılar.
Pardon da,tek işiniz film festivali mi yani?
Gerçek anlamda hizmet yapmak istiyorsanız,ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİNİ daha popüler nasıl yapmalı,en iyi düzenlenen,uluslararası film festivalleri arasına nasıl girdirmeli diye kafa patlatmalısınız.
Bunları yapın ki,sizin sanattan ne anladığınızı ve ne çaba harcadığınızı anlayalım.
21 YILLIK ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ yerine ne koyacaksınız acaba?
ADANA FİLM FESTİVALİ.
Yapın bakalım sizi kim takacak?
Bi' öğrenemediniz gitti sanatla nasıl ilgilenileceğini.
Beceremiyorsanız,bari,kürsüden klasik konuşmanızı yapın ve gidin.
Çok ayıp ettiniz Yılmaz Güney,Yaşar Kemal,Orhan Kemal,Menderes Samancılar,Muzaffer İzgi,Ali Özgentürk gibi sanatın içindeki yüzlerce Adanalı sanatçıya..
Haddini bilecektiniz oysa.
#Memleket,''Bindik bir alamete,gidiyoruz kıyamete'' durumuna girdi iyice.
Son dönemde yaşananlara siz bir anlam verebiliyor musunuz?
Örneğin,son günlerde artan işçi ölümlerinden sorumlu olması gereken,Çalışma Bakanı Faruk Çelik,neden K.Kılıçdaroğlu'nu,işçi ölümlerinden sorumlu tutup,istifaya çağırdı?
Muhalefet partisi başkanı mı sorumludur işçi ölümlerinden,yoksa,içine ne bulursa koydukları TORBA YASASIN'nda,işçilere dair iyileştirici tek bir madde dahi koymayan kendisi mi?
Bu adamların kafası neyle çalışıyor inanın anlamak mümkün değil.
Al birini,vur ötekine hesabı,ipleri başkasının elinde olan,o ne derse yapan biri de;AİHM'e,zorunlu din dersi için başvuran bir dava için,bakın ne demiş:''Din dersi elzemdir.Ateiste de din dersi gereklidir.''
Hızını alamamış ve ekliyor:''Bazı ülkelerde öğrenciler kiliseye götürülüyor.''
Yani açılımı:''Orda,çocuklar kiliseye götürülüyorsa,burda da çocuklar ister Alevi,ister Hıristiyan,ister Musevi olsun bu dersi alacak.Ne var bunda?''
İyi de,Almanya'da,Fransa'da Türk çocuklarını kiliseye götürüyorlar mı?Diyelim ki,götürmeye kalktılar,sonucu ne olur dersiniz?
İnsanların manevi değerleriyle oynanmaz.
Siz,tutup da,Alevi,Ateist ya da herhangi bir azınlık çocuğuna din dersini zorunlu kılamazsınız.
Size bu hakkı hükümet olmanız vermez.
Ateizm deyince,bu işten hiç anlamadığınız da ayrı konu.Tanrının varlığına inanmayan insanlara (Ki,buna kimse karışamaz.) tanrının varlığını kanıtlama çabasına girer ve yalnızca islam dinini öğretmeye kalkarsanız sonucuna da katlanırsınız.
Madem,çocuklar dini öğrensin istiyorsunuz o halde bütün dinleri öğreteceksiniz.Siz,Türk okullarında hiç Budizm,Şamanizm,Ateizm,Musevilik,Alevilik,Hıristiyanlık dinlerine ait bir eğitim verildiğini,kullandıkları kitapların içeriğini verdiklerini duydunuz mu?
O halde,islam dinini her inanca dayatmak niye?
Hakkınız var mı buna?
Bunların bir de başı var.Dolmabahçe'de vapurdan çıkanları izleyip de,namus ayarı veren.Kabataş iskelesi kesmemiş olacak ki, ''ALO FATİH'''i arayıp,gazetede fotoğrafı yer alan ünlü oyuncu Gwyneth Patrow'un elbisesini frikikli bulup,uyarı yapmış.
Kafaları yalnızca kadınların bedenine çalışıyor görüyorsunuz.
Çok istemiyorsan görmeyi ya sayfayı çevirirsin ya da başını.
Bu kadar basit.
Niye bakıyor-lar acaba?
Kadın da kadın ama,tüm cazibesi ortada demek ki,Türklere bile ulaşmış.
Dolmabahçedekine bile. 

18 Eylül 2014 Perşembe

#''Neyin var?'' sorusuna derin bir nefes alıp ''İyiyim'' diye yanıt veren insanların neler yaşadığını tahmin bile edemezsiniz.
Hangimiz yapmıyoruz ki bunu?
Telefonda,sokakta,işte, mutlak biri soruyor ''Nasılsın?'' diye,verdiğimiz yanıt hep ''İyiyim'' oluyor.
İyi miyiz gerçekten?
Aslında ''İyiyim''yanıtının altında ''Sesimden,görüntümden beni anla hiç iyi değilim ve benimle ilgilen''yatar,
Siz de biliyorsunuz değil mi?

17 Eylül 2014 Çarşamba

#''Hayat,hiç teşekkür etmeden alınır,
Gelişi güzel kullanılır,
Farkında olmadan da yitirilir.''
Voltaire.
Hayat,nefes almakla vermek arasındaki sürede yaşananlardır bana göre de.
Şansımız,hangi evde doğduğumuzla başlar,bu başlangıçla şekillenir,finali de bizim dışımızda gelişir.
Bir gecekonduda doğan çocukla,bir villada doğan çocuğun kaderi aynı mıdır?
Aynı mı beslenir örneğin?Aynı mı giyinir?Aynı okullara mı gider?
Hayat,bize sorulmadan sunulan bir haktır.İçini doldurmak da,yukarda yazdığım gibi şekillenir.
Yani,gelişi güzel kullanmak da,kıymetini bilerek yaşamak da,kişinin doğduğu evle doğru orantılıdır.
Finali de,zamanı bilmemek koşuluyla ama yine bize sunulan yaşamın kalitesiyle yapılır.
Yoksulluktan kıvranan birinin ölümü,bir uçağın düşmesinden olmaz örneğin.Gider,kırmızı ışıkta durmayan aracın altında kalır.
Ya da,kendisinin asla oturmaya gücünün yetmeyeceği,rüyasında maketini bile görmeyeceği inşaatlardan düşer ve ölür.
Zenginlerin öyle mi?
Siz hiç,inşaattan düşen,açlıktan ölen,hastalıklardan kıvranan bir zengin gördünüz mü?
Tanrı bile onları kollar nedense.
Ölüm zamanı belli değildir ve herkesin gideceği o çukur ve 5 metrelik bez olsa da....
İçi doldurulmuş bir yaşamla ölmek de bir ayrıcalık değil mi?
Yani,Voltaire pek de katılmıyorum.

16 Eylül 2014 Salı

#Bir çocuğun gözünden 12 EYLÜL NEDİR bilmek ister misiniz?
Hiç anmak istemediğim,unutmaya çalıştığım,kanayan yaram o günü,bana bugün sorulan bir soru yeniden anımsattı.
Keşke anımsatmasaydı çünkü,kanattı yeniden.Şunu da belirteyim;asla yazmak istemediğim bir yazıyı kaleme alıyorum şu anda.
Soru neydi?
12 Eylül için bir yazıydı.Ailemi öldüren katillerden birinin,kızının nişan haberini gördüğümde,duyduğum acıyı yazdım.
Bana söylenen:''Keşke,eli kanlı MHP'Lİ KATİL yazmasaymışım.Partinin kurumsal kimliğini böyle değilmiş.''
Siz,12 Eylül döneminde MHP'nin bir nasıl parti olduğunu bilir misiniz?
Ülkücü gençlik,kafatası milliyetçiliği her gün solcu avına çıkar ve kimi görse silahlarla tarar,öldürürdü.
Sağdan da ölenler oldu ama en çok solcuları katlettiler MHP'nin ülkücüleri.
Tarih,22 Aralık 1978.Çok soğuk ve yağmurlu bir gün.
Annem,abimin en sevdiği yemeği yapmıştı;Barbunya-bulgur pilavı.
Babamı ve abilemi bekliyoruz akşam yemeğine.Kendi halinde yaşayan,hiç kimseye bulaşmayan ama CHP'ye oy veren bir aileyiz.
Birden silahlar patladı.''Yine birilerini öldürdüler''diye annem söylendi.Başımıza gelecekleri bilmiyoruz henüz.
Kapı telaşla çalındı,9 aylık hamile yengem kapıda yığıldı ve ''Babamları vurmuşlar''
İşte,bir ailenin dramı böyle başladı bu evde.
Annem ayakları çıplak,ben peşinden koşuyorum,çocuğum,yetişemiyorum.
Uzun Çarşıda,dükkanımızın olduğu yerde,yerler kan içinde.Yağmur götürmüyor henüz.
Koşuyoruz deli gibi.Kime sorsak az ilerdeler diyor.
Üçgen Parkın önünde bir ambulans.Abim,delik deşik olmuş bedeniyle,kolları düşmüş yatıyor.Vücudundan akan kan,ambulanstan yere akıyor.
Babamı ve diğer abimi önden Adana'ya götürmüşler.
''Abi''diye cılız ve korkan bir sesle bağırıyorum,hiç tepki vermiyor bana.
Hayatımda hiç kan görmemişim ki,anlamıyorum.
Annem,ambulansa biniyor çıplak ayağıyla ve gidiyorlar.
Sokağın ortasında kalıyorum.
Sonra eve yürüyorum yağmurun altında.Her taraf jandarma dolu.Biri beni çeviriyor ve ''Bu karanlıkta ne yapıyorsun?''diye soruyor
''BABAMLARI VURDULAR''
Azımdan dökülenlerdi bunlar.
Ev çok kalabalık,mahşer gibi.Babam,çok sevilen ve tanınan biri.
O akşam televizyonlar babamların vurulduğunu söylemiş haberlerde.Ertesi günlerde de öldürükdükleri haberi çıkmış gazetelerde.
Sabah,annem yok,küçük çocuklar ortadayız.En küçüğümüz 4 yaşında..
Bir sala okundu ve abimin adı söylendi.Abim ölmüştü.
Adana-Numune Hastanesinden getirdiler cenazeyi.
Hala kan akıyordu.
Bahçemizde yıkadılar ve tabuta kondu,götürülüyor.Annemin feryatları bütün ilçeyi sarmıştı.''Ne olur,bir kez koklayayım,sarılayım oğluma''diye bağırarak tabutu bırakmıyordu.
İşte o anda,bir annenin canının yanmasının ne olduğunu öğrendim.
Götürdüler elbette.
Andırın caddesinden geçiyoruz cenazeyle.Birden,evlerin tepelerinden üstümüze taşlar yağmaya başladı.Abimin tabutunu ve bizi taşlıyorlardı kadınlar,erkekler.Bir yandan da sloganlar atıyorlardı.''Bir kominist daha geberdi''diyerek.
Kominizm neydi?20 yaşındaki abim ne yapmıştı bunlara?
Bittiğini sanmayın o günlerin lütfen?
Ve ertesi gün,bir sala daha okunuyor.Babamın adını söylediler.Babam da ölmüştü.
Annem çıldırdı artık.Acının hangisine yanmalıydı?
20 yaşındaki oğluna mı,onca çocukla kendini yapayalnız bırakan kocasına mı?
Babamında cenazesini getirdiler eve.Yine yıkadılar ve ellerini öptürdüler hepimize.
Babam da yoktu artık.,Yine Andırın Caddesi ve yine bizi taşlıyorlar.Anlamıyoruz nedenini.Çocuğuz ya!
Bizim için yoksun,yoksul,acı dolu günler başlamıştı artık.
Annem,aylarca kendine gelemedi.Bizler,komşuların elinde beslendik,bakıldık.
Babamları vuran 4 katile ne mi oldu?
Zaman aşımından kendilerini kurtardılar.
Biri,hani kızını nişanlayan üniversiteye gitti,öğretmen oldu.
Türkiye'nin her yerinde öğretmenlik yaptı kuşkusuz.
Öğrencilerine''Türküm,doğruyum''diye öğretti.
Peki,öğrencilerine,tebeşir tuttuğu elin,bir zamanlar silah tuttuğunu ve ailemi öldürdüğünü de anlattı mı?
O eller kan içinde,o da biliyor.Parmağına nişan yüzüğünü taktığı kızına söyledi mi dersiniz bir katil olduğunu?
Birazdan yazacağım o ismi iyi belleyin.Belki sizin de öğretmeniniz oldu o katil.
Belki saygı duydunuz,belki onu çok iyi anıyorsunuz bir öğretmen olarak. 
Ama o bir katil ve cezasını çekmedi.
Peki,bu katil ailemi niye vurdu?
Canı mı istedi?Aileme bir husumeti mi vardı?
Tabi ki hayır.
MHP,o yıllarda hedef gösterirdi.Bunun gibilerinin de eline silah verirdi ve insanları öldürtürdü.
MHP'nin nasıl bir katiller ordusu yarattığını ancak o yılları yaşayanlar bilir.
Yani,o yıllarda öldürülen bütün solcuların katili aslında MHP'dir.
Bana kalkmış ve kurumsal kimlik diyorlar.Ne kimliği?
Katil bir partide kimlik mi arayacağım yani?
MHP,çok istiyorsa önce geçmişini temizlesin.
Babasız büyümenin ne olduğunu bilmeyenler,evinden sıra sıra tabutlar çıkmayanlar bana o partiyi savunamaz.
Sakın yapmayın.
O dört katilden biri olan ve her gün karşıma çıkan bu katil kim mi?
Şimdi emekli olmuş,elindeki kanla,bir zamanlar meclise vekil olarak girmeye kalkmış ,bugün kızına nişan takıp,yarın da gönül rahatlığıyla torunun sevecek ama işlediği cinayetin izi hep elinde kalacak bir emekli öğretmen.
ABDULLAH ZİYAN.
Bu isme iyi bakın.Belki matah biri sanıyorsunuzdur ama onun gerçeği bu.
Bir katil.
Biliyor musunuz?Bizim evimizde yıllarca barbunya pişmedi.Abimin en sevdiği yemekti çünkü.

15 Eylül 2014 Pazartesi

#Hani,bazen bir yazı okursunuz ve ''Bu allahın sopası nerde?''dersiniz ya!
"ÜNİVERSİTELİ GENÇLERİN YÜZDE 60’E CÜNÜP GEZİYOR"
"YEGANE GÜÇ SAADET PARTİSİ"
Bunları kim mi söylüyor?Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı İsmail Akkiraz.
Kafayı,bir türlü insanların bel altından çekemediler gitti.
Hakaretin neresinden başlasam acaba?
O diplomayı almak için gecesini, gündüzüne katan üniversitelilerin % 60'nı,yalnızca seksle niteleyip,üstüne de pis gezdiklerini söylemek ne de demek oluyor?
Cinsel yaşam,yalnızca gençler için değil,tüm insanlar için bir gereksinme.Bunun,inançla ne ilgisi var da,cünup denen şeyle hakaret ediliyor?
Temizlik,insan için esastır,genci,yaşlısı mı var?
Bu toplum,ne kadar müslüman geçinse de,suya,sabuna dokunmayan,temizliği bilmeyen,geneli pis kokan bir toplum.
Üniversitelileri pis diye tanımlarken,tepeden tırnağa beze bulanmış banyo yapmamış kadınları,başında takkesi,hacı yağ kokan ve gözleriyle sokaktaki her kadını soyarken müslüman geçinen güruhu niye görmezler acaba?
Adamların, pislik içine işlemiş durumda.
Üniversite yaşamını yaşamayan bilmez barınmanın,akbilin,sıcak su bulmanın,üstüne de vizeler,finaller arasında cebelleşmenin ne olduğunu?
Bu durumdaki genç,birini yatağa atsam da gidip derse gitsem demez.
Kafaları bu kadar çalışıyor işte.
Gençleri,baba parasıyla gezen,lüks arabalarında kadın avına çıkan,züppelerle karıştırıyorlar sanırım.
Üniversitelilerin çoğu aç gezer oysa.Nerde kaldı bir kadını eve atmak?
Bu parti,ERDOĞAN'a şartlı destek vermiş.Bakın,şartı ne:Erdoğan’ın yapacağı her iyi işe destek vereceğiz. Ancak milletin milli ve manevi değerlerine aykırı yapacağı her çalışmayı da sonuna kadar eleştiririz''
Yani açılımı:''Biz,ERDOĞAN'a koşulsuz biat ederiz.Ne isterse yaparız ama işin bir de kılıfına uydurma kısmı var,işte burda da eleştirir gibi yaparız.''
Ne zaman adam oldunuz,bu ülkenin değerlerine sahip çıktınız da,söz sahibi oldunuz acaba?
Sahi!
Sizin ölen genel başkanınız,hani şu kadayıfın altının kızarıklığına takan biri vardı ya!
KAYIP TRİLYON DAVASI ne oldu?
Hani,siz çok müslümansınız ya! Milletten söğüşlediğiniz bu paraların akıbeti ne oldu?
İnsan merak etmeden duramıyor.
Gençlerin % 60'ı cünuplu geziyormuş öyle mi?
Siz,bu milletin yatak odasından ayrılmıyorken ne kadar temizsiniz sorabilir miyim?