31 Aralık 2016 Cumartesi

#2017.....
Hani umut vardı;hani yeni bir yıl,yeni başlangıç demekti!
Günlerdir 'Müslüman Noel Kutlamaz'diye propaganda yapanların eseridir Reina katliamı.
Orda yatan,sizinde oğlunuz,kardeşiniz,yakınınız olabilirdi.
Bir an.....
Bir an için ordan geçiyor da olabilirdi.
Bu mudur müslümanlık,bu mudur insanlık?
Sana ne,sana ne!
Sana mı soracak neyi,nasıl kutlayacağını.
Sen kim oluyorsun da,verilmiş bir yaşam hakkını almayı görev sayıyorsun kendine;kimsin sen?
İşte Türkiye'yi 2017'de bekleyen tablo.
Daha ilk saatlerde gelen bu vahşet,yarın da artarak devam edecek.
Bombanın nerde patlayacağını,silahların nereyi tarayacağını sivil,masum vatandaş bilmeyecek ama Amerikan istihbaratı verecek ve siz buna göz yumacaksınız öyle mi?
Ne için,ne için?
Çok yaşasanız 100 yaşayacaksınız.Ölen de,öldüren de,buna göz yuman da;sizler......
Hangi kitapta can almak var söyleyin bana?
Hangi din,bu kadar kan içici açıklayın bu topluma.
Müslüman coğrafyası kan dökmeye doymadı.
Müslüman,müslümanı öldürür mü?
Bu vahşetleri nereye koyalım?
Tek suçu,yeni bir yılı karşılamak olan insanlar.....
Şu anda kaç evde yas var?
Kaç evde,hastaneden gelecek kara haberi bekleyen aileler.....
Yetmedi mi içtiğiniz kan,yetmedi mi?
Ne istiyorsunuz?
Ülkeyi ne hale getirdiniz?
Dilimde dışa vurmak istediğim ama tuttuğum sözcükler,içimde derin bir acı var.
Böyle mi başlayacaktı 2017?
Böyle mi?
#2017'de,gönlünüzden ne geçiyorsa gerçekleşsin diliyorum.
Sağlıkla,huzurla,mutlulukla.....

29 Aralık 2016 Perşembe

#Kız Kulesi....
İstanbul deyince,aklıma ilk düşen yer ve yaptığım resim,heykel ya da bu tür çalışmalarımda mutlaka Kız Kulesi'ni kullanıyorum çünkü seviyorum. :)
Çünkü;uzun zamandır gidemiyorum ve özledim;hepsi bu.
Bu çalışma,kullanıma hazır bir obje.Yani,konsolun üstüne koy ve seyret amacıyla değildir.
Üstüne çayınızı,kahvenizi ya da içki kadehinizi rahatlıkla koyabileceğiniz bir eşya yaptım.
Gün batımında İstanbul-Kız Kulesi ve Martılar...
Her zamanki gibi yapım aşamalarını anlatıyorum.Belki,merak edenler olur,nasıl yapılıyor diye? ;)
#Aydın'da, Alperen Ocakları'na bağlı,efe kıyafetlerini giymiş bir grup, yılbaşı kutlamalarını Noel Baba kostümlü bir kişiyi,kafasına silah dayayarak,sembolik bir şekilde protesto etti ve ardından da zeybek oynayarak protestosuna son verdi.
Şu yeni bir yılı karşılamayı ve Noel Baba olayını hala öğrenemedi bu toplum.
Yahu!
Pakistan'da,İran'da bile yeni bir yıl kutlanıyor,Hatta,25 Aralık da bile hıristiyanlar bu ülkelerde yeni bir yılı karşıladı.
Hıristiyan geleneğine göre,yeni yıl 24 Aralık'da arefedir,25 Aralık'da Noel,26 Aralık akşamında da biter.Jülyen takvimine göre de 6 Ocak'da Noel'i kutlarlar.
31 Aralık akşamı;artık lanet okuyarak,kötü günler yaşayarak geçirdiğimiz 2016 yılının bitip,2017 yılına adım attığımız gündür.
Ve dünya yüzünde 7 milyar insan da 2017 yılına girer.
Çok karşı çıkıyorsanız bu takvime siz uygulamayın da görelim!
Noel Baba nedir?
Aslında,Noel Baba'nın kimliğinden çok,yaptıklarına bakmak gerek.
Demre'de yaşayan bir azizdir ama yaptığı şey,yeni bir yılı karşılarken çocukları minik hediyelerle mutlu etmesidir.
Gökyüzünden,geyiklerinin çektiği arabasıyla,evlerin bacalarından hediye paketlerini bırakır ve çocuklar çok mutlu olur.
Olayın ayrıntısına çok takılmadan yurdum insanına gelelim.....
Noel Baba'ya ve yeni bir yılı karşılamaya neden karşı çıkıyorsunuz?
Bu tür özel günler,durağan ekonomideki canlanmayı sağlar.
İşlerin kesat gittiği ülkemizde,minicik hediye paketleriyle yapacağınız alışverişlerde,hem çevrenizdeki insanları hem de çocukları mutlu etmenin nesi kötü?
Kaldı ki,yapacağınız her alışveriş,o esnafında evine ekmek götürmesini sağlayacak.
Kimse size,av,araba,arsa alın demiyor.Alacağınız alt tarafı birkaç eşarp;birkaç hediyelik eşya,çocuklara çikolata,kalem,kitap,çorap falan.
Yeni bir yılı karşılamak ekonomik girdiye yardımcı olmaktır.
Televizyon karşısında yiyeceğiniz kuruyemiş,ekran karşısında kilitlendiğiniz Milli Piyangoya vereceğiniz para,alacağınız hindi demiyorum,bir tavuk-pilav-salata üçlüsüne vereceğiniz para kaç esnafı mutlu eder farkında mısınız acaba?
Yeni bir yıl,herkes için yeni bir başlangıçtır ve Noel ile de ilgisi yoktur.
Hıristiyan dünyasını bu kadar önemsiyorsanız eğer,kullandığınız cep telefonunu,buzdolabını,bilgisayarı,arabayı,hatta ayağınıza taktığınız Nike,Adidas,Jump ve spor ayakkabılarını neden reddetmiyorsunuz?
Bunları da,onlar üretiyor.
İşinize gelince Noel kutlanmaz ama işinize gelmeyince 'Marka giyerim arkadaş,bana ne dövizle geldiğinden'
YAPMAYACAKSINIZ!
EFELENMEYİ BIRAKIN BEYLER!
Efelenecekseniz,başka yerlerde görelim sizleri.Memleket batmış gidiyor,Noel Baba'nın kafasına silah dayayarak protesto olmaz.
Korkmayın,Yeni bir yıl hepimize geliyor da,nasıl geliyor Allah Bilir!

28 Aralık 2016 Çarşamba

#Erasmus ile üniversite okumaya gelen bir genç kızı takip etmek,kucaklayıp 3 mt'lik cami duvarından aşağı atmak,beli kırılan genç kızı kömürlüğe sürüklemek ve tecavüz etmek.....
Bu haber karşısında dehşete düşmemek mümkün mü?
Hangi psikolog ya da psikiyatr bunu açıklayabilir?
Çocuklarımızı nasıl koruyacağız;nasıl?

27 Aralık 2016 Salı

#Yeni bir yıl geliyor.
'Müslüman Noel kutlamaz' diyen ve artık kabak tadı veren yorumlardan söz etmeyeceğim.
Yeni bir yılın öncesindeyiz.Çok kötü geçen 2016 yılından,2017 yılına geçince bir mucize yaşamayacağız elbette çünkü;ne terör bitecek,ne kazalar ne kadın cinayetleri ne de çocuk tecavüzleri.
Peki,neden bitmeyecek?
Ülkemizin,bugünlere gelmesinin tek nedeni başarısız AKP hükümeti değil elbette.
Ondan önceki,ondan önceki iktidarların da bugünlere gelmemizde çok büyük payı var.
Güçlü bir ülke yaratmak idealinden uzak,hep birilerinin güdümünde yöneticileri seçtik her seçim döneminde.
Hiç düşünmedik;bu adamların ülke için programı ne;geleceğimiz için yatırımları ne;ekonomide,sanayide,tarımda ne yapacaklar da toplumsal refahımız yükselecek diye;hiç düşünmedik.
Gittik,vaatlerinin nasıl uygulanacağını dahi bilmeden oy verdik ve iktidara taşıdık partileri.
Kaybeden,yine Türk halkı oldu.
Ekonomide dibe vurduk,işsizlik had safhada,terör azdıkça azdı son yıllarda;
Peki,bunun sorumlusu kim?
14 yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin,özellikle Ortadoğu ve Suriye konusunda akıl dışı hayalperestlik ürünü düşlerinin sonucu ülkemizin her yerinde terör yaşanıyor,canlar yitiyor.
Böyle giderse,bu artarak devam edecek.
2017.....
31 Aralık akşamı,yeni bir yılı karşılayacağız ancak,'kim ölecek,nerde bomba patlayacak,bundan daha beteri olacak mı?'soruları ve kaygısıyla,anaların eli yüreğinde,babaların içlerine akıttığı gözyaşlarıyla,kıyan,döven,öldüren bir zihniyetle ve işsizlik ve yoksulluk ve sefalet ile yaşayacak insan çoğunluğunun artacağı bir yılı daha karşılayacağız.
Biz bunu hak eden bir toplum muyuz peki?
Kim suçlu?
Partiler değil,o partileri iktidara taşıyan bizler,yani HALK!

25 Aralık 2016 Pazar

#25 Aralık.....
Bugün,bir kadın,bir annenin acı çığlıklarına artık nefesinin tükendiği,dövünmekten dizlerinin çürüdüğü gün bugün.
'Allahım! İkisini aldın elimden,bu oğlumu bana bağışla' diye feryatlarının isyana dönüştüğü gündür 25 Aralık.
18 yaşında,bedeni kurşunlardan delik deşik olmuş bir oğul....
Haftalarca komada kalan,aylarca hastanede yatan bir evlat!
O evlat ki,aylar sonra eve döndüğünde.bedenindeki 2 kurşunla askere giden bir vatan evladı.
Oğullarına çürük raporu alan,bedelli askerlikle oğlunu terörden koruyan babalara inat,kardeşini,babasını kaybeden bir oğulun askerlikten kaçmayışını okuyanlar belki anlar vatan sevdasının önemini.
Aynı gün,yiten canlara bir umut ışığı diye, evde doğan bir bebek....
Ama bu kötü günlerde o da hayata tutunamadı ve onu da kaybettik.
Bir aileye bu acı,neden,hangi amaç uğruna yapılır?
Elinize ne geçti bizleri eksik bırakmaktan başka?
Bu hakkı kendinizde nasıl buldunuz,o gece,o silahları tutanlar;sizler?
Terör kötüdür,can alır.
12 Eylül yıllarında yaşanan katliamları iyi okumayan,yaşanan Maraş,Çorum vahşetini; ülkemizdeki ülkücü diye tanımlanan,kan içici faşistleri iyi bilmeyenler,tarihimizi doğru öğrenmeyenlerin yüzünden,güzel ülkemiz,bugün bu halde.
Bugün,anaların gözündeki yaş hala kurumuyorsa,bu ülke çok acı yıllardan geçtiği ve acılardan gerekli dersi çıkarmadığı içindir!
Tarihimizi iyi okuyun lütfen!
MHP''ye gönül vermiş,çok yakın dostlarım var elbette.Fikirlerimiz aynı olmasa da,insan yanımız birdir ve bu yazıda onları tenzih ediyorum.

23 Aralık 2016 Cuma

#Bugün 24 Aralık....
38 yıl önce bir kadının çığlıklarının tüm şehri inlettiği, kocasını kaybettiği gün bugün.
Dün,20 yaşındaki evladını,bugün kocasını kaybeden,en küçüğü 4 yaşında boy boy çocuklarıyla hayatta yalnız kalmış,40 yaşında bir kadının öldüğü gün bugün.
Bir anayı öldürmek istiyorsanız elinden evladını alacaksınız.
Anacığım,nasıl da acı çekti yıllarca.
Gözyaşlarını içine akıta akıta büyüttü bizleri.
Kolay değildir küçücük kalmış çocuklarıyla,tek başına hayata tutunmak.
Bu çocukları büyütmek,okutmak,evlendirmek,geleceğini kurmak.
İnsanları öldürdüğünüz zaman,koca bir aileyi de yok edersiniz ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz,olamaz.
Zordur o yılların tanığı olmak;çok zor.
Eline kan bulaşmış insanların elinde o kan izi kurur ve geçmez.
Biz nasıl unutmadık o yılları,siz de unutmayacaksınız 23 Aralık'ta bu aileyi katleden eli kanlı katiller.
İstediğiniz kadar toplumda saygın bir adam olarak gezmeye kalkın,siz bir katilsiniz ve bunu biz de biliyoruz,siz de!
Anacığım.....
En çok onun çığlıkları kaldı geriye ve yoksun yıllar....
#Bugün 23 Aralık....
38 yıl önce,bir ananın çığlıklarının tüm şehri inlettiği 20 yaşında bir fidanın toprağı kırmızıya boyadığı gün bugün.
Sırtından vuracak kadar korkan bir zihniyetin ürünü; faşistlerin ellerine kan bulaştığı gün bugün.
Yokluğu acı,eksik kalan,yaşanmamış yıllar ve biriktirilmeye fırsat bulunamamış anılar...
Bir fidandı,dimdik ayakta ama yaşam hakkını elinden aldılar.
Geride kalan ise;acılı bir ana,fotoğraflarından tanıyacak kadar küçük kardeşler ve kocaman bir boşluk.
Ne zordur o yılların tanığı olmak.
Evladının tabutuna sarılarak feryat eden anaların çığlığı hiç bitmeyecek mi bu ülkede?

22 Aralık 2016 Perşembe

#Çocuğuma sarıldım,kokladım,dizime yatırdım,saçlarını okşadım.
Evlat kokusudur bu ve hiçbir koku bunun yerini tutmaz.
Ben,nasıl ki çocuğuma bunları yapıyorum,her ana da bunu yapar ve 'Kınalı Kuzum' diyerek evladını askere yollar.
Her bir acının ötekini geride bıraktığı duygularımız daha ne kadar örselenecek?
Daha kaç şehit gelecek ülke içinden ve Suriye bataklığından?
Bunca şehit gelirken 'Birkaç şehidimiz var'diyen biri,bu ülkeyi hala yönetiyor ve tünel açıyor,stat açıyor ama bunlar yaşanırken ne bir askeri stratejimiz var ne de bir başarımız.Sınıra gitmekten başka bir işe yaramayanlar yüzünden askerlerimiz ellerine kına yakılmış olarak gidiyor,cansız bedenleri evlerine bırakılıyor.
Bu mudur bu analara görülen reva?
Şehitlerin evlerine bayrak asarak 'Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez'diye sloganlar atarak bu iş çözülür mü sanıyoruz hala?
Devlet nedir?
Bir toprak bütünlüğüne sahip,tek bayrak çatısında toplanmış insan bütünlüğünü koruyan bir kişiliktir.
Devlet,vatandaşını korumak zorundadır.Askerini,polisini,çocuğunu,kadınını,erkeğini....
Peki,her gün bir yerde bomba patlarken,asker,sivil demeden canlarımız ölürken,bu devlet ne yapıyor?
Halkıyla,siyasi erkiyle seyrediyor ve hala düş peşinde koşuyor.
Yeni Anayasa-Başkan-lık diye diye memleketin canına okuyorlar.
16 Şehit.....
2 Askerimiz yakıldı mı gerçekten?
Akıl sağlığımız kaldı mı artık toplum olarak?
Beddua tutmuyor,halk uyanmıyor.
Tanrı,bizi daha ne kadar sınayacak bu acıyla;ne kadar?

21 Aralık 2016 Çarşamba

#Bu akşam,Adana Şehir Tiyatrosunun Ah Bu Evlilik oyununa gittim.
Oyundaki komedi unsurlarından çok,arka sırada sağımda ve solumda oturan iki kadının her komik olmayan sahnelerde bile attıkları kahkahaya güldüm oyun boyunca.
Toplum,gülmeyi unuttu uzun zamandır ama bu iki kadın,sanırım hayatları pek de yolunda değil ki;tiz seslerle gülüp durdular.
İncelenmesi gereken bir durum tespiti aslında yaşanan şey.
Uzun yıllardır ama son aylarda terör olaylarından çok çekiyoruz.Hani,bir soluk gülmeye çok gereksinmemiz var-dı,ancak bu durum,eve gelip de haberleri izleyene kadar sürdü.
Fırat Kalkanı diye,tıpkı her ota gülen kadınlar gibi,sınır ötendeki ülkelerin iç işlerine burnunu sokarsan,bugün de 14 ŞEHİT gelir bu ülkeye.
Ölen MEHMETÇİKLER BİZİM BİZİM!
Siz,mecliste oturup da el kaldır-indir vekillerin değil.
14 Mehmetçik.....
33 de yaralı deniyor ama yarını bekleyin bakalım,bu yaralıların kaçı aşama aşama şehit diye açıklanacak?
İçimde derin bir sızı var bu akşam.
Bu çocuklar neden ölüyor?
Vatanımız mı tehlikede,ülkemizin sınır bütünlüğü mü;ne?
'İnşaaaalllh El-Bab'a gireceğiz'diyenler....
Bizim El-Bab da falan işimiz yok.Bizim sınırımızın ötesinde hiç işimiz yok.
Farkında mısınız;biz El-Bab'a girmedik;El-Bab,yanlış izlenen dış politika nedeniyle bize....
14 Şehit.....
Ülkesinden kaçan Suriyeliler bizde,doğurdukça doğuruyorlar ama bizim askerimiz Suriye topraklarında.
Ne için,ne için?
Ne diyeyim şimdi ben?
Azıcık soluklanalım diye tiyatroya gitmiştim oysa ama asıl tiyatroyu bize zaten 14 yıldır sahneliyorlar.

20 Aralık 2016 Salı

#Vedalar önemlidir insan hayatında.Kalan mıdır en çok üzülen yoksa giden midir,kişiye ve ayrılışa göre değişir.
Geri dönüşsüz vedalar da vardır ölüm gibi.
Haydarpaşa Garından yola çıkanlar var mutlaka içinizde.
Peronda insanlar trendeki yolculara el sallar tren hareket ettiğinde.Karşılıklı bir ayrılış hüznü yaşanır.
El sallarsınız çünkü belki bir geri dönüşlü vedadır,belki dönüşsüz ama can cana yapılan bir el sallama vedasıdır bu.
Peki.....
Sizler,hiç giden bir tabutun ardından el salladınız mı?
El sallamazsınız çünkü içinizdeki hüzün,gözyaşı ve sonsuz ayrılığın verdiği acıyla bunu yapamazsınız; çünkü aklınıza gelmez.
Ankara'da öldürülen Rus Büyükelçisinin tabutu uçağa götürülüyordu askerlerimiz tarafından.
Birden,gözüme bir kare takıldı.İçişleri Bakanı ve yanındakiler tabuta el sallıyorlardı.
Sanki,can cana bir vedaymış gibi.
Büyükelçiyi koruyamamışız;üstelik bizim polisimiz öldürmüş;üstelik Rusya, cenazeyi almak için bile bize güvenmemiş,kendi uçağını göndermiş ve siz de tabuta el sallıyorsunuz öyle mi?
Hani;sanatçılar öldüğünde alkışlarla ve çiçeklerle uğurlanır.
Bu bir vedadır ama gidenin ardından duyulan onurlu geçmişi de alkışlanır.
Öldürülen büyükelçinin ardından el sallamak....
Tabutun ardından el sallamak....
Biz,toptan aklımızı falan mı kaçırdık yoksa?
#Saat 18.25.
Sokak hayvanlarına yemek veriyorum ve okul dağıldı.
Yanımdan öğrenciler geçiyor elleri ceplerinde,inanılmaz bir soğuk var ve üşüyerek evlerine gidiyorlar.
Bu çocuklara bu yapılır mı?
Allah kahretsin sizin dayattığınız bu saat ayarını!
Bazı meslekler vardır,direk insanı korumaya yöneliktir.,.
Askerimiz,sınırlarımızı korur,polisimiz asayişi sağlar,vatandaşın can ve mal güvenliğini korur.
Ya da;bize okullarda bunu öğrettiler.
Polis can almaz!
Ama 2 yıllık meslek yüksek okullarından polis yetiştirirseniz,dün Ethem Sarısülük'ü öldürür,bugün Rusya Büyükelçisini.
Yeterli eğitim süzgecinden geçirmeden, uzman diye görev verirseniz,22 yaşında biri,El Nusracı da olur,adam da öldürür.
Bu polis,El Nusra ya da başka terör örgütü.Nasıl okudu bu okullarda?
Hiç mi araştırma yapmadınız da,22 yaşında bir genci şeriatçı örgütlerin kucağına attınız ey yetkililer?
Büyükelçiler,iki ülke arasındaki ilişkileri düzenleyen ve ülkeye emanet edilen görevlilerdir.
Size canı emanet edilmiş bir insanı korumak,devlet olarak sizin görevinizdir.
Siz,sayın yetkililer!
Trabzon'da stat açarken,Avrasya Tünelini açmaya koşarken,bu ülkede,bir ülkenin Büyükelçisi öldürüldü farkında mısınız?
İnsan,biraz yaşananlardan utanır ve bu açılışları ertelerdi.Ya da,olağan açılsın;ne var bunda?
Yok!
İlla gövde gösterisi yapacaksınız,sanki vatandaşa bedava mal dağıtıyorsunuz değil mi?
Geçiş 15 TL ve geliri şehitlere verilecekmiş.
Bu da,yeni keşfiniz olmalı.Şehitleri daha ne kadar kullanacaksınız acaba?
Beşiktaş'ta,Şehitler Tepesi,Boğaziçi Köprüsüne 15 Temmuz Şehitler Köprüsü demek,sizlerin aczini göstermez mi?
O şehitleri getirmeseydiniz uyguladığınız yanlış iç ve dış politikanın sonucu,bu yerlerin adı da Beleştepe ve Boğaziçi Köprüsü olarak kalacaktı.
Gerçi,orası hala Boğaziçi Köprüsü,siz istediğiniz kadar nemalanmaya çalışın 15 Temmuz'dan ama durum bu.
Memleket yangın yerine dönmüş,size emanet edilen ve korumasız gezen Rusya Büyükelçisi,sizin polisiniz tarafından öldürülmüş ama siz tünel açmaya koşuyorsunuz;Pes!
Rusya uçağı düşürüldüğünde,ülkeye gelen ağır ekonomik ambargoyu iyi yaşattınız halka;peki,şimdi Rusya bize ne uygulayacak dersiniz?
'Olduysa oldu.Elden gelen bir şey yok'demeyecekler herhalde.
Adamlar,kendi istihbaratıyla olayı çözeceklermiş.
Bu bile yeterince utanç değil mi bizlere?
Atalar;'Emanete ihanet olmaz'demişler.
Biz,ihanet ettik,olan budur!

19 Aralık 2016 Pazartesi

#Anacığım,nurlar içinde uyusun,ekranda ne zaman görse 'Darısına yatasın tez zamanda inşallah!'derdi.
'Bunların vebalini nasıl vereceksin?'
Aman anne,yazık değil mi,aynı sonu neden yaşasınlar?dediğimde bana döner ve
'Bak şu anaların gözyaşlarına.Hangi anaya bu yapılır?Onlara bunu yapan cezasız kalmasın derdi.
Çünkü,kendi de ciğeri yanan bir anaydı,evladı,kocası elinden alınan.
Peki,darısına yatmak nedir bilir misiniz?
Onun başına gelen her neyse,onun aynısı senin de başına gelsin demektir ve beddua yerine geçer.
Balkondaki o ananın çığlığını;kapısına gelen askerlerin karşısında 'Fatih mi,Ferhat mı,hangisi şehit oldu?'diye yaşlı gözlerle bakan babaya bu acıları yaşatıyorsunuz ya!
Bende,ne zaman ekranda görsem tıpkı annem gibi diyorum ki:
'Darısına yatın tez zamanda inşallah!'
#Dün akşam tiyatroya gittim.İstanbul Meydan Sahnesi'nin 'Pijamalı Adamlar'oyunu vardı.
Öncelikle,terörü bahane ederek her türlü sanatsal etkinliği iptal eden ama ard arda gelen şehitleri önemsemeyip,konfetili,halaylı köprü açılışı yapan hükümete karşın,bu oyunu iptal etmeyen Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğüne teşekkür ediyorum.
Her gün,kan ve gözyaşının aktığı ülkemizde,toplumsal birlikteliği sağlamak adına, her şeyi yapıp da,sanatı iptal edenlere karşı da,bir duruş sergilediler.
İnsanların gülümsemeye gereksinmesi var artık.
Her gün depresif ruh hallerinden nereye kadar bunalacağız?
Oyunu izleyince;içerdekiler mi daha deli,yoksa dışardakiler mi karar veremedim çünkü;ülkemizde yaşanan olaylara baktığımızda,ya biz toptan delirdik ya da birileri cidden bizim aklımızla dalgasını geçiyor iyice.
Ethem Sarısülük'ü öldüren polis Ahmet Şahbaz 10 Bin lira para cezasıyla sıyırdı kendini.
Peki;bir canın karşılığı parayla ödenebilir mi?
O zaman,eline silahı alan herkes,masum,sivil,asker,kadın,çol çocuk demeden öldürsün;nasıl olsa işin içinden para cezasıyla kurtulacak değil mi?
Bu cezanın caydırıcılığı nerde diye soruyorum?
Ölenleri bir kenara alın;ya geride kalanların yaşadığı acının bedeli ne olacak?
Evlat yetiştir ama bir polisin kurşunuyla can versin.Hiç olur mu?
Ülkemizde,nerde,nasıl bomba patlayacak endişe içindeyiz ama hükümet hala Halep derdinde.
Kendi ülkendeki terörü hallettin de,sınır ötesi Suriye-Halep kalmıştı çünkü.
Ve Yeni Anayasa - Başkanlık diye diye ülkeyi kana boğdular.
Arabanın çarptığı köpeğe parkasını kapatan gencin,üstüne battaniye örten esnafın yaşadığı bu ülkede,siz;sayın siyasiler...
Siz hangi ara T-Ürediniz?

18 Aralık 2016 Pazar

#Bir evlat nasıl yetişir?
'Gerektiğinde şehit olmaktan tereddüt etmeyeceksiniz'
Bekir Bozdağ-Adalet Bakanı
Dün akşamdan bu yana kalbimi sıkan bir el var.Kendimi nereye koyacağımı bilmiyorum çünkü ülkem için,çocuklarımız için,gençlerimiz için,kendi çocuğum için tarifsiz kaygı içindeyim.
Son yıllarda yaşadığımız terör saldırıları ve yiten canlara isyan etmenin doruk noktasındayım.
Gece saat 4'de uyandım ve nasıl bir sıkıntı var,uyuyamadım bir türlü ve saat 5.55'de kızımı aradım.
Bir yandan da uyandıracağım diye endişeliyim ama kızım bana şunu söyledi:
'Anneciğim,sabah 6 oldu ama biz hala proje yapıyoruz;yani üzülme henüz uyumadım.'
Evladımı bu noktaya getirene kadar uzun ve yorucu yıllardan geçtim.
Annelik,özveridir elbette ama bir çocuğu doğumdan başlayarak üniversite yıllarına getirmek her açıdan emektir,çabadır ve kendi hayatınızdan vazgeçmektir.
İlkokuldan başlayarak süren eğitim yıllarınıza verdiğiniz emek ve maddi yükün tarifi yoktur.
İyi bir üniversite kazanması için gittiği dershaneler,giyimi,kuşamı,yemesi,sosyal hayatı,barınması dediğiniz zaman bir evlat yetiştirmenin getirisi yılların ürünüdür.
Ankara Garı,İstanbul,Diyarbakır,Van,Şırnak,Beşiktaş,Kayseri ve yarın da kim bilir neresinde patlayacak bombalarda ölen gençlerimiz....
İçlerinde vatani görevini yapan da var,üniversiteye giden de.Diplomasını almış hayata yeni başlayan da var;emekliliği gelmişi de.
Peki,bu gençlerimiz kolay mı yetişiyor da,sayın Bozdağ'a göre gerektiğinde şehit olacaklar?
Eğer,vatanımız tehlikedeyse elbette hepimiz canımızı ortaya koyarız ama bu yaşanan terörü bana kim açıklayacak?
İnsanlarımız neden ölüyor o zaman?
AKP Hükümeti,iç ve dış siyasette çökmüştür ve izlenen başarısız çözüm yollarıyla da terörü tırmandırmıştır.
Dün Beşiktaş,bugün Kayseri....
Yarın nerde bomba patlayacak ve yeni canlar yitecek biliyor muyuz?
Bunca terör olayında başarısız istihbaratın sorumluları nerde?
Siz hiç istifa eden ya da görevden alınan birini duydunuz mu?
Şehitlerin evine bakın ve gerektiğinde şehit olmaya davet ettiğiniz insanların yaşam standardını görün sayın Bozdağ.
İçlerinde hiç lüks konut var mı?
Sıvasız evler,perdesiz pencereler,halısız yerler.
Şehitlik bu kadar kutsal bir şeyse eğer,lütfen hepiniz önden buyurun.
Biriniz de,zırhlı aracınız ve korumalarınız olmadan sokağa çıkın da vatan evlatları için gerçekten yüreğinizin yandığını bilelim;bir tek gün!
Ne kadar kolay geliyor değil mi,başkasının evladını terörün önüne atmak?
Sizin çocuklarınızdan birinin burnu kanadı mı askerde?
Ya da askere gittiler mi?
Gerçekten üzülüyorum sizin gibi siyasilerin bu ülkede iktidar olmasına.

17 Aralık 2016 Cumartesi

#Daha birkaç gün önce Kayserili Bakan Mehmet Özhaseki 'Allah nasip ederse sizler de şehit olun,inşallah ben de'dedi ve gitti.
Peki,neyle gitti,korumalarıyla,zırhlı aracına bindi ve gitti.
Yani,canı tatlı olduğu için kendini korumaya aldı vekil.
AKP'li bakan Veysi Kaynak 'Tarz olarak Beşiktaş'a benziyor' demiş..
Terör saldırılarında tarz belirliyoruz artık,durdurmak yerine.
Bir katliam olup,bittikten sonra haber vermek midir hükümetin görevi?
Dün Beşiktaş,bugün Kayseri,yarın neresi acaba?
Ona da tarzlardan tarz beğenirler artık.
AKP'nin Kayseri milletvekili Hülya Nergis ' Terör saldırısında 9 CİVARI ŞEHİT'dediğinde civar belirlerken şehit sayısı 13 olmuştu bile.
Yarın,daha fazlası da gelecek emin olun.
Memleketim kan gölüne dönerken onlar hala Halep'ten sonra İdbil derdine düştüler.
Ülkem terörden yanıyor,yanıyor!
Devlet ne işe yarar?Burnunu her yere sokacağına,önce kendi ülkendeki teröre baksana!
Ülkemizi PKK,IŞİD,FETHULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTLERİNE KİM TESLİM ETTİ?
ALIŞMADIK!
Diyoruz ya!
Bizi,terörle yaşamaya,her gün endişe ve korkuyla güne başlamaya,gözyaşlarına,ağıtlara bıraktınız.
Daha ne istiyorsunuz;ne?
Atölyemi boyadım,şimdi de düzenliyorum.Bilgisayarımdan Haluk Levent şarkıları yükseliyordu.
Birden,Kayseri'de patlama haberini gördüm ve elim,ayağım buz kesti bir anda.
Eyvah!dedim.
Yine feryatlar,yine tabutlara sarılacak ana-babalar-eşler-kardeşler ve 'Babam neden bu kutuda'diyen çocuklar....
Diyor ki Haluk Levent şarkıda:
'Hasretler ayrılıkla başlar.
Yanar yürek sessizce ağlar.
Zırhlı aracına binerek uzaklaşan ve şehit olmayı marifet sayan sayın Özhaseki;
Hadi anlatın şimdi orda evlatlarını şehit veren ailelere hasretliğin artık sonsuz olduğunu.
Sizin hiç evladınız öldü mü?
Bunu anlamadığınız için ülke kan gölüne dönmüşken hala BAŞKANLIK DERDİNDESİNİZ!
Alın o başkanlığınızı da....
Evlat acısını ciğerinde yaşayan Anacığım.....
Nasıl da haklısın şimdi!

16 Aralık 2016 Cuma

#Soğuk,evet ama bu kadar soğuk olur mu hava?
Kar yağsa yumuşayacak;yağmur yağsa azıcık ılımanlaşacak ama yok işte....
Burası Çukurova.....
Kim inanır bu kadar soğuk bir havanın olacağına?
Çiçekler buz tuttu,ağaçlar üşüyor.
Hayvanları hiç düşünemiyorum.Karınları açsa eğer,hava da buz gibi.
Anne köpeğimize bir şey olmasaydı!
İnsanlar diyeceksiniz;insanlar....
Ya onlar ne alemde?
Sığınacak bir çatısı,sofrasında bir kap aşı olanlar ne kadar da şanslı bu gece.
#ŞU SAAT OLDU VE ÇOCUKLAR OKULLARDA HALA DERS GÖRÜYOR VE EVLERİNE GİDECEKLER BU AYAZLI SOĞUKLARDA!
En son ne zaman kitap okudunuz?
İtiraf ediyorum,bende kitap okumaya ara verdim.Elimde,İnci Aral'ın'İçimden Kuşlar Göçüyor'kitabı var ve iki günde bitireceğim kitap,aylardır elimde sürünüyor.
Bunu yazdığım için de kendimi kınıyorum elbette.
Hani,kitap dediğinizde Dünya Klasikleri,Türk Eserleri,roman,şiir,öykü kitapları akla gelir.
Her birinde,başka bir dünyaya yolculuk edersiniz.
Peki,evlilik üzerine öğüt veren kitapları okuyanınız var mı?
Hani;mutlu evliliğin sırları,bir yastıkta kocamanın yolları falan diye yazılır ya!
Bir de,bazı belediyelerin bu konuda hangi uzmana danışarak hazırlattığını anlamadığımız,broşür yerine kullanılan kitaplar var.
Kütahya ve Pamukkale Belediyesinin (Ki,her ikisinin de AKP'li olduğunu belirteyim.)
evlenen çiftlere kitap dağıtmış.Sanırsınız ki,çiftlere gerçekten yön gösterecek kitaplar.
İçeriğini okuyanınız var mı?
Yoksa;buyrun içerikleri:
Önce,Kütahya Belediyesinin kitabı:
-- Sevişirken konuşursan çocuğun kekeme olur.
Yani,mealinden şunu anlamamız gerek:Bu işin sağlıklı gebelikle ve sağlıklı ortamda doğumla ilgisi yok.Çocuğun kekeme olursa,tek nedeni senin sevişirken bağırman.Sesini kes ve seviş yalnızca.
Bağırma, içinde tut ki,çocuk sağlıklı olsun.
-Çalışma hayatındaki kadın,iş yerinde kocasından daha yakışıklı birini görür ve ona aşık olabilir,dizini kırsın evinde otursun.
Yani,bu kadın,yalnızca iş yerindeki erkeğe aşık olabilir,markete gittiğinde,spor yaptığında,sokağa çıktığında karşısına hiç başka yakışıklı erkek çıkmaz,aşık da olmaz.
-Kadın,ev işinde ve malum konuda çok maharetli olmalıdır.
Yani;kadınlar!Evde,işte,yatakta her yerde üst düzey bilginiz olmalı.
Kocayı mutlu etmek asli göreviniz.
- Çok eşlilik yararlıdır.Dırdırcı bir eşi varsa erkeğin,onu boşamadan derhal yenisini almalıdır.Rekabete giren kadın dize gelir.
Şimdi de,Pamukkale Belediyesinin kitabı
- Kadınlar spor sahalarına ve parklara gitmemeli
Manisa'da,gebe kadının parkta yediği tekmeleri anımsayın lütfen.
- Sen kadını dövdükçe o seni daha çok sevecek daha çok isteyecek.
Yani,siz kadınla sevişmeyecek,yatakta evire,çevire ağzını,burnunu kıracaksınız.Böyle yapın ki,kadın sizinle daha bir şehvetle sevişsin.
- Çocuklar, güneye doğru sıcak iklimlerde 10 - 12 yaşlarında evlendirilebilir.
Yani;tecavüzcüsüyle evlendirilmesine gerek kalmadı.Doğal yollardan da evlendirebilirsiniz.
Burda,şu kıt akıllıya şunu da eklemeliyim:Neden güney?'Çünkü,iklim sıcak oldukça kız çocuklarının regl görme yaşı düşer.Akdeniz Bölgesinde 11 yaşında regl gören kız çocuğu,gebe kalmaya hazırdır anlayışıyla bu iş biter kardeş' diyor.
-- Bale şeytan ocağı tiyatro şeytan yuvası
Pamukkale'de bale günleri yapılıyor mu?Hani,sanırsınız ki,balenin ana vatanı Pamukkale.
Hadi,bu zırvalıkları biri yazdı.Bunu yazan matbaa,dağıtıcılar,bu kitapları evlenen çiftlere verenler,bu kitabı alan çiftler.....
Yahu!
Sizde hiç akıl yok mu?Hiç mi,bu zırvalıkların sayfasını çevirmediniz,eleştirmediniz?
#Hani;'Nerden başlasam,nasıl anlatsam?'diye söze girilir ya!
Ülkemizde,iç ve dış siyasetin geldiği nokta;her gün artan terör,durmayan kadın cinayetleri,çocuk tecavüzleri,kazalar;sanki çok üstümüze vazifeymiş gibi;sanki güçlü bir devletmişiz gibi burnumuzu içinden çıkmayacağımız işlere sokmak ve şehitler,şehitler....
Bir zamanlar Emevi camiisinde akşam namazı kılacaklarını söyleyenlerin bu söyleminin üstünden nerdeyse 6 yıl geçti.
Suriye,kan gölü.500 bin insan öldü bu iç savaşta.
B.Esad'ı devireceklerini sananların yüzünden çocuk,kadın,yaşlı demeden insanlar katledildi Suriye'de.
Ülkemize sığınan 3.5 milyon mülteci de başka bir dram.
Kendi kendimizi besleyemiyorken,bir de Suriyeli insanları beslemek insani açıdan doğru ama bunun bir de ekonomik yanı var.
Ekonomi dibe vurdu.İşsizlik zirve yaptı.
Peki,onca işsiz,yoksul,sefaletle yaşayan insanımız varken,kendi ülkesindeki savaştan kaçan ve sığınan bunca insanı nasıl besleyeceğiz?
Suriye'de bu savaşa taraf olunmasaydı,terörist örgütlere yardım edilmeseydi,bu insanlar ülkelerini terk eder miydi, lastik botlarla denizin ortasında can verir miydi?
Elimizdeki kanı nasıl geçireceğiz,yıkamayla çıkar mı?
Ekranda,Gaziantep'te,okulda olması gerekirken sanayide çıraklık yapan,ayağına geçirdiği poşetlerle ayağını ıslanmaktan korumaya çalışan,bot giymesi gerekirken,üstünde incecik montu,ayazda üşümüş elleriyle 10 yaşındaki KADİR'i gördüğümde içim acıdı.
KADİR gibi ne kadar çok çocuğumuz var korunmaya muhtaç.
Halep dramı deniyor ve toplumda yanlış algı operasyonu yapılıyor şu anda.
Halep,Suriye toprağı ve B.Esad,işgal edilmiş Halep'i geri aldı.Eğer orda bir katliam yapılıyorsa bunun sorumlusu ordaki terör örgütleridir.
Toplumda yanlış bir algı oluşturarak tepki yaratmaya çalışıyorlar da;siz bu teröre nasıl destek verdiniz de,Suriye bu hale geldi diye sorulmaz mı?
Yemen'de,Nijerya'da katliamlar yapılıyor neden sesiniz çıkmıyor?Orda da,bebekler,çocuklar,kadınlar kesiliyor,yakılıyor neden görmüyorsunuz?
Nerde o,sokağa dökülen dantelli perdeliklere dolanarak tekbir getirenler?
“Haysiyetsiz dostunuz olacağına, haysiyetli muhalifiniz olsun”. derler ya;
İçine biraz da vicdanlı,merhamet duygusu olan,akıllı ve öngörülü insanları tek değil,çok dozlu ekleyelim.
Çok lazım bu insanlar,çok!

15 Aralık 2016 Perşembe

#Her işi kendiniz yapmaya kalkınca karşılaşacağınız şey aşırı yorgunluk oluyor.
Gündemi iyi izlemiyorum günlerdir ama çok şey de kaçırmamışım.Aynı söylemler,aynı zırvalıklar,hayatın aynı şekilde akışı....
Güzel olan ne var derseniz bu hayatta,iyi olduğuna inandığınız bir işi başarmak;başka da var mı bilmem?
Özgürlükler rafa kalkmış,demokrasi yerlerde,terör azdıkça azıyor,başarısız iç ve dış siyasetin faturasını tüm toplum ödüyorken;
Gel de bu memlekette huzurlu uyu,yarını tasarla ve hayat güzel aksın;mümkün mü?
Atölyem darmadağınık ve yarın nasıl toplarım hiç bilmiyorum.Boya kokusu ve boyanın izleri tırnaklarıma kadar girmiş durumda.
Ustalarla uğraşmak çok zor.Hele,parasını peşin verdiğinizde,sallıyorlar işi.
Usandım dedim ve kendim giriştim işe ama yorgunluk,yorgunluk...
Bu arada,Hüsnü Mahalli tutuklanmış!
Bırakın hasta olmasını,çok deneyimli,öngörülü ve Suriyeyi de,Ortadoğuyu da avucunun içi gibi bilen bir gazetecidir.
Doğru söyleyeni kovacak köy bırakmadılar,artık cezaevlerine tıkıyorlar.
Nereye kadar sürecek bu durum dersiniz?
Ne zor bir ülkede yaşıyoruz;ne zor!
Çalış,çabala,düşün,üret;gittiğin bir arpa boyu yol.

14 Aralık 2016 Çarşamba

#'O bomba oraya nasıl geldi?'
Bu soruyu,İstanbul'dan çok uzakta yaşayan biri,bir kahvehane ortamında sorabilir;ya da kadınlar ev sohbetinde 'Duydunuz mu,İstanbul'da bomba patlamış.O bombayı kim getirdi acaba?'diyebilir.
Çünkü bizler,halkız!
Biz,aklımız yettiğince fikir yürütebiliriz,acabaları sıralayabiliriz,yiten canlara ağlaşabiliriz çünkü bizim yapabileceklerimiz sınırlı.
Ben de,'Acaba bu bombayı kim ta İstanbul'un göbeğine kadar götürmeyi akıl etti,12 saat keşif yaptı ve uygun zamanda patlattı?'diye biraz sorayım dedim ve mahallenin küçücük bakkalına gittim ve Memed Amca,İstanbul'daki bombayı oraya sen mi götürdün?' dedim.
Yüzüme anlamamış gözlerle baktı ve 'Ne bombası kızım?dedi.
Anladım ki,Memed Amca değil;
Kahvede oturan Ahmet Amcaya sordum,o da bilmiyormuş;
Sokaktaki kadına sordum,e o da habersiz;
Kardeşim,o bombayı oraya kim koydu?
Ben,sen,o bilmiyorsa,bunu bilen birileri var mutlaka değil mi?
Devletin güzide yöneticileri bilmiyorsa,çok sorumluları,istihbarat birimleri bilmiyorsa;Beşiktaş,Bursa taraftarı bilmiyorsa;her bir parçası bir yerden toplanan 44 can bilmiyorsa....
Kardeşim!
Kim biliyor o bomba oraya nasıl geldi diye?
Seferberlik mi ilan edildi?
Sahi mi?
Niye?
Seferberlik,savaş durumunda ilan edilmiyor muydu?
Sen daha,ülkendeki teröristlerle savaşmayı beceremiyorsun,ülkeyi iyice kaosa sürükleyecek seferberliğe mi sarılıyorsun yani?
Sahi!
O bomba oraya nasıl geldi?
Kuşlar mı getirdi yoksa?

13 Aralık 2016 Salı

#Anılarına sahip çıkan insanları seviyorum.
Bu ayna,paslanmış ve bir kenara atılmış bir ayna.Sahipleri artık yaşamıyor.Geçmişin izlerini taşıyan ne çok anı sakladı kim bilir?
Bu aynaya bakan kadını tanıyorum.Öykülerini bazen kahkahayla bazen de gözlerimden akan yaşlarla dinlemiştim.
Bir neslin çok acı çeken kadınlarından biriydi.
Torunu,bir köşeye atılmış bu çerçeveyi bana getirdiğinde elime aldım ve aynası olmayan boş çerçeveye ona yakışır ne yapabilirim diye düşündüm.
Henüz teslim etmedim;atölyemin kapısında duruyor.
Aynaya her baktığımda,ondan geçen yüzleri düşünüyorum.
Kimi öfkeli,kimi hırçın kimi de hayatı sindirmiş birçok insan...
Ordan geçen herkesin,kendisiyle yüzleşmesine yardımcı olsun diye tutuyorum kapıda ve sokaktan geçenleri izliyorum bir yandan da.
Göz ucuyla bakıyorlar geçerken.

İşte; içi nostalji dolu,karşısına her geçenin yeni anılar biriktireceği bu aynanın yapım aşamaları.
Bir zamanlar bu aynada yaşayanlara rahmetle...

#Her gecenin karanlığında zil sesiyle uyanıyorum;saate bakıyorum daha gün ağarmamış.
Peki,bu zil sesi ne diye perdeyi aralıyorum;karşımda okul.Gözlerini ovuşturan öğrenciler,ayakta uyuyan çocuklar ders başı yapıyor.
Yatağıma geri dönüyorum çünkü henüz gün başlamamışken ben neden uyanayım?
Peki,o öğrencilere bu yapılır mı?
Hangi aklı evvel,saatlerin ayarıyla oynamayı icat ettiyse,derhal geri çekilmeli bu uygulama.
Saatlerin ileri-geri alınmasındaki amaç,gün ışığından daha fazla yararlanarak tasarruf etmektir.
Yahu!
Gecenin karanlığında o öğrencileri sokağa dökerek,okulların,sınıfların lambalarını yakarak hangi tasarrufu yaptığınızı sanıyorsunuz?
Çocuklar gececi olmuş,bunlar ne sanıyorsa artık?
Sabahın,bir de akşamı var.
Bakınız;akşam saat 18.00 oluyor ve ben yemeğimi yiyorum,bulaşıklarımı yerleştiriyorum,hatta çay suyumu koyuyorum ve ekranın karşısına geçiyorum haberleri izlemeye ama o öğrenciler hala okulda ders yapıyor.
Allahtan reva mı bu?
Hele son dersi beden olanların perişanlığını görmeniz gerek.
Beden eğitimi yaptıkları açık alan karşımda.Hava öyle karanlık ki,çocuklar topu atıyor,birbirini görmüyor;lastiklerin içinden zıplayacak,atladığı yeri görmüyor;Böyle okul,böyle eğitim olur mu?
Bir de bunun uyku kısmı var.
Gece uykusunu alamamış çocuklar,gecenin köründe uyanır ve okul yoluna düşerse,bu çocuklardan verim ne kadar alınabilir?
Bu çocuklar uyuyor,uyuyor!
Gecenin ayazı düşüyor ama soğuktan büzülmüş bedenleriyle evin yolunu tutuyor bu çocuklar.
Yazık değil mi çocuklarımıza?
Burası Suudi Arabistan değil.Günün ağarması da,insanların bedensel ve ruhsal uyanışı da farklı.
Düş peşindeyseniz eğer,bir süre sonra bu eziyet isyana dönüştüğünde düşünüzden düşersiniz,haberiniz olsun!

12 Aralık 2016 Pazartesi

#Bugün,semt pazarına gittim.
Eğlenceli öykülerimiz yok bu kez elbette.
İstanbul'da,terör saldırısı oldu ve 44 insan öldü.
Peki,ülkemizde,hemen her gün bir şehirde terör eylemi yaşanıyorken,yaşadığım yerde insanların tepkisi nasıl?
Tüm pazarı dolaştım bugün.Pazarcıların tümü,istisnasız malını satıp,akşam evine ekmek götürmek için bağırış,çağırış içindeydi.Hiç kimsenin dilinde yaşanan katliam yoktu.
Polis oğlu,atanamayan ve AKP'ye oy verdiğini hiç saklamayan pazarcıya sordum 'Senin oğlan ne yaptı,atandı mı?'diye;
'Yok'dedi,'Atanamadı ama bir işe girdi çalışıyor.
Ona döndüm ve 'İyi ki oğlun polis olarak atanmadı.Belki şimdi,İstanbul'daki ölen o su gibi gençlerden biri olacaktı.Bak,belki bu oğlunun yaşama dair bir şansıdır bu'.
Bunu söylerken içim acıya acıya söyledim ve 19 Yaşındaki Berkay,28 yaşındaki Selin,21 yaşındaki Mehmet,24 yaşındaki Velat,29 yaşındaki Tunç ve diğerleri......
44 can toprağın altına girdi bugün.
Hepsi pırıl pırıl,aydınlık yüzlü,ülkemizin geleceğinde rol alacak,bilimde,sanatta,sporda ya da hayatın içinde bizi bir yerlere taşıyacak gencecik insanlardı hepsi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki,kendince polislere moral verirken şunu söylemiş:
- “Bu vatan, bu toprak, bu ezan sesi dinmesin diye hepimiz birer şehit adayıyız. Allah nasip ederse inşallah ben de şehit olurum. İnşallah sizler de şehit olun.'
Merak ediyorum,bunca terör olayında bu bakanın bir yakını şehit oldu mu?
Ne kadar kolay değil mi bu sözleri söylemek?
İ.Melih Gökçek de,Allahın cumhurbaşkanını,kendini ve bakanları koruduğunu söylemişti ya!
Ne ara Allahla iletişime geçti de bunları konuştu bilmiyorum ama kutsandıklarını söylerken,onlarca zırhlı araç ve binlerce korumayla daha nasıl tehdit altında olacaklardı acaba?
Geçtikleri güzergahları koruyan polislerin ölmek kaderidir ama kendileri çok özeldir ve ölemezler.
Öğle yemeği diye simit yiyen polisin de,babasının neden o kutuda olduğunu yaşlı gözlerle soran çocuğun da kaderi aynıdır.
Vatan toprağı diye diye ölmek!
Peki,hepsi sıra sıra şehit cenazelerinde saf tutarken,bu insanlar neden öldü?
Devletin görevi,şehit cenazelerine gitmek midir;yoksa vatandaşını korumak mı?
Dün,geçen yıl,daha evvelinde de bu terör yaşanmadı mı ülkemizde?
Neden 2002 yılında 5 şehit varken,şimdi terör bu kadar azdı?
Neden,terör durdurulmuyor?
İstihbarat mı yetersiz?
O zaman,bunları rayına oturtmak devletin görevi değil mi?
Devlet ne yapıyor?
Zırhlı araçlarla kendini koruma altına alıyor,yetmez mi?
Pazarcılara gelince...
Hepsi ekmeğinin derdine düşmüş.
İstanbul'da patlama mı olmuş?
'Koş vatandaş koş.Kestane 15,Karnabahar 5,Biber 5 lira.Doldurim mi abla?'
İşte budur teröre bakışımız artık.
Biz,daha çok canları yitiririz bu gidişle,çok!

11 Aralık 2016 Pazar

#Soframda Dil Balığı,salata ve şalgam var bu akşam.
Salatanın limonu içimi burdu.
Dil Balığını bilirsiniz,çok lezzetli bir balıktır ama nedense onun da hiç tadını almıyorum.
Yemekler her zamanki gibi ama sofram neden acı bugün?
Çünkü;'akşama ekmek getir,televizyon izlerken cips yiyelim mi?O zaman gelirken al.Sakın geç kalma,yemeğe birlikte oturalım kızım-oğlum.'diyeceğim,beklediğim kimse yok.
Çünkü ben,İstanbul'a 1000 km uzakta oturuyorum.Çünkü ben,akşamın soğuğunda,gözüm yaşlı,hastane morgundan alacağım çocuğumun,kardeşimin,babamın,arkadaşımın cansız bedenini beklemiyorum ama içim yanıyor,içim.
Ölen 38 insan.....
Saksımdaki çiçeğim kurusa çok üzülüyorum ama diyorum ki;'Olsun,yeniden alırım ama bu kez daha dikkatli bakarım'
Peki ya insan?
Giden insanın yerine yenisi konabilir mi?
Evlat,kardeş,ana-baba,dost,arkadaş....
Can bu can,gidince geride derin bir acı,gözyaşı ve eksik kalan yaşamları kalır.
Ölen polislere bakıyorum;çoğu 20-25 ve ötesi.
Bu çocukların kaçı Dil Balığını tatmıştır;kaçı akşam eve dönerken cips ya da ekmek götürecektir?
Onları bekleyenler ne olacak şimdi?
Patlamayı duyduklarında,eli yüreğinde kaç ana-baba-kardeş,eş,çocuk vardır?
Vicdansızlık,vurdumduymazlık ve hala ve hala bu canları önemsemeyen ve dün yaşanan terörü görmeyip,başlıklarını
'Yeni Döneme İlk Adım diye atan TÜRKİYE;İşte Milletin Anayasası diyen AKŞAM;Gurur Gecesi diyen STAR;Anayasa Paketi mecliste diyen YENİ ŞAFAK;Cumhur İle Başkanı Buluşmaya Hazır diyen SABAH;Vesayet Bitiyor diyen AKİT;Hayırlı Olsun diyen MİLAT;İşte O Paket diyen VATAN;Anayasa Teklifi Mecliste diyen MİLLİYET;Tarihi Adım diyen HABERTÜRK ve diğerleri.....
ALLAH BELANIZI VERSİN HEPİNİZİN!
Terör,kınamayla bitmez.Yaptırım ister,kararlılıkla üstüne gitmek ister,adam gibi bir tutum ister.
Peki,siz;14 yıldır ülkemizi yöneten AKP Hükümeti,mclisteki muhalefet partileri;siz;ne yaptınız bugüne kadar terörü durdurmak için?
BAŞKANLIK diye diye,memleketi yaktınız.
Ciğerinize ateş düşseydi sizin de,hala BAŞKANLIK diyebilecek miydiniz acaba?
Alın o başkanlığınızı da......
KINA-YIN!
Soframdaki yemeğim acı,içimdeki duygularım acı.
Ben insanım duygularım var ama ya ' Erdoğan’ı, beni ve bakanları Allah koruyor'diyen İ.Melih Gökçek ne?
Orda,İstanbul'da ölen 38 canı kim koruyacaktı?
Belli ki,Allah da kimi koruyacağını seçiyor bu ülkede.İ.Melih Gökçek ve diğer önemli şahsiyetleri bunca koruduğuna göre....
Kendi canımız,yalnızca kendimize emanet demek ki.
Tanrı,o ana-babalara,eşlere,evlatlara,kardeşlere sabır versin.
Daha da ne diyeyim?

10 Aralık 2016 Cumartesi

#Kanalları tarıyorum İstanbul-İnönü Stadyumu çevresindeki patlamaya ilişkin ama 'şu kadar yaralı'diye yazılanların dışında bir şey göremiyorum ama biliyorum ki,yaralı diye söylenenlerin çoğu öldü.
Toplumda infial yaratmasın diye yavaş yavaş açıklayacaklar ölenleri.
RTÜK,geçici yayın yasağı getirdi ama geç bile kaldı.Oysa biz hemen bekliyorduk çünkü alıştık,ülkenin herhangi bir yerinde bombalar patladığında eğer yayın yasağı geliyorsa orda ölü vardır.
Hani,bu ülkede OHAL ilan edilmişti;
Hani,daha dün binlerce polisle Huzur Operasyonu yapılmıştı;
Hani,bunlara bakarak güven içindeydik,ne oldu?
Demek ki,OHAL ilan etmeyle OHAL olmuyormuş.
Gözleri Başkanlıktan başka bir şey görmeyenler ne düşünüyor acaba yiten canların ardından?
Sayın Cumhurbaşkanı,sayın Bahçeli ve ülkemizin güzide vekilleri ne düşünüyor şimdi?
Al Jazeera televizyonu en az 15 şehit diye açıklıyor.Biz,ülkemizdeki terörü yabancı kanallardan öğreniyoruz çünkü devlet büyüklerimiz yine aynı açıklamayı yapacaklar.
-Terörü lanetliyoruz
-Bunu yapanlar cezasız kalmayacak
-Hesap soracağız vs vs vs....
Bugüne kadar hangi terör olayı çözüldü de,bu çözülecek?
Eğer,bu ülkenin Milli İstihbaratı,Dolmabahçe gibi bir yerin önünde bomba patlıyor ve bunu haber alamıyorsa;ya bu istihbarat örgütü hikayedir ya da bu işin arkasında başka bir şey vardır.
Sansür yemeyen görüntüleri izliyorum;yerde hareketsiz yatan insanları
Süleyman Soylu açıklama yapıyor hala '20'ye yakın yaralımız var'diye.
Yarın,ölü sayısını okuduğunuzda lütfen bu yazımı anımsayın.
Yazık oluyor güzel ülkemiz yazık!
Ve yiten canlarımıza....

9 Aralık 2016 Cuma

#-11 yaşındaki kız çocuğunun doğum yaptığı haberini;
-Adana-Aladağ'da,12 cana mal olan yangında ailelerin hiçbirinin şikayetçi olmadığını;
-Her gün tanık olduğumuz kadın cinayetlerini;
-Sürekli artan trafik kazalarını;
-Kamyon terörünü;
-Çocuk tecavüzlerini
Okuduğumda;'YETER'diyorum,YETER!
11 yaşındaki kız çocuğu;adı üstünde çocuk.Henüz kemikleri gelişmemiş,belki yeni regl olmaya başlamış,ergenliğe bile erişmemişken,anne olmasını nasıl anlayabilirim?
Bu çocuğa bu yapılır mı?
11 yaşında tecavüze uğra.Karın ağrısıyla hastaneye git ve bebek doğur sezaryenle.
Doğuramaz;çünkü bedeni gelişimini tamamlamamıştır henüz.
18 yaş neden önemlidir insan için?
Bedensel ve ruhsal gelişimi artık ergin bireye dönüşmüştür.
O zamana kadar çocuktur ve kimse dokunamaz,dokunmamalı ama ülkemizde,tecavüzcüsüyle evlendirmeye kalkacak kadar ahlaksız bir toplum olursak,ne bekliyoruz ki?
Cidden isyan ediyorum artık bu ülkede yaşananlara.
Eline silahı alan kendini kaybediyor.Silah edinmek bu kadar kolay mı bu ülkede?
Adam,silahla hastaneye girebiliyor,insanları öldürüyor;bu nasıl iş?
Haberleri izlediğiniz zaman cidden psikolojiniz bozuluyor.
Kumandaya uzanıyorsunuz ve karşınızda,7/24,her ota konuşan bir cumhurbaşkanı,
-İnsanda biraz makam ağırlığı olmalı değil mi?
Bir cumhurbaşkanı,ödül töreninde sunucuyu paylar mı?Yatak odasındaki fanteziye,yapılacak çocuk sayısına;yani,aklına ne düşüyorsa konuşur mu Allah aşkına?
O bırakıyor,başbakan alıyor sazı eline.Ne dediğini de anlayan yok ya,ayrı konu.
Geriye kalan haberler ise,kan,ölüm,gözyaşı....
Bu memlekette hiç mi iyi bir şey olmuyor haberlerde izleyebileceğimiz?
İnsanın içi daralıyor gündemi görünce.
11 yaşında kız çocuğu,kucağında bir bebek.
Oyuncak değil;ağlayan,karnı ağrıyan,ateşi yükselen bir bebek.
Allah kahretsin bu düzene dur demeyen herkesi!

8 Aralık 2016 Perşembe

#Bir gün,biri çıksa ve 'Yiğit Bulut ile aynı düşüncede olacağımı söylese,aklını kaçırmış derdim ama büyük konuşmamak gerekirmiş de,ayrıldığımız noktalar var.
İşte buyrun,o noktalar neymiş?
Yemek programlarını izleyeniniz var mı?Pek izlemiyorum ama arada gözüm takıldığında,Türkçe'yi konuşamayan birileri,habire bizim mutfak yemeklerini yapıyor.
İsyan ediyordum'Bu adamların bizim yemeklerimizle,damak tadımızla ne ilgisi var?Bizim bir Türk de gidip,yabancı kanallarda yemek programı yapabilir mi?' diye.
Yiğit Bulut da,aynı şeyleri düşünmüyor muymuş meğer? ;)
Yiğit Bulut dediğinizde,ülkemizdeki bütün jöleleri saçına süren,o yapışkan görüntüsüyle,ablak suratıyla hiçbir çekiciliği olmayan,konuşan ama boş konuşan biri akla gelir.
Adam,öyle cahil ki,araştırmadan,düşünmeden konuşur da konuşur.
Ha;bir de danışman sıfatı var arkadaşın,o da apayrı bir mevzu.
Saçına jöleyi fazla sürersen,kıl diplerinden giren jöle akla zarar açıklamalar yaptırır insana.
Şimdi;yemek programlarıyla ne alaka diyeceksiniz?
İşte bu Yiğit Bulut,bu programlarda yemek yapanların aslında gizli bir amaca hizmet ettiğini,ajan olduğunu,yemek tarifi ayağına,tüm Anadolu'yu karış karış gezerken aslında,hangi köyde üs var,hangi köyde askeri birlik var diye araştırma yaptıklarını anlatıyor da,anlatıyor ekranda.
Sanırsınız ki,her köyde askeri birlik,her köyde askeri üs var.
Sanırsınız ki,bu adamları İncirlik üssüne alıyorlar,köşe bucak gezdiriyorlar. :)
Aslında,bu jölenin içeriğine iyi bakmak gerek.Acaba diyorum,insanı paranoyak yapan gizli bir madde enjekte ediyorlar da,biz fark etmiyor muyuz?
Yoksa;
Tanrım!
Yemek programları yapan gizli ajanların oyununa mı geliyoruz jöleyi sürerken?
Şu kafatasının içindeki kıvrımlı şeye beyin diyorlardı değil mi?
Hani,işletmeyi bilmezseniz,o beyin yalnızca cevize benzemekle kalırdı ya!
İşte tam da budur yaşanan.
Kendileri paranoyak,toplumu da böyle zırvalıklarla etkilemeye çalışıyorlar.
O yemek programlarına gelince....
Kardeşim!
Kim bizim usulümüzce Hünkarbeğendi,Karnıyarık,İçli Köfte yapabilir de,ekranlara Yok İtalyan,yok Amerikalı adamları aşçı diye çıkarıyorsunuz?
O yemekleri Yiğit Bulut'un önüne koyarım,görürsünüz. ;)

7 Aralık 2016 Çarşamba

#Ayet der ki;'İsraf haramdır;
Atalar der ki;'Ele verir talkını kendi yutar salkımı.'
Bir insan hem müslüman olup her söyleminde dini kullanıp,hem de 'Osmanlı da Osmanlı'diye geçmişe duyduğu özlemi sürekli dile getirirse,ya yaptığında bir tuhaflık vardır ya da inancında.
Ya da,bir şeyleri sürekli kullanıyor,kullanıyordur.
'Dolarları bozdurun'diyor ya sürekli;baktım ki,büyük sözü dinlemek gerek ama acaba dolarları nereye koydum diye bütün evi döktüm.Malum;ya bir yerde ayakkabı kutularında sakladığım,kasalara istiflediğim dolarlarımın;yastık altına sakladığım altınlarımın yerini unutmuşsam!
Bozdurup,Türk lirasına çevirmem gerek memleketin hayrı için ama heyhat!
Evi döktüm,döktüm,bir türlü dolarları,altınları bulamadım.
Şu da vardı tabii;Devlet,bana verdiğim emeğimin karşılığı öyle çok maaş veriyordu ki,acaba altın mı alsam,yoksa dolara mı yatırım yapsam diye kara kara düşünüyorum her ay.
Bozdur bozdur harca olacak nasılsa değil mi?
Evdeki dolarları ve yastık altında zor günler için sakladığım altınları da bulamayınca,acaba bize bu aklı veren devlet büyüklerimiz ne yapıyor ülkemizdeki tasarruflar için dedim ki,ne göreyim;
Devleti 14 yıldır yönetmeyi beceremeyen ve ekonomiyi dibe vurduranlar,meğer bu kötü gidişatı Gezi Parkı olaylarına bağlamamışlar mı?
Gezi parkını korumaya kalkan ve ülkedeki demokrasi ayıbına isyan eden insanlarmış meğer ekonomiyi dibe vurduran.
İnsanın aklına nifak tohumları ekilmeye görsün:
Aklıma geldi de,'Acaba,şu ünlü sarayın aylık elektrik faturası ne?'
Ya da,bu saraya harcanan toplam giderle ne kadar tasarruf yapılabilir acaba?
Ya da;birileri es kaza toplanmaya kalktığında,yoldan geçen onlarca siyah arabaların yaktığı benzin,koruma giderleri ne tutuyor ?
Ya da;devletin yaptığı tüm organizasyonların çiçek,yemek ve tören masrafları tutarı 439 milyon TL ile ne kadar tasarruf yapılabilirdi?
Ya da;ANA,ATA,GAP diye bir dolu uçak varken 78 milyon dolara, Tunus’un devrik diktatörü Bin Ali’nin Airbus A340 VIP uçağını satın almasının nasıl bir tasarruf yöntemi olduğunu bana açıklayacak biri var mı?
Hani,İslam dininde ;İsraf haramdır ayeti var ya!
Hani,birine öğüt verirken,aksini bizim asla yapmamamız gereken talkın,salkım hikayesi var ya!
Ne demişti Hz.Mevlana:
'Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.'
Masal okumayın artık bu ülkeye.Sizler lüks içinde hayat sürerken,açlığa mahkum ettiğiniz bu halkın vergileriyle uçak alamazsınız.
İnsanda biraz vicdan gerek.Hiç mi görmüyorsunuz çöplerden ekmek toplayan,soğuktan donan insanları.
İnsaf,insaf!

5 Aralık 2016 Pazartesi

#Yoğurtçu Teyzemiz
Asıl adı Selver Teyze ama o bizim için hep yoğurtçu teyze olarak kalacak.
Hayatımızdan çoğu kez berbat insanlar geçer ama bir de çocukluk anılarımızın güzel yanları insanlar vardır ya;işte yoğurtçu teyzemiz de bunlardan biri.
Nerdeyse 40 yıldır onu hiç görmedim.
4-5 yaşlarındaydım.Evimizin bahçesinde,havuzun başında,benim ve kardeşimin ellerinden tutarak birlikte fotoğraf çektirmiştik.
O, bizim evimize yoğurt getiren teyzemizdi.Babam,onun yoğurdunu çok severdi.Öyle sahtekârlıktan uzak insandı ki;bakır çitile çaldığı yoğurdun üstünde bir parmak kaymak olurdu.Yani; süte, hile hurda karıştırmak o zamanlar henüz icat edilmemişti.Yoğurt kaymağının üstüne bal dökerek yiyeniniz varsa,bu tadı iyi bilir.
O tat da çocukluğumda kaldı artık.
Yıllardır onu görmeyi çok istiyordum.Yaşadığı köyü öğrenmiştim ama bir türlü gitmek kısmet olmamıştı.
Belki de ölmüştür artık diyordum ama hala yaşıyordu ve ben öyle sevindim ki,onu görünce.
İçeri girdiğimde,bana baktı 'Abooo Nerden çıktın?' diye sarıldı öptü,öptü....
İkimizin de gözlerinden akan yaş ,çocukluğum,anılarım....
Artık çok yaşlıydı,birçok şeyi anımsamıyordu ama bizi unutmamıştı.
Yüzü hiç değişmemişti,bakışları,tıpkı benim çocukluğumdaki yoğurtçu teyze gibiydi.

Onu çok özlemişim.
Yirmi yıl önce köyden şehre,önce sırtındaki değneğiyle,sonra da at arabasıyla yoğurt taşımayı bırakmıştı ama üstü başı hala süt kokuyordu.
Elimi tuttu,sarıldı,öptü,gözlerimizdeki buğu ve anılarımız.....
Kocası da ölmüş ama 3 oğlunun da trajik ölümü anlatılır gibi değil.
Duvarda,oğullarının sararmış fotoğraflarına baktı ve 'Bak,onlar ölen oğullarım'diye elimi tuttu.
Daha fazla üzülmesini istemediğim için Yoğurtçu Teyzeme
'Teyze,annem de artık yok biliyor musun?'diyemedim.

3 Aralık 2016 Cumartesi

#Sosyal medya,çok çekici bir dünya elbette.
Bir dolu insanla karşılaşıyorsunuz,iletişim kuruyorsunuz,güzel bir şey bu ama hadi dostluk demeyelim de,anlık yazışmalar yapıyoruz çoğumuz ve vakit geçiriyoruz,bazen gülümseyerek bazen kızarak.
Hepimizin cins bir yanı var kuşkusuz.
Benim de var.
Sayfamdan kendi isteğiyle ayrılan ama ısrarla,defalarca arkadaşlık gönderen hiç ama hiç kimseyi yeniden almıyorum.
Lütfen artık ısrar etmeyin.
Ve sohbet etmek....
Elbette,sanal da olsa yazışmak,bir şeyleri paylaşmak güzel ama tadında bırakmak gerekmez mi?
Belki,sizlerin yarını tatil,belki keyifle güne uyanacak,pazar gününü rehavetle geçirme planları yapacaksınız ama ben yarın da çalışıyorum.
Eskidendi o pazar keyfi ve benim için nostalji oldu artık.
Yani;uzun lafın kısası,ısrarla yazıyorsunuz ve nezaketten yanıt veriyorum ama inanın çok yorgunum ve beni tutmayın.
Eğer,çalışmadan,üretmeden bana para yağdıracaksanız,sabaha kadar size yazabilirim. ;)
Ama inanın size duyduğum saygıdan kabalık etmek istemiyorum.
Ne yapayım,annem beni böyle yetiştirdi ama yarın iş var.
İyi geceler hepinize.Toptan yazayım da,özel yanıt istemeyin artık. :)