31 Mayıs 2017 Çarşamba

#Akşam haberlerinde 3 şehit,az önce Şırnak kırsalında düşen helikopterde 13 şehit.
Ve ekranda 'Teröristlere kinimiz var'diyen biri.
Kin tutmayla olay çözümlenseydi,şehit analarının gözünden akan yaşta boğulmaları gerekirdi.
Demek ki neymiş;Kin tutma masallarıyla terör bitmezmiş!
Daha da ne yazmalı ki?

30 Mayıs 2017 Salı

#Bu gördüğünüz Yenidünya meyvesini,bahçemizdeki ağaçtan topladım bugün.
Pazardan aldığınız,sun'i,şekersiz,bez parçasına benzeyen tatlara inat,bal gibi desem yeridir anlayacağınız. 
Nur içinde uyusun annem ve babam her doğan çocuk için bahçemize bir ağaç dikmiş.İşte,meyvesi de bu.
Ağaçlara bakıyorum elbette. Gübresi,suyu,diplerinin yapılması,hatta arada ilaçlıyorum da ama hastalıklarla doğal yoldan yaptığım mücadele çoğu kez başarısız oluyor çünkü,devletin bir tarım politikası olmayınca,bize itelenen sun'i tohumlar,GDO'lu ürünler ne ağaçta hayır bıraktı ne de insanda.
Diyeceksiniz ki;memleketin her derdi bitti de yenidünya mı kaldı anlatacak?
Şimdi.....
Gündemi yazsam,başım sürekli belada.Mahkemeye gitmek bir şey değil de,Fetö davasından hakimleri yerlerinde bulamıyorum ki.Sürekli tayinleri çıkıyor.İşin yoksa derdini anlat,dur,her yeni gelene.Dosyaya da hakim değiller....
Dünyanın hiçbir ülkesinde,bir tek kişinin hem cumhurbaşkanı olup,hem partinin başına geçip hem de grup toplantısı yaptığını duydunuz mu?
Duyamazsınız çünkü bu tür bir .....
Şimdi,burda ne yazarsam başım derde girmez?
Yoksa;'6 yaşındaki çocukla evlenilir'diyen o aşağılık adamın ifade özgürlüğü diye hukukta kabul görmesine mi;
Ege'de katledilecek zeytinliklere mi;atamayınca intihar eden genç öğretmeni mi isyan edeyim?
Gördüğünüz gibi,siyaset yazsanız olmuyor.En iyisi ağaçlara bakmak,bakmak....

Bakınca da meyvesi inanılmaz tatlı oluyor.
Siz de deneyin bence.Bu adamlarla uğraş,uğraş nereye kadar?

29 Mayıs 2017 Pazartesi

#Sevgi.....


Sevgi neydi?
Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti..
Bu sözü anımsadınız mı?
'Selvi Boylum Al Yazmalım' filminin en vurucu tümcesiydi bu.

Bir çocuğa sahip olmak sevgidir,emektir,hiç bıkmadan anne olmaktır.
Evladının büyüdüğünü görmek,onu ilmek ilmek işlemek,sevgi ve saygı dolu bir bireye dönüştürmek için emek ve sabır gerekir.
Yılların su misali aktığını çocuğunuz büyüdüğünde,işte böyle karşınıza geldiğinde anlıyorsunuz.
Evlat,dünyanın en değerli varlığı.
Gururla,övünçle bakıyorsanız gözlerine,o evlat bir başarı ÖYKÜ'sünü yazmıştır size.
Ne güzeldir şiir gibi öyküler yazan bir evlada sahip olmak.
Tanrı,herkese böyle bir evlat versin;
Akıllı,başarılı,duyarlı,yani; insan gibi insan!

28 Mayıs 2017 Pazar

#Kızımla.... :)

Her yıl,27 Mayıs'ta,geleneksel olarak fotoğraf karesine girdiğimiz anne-kız anımız.
Olmazsa olmazımız yani.
Var olma nedenimiz,annem-babam,dedeler,nineler başta olmak üzere,artık aramızda olmayan kardeşlerime saygı ve sevgiyle....

27 Mayıs 2017 Cumartesi

#Bir yılı daha geride bıraktım bugün.İyisiyle,kötüsüyle,hayal kırıklıkları,sevinçleriyle koskoca bir yıl daha....
Kazandıklarım oldu,kaybettiklerim oldu bu yıl;başarılarım,başarısızlıklarım ama hiç birinden pişman değilim çünkü insanım ve doğrularımla,yanlışlarımla burdayım.
Bugün,beni gülümseten sözler de duydum,hüzünlendiren de ama hepsini sevdim.
Herkesin,sizi sevmesini bekleyemezsiniz elbette.Bazılarının gözünde erişilmez bir insan olabilirsiniz ama bazılarının gözünde de sıradan biri ama bu da hiç önemli değil.
Ne demişti Can Yücel;
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
CAN YÜCEL
İşte,hayat tam da budur.
Sevdiğin kadar sevilirsin bu hayatta'
Bugün,öyle çok kişi tarafından arandım ve mesaj yağmuruna tutuldum ki;
Bazen güldüm,bazen hüzünlendim.
Bugün,yanımda olan ama her açıdan olan;bana sarılan,gülümseyen,sosyal medyadan iyi dileklerde bulunan arkadaşlarım,dostlarım,çocuklarım.
Bugün,beni gülümseten,yazan,çizen hatta eleştiren herkese teşekkür ediyorum..
Her şey çok güzeldi bugün.
Başta kızım olmak üzere,ailem,arkadaşlarım,dostlarım ve beni seven herkes.....
Kalbimdesiniz. ❤️🙂

26 Mayıs 2017 Cuma

#Hayatımız,bir şehirde,bir köyde,bir mahallede geçiyor olabilir ama geçiyor bir şekilde.
İçine doldurduğumuz insanlarla ya çoğalıyoruz ya da eksiliyoruz çünkü; hayatın getirisi bu.
Karşımıza çıkan insanların iyisi de var,kötüsü de.Bazılarından sıkı bir kazık yiyoruz,bazılarından unutulmaz dostluklar kazanıyoruz.
Yaşadıklarımıza deneyim deyip geçmek yerine deştikçe deştiğimiz ve sonunda yine dönüp bize zarar veren durumlarla da karşılaşıyoruz genellikle.
Böyle durumlarda,yanımızda bir dost arıyoruz.Hani,düştüğümüzde bizi anlayan,elimizden tutan bir dost.
Dost kazanmak öyle kolay bir şey değil.Uzun yılların sevgisi,saygısı ve ilişkide emeği var.
Hayat,uzun mu,kısa mı bilinmez bir yolculuk ve bu yolculukta hata yapa yapa,düşe kalka bir hamur misali yoğuruluyor,çevremizdeki insanları eleye eleye var olmaya çalışıyoruz.
Birilerinin tercihi oluyoruz,birilerini biz seçiyoruz.
Peki,bu yolculukta hata yapma payımız yok mu hepimizin?
İnsan,mükemmel bir makine bile olsa,gün gelir bir yerinden arıza çıkarır mutlaka.
Böyle durumlarda ne yapmalı?
Kafamızı kuma mı gömmeli,olanları hiç yaşanmamış mı saymalı,yoksa kendimizle yüzleşmeli miyiz?
İnsanız,hata yapabiliriz ama yaptığımız her hatanın da baş sorumlusu kendimiz olduğumuz için,eğer varsa bir bedeli de ödemeliyiz.
Kendimizden başka herkesi suçlayarak işin içinden sıyrılamayız.
İnsan vicdanı,en çok yatağa girdiğinde ortaya çıkar.
Günün dökümünde ne kadar rahatsanız,o kadar iyi uyursunuz.
En çok da şunu yapmak gerekir;
Bir yanlışa düştünüz ama düştünüz bir şekilde.Sonunda ölüm yok ya!
Bu sizin hayatınız ve hesabını da yalnızca kendinize verirsiniz., tabii,eğer başkalarının canını yakmadıysanız.
Kişi,kendinden ve yaptıklarından sorumludur.Yetişkin insanları ayıran da budur.
Bu olgunluğu taşımanın adı da deneyimdir.
Kişi,önce aynaya bakmalı ve kendisine hep 5N1K sorularını sormalı.
'Ben ne,neden,niçin,nasıl,ne zaman ve kim-in için bu yanlış yaptım?'
Yanıtını verdiğinizde bu işi öğrenmişsiniz;yani deneyimli,aklı selim bir bireye dönüşmüşsünüzdür artık!

25 Mayıs 2017 Perşembe

#İnsanların,bazen motivasyonu azalır ve böyle zamanlarda biraz deşarj olmak gerekir.
Bende,çalışma arkadaşlarımla bir güzellik yapayım ve farklı bir gün geçirelim istedim bugün.
Her ne kadar,ortalık kalori patlamasından geçilmiyorsa da,arada hayattan gün çalmak iyidir bazen.
Yedik,içtik,halay çektik bugün.Ben değil elbette çünkü zerre kadar yeteneğim yok ve hiç olmadı bugüne kadar;bundan sonra da zaten olmaz. :)
Şu ahir ömürde,tangoyu öğrenemeden gideceğim ya,işte buna yanıyorum çünkü onda da hiç yeteneğim yok.
Neyse.....
Yeni projelerim var hayata geçirmek istediğim.Hepimiz bir gün gideceğiz bu dünyadan ama yaşadığımız bu zamanlardan bir iz bırakmak gerekir kalanlara.
Mutlu olmak zor,bunu başarmaya çalışmak daha da zor ama her şeye rağmen umut hep var olmalı içimizde.
O güzel lezzetleri yapan,atölyeme getiren tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bu kalörilerin hesabını nasıl vereceğim ayrı konu. ;)
Çok çalışacağız,çok.
E,bugünkü deşarj bize epeyce gaz vermiştir diye düşünüyorum.
Bir dahaki gündemimiz yemekli toplantı olacak.Bugün,aramızda olamayan diğer arkadaşlarımıza da mesaj olsun.Şimdiden yaprak sarması,mantı,içli köfte yapmaya başlasınlar değil mi? ;)
#“Laiklik yeni anayasada yer almamalı"
AKP'li Meclis Başkanı İsmail Kahraman
Bitti sanmayın bu zatın yaptıklarını.Şunu da yaptı çok şükür: Ramazanda, biri sadece kadınlara olmak üzere iki ayrı iftar verecek.
'Her millet layık olduğu şekilde yönetilir.'diye bir söz var biliyorsunuz.
Memleketin neresine ayak bassanız,insan yaşamına hakaret eden,hiçe sayan insanların yönettiği kurumlarla karşılaşıyorsunuz.
Liyakatın gözardı edildiği,adamına göre iş yaratıldığı bir ülkede böyle meclis başkanı olmuş çok mu?
Dünyanın hangi ülkesinde,bir meclis başkanı, temeli LAİKLİK olan bir yönetimde böyle konuşabilir,dahası meclis başkanı seçilir?
Bir tane örneği daha var mı?
Adam bağnaz,laiklik karşıtı,mecliste yaptığı uygulamalar,konuşmalarla hepimizi isyan ettiren bir çizgide ama koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin meclisini yönetiyor.
Bu ayıp bile bize yeter!
Eğer ben,kadını ve erkeği o mecliste görmek istiyorsam oraya gönderirim.
Bu,benim tercihim.
Siz kim oluyorsunuz da,benim gönderdiğim kadın vekillere mecliste bu uygulamayı yapıyorsunuz?
Meclis,babanızın çiftliği değil,benim temsil hakkı verdiğim bir yer.
Atalar,'Böyle başa,böyle tarak'derken ne de doğru söylemiş.
Ben,diğer % 50'yim kardeşim.Sen,beni yok sayamazsın.
Sana biat eden,oyunu satın aldığın kitleler olabilir ama ben onlardan değilim ve sana da,uygulamalarına da itiraz ediyorum.
Bu ülke hepimizin çünkü ve inancıyla,etnik kimliğiyle,rengiyle,dokusuyla hep birlikte yaşadık,yaşayacağız.
Siz de gideceksiniz ama bu ülke hep daim olacak.
Cehalet,budur işte!Yetkiyi eline aldığın zaman kendini hiç gitmeyecekmiş gibi sanıp,dev aynasında görmektir.
Ama bunların müsebbibi de var elbette.
Kendisini ölümsüz sanan başkaları da var bu ülkede.
Bu ülkenin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk de öldü ama bıraktıklarıyla hep yaşayacak da;
siz ölünce arkanızdan ne çalınacak acaba?
Çok çalışıyorum ve dolayısıyla da çok yorulup,hasta oluyorum.Bir aydır yolum hastaneden geçiyor.O doktordan,bu doktora tenis topuna döndürdüler beni.Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki,tesadüfen mi,yoksa şansımız mı yaver gidiyor bilmem.
MR çektirmeye on gün sonrası,tanı konması için on günün üstüne onbeş gün konması ne demek?
Neden mi?
Çünkü,MR'yi raporlayacak doktor bir kişi olunca 'ister öl,istersen yaşa o da senin sorunun güzel kardeşim' diyor devlet sana.
Peki,ben buna layık mıyım?
Ben,böyle yönetimlere,böyle beceriksiz insanların hakimiyetine layık mıyım?
Bi'gidemediniz hayatımızdan!

21 Mayıs 2017 Pazar

#Bugün,bir anne olarak benim gurur günüm çünkü bugün,kızım üniversiteden mezun oluyor.
Yıllar,öyle bir hızla geçiyor ki,ne olduğunu anlamadan bir bakmışsınız,daha dün kucağınıza aldığınız çocuğunuz,bugün mühendis olarak karşınızda.
Tanrı,herkese böyle saygılı,sevgi dolu,iyi yetişmiş bir evlat versin.
Kızımla çok gurur duyuyorum elbette.
Yılların sevgisi,emeği ve birlikte yaşanmşlığının eseridir kızım.
Beni hiç üzmedi bugüne kadar.Hep saygılı,hep duyarlı bir evlat oldu bana.
Çevresinde çok sevilen,herkesin övgüyle söz ettiği bir evlat sahibi olmak, bir anne olarak beni inanılmaz duygulandırıyor.
Evlat candır ve
canınızdan bir parçayı en layıkıyla yetiştirmenin hazzı paha biçilmez. :)
Bugün isterdim ki,kızımın üstünde çok emeği olan anneannesi,teyzesi,dayısı da yanında olsun ama biliyorum ki,ordan kızımı görecekler ve gurur duyacaklar.
Kızım şanslı bir çocuk çünkü onu seven teyzeleri,dayıları ve kocaman yürekli bir ailesi var.
Tabii,başta da ben;yani Annesi! ;)
Yavrumun yolu açık olsun diliyorum hayatı boyunca.
#Bu görüntüye ne yorum yapmalıyım bilemedim.
Burası,AKP'nin kongresinin yapıldığı salon ve bunlar da AKP'nin destek timi.
Tanrı,akıl dağıtırken kota sınırı mı koymuş nedir?
Bu güruhu alacaksın, bir zaman makinesine koyup,gerçekten de Osmanlı dönemine göndereceksin.Bakalım,kaç saat dayanabilecekler ve Atatürk'ün adını kaç saat sonra minnetle anacaklar?
Oğlum,siz neyin kafasındasınız anlamıyorum ki?Sizi sayıyla mı verdiler bu memlekete?
Size ne içiriyorlar da bu hale geliyorsunuz bilmem ki? :)

19 Mayıs 2017 Cuma

#Mankenler,bazen bir laf ediyor,saldırıyorlar hemen.
Haklılık payı yok mu acaba dediklerinde?
Aysun Kayacı vardı örneğin.Hani demişti ki;'Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?diye.Nerdeyse linç edeceklerdi kadını,kaçtı da kurtuldu.
Özge Ulusoy.....
Güzel kadın allah için.Boy,pos yerinde,çok da bakımlı üstelik.
Bu manken,şu Hacı Sabancı mı ne,biriyle yaşadığı bir dargın,bir barışık aşkla gündeme geliyordu.
Bu mankene,Kıbrıs'ta bir söyleşide sormuşlar: "Mankenler neden hep zengin iş adamlarıyla çıkıyorlar?"
Verdiği yanıt:
Ne yapalım mankenler olarak gidip fakirlerle mi çıkalım anlamadım. Sen de hayatındaki insanın mesela kız arkadaşının çalışmasını ekmeğini eline almasını istemez misin? Ben zaten paraya ihtiyacı olan bir insan değilim…"
Bu manken de lince doğru gidiyor şu anda.
Diyeceksiniz ki;memlekette her sorun bitti,Özge Ulusoy'un lafı mı eksik kaldı?
Siz de haklısınız ama zenginin malı,züğürdün çenesi diyelim isterseniz.
Peki,manken haksız mı?
Mankenlerin gezdiği yerler belli değil mi?
Nişantaşı,Şişli,Cihangir gibi yerler dururken,İstanbul'un varoşlarında gezecek halleri yok ya!
Yani,bir mankenin bakkal Ahmet,fırıncı Mehmet,çöpçü Ali'ye rastlama olasılığı,size şans oyunlarından büyük ikramiye çıkmasından bile daha olanaksız bir şey.
İşin bir de karşı cephesi var elbette.
Şimdi bu zengin tayfasının çocukları altlarında lüks arabalarla nerde gezer?
Herhalde Gültepe,Bağlarbaşı,Ümraniye falan değil.Onlar da gidecek en lüks gece kulüplerinin olduğu yere.
Bu durumda birbirlerini bulmalarından daha doğal ne olabilir de mankene laf sokuyorsunuz?
Hem,bir mankenin masraflarını biliyor musunuz?
Bütün ömrünü kendine bakmaya odaklı bu insanların masrafına da bir sponsor gerek biliyorsunuz.
Burda,ekmeğini kazanan ve bu işe gönül vermiş mankenleri tenzih ediyorum elbette.
Alan razı,satan razı bir durum varsa herkese ot yemek düşmez mi?
Önemli olan mankenle,bu mesleği kullananı ayırt edebilmek.
Özge Ulusoy gibi mankenlerin zaten Hacı Sabancı'nın parasına gereksinmesi yoktur ama toplum ve böyle aileler öyle önyargılıdır ki,o mankeni o aileye gelin olarak ve soyun devamı için de asla almazdı ayrı konu.
#19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramı Kutlu Olsun.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,tüm şehitlerimize minnet ve şükranlarımla.....
Kutlu olsun olmasına da,bu bayramın önemi neydi ülkemiz için ve acaba kaç kişi bunun farkında?
Anıtkabir'deki törene,her zamanki gibi halkı koşuyor da,bu siyasiler nerde?
Hani,Atamızın kurduğu Cumhuriyet rejimini alaşağı etmeye çalışanlar,CHP nerde?
Spor bakanından başka kimse yok mu Anıtkabir'de?
CHP'nin her şeyi bırakıp atanın huzurunda olması gerekmiyor muydu acaba?
Bu bayram,bir ülkenin kurtuluşu yolunda atılan ilk adımın adıdır.
Atamızın 'Benim doğum günüm' dediği 19 Mayıs'da,onca yokluk,sefalet ama dirençle ama inançla ve vatan sevgisiyle kenetlenen bir halkın emperyalizme dirence başladığı gündür bugün.
O kenetlenme,ne yazık ki bugün çözülmüş durumda.
Milli bayramları yasaklayan zihniyet,son yapılan uygulamalarla bunu başarmış görünüyor.
Benim ortaokul-lise yıllarımda stadyumlarda gösteriler yapılırdı ve hepimiz sıcak-soğuk demeden aylarca bugüne hazırlanırdık.
19 Mayıs gösterileri yalnızca bir sportif faaliyet değildi elbette.
Yüzlerce öğrencinin birlikte hareket etmesi,senkronizasyonu sağlaması,emek vermesi ve Milli Bayram duygusunu paylaşmasıydı.
Yıllar içinde,bizler büyüdük,stadyuma gidemediğimiz durumda Ankara,İstanbul,İzmir ve diğer illerdeki o muhteşem gösterileri izlemek için ekran karşısına geçerdik.
Öyle başarılı gösteriler olurdu ki,hayranlıkla izler ve öğretmenlerimizle de,öğrencilerimizle de gurur duyardık.
1920-30-40'lı yıllardaki geçiş törenlerinin fotoğraflarına bakıyorum,bir de şimdiki pürü perişan halimize.....
Saçından utanan ve o salkım saçan örtülere dolanan genç kızlarımıza bakıyorum,bakıyorum......
Ellerinden düşürmedikleri cep telefonlarıyla yalnızlaşan,iletişim kurmayı bilmeyen gençlerimize bakıyorum,bakıyorum....
Bunlar mı bizi aydınlık yarınlara götürecek gençlerimiz?
Bunlar mı yarınlarımız?
Bu gençlerin kaçı,Atamızın bu ülkeye kattığı anlamı biliyor acaba?
Kaçı,Atamızın biz kadınlara verdiği hakların bilincinde?
Atamıza ve bu vatan için canını veren tüm şehitlerimiz bir özür borcum var şahsım adına.
Çünkü,bize verilen emanete yeterince sahip çıkamadık!
Bindik bir alamete,bilmiyoruz gittiğimiz yerin kıyametine.

18 Mayıs 2017 Perşembe

#Üç kadın ve Türkan Saylan ve Sezen Aksu....
Bu ülkede insan olmak zor da,kadın olmak çok daha zor.
Bugün,öylesine bir öykü yazmaktı amacım ama haberlerde,Antalya'da,sigara içtiği için B.T. isimli şahsın 'Bu ülke ne hale geldi, kadınlar yolda sigara içiyor O.... gibi’ diyerek vücudunda sigara söndürdüğü 20 yaşındaki genç kızın yaşadığı travmayı ve adamın serbest bırakılmasına duyduğum öfke;
-Ki;İstanbul'da şort giydiği için yüzüne yumruk ve uçan tekme yiyen Ayşegül hemşirenin yaşadığını da henüz unutmadık.
-Ki,O.... gibi diyerek,kadınları aşağılayan ama bulduğu ilk fırsatta O.... gibi dediği kadınların yanına koşacak bu şahısla aynı havayı solurken;
-Bodrum'da,Atatürk'ün posterindeki elini defalarca öpen ' “Gençler bugünümüzün değerini bilsin. Yolda yürüyorsak, nefes alıyorsak Atatürk’e borçluyuz. Elini de öperim, ayağını da öperim.'diyen Cevriye Teyzenin zorla yürüyen halini gördüğümde;
-Evimin karşısındaki okulda,beden dersi yapan öğrencilerin içindeki,kafasını sımsıkı örtülere dolamış,ısınma hareketi yaparken sürekli sallanan örtüyü toplamaya çalışan,ayağındaki yazlık ayakkabısıyla koşmaya çabalayan,perişan kız çocuğunu gördüğümde;
Ve Türkan Saylan......
Başarılı bir doktor,kadının mücadelesinin ismi,ÇYDD'nin kurucusu,önemli bir insanın ölüm günü bugün.
Kardelenler projesiyle binlerce kız çocuğuna kucak açmış,okutmuş,meslek sahibi etmiş ve hayata katmış bir değer....
Ve Sezen Aksu.....
Kardelenler projesiyle ÇYDD için yollara düşmüş,farklı duruşlu,iyi besteler yapan,iyi şarkı söyleyen bir kadın.
Yaptığı konuşmalar,kız çocuklarını eve kapatan zihniyeti destekleyen açıklamalarla;Atatürk'e yapılan o çirkin ithamları 'Düşünce özgürlüğü'diyerek savunması....
Nereye koyalım şimdi biz bu sanatçıyı?
Keşke,Sezen Aksu yalnızca şarkı söylese.
Hayat,her şekilde akıp gidecek ve suyu tersine akıtmak,akıtmaya çalışmak yalnızca gelişmeyi biraz sekteye uğratır ama bitiremez.
Üç kadın,zorlu bir gelecek ve bu yolu açması gereken aydın kadınlar....
Bu ülkede kadın olmak zor dedik ama aydınımsı kadınların karanlık yüzleri insanı biraz hayal kırıklığına uğratıyor dorusu.
Türkan Saylan'ın 1999 yılında gördüğü tabloyu,bugün hala göremeyenlerin çokluğu üzücü olsa da....
Türkan Saylan ölebilir her fani gibi ama kurduğu ÇYDD sayesinde kız çocuklarını umudu olmaya devam edecek.
Boynunda sigara söndürülen genç kız unutulmasın istiyorum;Ayşegül hemşire unutulmasın istiyorum;Cevriye Teyze gibi analarımız unutulmasın istiyorum.
Çok şey mi istiyorum?
Ve o kız çocuğuna bunu yaşatanlar.....
Bugün,o çocuğa bunu yaptınız ve yarınlarını ipotek altına aldınız ama başaramayacaksınız!

17 Mayıs 2017 Çarşamba

#Nasıl bir hukuk devletinde yaşıyoruz cidden anlamıyorum.
Önderimiz Atatürk'e hakaret etme küstahlığını gösteren bir şeyler vardı hani adam desek,adamlara hakaret olur.
İşte,bunlardan ikisine takipsizlik kararı verilmiş. 
Hakaret dediğiniz şey nedir?Ağız dolusu küfretmek mi,ağzını burnunu kırmak mı,sataşmak mı;ne?
Geçende biri,ismi lazım da değil,beni mahkemeye vermiş.Gerekçesi ona hakaret etmişim sosyal medya aracılığıyla.
Adliyeye gidip gelmekten artık usandım inanın.Her aklına düşenin beni dava etmesinden de bıktım.
Ya adliye benim evin yanına taşınsın ya da ben adliye yanına.Zamanımdan çalıyorlar üstelik.
Beni bilen bilir;ben kimseye hakaret etmem hele küfür asla.
Bunca yıldır yazılarımı okuyorsunuz,birine hiç saygısızlık ettiğimi,ya da üslubumu bozduğumu gördünüz mü?
Elbette göremezsiniz çünkü kendime yakıştıramam bunları.
Peki,dava ne oldu derseniz?
Hani,yüce Türk adaleti falan deniyor ya!
Hakim bana baktı,baktı,davaya yeniden gün verdi.Yani,Atatürk'e ve annesine bu kadar aşağılık sözler söyleyen DÖRT kişinin ikisine takipsizlik kararı veren mahkeme,az kaldı beni suçlu çıkaracaktı.
Bakınız hem de ne için;
Hani bir yasa çıkarıldı; diyelim ki,evinize hırsız girdi ve siz onu yatak odanızda değil de,evinizin salonunda yakaladınız ve bir temiz patakladınız.
Hırsız değil,siz suçlusunuz.
Ama hırsızı yatak odanıza götürüp döverseniz onu da siz bilirsiniz.
Hırsızın hiç suçu yok gördüğünüz gibi.
Peki,diyelim ki,biri ailenize ölümcül bir zarar verdi ve siz de bu şahsı suçladınız ve bu şahsın yeterince ceza almadığına inanıyorsunuz çünkü belgeler öyle diyor.
İşte burda duracaksınız.
Eğer,bu şahsa suçlu derseniz bilin bakalım ne oluyormuş?
Bu zat,bu suçu işlemiş olsa dahi,toplum önünde RENCİDE oluyor,İTİBARI ZEDELENİYORMUŞ!
Yani,sizin kanayan yaranız hala kabuk tutmamışsa,bu zat toplumda saygın bir hale geliyor,üstüne size dava açıyor ve haklı çıkmaya kalkıyormuş.
Ve yasalar da bunlardan yana bunu da bilin lütfen.
Mahkemeden çıkarken kendime dedim ki;'Git,şu adamın ağzını,burnunu kır.Bari suçlanıyorsun, bari senin vaktinden çalıyor,bir işe yarasın ve adalet böyle yerini bulsun değil mi?
Beni bir daha yazılarımdan dolayı şikayet etmeye kalkan olursa ve ben bir daha adliyeye gidersem,yeminle gazetelerin 3. sayfasına düşecek haber yaratırım sizinle.
Bunu da bilin isterim!

16 Mayıs 2017 Salı

#23 dakikada ne konuşabilirsiniz?
Eğer konuşan bir kadınsa,tüm gelmişi,geçmişi hatta geleceğe dair her ayrıntıyı öğrenirsiniz;
Eğer konuşan bir erkekse,düz mantıkla gittikleri için iki sözcükle meramını anlatır;
Ama.....
Eğer konuşan bizim cumhurbaşkanı ve Amerika başkanı D.Trump ise;
Be birader,tercüme edilen sayfalar dolusu metni,içeri girip,tokalaşıp,omuzuna dokunma faslını geçip,fotoğraf vererek Suriye,PYD ve Ortadoğu sorunlarını ne ara masaya yatırdınız da dinleye dinleye bitiremediğimiz onca sorunda NOKTAYI KOYDUNUZ?
Hani,nokta koymaya gitmiştiniz de!
O nokta bize kol böreği olarak dönmez umuyorum.
Dip not:Koskoca Amerika'ya efelenip,karşılığını alacağımızı sananlar,görüşme sonrası mikrofonlara konuşulurken D.Trump'ın yüzünü gördünüz mü?
Hani,bizde bir laf vardır;
'Yav He He' deriz olmayacak duaya amin durumlarında.
İşte aynen böyleyiz karşılarında güzel kardeşim!

15 Mayıs 2017 Pazartesi

#Atatürk der ki;'"Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır.'
Somut olayları soyut kavramlarla yaşamaya kalktığınız anda başınıza gelecek şey pek de iyi sonuçlanmaz.
Geri kalmış ülkelerde,hayatı inanç üzerine kuranların başına ne gelirmiş,işte size örnek:
Zimbabveli rahip Jonathan Mthethwa, kilisedekilere "İsa gibi suyun üzerinde yürüyeceğini" açıklamış ve bunun için bir hafta boyunca dua edip,oruç tutmuş.
Suyun,kaldırma kuvveti var biliyorsunuz.Hani Arşimet'in 'Evreka evreka-Buldum buldum'diye bağırarak hamamdan çıktığı buluş.
Yani,suya daldırılan bir nesnenin hacminin, yapısal biçimi ne olursa olsun, taşırdığı suyun hacmi ile belirlenebileceğidir.
Ama bir de yerçekimi kuvveti var;bulan Isaac Newton .
Hani,ağaçtan elma düşüyordu ya!Hani,hiçbir şey boşlukta kalmaz,mutlaka yere düşer diye.....
İşte bu rahip,suyun kaldırma kuvvetini de,yerçekimini de hiç okumamış anlaşılan.
Suyun üstünde batmadan durabilir misiniz?Ama siz hamam tası değilsiniz ki;Kaslarınız,kemikleriniz,yağlarınız var.
Dolayısıyla,yerçekimi kuvvetiyle suyun yüzeyinde kalmanız olanaksız.
Sizi,suyun yüzeyinde ne tutacak dua mı,açlık mı?
Ama siz tahta parçası da değilsiniz ki,batmayasınız.
Peki,bu rahibeye ne olmuş derseniz?
Timsahlar yemiş.
Aklını bilimle,sanatla,eğitimle eşgüdümlü götürmezsen timsahlara 'Yem' olursun.
Suyun üstünden yürüyerek geçmek....
Arşimet,Newton boşuna mı araştırdılar yani!

13 Mayıs 2017 Cumartesi

#Evlat candır......
Bir kadın,anne olmayı kucağına çocuğunu aldığı zaman anlıyor ve bir anne için en büyük hediye sağlıklı,başarılı,iyi yetişmiş bir evlat sahibi olmak.
Bırakın pırlantaları,tencere tava setlerini,evladınızın gözünde mutluluk var mı,işte o zaman anne olmanın dayanılmaz sarmalına düşüyorsunuz.
Reklamlar,günlerdir anne olmanın en duygusal halini gözümüze sokuyor da sokuyor.
Çok da başarılı oluyorlar ayrı konu.
Ben de bir anneyim ve hiç aklıma gelmemişti kızımın bana hediyeler getirmesi.
Evladımın sağlıklı olması bana yetmez miydi?,Ne yapayım halasının hediyesi ,tekini kaybetmiş pırlanta küpenin yerine kolye alan kadını?
Ya da,en pahalı parfümleri.
Onları ben de alırım.Bana lazım olan bu değil ki.
Yapanları asla eleştirmiyorum lütfen yanlış anlaşılmasın.Herkesin çocuğu Anneler Gününde takıydı,tabak-çanaktı,çiçekti,parfümdü alır,benim kızım da bana bir şişe şarap aldı bu yıl.
Hem de Rose.
Bu akşam,kızımla karşılıklı şarap içtik.
Şanslıyım çünkü sarıldığım,kokusunu içime çektiğim,saçlarını okşadığım,başarılı bir evladım var.Şanslıyım çünkü,evladım yanımda.
Tanrı,bütün evlatları korusun ve bütün annelere evlat acısı yaşatmasın diliyorum.
Kadehlerimizi var olma nedenimiz anamız,annemiz ve üstümüzde çok emeği olan ablama kaldırdık.
Onlar olmasaydı,üstümüzde bunca emek harcamalasalardı bugünlere gelemezdik.
Anamı,annemi,ablamı rahmetle anıyorum.
Analarımız....
Baştacı denir,cennet anaların ayakları altındadır denir de denir.
Anaların gözündeki yaşı kurutmadıktan sonra,kaygıyla,kederli bakışlarını mutluluğa çevirmedikten sonra boş laftır söylenen her şey.
Burdan,başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım olmak üzere,tüm şehit annelerinin,annelerin,anne olacakların ama aslında emek veren tüm anaların gününü kutluyorum.
Tanrı,analarımızı başımızdan eksik etmesin.Analarımızın sırtımızdaki gizli elinin verdiği güçle ayakta değil miyiz?
Anacığım....
Sen yoksun ve öyle eksiğiz ki!

12 Mayıs 2017 Cuma

#Cumhurbaşkanı Başdanışmanı: ''ABD Erdoğan'ın iyi niyetine ve sabrına şükretsin.Cumhurbaşkanımızın sabrını test edenler hep zararlı çıktı ve çıkmaya devam ediyorlar"dedi.
Hangi danışman demiş bu büyük lafı?Neden bu soruyu soruyorum;çünkü taşı atsanız bir danışmana çarpıyor.Ne ara türedi bunca danışmanlar ordusu ve bunlara ödenen paralar bizim cebimizden çıkıyorsa neyi danıştılar da bir işe yarayacak adım atıldı somut olarak?
Bu danışman,İknur Çevik.....
Amerika ziyaret öncesinde,Suriye konusundaki açıklamayı biliyorsunuz.
Başkan Trump,PKK'nın Suriye kolu PYD'ye ağır silahlar ve teçhizat verilmesi emrini imzaladı.
Bunun ne demek olduğunu herkes idrak edebilir değil mi?
16 Mayıs'ta cumhurbaşkanı Çin ve Amerika seyahatine çıkıyor.
Amerika seyahatinde sayın cumhurbaşkanı Trump’ı bu yanlıştan dönmesi için ikna etmeye çalışacak-mış.
Amerika da,bizi öyle önemsiyor ki sormayın gitsin.
Kapılarda bekleyip,'Emir baş üstüne Eyy Türkiye'diyecek D.Trump.
Sayın cumhurbaşkanı,bu konuda öyle sabretmiş,öyle sabretmiş ki,bu Amerika bunu bir türlü okuyamamış meğer.PKK,çözüm sürecinde ayaklanma yapmış,Türkiye'de kurtarılmış bölgeler kurmaya kalkmış ve sonra sabrı taşan Cumhurbaşkanımızın onlara tokadı çok sert olmuş ve olmaya devam ediyor-muş!
PKK terörünün tam olarak başladığı 1984 yılından bu yana binlerce şehit haberi düştü evlere.
2002 yılında bitirilmeye duran terör,2002'de,yine AKP'nin iktidara gelmesiyle yeniden başladı.
Sıvasız evler,camsız pencerelere düştü gencecik bedenler.
Anaların feryadı yeri,göğü inletti.
Peki,bu acı neden yaşandı?
Sayın cumhurbaşkanının tokadı ne kadar etkiliymiş meğer.
Peki,aynı cumhurbaşkanı;'Valilere,PKK teröristlerinin üstüne gitmeyin talimatını verdik ve silahlar bu dönemde girdi' diyen kişi değil mi?
Döşenen mayınlarla,o dönemde giren silahlarla bizim Mehmetçiğimiz ölmedi mi ve ölmeye de devam etmiyor mu?
Bu nasıl tokatmış ki,sürekli bizim yüzümüzde patlıyor?
'Megri Megri'türküsüyle halay çekenlerin yüzünden değil mi bunca şehit?
'PKK,açılımı istismar etti'diyen de sen,tokat attığını söyleyen de sen ama şamarı yiyen biz.
El Bab'da 71 şehit verdik,Amerika'nın PYD'ye vereceği silahlarla,bizim kendini dev aynasında gören siyasilerimiz yüzünden yeni maceralara sürülecek askerlerimizin haberleri gelmeye devam edecek.
Yazımızı bir şarkı sözüyle noktalayalım isterseniz:
Kendine gel kendine
Dön de bir bak haline
Aynalara küstün mü
Kıl oldum Abi!
Bize kıl olmuş Amerika'ya tokat atmaya gideceğiz öyle mi?
O tokadın şiddetinden yüzümüz,gözümüz dağılmasaydı hayırlısıyla!

11 Mayıs 2017 Perşembe

#Danıştay Başkanı Zerrin Güngör Danıştay'ın 149. Kuruluş Yıl Dönümünde yaptığı konuşmada, ' Referandum ile Anayasamızda var olan kuvvetler ayrılığı ilkesi daha da belirgin hale getirilmiştir.' dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki günlük Rize ziyaretine Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkanları da katılıp beraber çay topladı.
Karadeniz türküsünde der ki;
-Çayeli'nden öteye
Gidelum yali yali
Çay filizi toplayi
Peştemallı kızları.
Demek ki neymiş?
Çay filizlerini Yargıtay-Danıştay-Sayıştay başkanları değil,Karadeniz'li peştemal takmış kızlar toplarmış.
Peki,ne var bu çay filizi toplanmasında diyenler çıkabilir?
İşte size yanıtı:
900 hakim atamasında,800 AKP'linin hakim yapıldığı listede Danıştay Başkanı'nın kızı Gonca Hatinoğlu da 'VİP Hakim' olarak atanmış.
Bitmedi!
Gonca Hatinoğlu, avukatlık stajını Saray'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde yapmış.
Eşi Volkan Hatinoğlu da Saray'ı inşa eden Rönesans adlı şirkete yönetici olarak atanmış.
Yargı mensuplarının neden cübbeleri iliksizdir bilir misiniz?
Siyah cübbe vicdanın ve tarafsızlığın sembolüdür.Cübbede cep de yoktur.Yargı, kimseden emir almadığı, bağımsız olduğu için, kimsenin önünde iliklenmesin diye cübbenin düğmeleri de yoktur.
Barolar Birliğinin töreninde işte bu Danıştay başkanı Zerrin Güngör,cebi ve düğmesi olmayan cübbesini bu toplantıda iliklemeye kalkmıştı cumhurbaşkanının önünde.
Şimdi,yazımızın başına dönelim isterseniz;
Kızım,damadım VIP kontenjanından makam sahibi olursa,ben de o kürsüye çıkar, taraflı bir Danıştay başkanı olarak OHAL'i de desteklerim,Anayasayı çiğneyen her hukuksuzluğa göz de yumarım.
'Çayeli'nden öteye gidelum yali yali'türküsünü söylediler mi bilinmez ama çay filizi toplamak Kardenizlilerin işidir,Yargı mensuplarının değil.
Hani,yargı bağımsızdı ya ülkemizde.
Pardon!
Hangi yargı?

10 Mayıs 2017 Çarşamba

#Gözüm,bir reklama takıldı;malum Anneler Günü geliyor ya,tüm reklamlar annelere odaklı.
Reklamcılar bu işi iyi öğrenmiş.Toplumun nabzını iyi tutuyorlar.
Özellikle duygusal yanımızı başarılı örneklemelerle bize sunuyorlar.
Reklamı izleyince kendimden de yanlar buldum doğrusu ama çok değil,az.
Reklamda,çocuklarını arayan anneler ve aramaları görüp,telefonu kapatan çocukları vardı.
Reklamın sonunda,bu kez çocuklar arıyor ama anneler kapatıyordu telefonu.
Kuşaklar arasındaki fark ve her anne-çocuk arasında yaşanan şeyler bunlar.
İnsan,anne oluncaya kadar bunları cidden hiç düşünmüyor.
Biz anneler,gerçekten de elimiz telefonda,hele çocuklarımızdan ayrıysak,sürekli bir endişe içindeyiz.
'Acaba bir şey mi oldu;acaba,bir kötüye mi rastladı (Ki,burda annemi çok anıyorum,hep söylerdi bunu);acaba başına bir şey mi geldi?'
Sorular sorular kaygılar,kaygılar....
Ne zamanki sesini duyuyoruz 'Çok şükür iyi'diyoruz.
Kızım bana sürekli 'Tacizci Annem'der.
Şehir dışına yolcu ettiğim zaman bir elim yüreğimde,diğer elim telefonda gerçekten de tacizci bir anne oluyorum biliyorum ama bu duyguya engel olmak da mümkün değil.
Çocuklarımızın büyüdüğünü kabul etmiyoruz işte.Bizim gözümüzde hep çocuk kalacaklar.
Onların da kızdıkları nokta bu'Biz büyüdük artık!'
Bu kaygılanma durumunu bizler icat etmedik elbette.Dünya kurulalı beri içgüdüsel bir şey bu.
Anneler,vakti geldiğinde bunu yapar,çocuklar da karşısını.
Sevgili çocuklarımız,bizler anneyiz ve sizi aradığımız zaman elbette işiniz olabilir ama işiniz bitince geri dönmek zor olmasa gerek.
Anacığım,nur içinde uyusun hep derdi ki'Anne olunca anlarsın'
O zaman anlamadığım şeyleri anne olunca anladım.
Bizim devrimiz bittiğinde,çocuklarımız ana-baba olduğunda bizi anlayacaklar.
Tıpkı,o reklamdaki çocuklar gibi.
Elinizdeki telefon 4.5 değil,5.5 g olsa da;en hızlı operatörden hizmet alsanız da kaç yazar açılmadıktan sonra.
O telefon hep açık kalmalı,bunu öğrenin artık!

9 Mayıs 2017 Salı

#'Sağlıkta para ödeme devri geçti,artık hastanelerde sıra beklemiyorum,her şey bedava' diyenlerin ağzına terlikle vuracaktım ama vazgeçtim;kürekle vuracağım.
Oğlum,siz neyin kafasındasınız cidden anlamıyorum artık!
İlla,abidik gubidik hastalık tanısı için Acıbadem hastanesine gidip,Kadir Topbaş'ın damadı mı olmak gerekiyor?
Bakınız,tam 1 aydır sorun yaşıyorum.Devlet Hastanesine gidiyorum ve elbette uzman hekimlere.
Bir doktor,diğerine gönderiyor,gittiğim doktor 'Bu benim uzmanlığımda değil,şuna gidin'diyor ve beni tenis topu sanarak o poliklinikten diğerine gönderen ve hala bir tanı koyamayan bütün doktorları ve sağlık sistemini protesto ediyorum.
Cebimden çıkan paranın haddi hesabı da yok üstelik.
Kardeşim,bu devlet benim vergimle ayakta durmuyor mu?
Bana sağlık hizmeti verirken kaşıkla verip,kepçeyle nasıl alır?
Nerde kaldı benim hasta haklarım?
Attığım her adım para.Doktora gidiyorum muayene ödüyorum,eczaneye gidiyorum ilaç katkı payı farkı ödüyorum....
Üstelik ortada hala bir tanı da yok.
Merak ediyorum,ben bunları ödüyorken,halinden çok memnun olanlar,sizler ne yapıyorsunuz?
Sağlık bedava diyorsunuz ya!
Yeminle,kürek de az gelir size.
Gelelim şu damada;
Fokal Biyoelektrik Dizorganizasyonmuş!
Amma da alengirli bir tanı değil mi?
Yavrum!Valla sen bunlardan ölmezsin ama senin gibiler yüzünden biz kahrımızdan öleceğiz.
#FETÖ diye bir dava var biliyorsunuz.İlkokul mezunu bir emekli vaiz,okyanus ötesinde yaşıyor,dünyanın her yerinde okullar açıyor ,eli de bir uzun ki sormayın,her yere ulaşıyor.
Hangi eğitimle,hangi parayla bunca işi kotarıyor ayrı konu ama 
beni ilgilendiren Fethullah Gülen değil elbette.
Fetö davasında işin geldiği nokta.
Masum mu,suçlu mu bakılmaksızın,önlerine kim gelirse suçlu ilan edilen ülkemizde,öyle haberleri okuyorsunuz ki;'Bu ülke,gerçekten de bir hukuk ülkesi mi acaba?'dedirtiyorlar insana.
Kadir Topbaş'ı duymayan kaldı mı bilmem?
İstanbul'un her yerinde Saray Muhallebicisi diye açılan ama eski Türk filmlerindeki utana sıkıla sevdiğiyle, küçücük bir dükkanda,yüzü kızararak muhallebi yenen bir yer sanmayın lütfen.
Muhallebici değil,cidden Saray formatında yerler.
İşte,İstanbul'un belediye başkanı Kadir Topbaş'ın damadı da,Fetö soruşturması kapsamında, 83 iş adamıyla‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçundan yedi buçuk yıldan 15’er yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu.
Acıbadem hastanesi,öyle bir tanı koyarak damadı salıverdirmiş ki,cidden şapka çıkarmak gerek.
Bakınız tanı ne?
Fokal Biyoelektrik Dizorganizasyon.
Hastalığı yazarken bile sandım ki ,zavallı damat ölümcül hasta.
Ama heyhat!
Hani,doktora gidersiniz ve size bir dolu tıbbi terim söyler ama sizin derdiniz basit bir nezledir ya!
Böyle alengirli tanılar koyunca cidden yarın ölecek sanıyorsunuz bu damadı ama bakınız derdi neymiş;
‘epilektik atakları arttıran uyku apnesi, hipoglisemi ve hipovitaminöz hastalıklarının telafisi mümkün olmayan durumlara sebebiyet vere-BİLE-ceği’savıyla......
Yani,bu arkadaş epilepsi hastasıymış,uyku apnesi varmış ve cezaevi koşulları ne yazık ki,epilektik atakları artırıyormuş.
Nasıl acıdık bilemezsiniz bu damada. Çünkü,dünyanın en ölümcül hastalığına yakalanmış ve dünyada bir tek bu damatmış epilepsi hastası.
Yalnız ve uzun saatler aç kalması ve uzun süre elektronik cihaz kullanmasının sakıncalı olduğunu belirten hakim de salıvermiş garibanı.
Çünkü,cezaevlerinde mahkumları hep aç bırakıyorlar;çünkü cezaevlerinde her mahkum sürekli elektronik cihaza maruz kalıyor;çünkü cezaevlerimizde insanlar acayip yalnız kalıyorlar tek kişilik hücrelerde.
Aklımızla dalga geçiyorlar ya artık!
Sevgili doktorlar,sevgili hakimler,cidden yettiniz artık.
Bu ne zırvalamak kardeşim!
Biat edilir de,bu kadarına pes!

7 Mayıs 2017 Pazar

#CHP'nin ülkeye ve yapılan her yanlış işe karşı durmasının önemine dair....
TVNet'te yayımlanan "Derin Tarih" isimli programda Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Afet İnan hakkında skandal sözlere imza atıldı.
Atatürk'ün manevi kızı ile birlikte olduğunu iddia eden Süleyman Yeşilyurt denen bir ahlaksız,hem Atatürk'e dil uzatıyor hem de Afet İnan'a.
Aynı programda,bu tezi savunan Mustafa armağan ise bu kanıya,2012 yılında,Çankaya Köşkü'nü gezerken yatak odalarının yerlerine bakarak varmış.
Cidden yeter artık.Ülkenin kurucu lideri,dünyanın hayranlıkla baktığı Atatürk'e böyle dil uzatacak kadar küstahlaşmış bu müsveddelere soruşturma açacak bir savcı yok mu;
Beyinleri,uçkurlarıyla yer değiştirmiş bu zavallılara yanıt verecek kimse yok mu bu ülkede?
Peki,Derin Tarih dergisinin sahibi kim;Mustafa Albayrak.Yöneticisi ise Prof.Mustafa Armağan.
Peki,başdanışmanı kim;Ekmeleddin İhsanoğlu .
CHP,siyasi geçmişinde elbette hatalar yapmıştır,tıpkı hep itiraz ettiğimiz Ekmeleddin İhsanoğlu gibi ancak;son dönemde CHP'ye yapılan haksızlıkları da görmezden gelemeyiz.
CHP'nin kurultayı 2018'de.Olağanüstü kurultay istemek nedir?
Ya Selin Sayek Böke'nin başkan yardımcılığı ve parti sözcülüğünden istifası!
Aklınızı başınıza toplayın artık Eyyy CHP'li vekiller!
Referandumu seçim gibi görüp de,YSK'ya ve AKP'ye rağmen CHP başarısızdı diyerek yakalanmış % 49 oyu aşağı çekmeye çalışmak da nedir?
Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP,referandumda iki hatanın dışında çok iyi bir strateji izlemiştir ve % 49 başarıdır.
MHP'nin muhalif kanadı,SP ve diğer seçmenlerin de katkısı var elbette bu % 49'da.
CHP,düzlüğe çıkacaksa eğer,öncelikle Deniz Baykal'ın artık köşesine çekilmesi gerekiyor.Yaptığı her konuşma partiye zarar veriyor çünkü.
Parti içinde muhalefet elbette olacaktır ama bunu sürekli gündemde tutmakla CHP kaybeder.
İstifa edenlere de,sürekli eleştirenlere de bir çift sözümüz olsun:Neden yalnızca parti sözcülüğü?
Madem partiyi beğenmiyorsunuz,madem demokratik bulmuyorsunuz,partiden istifa edin ve siz daha iyisini kurun o zaman?
Partiyi yok etmek için düşmanı dışarda aramaya ne gerek var,partiye bakın yeterli.% 49 çıtasını daha yukarıya hedefleyip,sıkı bir adayla ortak çalışma yapacaklarına birbirlerini yiyorlar.
Böyle parti mi olur?
Göstermelik istifa etmeyeceksiniz,tümden istifa edeceksiniz partiden.
Seçmeni aptal yerine koymayın,kenetlenin de,iyi bir iş çıkarın artık ülke siyasetinde.
CHP'nin Atatürk ilke ve devrimlerine artık sahip çıkıp,bu yolda yürümesi gerekiyor bu zavallılara ülkeyi bırakmamak için.
Atamıza dil uzatmak ne demek?
Aşağılık,insan müsveddeleri sizi!
CHP,bu işin peşini bırakmamalı.Tabi,saçmalamayan vekillerle yürürse yoluna.

5 Mayıs 2017 Cuma

#5-6 Mayıs'ın önemini biliyor musunuz? Biliyorsunuz elbette çünkü Hıdırellez'e güvendiğimiz gün bugün.
Her yıl olduğu gibi,ben de bir gül dibine not bıraktım.Ne işe yaradığını bugüne kadar anlamadım ama olsun,ritüeldir bu. ;)
Mayıs ayını çok severim.Belki de doğduğum ay olduğu içindir ama bir sempatim hep olmuştur Mayıs ayına.
Baharı müjdeleyen,her tarafın çiçek,böcek koktuğu en şahane aydır bana göre.
Küçücük bir toprak parçasında bile papatyalar açar.İşte,beni bitiren görüntülerdir bunlar.
Şaka bir yana,5-6 Mayıs,Hıdırellez şenliklerinin yapıldığı tarih biliyorsunuz.Bir çeşit yaz mevsiminin başladığı günler.
Çocukluğumda,Hıdırellez'de,özellikle genç kızlar,ellerinde piknik sepetleriyle kırlara giderlerdi.
Şimdi,çıkılacak bir toprak parçası bırakmadılar çok şükür.Dağ,taş beton bina doldu.Millet,saksılardaki toprağı koklar oldu.
Neyse;
Hıdırellez'de neler yapılır?
Öncelikle,doğada,ilk açan bitkileri topluyorsunuz ve kaynatıp içiyorsunuz.Kalanıyla da kırk gün boyunca yıkanıyorsunuz.
Kırk günlük suyun bitki hacmini herhalde tahmin edersiniz? Doğada,ot bırakın lütfen.
Ne işe yarıyor,derseniz:Estetik cerrahlarını işsiz bırakıyormuşsunuz çünkü,güzelleşiyormuşsunuz.
Hadi hanımlar,yaşadınız.Bedava güzellik sırları. :)
Hayatınıza bereket yağmasını istiyorsanız,para keselerinin ve yiyecek kaplarının ağzını açık bırakıyorsunuz.
Açık keseyi gören paracıklar sizin yani. ;)
Dileklerinizi kırmızı kurdelayla bağlayıp,bir gül ağacına asacakmışsınız.Kırmızı kurdela tamam da,memlekette gül ağacı mı bıraktılar da asalım,değil mi?
Evlenecek kızlar.....
İşte burası zor.
Bir gelin maketi yapacakmışsınız.Yeteneğiniz varsa ne âlâ.Maket yoksa,koca adayını ancak rüyanızda görürsünüz. ;)
Bu yılı kaçırdıysanız üzülmeyin,hemen bir heykel kursuna yazılın.Seneye lazım olur.Yapamıyorsanız da,bana önceden haber verin.Malum,aynı zamanda Heykeltraşım ya,size bir katkım olsun. :)
Rüyanızda,bir erkek altın tasta size su verirse,yaşadınız.Hadi hayırlı olsun kocanız.
ALTIN TAS MI?
Hayırlı rüyalar.Zaten ancak rüyanızda görürsünüz o tası. ;)
Son uygulama da şu:Evinizin önüne bir tas süt koyuyorsunuz.Eğer,sabahında,süt yoğurda dönmüşse,işler tıkırında demektir.
Yok,eğer süt yerinde yoksa.....
Hadi bakalım,hayırlı bir iş yaptınız.O tastaki sütü gören bir hayvanın karnını doyurdunuz,az şey mi? ;)
Geçen yıllarda hepsini yaptınız ama olmadı mı?
Benim de olmadı,ne olmuş? ;)
Gidin çalışın,emek harcayın,paranızı kazanın.Yok öyle bedava çaput bağlamayla hayatı düzenlemek. :)
Size hiç,''Emeksiz yemek olmaz'' diyen olmadı mı? ;)
#Türkiye,adil,hakkaniyetli bir ülke mi?
Saçma bir soru oldu;elbette değil.
Dün sabah haberlerinde izlemiştim,Antalya'da,3 yaşındaki,yanlış iğne sonucu bacağı kesilen kız çocuğunun haberini.
Doğrama ustası babasının evde yaptığı yürüme düzenine bakınca,bir yandan 'Allah kahretsin sizin gibi sorumsuz insanları eğiten okulları' dedim;diğer yandan ise 'Dünyada,böyle güzel babalar da varmış 'demek ki diye içimden geçirdim.
Böyle durumlarda,anne-baba ve çocuk ve toplumsal açıdan bakarım olaya.
O anne-baba ölse,bu çocuk ortada kalır çünkü,engelli bir çocuk ve kimse sahip çıkmaz,devlet de dahil.
3 yaşında bir kız çocuğu,yürüyemiyor,yaşıtları gibi sokağa çıkamıyor koşup,oynayamıyor,eve mahkum.
Bu çocuk,yarın okul başladığında ne yapacak?Ergen olduğunda,yetişkin bir birey olduğunda toplumdaki yeri ne olacak?
Engelli bir birey olarak itelenecek,sokağa çıkamayacak,otobüse binemeyecek,belki çalışamayacak,belki birini sevecek ama engeli yüzünden hayatı kararacak.
Peki,bunun sorumlusu kim?
Cumhurbaşkanı,çocuğun babasını aramış.Çok da iyi yapmış.Bunu,siyasi bir tutum olarak görmek istemiyorum,çok insani ve vicdan yaralayan bir şeydi ve doğrudur yapılan arayış.
Bu olayda devlete düşen görev,aileyi aramanın ötesinde,sorumlu her kim varsa cezalandırmaktır.
İnsan yaşamı bu kadar ucuz olmamalı.Tıbbi eğitim alan hiç kimsenin böyle bariz hata yapma hakkı yoktur.Yapan cezasını çekmeli.
Neyse ki,savcılık olaya el koymuş.
Türkiye adil mi dedik,peşinen de yanıtını verdik.
Kuddusi Okkır adını duydunuz mutlaka.Düzmece Ergenekon davasında suçlanmış ve kansere yakalanıp,ölmüştü.
Devlet,hasta bir insana acımamıştı yargı sürecinde.
Peki;Kuddusi Okkır'ın canı,Kadir Topbaş'ın damadından daha mı az değerli de,FETÖ davasından gözaltına alınıp,özel bir hastaneden kimbilir nasıl aldıkları raporla salıveriliyor?
Adalet mi bu?
Yargı,nasıl ki,Kuddusi Okkır'a acımadıysa,bu damada da acımayacak.
Yok öyle,Saray Muhallebicisinde damat-kayınpeder kahve sohbeti yapmak.
Nerde bu bu ülkenin adaleti?

3 Mayıs 2017 Çarşamba

#'Eskiden,hastanelerde sıra bulamazdık.Çok şükür şimdi hepsi bitti.Hiç para ödemiyoruz,allah razı olsun bu hükümetten'
diyenlerin ağzına terlikle vuracağım.
Sağlıkta hangi devrimden söz ediyorsunuz kardeşim?
Bakınız;bir süredir yolum devletin hastanesine sıkça düşüyor.Önceden randevu alamasam,işim bitik çünkü,insan kalabalığından değil sıra almak,nefes alamıyorsunuz.
Hasbelkader doktora girebildiniz.O doktordan,diğerine ihale edilip duruyorsunuz.O tahlil,bu tahlil derken,bir de bunun eczane ayağı var.
'İlaca para vermiyorum'diyen biri varsa bana gelsin de,ilaca ne veriliyormuş,maaştan ne kadar kesiliyormuş öğreteyim ona.
Neyse....
İnsan hasta olunca,ekran karşısına çivileniyorsunuz biliyorsunuz.
Hiç izlemediğim kadar reklam izledim bu aralar.
Bakınız reklamlarda neler var:
Malumunuz,Anneler Günü geliyor.Takı sektöründen tutun da,anneleri aşçı,işçi,temizlikçi yerine koyan elektrik süpürgesinden başlayın,tencere-tava setleri,küçük ev aletleri,makyaj ürünleri diye sıralanıyor.
Sanki bedava veriyorlar annelere.
İlla ki,anneleri mutlu edecekler.
Buraya kadar tamam da,hiçbir işletme,annenizle gelin o güne özel anne indirimi diye lokanta reklamı vermiyor.İlla anneleri eve kapatacak ürünler var pastada.
Doğrusu,ben kızımla evin dışında bir yerde kahve içsem,yemeğe gitsem bana yeter.
Ne yapayım maddi şeyleri kızım yanımda olmayınca o gün?
Ama çok tatlı bir reklama gözüm takıldı elbette.
Nutella!
Hani şu Palmiye Yağı var,yemeyin denen ürünlerden biri.
Diyor ki reklamda:'Yarın sabah müsaitseniz size Nutellayla geliyoruz.'
Sevgili Nutella yöneticileri....
Eğer yarın sabah,o Nutella kavanozuyla kapıya gelmeyin,sizi RTÜK'e şikayet edeceğim.
Gelmeyi siz istiyorsunuz.
Ben Nutella yer miyim?
Tabi ki HAYIR!
Ama olsun,o reklam boşuna mı gelme sözü veriyor?
Her ne kadar gizli reklam yapmış olsam da;bu ilaçlar beni bozsa da,O NUTELLA BURAYA GELECEK! ;)
#Bu ülke,ne cins bir ülkeye dönüştü Allah aşkına?
Adana'da,akrabası olan eski vali ve ailesiyle kız istemeye gitmeye hazırlanan damat adayı,kendisi de dahil 6 insanı öldürmüş.
Bizim bildiğimiz,kız istemeye giderken çiçek gider,çikolata gider.
Kardeşim!
Kız istemeye beline silah takıp da mı gidiliyor artık?
Ne manyak bir toplum olduk!Önüne gelene silah verirsen olacağı budur.
Düğüne git,silaha sarıl,maça git silaha sarıl,askere uğurla silaha sarıl.
Neler oluyor bize?
Toplumsal bir cinnet halindeyiz anlaşılan.