30 Nisan 2014 Çarşamba

Nihayet,beklenen 1 Mayıs geldi. 50 TOMA,39 bin polisle,Taksim yeterince dolmuştur nasılsa.
İşçilerin ne işi var Taksim'de? Anmaysa,anma.Mecburlar mı,1977'de,Taksim'de işçileri öldürdüler diye,her yıl oraya koşuyorlar.Gidin Yenikapı'ya.Olmadı,evinizde oturun.Ölenleri anınca geri mi getireceksiniz?
Başbakan,gölgesinden bile korktuğundan,sizlere adresi göstermedi mi? Ne anlamaz insanlarsınız?
Bir de diktatör diyorsunuz.
Bakın,siz Taksim'e çıkmayın diye Metrobüs,otobüs,vapur seferlerini durdurdu.
Tabi,kendi Atatürk Havalimanına inerken tüm otobüsleri,metroyu ücresiz yapmıştı ama neyse.....
Buna mı takılalım yani?Koskoca ülkenin başbakanı,elbette bir bildiği vardır değil mi?
Aslınsa,sizlere yaranamıyor.Şimdi,hepiniz Taksim'e yığılacaksınız.Onca kalabalıkta ezilme tehlikesi geçirecek,yaralanacak,belki öleceksiniz.
Bakın,siz çıkmayın diye her önlemi alıyor.Ne kadar nankörsünüz?
Bir BAŞBAKAN,vatandaşı için daha ne yapsın?
1977 1 Mayıs'ını düşünüyorum da....
Ne acı yıllardı.
1 Mayıs,İşçi ve Emekçinin Bayramı diye bilinir ama aslında,Taksim'de öldürülen işçileri anma günüdür.
Taksim'de toplanan onca insanı yok saymak,bunca önlemi almak niye?
Bir ülkenin BAŞBAKANI,Taksim'deki ağaçtan,ağacı koruyan fidanlardan,işçisinden,emekçisinden,kadınından,erkeğinden,otundan,böceğinden niye korkar ve ezmeye çalışır?
Başbakanı,cidden anlamıyorum.Korkularına öyle kapılmış ki,gölgesinden bile ürküyor artık.Taksim'i insana kapatacağına,kendisi de aralarına girseydi,2023 değil,2053'e kadar bile BAŞBAKAN kalırdı.
Tamam,biraz abartmış olabilirim. 
Sokaklar,caddeler,parklar insanlar içindir.
Bunu bir türlü anlamadı,gitti.
Yasakçı zihniyet,isyanı getirir oysa.
Yarın,Taksim'de neler olacak biliyor musunuz?
TOMALAR,Gezide olduğu gibi,tazyikli su,biber gazı,coplar belki palalılarla işçilere saldıracak.
Yine çok sayıda yaralanacaklar,yerlerde sürüklenecekler hatta belki ölenler olacak.
Başbakana duyulan nefretin dozu biraz daha artacak,hepsi bu.
Vatandaşınla restleşirsen eğer;
O İŞÇİLER TAKSİME ÇIKAR.
Hodri meydan.Yarın göreceğiz neler olacağını.
Size de olur mu?
Hani,bazı anlarda pozitif damarınız tutar,her şeyin iyi olacağına inanırsınız ama bir haber duyarsınız ve
Çileden çıkarsınız ya......
Aileden çok sorumlu bakan hanım,ekranlara çıkmış ve son günlerdeki çocuklara yönelik suçlarda bakın bizlere ne öneriyor:Çocuklarımıza çığlık atmasını öğretecekmişiz.
Yani;çocuğumuzu almaya gelen dayı,amca,kuzen ya da komşuyu görünce çocuk çığlığı basacak ve sesini duyuracakmış.
Acaba akıl tutulmasını ben mi yaşıyorum diye bir an duraksıyorum ve böyle bir kadın bakana sahip olduğumuz için,asıl çığlığı ben atıyorum.
Çocuklarımız neden istismara uğruyormuş biliyor musunuz?
Çünkü,evde sevgisiz kalan çocuklar,şefkati aramak için,meğer kendilerine yaklaşan insanlara gitmiyor muymuş?
Merak ediyorum Gizem,Mert,Yusuf,Umut,Ceylan ve öldürülen çocuklar sevgisizlikten mi kaçtılar da,öldürüldüler?
Sevgili anne-babalar,ne yapıyoruz?
Toplumdaki sapkın insanlarla birlikte,mutlu,mesut yaşıyoruz,suçluları cezalandırmak yerine salıverenlere hoşgörüyle bakıyoruz,proje üretmeyen bu beyinlerin varlığına şükrediyoruz ve çocuklarımıza da bağırmalarını öğretiyoruz.....
Daha ne istiyorsunuz?
Kadın bakanın elinden gelen bu.
Şikayet mi ediyorsunuz yoksa?
İyi de,bunları o makamlara atayanları kim seçti?
Bazılarının çocukları gemi-cik alır,parayı nereye koyacağını bilemez,kasalarda saklar,sizin çocuklarınız da bu yaşlara ermeden toprağın altına girer.
Çocuk tecavüzlerine,cinayetlerine bu kafayla yaklaşanları önümüzdeki dönem yine seçin bence.
Dünyada,hiçbir çocuk elbette zarar görmesin ama bu yaşananlar,bazılarının çocuklarının yanından bile geçmez.Onlar,şekerle,balonla,piknikle kandırılmazlar.O çocuklar babalarının arabalarında dolaşır,korumalarla gezer çünkü.
Her şey garibanın çocuğunun başına gelir,dünyanın her yerinde.
Bu kadın bakanla da,bu sorun çözülmez.
Unutun bunu.
Bu bir teşekkür yazısıdır.
Bazı çocuklar daha bir şanssız doğuyor bu ülkede.
Elbette,her aile çocuklarını en iyi okullarda okutsun,en güzel giysileri giydirsin,en güzel yemekleri yedirsin istiyor ama ülkenin ekonomik gidişatı aileleri çok zorluyor.
Yıllardır,bu konuda elimizden geleni yapıyoruz.Daha da yapmalıyız elbette.
İşte,Armut dibine düşer misali,kızım da bu görevi üstlendi ve bir proje yapmışlar bölüm olarak.
Geleceğin Endüstri Mühendisleri olarak,bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiriyorlar şu anda.
Konu,bir köy okulunun kütüphanesine kitap bağışı.
Beni asıl etkileyen,çocukların en çok resim defteri ve boya kalemleri istemeleri oldu.
Ne kadar yoksunlar ki,hayallerini kağıda dökecek malzemeleri yok.
En çok çocukları mutlu etmek gerekir.Çok saftırlar,hayalleri çok geniştir.Her yeri boyamak isterler.
İşte bu konuyla ilgili birçok yeri aradım.Başta Merkez İlköğretim olmak üzere,7 Mart İlköğretimin bütün öğretmenleri konuya çok duyarlı davrandılar.
Şimdiden birçok kitap topladık.Haftaya kadar da daha fazlasını toplayacağız biliyorum.
Özel destek veren sevgili dostlar da başta olmak üzere,böyle bir işe soyunan kızım ve arkadaşlarına,sonra da yardımcı olan tüm öğretmenlerimize ve Mahmut bey ve Musa bey gibi çok ayrı yeri olan dostlarıma çok teşekkür ediyorum.
Onların desteği olmasa başaramayız biliyorum.
Hepsine sevgilerimi iletiyorum ve birikecek kitap ve kırtasiyeleri de gerekli başka okullara ulaştıracağımı,bu nedenle daha çok toplamamız gerektiğini de belirtiyorum.

Sizler,Deniz Yıldızı'nın öyküsünü biliyorsunuz değil mi?
İşte,biz de bir yıldızı değil,binlercesini kurtaralım istiyorum elbirliğiyle.
Teşekkürler. 

29 Nisan 2014 Salı

14 Ekim 1990'da,Türkiye Çocuk Hakları Sözleşmesini imzaladı.Ve devlet ,her beş yılda bir kez,bu raporu ÇHK'ya sunmak zorunda.
Son dönemde yaşanan çocuk dramlarını görünce devlet,yüzü kızarmadan nasıl bir rapor sunar dersiniz?
Peki,bizde çocukların durumu ne?
Bakınız;son dört ay içinde,kayıtlara geçen tecavüze uğrayan ve hurharca öldürülen çocuk sayısı 13.
Bu çocukları koruyacak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam hanım ne yaptığını bırakın, ne demiş:''Çok üzücü hadiseler.Acilen tedbir almamız lazım.''
Ne kadar yüce bir davranış görüyor musunuz?Acilen tedbir alacakmış.
İyi de,kendi ne işe yarıyor acaba? Nasıl bir proje sundu meclise bugüne kadar?
Herkes,çocuğunu kendi çapında koruyor elbette ama ya çevre faktörü ne olacak?
Sapkın erkek davranışını bir yana bırakın,açık bırakılan,başta TCDD'nin su kuyusu olmak üzere,kuyulara düşen,önlem alınmayan sulama kanallarında boğulan,kaçırılan,tecavüze uğrayan çocuklar ne olacak?
Uluslararası Çocuk Merkezi, Türkiye'de,2010-2013 arası 377 çocuğun tecavüze uğradığını rapor etmiş.
Çocuklarımızı koruyamıyoruz,bir gerçek.
Öyle,beylik demeçler vererek,vah vah,çok üzüldüm diyerek bu iş çözülmez.
Peki ne yapmalı?
Öncelikle,aileler ve çocuklar eğitilmeli.Yabancıyla konuşmak,elinden tutup gitmek,kandırılmak konusunda sıkı bir eğitim verilmeli.Amerika'da uygulanan ŞİFRE,bizde de uygulanmalı.
Nedir bu ŞİFRE?
Aile ve çocuk ve de yanına gönderilenler,kendi aralarında bir ŞİFRE belirliyorlar.
Çocuğun yanına biri yaklaştığında,çocuk şifreyi soruyor ve şifreyi biliyorsa onunla gidiyor.
Ciddi bir uygulama inanın.
Okullarda,çocuklara güvenlik konusunda ayrı bir ders konmalı.
MOBESE Kameraları yaygınlaştırılmalı ki,kayıp anında durum tespiti hızlı yapılsın.
Adana'daki Gizem'i Kırmızı Arabada MOBESE yakaladı biliyorsunuz.
Park ve bahçelere,oyun alanlarına güvenlik elemanlarıyla birlikte kameralar da konmalı.
Ve bu memleketin her yanı sulama kanalı,su kuyusu dolu.
Allah aşkına,bu yetkililer,kuyuların ağzını kapatamıyor mu,kanalların çevresini bariyerleyemiyor mu?Bu kadar zor mu bunu yapmak?
Maliyet diyorlarsa,bankaları söğüşleyen işadamları,villalarından milyon dolar çıkan-lar,ayakkabı,çikolata kutularından çıkan Avro'ların binde biriyle bile bu iş yapılır.
Tabi,onların çocukları kırsalda yaşama,kuyuya düşme,tecavüze uğrama gibi olaylarla hiç karşılaşmayacağı için,belki de önemsemiyorlar çocuk ölümlerini.
Takdiri İlahi belki de....
Hasbelkader evlenmeye kalktığınızda,seçtiğiniz adamda çeşitli kriterler ararsınız.Düzgün bir adam mı,işi,gücü var mı,toplumda bir saygınlığı var mı vs.
Bu kadın cephesi elbette.Erkeklerinde mutlak kendi aradığı ölçü var ama bugün konumuz kadın.
Bir adamla evlendiniz.Evlendiğiniz andan itibaren,jetler,yatlar,katlar,villalar,yarış atları,Harvey Nichols mağazalarından 300 bin liralık hediye çekleri verecek kadar alış,veriş çılgınlığı sunan bir kocanız varsa,aklınıza ne gelmeli?
Not:300 bin liralık hediye çekinin alış,veriş miktarını hesaplarsınız sanırım.
29 yaşında bir adam,bunca serveti nasıl edinmiştir sizce?
Çünkü, bakanlara vergisiz hediye edilen 700 bin liralık saat,özel uçağında umre ziyareti,çikolata kutusunda 1.5 milyon dolar rüşvet,önüne yatan İçişleri Bakanı,87 milyar dolarlık yolsuzluk,ülkenin cari açığının % 15'ini,25 milyarlık ihracatla kapatmak az şey mi?
Ben,bir kadın olarak eşimi sorgulardım doğrusu,bunca servetin kaynağı ne diye?
Normal yollarla bu paranın kazanılmayacağı aşikârken üstelik.
Kaldı ki,kendisi de,pek sütten çıkmış ak kaşık değil.
Abisiyle birlikte,savcıya vereceğim diye kocasından 200 bin dolar yürütmemiş miydi bu kadın?
Vasat bir şarkıcı üstelik.
Bunca servet ve kaynağı belli olmayan paraların sahibi bir koca.....
İnsanın azıcık,birazcık yüzü kızarmaz mı acaba?
Sahi! Bunca paranın vergisi nerde,bilen var mı?
Memlekette rüşvetçi diye bilinen,bakanları önüne yatıran ve pişkin pişkin atlarını hipodrumlarda koşturup,memleketi biraz daha söğüşleyen bir kocadan utanırdım doğrusu.
Kızı,az biraz daha büyüdüğünde,birileri kulağına fısıldamayacak mı nasıl bir babaya sahip olduğunu?
Belki o utanır.
Ne dersiniz?

Harvey Nichols.....
Vay be.....
Tanrı herkese böyle bir koca nasip eylesin. 
Adana'da 6 yaşında Gizem,Manisa'da 9 yaşındaki Umut....
Her gün çocuk ölümlerine uyanıyoruz artık.
Çoğuna tecavüz ediliyor ve öldürülüyor.Bir kısmı da,dereye,kanala,kuyuya,havuzadüşüp ölüyor.
Bir toplum,çocuklarını koruyamıyorsa,o yöneticiler işe yarıyor söyler misiniz?
Sabah saat 9 civarı yürüyorum kent içi ormanda.Başımı çeviriyorum,pantolonlarını indirmiş,iyi giyimli erkekleri görüyorum ağaçların arasında.
Gözgöze geliyorum onlarla ve yüzlerinde hiç utanma belirtisi yok.Bir de gülümsüyorlar bana,sanki iyi bir görüntüdelermiş gibi.
Utançtan başımı çeviriyorum.Defalarca polisi arıyorum.Çünkü o yoldan kız,erkek yaşları 6-17 aralığında çocuklar da geçiyor.
Ya onlara bir şey yaparlarsa......
Bu anlattığım şeyler,sağlıklı düşünmeyen,sapkın erkek davranışı.Sizce de normal mi,meydanlık yerde cinselliğini sergilemek?
Bakın;toplumda cinselliğin ne olduğunu öğrenmeyen,sanki suçmuş gibi algılayan,gördüğü her canlıda,çocuk,kadın,hayvan demeden uygulamaya kalkan çok fazla erkek var.
Rehabilite edilirler mi,buna Psikiyatrlar karar verir kuşkusuz ancak;bu adamların toplumda dolaşıyor olması her canlı için büyük tehlike.
Bizler,yetişkin olarak belki kendimizi savunabiliriz ancak o çocuklar tümüyle savunmasız bunlara karşı.
Bir anne olarak,her gün kaybolan çocuklarla ilgili haber okuduğumda,inanın canım çok yanıyor.
6 yaşındaki çocuğu yakmanın hiçbir açıklamasını yapamıyorum.
Bu nasıl bir vahşet?
Yine ve yıllardır yazdığım gibi:Çocuk,kadın ve aileden sorumlu,bugüne kadar işbaşına gelmiş bütün AKP'li KADIN BAKANLARA sesleniyorum:'Siz ne işe yarıyorsunuz?
Olaylara yalnızca BAKIYORSUNUZ.Sizde vicdan yok mu Allah aşkına?
Madem ki,bu toplum sizi o makama layık buldu,bi'zahmet çaba harcayın artık.
Bana göre,hiç ama hiç biriniz o makamlara layık değilsiniz ama....
Bırakın kadın olmayı,kendi çocuklarınız var.Gizem'in,Umut'un
Pamir'in,Yusuf'un ve kaybolan,tecavüze uğrayan,öldürülen binlerce çocuğun annesi ya siz olsaydınız?
Sakin sakin,ceylan derili koltuklarınızda oturuyor olacak mıydınız acaba?
Nazik yerlerini kaldırın artık ve çocukları koruyun.

Bİ'ZAHMET.

28 Nisan 2014 Pazartesi

Güney Kore'de,bir feribot kazası oldu.300'den fazla kişi öldü.Çoğunluğu da öğrenci.
Uzakdoğu ülkelerini bilirsiniz.Onurları her şeyin üstündedir.Kobe depreminde,insanlar öldü diye belediye başkanı kendini sorumlu tutmuş ve intihar etmişti.
Güney Kore Başbakanı Chung Hong-won,''Ölen insanların ailelerinin çığlıklarından uyuyamıyorum.Benim hatam,daha dikkatli olmalıydım''diyerek istifa etti.
Haklı bir istifaydı bu çünkü,o feribotu kullanan kaptanı,yeterli güvenlik önlemini almayan kişileri bunlar atamıştır.
Daha dikkatli olmaları gerekiyordu.
Ölenleri geri getirmeyecek elbette bu istifa ama olması gereken bir onurlu davranıştır bu.
Peki,bizde böyle bir olay yaşansaydı,başbakan istifa eder miydi?
Düşünmesi bile komik geliyor değil mi?
Bakalım,bizim ülkemizde neler yaşanmış 12 yıllık AKP iktidarı döneminde ve ne olmuş:
Bütün veriler ILO'dan alınmıştır.(Uluslararası Çalışma Örgütü)
-Dünyada,insan hakları ihlallerinde 1 numarayız.
Gezi Parkı olaylarında bırakın başbakanı,emniyet müdürü,vali,içişleri bakanının istifasını duyan var mı?
-Tutuklu gazeteciler konusunda Dünyada 1 numarayız.
-Çocuk İşçiliğinde Dünya 2.si
-Gelir dağılımı adaletsizliğinde Dünya 3.si
-Çocuk tecavüzlerinde dünya 2.si
-Çocuk Gelin konusunda dünya 3.si
-Ölümlü Trafik kazalarında Dünya 11.si
-Yolsuzlukta Dünya 3.si
-Dünyada,ölümlü işçi kazalarında Dünya 3.si
Bırakın başbakanı,Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in bu konuda yine bırakın istifayı,herhangi bir önlem projesini duyan var mı?
-Kadın cinayetlerinde dünyada 1 numarayız.
Bırakın başbakanı;Bugüne kadar Kadından ve çocuktan sorum-suz-lu bakanlar ;Nimet (Çubukçu) Baş,Aliye Kavaf,Fatma Şahin ve Ayşenur İslam hanımın,kadın cinayetleri,kendi dönemlerinde % 1400 artmış iken,bırakın istifayı,önlemek,yasal düzenleme yapmak adına bir girişimlerini duydunuz mu?
Listeyi uzatmak mümkün elbette.
Şimdi sizlere soruyorum;Feribottan düşen,5 yaşındaki Ecemsu'nun katili nerde?
Her gün,sulama kanalına,dereye,denize düşen çocukların sorumlusu kim?
Gezi Parkında öldürülen çocukların katilleri,destan yazan polisler nerde?
Milletin A.... koyan,işadamı Mehmet Cengiz'in inşaatında ölen işçilerin katili nerde?
Milleti soyan,hırsız,rüşvetçi,dolandırıcı,bakara-makaracı bakanlar,işadamlarının başındaki,ülkenin en önemli 3 kişisi BAŞBAKAN,istifa eder mi?
Ben de sizin gibi düşünüyorum
Onurlu olmak ve biz.....
Hayali bile zor, aynı havayı soluduğumuz bu insanlarla.

27 Nisan 2014 Pazar

Demirin üstünde iki Kumru.Birinin boynunda ala bir leke var.Diğerine göre hayli büyük.Arkasından gelen Kumru,sürekli dürtüklüyor,ilgisini çekmeye çalışıyor.
Anlıyorum ki,anne ve yavru Kumru var karşımda ve anne Kumru,yavrusuna uçmayı öğretmeye başlayacak sabahın bu saatinde.
Bir annenin,yavrusunu izlemesini izliyorum.Hayvan deyip de geçtiğimiz,ama bir canlıdaki annelik duygusunun ne olduğunu gösteriyor bana.Yavru Kumru uçmak için sürekli hamle yapıyor.Çok korkuyor belli ki.
Anne,bir apartmanın çatısına çıktı ve takipte.Bir,iki derken yavru uçmaya başladı.Çabuk yoruluyor ve mola veriyor ama anne hep izlemede.
Sonuçta,her ikisi de,görüş açımdaki demire konuyorlar ve anne Kumru yavrusunun yanında.Belli ki,yavrusunu doğaya bırakmaya hazırlıyor.
Buraya kadar,bir pazar sabahının sıradan izlencesini anlattım.
Peki,ya bizdeki insan görünümlü hayvanlardaki durum ne?Hayvan dediğime bakmayın,aslında hayvana hakaret ediyorum ve yerine koyacak sözcüğü bulamadım.
Yeryüzündeki en savunmasız canlı çocuklardır.Öyle saftırlar ki,ne söyleseniz inanırlar.Eline vereceğiniz bir çikolataya,şekere,balona arkanıza düşerler,çünkü sizden korkmazlar.Çünkü,size güvenirler.
Çocuklarımıza,bizlerden korkmalarını öğretmemiz gerekiyor.
Pazar sabahı,insanı tembelliğe iten,rehavetli bir gündür.
Güzel şeyler yazar,çizer,okursunuz değil mi?
Dışarda hava kasvetli.Neden içim bu kadar sıkılıyorun açıklaması güneşsizlik değil,okuduklarım.
12 yaşındaki bir çocuğa,Kalaşnikofla 16 kurşun sıkmak,o küçücük bedenini kurşunlarla delik,deşik etmek neyle açıklanır,lütfen bana söyleyin.
Bir yakını silahla yaralandı diye,bu çocuğa nasıl kıyılır?
Okuyunca,inanın kanım dondu.
Allah belanı versin senin gibi adamın.
Yine;Diyarbakır'da, 3 kardeşe,3 polis memurunu cinsel istismarını okuyorum.Çocukları nasıl paylaştılar acaba? Bu çocukları koruyacak polis tecavüz ediyor öyle mi?Bunlardan,çocukları kim koruyacak?
Sakarya'da,55 yaşındaki komşusu Muammer Ü.'nün tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki çocuğun üç kez intihara kalkıştığını okuyorum. Kimdir bu Muammer Ü.bilmiyorum.Neden bu aşağılık adam müsveddelerinin soyadını gizliyor basın?
Teşhir etsenize.Kimin utanması gerekiyor da saklıyorsunuz?
Bakınız,gazetelerde,sayısız çocuklara yönelik tecavüz haberleri var.
İçim daralıyor artık bunlardan.
Şuna yürekten inanıyorum ki;Çocuklara,kadınlara ve hayvanlara tecavüz eden,öldüren kim olursa olsun,öldürün gitsin.
Bu ülkede idam yok.Peki bunların cezası ne olacak?
Yıllarca hapiste tutmanın çözüm olmadığını biliyoruz çünkü bunlar rehabilite olmaz.Çıkınca,aynı suçu tekrar tekrar işliyorlarsa,yola gelmediklerini göstermez mi?
Bir şekilde yok edilmeleri gerek.
Kimse,bana insan haklarından söz etmesin lütfen.Canlarına kıydıkları,tecavüz ettikleri insanların hakları ne olacak?
Öldü,gitti nasılsa diye unutalım mı yani?
Bir yanda,yavrusunu özgürleştirmeye çabalayan Kumru,diğer yanda savunmasız çocukların kanadını kıran yetişkinler öyle mi?
Nasıl bir cehennem ülkesinde yaşıyoruz böyle?

Çocukların gülüşlerini solduruyorlar,kimse görmüyor mu?

26 Nisan 2014 Cumartesi

İstanbul üzerine bir anı.....
Üniversiteye yeni başladığım yıldı.Şehri,az buçuk öğrenmişim.Topkapı-Çemberlitaş - Eminönü-Beşiktaş arasında gidip,geliyorum.
Sora sora Bağdat'ı bulamıyorum belki ama İstanbul'u arıyorum sürekli.
Aynı otobüse bindiğimiz, Tıp Fakültesini kazanan bir öğrenciyi bana emanet ettiler ve Üsküdar'daki teyzesine götürmemi istediler.
Sanki ben biliyor muşum gibi karşı tarafı,çaresiz kabul ettim.
Önce,kendi yurduma gideceğim diye Topkapı'da indik ve ben eşyalarımı emanete bıraktım,çünkü kız sızlanıyor.Güya dönüp,alacağım.
Kızı aldım,sora sora Üsküdar'daki adrese götürdüm.
Bir teşekkür bile etmediler ve ben koşa koşa Topkapı'ya gidip,eşyalarımı alacağımı ve yurda yetişeceğimi sanıyorum.
Yurtlar,şimdiki gibi saat 11'e kadar açık değil.9 dedi mi,girdin,girdin.Yoksa içeri almıyorlar.
Valizleri aldım ama saat oldu 21.30.Yurdun kapısındayım,görevli,nuh diyor,peygamber demiyor.
Gidecek yerim yok,çaresiz yurdun kapısında ağlıyorum.
Tabi,bana emanet edilen o kıza da bütün küfürleri sıralıyorum.
Sonunda yurt müdüründen,bi'ton azar işiterek yurda girdim.Atılmak da var işin ucunda ve okulu da dondurmam gerek,kalacak yerim yok.
İstanbul,koca şehir.Kimseye güvenilmiyor ki, birine sığınasınız.
Neden bunları yazıyorum derseniz?
İnsanlara,her daim yardım ettim.Hiç karşılık beklemedim üstelik.Ailemin,bize öğretilenleri uyguladım yalnızca.
Ama derseniz ki,iyi mi yaptın?
Hep zararını gördüm inanın.
Bu basit örnekte olduğu gibi,birilerine yardım ederken,karşılığında bir kuru teşekkür bile edilmedi bana.
Siz,iyi olduğunuz sürece tepenize çıkan çok oluyor.Kazık atma potansiyeli olan bir aptal gibi görünüyorsunuz onlara demek ki.
İnsanoğluna gerçekten hiç güvenmeyeceksiniz.
Şimdi olsa aynı şeyi yapar mıyım?Asla.
İstanbul'u avucumun içi gibi biliyorum artık ama ben nasıl öğrendimse,herkes de öyle öğrensin hayatı.
Kimseye merhamet falan etmeyeceksiniz.Üzülen siz oluyorsunuz sonuçta.
Söz verip de yapmayanlar, oyalayanlar,kıvıranlar,lafı dolandıranlar.....
Sözüm size elbette.Tutmadığınız sözlerin karşılığında beni ne kadar zor durumda bıraktığınızı biliyor musunuz acaba?
Hayattan ne kadar yaş alırsanız alın,hiçbir zaman biri-lerine koşulsuz güvenmeyi yapmayın.
Bu,iş arkadaşınız olur,en yakınınızdaki-ler olur hiç fark etmiyor.
Hayatınız boyunca en çok güveneceğiniz kişi yalnızca sizsiniz unutmayın.
Kimseye arkanızı dönmeyin.''Ona güveniyorum,o asla bunu yapmaz''diye aklınızdan geçirdiğiniz kişi-ler,emin olun tam da o işi yapacak potansiyeli taşıyan kişilerdir.
İnsanlar kavun,karpuz değil ki koklayarak alasınız değil mi?Ama dikkatli olmayı öğrenin.
Az,çok sizde iyi bir izlenim uyandırmış olmalı.Siz de onda elbette.
İnsanlar,işlerine yarayana kadar emin olun sizin en sadık arkadaşınız,dostunuz.Ne zaman ki,işi bitiyor,siz de bitiyorsunuz.
Dost biriktirmek çok önemli ama ortada dost olacak kimsede kalmamış.
Herkeste bir çıkar beklentisi,işine yaratma düşüncesi oluşmuş durumda.
Bir dertleri mi var,hemen size koşuyorlar.Ya da,bir şey mi lazım;hemen ellerinin altındaki kişisiniz.Vakitli,vakitsiz telefonun diğer ucundaki insansınız.Zamanlamayı ayarlamada hiç beis görmüyorlar nedense.
İyi de,size lazım olduklarında nerdeler?
Demek ki,yılları yaşamak işe yaramıyor.İnsanları iyice izlemek,ayrıntıyı iyice görmek gerekiyor.
Yoksa,canınızın sıkıldığıyla kalıyorsunuz.

Hayatın öğrettiği bir nokta da:Kimseye iyilik yaramıyor inanın.Ataların;''Merhametten maraz doğar'' dediği şeyi önemseyin lütfen.İyilik yapıp denize atıyorsunuz da,ne halik biliyor, ne balık biliyor bunu.
Güne başlarken,günü bitirirken hiç yorum yapar mısınız?
Yapın bence.Ve gün boyu iletişim kurduklarınıza bakın.
Ne bekliyorlar,sizde neyi buldular.
Ve siz onlarda aradığınız sıcaklığı,dostluğu buldunuz mu?
Eğer bulamadıysanız,vurun tekmeyi gitsin.
Bu dünyaya herkes bir kez geliyor.
Sizin ne farkınız var?

25 Nisan 2014 Cuma

Bu yazının hiçbir kişi ve kurumla ilgisi yoktur.Tümüyle hayal ürünüdür. 
Belki de,canım bir oyun yazmak istedi,olamaz mı? 

Alt dudağını sallandırmış,oyunda küsen çocuklar gibi oturuyor koltukta.Kesinlikle karşıdaki konuşmacıya bakmıyor.Dinlemiyor gibi görünse de,her ayrıntıyı takip ediyor.
Aklından kim bilir neler geçiyor gelecek yıllar için?
Boşa koysa dolmuyor,doluya koysa almıyor hesabında.Çünkü,her şeyi bir anda istiyor ama karşısındakilerin de isteyebileceğini düşünmüyor bile.
Dünya yüzünde,bir kendisi,bir de diğeri var ortak kullanım alanlarında.Sanki,bu ülkede başka adam kalmadı gibi kendini yüceleştiriyor.

Aklıma türküler geliyor onun tavrını görünce.Ne diyordu Latif Doğan,''Küstüm,küstüm,küstürdüm barışamam.''
Ya Musa Eroğlu;''Küstürdüm barışamam,ayrıldım kavuşamam.'' 

Koltuğa küsmüyor ama.Elinden gelse,tek bir koltuğu değil,ülkedeki bütün koltuklara,kanepelere oturacak ama ne mümkün? 
Dünün yanındakileri,bir anda çark etmemiş mi meğer?Biz bile şaşırıyoruz,bu adam-lar ne ara gerçek kimliklerine kavuştular diye. 
Kime küsse olmuyor şu anda.Orta yolunu da bulamıyor.Kendi çapında küsme modunda anlayacağınız.
Ekranda,lacileri çekmiş biri konuşuyor.Arkasında da,badem bıyıklarıyla,nerdeyse adamın üstüne abanmış,''Beni de gör,bak burdayım''diye önümüzdeki seçimlerde adaylıklarını garantilemeye çalışan yağdanlık,kimliksiz,ablak suratlı birkaç şey var. 
Biri monitör olmadan konuşamaz,bu da kağıda bakmadan,eline hangi ara yazıldı da verildi anlamadığımız kağıda bakmadan konuşamıyor.
Öyle heyecanlı ki,tekleyip duruyor.Alelacele,toplumu ikna etmesi ve karalama kampanyasını başlatması gerekiyor çünkü.Yoksa,o koltuk gitti,gider.Ya toplum uyanırsa? 
Siz de biliyor muydunuz?Bu ülkede yargı bağımsız olmalıymış.Yargı,hiçbir ideolojinin arka bahçesi değilmiş.
Baattin olsa ne derdi? ''Bak,bak,bak'' 
Bu ülkede,bağımsız bir yargı varmış meğersem? 
Valla,biz de bilmiyorduk ama öğrendik sayelerinde.
Hani,bunca yıl yargıyı vesayetime ben almıştım.Bakın,şimdi itiraf ediyorum.BEN,BEN,BEN.HER ŞEYİN MÜSEBBİBİ BENİM. 
O konuşuyor,bana bir gülme geliyor.
Arkadaşlar,ya bizler başka bir gezegende yaşıyoruz,bu adamlarla hiç ilgimiz yok;ya da,alnımızda ''Yeryüzünün en süzme salak insanları''yazıyor;ya da......
Ne bileyim?
Her şeyi ben mi bulayım.Boşlukları da siz dolduruverin artık. 
Biz neden bilimde,teknolojide,sanatta,sporda istenen başarıyı yakalayamıyoruz,biliyor musunuz?
7/24 tatil yapmaya meraklı,miskinlikten sıyrılamamış,biri tatilleri uzatsa da,bir yerlere kaçsak tembelliğinden çıkamamış bir toplumuz da,ondan.
Bakınız;Şeker Bayramı denir,haftaya tamamlanır,tatil;Kurban Bayramı denir 9 gün tatil,23 Nisan denir,5 gün tatil.
Ne oluyor Allah aşkına?
Bu memleketin eğitim sistemi tatil arasında okula gitmekse eğer,biz nasıl gelişeceğiz,araştırma yapacak beyinleri yetiştireceğiz,nesilleri yarınlara hazırlayacağız söyler misiniz?
23 Nisan ve diğer bayramları stadlarda yasaklayan AKP hükümeti.Bu çocuklar,statta gösteri yapmıyor,yorulmuyorlarsa 5 günlük tatil niye?
Hadi,23 Nisan,bir bayram coşkusuyla kutlansın ama ya diğer günler.....
Bu tatillerin amacı ne?
Dindar (Aslında,kindar ve öteki bir nesil) yetiştirme düşünde olanlar amacına ulaşıyor farkında mısınız?
18 yaş altına Cumhuriyetin ilanı sorulmuş,çoğu öğrenci yanıt dahi verememiş.
Bir ulus,nasıl kurtulduğunu,bu ülkenin nasıl bir yıkımdan ayağa kalktığını,kimin önderi olduğunu,bugünlere nasıl gelindiğini,kendi tarihini nasıl bilmez?
Bir röportajda,bir mankene Atatürk'ün doğum tarihini sordular.1938 demişti,hiç unutmuyorum ve ardında da eklemişti ''Ama ben o tarihte doğmamıştım.''
Bu kadar kuş beyinli nesiller yetiştirmekse amaç,buyrun,okullar da emrinizde,sistem de.
Bunun vebalini nasıl ödeyeceksiniz bakalım?
Ülkeyi,bir Ortadoğu ülkesinin normlarına getirdiniz yetmedi,üstüne de 3. Dünya ülkesi etiketi yapıştırdınız.
Evimin karşısındaki okulda,şu anda 23 Nisan kutlaması yapılıyor.Kız çocukları gerdan kırıp,göbek atıyor rengarenk giysileri içinde.
Kaçı,yarının bilim insanı,doktoru,mimarı,mühendisi,sanatçısı,sporcusu olacak dersiniz?

24 Nisan 2014 Perşembe

23 Nisan'da,kaç kişi neşe doldu bilmiyorum ancak 23 ve 24 Nisan izlenimleri...
23 Nisan'da, E -5 Karayolunda,seyir halindeyim.
Ceyhan-Adana yol ayrımında bir kamyon....
Kamyonun tekerinin önünde bir çocuk.Lastiğin büyüklüğünden geç fark ediyorum.Yaşı 10 civarı.
Tekere hava basıyor.
23 Nisan onun bayramıydı değil mi?
İlerliyorum ve bir tarlanın kıyısı.Yine 10 yaşlarında bir çocuk.Hava sıcak.Başında ne bir şapkası var ne de elinde suyu.Önünde,tarladan yeni toplandığı belli,çuvallanmış taze patatesleri satmaya çalışıyor.
23 Nisan,onun da bayramı değil mi?
Bir traktör....Üstü insan dolu.İçlerinde,tarlaya çalışmaya giden çocuklar var.Üstleri eski ve yine şapkaları yok bu sıcakta.
23 Nisan onların da bayramı değil mi?
İnanmayacaksınız ama E- 5'de arka arkaya at arabaları.Üstü,beslenen hayvanlara götürülecek ot dolu ve otların üstünde yine çocuklar.
Bu 23 Nisan bu çocuklara niye uğramamış acaba?

Ve 24 Nisan....
Cumhurbaşkanı A.Gül, Adana Ticaret Borsası Kampüsü'nün temel atma törenine katıldı bugün.
Yine, E 5 karayolundayım.Adana-Misis arasında,nerdeyse her 4 metreye bir,o sıcağın altında polisleri dikmişler,yola karşılıklı.
Onca kilometre....Yazık o polislere.
Çadırlar kurulmuş,balonlarla tören alanı hazırlanmış falan.
Buraya kadar normal ancak....
Tören bitmiş ve dağılım başlamış.
Bakınız;saymaya kalktığım ama başaramadığım yüzün (100 )üstünde siyah araba,sayısız Jammer ve sayısız polis ekip otosu vardı,cumhurbaşkanını korumak için.
İyi de,neden bunca önlem? Korktukları bir şey mi vardı?
Bu ülkenin cumhurbaşkanı,önünde,arkasında binlerce polisle mi vatandaşın arasında gezecek?
Bu araçların için de,ya bir,ya da iki kişi olduğunu biliyor muydunuz?
İsrafa bakar mısınız?
Ama aklıma takılan bu değil elbette.
Bunca araç,deposunda su yakmadığına,bu masrafları kim ödüyor?
Cidden merak ediyorum.
Bir yanda,kendi bayramını bile fark etmeyen,belki hayatında tek bir kişinin bile saçını okşamadığı,küçücük bedenine ağır bir geçim yükü eklenen bu çocuklar;diğer yanda,şımarıklık bile diyemeyeceğim ölçüde israfla yapılan gösterişli açılışlar.
Bu paraların kaynağı ne? Ve ne hakla,bir yanda insanlar sefaletle boğuşurken,diğer yanda; siz devlet büyükleri bu lüksü yaşama hakkını kendinizde görüyorsunuz?
Onca aracın benzin masrafıyla kaç çocuk okutulur,kaçının ailesine yardım edilir,kaç çocuk mutlu olur biliyor musunuz?
Siyah arabalar önümüzden geçiyor ve içimden değil,dışımdan isyan ediyorum bu görgüsüzlüğe.
Memleketteki uçurumun adıdır bu.

23 Nisan....
Ben hiç neşe dolmadım,biliyor musunuz?

22 Nisan 2014 Salı

Bazı çocuklar doğuştan şanssızdır......
Kızım,4 yaşlarındaydı.Gazipaşa'da,güzel bir oyun parkı vardır.Bulduğum bütün fırsatlarda,onu o parka götürür ve hemen yanındaki McDonalds'dan hamburger yedirirdim.
Bu hiç değişmezdi.
Bir gün,yine o parktayız ve oyun sonu hamburger yediriyorum.Başımı kaldırdım,üstleri perişan 4-5 çocuk.Belli ki,karınları da aç ve bizi seyrediyorlar.
Hani,bazen kendinizi bir nokta gibi hissedersiniz ya !
Çocukların gözlerine bakamıyorum utançtan.
Hepsinin karnını doyursam,o anda uygun değilim.Lokmalar boğazıma diziliyor.Kızım,iştahla hamburgerini yiyor,kolasını içiyor ama ben kaldım öylece.
Usulca kalktım ve hamburgeri birkaç parçaya böldüm,çocuklara uzattım.
Elleri pis,yüzleri kirden görünmüyordu.Ellerini uzattılar ve hamburgeri kaç saniyede alıp,yediklerini göremedim bile inanın.
Gerisini bekliyorlar ama ''Alırım''diyemiyorum.
O günden sonra,bir daha kızımı oraya götürmedim.Hatta,açıkta hiç yemek yedirmedim.
Yapsanız olmuyor,yapmasanız vicdan sızısı....
Benim kızım şanslı bir çocuk çünkü hep yanındayım ama dünyada öyle çok sahipsiz çocuk var ki....
Aç,yoksul,sefalet içindeler üstelik.
Her 23 Nisan'da o çocukları anımsarım.Şimdi büyüdüler kuşkusuz.Yaşıyorlar mı bilmiyorum.Şimdi benim kızımın yaşında olmalılar.
Onları anarak,yarın tüm günümü kızıma ayıracağım.Dünyada,insanın çocuğuna sarılacağı ne kadar vakti var ki?
Keşke,bütün çocukların,onları koklayacak bir annesi,sarıp sarmalayacak bir ailesi olsaydı.
Keşke....

2013 yılında,tam 633 çocuk,önlenebilir kazalarda can verdi.
Yani,okulda,lavabo kırıldı boğazı kesildi,havuza düştü,derede boğuldu,araba çarptı,kimvurduya gitti,maganda kurşununda öldü,organ mafyası kaçırdı,iş kazası geçirdi,kafasına gaz kapsülü geldi diye diye,tam 633 çocuk öldü bu ülkede.
Günde yedi çocuk kayboluyormuş.
Ne oluyor çocuklarımıza?
Neden koruyamıyoruz çocuklarımızı?
AİHM Türkiye'yi,üç kez cezalandırmış,çocuk ölümleri nedeniyle.
Okulda olması gerekirken,tamirhanelerde çalışan çocuklarımız;eli kalem tutacakken evlendirilen kız çocuklarımız;trafik kazalarında yeterli önlem almayan erişkinler yüzünden ölen çocuklarımız,dilendirilen,organları çalınan,mayınla,silahla öldürülen çocuklarımız....
Bu ülkede siyaset yapanlar......
Yarın 23 Nisan.Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı.
Çocukları, bir gün dahi olsa mutlu etmek için ne yapıyorsunuz?
Herhangi bir mutluluk projeniz var mı,kısa-uzun vadede?
Sokağa,çöpe,yurtlara atılan çocuklarımız....
Bırakın onlara bakmayı,eğitmeyi,besleyip,büyütmeyi,koruyamıyorsunuz bile.
Yazık değil mi,bunca sahipsiz çocuğa?
ÜÇ, olmadı BEŞ çocuk diye meydanlarda avaz avaz bağıranlar....
Bu çocuklar nasıl büyüyecek,aileleri nasıl karnını doyuracak diye hiç plan yaptınız mı?
Sizin çocuklarınız bakıcılarla büyürken,bu çocuklar sefaletle,açlıkla,yoksunlukla hayata tutunmaya çalışıyorlar.
Adil bir dünyada yaşamıyoruz kuşkusuz ama siz sayın yetkililer,en azından doğmalarına engel olun bari.
Bunca özendirme,engelleme niye?
Bu çocukların da,sizin gibi 700 bin liralık saat takan,gemi filoları kuran,villalarda paracıklarını sayan,arazileri parselleyen,rüşvete,hırsızlığa tamah eden babaları yok ne yazık ki.
Onlar,bu ülkenin kanayan yarası.

Yarın 23 Nisan......
Sahi! Neşe doluyor mu insan?
2014 Yerel Seçimleri bitti ama kavgası hala bitmedi.
İktidar partisi AKP,her türlü hileye başvurarak seçimleri alsa da,trafolara kediler girse de,adrese dayalı sistem diyerek ölülere,akıl hastalarına,olmayan hane halkına oy verdirilse de,bir türlü doymuyor demek ki ve hala seçimleri iptal yoluna gidiyor.
YSK,(Yüksek Seçim Kurulu) öyle tarafsız bir kurum ki,her ne hikmetse AKP'nin her isteğine onay verip,Ağrı'da defalarca oy saydırıyor,Yalova'da seçimleri yeniliyorsa.....
Ya CHP'nin itirazları ne olacak?
AKP'nin güdümüne girmiş bir kurum,CHP'yi dikkate alır mı sizce?
Yalova seçimleri tam bir rezalet biliyorsunuz.AKP adayı nasıl olur da 1 oyla seçim alır?
Sandıktan 1 oy fark çıkmaz.Olmadı yazı-tura atsalardı bari.
El değiştiren mazbata,belli ki yine el değiştirecek.
Peki,neden böyle oluyor?
Yalova AKP Başkanı Yakup Koçal,75 bin porsiyon yemeğin,984 bin liralık faturasını CHP'ye yükledi.Hediyeliklerin,eşantiyonların,broşürlerin faturası da cabası.
Yemek firması,AKP ile çalışana kadar borç batağında bir şirketmiş meğer.
Tanrı''Yürü ya kulum''demiş olmalı ve Yalova AKP'yi eni konu söğüşlemiş anlayacağınız.
Adamlar öyle işgüzar ki,yeni seçilen CHP'li başkan Vefa Salman'ın işbaşına geldiği 3 Nisan 2014 için bile yemek fatura etmiş.
Yani,adam daha göreve yeni başlamış ama yemek daveti vermiş.
Usulsüzlüğü görüyorsunuz.
Bu,daha başlangıç elbette.Biraz daha incelense,altından kim bilir daha ne yolsuzluklar çıkacak?
AKP hükümeti bunu görmüş olmalı ki,önlem almış ve seçimleri yenilemek kararını çıkarttırmış YSK'dan.
Yalova'yı her koşulda alacak yani.Ya,üstünü örttükleri açığa çıkarsa.....
YSK.....
Ne kadar da bağımsız bir kurum değil mi?
Sahi! Mansur Yavaş'ın itirazlarına ne demişti anlı,şanlı YSK?
AKP'nin her dediği emir kabul ediliyor da,CHP neden kabul edilmiyor?
Bu kadar da biat edilir mi Allah aşkına?
Gel de inan artık,seçimlerin adil olduğuna ve başkan olanların bu işi hak ederek aldıklarına.
Siz inanıyor musunuz?

21 Nisan 2014 Pazartesi

AİHM, (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) 22 KASIM 2012'de,Taksim'i İşçi Bayramı olarak tescillemiştir ve bu durum,AKP hükümetini de bağlamıştır.
1 Mayıs 1977 yılını anımsar mısınız? Çocuktum o zaman ama 2 Mayıs günü,gazetelerin ilk sayfalarındaki ölümleri hala anımsarım.İşçilerin,panzerlerin altında ezildiği,nerden geldiği belli olmayan kurşunlara hedef olduğu,kanlı bir işçi bayramıydı.
O gün,bugündür,Taksim,1 Mayıs törenlerinin adresidir.Her yıl,çeşitli bahanelerle kapatılmaya çalışılsa da,1 Mayıs Taksim'de kutlanır.
Kimsenin de,bunu engellemeye gücü yetmez.
Bakınız,Vali '' Kadıköy'de kutlansın''diyor,DİSK,KESK,TTB,TMMOB Taksim,Türk-İş Kadıköy diyor ama .....
Ülkenin,her işe karışan, ,AİHM kararlarını,Anayasa Mahkemesini,kendisi gibi düşünmeyen hiç kimseyi kabul etmeyen,diktatör dendiğinde de,kızan,bağıran,çağıran tek adamı yine buyurmuş ki;
''Taksim'de kutlamaya izin vermeyeceğiz.''
İyi de niye?
Bu ülkede hiç kimse,hukukun üstünde değildir.Tek başına, kimsenin inisiyatifinde olan bir konu hiç değildir, Taksim.
Bu açıklamalar,insanları kutuplaştırır,sendikaları karşı karşıya getirir.
Bu bayram, İŞÇİ BAYRAMI'dır ve nasıl isterlerse o şekilde kutlamalıdırlar.
Taksim'de,geçen yıl çukur bahane edilmişti..Bu yıl ise,Sendikaların açıklamaları başlayınca da,Taksim'de yeni inşaatlar icat edildi.
Peki,bu işçileri engeller mi?
Biliyoruz ki,HAYIR.
Bu ülkede Kazlıçeşme,Yenikapı mitingi diyerek,fotoshoplarla binlerce insanı varmış gibi gösterme üçkağıtçılığına kapılanlar,şunu bilmelidir ki;
Bu işçileri kimse silah zoruyla,parayla,kumanyayla Taksim'e toplamıyor.
1977'de yapılan kıyımın anma toplantısıdır Taksim.
TOMA'ları ve binlerce polisi Taksim'e yığsalar da,o işçiler o meydana gider.
Başbakan,azıcık sağduyulu olsaydı,işçiyle ,emekçiyle hesaplaşacağına,Taksim Meydanını 1 Mayıs için açar,hatta,kendisi de,işçilerle halay çekerdi.
Öyle,balkon konuşmalarıyla,sırça köşkünden bağırmayla,hırsızı,rüşvetçiyi aklamayla halkın yanında olamaz.
Çankaya'ya da,çıksa,ülkeyi başkanlık sistemiyle tepetaklak etmeye de kalksa,bir gün kendisi de gidecek,bilmiyor mu?
Bugüne kadar hangisi kaldı da,kendisi baki kalacak acaba?
Bizler,her ne kadar çok uzakta olsak da,kalbimiz Taksim'deki emekçiler için atacak.
Emeğin karşılığını,alınterinin huzurunu bilmeyenlerin,kolay yoldan köşe dönenlerin bunu anlamasını beklemiyoruz elbette ama gerçek bu.

20 Nisan 2014 Pazar

Pazar sabahına nasıl başlar,günü nasıl devam ettirirsiniz? 
Barış Manço'nun bir şarkısı vardır,bilirsiniz.
Romantik bir anında,sokaktan geçen satıcı bağırır:
''Domates,biber,patlıcan.
Bir anda bütün dünyam karardı,bu sesle sokaklar yankılandı....''
diye de devam eder. 
Bakınız,pazar günü,hele bir de aydınlık bir gün ve sıcacık bir güneş varsa,gün zaten güzel başlamış demektir.
Keyifle yapılan kahvaltı ve sonrasında içilecek pazar kahvesi de üstünün bonusudur. 
Saksıdaki son ekmek kırıntılarını yiyen serçeleri izliyorum,duvarın üstünde kendi gölgesini kovalayan yavru kediye gülümsüyorum.Anlayacağınız keyif içindeyim.
İşte o anda.....
Tabi ki,sokaktan bir satıcı geçmiyor.Telefonum çalıyor,sabahın 9'da.
''Bu kim ya,beni sabah sabah rahatsız eden''diye söylenerek açıyorum ki....
Karşımda,çocuklarına yardım ettiğim çingene diyeyim de,siz anlayın;asla aşağılamıyorum.Yalnızca öyle anılıyorlar.
Yahu! Benim telefonum özel.Ulufe gibi de dağıtmadığıma göre,nerden bulmuşlar,nasıl öğrenmişler bilmiyorum ama bana pazar sabahı telefon açıp da,''Çocuğumun Priması bitti,alır mısın?''diyen bir ses duyarsanız,siz ne yaparsınız? 
Bakamayacağı çocuğu doğurduğu yetmezmiş gibi,devletten yeşil kart almıyor gibi,çocuk başına 150 lira götürmüyor gibi,çocuğunun bezi için bir de benden yardım istiyor.
Bu devlet,benim çocuğuma bu yardımları yapıyor mu?
Ben şikayet etmiyorum da,bunlara ne oluyor anlamıyorum ki? 
Bunlar,uzaktan bakınca,beni kesinlikle KOÇ ya da SABANCI'ların varisi falan gibi görüyorlar anlaşıldı. 
Bir de,piyasanın en pahalı bezi PRİMA diyor.
Tanrım,aklım sana mukayyet. 
İçimden bir la havle çekiyorum ve ......
Pazar günümün içine...... diyeceğim,ayıp olacak. 
Adamlara iyilik yaptım,nerdeyse nüfusuma alacağım.
Bi'düşün yakamdan allah aşkına.

Gidip en iyisi kahvemi içeyim. 

19 Nisan 2014 Cumartesi

Bir kadının,olur da,evlenmek hatasına düşerse dikkat etmesi gereken hususlar. 
Bu konuyu yazı dizisi haline mi getirsem acaba? 
Diyelim ki,hasbelkader,birini sevdiniz ve evlenmeye karar verdiniz.....
Şunu asla düşünmeyin:''Ben,bu adamı seviyorum.Güzel bir ilişkimiz var.Evlenip,yuva kuracağım,mutluluk bizim''gibi yanılgılara düşmek üzeresiniz ve....
Hiç düşündünüz mü,evleneceğiniz adamın ailesi nasıl? 
Siz,bir erkekle evlendiğinizi sanırken,erkeğin yedi göbek sülalesiyle evlendiğinizi de biliyor musunuz acaba? 
Kimdir bu sülale?
Koca adayının babasını ve kardeşlerini bırakın,asıl dikkat etmeniz gereken evdeki en büyük rakibiniz kayınvalide ve varsa görümce-lerdir. 
İki tür kayınvalide var:Birincisi,elini beline atan,ağzı cömert,eli maşalı tip;Ki,sözleri ağızlarında olduklarından planlarını bilirsiniz ama....
Toplum içinde itibar gören,sessiz duran,sizi göz ucuyla süzen bir kayınvalide modeli var ki....
İşte sizi bitirecek kadın tipi. 
Hanımlar,bir erkeğin annesi,siz ona gelin olana kadar kayınvalide ama gelin olunca kaynanadır,unutmayın. 
Dünya yüzünde,oğluna tapmayan,elinin altından gitmesine izin veren,oğlunun evliliğine saygı duyan ve köşesinde sessizce oturan bir kayınvalide modeli yoktur.
Kız anneleri,her zaman munistir ama erkek anneleri,sizi,oğlunu elinden alacak tek rakip olarak gördüğünden,o evliliğin yürüme şansı,piyangodan büyük ikramiye çıkmasından bile zordur. 
Boşuna uğraşmayın,o evlilik yürümez.
Bir de görümce faktörü varsa....
İşte,kafadan bitiren ikinci etmen. 
Eğer,yaşı size yakınsa ne ala,mutlak bir sevdiği vardır ve sizi dert ortağı yapar ama....
Sizden yaşça büyükse ve kocasıyla da sorunluysa,savaşacağınız kadın sayısı katlanır ve nafile çabaya girersiniz artık.
Gelelim koca adayına:Kadınların savaşından,nereye gideceğini bilemeyen,hele bir de anne sözünden çıkamayan biriyse .....
Aklınızı mı kaçırdınız,ne işiniz var böyle bir erkekle ? 
Eğer,bir erkeği evlenecek kadar iyi tanımak istiyorsanız,onunla yemeğe çıkın;sofra adabını görün.Sinema,tiyatroya gidin;kültürel tepkisini ölçün.Birlikte alış,veriş yapın;elinin ölçüsünü görün.Sizinle buluşmaya gelirken kendine gösterdiği özeni izleyin ve sıklıkla buluşun.Görün bakalım,sizden önce,kendisine saygısı ne durumda?
Aslında,her insan kendini gösterir ama iş okuyabilmekte. 
Gerçekçi olun,karşınızdakinden ne beklediğinizi bilin,hayal kurmayın,değişeceğini beklemeyin,değişen siz olursunuz. 

Dip not ve asıl tavsiye:Yahu! Bunca kadını çekmeye,canınızı sıkmaya,hayal kırıklığı uğramaya ne zorunuz var?
Yatağın istediğiniz tarafında yatma özgürlüğünüz var.Her daim bakımlı olmak zorunda değilsiniz.Dırdır ediyorsun diyen yok.Paranızı istediğiniz gibi harcarsınız.Kimseye hesap vermiyorsunuz.Özgürsünüz işte.
Rahatlık batıyor mu? 

Ama illaki evleneceğim,koca kahrı çekeceğim diyorsanız da,bari dikkat edin,adamın annesi,kızkardeşi falan olmasın.
Oğluna aşık annesi olan bir erkek,saatli bombadır unutmayın.Ve erkek annesi hiçbir zaman kayınvalide olmaz,kaynanadır. 
Bakın,kulaklarımı çınlatırsınız. 

18 Nisan 2014 Cuma

Bir araştırma yapılmış ve kadınların asla evlenmemesi gereken altı erkek tipi belirlenmiş.
Sanki,bu altının dışındakilerle evlenilirmiş gibi. 
Bakınız,bu tipler neymiş:
1-İşkolikler.Haftanın yedi günü işi eve taşıyan erkekler.
Düşünsenize,masada,koltukta,yatakta sürekli bilgisayarla çalışan bir erkek..... 
Yoktur da,varsayalım. 
2-Erkek arkadaşçılar.
Bunlar da,7/24 maç analizi yapan grup.Bir erkek,sürekli erkek arkadaşlarından söz ediyor ve ne askerlik ne de av maceraları bitmiyorsa,derhal kaçın. 
3-Bağlılık düşmanları
Böyle adamlarla evli olsanız da,kendini hep bekarlık günlerinde sanacağından ve aklına esen zamanda eve gireceğinden cidden uzak durun.
4-Kötü çocuklar
Bunlar da,hız meraklısı ve hiç büyümeyen erkek grubudur.Ellerine direksiyonu verin,zaten sizin artık öneminiz yoktur. 
5-Issız adamlar
İyi giyinen,gizemli,cool tiplerdir.Bir elleri hep ceplerinde,karizma ve şahane parfüm kokarlar ama kendilerine hayranlıklarının sonu olmadığı için,hemen uzaklaşın böylelerinden. 
6-Anne bağımlıları
İşte,bu erkek dünyanın en muhteşem erkeği de olsa,eğer annesine tapıyorsa,emin olun,diğer beş maddedeki erkeklerle bile evlenin ama bu erkekle asla. 
Hatta mümkünse yörüngenize bile girmesine izin vermeyin.Hep merak etmişimdir,annelerine bu kadar tapıyorlarsa,diğer kadınlardan ne istiyorlar?Oturun ananızın dizinin dibinde.Neden kadınların başını yakıyorsunuz ki?
Sevgili kadınlar,size bir dost tavsiyesi,6. sıradaki erkekten kesinkes uzak durun.
Sonra benim kulaklarımı çınlatırsınız. 

Dip not ve asıl tavsiyedir:Ne diye,durduk yerde başınızı ağrıtacaksınız?Evliliğe inanmayın.Dünyada,mutlu evlilik diye bir şey yok.
Birine takıldıysanız,kafanıza göre yaşayın.Elinize o alyansı asla takmayın,o imzayı asla atmayın.Baktınız olmuyor,basın......
Yani,basın gidin.