30 Nisan 2020 Perşembe

#Atölyemden manzaralar.... ❤️
Bugün,atölyemde bir mola verdim.
Onca iş bekliyor,ne ara bitecek değil mi?
'Benim atölyem,yolgeçen hanı' derim her zaman.
Canı sıkılan,yürümekten yorulan herkes girer içeri.
E,ben olsam,ben de girerim böyle bir atölyeye.😂
Kapıdan bir baş uzandı.Ayağında şalvarı,elinde poşetli biri.
-Abla,tereyağım var alır mısın ? dedi.
Anladım ki,hayvancılık yapan biri.
Geleni de hiç çeviremem ama tereyağ bu,iyi olması gerekir.
-Tadına bakmadan almam ama dedim.
-Tamam abla,hemen getiriyorum diyerek uzaklaştı.
Az sonra,elinde tereyağ geldi.
Uzak bir köyden geliyormuş.Üç ineği varmış ama hanımı bakıyormuş.Gelirini de hanım alıyor,askerdeki oğluna harçlık gönderiyormuş.
Can damarımdan vurdu bir anda beni. 
Tabii,anlatacağım şey,tereyağ ticareti değil.
Bıçağın ucuyla tadına baktım,fena değil.Biliyorsunuz,tereyağının tadı en iyi pilavda anlaşılır.
Atölyeye şöyle bir baktı ve bir şey dedi,valla anlamadım.
-Benim hanım dediğini duydum yalnızca.
Sandım ki,'Benim hanımı buraya getireyim,belki merak eder.
Öyle değilmiş meğer.
Dedi ki:
-Abla,benim avradı buraya getireyim de kaportasını düzelt.
-Hııı dedim.
Adam,benim atölyemi estetik cerrahi merkezi mi sandı nedir? 
Ben de de ,hiç öyle bir tip yok.
-Nerden çıkardınız bunu dedim ve anladım olayı.
Benim atölyem,bir tasarım atölyesi.Her şey bulunur ama estetik operasyon yapmıyoruz elbette. 
Adam,takıları görünce,çok da ürün var ortamda,kuaför salonu sanmış ve avradını getirip,saç,kaş.göz bakım istemiş meğer. 😂
-Burası,senin avradın kaportasını düzeltecek yer değil.Onu başka yerde arayacaksın dedim.
Yüzü düştü adamın.
Ama eşini merak ettim elbette bir yandan da.
Muhtemelen,köydeki bir komşu kızını annesi görüp beğenmiştir ve evlenmiştir.
E,kadın da,çocuk doğur,ineklere bak,evi çekip çevir derken mutlaka yıpranmıştır.
Adam,sanki kendisi ilk evlendiğindeki hali varmış gibi,bunca iş yükünün altındaki kadından Jennifer Lopez bekliyor. 😉
Bu erkekleri de cidden anlamak zor.
Yıllar,insanın üstünden silindir gibi geçer oysa.Yaş aldıkça saçlarınız beyazlaşır,kilonuz artar,çizgiler belirir.
Doğal değil mi?
İlla kadın bakımlı olacak da,
Be kardeşim!
Sizler,evlendiğiniz ilk zamanı anımsıyor musunuz?
Neydi o ,filinta haliniz?
Göbek yok,saçlarınız yerinde duruyor,teniniz canlı,anatomi şahane...
Ya şimdi ne haldesiniz?
Aynaya bakmayıp,illa kadın bakımlı olacak derseniz ,olmaz!
Kadıncağız da,inekleri sağ,yemek pişir,bulaşıkları yıka,çayı demle,çamaşır,ütü....
Kocan eve gelince de,saçların fönlü,tırnaklar ojeli,topuklu terliklerinle ve parfüm kokularınla karşılarsın artık. 😂
#'Ni juge, ni soumise'
Bu, Fransa-Belçika yapımı belgesel bir film.
Belçika'da,bir kadın hakimin,üç yıl boyunca karşılaştığı davalardaki tutumunu anlatıyor.
Dikkatimi çeken,Belçika'da doğmuş,Belçika vatandaşı bir Türk'ün,eşine uyguladığı şiddet ve özel hayatına müdahalesiydi
Savunması ise:' Ben Türküm.Bizim geleneklerimizde bunlar yaşanır.Eşimin, ne yaptığını,kiminle telefonla görüştüğünü bilmem gerek.'
Hakim soruyor:Sen nerelisin,nerde yaşıyorsun?
Yanıt: Ben,Belçika'da doğdum,Belçika vatandaşıyım ama Belçika-Türk geleneklerini birlikte yaşıyorum.
Genetik kodlamasında bu kanı taşıyan her kim olursa olsun,Kapıkule'den girişine kadardır uygar dünya algısı.
Adamları,Oxford'da da okutsan,döndüklerinde,kırsalda yaşayan,eğitimsiz erkeklerden hiçbir farkları kalmıyor.
Aynı kabalık,aynı şiddet dürtüsü,aynı cehalet!
Belgeselin ,Türk erkek kısmını izledim de.....
Kadınların işi,cidden çok zor.
Adam,eşinin cep telefonunu karıştırma hakkını kendinde görüyor.Kiminle görüşüyor,kiminle kahve içiyor,kiminle sohbet ediyor bilmek istiyor da,niye?
Evli olmak ya da sevgili olmak bu hakkı her iki cinse de vermez.
İnsanın,özel hayatı diye bir şey var.
Bir erkek ya da kadınla tanışmadan önce de sizin bir hayatınız vardı değil mi?
Görüştüğünüz dostlarınız,hobileriniz,özel hayatınız....
Birlikte olunca,bunlar bıçak gibi kesilebilir mi?
Kadının da,erkeğin de,öncesi var.
Bu nasıl bir bencilliktir?
Kadınla evlendin diye özel hayatını irdele,cep telefonunu,bilgisayarını karıştır,dostlarını sorgula...
Ne hakla?
Böyle yetiştirilen erkekler,Belçika'da bile varmış,hayret!
Oysa,uygar dünya sanırız bu ülkeleri ama kafamız bunlara çalıştığı için,yetiştirdiğimiz çocuklarımız da bu kafada olur elbette.
Almanya'ya ilk giden Türklerin fotoğraflarını anımsıyorum da;
Yıllar geçse de,
Elbise altına pantolon giyilen günler geçti ama kafa aynı kafa!
Evlendin diye,eşin tapulu malın,kırabilir,dövebilir,canını yakabilir,cehennem hayatı yaşatabilirsin.
İyi de;
Ne hakla?
Bazı kadınları da görüyorum,eşinin cep telefonunu karıştıran.Aynı düşüncem onlar için de geçerli.
Ne hakla?
Kıskançlık adı altında,insanların birbirini bu kadar yıpratmasını cidden anlamıyorum.
Film,bir yerde kopmuşsa,o cep telefonunu kurcalasan ne yazar!

29 Nisan 2020 Çarşamba

#Şu maske meselesi.....
Hala mı maske değil mi?
İki haber okudum, bunu söyleyenlere şöyle bir baktım da.....
Bizim,kesinlikle bir cezamız var çekecek.Kime,ne yaptık da,tanrı bizi hala sınıyor acaba?
Peki,neden yeniden maske konusu?
Yaklaşık bir ay oldu PTT'den başvuru yaptım ama ne ortada maske var ne de gelen bir kod.
'Maske üretiyoruz,dağıtıyoruz,belli noktalardan alın' diyor yetkililer ama ben gidiyorum,maske kalmamış!
Ya maske yetmiyor ya da az üretiliyor.
Başka izahı var mı?
Maske,o kadar çok üretilmiş ve vatandaşlara dağıtılmış ki,hükümet düşünmüş taşınmış,elde kalan bu maske ve tıbbi malzemeleri ne yapsak da,Amerikan halkına bir hayrımız dokunsun demiş ve bakınız Amerika'ya ne göndermiş:
-500 bin maske,
-400 bin önlük,
-2 bin litre dezenfektan,
-500 yüz koruyucu
- 400 N95 tipi maske
-1500 koruyucu gözlük.
Vallahi göndermiş,hem de gurur duyarak!
Bu haberi okuyunca 'Ne düşünsem' dedim kendime.Biz,daha maskeye ulaşamadık,dezenfektan hak getire,kolonyaya da zam geldi ama insanlık öldü mü canım!
Yazık Amerikalılara.
Biz neciyiz ki!
Evde kalıp,koronavirüsle baş edebiliriz.
Biz,hükümetten daha mı iyi bileceğiz değil mi?
Eski CEHAPE'li,yeninin AKP Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan ,ABD'nin New York kentinde yaşayan 371 yıldız oyuncu ve sanatçıya maske gönderdiklerini açıkladı...
Vallahi aynen böyle açıklamış.
Bu haberi de okuyunca,nasıl kaygılandım bilemezsiniz.
-Beyonce,şimdi maske bulamazsa ne yapar?
-Ya Jennifer Lopez.
Tanrım!
Maskeye erişemeyip,ya başlarına bir şey gelirse,ya şarkıları susarsa biz ne yaparız?
371 yıldız oyuncu ve şarkıcı...
Tom Hanks diyecektim ki,onlar koronavirüsü yakalanmış,atlatmış,üstelik de kan bağışı yapmıştı değil mi?
Amerikalı ünlüler aklıma geliyor da,nasıl da telaşla 'Türkiye bize maske gönderse de,şu koronavirüs belasından kurtulsak' diye bekliyorlardır.
Hatta 'Tanrı,bu Türklere zeval vermesin,iyi ki maske gönderdiler.Onlar da olmasa,biz maskeyi nerden bulacaktık 'diye duaya başlamışlardır.
Tanrım....
Brad Pitt de içinde mi acaba bunların?
Ya gönderilen maskeler ona kalmazsa.
Burdan,sayın Sayan'dan istirham ediyorum :'Lütfen lütfen,Brad Pitt için ayrıca maske gönderin.
Hatta,elinizde maske varsa,bana da bi'zahmet gönderin.
Madem,bu kadar maskemiz var,nereye sıvayacağımızı bilemediğimiz....
Maskesiz çıkmam Abi!

28 Nisan 2020 Salı

#Daha 17 yaşındaydı.....
Sabah saat 6.30' da, haberlere bakarken boğazıma bir şey düğümlendi o anda.
Sedyede başı yana kaymış, sarı saçları sedyeden aşağı düşmüştü gencin.
Kalp masajı yapıyordu polis.
Sonradan gördüm,kalbinin üstündeki kırmızı kan lekesini.
Eyvah! dedim,'çocuk öldü.'
Göğsümün üstüne bir sancı girdi o anda....
Nasıl o tetiğe bastınız,neyi düşünerek vurdunuz o genci?
Hırsız mıydı,dolandırıcı mıydı,tecavüzcü müydü,neydi vuranızın gerekçesi?
17 yaş.....
Hayatın başında bir genci,tam da kalbinin üstünden vuran o polis....
Hayatın boyunca,o çocuğu öldürmenin acısını kalbinde yaşamanı diliyorum.
Kaza değil bu bir cinayet!
İki aydır,bu ülkede eve mahkum çocuklar,gençler,yaşlılar var.
Diyelim ki, Ali çalışmaya değil de,evden nefes almaya çıktı...
Çıkamaz mı?
' Dur' ihtarına uymadı diye bir insan kalbinden vurulur mu?
Ne sandınız o genci,atış poligonundaki tabela mı?
17 yaşındaki bir gencin yaşam hakkını elinden aldınız,ötesi var mı?
Şimdi, Ali'nin Annesi,babası,kardeşleri ne hissediyordur?
Sizin hiç evladınız öldü mü?
O tetiğe basan polis....
Senin bir canın,bir kurşunla toprağa kondu mu?
Lanet olsun,sizi polis yapanlara.
Nasıl bir eğitimden geçiyorsunuz ki,bir insanı engellemek için uyarı ateşi açmak yerine hayatını bitirecek,hem de kalbinden vurursunuz?
Böyle mi,asayişi sağlayacaksınız?
Vatandaşı,böyle mi koruyacaksınız?
O polis,görevden alınmış.
Yeter mi sizce?
Cezası ne olacak bu cinayetin?
Evlat kolay mı yetişiyor?
Çocuklarımızın tırnağına taş değecek de canı yanacak diye,elimiz yüreğimizde yaşarız biz anneler.
Siz,bir anneyi öldürdünüz.
17 yaş.....
Nasıl da güzel bir çocuk, Ali!
Saçları,nasıl da sedyeden aşağı düşmüştü.
9 ay içinde büyüt,onca uykusuz gece,sabır,emekle 17 yaşına getir;yerinden yurdundan kop, oğlun bir kurşunla ölsün!
Bu olur mu?
Kurşun,kalbini delip geçerken ne hissetmiştir Ali?
'Anne ' mi demiştir?
Ya da ' Ölüyorum' .....
Ne kadar acı çekmiştir o anda kim bilir?
Tişörtünün sol yanı kan içindeydi sedyede yatarken.
Ölmek yakışmadı sana çocuk!
Boğazıma düğümleniyor duygularım.
Lanet olsun size de,sizi polis yapanlara da!
#Şu Leyla Meselesi....
Türkiye,ilginç bir ülke.Her şeyi,kendi çıkarlarınız için kullanabilir hatta durumdan fırsat yaratabilirsiniz.
Günlerdir,İsveç'in Malmö kentindeki Covid-19 teşhisiyle hastaneden gönderilen Emrullah Gülüşken'i izliyoruz.
Benim işim ayrıntı.
Bu Leyla'nın yardım videosunu izleyince,gözüm ayrıntılara takıldı.
Baba,2 Nisan'da hasta olmuş.İsveç sağlık sistemine göre,Covid-19 hastalarının çoğu evde tedavi ediliyormuş.
Babayı eve göndermişler ,çok gerekli görmedikleri için ama
baba,yerde yatıyor da,niye yerde yatıyor?
Oysa,odada kanepe takımı var.
Köylerde bile yerde yatak nerdeyse kalmamışken,bu adamcağız ,İsveç gibi bir uygar ülkede,neden yerde yatıyor?
Evde,iki çocuk,iki de genç kız var.
Bunların anneleri nerde?
Hadi,kızlar büyük ama iki erkek çocuk küçük.
İnsan,4 çocukla İsveç'te ne yapar? Hani,Emrullah Gülüşken'in önünde poz verdiği araba kendisinin ise,durumu epeyce iyi olmalı.
Ambulans uçak,iki çocuk ve diğer kızı getiriyor,Leyla neden gelmiyor?
Hani,Türkiye'ye gelmeyi yalnızca tatillerde düşünüyormuş ya!
Bu da,İsveç'de,kimsesiz kalacak kadar kısa süreli yaşamadıklarını göstermez mi?
Sizin de,mutlaka bir yakınınız hasta olmuştur.Kalp krizi,düşme,bayılma falan....
Böyle bir durumda,ne halde olursunuz?
Yani,sanki hiçbir şey olmamış gibi,usul usul video mu çekersiniz yoksa,biraz hüzün,biraz gözyaşı ve panikle yardım çığlığı mı atarsınız?
Bu nasıl bir duygu halidir?
Gelelim,şu ambulans uçak meselesine....
Öncelikle,şunu belirteyim,ortada bir hasta varsa ne partisi önemlidir ne de varlık durumu ama Suudi Arabistan başta olmak üzere,yurt dışından feryat ederek 'Bizi kurtarın'diyen şoförler,vatandaşlar varken,üstelik de,İsveç Hastanesinin evde tedavi olabilir dediği birine ambulans uçak gönderiyorsanız,bir vatandaş olarak şunları sorarım:
Özel jetlerin,1 saatlik ortalama maliyeti 3 Bin 500 ile 5 Bin Avro arasında değişiyormuş.
8 saatlik İsveç uçuşunun maliyeti 90 BİN TL. ise....
Bu parayı kim ödedi?
Sağlık Bakanı,kendi cebinden mi ödedi,yoksa sayın cumhurbaşkanı maaşından mı karşıladı?
Bunu açıklamak zorundasınız!
5 Nisan'da ,maske için başvuru yaptım PTT'ye.
Bugün,ayın 28'i ve hala ortada maske yok.
İsveç'ten,evde yatar hastaya özel jet kaldıran Sağlık Bakanlığı,bizlere hala maske gönderemiyorken,bu ne demek oluyor?
Hadi,İsveç Devleti maske vermedi çocuklara.İyi de,hasta ve çocuklar evden alınırken,giden yetkililer onlara da maske takmamıştı!
Ne anlamamız gerekiyor bunlardan?
Neden sizlere inanmıyor,güvenmiyoruz,neden?

27 Nisan 2020 Pazartesi

#Ekranda,Brad Pitt'i izledim.Gelmiş geçmiş en çekici erkek oyunculardan biri .Bütün kadınlar da hayrandır sanırım.
Sosyal sorumluluk projelerini zaten beğeniyordum ama dün koskoca ABD Başkanı,D.Trump 'la dalga geçmesini izledim de.....
Cesaretle ve korkusuzca eleştiri yapmak bu olsa gerek.
Tutuklanma korkusu yok,Silivri'ye atılma korkusu yok,kapısına bir gece ansızın gelen polisler yok.
Sanatçı ve özgürlük budur işte.
Bizde olsaydı,bir sanatçı çıkıp da,cumhurbaşkanına ya da herhangi bir AKP'li vekile böyle eleştiri yapsaydı ki,asla yapamazlar,kendini sorgusuz sualsiz cezaevinde bulurdu.
Eski siyasilerde hoşgörü vardı.Kendileriyle ilgili yapılan karikatürlere,mizah dolu, esprili tiplemelere gülüp geçerlerdi ama bunlar öyle mi?
Cesaretiniz varsa,bırakın mizahı,eleştiri bile yapamazsınız.
Levent Kırca'yı düşünüyorum da,son cesur mizah ustasıydı.
Yanlış anlaşılmasın,sanatçıları eleştirmiyorum ama nerden nereye geldi bu ülke mizahi eleştiri konusunda,onu anlatmaya çalışıyorum.
Yalnız sanatçılar mı,korku nelere kâdir bu ülkede.
İşte
Gaziantep belediye Başkanı Fatma Şahin.Kendisi,aynı zamanda Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı.
Yani,güçlü bir konumda ama dün,sosyal belediyecilik gösteren tüm belediyelerin yanındayken,bir anda nasıl da çark etti.
Korku,böyle bir şey.Bir insana koşulsuz bağlandığınızda,kendi özgür iradeniz yoktur ve ağzınızdan çıkan her söz için mutlaka 'Yanlış anlaşıldım,sözlerim çarpıtıldı ,ben aslında öyle söylemek istememiştim' gibi sözlerle,döne döne durursunuz hayatta.
Fatma Şahin deyince benim aklıma seçim zamanı,banliyöde,AKP Heyetinin vatandaşlara 'Şeye bakıyor gibi bakıyorlar' diyerek vatandaşı öküz yerine koyduğu konuşmada attığı kahkahası geliyor nedense.
Bir de,Koronavirüs tablosu karşısında ,Gaziantep Belediyesinin yaptığı o çirkin ve alaycı ifadeler.
Bir de,sanatçı demeye dilim varmayan bir güruh var ki...
Hani,bunlardan biri de demiş ya:'Bu süreçte başımızda CHP olsaydı milletin yarısı ölürdü' diye.
Neye göre,hangi bilgi birikimiyle bunu söyledi ya da yalakalık yapmaktan gayri bir geliri var mı,konsere mi çağrılmıyor,adı mı anılmıyor acaba da,bunları söylüyor bilmem?
Evine ,maske ulaşan var mı?
Ya da,eczaneden maske alabilen?
1 ay oldu,maske için giriş yapalı ve hala ortada maske yok.
Vatandaşa ,uyduruk bir maske ve kolonyayı dağıtamayan hükümet iyi ki var gerçekten de.
Ya ,başımızda CEHAPE olsaydı,ne yapardık?
Allah korudu hepimizi CEHAPE'den.
Çok şükür,çok şükür!
Şu Brad Pitt meselesine gelince..... 💓
Yok böyle bir karizma!
Tanrı,özene bezene yaratmış dedikleri bu olsa gerek. 

26 Nisan 2020 Pazar

#Bugün pazar....
Balkondan kuşları izledim kırlangıçları,kumruları,serçeleri....
En çok,kuşları yapmayı seviyorum sanatın içinde.
En çok,kuşlar özgür geliyor bana.
Kuş gibi uçma isteği belki de bendeki.
Bu çalışmayı yaparken,Tarkan dinledim en çok.
'Biz Nereye' şarkısını.
Bilir misiniz o şarkıyı?
Uçmasam da göklere,
Bir kuş olsam pencerede,
Perdeyi kapatsan da
Ben seninle...
der şarkıda.
En iyisi,siz ,şarkının bütününü dinleyin.
Kuşlar gibi özgür olmak ve uçmak gökyüzüne...
Hadi,biraz da çalışmamdan söz edeyim.
'Teldeki Kuş ' diyorum bu çalışmama.
Ahşap objeler bunlar.
Ağaç dalı ise,kim bilir,kaç yıllık bir dal, yoldan bulduğum.
İkisini buluşturdum yalnızca.
Mavi de, özgürlüğün rengidir ya!
Uçmasam da göklere.....
Konacak bir yer de yok.
En iyisi,atölyem galiba. ❤️

25 Nisan 2020 Cumartesi

#Yağmurlu bir günü yaşıyoruz.Hava,Nisan ayına yakışmayacak kadar soğuk.
Bu yıl,portakal çiçeklerinin kokusunu da pek duyamadım; birkaç ağaçtan gelen esintiydi sadece.
Oysa,geçen yıl bütün Çukurova misler gibi portakal çiçeği kokuyordu.
Bu yıl,verim az mı olacak acaba?
Ağaçların üstünde,eskisi gibi arılar da uçuşmuyor.Arılar yoksa,işimiz zor biliyorsunuz.
Koronavirüs,hayatımızı tümüyle değiştirdi. Depresif ruh hallerine girdik ülke olarak.Önümüz belirsiz,bu nedenle savruluyoruz sanki hayatın içinde.
Herkesin kendine göre bir hayat akışı var ve çoğu insan fazlasıyla mutsuz son dönemde.
Yağmur,birdenbire bastırdı.Eskiden beri,yağmurlu havalarda dolaşmayı severim.
Artık evde öyle duramaz oldum ki,zaten sokaklar boş,yağmur da başlayınca iyice sessizleşir hayat,yağmurun altında yürüdüm biraz.
Evet,ıslandım da ve belki kızacak çoğu insan bana ,'Bunca doktor,hemşire,canlarını ortaya koyarak bu virüsle savaşıyor,sizinkisi de şımarıklık,evinizde oturun'diyecekler,onu da biliyorum ama bir de işin başka cephesi yok mu?
Tamam!
Tüm dünyayı sarsan bir virüsle tanıştık.Şu anda tedavisi de yok.
Peki,her gün ekranlara çıkan TTB,DSÖ,Halk Sağlığı Uzmanları ve Sağlık Bakanı.....
Sizler,ne anlatıyorsunuz bizlere?
Size güven duymamızı sağlayacak ne yapıyorsunuz?
Birinizin söylediğini,diğeri yalanlıyor.
Veriler yanlış,rakamlar birbirini tutmuyor,bu virüsün henüz kesin bir aşısı,ilacı yok,20-65 yaş evde kalın,diğer yaş grubu sokağa çıkın,maske takın,yok takmayın,sosyal mesafeyi koruyun ki,bunun adı sosyal mesafe değil,fiziksel mesafedir; market maskesiz içeri almaz,dağıtılan maskelere ulaşamazsınız....
Sizler,bizden ne istiyorsunuz Allah Aşkına?
Kendi içinizde anlaşamıyorsunuz ama bizden,sizi anlamamızı istiyor,size uymamızı söylüyorsunuz.
Bakınız....
Her şeyin bir başlangıcı,bir de sonu var.
Öngörü diye de bir şey var.
Daha ne kadar bizleri eve hapsedeceksiniz?
20-65 arası onca insana yasak koyarak mı koronavirüsü önleyeceksiniz?
Yazık değil mi,o yaşlı insanlara.Daha ne kadar,pencereden odaya,odadan koridora çıkacak bu insanlar?
Sosyalleşmek dediğimiz şey;iletişim,paylaşım,hava almak,güneşi görmek ve daha fazlası.
11 Mart'tan bu yana ne aldığınız önlem bir şeye benziyor ne de sizlere güven duymamızı sağlıyor.
Ortada,sınırlı yapılan bir test varsa,rakamsal verileriniz 82 milyon nüfusta nasıl doğru olabilir? 5 milyon da mülteci varken üstelik!
Ben,sade bir vatandaş olarak,ne yazık ki, hiçbirinize güvenmiyorum artık.
Yağmuru dinlemedim,sokağa çıktım yürüdüm yürüdüm bugün.
Oysa,benim bir işim vardı,derslerim vardı,atölyem vardı.
Şimdi hepsi bitti.
Nereye kadar böyle gidecek belli mi?
İşimi istiyorum,çalışmak istiyorum,üretmek istiyorum ve kendi hayatımın akışını istiyorum herkes gibi.
Ben ki,bahçe,tarla demeden koşturan bir insanım ama yetmiyor anlamıyor musunuz,yetmiyor.
Bir an önce ,gerekli planlamayı yapıp,bu virüsten en az hasarla çıkmaya çalışmak gerek.
Bunu,ben mi yapacağım?
İktidar partisi ne yapıyor şu anda?
Meclis de tatilde,oh ne rahat hayat!
Maaşlarını da alacak değil mi o vekiller?
Biri de çıkıp 'Biz,çalışmıyoruz 45 gün.Bu parayı hak etmiyoruz.Bu paralar,işsiz kalan,parasız kalan vatandaşa dağıtılsın' demedi.
Hükümetin görev tanımı nedir?
O halde,gereğini yapacaksınız,hem de olması gerektiği gibi.
Evet!
Bugün çok ıslandım ama cidden yeter artık! Pencere önlerinden sokağı izletmeyin insanlara.Aş verin,iş verin ve doğruları söyleyin!
Doğruları,olduğu gibi söyleseniz,aslında bizler,size güvenip belki daha dikkatli olacağız ama söylemiyorsunuz.
Toplumun,ruh sağlığı iyice bozuldu.Bunu görmek için,haberlere bakmanız yeterli!

24 Nisan 2020 Cuma

Dünya yüzünde,orman ağacına gübre veren,ilaçlama yapan birini arasanız ki,cinsliktir bunun adı; Ben. 
Burası,ailem ve hayatımda iz bırakan ,gönlü güzel insanlar için ağaç diktiğim alan.Belli aralıklarla bakımını yapıyoruz elbette.
Bugün de,taban gübresi verdik.
İyi ki gitmişim,belirteyim. Binbir emekle,çabayla bölgede ağaç dikimi gerçekleştirildi öğrenciler tarafından ama keçileri sokmuşlar alana.
Yazık değil mi,bunca harcanan emeğe?
Madem,alan ağaçlandırma için uygun değil,yaptırmayacaksınız!
Sulama yok,arazi çok taşlık, fidanlar kök salmak için çırpınıyor....
Ne demeye,koskoca araziyi bu işe tahsis ettiler anlamak mümkün değil.
Ben ağaçlarıma bakarım ama dikim yapan kimse uğramıyor bölgeye,ağaçların bakımsızlığından görüyorum bunları.
Yetkili biriyle görüştüm konuyu.
'O traktör ,fidanlarımın arasına girmeyecek,keçilere engel olacaksınız,biz zaten ilaçlama yapmıştık,yanlış yapmışlar Defnelerim zarar görmüş.Fidanları bağladığım kamışları bozmuşlar,Yani,zarar vermedik yer bırakmamışlar.
Olmaz ki!' diye de veriştirdim .
Haklısınız dediler demesin de ,uygulama yapılmazsa ve bu işe bir zarar gelirse ....
Benim yaptığım işe zarar verecek kişi,kurum ya da her kimse var ya.....
Yakarım valla ! 
Bugünün en güzel yanı,yol boyunca açmış gelinciklerdi.
Uçsuz bucaksız buğday,mısır tarlalarının içinden geçtim.
Aklıma Süne Böceği geldi.Hani,şu böğürtlen tarlasında gördüğüm.
Zaten,bir de koronavirüs çıktı başımıza bela,çiftçi iyice battı.
Bir de,süne böceği buğdayların taneciklerinin içini boşaltırsa çiftçi ne yapacak?
Ekmeği artık kaç liraya yeriz Allah bilir?
Bir ülkede,tarım olmazsa,o ülke kalkınır mı?
Devlet,önce çiftçiyi korumalı,sektörü desteklemeli.
Tabii,tarım bakanı,sosyal medyaya fotoğraf atmaktan başka işlere bakarsa olur ancak bunlar.
Bu arada,politik muhalefetimi de arada yapmış olayım... 
Gelincikler,papatyalar....
Doğa,öyle güzel ki,insan huzuru buluyor.
Ama en çok emekle baktığım ağaçlık alanım.
Ömür yeter mi bilmem,büyüdüklerini görmeye ama geleceğe bir nefes kalsın derdindeyim. 

23 Nisan 2020 Perşembe

#23 Nisan ve havai fişekler ve kediler... 
Bugün,tarihimizdeki en önemli günlerden biri.Bütün ülkede,saat 21.00' de İstiklâl Marşımız okunacak ve halkımız balkonlarından bayraklarını sallayarak eşlik edecekti.
Ve tabii,sonrasında da havai fişekler elbette.
Kutlama yapmak önemlidir böyle günlerde.Ulusal bilinci geliştirir ve birlikte,tek vücut olmayı sağlar.
Bir yazıda okumuştum,havai fişekler atıldığında,kuşlar,korkudan kalp krizi geçirip ölüyormuş.🐦🦅
Çok üzücü elbette ama o rengarenk ışıkların gökyüzünde dağılması için de,o havai fişekler patlayacak.
Görselliği çok güzel,izlemesi çok güzel oluyor gerçekten de.
Belediye,bugüne özel havai fişekler patlatmaya başlayınca balkona çıktım izlemek için.
Sokağımızın köşesinde,sokak hayvanları için yemek koyuyoruz,yemeğin başında siyah ve beyaz iki kedi vardı.
İlk havai fişek atıldı,beyaz kedi hiç istifini bile bozmadan yemeği yiyordu ama siyah kedi öyle korktu ki,ok gibi fırladı ve koşmaya başladı.Patlama durdu,kedi de durdu ta ki,diğer havai fişek patlayana kadar.
Hayvanı görmeliydiniz.Panik ve korkuyla kaçacak delik aradı ve kaçtı da.
İstifini bozmayan beyaz kedi ise,ilkinde umursamadı ama arka arkaya havai fişekler patlamaya başlayınca ,ortada ne açlık kaldı ne de umursamazlık.Bir kaçmaya başladı....
Yazık bu hayvanlara.beyaz kedi değil ama umarım siyah kedi kalp krizi geçirmemiştir.
Hayat,cidden tuhaf.Bir yanda,coşkulu bir kutlama yapıyorken,diğer yanda canlılar zarar görüyor.İstatistiklerini bilmiyorum elbette ama kuşların ,bir uçağın onlara çarparak öldürmesi mi çok,havai fişekten kalp krizi geçirmesi mi?
Bir yandan,gurur duyarken bayramımızla,diğer yandan kedileri izledim de....
Çok korktular gerçekten de.Canlarım benim. ❤️😽🐱
#23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı Hepimize Kutlu Olsun.🇹🇷
Başta,kendi kızım olmak üzere,bütün çocukları sevgiyle kucaklıyorum.
Umudumuz,geleceğimiz çocuklarımız.
Bu vatan toprağını bize veren,bir enkazdan bir Cumhuriyet yaratan başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere,bütün şehitlerimizi şükranla anıyor Sevgi ve Saygılarımı sunuyorum.❤️
Vatan size minnettardır !
Ekranda,çocukları izliyorum gururla,gözlerim dolu dolu. 👫👭👬👨‍👨‍👦‍👦👨‍👨‍👧‍👧👩‍👦
Hepimiz,bir zamanlar çocuktuk.O yıllarda,bayram coşkusu bir başkaydı.Son yıllarda,Milli Bayramlarımızın anlamını yitirmek,önemsizleştirmek gibi çabalar olsa da,Önderimiz,İlkeleri,bizlere çizdiği yol var önümüzde.
Bu kötü günler de geçecek.
Çocukken,23 Nisan geldiğinde,haftalar öncesinden başlardı telaşımız.Kıyafetler,bando takımları,marşlar,yürüyüş düzeni....
Günlerce çalışırdık hata yapmamak için.
Yakın zamana kadar,stadyum gösterileri de yapılıyordu ve çok keyifle izliyorduk ama hepsi kısa süreli bir molada şu anda.
Yeniden,o eski günleri yaşayacağız.
Bu yıl,koronavirüs nedeniyle hayat kısmi dursa da,seneye 101. kutlamayı daha coşkuyla yaparız,sıkıntı yok.
Çocukluğum ,bayram anılarım.....
Bir 23 Nisan anısı.
İlkokuldayım,bandonun da şefiyim.Kolumu kırdım.Zaten,kırık-çıkık konusunda ihtisas yaptım ta o yıllardan bu yana. 
Şefliğe ara verdim elbette,zorlamak istemiyorum kolumu ama müdür, '23 Nisan 'da o bandonun şefi olacaksın diyor,başka bir şey demiyor.
Bandoda çalmayacağım için rahatım ama o yıl kıyafetleri değiştirmişler bir anda.Lacivert etek,beyaz gömlek.
O yıllarda,konfeksiyon sektörü de şimdiki gibi değil,aradığını bulamıyorsun.
Müdür de vazgeçmiyor.Ne yaptıysak bulamadık ve nasıl ağlıyorum,bir yandan müdür,bir yandan mahcubiyet....
Uyumuşum.
Gece yarısı,bir tıkırtıya uyandım;Annem.❤️
Dikiş makinesini ,pencerenin önüne getirmiş,ışığı da yakmamış,çocukları uyanmasın diye,ayın ışığında dikiş dikiyor.
Çocuğum ya,anlam veremedim,dalmışım.
Sabah uyandığımda,elleri öpülesi ANACIĞIM,askıda,ütülenmiş beyaz gömlek ve lacivert eteğimi bana uzattı.
Gece boyunca,bana bunları dikmiş meğer.
Üstümü giydirdi,saçlarımı ördü ve beni okula yolladı.
Bandonun başına geçtim,Caddelerde bandoyu çala çala Hükümet binasının önüne geldik törenler için.
Nasıl bir yağmur yağıyordu anlatamam.
Ama bizler gururla,başımız dik ve hiç üşüyeceğimizi düşünmeden ,tören alanında bekledik bayram bitene kadar.
Bizim bayramımızdı,neden kaçalım ki?
ATAMIZ ,biz çocuklarına armağan etmişti bu bayramı.
Hiç unutmadım o geceyi,o bayramı ve ANNEMİ.
Ve çok ağladığımı.
Ama başında üzüntü,sonunda mutluluk gözyaşlarıydı benimkisi.
ANACIĞIMI da,bugün bir kez daha sevgiyle anıyorum.❤️
Böyle bir ANNE' nin evladı olmaktan da gurur duyuyorum.
İçinde, çocuk kalbi pas tutmamış herkesin,BAYRAMI KUTLU OLSUN! 

22 Nisan 2020 Çarşamba

#Canlı yayında Haluk Levent'i izliyorum ta İzmir'deki konserini.
AHBAP PLATFORMU,son dönemde bu ülkenin başına gelmiş en iyi şeylerden biri.👏👏👏
Haluk levent....
Çok sevdiğim bir sanatçıdır.Konserlerini hiç kaçırmazdım eskiden,çok eskiden. 
Şu anda da ,o şahane şarkısı Zifiri'yi söylüyor.
Hani,bazen mutluluğun tanımını yap deseler,bazı anlar vardır ya!
Bir an için,kendimi Adana'da izlediğim son konserinde hissettim.
Bağıra çağıra şarkılar söylediğimiz,mazide kalan o yıllar....
2 yıl önce,yine izlemiştim ama konserleri bir başka oluyor.
Konseri devam ediyor,her ne kadar burnu aka aka söylese de....
Çünkü;hasta hasta şarkı söylüyor.
Sözünde duran,her koşulda dediğini yapan insanları seviyorum.
Zaten,bu Haluk Levent'i niye seviyorum diyordum ben de. 
Vakit varken,bence bu konseri kaçırmayın derim.Şu anda sosyal medyada yayımlanıyor konseri.
Koronavirüs ,daha uzun sürecek nasılsa.
Nerde bulacaksınız bir daha canlı canlı konseri?
Hem de Haluk Levent....
Tüh!
Keşke,istek şarkı da olsaydı.
Ne iyi olurdu şimdi 'Zeytinden Aşı Mısın' şarkısını da söyleseydi.
Koynunda mektup taşınan aşklar da kalmadı ya....
Her şey günübirlik artık.
Aşk da,payına düşeni alıyor hayatın rutininde.❤️
Herkesin,kendine göre bir nedeni var kaçış için.
Kimse,kimseyi anlamıyor,anlamaya da çalışmıyor zaten.
Kendi dünyasında kaybolan insanlarız artık.