25 Temmuz 2020 Cumartesi

#-Hani,Ayasofya'da,1991 yılından bu yana ezan okunuyor ve sen bunu hala bilmiyorsun ya!
-Hani;sanki Ayasofya'da ,86 yıldan bu yana,ilk kez cuma namazı kılınıyor sanıyorsun ya!
-Hani,Türkiye'nin tapusu Lozan Anlaşmasının tam da 97. yılında,Ayasofya'da,bir şov yaptılar ve bu şovla,Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün değerlerine meydan okudular ya!
-Hani,burası Arabistan değil ve biz de Arap diliyle tamlamalar yapmıyoruz ama Ayasofya Camisi yazmak yerine Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi diye bir dille meydan okumaya devam ediyorlar ya!
-Hani,cübbeli,sarıklı bir güruh,tekbir getirerek İstanbul sokaklarında şeriatı istiyorlar ya!
-Hani,ATATÜRK'ün kurduğu diyanetin başındaki zat,bu ülkenin kurucu liderine hakaret etti ve sen bunu dinleyerek orda namaz kılmaya devam ettin ya!
-Hani,yalnız AKP değil,Yalova'da,cami kalmamış gibi,koşa koşa Sultanahmet Camisinde namaza gelen ve AKP'nin şovuna destek olan,CHP'li Muharrem İnce var ya!
İşte,tüm bunlar,senin hatan güzel kardeşim!
Aşağıda izlediğiniz video,Yeliz Kod adlı,AKP'li ünlü vekilin çektiği bir video.
Ülkeyi,kimlere emanet ettiniz,görün de seçiminizle gurur duyun!
Bu ülke,bunları mı hak ediyor?
Sizin yüzünüzden bu yaşananlar,sizin yüzünüzden!
-Lozan olmasaydı Cumhuriyet olmasaydı, bugün Cumhurbaşkanı sıfatıyla Ayasofya camiinde cuma namazı kılabilecek miydi?
-Elinde kılıç,dilinde zehirle o Minberde oturabilecek miydi acaba?
ATATÜRK olmasaydı,Ayasofya bir kiliseydi ve ayinler yapılıyordu.
Müze yaptığı için şükredeceğine hakaret mi ediyorsun?
Nerde,bu ülkenin savcıları?
ATATÜRK' e hakaret,bir suçtur!
O zat,yerin de mi oturacak yani?

TWİTTER.COM
“Büyük medeniyetin çocuklarıyız, Sultan Hamid Hz.Peygamber rahatsız olmasın diye,hürmetinden Medine-i Münevveredeki tren raylarına keçe döşemişti. Bizde Sultanhamid'in kabrinin yanından geçen raylara kauçuk döşedik. Uçan Çuval kaldırmazsa tabi❗ https://t.co/CohbLWrRHu”

22 Temmuz 2020 Çarşamba

#Dünyadan Bi'Haber Olmak-BAKAN Ziya Selçuk
Milli Eğitim Bakanı,Ankara'nın Kalecik İlçesi Alibeyli Köyünde,Urfa'dan gelen mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarına 'Eğitimde Fırsat Adaleti' başlığında,tatil kitabı ' Arkadaş'ı hediye etmiş.
Sayın Selçuk,kitapla yetinmemiş ve çocuklara satranç, mangala ve top da hediye etmiş etmesine de.....
Dünyadan bi'haber olmak,tam da budur işte!
Sayın Selçuk,mevsimlik işçilerin çocuklarını ne sanıyor acaba?
Hobi olarak mı,tarlada bulunuyorlar?
'Eğitimde Fırsat Eşitliği' başlığında ,81 ilde çalışma başlatırken,'BU ÇOCUKLARIN,TARLADA NE İŞİ VAR ?' sorusunu sormuyor.
Pandemi nedeniyle,okullar aylardır kapalı.Uzaktan eğim de,beklenen başarıyı sağlamadı ki,zaten belliydi.
Bilgisayarı olmayan,internet erişi olmayan çocuklar,eğitimi nasıl alacaktı,bunu da planlamış mıydı sayın bakan?
Cumhurbaşkanının iki dudağının arasına BAKAN,bir BAKAN olarak,nasıl bir vizyonla bu işe soyundu acaba?
Oturduğu koltukta,bugüne kadar ne yaptı,ayrı bir merak konusu.
Gelelim,şu çocuk işçilere....
Yolculuklarım sırasında,tarlaların kıyısından geçerim.Mevsimine göre patates,soğan,turp,yerfıstığı gibi hasat yapılacak ürünlerde ,tarlalarda kadınlar,erkekler ve çocukları görürüm.
Hepsi,Çukurova'nın güneşinin altında çalışır.
Mevsimlik işçilerin çadırları olur,geneli mavi renklidir.İki değnek arasına gerilmiş iplerde kirli yıkanmış çamaşırlar asılıdır.
Çadırların yanında,bidonlarla sular bulundurulur kullanım için.
Tuvaletler ise,eşilmiş bir kuyunun çevresine çevrilmiş bezden ibarettir.
Boy boy çocuklar olur,o çadırın etrafında.Kiminin ayağı çıplak,kiminin göbeği açık,üstündeki küçülmüş kıyafetlerden,ailelerinin peşinde savrulan çocuklardır bunlar.
Okul yüzünü kaçı görür bilmem ama okula gidebilme başarısı olan varsa da,bu işler,tarım sezonu başladığında biter.Nisan ayı başladığında,aileler göçer,çocuklar da göçer böylece.
Bu çocukların hepsi tarım işçisidir.Aileleriyle birlikte tarlada hasat yaparlar.
Mecburdurlar,başka seçenekleri var mıdır,diğer çocuklar gibi tatil rehavetine kapılıp,elinde cep telefonu,tablet,olmadı;ellerinde topları basket potasında eğlensinler!
Bu çocukların kaderidir,tarla!
Sayın Selçuk,çocuklara kitap vs hediye etmiş etmesine de,keşke,o çocukları derinlemesine bilseymiş.
Keşke,tarladaki çocuklara bunları götüreceğine,tarım sezonunda,bu çocukları çocuk ve gençlik kamplarında toplayıp,eğlenerek sosyalleşmeyi ama aynı zamanda eğitmeyi düşünecek bir algıda olsaymış ama hayal elbette benim söylediğim.
Şöyle bir kareyi gözümün önüne getiriyorum:
Patates toplayan çocuk,eline kitabı almış,bir yandan sayfalarını çevirirken,diğer yandan patateslerin çamurlarını silkeliyor.
Okumak şart!
Ya da,top sektirirken,'bir patates,iki soğan,üç marul' diye saydırıyor olabilir mi?
Ya da,ırgatların başı,işçileri çağırırken çocuk sesleniyor:
-Bir dakika,Şu hamleyi de yapayım,geliyorum.
Şah-Mat!
Hep diyorum,BAKAN olmak önemlidir.Ya BAKAN olursunuz ya da BAKAN!
Bizim payımız da,hep Dünyadan Bi'Haber BAKAN'lar düşüyor!
#Devlet,tüzel bir kavram.
Peki,cinsiyeti var mıdır ?
Kadına yönelik şiddet,kadın cinayetleri,çocuk tecavüzleri karşısında takındığı tutuma bakarsak;
Devlet,erkektir!
Ocak ayından bu yana 150 'nin üstünde,son 30 günde ise 27 kadının öldürüldüğü bir ülkede,2011 yılında kendi imzaladıkları İstanbul Sözleşmesini iptale çalışan başka bir hükümet gördünüz mü?
Meclis'te,bir kadın çıkıp ' Biz gelene kadar ,kadının adı yoktu' demişti anımsayın.
Çok haklı elbette.
Siz gelene kadar,bu ülkede kadın cinayetleri bu boyuta gelmemişti,kadına yönelik şiddet yüzde 1400 artmamıştı,mezarlıklar öldürülen kadınlar ve tecavüze uğrayıp katledilen çocuklarla dolmamıştı.
Pınar Gültekin.....
27 yaşında,üniversite öğrencisi bir genç kız!
Bu toplum,aklını kaçırdı artık.Bunu,bütün samimiyetimle söylüyorum.
Bir insanın canını almak ne demek?
Bunun konuşulması bile yapılamaz ama bir insanı öldürdükten sonra,ölüye yapılan işkencenin bir izahı var mı Allah Aşkına?
Pınar Gültekin'in babası ekranda konuşuyordu:'Kızımı teşhis edemedim,kemikleri kalmıştı!'
Kayboluşunun üstünden 6 gün geçmiş ve bu sürede bir kadını,böylesine yok etmenin vahşiliğine anlayamıyorum.
Bir insan öldüğünde,belli bir süresi vardır çürümesinin ama burda, altı günde boğmak,kesmek,yakmak ve betona gömmek....
Bunca planı,bir insan ne ara yapar?
Bir insanı öldürdün,anlamadık ve sevdiğini ,tutkundan ve kıskançlıktan öldürdüğünü söylüyorsun ama genç kızın ölmüş bedenine işkence etmeye devam ediyorsun.
Bu nasıl bir manyaklık?
Haluk Levent,bir twit attı bu konuda ve linç edildi.
Twit şuydu:
"Kızlar! Haluk abinizin tavsiyesi! İlişkinizin ilk günlerinde erkek arkadaşınız kıskançlık ile başka bir durum ile az da olsa size şiddet uygularsa hoş görmeyin. Hatta bazıları gibi bunu sosyal medyada gösterip 'erkeğim benim' demeyin. Şiddeti meşrulaştırmayın. Yoksa öldürülürsünüz."
Oysa,ne kadar haklıydı!
Ataerkil bir toplum anlayışıyla yetiştirilen ve erkek imtiyazı tanınarak büyütülen erkek çocukları,yetişkin bir birey olduğunda,kadını aciz,korunması gereken,kendi otoritesini uygulayacağın,birey saymayan,istediği zaman hırpalayacağı bir eşya sanıyor.
Kadına yönelik şiddetin ne eğitimle ilgisi var ne de varlık-yoklukla.
Böyle olsaydı,ünvanı Profesör,Doçent olan ve bir titri olan erkekler, eşlerini evire çevire döver miydi?
Eşinin başından aşağıya dışkısını biriktirip döken gazeteciyi unutalım mı,ya da,eşini tekme tokat döven o doçenti?
Ne zaman ki,erkek ve kız çocuklarını aynı haklar,aynı anlayış ve özgürlükle yetiştiririz,o zaman bu şiddet olayları biter.
Yoksa,hiç beklemeyin ,hele bu hükümetten hiç beklemeyin kadının korunmasını.
Pınar Gültekin'e yapılanları protesto eden kadınlara,devletin polisinin yaptığı şiddeti gördüyseniz;
Ben daha ne diyeyim?
Sevgili kadınlar,başında kavak yelleri esen genç kızlarımız....
Sevmek,aşık olmak şahane bir duygu elbette.İlişki ilerledikçe,kişilerin özellikleri de ortaya çıkar.Bunları görmüyor,ya da görmek istemiyorsunuz.
Bir erkek,ilişkinin başında küfrediyorsa,kıskançlık gösteriyorsa,sözlü,fiziksel tacizde bulunuyorsa,eli bir kez kalkmışsa,emin olun,o el yeniden,yeniden kalkacaktır.
'Erkek,nasıl olsa değişir 'demeyin!
Değişmezler!
Siz,yediğiniz dayakla kalırsınız.
Erkekte,maço tavırları gördüğünüz anda ,o erkekten gidin lütfen.
Yoksa,ölürsünüz!
-Özgecan Aslan,
-Şule Çet
-Pınar Gültekin....
Kadın cinayetleri ;
Bitmedi,bitmeyecek!

21 Temmuz 2020 Salı

#Yargıtay,13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz davasında cezayı fazla bulmuş!
AKP Hükümeti,toplumun bütün ayarlarıyla oynadı.
İnsanların,olaylar karşısında takındığı tutumu izliyorum,'akıl tutulması' desem, değil,' cehalet' desem, değil;neyin kafasını yaşıyor bu toplum?
Kadın cinayetleri,çocuk tecavüzleri,ahlaksızlık aldı aşını gidiyor ülkemizde.Tecavüz konusunda ,Hindistan'ı geçtik sanırım.
Birkaç konu başlığı okudum.....
Yok böyle bir şey!
Böyle ahlaksızlık,böyle alçaklık yok ,olmamalı!
Muş 'ta,altı çocuğu olan bir kadın,Fatma Altınmakas,eşinin kardeşi tarafından tecavüze uğramış,karakola ,eşiyle birlikte şikayete gitmiş,tecavüz ettiği söylenen kişi serbest bırakılmış ve bilin bakalım ne olmuş?
Kocası,Fatma Altınmakas'ı öldürmüş!
Altı çocuk,ortada kaldı,kadın mezarda,koca hapiste,tecavüzcü serbest!
İşte,memlekette,hukukun geldiği nokta!
Be adam!
Madem,eşine kardeşin tecavüz etti.Birini öldüreceksen,git kardeşini öldür,kadının ne suçu var?
Kardeşine,kuyruk mu salladı yoksa eşin?
Rezilliğin daniskası bitmiyor elbette.
Bursa'da,iki gelinine 9 yıldır tecavüz eden,üstelik de,birinden çocuk sahibi olan 'baba 'desem,değil,'kayınbaba' desem,baba yarısıdır,hiç değil......
İnsan,çocuğunun eşine ,torunlarının annesine nasıl tecavüz etmeyi aklından geçirir Allah Aşkına?
Böyle yazıları okuduğum zaman,en çok bunların oğullarını düşünürüm.
Bu babaya ne yapmalı?
Baba,diyorum ama insan müsveddesi,beyni,uçkurunda pisliğin teki aslında.
Gelelim,şu Yargıtay'ın verdiği karara.....
Yargıtay;13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz etmeye kalkan 32 yaşındaki Ahmet Ç.'nin,tecavüzü tam başaramadığı için,6 yıllık aldığı ceza davasını bozmuş,iyi mi?
Neden Ahmet Ç.,ayrı konu?
Böyle ahlaksız birinin adını gizle,yüzünü sakla....
Amacınız ne sizin?
Memlekette,öldürülmedik,tecavüze uğramadık kadın- çocuk bırakmamak mı?
İsyan ediyorum artık,bu ülkede yaşanan ,böyle olaylara.
Hükümet olarak,sizin işiniz ne?
Tecavüzcüyü aklamak,katili korumak,ülkenin bütün değerlerini alaşağı etmek mi?

20 Temmuz 2020 Pazartesi

#Diyanet: "Üvey kız, dedeye helal" dedi!
Bertolt Brecht’in, Kafkas Tebeşir Dairesi'ni okuyan vardır kuşkusuz.
İç içe geçmiş öykünün birinde,emek midir aslolan,yoksa doğurmak mı sorusunun yanıtını buluruz.
Doğurduğu çocuğu bırakan kadınla,emekle büyüten kadının çocuk üzerindeki hak sahipliğidir konu.
Ortaya bir daire çizilir ve çocuk içine oturtulur,Her iki kadından,çocuğu çekmeleri istenir.Doğuran kadın ısrarla çekerken,emek veren kadın,çocuğun canı yanıyor diye kolunu bırakır.
Çocuk,emek verenindir!
Gelelim; şu kapatılması gereken diyanet işlerine....
Sözcükleri toparlamaya çalışıyorum,bu kurumun uçkur çözme merakını anlamaya çalışıyorum,yok;bu kurum derhal kapatılmalıdır.
Toplumun yarısı aydın ise,yarısı da,zır cahil ve bunlara inanan insanlardan oluşuyor.
Ne demek,üvey kızın dedeye helal olması?
Siz,hangi akılla,hangi yetkiyle,bir insan hakkında haram-helal diye karar merci oluyorsunuz?
Bu diyanet,2016 yılında yöneltilen bir soru üzerine, “Babanın, dokuz yaşından büyük kızına şehvet duyması haramlık oluşturmaz” diyebilecek kadar ahlaki çöküntü içindedir.
Akılları fikirleri,kadın bedeni,çocuk bedeni.
Kafayı yediler seksle.
Uçkurlarını toplayamıyorlar ki,aklı başında bir söylemleri olsun.
Bu zihniyetin beyni,kafatasının içinde değil,belden aşağıda yer bulmuş.
Diyanetin yayımladığı ansiklopedinin 37. sayısında,Sıhriyet maddesine göre,Evlilik nedeniyle oluşacak akrabalık bağının, ‘İslam Hukuku’ açısından kişiye kimlerin, ‘haram’ kimler, ‘helal’ olacağı konusu işlenmiş.
Sanki,kadınlar birer mal,kişinin canı çektiği oranda kızı,oğlu,üvey kızı,öteki beriki demeden yatağına koyacağı bir et yığını.
Lanet olsun,sizin bu zihin fukarası bakış açınıza!
Diyelim ki,bir kadın ikinci evliliğini yaptı ve önceki evliliğinden de bir kızı var.
Bu kız,kan bağı olmadığı gerekçesiyle babaya da,dedeye de helal.
Baba-dede yetmez,ailede başka erkekler varsa,hepsine hizmet edebilir.
Şu rezilliğe bakar mısınız?
Peki,diyanet,bu şeyi neye dayandırıyor biliyor musunuz?
Nisa Suresi,23. Ayette der ki:Ailenizdeki bütün kadınlar,hatta,sonradan evlendiğiniz ve kızı olan kadınlar,kızları size haramdır.
Ancak.....
Kadınla nikah kıyıp,gerdeğe girmediysen ve boşamışsan,o kadının kızıyla evlenebilirsin.
Evlendin ama kadınla cinsel birliktelik yaşamadın,o halde kızı haremine katabilirsin.
Keramet gerdekte yani.
Kadına biçilen değer bu işte,İslam Dininde.
Gelelim,şu Kafkas Tebeşir Dairesine.....
Çocuklu bir kadınla evlendiniz,hiç mi, gece o çocuğun üstünü örtmediniz,hiç mi,saçını okşamadınız,hiç mi,parka götürmediniz?
Çocuğu büyütürken üzerinde,hiç mi emeğiniz geçmedi de,o çocuğu kendinize eş yapmaya kalkıyorsunuz?
Lanet olsun, sizin bu rezil fikirlerinize!
1.400 yıl öncenin cehaletinden hala sıyrılamamış sizler yüzünden,kadınları bu denli aşağılamanız yüzünden,sahip olamadığınız dürtüleriniz yüzünden,bütün kadınlar risk altında.
Bu kadar mı aklını seksle bozmuş bir toplum olur?

19 Temmuz 2020 Pazar








#Bugün Pazar.....
En sevdiğim gün. ❤️
Kendimi dinlenmeye vereceğimi söylediğim ama hiçbir zaman gerçekleştiremediğim bir gündür,pazar günü.
İlla ki,yapacak bir şey bulurum,üstüne de kendimi yorarım ve her keresinde de,'Haftaya pazar günü,kesinlikle hiçbir şey yapmayacağım' derim ama biliyorum ki,yine yaparım.😂
Bu kez,bu fikrimi kıracağım sanırım.Önümüzdeki hafta,Zorkun Yaylasında,serin serin esen rüzgarın eşliğinde,hamakta kitap okumayı planlıyorum. 
Anacığım,nurlarda uyusun,asla ve kat'a,hiçbir şeyi çürütmezdi,evimizde herhangi bir ürün bozulmazdı.
Çok planlı,çok becerikli,usta bir Anneydi,benim Annem!❤️
Ben de,meyve bahçesinden topladığım erik ve armutları kurutuyorum.
Kış aylarında,çok güzel oluyor bu lezzetler ve illa ki,insan,'Ya,tatlı bi'şey olsa da yesek' dediği anda imdada yetişen,misafirlere sunulan el emeği ,hijyen koşullarda kurutulmuş meyve kurularına nasıl Hayır denebilir,değil mi? 
Çukurova,çok nemli elbette.Böyle kurutma işlemlerinde biraz dikkatli olmak gerekiyor.
Nemden kaynaklı küflenmeler yaşanabilir,sakın gözardı etmeyin aflatoksin riskini.
Meyveleri,olabildiğince ince doğradım;kağıt havlu,pamuklu bez ve yağlı kağıt üzerinde kuruttum.Hangisi daha başarılı görmek istedim.Elbette,sürekli ters yüz etmek gerekiyor.Tam da burda küflenme olabilir.
Çocuklarınız yiyecek,lütfen bu ayrıntılara dikkat edin.
Tamamen güneşte kurutuyorum.Akşamları da,üstüne tülbent örtüyorum ki,börtü böcek dokunmasın.
Çok hijyenim çok! 🙂
Ürünleri kuruttuğumda,olası risklere karşı,her tepsiyi,içine kağıt havlu koyduğum ayrı kutulama yapıyorum.Gözümden kaçarsa,diğerleri zarar görmesin diye.
Tam da güneşli günlerdeyiz.Pazardan alacağınız böyle meyveleri siz de kurutmayı deneyebilirsiniz.
Bu erik ve armutlar bana hediye elbette ama bugüne kadar yediğim en lezzetli erik ve armut diyebilirim.Kurusu ayrı güzel,tazesi ayrın.Seneye,o bahçeyi talan edebilirim yani. 😂
Saksılardaki domatesler de....
Ne yapayım,tarla,bağ-bahçe vardı da,ben mi yetiştirmedim?
Saksıda yetişiyor mecburen. 

18 Temmuz 2020 Cumartesi

#DEPREM GERÇEĞİ....
Dün gece,küçük çaplı bir deprem yaşadık.3.9.
Basit gibi gelebilir ama gecenin bir yarısı bina sallanmaya başlayınca, düşündüğünüz tek şey yaşamak oluyor.
Bu deprem,Japonya'da olsa,değil pencerelerden atlamak,yerlerinden bile kalkmazlar çünkü;evleri sağlam,binaları sağlam.
Deprem ülkesi Japonya,evini,binasını,fabrikasını,okulunu deprem koşullarında,bilimin ışığında,araştırarak inşa ediyor,bizde ise,ilkokul mezunu müteahhitlere teslim binalarda korkuyla yaşıyoruz.
Dünyanın sayılı bilim insanlarından,deprem uzmanı Naci Görür,son Elazığ depreminden sonra,Doğu Anadolu Fay Hattının uzantısı Kahramanmaraş-Pazarcık ilçesine dikkat çekmişti.
Deprem olasılığı yüksek diye de belirtmişti.
Deprem,doğal bir afet ve dünyanın her yerinde oluyor.
Tanrı,insana akıl vermiş,işletme vermiş,'bilimle,baş etmenin yolunu bul' demiş.
Biz,insanoğluna düşen görev,oturduğumuz bina dayanıklı mı,nasıl anlarız,kim,hangi kurum yardımcı olur;binalarımız sağlam değilse,nasıl bir yöntemle güvenli hale getiririz gibi soruları sormaktır.
Gece,apartman sallanmaya başladı.
Korkmuyor muyuz?
Hem de nasıl!
İnsanız,enkaz altında kalmanın dehşeti her an aklımızda.
1998 yılında,Ceyhan depremini Adana'da yaşadığımda,tuttuğum kapının ahşabının defalarca duvardan ayrılıp,yeniden birleşmesine tanık olduğumda başladı bu korkum ve hiç geçmiyor.
Deprem,herkes için bir travmadır.
Herkes kadar,ben de çok korkuyorum depremden.
Düşünsenize,eviniz sağlam değilse,en küçük bir depremde yerle bir olabilir.
Ölmek değil de,enkaz altında kalmak fikri dehşete düşürüyor insanı.
Adapazarı depreminde,tüm ön cephesi yıkılmış,rüzgarda boşluğa sallanan perdeleriyle o apartmanı çoğu kişi anımsıyordur.
İnsanlar,böyle çürük binalarda oturmak zorunda bırakılıyor ve ölüme de böyle korkunç bir şekilde yaşıyor.
Peki,ne yapmalı?
Kanal İstanbul peşinde koşan,vatandaşın canını hiç düşünmeyen,deprem ülkesi olduğumuz halde,hiçbir planlama yapmayan,önlem almayan,toplanma alanlarını bile imara açan ve üstüne AVM,plaza diken,kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme peşkeş çeken bu hükümetten hiçbir şey beklemeyelim.,
'Ölen ölür,kalan sağlar bizimdir 'algısıyla,göz göre göre gelen depremi önemsemeyen ve hala,inatla memleketin canına okumaya ant içen her kim varsa,olası bir depremde yaşanacak can kayıplarının tek sorumlusudur.
Belediyeler ,ne yapıyor bu konuda derseniz?
Oturduğum evimin sağlamlığını test ettirmek istiyorum,yapacak birim yok!
Şu andaki önceliğimiz Millet Bahçesi,Ayasofya,din,iman ,15 Temmuz falan değil.
İnsan canından kıymetli ne olabilir ?
Önce,insanının can güvenliğini sağlayacak projelere imza atacaksınız.
Yaşadığınız kentte,bütün binaları kontrol edeceksiniz,Gerekirse yıkacaksınız ve sağlam konutlar yapacaksınız.
Doğru ekibinizi kuracaksınız,depreme hazırlıkta ne gerekiyorsa,onu planlayacaksınız.
Can bu,gitti mi gider.
Geri dönüşü olmayan tek şey ölüm değil mi?
Daha fazla geç kalmadan .önlem alın!

17 Temmuz 2020 Cuma

#Bazen, bulmacalarda görürüz, 'Fotoğrafta kaç kişiyi görüyorsunuz?' diye sorar.
Ben de, sorayım : Fotoğrafta kaç kedi görüyorsunuz?
Akşamın karanlığı ya da sokak lambasının ışığı değildir kedileri saklayan. Her yer çöp içinde, her yer pis.
Çünkü; insanlar pis!
Sokağı temizlemekten bıktım artık. Ben temizliyorum, az sonra yerlerde maskeler, dondurma kağıtları, cips paketleri....
Belediye de, ne yazık ki sokakları temizlemiyor. Çöp konteynerlerini almak yetmiyor, sokakların süpürülmesi de gerekiyor ama en son çocuktum sanırım, sokakta çöpçüleri gördüğümde.
Akşam saatinde, yavru kedilerin sesini duydum.
Bugün, süt almayı da unuttum. Baktım, çok da açlar, evde ne varsa artık....
Anne kedi, çok temkinliydi ama yavrular hem açlığın hem de susuzluğun etkisiyle yanıma geldiler.
Bu bir kuraldır ; Eğer, yavru kedilerin yanında annesi varsa, o yavrulara sakın dokunmayın.
Anne kedi, bir canavara dönüşebilir çünkü.
Yavrularını koruma güdüsü bu.
Bütün yemeği, iki yavru yedi, anneye pek bir şey kalmadı.
Şu belediye, belli noktalara su ve kuru mama düzeneği kurmalı artık.Parklarda vermek yetmez, ara sokaklardaki hayvanlar ne olacak? Öyle çok sokak hayvanı var ki, beslenmesi gereken.
Havalar da korkunç sıcak. Her canlı susar.
Lütfen, sokak hayvanları için bir kap su koyun kapınızın önüne ya da bir duvarın dibine.
Yazık bu hayvanlara.
Kediler gitti, bir köpek geldi yemek kokusuna. Kalanı da o yedi ama doymadı biliyorum.
Sokağın pisliği bir yandan, aç hayvanlar diğer yandan....
Çok sinir bozucu bir şey bu.
Hava da nasıl sıcak?
İnsan, nereye yetişeceğini bilmiyor.
Her yer sorun, her yer çözüm bekliyor.
#AV, KATLİAMDIR CİNAYETTİR!
Tarım ve Orman Bakanlığı 5. Bölge Müdürlüğü Eskişehir Şube Müdürlüğü tarafından açılan ihale ile Eskişehir’de 18 kızıl geyik vurulacak. 6 ayrı bölgede yapılacak 18 geyik vurma ihalesi için 513 bin lira muhammen bedel biçildi.
Bu haberi okuduğumdan bu yana,'Hay sizin gibi yöneticilerin,sizin gibi akıl yoksunu,vicdansız insanların ....' diye saydırıyorum.
Bu neyin kafası Allah Aşkına?
18 Kızıl Geyiğin avlanma gerekçesi nedir?
Ayrıca,hayvanı hala mal gibi görüp,gidip öldürün diye ihale açarak para almak nedir?
Kalıbınızdan da,oturduğunuz o koltuktan da utanın !
'Çıkarın artık şu Hayvan Hakları Yasasını!' diyeceğim ama kim duyacak sesimi?
Çocuklar,tecavüze uğruyor,sesini çıkarma ve ' Bir kereden bir şey olmaz' diyerek ,dinci vakıfları ve o rezil insan müsveddelerini koru;kadınlara tecavüz edilip,öldürülürken,soruşturma isteğini reddet,hayvanlara tecavüz edilirken başını çevir; biz de bunlardan iyi bir şey yapmalarını bekleyelim!
Bir belgeselde izlemiştim,anne tavşan,yavrularına zarar gelmesin diye onları kumdan bir yuva yapıp içine gömüyordu.
Ta ki,kendisi yiyecek bulup,yavrularını ordan çıkarana kadar,o yavrular kumun içinde gömülü kalıyordu.
Peki,o anne tavşanı öldürürseniz,o yavrular ne olacak?
Kaç canlıyı öldürmüş olacaksınız?
Yavrularını beslemek için yiyecek bulmaya uçan kuşlar....
Ya,Hindistan' da,karnında bebesiyle,ananasın içine konan bombayla parçalanan o fil!
Nasıl zalim insanlarsınız sizler?
Lanet olasıcalar!
Bu haberi okuduğumdan bu yana,içimdeki öfkeyi anlatamam.
Hayvanların da yaşam hakları var.
Sen insansın diye,güçlüsün diye,av yapmayı hobi sanan kıt aklınla o hayvanlara nasıl kıyarsın?
Ne hakla?
Tersini düşün bakalım.
Ormandasın,karşına bir aslan,ayı,ya da yırtıcı bir hayvan çıktı ve savunmasızsın.
Tüfeği doğrulttuğunda,kurşunlardan kurtulmak için sağa sola kaçışan ,belki gebe,belki yavrusunun beklediği o geyikleri öldüreceksin.
Yanında,fotoğraf çektirmeyi de unutma!
Muhteşemsin çünkü,attığını vurduğunu gösterecek bir kare lazım sana da,adam mısın ayrı konu?
Doğayı,bu kadar düşünüyorsa Tarım ve Orman Bakanlığı,dağa taşa peşkeş çektirdikleri HES'lere,Termik Santrallere baksınlar.
Karadeniz'in hali ortada.
Bu millet de,akıllansın artık.
Daha ne olması gerekiyor acaba,akıllarının başlarına gelmesi için?
Ölüyorlar,bitiyorlar ama hala yandaş oluyorlar.
'Müstahak size' diyeceğim ama masumlar da okkanın altına giriyor,üzülüyorum.
Bu kararın,derhal geri çekilmesi gerekiyor.
Yetti artık,sizlerin bu zihin fukarası hallerinizden çektiğimiz.
Kurtulamadık gitti sizden!
#Çok sıcak, çok.
Yanıyor memleket.
Madem, bu kadar sıcak bir bölge var coğrafyada;
Neden, denizi yok? 😉
Yaşanacak bir yer değil, Çukurova ama memleket işte; vazgeçilmiyor. ❤️
Bir şarkıda, diyordu ki :
Doğ içimize
Isıt, yak bizi güneş!
Peki ya, Emre Altuğ ne diyordu şarkısında ;
- Sıcak, çok sıcak!
Sıcak
Daha da sıcak olacak!
Bu kadar yürekten çağırıyorlar güneşi, sıcağı, faturasını biz ödüyoruz.
Terlikle vurun, bunların ağzına. 😉
Orhan Veli, şiirinde diyor ki:
Atamam kendimi denize
Dünya güzel...
Deniz olaydı, iyiydi ama...🙏

16 Temmuz 2020 Perşembe

#BİR UMUTTUR YAŞAMAK- OYA AĞACI
Her yeni gün,yeni bir başlangıç,yeni bir umutlanma demek benim için.
Babam dikmiş bahçemize,kim bilir sene kaçtı?.Ağaç, öyle güzel çiçek açar ki bu mevsimde,çiçek uçlarındaki kıvrımlar,gerçekten de oya gibi işlenmiştir.
Çocuktum,bahçemizdeydi,Oya Ağacı.İspanyol Leylağı diye geçiyor literatürde.
Babam dikmiş bahçemize,kim bilir sene kaçtı?.Ağaç,öyle güzel çiçek açar ki bu mevsimde,çiçek uçlarındaki kıvrımlar,gerçekten de oya gibi işlenmiştir.
Babamı ve Abilerimi vurduklarında,sene 1978 sonuydu,ağaca bir şey oldu ve ağaç öldü,tıpkı gidenlerin ardından yas tutar gibi.
Yıllarca,toprakta izi bile kalmadı.Oysa,havuzun kenarını nasıl da güzel renklerdirirdi çocukluğumda.
Dört yıl önceydi.Bahçede gezinirken,aynı yerde bir filiz gördüm.Hiçbir çiçeğe benzemiyordu,sanki bir ağaç damarı gibiydi.
Ziraat Mühendisini çağırdım,umudum,orda o ağacı görmekti elbette ama bu mümkün müydü?
Yıllar geçmişti üstünden ve o ağaç artık yoktu bahçemizde.
Mühendis,orda daha önce ne dikildiğini sordu,' Oya Ağacı vardı,babamın diktiği 'dedim ama artık yok !
'Artık var'dedi . 
Nasıl olurdu ki,bu bir mucize değil miydi?
Ağaçlar,biz onları öldü sandığımızda,toprağın en derinine saklanırmış bazen.Ve uygun ortamı bulduğunda da ,yeniden boy verirmiş meğer.
38 yıl.....
Nasıl saklamış kendini toprakta?
Bir mucizeydi bu benim için. 🙏
Çiçek açma mevsimi Ağustos ayında başlıyor .Ağacımız, genç bir ağaç olarak çiçek açmaya başladı şimdi.Önümüzdeki günlerde,çiçekleri daha da çoğalacak.
Umudun kaybolduğu her zaman diliminde,bu ağaca bakıyorum.
38 yıl sonra,yeniden başladıysa yaşamaya....
Babamdan kalan bir anı;Gitti ama geri geldi!
Bizden vazgeçmedi belli ki!❤️

15 Temmuz 2020 Çarşamba

#Şu Ayak Meselesi.....
Bir ayaktır gidiyor memlekette.Ara ara bitmiyor,nerdeyse bu ayak?
Dağa mı kaçtı,inek mi içti belli - belirsiz?
Ayaklar üzerine ne çok atasözü ve deyim var.
-Ayağı yürüten baştır
-Ayağına dolanmak
-Ayakta uyu-t-mak
-Ayak diremek
-Ayağını kaydırmak
Tabii ki! .
Yaptığım işlere bakıyorum da,baş,ben isem,ayaklarım da oraya gider.
Organize eden de benim,işi yürüten de benim,sonucunu kestiren de benim.
Yani,o işin bütün sorumluluğu bendedir.
Başı benim çünkü.
Yaptığım iş,ayağıma dolanıyorsa,bir planlama hatası yapmışımdır.
Yaptığım işin sonucu,istediğim gibi olmadıysa,ayağımı diretir ve o işi lehime çevirmek için olmadık planı yapar ve çevremdeki herkesi ayakta uyutur muyum?
Tabii ki! 
Ama karşımdaki ayakta uyutulacak birileriyse ve ben de bunu anlamışsam,ya o kişi-ler uyanacak ya da benim cin fikirliğime katlanacaklardır.
Bunda,yanlış olan bir şey var mı?
Sen,ayakta uyutulmayı seçmişsen,başına gelecekleri de hak etmişsin demektir.
Tanrı,kafatasımızın içinde,kıvrımlı bir bölüm eklemiş.Bir de,işletim sistemi vermiş,akıl yürütme,mantık,tutarlı bir düşünme yetisi,sorgulama,yorumlama gibi.
Sana düşen görev de,bunları yapmak,akıl ve ruh sağlığın yerindeyse.
Karşılaştığın her olayda,5 N1K sorusunu sorarsan,sonucunu zaten bulursun ama yok,sen ayakta uyutulmayı marifet sayarsan,sana sunulanları sorgusuz,sualsiz kabul edersen,bir kabulleniş işine girersen,karşındaki kişi-ler,seni ayakta uyutur.
Gelelim şu ayak meselesine.....
Bir olay yaşanmışsa,bunun aşamalı ayakları vardır.En tepeden başlar,görev tanımı yapılmış alt kademelere kadar dağıtılmış sorumlulukların sonucuna bakılır.
Planlayan kimdir ?
En tepedeki!
Filler tepişirken,arada çimenler ezilir ama o akıl var ya o akıl.....
Çimen olmaya dünden razıysan,ezil kardeşim!
Sorma,sorgulama,kabul et.
E,biraz senin de işine mi geliyor ne?
Kıssadan hisse:Baş yaptığın ayağa iyi bak!
Dikkat etmiyorsun,ipler senin ayağına dolanıyor.
Düşün!

14 Temmuz 2020 Salı

#LAVANTA BAHÇEMDEN.... :)
' Yaşamak değil,beni bu telaş öldürecek' der ya şair....
Ordan oraya koşturuyorum,derdim neyse artık? 
Bugün,Zeytin ve Lavantaların olduğu bahçedeydim.
Zeytinlere,ilaç atıldı, çiçeğe duran lavantaların bir kısmına daha hasat yaptım bugün.
Lavantaya alerjim var ama lavanta üretiyorum,ne yaman bir çelişki. 
İklimler değişti,mevsimler değişti.iyice.Küresel ısınma dedikleri şey,Akdeniz Bölgesinde de çok etkili uzun zamandır. Unlu Bit Hastalığı,mantar,süne,sürgün zararlısı ağaçlara dadanıyor ve mücadele şart!
Zeytin ağaçlarımız,henüz küçük ama açtığı çiçeklere bakınca,çok umutlanmıştım doğrusu.
' Bu sene,köşeyi döneceğim diyordum 'ama -5 dereceye düşen soğuklar ve hemen ardından bastıran sıcaklar,ne ağaçlarda çiçek bıraktı ne de meyve.
Yalnız benim değil,bölgedeki zeytinlerde ciddi bir sıkıntı var bu yıl.
Ağaçlardaki zeytinleri tek tek sayıyorum ama umutluyum.
Ne yaparsınız,görgüsüzün zeytinliği olmuş,ne yapacağını şaşırmış. 
Lavanta üretimi de çok yeni bir denemem.Bölgeye dayanıklılığını test aşamasındayım.Çukurova'da,nem oranı çok yüksek,dolayısıyla,hastalık etmenleri de çok.Mart ayında dikimini yaptık ama öyle iyi bakıyoruz ki,sonuç çok iyi şu anda.
Uçucu yağ analizine gitti.Sonucuna göre,bakarsınız lavantadan köşeyi dönerim. 
Üretmek üretmek....
En keyif aldığım şey.
Bu lavantalardan ,fotoğraflarda gördüğünüz sabunları da üretiyorum.Lavantalar,iyice kuruyunca da, keselerde hazırlayacağım,demet yapacağım ve yine sabun üretimine devam.
Evimin her yeri lavanta ve sabun kokuyor şu anda.
Çok keyifli bir iş,çok. 
Boş durmayacak,koşturacaksınız.
E,biraz da yorgunluk oluyor elbette..
Varsın olsun!
Kokuların birbirine karıştığı, hayatın güzel yanları bunlar.
Sakın denemeyin,ben deniyorum çünkü. 
#Kadına Yönelik Şiddet ve İstanbul Sözleşmesi...
11 Temmuz'da,TİP Genel Başkanı Erkan Baş,mecliste,
Çoklu Baro tartışması ve oylamasında şunu söylemişti:
-İçinizde teklifi oylarken sadece eli Fethullah'ın eline değmeyenler el kaldırsın.
Son üç günde,9 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ.
Ben de,tıpkı Erkan Baş gibi bir soru sorayım:
-82 milyon nüfuslu ülkemizde,bütün erkeklere soruyorum bu soruyu;
- İçinizde,eşine,sevgilisine,kardeşine,kızına yani bir kadına el kaldırmayan,şiddet uygulamayan birileri var mı?
Kaç erkek,bunların dışındadır?
Eşine,kız arkadaşına,annesine,kardeşine ,kızına küfretmeyen,elini kaldırmayan,şiddetin herhangi bir türünü uygulamayan kaç erkek çıkar?
Şiddet dediğimizde,yalnızca dayak anlaşılmasın.Cinsel,fiziksel,ekonomik,duygusal şiddet türleri de var kadınlara yönelik.
Sabah,İYİ PARTİ'nin grup toplantısında,Ezgi Ulugün isimli bir kadın avukatı izledim.
Kürsüde konuşurken,İstanbul Sözleşmesini geri çekmeye çalışan o erkek kılığındaki herkesten utandım.
İsteyen,o konuşmayı izleyebilir ama ana başlıkları dayak,tecavüz ki,evlilik içindeki tecavüzleri hep es geçiyor toplum; kafasına poşet geçirme,parçalara ayırdığı kredi kartını yutturmaya çalışma,çocuklarını kaçırma,kardeşini vurdurma ve daha yazamadığım şiddet türleri.
Kadın,bir avukat üstelik ve boşandığı kocası için 48 şikayet dosyası oluşturmuş ama muhteşem Türk Adaleti,şiddetin kanıtını yeterince bulamamış olmalı ki,adam her keresinde serbest kalmış.
Ne olmalı?
Bu kadın öldürülünce mi,yargı görevini yapacak?
İki kişi arasında yaşanan şiddetin belgesi,kadın hastaneden rapor almadığı sürece kabul edilmiyor ama İstanbul Sözleşmesinde,kadının beyanı esas.
İstanbul Sözleşmesi,11 Mayıs 2011'de,Avrupa Konseyi tarafından İstanbul'da imzaya açıldı ve Mart 2019 'da, 46 devlet ve Avrupa Birliği tarafından imzalandı.
Peki,nedir bu İstanbul Sözleşmesi?
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve mücadelesi;şiddeti uygulayanın yargılanması;erkek ve erkek çocuklarının şiddet konusundaki düşüncelerini değiştirmeye yönelik çalışmalar,okullarda,şiddete yönelik eğitici derslerin konması;sivil toplum örgütleriyle çalışmak,sığınma evlerini çoğaltmak ;kadınların,kolluk kuvvetlerine kolayca erişimini sağlamak;din,gelenek,töre,namus diyerek kadına yönelik şiddet bahanelerini ortadan kaldırmak ve uygulayanları cezalandırmak.
Peki,nedir bu kapsama giren suçlar?
-ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)
- taciz amaçlı takip;
- tecavüz dahil, cinsel şiddet;
- cinsel taciz;
- zorla evlendirme;
- kadınların sünnet edilmesi;
- kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.
İstanbul Sözleşmesine karşı çıkan ve iptalini isteyenler,eşlerini,sevgililerini daha rahat dövmek,tecavüz etmek,canı istediği gibi hırpalamak için mi yapıyorlar dersiniz?
Kimler bunlar?
Rezilsiniz,Rezil!

13 Temmuz 2020 Pazartesi

#Bu ülkede yaşadığımıza göre,yaşananlara gözümüzü kapatmak olmaz elbette.
Sokağa çıktığımda izlediğim yoksulluğu,çarşı- pazardaki insanların alım gücünün düşüklüğünü gördüğümde 'Bundan daha fazlası ne olabilir?' diyorum kendi kendime,'daha ne olabilir,insanların kendi çaresizliğindeki sorumluyu aramaları için?'
İnsanların,tepkisizliğine,kabullenişlerine bakıyorum,bir yerde kırılma noktası olması gerekiyor ama yok!
Sanki,her şey yolundaymış gibi yaşamaya devam ediyorlar.
Çiftçi,halinden şikayet ediyor ama seçimde oyu AKP'ye; Esnaf,' Bittik 'diyor ama oyu AKP'ye; Madenci,yerin yüzlerce metre altında ölüyor ama seçimlerde yakınlarının oyu AKP'ye; Domates üreticisi,fındık üreticisi,çay üreticisi,şeker pancarı üreticisi,öteki beriki.....
Yoksulluk bellerini büküyor,ürettiklerinden zarar ediyor,evini geçindiremiyor,isyan ediyor ama oyu AKP'ye!
Bu işte,bir terslik yok mu?
Sohbet ederken,her zaman şunu söylüyorum:' Yok,artık bu kadarına da cür'et edemezler,değerlerimizle bu kadar oynayamazlar,o yasayı değiştiremezler,buna yeltenemezler ama adamlar,bildiğini okuyor ve 'Olmaz' denen her şeyi olduruyor,kılıfını hazırlıyor ve hiçbir engele takılmadan istediklerini yapıyorlar.
Bu muhalefet nerde,gören,bilen,duyan var mı?
Salı Toplantılardan çok daha fazlası gerek artık,görmüyorlar mı?
Mikrofonlara konuşan sayın Kılıçdaroğlu ve ekibi,Ayasofya için ne düşünüyor örneğin?
ATATÜRK'ün,1934 yılında,imzasını koyduğu yasayı değiştirdiler.
CHP, ne yapıyor?
'Ne şiş yansın ne kebap ' diye muhalefet yapılır mı?
Bu kafayla,yakında İş Bankası Hisselerini de verirler!
Bu ülkenin kurucu liderine ,başka hangi ülkede bu kadar saygısızlık yapılır,böyle saldırılır?
Nankörsünüz,nankör!
Anıtkabir'e ne zaman saldıracaklar acaba?
Ya da,heykellerini yıkmaya ramak kalmış olabilir mi?
Başka ne kaldı,Atamızın yıkılmadık değerlerinden?
ATATÜRK,bu ülkenin sağcısı,solcusu,Kürdü,Türkü müslümanı,azınlığı herkesin ortak değeri değil midir?
Bu ne saygısızlık!
Bu ne cür'et!
'ATATÜRK' e ihanet etti ' diyecek biri ve buna sessiz kalınacak öyle mi?
Siz,ne için varsınız ey CHP?
'Bu kadarını da yapamazlar artık' diyorum herhangi bir sohbet ortamında,daha fazlasını yapıyorlar.
Cumhuriyet,bu kadar temelsiz mi de,bütün taşlarını tek tek söküyorlar.
Yakındır,İslam odaklı bir ülkeye dönüşmemiz.
Bunu mu istiyorsunuz?
5816 numaralı kanun nedir biliyor musunuz?
ATATÜRK aleyhine işlenen suçlar için ATAMIZI Koruma Kanunu.
Adamın biri,daha dün,Ayasofya'nın önünde 'Sıra bu kanunda 'diyerek pankart açtı.
Bunun gerisi de gelecek unutmayın!
Yaşadığı toprakları borçlu olduğu ülkede,kurucu liderine 'İki Ayyaş' diyenlere ne yapılmadıysa,bundan sonra da hiçbir şey yapılmayacak.
Bu mudur,bu ülkenin kaderi?

12 Temmuz 2020 Pazar

#Bugün pazar......
En sevdiğim gün. ❤️
Sıcak ve çok sıcak....
Şükredecek çok şey var elbette,varsın sıcak olsun.
Bu da geçer.
Bir bakmışız,kış,kapıya dayanmış ve soğuklara düşmüşüz.
Sabah,kahvaltımı yapıyorum elbete müzik eşliğinde,bir türkü çalındı kulağıma..Diyordu ki,seslendiren
-Gözü kör olana, ne yapsın Hızır?
-Gözü görenlere her yerde hazır!
Sosyal medyadan birkaç alıntı:
'İyi ki AB'ye girmemişiz.Avrupa'da,insanlar koronadan patır patır ölüyor.Bizim TL'miz var en azından.
Kim demiş?
Elbette,en baba dönüşçülerden Doğu Perinçek!
Devlet Bahçeli'nin eline,kimse su dökemez bu konuda ayrı konu. 
Anlam yüklemesini bir türlü bulamadığım,ülkemizdeki ekonomik duruma baktığımda ,işsiz sayısı 22.8 MİLYON ;çalışan sayısı 20.5 MİLYON olan ve işsiz sayısının çalışan sayısını geçtiği bu ülkede,TL'nin varlığından söz eden biri.
Önemsemeli mi?
Elbette hayır!
Hadi,bunlar dön baba döncü de,bu Muharrem İnce'ye ne oluyor?
Bu kişiyi,CHP,cumhurbaşkanlığına aday göstermişti üstelik.
Evveliyatından bu yana,siyasi duruşunu hiç beğenmediğim ve eleştirdiğim biridir, Muharrem İnce.
Seçim gecesi kaçışının hesabını bile verememiş,havlu atmaya pek de hevesli bir siyasetçidir.
Sayın İnce,'Davet gelirse,Ayasofya'da namaza gidecekmiş ya!
Namaza gitmek için davet beklemesine ne gerek var?
Siyasetçilerin en bilindik taktiğidir;'Yanlış anlaşıldım,sözlerim çarpıtıldı,aslında öyle demek istemedim' falan filan...
Sayın İnce de,'Pandemi nedeniyle öyle söyledim' deyiverdi.
Peki,söylemesi gereken neydi?
-Arkadaşlar!
'Atatürk'ün vasiyetini ne hakla çiğniyorsunuz?Bunu onaylamıyorum,bu yanlıştan dönün' diyeceğine,sayın Erdoğan davet edince koşa koşa gidecekmiş meğer.
Hala,cumhurbaşkanlığına aday olabileceğini mi düşlüyor acaba?
Ben de,Z Kuşağının söylediğini söylüyorum:
-Sana Oy Moy Yok!
Yalova'da,erik ağaçlarını buda,asmalarından üzüm topla artık.
Türk siyaseti,yeterince çekti sizlerden.
Atatürk'ün 24 Kasım 1935'de izin verdiği ve Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülen ve de UNESCO'nun Dünya Mirası listesinde yer alan Ayasofya,yeniden camiye dönüştürüldü.
Bir Dünya Miras,bütün insanlığa ait bir müze,dine alet edildi ve bunları alkışlayanların varlığına karşılık,yazımın girişindeki sözü yeniden kullanıyorum:
-Gözü kör olana, ne yapsın Hızır?
İçinden konuşan ve 'Desteğimiz kesilir,aman ayağımıza taş değmesin 'diyen CHP'yi gören var mı?
Atatürk'ün imzası yok sayıldı,acaba farkındalar mı?
Ayasofya Müzesi'ni,öğrencilerine gezdiren bir öğretmen şunları söylemiş öğrencilere:
'Çocuklar, burası ilk önce büyük bir kilise idi. Sonra cami oldu, şimdi de müze olarak kullanılıyor. Gezerken saygılı olun. Burası kutsal bir yer.'
Sırada ne var?
Sümela Manastırı,Akdamar Kilisesi!
Polemikler bitti, Ayasofya bitti,İş Bankası Hisseleri bitti ama ülkemizde işsizlik çığ gibi büyüyor,Haziran ayı AÇLIK SINIRI 2.431 TL, YOKSULLUK SINIRI 7.919 TL ve
AYASOFYA ibadete açıldı.
Derdimiz bitti yani!
Hala anlamayan var mı?
#Bu akşam, bütün zamanlar kızım ve benim için. ❤️
#Hayatımın, son dönemde yaşadığım en büyük lüksü, saat 11'de kahvaltı yapmak.
İnsan, bazen kendini şımartmalı galiba.
Ve elbette, olmazsa olmazım müzik.
Ezginin Günlüğü' 40 yıllık Şarkılar' başlığında bir albüm çıkardı.
İçinde, çok güzel yorumlamış şarkılar da var, beğenmediklerim de ama geneli çok iyi bir albüm olmuş.
Dışardaki gürültü öyle yoğun ki, müzik etkisizleşiyor,ben de açtıkça açıyorum müziğin sesini.
Rubato söylemiş, 'Sigaramın Dumanına Sarsam' diye, hepimizin diline düşmüş şarkıyı.
Bu şarkıyı dinleyince, aklıma Sıla'nın içinde sigara geçen ve yasaklanan 'Karanfil' şarkısı geldi.
Çok da güzel bir şarkıdır üstelik.
İçinde sigara geçti, içinde rakı geçti diye şarkıları susturmaya çalışmak....
Toplumu özendiriyormuş böyle şarkılar.
İçinde sigara geçti diye sigaraya başlayacağız, rakı geçti diye alkole sarılıp, yıkılacağız, öyle mi?
Oldu olacak, siz ne istiyorsanız onu dinleyelim, sizin paşa gönlünüz, o gün neye hükmettiyse ona göre dizayn edelim hayatımızı.
Bu kafalarla, nereye kadar gidecekler acaba?
Ömrünüzü tamamladınız, bu daha neyin inadı?
'Gidene kadar, elimden geleni ardıma koymam' diyorsunuz yani.
Pencerenin önünde, bir Çınar Ağacının dalları uzanıyor ve dalda, aylardır asılı duran cips paketi ve beyaz bir poşet...
Ömürleri ne kadar da uzunmuş meğer.
Aylar geçiyor, yıllar geçiyor, bizler yaşlanıyoruz ama bu poşetler, renklerini bile kaybetmeden aylardır dalda asılı duruyor.
Onca yağmura, rüzgara karşı bu nasıl bir dirençtir böyle?
Melek Mosso, şarkıda diyor ki '
Ateşe baca lazım,
Kitaba hoca lazım
Bana bir koca lazım,
O da bu gece lazım'.
Ne demek' bana bu gece koca lazım? '👀
Azmış bu şarkılar!
Eyy RTÜK, nerdesin?
Böyle yoldan çıkmış şarkıları çalıyorlar, dinleyen kadınlar da buna uyacak;olmaz ki!
Derhal yasaklanmalı, derhal! 😉
' Fincana kahve koydum gel ' diye başka bir davet şarkısı var.
O kahveden sonrasını düşünen yok. 🙂
Şarkıları susturmalı, hatta müziği tümden yasaklanmalı.
Ne bu böyle, 'Yatağıma Gel, Son Bir Sigara İçelim, At Kadehi Elinden' diye şarkılar dinletmek bu halka?
Toplumun ayarlarıyla uğraşmaya da hiç utanmıyorlar!
İçinde 'Çay' geçen şarkı yok mu?
Malum, henüz çay kısmındayım.
Fincana kahveyi de koyarım birazdan.
Şarkı, öyle diyorsa yapmak lazım değil mi? 😉
Şu Baraj Yolunun gürültüsü de hiç çekilmiyor.
Gel de, keyifle kahve iç şimdi? 🙂

ELMA ARMUT HASAT GÜNÜ. 🙂

#Hayatımda, meyve bahçesi çok az gördüm. Hele, dönümlere yayılan bahçeyi hiç görmedim.
Atölyemdeki çalışma arkadaşlarımdan Zeliha Hanım, bahçesine davet etti. Kendisine çok teşekkür ediyorum.🙏
Her yer Erik ve Armut ağaçlarıyla doluydu.
İnsan, hangisini toplayacağını bilemiyordu doğrusu.
Çok da lezzetli olduğunu söylememe hiç gerek yok. Aroması şahane bir erik cinsi bu.
Hasat sonrası dönemde yaptık bu toplama işini. Ağaçlarda kalan son meyveler yani.
Bizim için ayırdılar ağaçları,toplayalım diye.
İşin zevkini anlatamam elbette.
Yorucu ama çok güzel bir uğraş.
Bir de, güneşin bağrında ve cehennem sıcağında olmasa iyi ama.... 🙂
Boy fakiri olduğum için, alt dalları topladım ama iyi topladım yani.😉
Hiç dayanamam, emekle üretilmiş ürünlerin heba olmasına.
Toplayabildiklerimizi topladık, kalanları da kuşlar ve diğer canlılar yiyecek.
'Herkes, nasibindekini yer' derdi Anacığım. ❤️
Peki, bunca topladığım erik ve armutları ne yapacağıma gelince....
Kış için, meyve kuruları yapacağım elbette.
Çok seviyorum, özellikle kışın böyle doğal ürünleri.
Kendim de hazırladığım için, yıkama ve en doğalından güneş ışığında kurutmayı....
Hijyen,en önemli yanı benim için.
Güvenmediğim ve tanımadığım insanların elinden çıkmış ürünleri tüketmiyorum.
Herkesin bir kötü huyu var, benimkisi de bu.😉
Bakarsınız, sektörel hareketlilik için, üreticiden tüketiciye, kuru meyve işine bile girebilirim. 😂
Yerimde oturmak fıtratıma ters mi ne?
Herkes, tatil planı yapıyor, ben, bağ bahçenin peşinde....
Deniz-Kum-Güneş orda duruyor ama nerden çıktı şu koronavirüs meselesi? 😉