28 Aralık 2017 Perşembe

#Atölyeme bir çocuk girdi;adı Hüseyin.
15 yaşında,üstü başı kirli ve yaşadığı yoksulluğu her haliyle anlatan duruşu ve de akan burnuyla konuşmaya başlamıştık ki;
atölyemde bir piyano çalışması var,ona yöneldi ve 'Bu piyano çalıyor mu?' dedi.
Eline aldı,tuşlarına dokundu ve bir ayağını kırdı.
Ona kızmadım çünkü çocuktu, kırılabilen bir ayaktı ve tamir de edebilirdim üstelik.
Ailesi okuldan almış,hem de 8. sınıftan.
Oysa okuyabilseydi,belki de içinde bir yerde,keşfedilmeyi bekleyen bir müzik yeteneği vardı;kim bilir?
Belki de,elimizden kayan yetenekli çocuklardan biriydi ve bu çocuk,yakın zamanda sokaklarda kavga eden,saldırgan,hayatın ondan çaldığı bir dolu fırsatın ezikliğiyle, şiddet yüklü bir bireye dönüşecek.
Taş boyadığını söyledi,belki doğru,belki yalan.
'Bana getir örneklerini belki bir şeyler yaparız'dedim.
Olur ya,okula gidemediyse,kendini keşfedeceği bir uğraş yaratırım ona.
Burnunu koluna sile sile gitti atölyemden.
Uğrarsa,ona sahip çıkacağım ama uğramazsa,yitip gidecek bir çocuk olacak.
Bu sabah haberlerde,Samsun'da,Hüseyin yaşında erkek öğrenciyi döven o kadın öğretmeni gördüğümde;
Yetiştirme yurtlarında,tarikat yurtlarında,cemaat yurtlarında tecavüze uğrayan çaresiz çocukları ve o alçak,o aşağılık öğretmen,imam,hoca,temizlikçi,hademe başlığında insan müsveddelerini izlediğimde boğazıma bir şeyler düğümlendi ve aklıma Hüseyin düştü ve bu yazı başladı.
Yetmez ama Allah belanızı versin hepinizin!
Bir de utanmadan 12 yaşındaki çocuğun rızası vardı diyebilen,siz sayın bakan....
Nerde bu Allahın sopası nerde?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder