#Dergiyi hazırlarken özellikle dikkat ettiğim konu sanat elbette.Şiir sayfası mutlaka olmak zorunda.
Geçen sayımızda B.Rahmi'den almıştım şiirini;bu sayıda ise Cahit Sıtkı'nın ünlü şiiri ''Memleket İsterim'' olacak.
Şiiri,fotoğraflarla desteklerken gözüme Ayşe Teyze ve Recep Amca takıldı.
Onları biliyorsunuz değil mi?
Hani,Ermenek'teki maden cinayetindeki,tonlarca suyun içinde öldürülen 18 madenciden birinin anne ve babasıydı.
Hani;''Benim oğlum yüzme bilmez ki.Ne yapacak şimdi o suyun içinde?''diyerek madenin kapısında gözyaşlarını akıtan Ayşe Teyze...
Fotoğraflara öylece bakıyorum.Yüzündeki kırışıklıklardan,yılların çilesi okunuyor.Gözlerinde,ağlamaktan yaş kalmamış bir hüzün var.
Son yıllarda,içimi en çok yakan iki annenin feryadı vardı.
İlki;bu yaşlı haliyle,ayağındaki yırtık,lastik ayakkabılarıyla
,çaresizce ağlayan Ayşe Teyzenin''Oğlum,yüzme bilmez ki''diyerek umutla bekleyişi;diğeri ise,şehit düşmüş oğlunun ardından''Ben,oğluma bisiklet bile almadım,düşer de dizlerini kanatır diye''gözyaşları sel olan anneyi.
Çok etkilendiğim iki anne profili.
Şu anda bile sayfayı hazırlarken,bir şiire,bir de gözleri yaşlı Ayşe Teyzenin fotoğrafına bakıyorum ve ''Nasıl,bu kadar acımasız,bu kadar alçak,bu kadar çıkarcı,bu kadar vurdumduymaz insanlarla hayatımızı aynı göğün altında sürdürüyoruz?'' diye isyan ediyorum.
Memleket yangın yerine dönüştü aslında uzun zamandır ama ne görüyoruz ne de değiştirmek için yeterince çaba harcıyoruz.
Ya da,bana öyle geliyor,bilmiyorum ama dışarda yağmur,karşımda Cahit Sıtkı Tarancı'nın o güzel dizeleri ve fotoğraflarda bir annenin gözyaşları aynı anda akıyor.
Geçen sayımızda B.Rahmi'den almıştım şiirini;bu sayıda ise Cahit Sıtkı'nın ünlü şiiri ''Memleket İsterim'' olacak.
Şiiri,fotoğraflarla desteklerken gözüme Ayşe Teyze ve Recep Amca takıldı.
Onları biliyorsunuz değil mi?
Hani,Ermenek'teki maden cinayetindeki,tonlarca suyun içinde öldürülen 18 madenciden birinin anne ve babasıydı.
Hani;''Benim oğlum yüzme bilmez ki.Ne yapacak şimdi o suyun içinde?''diyerek madenin kapısında gözyaşlarını akıtan Ayşe Teyze...
Fotoğraflara öylece bakıyorum.Yüzündeki kırışıklıklardan,yılların çilesi okunuyor.Gözlerinde,ağlamaktan yaş kalmamış bir hüzün var.
Son yıllarda,içimi en çok yakan iki annenin feryadı vardı.
İlki;bu yaşlı haliyle,ayağındaki yırtık,lastik ayakkabılarıyla
,çaresizce ağlayan Ayşe Teyzenin''Oğlum,yüzme bilmez ki''diyerek umutla bekleyişi;diğeri ise,şehit düşmüş oğlunun ardından''Ben,oğluma bisiklet bile almadım,düşer de dizlerini kanatır diye''gözyaşları sel olan anneyi.
Çok etkilendiğim iki anne profili.
Şu anda bile sayfayı hazırlarken,bir şiire,bir de gözleri yaşlı Ayşe Teyzenin fotoğrafına bakıyorum ve ''Nasıl,bu kadar acımasız,bu kadar alçak,bu kadar çıkarcı,bu kadar vurdumduymaz insanlarla hayatımızı aynı göğün altında sürdürüyoruz?'' diye isyan ediyorum.
Memleket yangın yerine dönüştü aslında uzun zamandır ama ne görüyoruz ne de değiştirmek için yeterince çaba harcıyoruz.
Ya da,bana öyle geliyor,bilmiyorum ama dışarda yağmur,karşımda Cahit Sıtkı Tarancı'nın o güzel dizeleri ve fotoğraflarda bir annenin gözyaşları aynı anda akıyor.
Ne diyordu şiirde:
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Herkes ister değil mi böyle bir memleketi!
Peki,mümkün müdür sizce?
Peki,mümkün müdür sizce?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder