Yaklaşık 1 haftadır Lavanta hasatı yapıyoruz.
Deneme alanım burası ve lavantalarım henüz çok bebek formunda. Çiftçi değilim, merak benimkisi.
Ama şunları öğrendim elbette:
Lavanta yetiştiriciliğini Burdur-Isparta gibi düşünmeyin. Oranın iklimiyle Çukurova 'nın nemli havası bitki üzerinde olumsuz bir etki yapıyor.
Toprak kökenli hastalıklarla mücadele etmek çok zor. Ne kadar savaşsanız da, kabuklu salyangoz gibi bir bela var ve Lavantayı çok seviyor.
Biliyorsunuz; bu tür böcekler, bitkiye dadandı mı, bitkinin özsuyunu emiyor ve artık helvasını mı kavurursunuz, 'Hay senin gibi...' diye mi içinizden içinizden söversiniz bilmem ama bu tür mücadeleleri ve maliyetini gördükçe, çiftçiye bir kat daha acıyorum inanın.
Hasat, bitmeye yakın artık. Lavantaları, yağ için göndereceğim.
Bugün yaptığımız hasat henüz taze.
Lavanta isteyen olursa, bana mesaj yoluyla ulaşabilir.
Eğer, evinizde Lavanta koksun istiyorsanız elbette. Sonra, zaten kuruyacak. Onu da istediğiniz gibi kullanabilirsiniz, size kalmış.
Ben, üreten kısmındayım. 

Ben, yağını tercih ediyorum öncelikle ticari ürün olarak.
Fransa'ya, parfüm sektörüne gönderecek kadar çok değil ama evlerde, dolap içlerinde böceksavar, yemeklerde, limonatada Lavantayı denemeyen varsa, mutlaka tadın derim.
Bir merak benimkisi, belki toprağa duyulan özlem.
Oyalanma da denebilir.
Ama hasat yaparken, ki; alan onlarca dönümlük arazi olmadığı için el ile yapıyoruz, cidden çok yorucu ama bir o kadar da mutluluk verici bir duygu.
Belki de, bir şeyleri başarmanın hazzı.
Hobi olarak, bahçenizin bir köşesine dikebilirsiniz ama büyük alanda, hem de bu kadar nemli bir iklimde biraz daha düşünün derim.
Öyle, fotoğraf çektirdiğiniz, salıncakta sallandığınız Lavanta bahçelerinin bir de oluşturulması, bakımı ve aşamaları var.
Yani demem o ki: Hayatta hiçbir şey oturduğunuz yerde gelmez.
Çalışmak, üretmek gerek.
Zor mu?
Hem de nasıl?
Ama lavantaları elime destelediğimde ve kokladığımda duyduğum haz her şeye değer. 

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder