Atölyemden....

Sabah, atölyemi açtığımda, yapılacak işler, gitmesi gereken ürünler diye böyle gülümsüyordum.
İnsanları mutlu edecek sanatsal ağırlıklı çalışmalar bunlar.
Ticari getiri beklentisi de var elbette.
İşime duyduğum saygıdan kendimi aşırı yorduğum da bir gerçek.
En iyisi olmalı diye diye düşünürken bir telefon geldi sabah.
Daha 15 gün önce atölyeme gelen,sohbet ettiğim uzun yıllarımın dostu, çocukluk arkadaşımın atölyemden ayrıldıktan sonra öldüğünü öğrendim bugün.
Oysa, bugünlerde yine gelecekti ,giderken öyle söylemişti ama artık hiçbir yere gelemeyecek.
Çok üzgünüm elbette.
Bütün hayalleri yarım kaldı.
Hep hayaliydi bir karavan alıp, yalnız başına ,herkesten uzak sahilleri dolaşa dolaşa ülkemizi bir uçtan bir uca gezmek.
Bana hep derdi ki : ' Seni çok kıskanıyorum . Bir erkek olarak senin özgürlüğünün çeyreğini bile yaşayamadım bugüne kadar.Oysa, gitmek istediğim ne çok yer var ama sorumluluklar işte .
İnsan, bu dünyaya neden gelir ki?
Eğer ,istediğimizi yapamıyorsak, nefes alamıyorsak , birilerinin hayatının altında eziliyorsak neden yaşıyoruz?
Gülerek derdim ki: İstemediğin hiçbir şeyi yaşamak zorunda değilsin .Gitmek mi istiyorsun herkesten, o halde git!
Merak etme, herkesin hayatı devam eder, sen eksik kalan içindekilerle kalırsın .
Ah arkadaşım!
Değmiyor şu hayatta , kendini, çevreni hırpalayarak yaşamaya.
Götürüp koydukları bir çukur işte.
Bütün hayallerle birlikte gömülen.
Bu gülümsemem ,o telefon gelince soldu bir anda.
Hayat işte....
Acı, gözyaşı, hüzün, mutluluk ,hepsi bir arada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder