3 Ekim 2024 Perşembe

 Diyarbakır /Tavşantepe Köyünde ,8 yaşındaki Narin öldürülüyor, bütün köy olayı biliyor ama ne cinayet çözülüyor ,ne katilleri bulunuyor, böyle olur mu?

Bir çocuk öldürülmüş, hükümete düşen görev bir an önce faillerini bulup cezalandırmak değil mi de, Narin cinayeti araştırılsın diye verilen önerge AKP- MHP oylarıyla reddediliyor?
Narin, ordaki vekillerden birinin kızı olsaydı reddeder miydi acaba?
Elin çocuğu ,başkasına ucuz geliyor belli ki.
Narin'in köyünde , 9' u Narin'in akrabası çocukla beraber 15 çocuk ölmüş.
Bir anne, 'Havin de böyle öldü diye bağırıyordu .
Havin kim, nasıl öldü araştırılması gerekmiyor mu?
Mezar taşları bile yok çocukların.
O çocuklar nasıl öldü acaba?
Tavşantepe Köyünün, iyice mercek altına alınması gerekmiyor mu?
Ülkemizde, en çok çocuklar kayboluyor.
Son 8 yılda ,TÜİK kaybolan çocuk istatistiğini açıklamıyormuş.
Tuttular mı bakalım?
2008 ve 2016 yılları arasında kaybolan 104 bin 531 çocuk varken , bu çocukların kaçı öldü ,kaçı bulundu bilmiyorsak ,devletin Narin'in katillerini bulmasını bekleyebilir miyiz?
Devletin her katmanı bu kadar çürür mü ,Allah Aşkına?
Bir 1 kişi ve yazı görseli olabilir

Tüm ifade

 Ülkemizde, insan sağlığını hiçe saymanın örneklerini say say bitmiyor.

Kırmızı renkli, üç harfli bir zincir marketin şarküteri reyonundan çekilen bir fotoğraf bu.
Çok mimli oldu bu üç harfliler.
Kullanım süresi dolmuş gıdalar, etiketi değiştirilmiş ürünler, üstünde farelerin ve hamam böceklerinin gezdiği sebze reyonları....
Yine, turuncu renkli marketten aldığımız patlamayan ve kuşların bile yemediği mısırlar....
GDO' lu mudur nedir?
Mısır patlamaz mı?
Ama patlamadı.
Yine , turuncu renkli marketin zemininde gezerken gördüğüm kocaman bir hamam böceği...
Yine ,bir giyim mağazasına girdiğimde , eşyaların üstünde yatan kediler ...
Hayvanları seviyoruz elbette ve besliyoruz da ama bu demek değil ki , market içlerinde, giyim mağazalarında olsunlar.
Bazı hayvan severler, savunma mekanizmasına giriyor hemen ve diyorlar ki; kıyafetleri belki de sizden önce hastalıklı biri deniyor ,bir kediden mi şikayet ediyorsunuz?
O da doğru değil ama bu da doğru değil.
Tuvaletini yapan ,sokakta insanoğlunun yarattığı her türlü pisliğe basan, kıyafetlerin üstüne kılı,tüyü yapışmış hayvan olur mu?
O kıyafetler denenir mi?
Hayvanları beslemek ayrı, sıcaktan soğuktan korumak ayrı ama reyonlarda dolaşmaları,oturmaları apayrı bir şey.
Böyle marketleri , böyle işletmeleri gördüğünüzde, oralardan alışveriş yapar mısınız?
Ben yapmıyorum.
Bu iş yerlerini kimse denetlemiyor mu?
Kilis'teki mavi renkli marketin bir şubesinde fotoğraflanmıştı; içerde fareler dolaşıyor, süresi geçmiş gıdalar satılıyordu.
Bu şubeye defalarca mühür vurulmuştu ama neye yaradı?
Her keresinde yeniden açılıyor.
Gerçekten de, tesadüfen yaşıyoruz bu ülkede.
Bu kadar pislik ve mikrobun içinde hala ölmediysek ,daha da ölmeyiz herhalde?

Tüm ifa

2 Ekim 2024 Çarşamba

 Eğitim şart,şart olmasına da eğitimi neden yalnızca okulda arıyoruz?

Eğitim, önce ailede başlar ,sonra eğitim- öğretimle okulda devam eder .
Okullar, 3 hafta önce açıldı.
Ve okullardaki temizlik çok ciddi bir sorun şu anda.
Bizim çocukluğumuzda ,okullarda hademeler vardı okulun ,sınıfların temizliğinden sorumluydu.
Ücretlerin düşüklüğünden okulları temizleyecek görevli bulunmuyor.
Haklılıkları bir yana ama evde temizliği,hijyeni ,kuralları öğretemediğiniz çocuklarınız okullarda nasıl eğitilecek acaba?
Bu görüntüler, Ankara'daki bir okuldan.
Okul değil ahır desek yeridir.
İnsan utanıyor şu karelerden.
Çocuklarınız, evde çöplerini odanın ortasına mı atıyor?
Ya da, tuvaleti kullanınca sifonu çekmiyor mu?
Ya da, kalemini yere mi açıyor?
Evinde bunu yapmayan çocuklarınız, okulda neden ipten boşanmış gibi tam tersini yapıyor?
Yurdum insanı, Kapıkule'den girinceye kadar çöplerini arabada tutar, otobana girince de yol kenarlarına atar.
Aynıyız,hiç değişmiyor zihniyetimiz.
Lütfen, çocuklarınızı evinizde ,okulda, sokakta temizlik kurallarını uygulayacak halde yetiştirin.
Evde temiz, dışarda pis olunmaz.
Tamam!
Okullarda ,temizlik görevlisi yok ve bu MEB'in utancı, ayıbı ama siz öğrenciler de okulları ,sınıfları bu halde kullanamazsınız.
Çöpü yere atmazsan, yerler de kirlenmez.
Medeniyet diye bir şey var.

Tüm ifadeler:

 Liyakat.....

Son yıllarda en çok duyduğumuz sözcüklerden biri.
Sözlük tanımı;
Verilen bir görevi başarılı bir şekilde yapabilme yeterliliği.
Göreve kabul edilirken de bilgi ,görgü ve diplomayı arar.
Peki, her diploma sahibi, görevinin gereğini yapıyor mu?
Daha açık bir tanımla; liyakat dediğimiz şeye ne kadar uygun kişiler acaba?
Yalan yanlış donelerle işi kılıfına uyduran uydurana.
Kurumlara bakıyorsunuz,bugün dediğini yarın yalanlıyor; koltuk verilenlere bakıyorsunuz liyakat hak getire.
Özellikle, eğitmenlerde durum daha da vahim.
İşi olsun da nasıl olursa olsun diyen sığ bakış açısında geneli.
Önünü sonunu düşünmeden ,toplumsal fayda bazında ne oluyor sorgulamadan ,özde değil sözde eğitimli insanlar çevresine ne verebilir acaba?
'Diploma şart' diyoruz da , her diploma alan da işinin ehli olmuyor ne yazık ki.
Okullara Matematik ve Türkçe dersinden önce görgü, edep, adap , insana saygı, nezaket dersleri konulmalı.
Yalnızca öğrencilere değil elbette, okullarda öğretmen ,müdür , memur kim varsa ,düzenledikleri seminerlerde bu eğitimleri alsalar iyi olacak.
Seminerler ,okullarda sigara içip sohbet edilmek için yapılmıyor herhalde?
Diploma şart olmasına şart da, içini dolduramazsan boş bir kağıt parçasından ibaret.
Hani bilin de!
Ve bu yazdıklarım başta okullar olmak üzere, belediyeler, kurumlar ve her yerde geçerli.
Liyakat Şart!

 Bu ülke neden adam olmaz ve bu AKP neden 22.5 senedir başımıza kaldı biliyor musunuz?

İşte,bu kadın gibi cahil halk yüzünden.
Eğer bir insan 37 yıldır evli olup da yatacak bir yatağını bile yapamamışsa , ya çok beceriksizdir, ya işini bilmiyordur ,ya da kadercidir.
Her üç durumda da şikayet etmeye hakkı yoktur.
Madem, 37 yıldır evlisin, yatacak yatağın yok,belin sırtın ağrıyor, askıda ekmek alıyorsun,soban, yakacağın yok, buz gibi evde oturuyorsun,ne diye hala cumhurbaşkanını seviyorsun be kadın?
Aşevinden yemek geliyor ve sana bütün bunları sağlayan büyükşehir belediyesi ama ' Belediye bana bir şey yapmıyor' diyebiliyorsun.
Sen, nasıl bir nankörsün?
Seni bu yoksulluğa iten, 22 .5 yıldır ülkeyi yöneten AKP hükümetidir.
Yoksulluğunu sorgulamak yok, neden bu kötü koşullarda yaşadığını düşünmek yok, adam- lar saltanat içinde yaşıyorken sen niye bu haldesin görmek yok,
kalkmış belediyeyi suçluyor.
O aşevinin yemekleri ,askıda ekmekler havadan geliyor sanıyor olmalı.
Bunları sağlayan sosyal belediyecilik sorumluluğundaki CHP' li belediyeler oysa ama bunu da fark edemeyecek kadar kör ve cahil bunlar.
Ülkemizde, bu kafalar bitmediği sürece, biz daha çok katlanırız bu hükümete.
'Beter olun ' diyeceğim; kendileriyle birlikte tüm ülkeyi de yakıyorlar.
Bir 1 kişi ve yazı görseli olabilir

Tüm if

 Bugün Pazar.

En sevdiğim gün. ❤️
' Nasılsın?' sorusuna ,derin bir nefes alıp ' İyiyim' diye yanıt veren insanların neler yaşadığını tahmin bile edemezsiniz diye bir söz okudum da ...
Tahmin bile etmiyoruz zaten.
Herkes, kendi çapında bir yorgunluğun içinde yaşıyor çünkü.
'Nasılsın ' demek adettendir ,yanıtını çok da merak etmediğimiz.
Sorana 'İyiyim' der geçeriz geçmesine de, içimizdeki kopan fırtınaları,çaresizliğimizi yalnızca biz biliriz.
Bu, karşıdakinin sorunu da değildir.
İnsanız, illa ki sıkıntı yaşayacağız.
Hayat, dikensiz gül bahçesi değildir ki; zaten olsaydı da çok sıkıcı olurdu değil mi?
'Benim başına gelmez ' dediğimiz her ne varsa gelebilir.
Hayat bu, bugün, yarın ne olacağını bilebilir miyiz?
Hiç ummadığımız bir anda bir sürpriz olur, bir mucize olur, bir arıza olur.
Bugüne kadar böyle gelmiş bu düzen de, biz mi farklıyız da değişsin?
Önemli olan, karşılaştığımız her ne ise karşısında takındığımız tutumumuz.
Ne kadar dirençliyiz, ne kadar çözümcüyüz, ne kadar edilgeniz, bizdedir yanıtı.
Bir yerde illa ki bir yanlış yapmışızdır.
İnsan, yalnızca ailesini seçemiyor ama bunun dışındaki eş seçimi, meslek seçimi, yaşadığımız şehir seçimi değiştirebileceğimz seçimlerimiz.
Bir bankacının, birdenbire işini bırakıp toprağa yönelmesi , sevmediği yerden kurtulma seçimidir .
Yaşadığınız ve alıştığınız şehirden gitmek ,mutsuz olduğunuz yerden kurtulma cesaretidir.
Sevmediğiniz insanlardan kurtulmak, hayatın geri kalanını kurtarmaktır.
Ömür dediğimiz şey, karşımızdaki insanların sorunlarını dinlemek, omuzlarımıza yüklediği sıkıntıyı çekmeyecek kadar kısa .
Aklı başında herkes, çözüm yolunu kendisi aramalı ve bulmalı.
Birine, 'Nasılsın ?' demeye korkar olduk.
Başlıyorlar dertlerini sıralamaya da, acaba biz o dertleri dinlemek istiyor muyuz bakalım?
İnsan, derdini anlatmadan önce kendi içine bir yolculuk yapmalı, nerde yanlış yaptığını kendine sorgulamalı.
Belki kurtaracağı bir şeyler vardır hala ve göremiyordur.
Herkesin yükü kendine ağır artık.
Kimsenin kimseyi dinleyecek mecali de yok.
içsel yolculuk çok önemli.
Yapmayı bilmek gerek
İyi Pazarlar....❤️