5 Aralık 2021 Pazar

 Bugün Pazar...

En sevdiğim gün. ❤️
Khaled Hasseini demiş ki:
Belki de, tükenmişimdir. Bir şeyler için uğraşacak çabayı kendimde bulmuyorumdur. Benim de, emek harcamadan güzel giden şeylere ihtiyacım vardır. Hep ben yorulmak istemiyorumdur.
Yeniden inanmaya ihtiyacım vardır.
Beni bana geri vermek istiyorumdur.
Çoğumuzun aklından geçen şeyler bunlar değil mi?
Kendini, kendine verme çabası.
Yapabiliyor muyuz?
Elbette hayır!
Sorumluluklarımız var.
Gitmek isteyip de gidememek.
Bu da mümkün değil.
Hayat, mutlu azınlığın dışındaki çoğumuz için yorucu.
Hayallerimiz vardı bir zamanlar, gerçek olmasını dilediğimiz.
Hayalin gerçeğe dönüşmesi, biraz kişiye biraz da yaşadığı çevreye bağlı elbette.
Hiç çaba harcamadan bir şeylerin değişeceğini uman insanların varlığıdır insanı yoran.
Kişi 'Denedim ama olmadı' diyebilse ve bunun için düşünse, uygulamaya çalışsa aklından geçenleri, belki her şey daha kolay olacak ama yapmadan yaşamaya tutunamayacağını anlamıyor çoğu. Gördüğüm, tanıdığım insanların geneli böyle.
İstiyorlar ki, her şey kendi istedikleri gibi olsun ama bir hedefiniz varsa, bir kazanımınız varsa bir beklentiniz.
çalışacaksınız.
Bu sorumlulukta, siz nerdesiniz değil mi?
İnsanların bir kısmı , öyle cahil, öyle beceriksiz, öyle gereksiz ki, oksijen israfı diliyorum bunlar için.
İnsanın, şu hayatta kattığı bir değeri olmalı.
Hiçbir şey yapamıyorsanız, kendinize kalmalısınız,sakin, susarak.
Böyle düşünerek güne başladım.
Kendine kalma hali belki de.
Pazar günümün olmazsa olmazı sıcak ekmek siparişini verdim fırına.
Biraz ara sokakları gezdim, ekmek pişene kadar.
Hiç geçmemişim meğer sokağın birinden. Muz Ağacı ve yeşil, henüz olgunlaşmamış salkım muzları görünce Anacığımı anımsadım.
Bizim de, bir zamanlar bahçemizde böyle bir muz ağacımız vardı. Annem, meyvesini salkımıyla keser, bir sandıkta, loş bir yerde olgunlaşmaya bırakırdı.
Tabii, kardeşlerimle birlikte o muzları yeşil yeşil yerdik ama çocukluk işte.
Adına saflık deyin, yaramazlık deyin, yapardık işte.
Anacığım da, hiç sesini çıkarmazdı.
Babam, Annem, Kardeşlerim ne zamanki o bahçeden ayrıldı, o Muz Ağacı da gitti arkalarından.
Çok uğraştım, yeniden yetiştirmek için ama başaramadım, olmadı.
Gidenler dönmüyorken, Muz Ağacı neden dönsün değil mi?
Ara sokakları gezdim, ekmek pişene kadar, havayı soludum.
Birkaç kare fotoğraf çektim.
Eski evlerin sokağında bir yaşlı kadın vardı, o da ölmüş.
İyi ki de ölmüş. Sefillik, pislik içinde yaşıyordu.
Hayat, böyle bir şey işte.
Gün geliyor, her şey değişiyor bir anda.
Mevsimler geçiyor, yapraklar renk değiştiriyor, duygularımız da renk değişiminde.
Bir oraya, bir buraya savruluyor.
Hayat yormaz aslında.
İnsanı yoran insanlar olmasa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder