30 Aralık 2014 Salı

#Bugün,çok içimden geldi,size bir masal anlatmak istiyorum. 
Hani,masallar hep şöyle başlar ya!
Bir varmış,bir yokmuş.Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde.Develer, tellâl iken,pireler berber iken,ben anamın beşiğini tıngır,mıngır sallar iken,uzaklarda,Kaf dağının ardında bir ülke varmış.İşte bu ülkede,kadınlar,erkekler,çol,çocuk mutlu,mutsuz yaşarmış.Mutlu olanlar,elma bahçesindeki bütün elmaları dişlerken,mutsuz olanlar da;ki,bunlar çoğunlukmuş,Ayvayı yermiş. 
Ama,ayvayı yediklerini bile fark etmez,hatta midelerine oturduğunda bile ''Yarabbi şükür''derler ve ellerindeki elmaları ç-alıp,ayvayı yedirenlere hayır dualarını hiç eksik etmezlermiş.
Bu derece safmış ahali. 
Bir gün,kötü kalpli üvey baba,başında sarığı,üstünde kaftanıyla,ormanda,zehirli elmalarla dolu sepetiyle dolaşırken,bir ayna bulmuş.Ayna sihirli değil miymiş meğer? 
Aynayı eline almış ve ''Ayna ayna,söyle bana.Var mı bu cihanda benden büyüğü,karizmatiği,uyanığı?''diye sormuş.
Ülke değil,cihan demesinin nedeni de,kendini,yedi cihana nam salan Kanuni gibi hissetmesiymiş.Yani,masal öyle diyor.
Ayna bu,doğruları söylemesi gerek elbette ama işin ucunda kırılmak da var.
Zamane aynaları gibi,sultanın karşısına geçmiş ve ''Ey! Büyük devletlum.Kim,senin karşında durabilir ki?Bu ülkenin değil,koskoca cihanın tek sahibi sensin.Bu dünyada senden cini,senden uyanığı var mı?Sana feda olsun en büyük saraylar.Bakma,sen o hadsizlere.Bildiğini oku Ey! Dili Osmanlı,dişi saltanatlı yüce insan.Halka zaten ayvayı yedirmişsin.İyi de yapmışsın.Onlar da yemeseydi.Ne yani,sen sundun,onlar da yedi diye,sen mi suçlusun ? 
Bu sepetteki zehirlediğin elmalar da ne?
Nasıl yani?Son dönemde sana karşı çıkanlar mı var?Hani,şu yüzünde sürekli maskeyle dolaşıp,gülücük saçan......
Hadsiz!
Bütün elmaları,sana karşı çıkanlara yedir.yedir ki,toptan temizlik olsun ve sen de saltanatını sür.Şimdi,kim uğraşacak yeni düzmece cd'lerle,icatlanan davalarla?
Sahi!
Henüz cd de icat edilmedi değil mi? 
Bunlarla baş edemem ama halkı uyutmaya devam edebilirim.
Nasıl mı?O şahane dudaklarını al ve sırayla öpmeye başla.Pamuk Prensesi,Prens öpünce uyanıyordu.
Prenses,kurbağayı öpünce,kurbağa prense dönüşüyordu,değil mi? 
E,bu da bir masal. Senin dudaklarının öptüğü yerde bir şey biter nasıl olsa ama ne? 
Onu da halk anlasın artık.Ama,zehir saçan dudakların da pek çekici değil ya neyse! 
Gökten üç elma düşmüş.
Ne yine mi elma? 
Biri arsacıya,biri gemiciye,diğeri de danışmanına gitsin. 
Bize ne mi kaldı?
Avucunuzu yalamak tabi ki? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder