26 Temmuz 2016 Salı

#Boğaziçi Köprüsü......
Pavlov'un şartlı refleksini bilirsiniz.Koşullanmışlıkla bir canlıyı alıştırırsınız ve sesi her duyduğunda aynı tepkiyi verir.
Yıllarca aynı saksıya ekmek kırıntısı koydum ve serçeler her sabah o saksıda ekmek yedi.
Baktım ki,ekmek kırıntılarına karıncalar geliyor,balkonun en köşesine ekmek kırıntıları için bir kap koydum ve kuşları orda beslemeye başladım.
Her sabah o kuşlar gelip, o saksıda ekmek arıyordu.
Bu durum iki yıldır devam ediyor.Kuşlar,önce saksıya geliyor;oysa iki yıldır ekmek koymuyorum;ekmeği bulamayınca kaba yöneliyor.
Hayat da böyledir.Öğrendiğimiz her şey,beynimizin bir köşesinde depolanır ve ne yaparsanız yapın orda kalır.
Tıpkı;Boğaziçi Köprüsünün adının 15 Temmuz Şehitler Köprüsü diyerek değiştirilmesi gibi.
Değil 246 can,1 milyon 246 can da gitse,o köprünün adı Boğaziçi Köprüsü olarak kalacaktır.
Memleket yangın yerine dönmüş,tek derdimiz köprü adı değiştirmek,Ankara ve İstanbul'a anıtlar dikmek olmamalı.
Açıklamalara kötü bir şaka bile diyemiyorum;absürtlüğün daniskası.
Bakınız,bizim belediye de bir iş yaptı.
Bin yıldır adı Hükümet Caddesi olan caddeyi,meğer Turgut Özal Caddesi yapmış arkadaşlar.
Kime danıştılar,kimden izin aldılar belli değil.
Onlar Turgut Özal deyince cadde ne yazık ki Turgut Özal olmuyor.
Posta adresime Hükümet Caddesi diyorum ve adrese teslim geliyorsa her yazışmam,bu işte bir yanlışlık var demektir.
Kendiniz çalıp,kendiniz söyleyeceğiniz işlerle vakit kaybedeceğinize,bu zor günlerden nasıl kurtuluruz toplum olarak ona bakacaksınız.
Tabi,derdiniz buysa!
Pek de öyle görünmüyor ama neyse....
Yıllarca,sabahın köründen,akşamın karanlığına kadar üstünden geçtiğim boğazın o gerdanlık köprüsünün adını değiştirmeye kalkmak....
Büyük hata!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder