23 Ağustos 2016 Salı

#Annelerimizin en kaçamak yanıt verdiği sorudur'Anne,ben nasıl dünyaya geldim?'
Annem de,klasik anne gibi 'Seni selden aldım,seni kapının önünde buldum,seni leylekler getirdi';
Sonra bana dönerdi ve 'Seni saraydan aldım'derdi.Annemin gözünde ben bir saraylıydım.
-Hangi saray diye sorardım,
-Yıldız mı,Çırağan mı?Gülüşürdük.
Genetik kodlamam hangi saraya tekabül ediyor bilmiyorum ama ben hep saraylı kaldım annemde.
Annem zaten çok asil bir kadındı,kime çekecektim ki;elbette anneme
İstanbul'a okumaya giderken arkamı döndüğümde,annemin buğulanmış,kaygıyla bakan gözlerini ve dudaklarından usulca dökülen duasını görürdüm.
'Aman anne,ne var üzülecek,bak geri geleceğim'dediğimde,'Anne olunca anlarsın'derdi.
Büyüdüm ve anne oldum.Kızımı,yolculuğa gönderirken tıpkı annem gibi gözlerim buğulu,binbir kaygıyla bakıyorum ardından.
Anne olmak böyle bir şeymiş;anladım.
24 Ağustos,takvim yapraklarına düşen eksik kalan yıllarımızın adı artık.
İki yıldır yanına gidiyorum,toprağını okşuyorum annemin.
Evdeki anne kokusunun izini toprakta arıyorum belkide.
Herkesin yeri ayrı ayrı elbette.Anneniz,babanız,kardeşleriniz....
Ama anne......
Sırrınızın,derdinizin,heyecanınızın,ilk aşkınızın,hayallerinizin tek ortağı.Düşeceğinizi bildiğinizde,sizi tutan,güvenle yaslanacağınız tek varlık.
Anacığım......
Ne yazsam da,ne söylesem de hakkını ödeyemem.
Nur içinde uyu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder