26 Aralık 2024 Perşembe

 Her evin kendi içinde bir öyküsü vardır diye düşünürüm.

Kim bilir, neler neler yaşanmıştır böyle evlerde?
İlkokuldayken ,her çocuk gibi yaz kış bacasından dumanı tüten, kırmızı, minik kareli perdeleri olan , birkaç basamakla çıkılan ,bahçeli ,her tarafın yeşil otlarla ve rengarenk çiçeklerle dolu olduğu evleri çizerdim.
Bahçesinde illa ki, 62' den çizdiğim bir tavşan ya da kedi-köpek olurdu.
O kadar çok resim çizerdim ki, kareli defterlere ,çoğunu çizer atardım.
Anacığım, nurlarda uyusun , çizdiğim sayfaların bir kısmını saklamış.
Çocukluktan kalma bir alışkanlık sanırım,yürürken evleri, balkonları izlemek, öykülerini düşünmek.
Bu evi de yürürken gördüm.
Penceresiz , aydınlık olmayan bir ev olabilir mi?
Evin arkası böyleydi ,ön tarafında ise küçücük pencereleri vardı.
Tek yönü doğu olan böyle bir evi yaptırırken sahibi ne düşündü acaba?
Aklıma ilk gelen şey, kıskanç bir koca oldu.
Hani, bazı erkekleri anlatırlar, evlere siyah perdeler, balkonlara da branda
çektirirmiş, eşlerini kimse görmesin diye.
Akıl alır gibi değil elbette.
Bizlere, ne kadar da çağ dışı geliyor değil mi ?
'Hala böyle erkekler var mı ?' diyoruz demesine de , hayatın içinde olduklarını da biliyoruz.
'İlkel kabile anlayışı ' diyorum bunlara.
Bu evi her gördüğümde aynı şeyi düşünüyorum.
Güneşi nasıl görüyorlar acaba?
Fotoğraf açıklaması yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder