28 Mayıs 2025 Çarşamba

 Ömürden bir yıl daha geçti.

Güzel bir gündü.
Kızım, Ailem, Dostlarım, Arkadaşlarım...
Ne güzel bir duygu ki, beni yalnız bırakmadılar, atölyemde, evimde.
İnsan biriktirmeyi çok önemsiyorum.
Öyle, çıkar ilişkisi değil bu.
Gününde anımsamak, anımsanmak, aranmak , hatırının güdülmesi her insana ilaç gibi gelen iyi duygulardır.
Arayıp soran, uzun soluklu sohbet edecek kadar unutmayan dostlarıma binlerce teşekkür ediyorum, anımsadıkları için.
Yaş alıyorum elbette.
Ben buna 'Büyümek olgunlaşmak hayatı deneyimlemek' diyorum.
Yıllar geçiyor.
İnsan, mutluluğu, hüznü, sevinci hayalkırıklığını, hepsini yaşıyor bir şekilde.
Önemli olan, hepsiyle başedebilecek kadar donanımlı olmak.
İşte, deneyim dedikleri tam da bu.
Bana, 27 Mayıs günü yaşama şansını veren Anneme- Babama; her zaman yanımda olan Kızıma, Kardeşlerime, Arkadaşlarıma, Dostlarıma...
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
🙏🌺


Tüm

 Diploma, bir kağıt parçasıdır ve siz onun içini dolduran kadar da bir kağıt olarak kalacaktır.

Peki, nedir bu içini doldurmak?
Herkes üniversiteye gidecek diye bir şey yok.
Akademik eğitim, insanların bir meslek sahibi olmasının eğitimsel son durağıdır.
Genellikle başka şehirlere gidiyoruz üniversite eğitimi için.
Ülkemizin dört bir yanından gelen çeşit çeşit insanla aynı yurdu, aynı yemekhaneyi, aynı şehri paylaşıyoruz.
Her kültürün izi var insanlarda ama bu izi yeni tanıştığımız insanlar ve ortamlarla pekiştirmeyi başaramamışsak, o diploma bir kağıt parçası olarak kalacaktır, kaçınılmaz.
'Eğitimli Cahiller' diyorum karşılaşıp da yoğun hayalkırıklığı yaşadığım insanlara.
Hani, Vedat Türkali demişti ya; Bu kadar cehalet ancak eğitimli insanlarla mümkündür ' diye.
Eğitimli insan, nerde ne konuşacağını, nasıl davranacağını bilen insandır.
Hayatın bir işleyiş çarkı,kuralları vardır, hepimizin yaşadığı, bildiği.
Bireysel yaşadığınız sürece sorun yok ama toplumsal yaşamda uyulması gereken kurallar, sözler, işleyen bir düzen...
Kurumlarda görüştüğüm insanların tümü , iletişim kurduğum insanların önemli bir kısmı üniversite mezunu.
Sonucunu gördüğümde inancım olan şey; bizim üniversitelerimizin ciddi bir sorunu olduğu yönünde.
Böyle mezunları veriyorsa üniversitelerimiz, kapısına kilit vursunlar.
Önceki nitelik yok, iletişim kurma becerisinden yoksun, yetersiz donanımda çoğu.
Lafı sözü belli, söylediği ve yaptığı belli , güvenilir insanlar nerde?
İnsanı yılgın ediyorlar.
Bunlarla ve böyle bir toplumla, AKP 'den kurtuluşu zor bu ülkenin.
şunu diyen bir yazı '"Sorun, Eğitim almamış olmanız değil. Sorun, Size öğretilenlere inanacak kadar eğitim almış olmanız, ancak size anlatılan her şeyi sorgulayacak kadar eğitilmemiş olmanızdır...!" Edgar Morin (Edgar Nahoum' görseli olabilir

Tüm ifade

25 Mayıs 2025 Pazar

 Bugün Pazar...

En sevdiğim gün.❤️
'Her şey bir insanı sevmekle başlar ' der, Sait Faik Abasıyanık.
Doğrudur!
Ama bir insanı tanımakla başlar sevme duygusu.
Karşınızdaki insanın da kendini sevdirecek potansiyelde olması gerek.
Kızımla sohbet ederken bana şunu söyledi ki, bu yazıyı yazmamın ana nedeni de budur;
'Anne, çok netsin.Her şeyi olduğu gibi ifade ediyorsun ve çoğu insan bu algıda değil.'
Ben de dedim ki;'Yavrum, net olmak, sahte olmaktan iyidir. Dürüst ol, istemeyen için zaten gerekli değilsindir.'
İnsan ilişkisinde sevgi, saygı, nezaket çok önemlidir.
Bu, yalnızca aşk-meşk işlerinde değil; tanıdığınız her insanda, her iletişimde karşılıklı olması gereken bir durum.
Sevgi
Saygı
Nezaket.
İnsanlar, hiç ölmeyecek gibi davranırken, almak- vermek arasındaki nefesini iyi değerlendirmeli.
Ölüm, ister yalıda yaşayın, isterseniz gecekonduda, eşit olunan tek yer.
Son nefesinizi verdiğinizde, gideceğiniz yer aynı.
Onun için, yaşarken değerli insan ve bu değerini çevresindekilerle, iyi duygular bırakarak yaşamalı, paylaşmalı.
Öldükten sonra, 'Merhumu nasıl bilirdiniz ' sorusuna, kara gözlüklerin arkasına saklanan gerçek duyguların izleriyle gitmeli insan.
Çünkü; o gözlüklerin ardında nefret, öfke, 'İyi bilmiyordum' duyguları da yatıyor.
'Gözler, kalbin aynasıdır, yalan nedir bilmez onlar ' diyen şarkı doğruyu söyler.
Bu nedenle, konuşurken güneş gözlüğü takan ya da, gözlerini kaçıran insanları hiç sevmem, her nerde olursam olayım.
Eğer kaçırıyorsa, orda bir samimiyetsizlik vardır illa ki.
Yaşamak, var olmak önemli ama insan olarak yaşamaktır esas olan.
Yoksa, herkes nefes alıyor ama bu yaşadıklarını göstermiyor.
İşte bu nedenle, ben cenazelerde asla gözlüklerin arkasına sığınmam.
Neyse odur insan!
Ölünce, insan iyi olmuyor.
İyi insan olmak yaşarken önemli ve bunu da, ölmeyeceğini sanan insanın kendisi yapıyor.
Öldün ve sana geride kalanların ne düşündüğünü izlemen için bir şans verildi.
Ne yapardın?
O sözleri kullanır mıydın, ya da o davranışı yapar mıydın?
Aldığın nefesin ne kadar değerli olduğunu anlar mıydın örneğin?
Yaşamanın, varlığının, önce kendin, sonra çevren için ne kadar değerli olduğunun farkına varır mıydın?
Bunları düşünmeli insan!
Nefret uyandırmak, kötü bir duygudur.
Yolunuz, İyiliğe, Güzelliğe açılmalı.
Ötesi, adrese teslim zaten.
İyi Pazarlar...❤️

Tüm ifadele

 Çukurova'da, buğdaylar sarardı, mısırlar büyüyor, hasat zamanı gelmeden mevsimlik işçiler tarla işleri için her yerde artık.

Traktörlerin römorklarında, fotoğrafta gördüğünüz gibi kadınlar, erkekler kamyonet kasalarında balık istifi gibi tarlalara götürülüyor ya da tarladan dönüyor.
Hani, tarım işçilerinin böyle taşınması yasaktı!
Önceki yıllarda, defalarca yaşanan kazalarda onlarca tarım işçisi ölmemiş miydi?
Can bu!
Mezbahaneye götürülen hayvanlar gibi tıklım tıkış taşınır mı?
Ne hayvan ne de insan böyle taşınmaz!
Hala öğrenemedik bunları.
Ben gördüm bunu da, o karayolunda seyreden bu kamyoneti ve içindeki 15-20 insanı trafik ekipleri görmedi mi yani?
Belli ki, hala ve hep yapılıyor bu taşıma işi.
Ot dövmeden, çapa yapmaktan dönüyorlardı.
Nerden mi biliyorum?
Kamyonet önümde seyrederken, kenara yığılmış onlarca kazmadan.
İnsan canı kadar ucuz ne var bu ülkede acaba?
2 kişi, tramvay, yol ve sokak görseli olabilir


i

 Tellere konan kuşlara neden elektrik çarpmıyor diye merak edenler için; Kuşlar, tek tele kondukları ve ayaklarının temas ettiği noktalarda gerilim sıfıra yakın olduğu için meğer çarpılmıyorlarmış.

Çok da gerekli olmayan bu bilgiden sonra, Adana'da metro'ya binerken, tellere konan kuşları görünce araştırmak istedim.
Dilime bir şarkı düştü: Telgrafın tellerine kuşlar mı konar ,
Herkes sevdiğine canım böyle mi yanar?
Tellere konan kuşlar yüzünden bütün bunlar.
Adana'nın kentsel dönüşüm ve yoğun göç yüzünden betona dönen kent kimliğinden biraz uzaklaşmak için metro ile yolculuk yapmalısınız.
Eski değil, çok eski evler ve mahalle kültürü hala var buralarda.
Çatılarda kurutulan salçalarıyla , tuttukları takımların renklerini taşıyan uçurtmalarını uçuran çocuklarıyla bozulmayan bir kültürün izlerini taşıyan bir bölgeyi görmek ayrı bir güzellik.
Boğulduk artık betonlardan, birbirini tanımayan,selam bile vermeyen insanlardan, komşulardan.
Hayatın bir de böyle anları var kentlerde.
Herkesi doğduğu kentlere göndermeli, göçü durdurmalı ve kent dokusunu korumalı diyeceğim ama hayal elbette bu yazdıklarım.
Boğula boğula yaşıyoruz işte.
Tüm ifadele