Bugün Pazar...
En sevdiğim gün.

Aşırı güzel bir söz okudum bu sabah.
Yitip giden, yaşanmamış, hayalkırıklığı dolu yılların belki de en güzel özeti bu söz.
Neden?
Bu dünyaya, kendimizden başkasını mutlu etmek göreviyle mi geliyoruz?
Bizim, kendilik değerimiz yok mu, kendimizi mutlu etme çabası!
Çevremizdekilerin mutluluğu, huzuru için 'Aman iyi olsunlar, canları sağolsun, tırnakları kırılmasın' diye diye ömrümüzü çürütüyoruz.
'Bırak yıkılsın!'
Diyemiyoruz elbette!
Ailemiz, eşimiz, sevgilimiz, arkadaşımız, dostumuz...
Sanki, insanları mutlu etmek için var bu yaşam hakkı.
Sihirli bir değnek de yok ki, dokunmayla yok edelim ruhumuzu çürüten insanları.
Oysa, ne güzel bir duygudur ,insanın yüzünde gülümsemeyi başlatan birilerinin varlığı.
Yaralamayan, kapris yapmayan, trip atmayan, akıllı, mantıklı, tutarlı insanların çokluğuyla zenginleşmek ne güzel olur-du!
Coğrafya kader midir ki, yaşadıkça öğrendiğimiz, büyüyerek olgunlaştığımız insanların azlığıyla çoğalamamak?
Mucize diye de bir şey yok ki!
Pazar sabahına, bir deniz kıyısına, şu andaki sakin ,duru, kalabalıksız Bodrum' a örneğin; ışınlanmak diye bir şey olsaydı...
Ama Nerde.....
Üniversite Hocam Tankut Öktem'i saygıyla anıyorum.
O kadar haklıydı ki!
Ne işim var-dı burda?
İnsanın ruhunu çürüten, vizyonsuz, eğitimli cahil! insanların içinde ne işim vardı?
Yol almak ,yol arkadaşlığıyla olur.
Tercüme ede ede yaşanır mı?
İyi Pazarlar...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder