11 Ekim 2014 Cumartesi

#Ailelerin,çocuklarıyla ilişkisi hiçbir zaman eşit olmuyor.Kız çocukları daha evcimen,erkek çocukları daha dışarı odaklı büyütülüyor.
Bu durum,kadınları duygusal açıdan daha bağımlı kılıyor aileye.
Kadın ve erkek kimyasının farklı çalışması da yetiştirilme biçimine bağlı sanırım.
Anneyi kaybettiğiniz zaman,herkes acısını kendi boyutunda yaşıyor elbette. Ama giden annenin kalanını toparlamak hep kız evlatlara düşüyor.Herkesin ailesinde böyle mi bilmiyorum ama yaşadığım çevrede geneli bu.
Annelerin,kendilerine ait sırları vardır her zaman.Dokunulmazlığı olan alanları da.
Benim annemin de,kendine ait,kimsenin el atmasını istemediği bir odası vardı.
Anne gidince,evi toparlama görevi elbette kızlarına düşüyor ve odalar tek tek taranıyor.
Anne evi,çok tedbirli oluyor.''Ya bir gün gerekirse?'' diye bir kenara konmuş bir dolu şeyle karşılaşıyorsunuz.
Gerçekten de,bulamadığınız her şeyi ''Nasıl olsa annemin evinde vardır''diyoruz.
Buluyoruz da.Eksik kalmış düğme,lazım olan sarı ip,hiç yapmadığınız halde,o an gerek olan dantel tığı.
Anne evleri çerçi gibidir.Ne ararsanız bulursunuz.Bir türlü atmaya kıyamadıkları bir dolu eşya.....
Bir yandan dokunuyorsunuz,diğer yandan isyan ediyorsunuz hayata.
Yarım kalmış danteller,yazmalara geçecek oyalar artık sahipsiz kalmış öylece duruyor.
Elinizi attığınız her şeyde anne kokusu var.
Her gün ''Anne''dediğiniz insanı ne kadar tanıyorsunuz?
İçinde ne fırtınalar kopuyor biliyor musunuz?Ya hayattan ne beklediğini,neye ulaştığını....
Elime bir torba geçiyor.Anamın,annemin ve ablamın uzun saçlarını buluyorum.1984'de kaybettiğimiz anam,2005'de kaybettiğimiz ablam ve 24 Ağustos'ta kaybettiğim annem.
Kendileri yok ama saçları kalmış evde.Ne üzücü bir an.
Bir torun ve kardeş olarak anlamaya çalışıyorum annemi.Kaybettiği her canın saçını okşarken ne kadar acı çekiyordu kim bilir?
Bir diğer torbayı elime alıyorum.İçinden çıkanları anlayamıyorum.Paramparça bir kazak,kot pantolon ve bir gömlek.
Kazak delik,deşik.Önü de boydan kesilmiş.
Kardeşime soruyorum,aldığım yanıt beni ta 36 yıl öncesine götürüyor.Oysa,ben o anı anımsıyorum ama abimin üstündeki kazağın rengini unutmuşum.
Kurşun delikleri bunlar.Saymaya çalışıyorum,1,2,3,4,5.....
Bitmiyor bir türlü.Sarı kazağın her yeri delik,deşik.Doktorlar,kalbine gelen kurşunlar için önünü kesilmiş meğer.Bunca kurşun yarası,20 yaşında bir beden ve kaçınılmaz son,ölüm.
Oda bir anda hüzün kokuyor.Abimin eşyalarını yavaşça katlıyorum.
Bir anne,toprağa koyduğu evlatlarına bu kadar yanmış meğer.Uzun saçlarını,kurşunlarla parçalanmış kazağını sakladığına göre.....
İçimden değil,dışımdan anneme bu acıları çektirenlere ......
Neyse,bir gün karşılaşacağız nasıl olsa onlarla.
Naftalin koyup,odanın kapısını kapatmaktan başka yapacak bir şey var mı?
Hepsi terk ediyor hayatı.
Biri de,azıcık daha kalsaydı ya yanımızda!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder