23 Ekim 2025 Perşembe

 Bir ülkede, ekonomiden sağlığa, eğitimden güvenliğe sürekli kriz yaşanıyorsa, burdaki sorun yönetenlerdir.

23 yıl, bir ülkeyi yöneteceksiniz, vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlayamayacak, hiçbir sorunu çözmeyecek, çözmediğiniz gibi sorunlara sorun ekleyeceksiniz ve bizler de güvenle yaşayacağız öyle mi?
Ortalık çeteler, caniler, katiller, dolandırıcılar, hırsızlarla dolu.
Her gün, kadın cinayetleri akıl almaz bir şekilde artarak sürüyor.
Çocuklara tecavüz haberleri bitmiyor.
Adalet Bakanı, ne zaman çıkıp da 'Türkiye bir Hukuk Devleti'dir ' diyecek acaba son yaşanan cinayet haberlerinden sonra?
Cezaevleri, suçluların cezalandırıldığı bir yerdir.
Katiller, elini kolunu sallaya sallaya, turistik gezi yapar gibi girip çıkıyor cezaevlerinden.
Bunları yargılayan ve hüküm veren hakimler kim, hangi sebeple kapalıdan açığa, ordan da denetimli serbestlik ya da ev hapsi ile topluma salınıyor?
İşte son iki örnek:
17 yaşındaki Hasret Akkuzu.
Zonguldak / Karamanlar Köyünde yaşıyor ve evinden 10 km ötede bir kuyuda cesedi bulunuyor.
Öldüren kim?
2001' de, 4 kişiyi öldürüp cezaevine giren, 2016' da salıverilen, çıkınca 1 kişiyi daha öldürüp yeniden cezaevine giren, 12 yıl yatıp açık cezaevinden izne çıkan Deniz Boyacı.
Adam bir katil.
Cezaevleri,.kapalı, açık, yarı açık, denetimli serbestlik , yok ev hapsi....
Şaka mısınız siz?
Cezaevinden izinli çıkmak nedir?
5 cana kıymış biri, ömür boyu içerden çıkarılmayacakken izinli çıkıyor ve 17 yaşındaki bir genç kızı daha öldürüyor ve buna da hukuk diyoruz öyle mi?
Bu ülkede çıldırmamak işten bile değil artık.
Kendileri sırça köşklerinde, saraylarda yaşarken, vatandaşın can güvenliği ne olacak?
Bizleri kim koruyacak söyler misiniz?
Stefan Zweig'in 'Amok Koşucusu ' kitabını okuyan vardır illa ki.
Akıl sağlığını yitirmiş insanlar, önlerine kim gelirse, şuursuzca öldürüyordu.
Balıkesir’in Edremit ilçesinde cezaevi firarisi Mustafa Emlik, hiç tanımadığı 3 kişiyi öldürüp, 7 kişiyi yaralayıp öldürüldü.
Bu adam, cezaevinden kaçmış, 4 ay boyunca ailesinin yanındaymış, üstelik, bir inşaatta çalışmış.
Allah Aşkına, bu adamı araması gereken güvenlik güçleri ne yaptı?
Katil, elini kolunu sallaya sallaya gezmiş demek ki.
Kim verecek bunların, öldürülen masum insanların hesabını?
Böyle Hukuk Devleti, katilleri salıveren bir yargı olur mu, siz söyleyin.
Sokaklar çeteler, katiller, hırsızlarla dolu.
Can güvenliğimiz yok kendi ülkemizde.
Sorumlusu kim?
Ülkemizi 23 yıldır yöneten AKP Hükümeti elbette.


 Bugün, Adana'nın Kozan İlçesi'ne tarihi bir yolculuk yaptık.

Şehrin içinde, inanılmaz güzellikte, tarih kokan ama restorasyon bekleyen evler, konaklar vardı.
Kozan, elindeki turizm potansiyelini görmüyor anlaşılan.
O evler yıkılmadan restore edilmeli mutlaka.
Kozan, bir kültür mirası ülkemiz için.
Yaverin Konağı, Kurtuluş Savaşı sırasında ordumuza yardım eden Ermeni bir aileye ait konakmış.
Bu nedenle Yaverin Konağı ismini almış.
Herhangi bir broşür olmayınca anlatılanlardan yazıyorum bunları.
Konak cidden muhteşemdi.
Lambaları çok orijinaldi örneğin ve üstünde kalpler olan çatı kiremitleri.
Otel ve restoran olarak da kullanılıyor konak.
Altı ahır, üstü ev olarak kullanılmış yıllarca. Hatta, hayvanların hava alması için pencere bile düşünülmüştü.
Yolunuz düşerse mutlaka gezin bu konağı.
Sonra, Kozan Kalesi'ne çıktık ama kale güvenlik nedeniyle belli saatlerde açıkmış, bu nedenle gezemedik.
Geçen yıl, birinin arka sırttan düşüp öldüğünü ve çok zor çıkarıldığını anlattılar, insan ürperiyor elbette.
Bir deprem yaşanmış ve kalenin altındaki Kozan'ın merkezi mahalleye kaleden kayalar düşmüş ve çok insan ölmüş geçmişte.
Cidden, çok ihtişamlı ama bir o kadar da restore isteyen, tehlikeli bir kale.
Kozan'dan, birçok uygarlık geçmiş.
Hititler, Roma, Bizans, Osmanlı...
Kozan'daki yetkililerin, Kozan'ın tarhini anlatan kitapçıklar, broşürler hazırlaması gerek.
Hatta, bir kitap.
Ben bugün eksikliğini çok gördüm örneğin.
Doğru bilgi akışı gerek.
Kozan Kalesi'nde, Menengiç Kahvesi çok ünlüymüş, giderseniz mutlaka tadın derim.
Ülkemizin her yeri ayrı bir güzellikte ve keşfedilmeyi bekliyor.
Sahip çıkmazsak bu değerlere, gitti gider.







Bugün, Adana'nın Kozan İlçesi'ne tarihi bir yolculuk yaptık.
Şehrin içinde, inanılmaz güzellikte, tarih kokan ama restorasyon bekleyen evler, konaklar vardı.
Kozan, elindeki turizm potansiyelini görmüyor anlaşılan.
O evler yıkılmadan restore edilmeli mutlaka.
Kozan, bir kültür mirası ülkemiz için.
Yaverin Konağı, Kurtuluş Savaşı sırasında ordumuza yardım eden Ermeni bir aileye ait konakmış.
Bu nedenle Yaverin Konağı ismini almış.
Herhangi bir broşür olmayınca anlatılanlardan yazıyorum bunları.
Konak cidden muhteşemdi.
Lambaları çok orijinaldi örneğin ve üstünde kalpler olan çatı kiremitleri.
Otel ve restoran olarak da kullanılıyor konak.
Altı ahır, üstü ev olarak kullanılmış yıllarca. Hatta, hayvanların hava alması için pencere bile düşünülmüştü.
Yolunuz düşerse mutlaka gezin bu konağı.
Sonra, Kozan Kalesi'ne çıktık ama kale güvenlik nedeniyle belli saatlerde açıkmış, bu nedenle gezemedik.
Geçen yıl, birinin arka sırttan düşüp öldüğünü ve çok zor çıkarıldığını anlattılar, insan ürperiyor elbette.
Bir deprem yaşanmış ve kalenin altındaki Kozan'ın merkezi mahalleye kaleden kayalar düşmüş ve çok insan ölmüş geçmişte.
Cidden, çok ihtişamlı ama bir o kadar da restore isteyen, tehlikeli bir kale.
Kozan'dan, birçok uygarlık geçmiş.
Hititler, Roma, Bizans, Osmanlı...
Kozan'daki yetkililerin, Kozan'ın tarhini anlatan kitapçıklar, broşürler hazırlaması gerek.
Hatta, bir kitap.
Ben bugün eksikliğini çok gördüm örneğin.
Doğru bilgi akışı gerek.
Kozan Kalesi'nde, Menengiç Kahvesi çok ünlüymüş, giderseniz mutlaka tadın derim.
Ülkemizin her yeri ayrı bir güzellikte ve keşfedilmeyi bekliyor.
Sahip çıkmazsak bu değerlere, gitti gider.
Bugün, Adana'nın Kozan İlçesi'ne tarihi bir yolculuk yaptık.
Şehrin içinde, inanılmaz güzellikte, tarih kokan ama restorasyon bekleyen evler, konaklar vardı.
Kozan, elindeki turizm potansiyelini görmüyor anlaşılan.
O evler yıkılmadan restore edilmeli mutlaka.
Kozan, bir kültür mirası ülkemiz için.
Yaverin Konağı, Kurtuluş Savaşı sırasında ordumuza yardım eden Ermeni bir aileye ait konakmış.
Bu nedenle Yaverin Konağı ismini almış.
Herhangi bir broşür olmayınca anlatılanlardan yazıyorum bunları.
Konak cidden muhteşemdi.
Lambaları çok orijinaldi örneğin ve üstünde kalpler olan çatı kiremitleri.
Otel ve restoran olarak da kullanılıyor konak.
Altı ahır, üstü ev olarak kullanılmış yıllarca. Hatta, hayvanların hava alması için pencere bile düşünülmüştü.
Yolunuz düşerse mutlaka gezin bu konağı.
Sonra, Kozan Kalesi'ne çıktık ama kale güvenlik nedeniyle belli saatlerde açıkmış, bu nedenle gezemedik.
Geçen yıl, birinin arka sırttan düşüp öldüğünü ve çok zor çıkarıldığını anlattılar, insan ürperiyor elbette.
Bir deprem yaşanmış ve kalenin altındaki Kozan'ın merkezi mahalleye kaleden kayalar düşmüş ve çok insan ölmüş geçmişte.
Cidden, çok ihtişamlı ama bir o kadar da restore isteyen, tehlikeli bir kale.
Kozan'dan, birçok uygarlık geçmiş.
Hititler, Roma, Bizans, Osmanlı...
Kozan'daki yetkililerin, Kozan'ın tarhini anlatan kitapçıklar, broşürler hazırlaması gerek.
Hatta, bir kitap.
Ben bugün eksikliğini çok gördüm örneğin.
Doğru bilgi akışı gerek.
Kozan Kalesi'nde, Menengiç Kahvesi çok ünlüymüş, giderseniz mutlaka tadın derim.
Ülkemizin her yeri ayrı bir güzellikte ve keşfedilmeyi bekliyor.
Sahip çıkmazsak bu değerlere, gitti gider.

 Siyaset, bilinçle, bilgiyle, öngörüyle, dürüstlükle yapılır ya da biz öyle sanıyoruz.

Elbirliği ile ülkede dokunmadık hiçbir değer bırakmamışlar, yakmadık yıkmadık hiçbir doğa parçası bırakmamışlar, gözlerine kestirdikleri her insanı, her yeri tarumar etmişler;
Yani; hayır adına tek bir iyi şey yapmamışlar, şimdi kalkmış 'Hayırlı Günler Komşum' diye bir saçmalığa kalkışıyorlar, öyle mi?
MHP' de, bu dahiyane şeyi kim akıl etti acaba?
Nasıl hayır dileyeceksiniz örneğin?
Çocuğunu aç okula gönderen anneye mi, oğluna harçlık veremeyen babaya mı, atanmayan öğretmene mi, süründürdüğünüz emekliye mi, işsiz kalan binlerce eğitimli gence mi, okuldan ettiğiniz kız- erkek çocuklarına mı, tarikatlara teslim ettiğiniz ülkeye mi, kime ' Hayırlı Günler ' diyerek komşuculuk oynayacaksınız?
Nurlarda uyusun Annem hep derdi ki' Döşeğinizin üstüne gelen kimseye kapıyı kapatmayın.'
Ama ben kapatırım.
Sakın benim kapıma gelmeyin.
Siz ki, MHP....
Benim canlarımı toprağın altına koydunuz.
Benim Annemi acılara bıraktınız.
Sakın,bu kapıya gelmeyin.
50 Bin cana kıyan bir terörist başına 'Kurucu Lider' diyen siz....
O şehit analarının kapısına hangi yüzle gideceksiniz acaba?
Memlekete ne hayrınız var da 'Hayır ' diliyorsunuz?
Bizden size 'Hayır'!
Bu kadar da olmaz ki....



 'Kızımı yıkadılar definden önce.

Saçlarını kuruttum üşümesin diye.
İyice kuruttular, ben de ördüm güzelce.
Çok severdi saçlarını.
Ellerine kına yaktık.
Sırtına da battaniye koyduk toprağın sertliği acıtmasın diye.
Aslında Dilek kendi yorganıyla çok rahat yatardı ya, o acıyla kendi yorganını koymayı akıl edemedik işte.'
Bu sözler, 2015 yılında eve giren polislere 'galoş giyin' dediği için öldürülen Dilek Doğan için Annesinin ağzından dökülen sözler.
Ne acı değil mi, bu Annenin yaşadıkları.
Bu sözleri okuyunca, kalbime bir ağrı girdi, içime bir ağırlık çöktü.
Kalbimin bir yeri kanadı desem doğru.
Kendi Annemi düşündüm de ...
Aynı feryatları haykırdı, aynı acıları yaşadı.
Annelere bu acıları yaşattılar bu ülkede.
Hasan Hüseyin Korkmazgil der ki şiirinde;
Ağrıyor bir yerlerim ey insanoğlu
Utanıyor bir yerlerim.
Bu ağrının bu utancın
Bu utancın bu ağrının
Bir adı yok mu?
Cidden, kalbimi kanattı bu olay.
İşte öyle....




19 Ekim 2025 Pazar

 Bugün Pazar.

En sevdiğim gün.❤️
'Hayat yaşadığına değmeli.'
Doğru elbette bu söz ama nasıl yaşadığımıza bağlı bu durum.
Nasıl yaşıyoruz?
İstediğimiz gibi gezip tozup, istediğimiz gibi yiyip içip, istediğimiz gibi yaşayabiliyor muyuz ki, yaşadığımıza, var oluşumuza, aldığınız nefese değsin!
Avrupa"da insanlar nasıl, nerde tatil yapacaklarını planlarken, biz hafta sonu hangi parkı mesken tutsak diye düşünüyoruz.
Hep eskiye özeniyor, eski yaşamları, eski şarkıları, eski kaliteyi arıyoruz.
Peki neden?
Çünkü; hayatımız kalitesizlik üstüne kurulu artık.
Yediğimiz içtiğimiz her şey, soluduğumuz hava, yaşadığımız çevre ve insan kalitesi diplerde ülkemizde.
Televizyonda müzik programlarına takıldım örneğin bugünlerde.
Şarkılardaki kalitesizlik, seslerin kötülüğü, bestelerin, sözlerin anlamsızlığı, izleyeni nasıl mutlu edebilir ki?
Tesadüf, TRT'deki Siyah-Beyaz diye bir programa rastladım.
Taner Şener, Yaşar Özel, İnci Çayırlı, Ela Altın , Behiye Aksoy...
Nasıl da güzel söylüyorlardı şarkıları.
'Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz.' diye başlayan nezaket dolu şarkılar.
Yalnız şarkılar mı?
Stüdyoya gelen seyirciler bile kravatlı, takım elbiseli, kadınlar şık ve hoş...
Nerde şimdi böyle kaliteli programlar?
Türküleri izledim yine. Artık, isimlerini unuttuğumuz türkücüler; Tuğrul Şan, Ümit Tokcan, Seyit Al, Kamil Sönmez, Yıldıray Çınar ve niceleri...
Şimdilerde neyi görüyoruz;
'Hav Hav, Demet Abla Hoşgeldin, Vay Vay, tırmalama beni, çilek dudaklarına yapışıp kalacam....'
O kadar berbat şarkılar ki, insanı müzikten soğutuyorlar.
Şarkı söylediğini sanan, Rap'çi şu isimlere bakın örneğin;
Lvbel C5 ,Blok3, Uzi,Cakal, Batuflex Ezhel, Era7Capone , Sefo.
İsimleri bile söylediklerinin açılımını anlatıyor.
Nefes aldığım havada, karşıma çıkan insanlarda, dinlediğim şarkılarda, yediğim içtiğim her şeyde kaliteyi istiyorum.
Çok şey mi bu istekler?
Hepimiz hak etmiyor muyuz bunları?
Neyse ..
Şimdi, kendime hazırladığım müzik listemi açayım, kahvemi içerken.
Salim Dündar'dan Aynalar, Hümeyra'dan Kördüğüm, Tarkan'dan Kış Güneşi, Sezen Aksu'dan Kaybolan Yıllar ve güzel yorumlanan her şarkı.
Nostalji değil bu, kalitenin adresi.
Yıllar geçse de aynı keyifle yazılmış, yorumlanmış şarkılar bunlar.
Nesiller boyu dinlenecek kalitede üstelik.
Kaliteden asla ödün vermeyin lütfen.
Hayat yaşadığınıza değmeli.
İyi Pazarlar ❤️