9 Ekim 2025 Perşembe

 Ekranda bir şarkı duydum, eskilerden.

Bakınız, nezaketi, zarifliği nasıl da güzel anlatıyordu:
'Bir bahar akşamı rastladım size.
Sevinçli bir telaş içindeydiniz.
Derince bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz?'
Her şey, şarkılardaki gibi eskilerde kaldı sanırım. O nezaket, naiflik, kibarlık nerdeyse yok artık insanlarda.
Eskiyi korumak, sahip çıkmak günümüzde duygusal olmakla suçlanan bir duruma dönüştü.
Aylar önce geçmiştim bu sokaktan ve yıkık duvarın üstünden bakmıştım bahçeye.
Pek de rastlanmayan, şık bir havuz, girişte sütunlar, köşede barbekü vardı.
Uzun süre, bahçedeki sahipsiz kalmışlığa bakmıştım.
Bir evde Anne-Baba ölünce o ev de ölüyor.
Bu ev de, ölen evlerden biriydi.
Geçmişe sahip çıkmayı çok önemsiyorum.
Ben, bu evin sahiplerinden biri olsaydım, kesinlikle evi tamir ettirir, bahçeyi düzenletir ve senede bir bile olsa gelir anılarımı yaşatırdım ama belli ki, geride kalanlar bunu hissetmemiş.
Bugün, tesadüf yine aynı sokaktan geçtim ve bu yıkık duvarın, bahçenin, havuzun, evin yerinde yellerin ettiğini üzülerek gördüm.
Havuzun yerinde bir inşaat yükseliyordu çok katlı.
Sanki ev benimmiş gibi üzüldüm doğrusu.
Geçmişe sahip çıkmak bu kadar mı zor?
Hiç mi anılarınız yoktu o bahçede?
O havuza hiç girmediniz mi örneğin ?
Ya da, Babanız o barbeküde hiç mi kebap yapmadı?
Neşeli çocuk sesleri hiç mi yankılanmadı o evde?
Ben buna ihanet diyorum.
Anneannem ve Dedemden kalan konağı restore ettirmek için 2 yıldır uğraşıyorum.
Orda ayak izlerim var çünkü.
Bir torun olarak vefa duygusu diyelim, bıraktıklarına sahip çıkmak.
Her şey para mı da, anılar bu kadar hor kullanılıyor?
Ben olsam, burayı korurdum ama çok geç artık.
Apartmandan daire alanlar hiç bilmeyecek o bahçeyi, havuzu ve evi.
Üzücü.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder