23 Mart 2020 Pazartesi

#Koronavirüs'ün,olumlu bir yanı yok elbette.
Korku,endişe biraz da panik havası hakim hepimizde.
Eve kapanınca insan,televizyon izliyor,müzik dinliyor ama en çok kitap okuyor.
En azından,benim için öyle.
Eskiden,çok roman okurdum ama edebiyatın en sevdiğim türü öyküler elbette.
Her öyküde,başka bir hayat bulmayı hep çok sevmişimdir.
Uzun ara verdiğim roman okumaya yeniden başladım ve elimde şu anda Zülfü Livaneli'nin 'Leylanın Evi' kitabı var.
Tiyatro eserine de dönüştürülmüş,incelikli bir kitap,Leylanın Evi.
Bir İstanbul hanımefendisinin,yalıyı satın alan yeni sahipleri tarafından sokağa atılmasıyla başlıyor öykü.
Eskidendi,çok eskidendi zarif kadınlar ve nazik erkekler.
Aklıma,öğrencilik yıllarımda ,belediye otobüsüne binen o yaşlı bey geldi,kitaba ilk başladığımda.
Erenköy'den,Kadıköy'e gidiyordum,çok yaşlı bir beyefendi bindi otobüse.Boynunda fuları,çok şık giyinmiş kıyafeti ve elinde bastonuyla.
Şoföre' Günaydınla' başladı,kendisine yer veren bendenize 'Lütfen efendim,istirham ederim,buyurunuz' diye konuşması....
Sesindeki nezaket,beden diline yansıyan zarafet,'Böyle insanlar kaldı mı' dedirtmişti bana o yıllarımda.
Öyle alışkınız ki,kaba saba,lafını sözünü bilmeyen,kaba kuvvetli,sesinin tonunu ayarlayamayan insanlara...
Günümüzde,değişen çok şey var.
Eskide kaldı zarif insanlar, bir nesildi ve yok oldu.
Kitabı okudukça,yaşlı bir İstanbul hanımefendisinin,hala ipekli eşyalarının zarafetini taşıması aklıma başka şeyleri getirdi.
Bu insanlar,eskide kaldı dedim ve haklıyım da!
Özlüyorum,nezaketli insanları.
Bize,ailemizin öğrettiği çok şey var elbette ama Anacığım,nurlarda uyusun,hep şunu derdi,gecenin zamansız bir vakti çalan kapı zili ya da telefona:
'Birine bir şey oldu.Allahım,evlatlarımı koru.'
Gece çalan telefonlardan,kapı zilinden çok ürkmüşümdür,Annemden kalma bir alışkanlıkla.
Akşam,saat 9'dan sonra,olağanüstü bir durum yoksa,çalan telefonlara çok kızıyorum örneğin ya da sosyal medya mesajlarına.
Çok yakınlarımın dışında elbette bu yazdıklarım.
Her şeyin,makul bir saati var.
Bazen,hiç tanımadığım insanların attığı iletişim kurma mesajları geliyor da....
Bir de,senli-benli,kanka durumundaymış gibi kullanılan sözcükler yok mu?
Nezaket önemli.
Nerde,nasıl davranacağın,ne konuşacağın da önemli.
Bütün bu davranış bozukluğu,geçmişe dayalı kitap okumamak alışkanlığından geçiyor bence.
Böyle kitaplar okunsa,eminim çok şey öğrenilecek.
Her şeyin bir vakti var.
İletişim kurma vaktini bilmeniz gerekiyor.Olur olmaz saatte,arama yapılmaz,ileti gönderilmez.
Yanılıyor muyum?
Roman okumayı özlemişim meğer.Tavsiye ediyorum.
Hazır,koronavirüsle evdeyiz de....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder