18 Temmuz 2020 Cumartesi

#DEPREM GERÇEĞİ....
Dün gece,küçük çaplı bir deprem yaşadık.3.9.
Basit gibi gelebilir ama gecenin bir yarısı bina sallanmaya başlayınca, düşündüğünüz tek şey yaşamak oluyor.
Bu deprem,Japonya'da olsa,değil pencerelerden atlamak,yerlerinden bile kalkmazlar çünkü;evleri sağlam,binaları sağlam.
Deprem ülkesi Japonya,evini,binasını,fabrikasını,okulunu deprem koşullarında,bilimin ışığında,araştırarak inşa ediyor,bizde ise,ilkokul mezunu müteahhitlere teslim binalarda korkuyla yaşıyoruz.
Dünyanın sayılı bilim insanlarından,deprem uzmanı Naci Görür,son Elazığ depreminden sonra,Doğu Anadolu Fay Hattının uzantısı Kahramanmaraş-Pazarcık ilçesine dikkat çekmişti.
Deprem olasılığı yüksek diye de belirtmişti.
Deprem,doğal bir afet ve dünyanın her yerinde oluyor.
Tanrı,insana akıl vermiş,işletme vermiş,'bilimle,baş etmenin yolunu bul' demiş.
Biz,insanoğluna düşen görev,oturduğumuz bina dayanıklı mı,nasıl anlarız,kim,hangi kurum yardımcı olur;binalarımız sağlam değilse,nasıl bir yöntemle güvenli hale getiririz gibi soruları sormaktır.
Gece,apartman sallanmaya başladı.
Korkmuyor muyuz?
Hem de nasıl!
İnsanız,enkaz altında kalmanın dehşeti her an aklımızda.
1998 yılında,Ceyhan depremini Adana'da yaşadığımda,tuttuğum kapının ahşabının defalarca duvardan ayrılıp,yeniden birleşmesine tanık olduğumda başladı bu korkum ve hiç geçmiyor.
Deprem,herkes için bir travmadır.
Herkes kadar,ben de çok korkuyorum depremden.
Düşünsenize,eviniz sağlam değilse,en küçük bir depremde yerle bir olabilir.
Ölmek değil de,enkaz altında kalmak fikri dehşete düşürüyor insanı.
Adapazarı depreminde,tüm ön cephesi yıkılmış,rüzgarda boşluğa sallanan perdeleriyle o apartmanı çoğu kişi anımsıyordur.
İnsanlar,böyle çürük binalarda oturmak zorunda bırakılıyor ve ölüme de böyle korkunç bir şekilde yaşıyor.
Peki,ne yapmalı?
Kanal İstanbul peşinde koşan,vatandaşın canını hiç düşünmeyen,deprem ülkesi olduğumuz halde,hiçbir planlama yapmayan,önlem almayan,toplanma alanlarını bile imara açan ve üstüne AVM,plaza diken,kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme peşkeş çeken bu hükümetten hiçbir şey beklemeyelim.,
'Ölen ölür,kalan sağlar bizimdir 'algısıyla,göz göre göre gelen depremi önemsemeyen ve hala,inatla memleketin canına okumaya ant içen her kim varsa,olası bir depremde yaşanacak can kayıplarının tek sorumlusudur.
Belediyeler ,ne yapıyor bu konuda derseniz?
Oturduğum evimin sağlamlığını test ettirmek istiyorum,yapacak birim yok!
Şu andaki önceliğimiz Millet Bahçesi,Ayasofya,din,iman ,15 Temmuz falan değil.
İnsan canından kıymetli ne olabilir ?
Önce,insanının can güvenliğini sağlayacak projelere imza atacaksınız.
Yaşadığınız kentte,bütün binaları kontrol edeceksiniz,Gerekirse yıkacaksınız ve sağlam konutlar yapacaksınız.
Doğru ekibinizi kuracaksınız,depreme hazırlıkta ne gerekiyorsa,onu planlayacaksınız.
Can bu,gitti mi gider.
Geri dönüşü olmayan tek şey ölüm değil mi?
Daha fazla geç kalmadan .önlem alın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder