7 Haziran 2018 Perşembe

#Vatanım Sensin gibi bir dizinin ardından böyle bir yayının olması planlı bir şey mi acaba?
Dizi,final yaptı.İzleyenler bilir,bir ülke nasıl bir kurtuluş mücadelesinden geçerek bugünlere geldi,vatanı canları pahasına nasıl savundu eli silah bile tutamayan gençler ibret almak gerek.
Böyle bir savaştan ve başarıdan ülkeyi bugüne getirmek de büyük başarı doğrusu.
Geldiğimiz nokta;cumhurbaşkanının Hatay'da yaptığı konuşma işte.Diyor ki:“Millet kıraathaneleri kuracağız. Şimdi bunu tabii Bay İnce yanlış anlayabilir. Millet kıraathanesi deyince, iskambil oyunlarının oynandığı yer anlayabilir. Bay Muharrem, öyle değil, burası tamamen kitaplarla dayalı döşeli kütüphane ve içeride keki, çayı, kahvesi olacak ve burada gençlerimiz, yaşlılarımız gelecek ve kitabını alıp okuyacak.”.
Seçimin en dev projesi bu bence.Sayın cumhurbaşkanı haklı elbette.memleketin her köşesine kıraathane kurmalı,herkes çayını yudumlarken kekini yemeli.
Neden yemesin ki?İş kaygısı yok,aş kaygısı yok,atanamamak derdi yok,maaşlar hayatı o kadar refaha taşıyacak durumdaki,ne yapsın gençler,yaşlılar,emekliler?
Elbette kıraathane gidip keyif çatacaklar.
Akıl sağlığımızı bozmadan şu seçimlerden bir çıkabilseydik hayırlısıyla!
Halkın nabzını tutmak için bir de hastanelere bakmak gerek.
Bütün gün Balcalı Araştırma Hastanesindeydim.O tahlil senin,bu röntgen benim diyerek uzun kuyruklarda ömür tükettim.
Halk,öyle yılmış ki her şeyden,sağlıktan,eğitime veryansın ediyor artık hükümete.
Ben de ediyorum doğrusu.Şehir Hastanesi kurduk diye,devasa hastaneler yapacaklarına içine doktor getirsinler.
Emin olun,ülkemizin,özellikle Güneydoğusundan inanılmaz bir hasta geliyor Balcalı'ya.
Kime sorsanız,geldikleri yerde doktor yok.Oysa,hastanelere doktor atansa,teçhisat yeterli olsa kim gider bir şehirden,diğerine değil mi?
Maliyet,zaman kaybı ve harap olan sinirler....
Hastaneden dönüyorum,14 yaşlarında bir çocuk bindi,Suriyeli.
Bu yaşıma kadar çok bakış gördüm ama bu çocuğun gözleri gibi hüzün,özlem,çaresizlik,sefalet kokan bakışları görmedim.
Her an ağlamaya hazır,üstü başı perişan ve kirli ama ellerini nereye koyacağını bilemeyen bir şaşkınlıkla ve ezilerek oturuyordu koltukta.
Çocuk beni o kadar etkiledi ki,bu insanlara bunları yapana lanet okudum inanın.
Kendi yurtlarından sürgün,nereye gideceklerini bilmeyen ama en çok da çocukların zarar gördüğü bir durum Suriye sorunu.
Ortadoğu'yu kana bulayanlara eşbaşkanlık etme sevdasındakilerin yatacak yeri var mı sizce de?
Ben de bir anneyim ve o çocuğun bakışlarındaki hüznü görünce,çocuğa sarılmak geldi içimden ve ' üzülme,ülkeni özlüyorsun biliyorum ve geride bıraktıklarını da ama hepsi geçecek'demek istedim ama yapamadım.
Neyin umudunu verecektim ki çocuğa?
Arabadan indik,ben elimde dosyalar,çocuk elindeki mülteci belgesiyle ayrı yollara yürüdük.
Yazık değil mi bu insanlara?
Bir çocuk,bu kadar mı hüzünlü bakar hayata?
Lanet olsun,bu çocukların gülüşlerini solduranlara;lanet olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder