'Birileri sofradan aç kalkıyorsa, o sofrada mutlaka birileri fazla yemiştir.'
Burası benim Atölyem, çalışma alanım.
Gördüğümüz kareler de, darmadağın bir görüntüden.
Tıpkı, nereye savrulduğunun ucu kaçmış güzel ülkem gibi.
Ama bu dağınıklığın bir nedeni var ve dağıtan da, toplayacak olan da benim.
Herhangi birine zararım yok bu işi yaparken, soluyarak kendime yapıyorum yalnızca.
Vernik aşamasındayım günlerdir ve iş bitince de montajını yapacağım evlere gidecek.
Ülkemizde yaşayan emekli bir Alman işçi, İsviçre Alplerine kayak yapmaya gitmiş ama beğenmemiş. 'Avusturya daha iyiydi' diyormuş.
Emekli bir işçi, ülke ülke gezip kayak merkezlerini kıyaslarken, bizler, geçen ay gelen elektrik faturasıyla, bu ayki farkı kıyaslıyoruz. İşte uygarlık, gelişmişlik, ekonomik refah farkımız bu.
Bir iş ilanını üzülerek okudum.
Bir genç kız, Ziraat Mühendisi. Diyor ki:
'İş bulmama yardım edin. Ziraat Mühendisiyim ama düz dikiş makinesi kullanıyorum, ön muhasebe biliyorum, kasiyerlik yaparım.'
Bir Ziraat Mühendisi, bu işleri mi yapar?
Çaresizliktir bunun adı.
Atölyemde, arkadaşlarımla üretim yapıyoruz ve üretilen her şey ergonomik olmak zorunda. Yani; işlevsel olacak, evinizde bir işe yarayacak.
Ekonomik krizin dibe vurduğu ülkemizde, israf yapacak, boşa harcanacak emek yok.
Atölyemde, kadınları üretime yöneltmeye çalışıyorum. Kadın, para kazanırsa güçlü kadındır.
Ve üretmenin bir ileri adımı, satıştır.
Bir kooperatif kurmak, bir proje geliştirmek, bu işe kafa yormak gerekir.
Ben, neden bunlara kafa yoruyorum?
Hayatı zor geçen insanlara bir ses olmaya çalışıyorum.
Onların adına bir girişim başlatmak istiyorum.
Bugün, bunlar için Kaymakamla görüşeceğim.
Ülkem adına, üretmeyen kadınlar adına bir şeyle yapmak içindir çabam.
Yoksa, kulağımın üstüne yatmak çok kolay.
'Bana ne 'diyebilirim.
Umarım, bir işe yarar bunca çabam?
Burası benim Atölyem. Herkese açık.
Sohbetimize, üretim aşamalarımıza tanık olmak isterseniz, biz burdayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder